• Sonuç bulunamadı

Çocuklar hislerini en açık bir şekilde renk ve biçimlerle ifade etmektedirler. Kullandıkları her rengi, çizgiyi büyük bir çoşkuyla ve içtenlikle kullanırlar. Bunu yaparken sürekli araştırır ve deneme yaparak üretirler.

Boyama kitapları genelde iki eş resimden oluşmaktadır. Bu resimlerden biri boyanmış diğeri ise siyah konturlarla sınırlandırılarak boyanması için çocuğa

bırakılmıştır. Boyamada renklerin konturların dışına taşırmamaları için uyarılan çocukların baskı altında resim yapmaları istenmektedir.

Özellikle bu kitaplar anaokullarında çok sık kullanılmaktadır. Öğretmenin bu kitapların dışında yine siyah konturlarla sınırlandırılmış şekilleri fotokopiyle çoğaltıp çocuklara boyamaları verdiği görülmüştür. Özellikle hangi renklere boyanması gerektiği belirtilen bu resimler çocuğu sınırlandırmakta ve yaratıcığını yok etmektedir. Boyama kitaplarının çocukların yaptığı resimler üzerinde etkisi büyüktür. Çocuk yaptığı resimlerin etrafını tıpkı boyama kitapların da olduğu gibi kontur içine alarak boyamaya başlamaktadır. Boyama kitapları ile çocuklarımızın kendi kendilerini sınırlandırdıklarını görmekteyiz. Sanat eğitiminin başlangıcında çocuklarımızı sınırlandırıp, yaratıcılıklarını ellerinde alıyoruz. Bu çocuklara yapılan büyük bir haksızlıktır.

Çocuğa gerçekliğin temel kavramlarının verilmek istendiği bu çalışmada, gerçeklik normal bir yetişkinin gerçekliğinden başka bir şey değildir.

Oysa bu kesin gerçek, çocuğun psikolojik yapısına ters düşmektedir. Çocuğun kendine özgü duyguları ve yetişkinden farklı bir dünya görüşü vardır.

Bazı öğretmenler bu çalışmanın çocuğun küçük kas gelişimi için yaralı olduğunu savunmaktadır. Öğretmenler, çocuğu sınırlandırmadan da küçük kas gelişimini sağlayacak bir çok etkinlik bulabilirler.

2.9. 5. Sosyal ve Duygusal Kazanımlar

Çocuk el ve parmak becerisini makas, kalem fırça kullanımıyla ortaya koymaktadır. Büyük boy kağıtlara kalın kalem ve fırça ile resim yapma eğilimi göstermektedir. Bu yaş, çocuğun çok soru sorduğu ve yapılan açıklamaları ilgi ile dinlediği, konuşan yetişkini gözlemlediği, onun yaptıklarını yinelediği, toplumsal davranışlarını örnek aldığı dönemdir. Anne babanın sakin, yardım sever, sorumluluk

sahibi, sevgi dolu ya da bencil, cezalandırıcı davranışlarını benimseme eğilimindedir (Bakırcıoğlu, 2002).

Okul öncesi eğitim, aile ortamının çocuğa veremediği uygun koşulları sağlayarak çocuğun artistik gelişimine yönelik bilgi ve beceriler kazandırabilir. Yaygın bir kanı olarak çocuğun sanatsal eğitimi konusunda anne babaların hiç bir şey bilmedikleri görüşü dikkati çeker. Ancak bazı ailelerin sevgi ve sezgileri sonucu, çocuğun ilgisini çekecek sanatsal materyallerin hazırlanmasında duyarlı oldukları, uygun koşulları yarattıkları görülür. Çocukların aile ortamında çevrelerini tanıma, öğrenme ve bir etkileşim içinde yeni bir takım davranışlar geliştirme ve bunların artistik ifadesi sanat eğitimi açısından üzerinde durulmaya değer niteliklerdir.

