• Sonuç bulunamadı

Öğretmen, eğitim sürecini plânlarken, uygularken ve değerlendirirken;

Çocukların gelişimsel özelliklerini, ilgi ve isteklerini, gereksinimlerini, dikkate almalıdır.

Okulöncesi dönemdeki çocuklar meraklı, araştırıcı, hayal güçleri kuvvetli ve sorgulayıcıdırlar. Bu nedenle çocukların bu yöndeki gelişimlerini desteklemek amacıyla, onların araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden sonuç ilişkisini görebilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve bu yönde eğitim ortamları hazırlanmalıdır.

2.4.1. Bedensel Gelişim

2-6 yaşlar arası yoğun bir bedensel gelişim evresidir. Gelişmesi ilerleyen çocuk, beden kısımlarını kullanarak ve aralarında koordinasyon sağlayarak yeni ve daha karmaşık beceriler edinir.

3-4 yaş arasında çocuk parmak ucunda yürümeyi başardığı gibi adımlan uzundur. Geri geri yürüyebilir. Ani duruşları becerdiğinden koşmadaki başarısı artar. Rahatlıkla ayak değiştirerek birkaç basamağa çıkabilir. Ayrıca üç tekerlekli bisikleti sürebilir. Bu yaşlarda tuvalet eğitimi sonuç vermeye başlamıştır. (Yavuzer,1997). Dilde büyük bir ilerleme vardır. Bu yaşta ortalama olarak bildiği kelime sayısı 1000'dir. Kendi kendine beslenmeyi yavaş yavaş başarmaktadır. Aile sofrasına oturabilir.

4-5 yaşlarında ise beden kısımlarının hareketleri çok daha düzgün ve uyumludur. Uzun ve dengeli adımlarla bir yetişkin gibi yürür. Tırmanma, sıçrama , atlama, hızlı bisiklet pedallama ve takla atma gibi bedensel etkinlikleri sever. Merdivenleri tek başına yardımsız inip çıkabilir. Parmak uçlarında yürümede oldukça dengelidir.

5-6 yaş arasında hareketlerin koordinasyonu düzgündür. Çocuk daha çok duvar ya da tahta üzerinde yürümek, iki tekerlekli bisiklete binmek gibi denge etkinlikleriyle ilgilidir. Müzikteki ritim onu ilgilendirir ve zaman zaman uygun bir tempo ile vuruş yapar.

Hareketle ilgili gelişim 6 yaşından sonra iyice yavaşlar ve azalır. (Yavuzer,1997) 6. yaşla beraber yüz ifadesi değişir, bebeksi ifade, bebeksi çizgi kaybolur. Süt dişleri dökülmeye başlar. 6 yaş ve yukarısı büyük kasların hareketini gerektiren güç ve enerji sarf edilen aktivitelere katılmak ister. Bisiklete binmek, paten yapmak gibi.

2.4.2. Duyusal Gelişim

3 yaşından sonra çocukların konuşmalarındaki gelişmeye paralel olarak duyusal gelişmede hızlanma görülür. Artık çocuğun kişiliği gittikçe belirginleşmiştir. Karşı koymalar sıklaşmıştır. Karşı koymalann amacı sevildiğinden emin olmak içindir. Ayrıca kendini belli etmek ister. Kendi kişiliğini ve sevgisini sarılarak, öperek dile getirir. Kardeşleriyle oynamaktan büyük zevk alır. Genellikle kendinden büyük çocuklarla oynamak ister. Artık cinsiyetinin farkındadır. Kız ve erkek arasındaki farkı bilir.

Bu dönem, çocuğun en renkli dönemlerinden biridir. Sokulgan ve sevimlidir. Durmadan “Bu ne?”, “Bunun adı ne? Neden ? Niçin ? ...” sorularını sorar. Her şeyi bilmek, tanımak ister. Öğrenme açlığı vardır. Söz dağarcığı büyümüş anlatım gücü artmıştır.

Özerklik döneminin inatçılığı ve olumsuzluğu gitmiştir. Yerini söz dinlerlik almıştır. Karıştırıcılığı sürse de 2 yaş çocuğunun kinciliği ve zararcılığı kalmamıştır. Girişken ve yardıma hazırdır. Kendi işini kendi görmeye bayılır. Tutturuculuğu azalmıştır. Yaramazlıklar sevimli yaramazlıklardır.

“Ben” kavramı gitmiş, yerini toplumsal kavramlara bırakmıştır. Oyun dönemi olan bu dönemde çocuk usanmadan oynar.

Yaşıtlarıyla ilişki kurmaya, birlikte oynamaya yatkındır. Paylaşmaya hazırdır.

3-6 yaş dönemi çocuğun hayal dünyası çok geniştir. Bu özelliğinden dolayı bir tak

zellikle 2-5 yaşları arasında en sık rastlanan korkular arasında hırsız, hayali yaratık

u dönem çocuklarında kıskançlık ve öfke kendini gösterir. Özellikle 1.5-3.5 yaşlar

fke tepkileri ise ilk çocukluk döneminde kısa sürer. İlk sekiz yıl içinde öfkenin

kul öncesi çocukta kendini rahatsız eden kaygı durumundan kurtulmak için birtakım

ım korkuları içlerinde barındırırlar. Çocuğun ne zaman neden korkacağını saptamak zordur. Korkunun oluşumu çevredeki koşullara, uyanların veriliş biçimine, geçmiş yaşantılarla, o andaki fizyolojik ve psikolojik duruma bağlıdır.

Ö

lar, köpek, karanlık, motor gürültüsü, şimşek, ani ses ve yalnız kalma sayılabilir. Korkuların 6-12 yaşlanndan itibaren azaldığı görülmektedir. Bu korkuların yenilmesinde anne ve babanın desteği önemlidir.

B

arasında kıskançlığın şiddetli olduğu, 5 yaşından sonra ise azaldığı görülmektedir. Bu dönemdeki kıskançlık, kardeşe gösterilen kıskançlık şeklinde kendini gösterir. Bu kıskançlık türünde çocuk genellikle saldırgan bir biçimde davranır. Kardeşine vurma, ısırma, altını ıslatma, tırnak yeme, parmak emme gibi davranışlar onun ruh sağlığım etkilemektedir.

Ö

süresi 5 dakikayı geçmez. Öfkeden sonra çocuk neşeli bir havaya girmede zorlanmaz.

O

savunma mekanizmaları görülür. Savunma mekanizmaları içe çekilme, bastırma, inkâr etme gerileme ve yansıtma şeklindedir (Yörükoğlu, 1992).

2.4.3. Zihinsel Gelişim:

şın sonundan başlayarak çocukta kavramlar gelişmeye başlar. Piaget, 2- 7 yaş a

avram gelişmesi basamak basamak yürür. Çocuğun sayı, zaman, büyüklük, renk, a

ebeklik dönemi, bebeğin nesne sürekliliğini kazandığını yaklaşık 24 ay civarın

u dönemdeki düşünme, son çocukluktaki (7-11 yaş) düşünmeye kıyasla basit ve

2.4.3.1. Animizm:

minde görülen bir başka özellik de, cansız nesnelere canlılık tfetmek anlamına gelen animizm’dir. Örneğin, 3 ve 4 yaşlarındaki çocuklar, güneşin

İki ya

rasındaki döneme ‘İşlem öncesi Dönem’ adını vermiş ve bu dönemi iki evreye ayırarak incelemiş : 2-4 yaşlar arasına ‘Kavram Öncesi Evre’ adını vermiştir. Bu evrede çocuk nesneleri başka şeylerin simgesi gibi kullanmaya başlar. Örneğin bir değneğe binip at gibi dolaşabilir. Elindeki bebekle canlıymış gibi oynar ve konuşur. Dil hızla gelişir, simgelerle konuşma ve uslamlama başlar.

K

ğırlık kavramaları çok ilkeldir.

B

da biter ve ardından 6 yaşına kadar sürecek olan ilk çocukluk dönemi denen okul öncesi dönme başlar. Bu dönem bebeklik döneminin ötesinde önemli bir adımdır çünkü artık çocuk sadece hareketlerle, hissederek ve yaparak değil, sembollerle düşünür ve hareketlerine bunu yansıtarak öğrenir. Çocuklar 2 yaşından itibaren zihinsel sembolleri kullanarak şu anda var olmayan nesne, olay ve insanlar hakkında düşünebilirler. Sembolik düşünme gerçek anlamda 2 ve 6 yaş arasında gelişir ve ancak bu dönemde tam anlamıyla sembolik düşünmeden bahsedilebilir(Papalia ve Wendoks,1992).

B

tam gelişmemiş bir düzeydedir. Henüz tam anlamıyla gerçek olanı hayalden ayıramaz. Henüz düşünmesi tamamıyla mantıksal olmasa da, bir parça mantık içerir. Genel anlamda olaylar ve nesneler arasındaki temel işlevsel ilişkileri anlarlar. Mesela 3 yaşındaki bir çocuk ipi çektiğinde perdenin açılacağını ve elektrik düğmesine bastığında ışığın yanacağını bilir. Henüz bir olayın başka bir olaya nasıl yol açtığını tamamıyla anlamasa bile, olaylar arasında bir bağlantı olduğunu fark eder.

İlk çocukluk döne a

, ayın, rüzgârın ve bulutların canlı olduğunu söylerler. Çünkü bütün bu nesnelerin kendi kendilerine hareket edebildiklerini görürler ve dolayısıyla kafaları

karışır ve onların canlı olduklarını düşünürler. Ayrıca bu nesnelerin hepsi çocuktan çok uzaktadır. Fakat çocuklara, kaya, oyuncak bebek ve insan arasındaki fark sorulduğunda ise, çocukların insanın canlı, kayanın ise cansız olduğunu anladığı ortaya çıkar.