Özellikle duygusal gelişimi yıpranmış, örselenmiş kötü koşullardan gelen çocuklarda kendilerine olan güven duygusunu geç olmakla birlikte onarma ve geliştirmede sanatsal ortam ve etkinliklerin katkısı büyüktür. Çocuğa sevgi, ilgi ve anlayışla yaklaşmak; onun bireysel veya grup içi özelliklerine gösterilen saygı ve etkinliklerinde ulaştığı başarıyı ödüllendirmek, duygusal güvene atılan ve onu geliştiren ilk adım olabilir. Böylelikle etkinlik sürecinde yaratılacak olan karşılıklı hoşgörü, sevgi ve saygıya dayalı sıcak ilişki ortamı, çocuğun temel güven duygusunu besleyecek ve sağlamlaştıracaktır.

Okul öncesinde özürlü, öğrenme yetersizliği ve problemli öğrencilerin eğitiminde planlı ve çok yönlü önlem ve etkinlikler sonrasında sonuç alınabilmektedir. Bu anlamda özellikle resim eğitimi, başvurulabilecek en önemli sanat terapisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuğun etkinlik sürecindeki ifade biçimleri, duygu ve düşünceleri, kişisel tavır ve davranışları, çocuğu anlamamıza ve tanımamıza ilişkin önemli ipuçları olarak görülebilir.

Tüm bu girişimlerin ve koşulların daha sağlıklı gerçekleşebilmesi için okul aile işbirliğine gereksinme vardır. Çünkü çocuğun sağlığı, sosyal ve duygusal gelişim aşamalarında görülen değişkenlikler, bireysel farklılık ve ilgilerine ilişkin bilgiler anne ve babadan öğrenilebilir. Bu bilgilerin ışığında gerçekleştirilecek olan planlı

programlı sanatsal etkinlikler bir araç olarak çocuğun tümel gelişiminde etkili olabilmektedir.

Okul öncesinde normal gelişim sürecinde, çocuklar genellikle dört yaşından itibaren gruplar halinde sanatsal aktivitelerde bulunabilirler. Böylelikle olumsuz ve uyumsuz tutum ve davranışlar yerine olumlu, çevreye uyum göstermede pek fazla zorlanmayan, akranlarıyla iletişimde mutlu, soru soran özellikleriyle dikkati çekerler. Çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminde özellikle beş yaşından itibaren kıskançlık, kaygı, öfke gibi olumsuz tepkiler görülebilir.

Milli Eğitim Bakanlığının okul öncesi programında yer alan 36-72 aylık çocukların sosyal ve duygusal gelişimine yönelik beklentilerine en büyük katkıyı kuşkusuz çeşitli sanat etkinlikleri (özellikle; resim, müzik ve yaratıcı drama) vermektedir.

Sanat etkinliklerinin (özellikle resim eğitiminin) çocuğun sosyal ve duygusal gelişimlerine yönelik kazanımları aşağıda verilmiştir. Buna göre;

Bağımsız eleştirel düşünebilme becerileri gelişebilir, çekingenlik, kaygı gibi sorunların üstesinden gelebilmek için çaba gösterebilirler.

Sanat yoluyla kazanmış oldukları bilgi, deneyim, beceri ve güven duygularının gelişmesiyle birlikte aşırı duygusal tepkilerini denetim altına alabilirler.

Estetik değer taşıyan ürünleri fark edebilirler, sınıflandırabilirler, görüş sunabilirler.

Görsel algı, muhakeme ve kendilerine olan yüksek öz saygı ve güvenleri gelişebilir.

Başkalarının düşünce ve görüşlerini sanat yoluyla aktarabilme, arkadaşlarıyla sağlıklı iletişim kurabilme becerisini kazanabilirler.

Alışkın olmadıkları durum ve ortamlara uyum sağlayabilir, sorunlara karşı tepki ve duyarlılık gösterebilirler.

Kendisinden veya başkalarından kaynaklanan bazı sorunları algılayabilme, yorumlayabilme, çözüm önerilerinde bulunabilme becerisi kazanabilirler.

Estetiksel olan bedensel (yaratıcı drama) hareket ve empati kurma becerisini kazanabilirler.

Toplumsal değerleri tanıyabilirler, destekleyebilirler, sorumluluk alabilirler.