Çocuklar kendi kendine hareket edemediği için oyuncak bebeğin cansız olduğunu anlarlar fakat yine de sanki canlıymış gibi onunla konuşurlar ya da onunla ilgili ol

eyen heykellerin, tekerlekli taşıtların ve sert, bükülm

asındaki ikinci evreye Piaget, “Sezgi Evresi” demiştir. Örneğin iki eşit bardağa su doldurulursa, sonra bu bardak

.4.3.2. Dikkati Odaklama

cuklar olayın sadece bir yönüne, görünüşüne dikkat ederler(odaklanırlar) ve geri kalanıyla ilgilenmezler ve sıklıkla mantıksız sonuçla

aylar, hikâyeler anlatırlar.

Üç yaşındaki çocuklar bile hayvanların kendiliğinden yokuş yukarı gidebileceklerini, hayvana benz

ez nesnelerin ise gidemeyeceklerini kavrarlar. Bu yaş grubu çocukları, bu nesnelerin sırasıyla resimleri gösterildiğinde, hangilerinin canlı ve hangilerinin cansız olduğunu her zaman yanlışsız olarak söyleyemezler fakat çocukların çoğu hangilerinin canlı varlıkların yaptıklarını yapabileceğini ve hangilerinin ise yapamayacağını bilirler (Papalia ve Wendoks, 1992).

Çocuğun daha görünüşe aldandığı 4–7 yaş ar

lardan biri daha uzun ve ince bardağa boşaltılırsa ve çocuğa hangisinde daha çok su olduğu sorulursa ince, uzun bardağı gösterir. Ancak 5 yaşından sonra eşit olduğunu söyleyebilir( Yörükoğlu, 1992).

2

Okul öncesi dönemdeki ço

ra ulaşırlar. Olayın değişik yönlerine dikkatlerini kaydıramazlar. Ayrıca herhangi bir olayın aynı zamanda birkeç görünüşü, değişik yönleri olabileceğini düşünemezler. Henüz korunum prensibini anlayamazlar. Dolayısıyla herhangi bir nesnenin şeklinin değişmesinin etkisi altında kalırlar. Olayların sadece görünüşüne, bir yönüne dikkat ederler, odaklanırlar ve böylece ne olup bittiğini tam anlamıyla anlayamazlar.

“Ayrıca, okul öncesi çocuğu, genel, bütün olanı hesaba katmadan bir ayrıntıdan veya bir parçadan başka bir ayrıntıya veya parçaya gider. Bu çeşit bir düşünm ğun, gerçekte aralarında bir ilişki bulunmayan olaylar arasınd

kul öncesi çocuğunun bir diğer özelliği de ben merkezciliktir(egosantrizm).

Yani (görüş açısından) görebilmede

yetersiz iktir. Okul öncesi çocukları farklı bakış açılarını hayal edemezler. Çocuk, karşısın

kul öncesi çocuklarının bir başka özelliği de çocukların 2 kritere göre (renk

ve büy ir. Çocuklarda sınıflama yapabilme

özelliğ yaklaşık olarak 2 yaşında başlar. Çocuklar 2,5 yaşından 5 yaşına kadar parçala

e, okul öncesi çocu

a sebep-sonuç ilişkisi kurmasına neden olur. Mesela çocuk şöyle düşünür: ‘Kardeşim hakkında kötü düşüncelerim vardı. Kardeşim hastalandı. Bu yüzden kardeşimi hasta yapan benim.’ Burada kötü düşünceler ve kardeşin hastalığı aynı zamanda ortaya çıkmıştır ve okul öncesi çocuğu kötü düşüncelerinin kardeşinin hastalığına sebep olduğuna mantıksız bir şekilde inanmıştır”(Papalia ve Wendoks,1992).

2.4.3.3. Ben Merkezcilik (Egosantrizm):

O

olayları bir başkasının bakış açısından l

daki bir kişinin bir nesneye, bir olaya kendi bulunduğu konumdan farklı bir noktadan bakabileceğini, farklı bakış açılarının, farklı algısal ve fikirsel sonuçları olabileceğini düşünemez. Çocuğun konuşma biçimi, ifadesi de ben merkezciliğinin etkisi altındadır. Mesela bir olayı anlatırlarken “o, ona, onunla vurdu” derken, karşısındaki kişinin “o” ların ne olduğunu bilmediğini düşünemez(Arık,1996).

2.4.3.4. Sınıflama Yapabilme Özelliği:

O

üklük) nesneleri sınıflama yapabilmelerid i

rı bir model, şekil veya desen oluşturmak amacıyla gruplarlar veya değişebilen bir kritere göre gruplarlar. Mesela kırmızı bir kareye mavi bir tane eklerler çünkü ikisi de karedir. Sonra gruba kırmızı bir üçgen eklerler çünkü üçgen, kırmızı kare gibi kırmızı renktedir.

2.5. OKULÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUK RESMİNDE