• Sonuç bulunamadı

Tarihte Türk-Ermeni ilişkileri ve Ermeni soykırımı iddialarının Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecine etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarihte Türk-Ermeni ilişkileri ve Ermeni soykırımı iddialarının Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecine etkileri"

Copied!
109
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

KAMU YÖNETĐMĐ ANABĐLĐM DALI

TARĐHTE TÜRK-ERMENĐ ĐLĐŞKĐLERĐ VE ERMENĐ

SOYKIRIMI ĐDDĐALARININ TÜRKĐYE’NĐN AVRUPA

BĐRLĐĞĐ ÜYELĐK SÜRECĐNE ETKĐLERĐ

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

TEZ DANIŞMANI

DOÇ. DR. Önder KUTLU

HAZIRLAYAN

Muhsin DANGIR

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĐLĐMSEL ETĐK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (Đmza)

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

…Muhsin Dangır…tarafından hazırlanan Tarihte Türk - Ermeni Đlişkileri ve Ermeni Soykırımı Đddialarının Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyelik Sürecine Etkileri.. başlıklı bu çalışma ..13../..07../..2009.. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan Đmza

Üye Đmza

(4)

ÖNSÖZ

Batılı devletlerin Osmanlı Devleti'ni parçalama ve paylaşma politikaları, yani "Şark Meselesi" veya "Doğu Sorunu"nun bir uzantısı olarak gelişen olaylar zinciri; "millet-i sadıka" olan Ermenilerin Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanmaları ve "Birleşik, Bağımsız Ermenistan Devleti" kurmak için kandırılmaları Türk ve Ermeni tarafları arasında kanlı çatışmalar ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Savaş nedeniyle ortaya çıkan karışıklık ve iç isyanlar neticesinde Türk tarafının tehcir, Ermeni tarafının ise Soykırım olarak gördüğü zorunlu göç ettirme olayı gerçekleşmiştir. Ancak, Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti bakımından "Ermeniler" ve "Ermeni Yurdu" bir sorun olmaktan çıkmıştır. Fakat Türklere göre, Ermeniler, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra konuyu siyasallaştırmak suretiyle tarihi çarpıtmış, Türk diplomatlarına yönelik yeni bir terör hareketini başlatarak sorunu yeniden dünya kamuoyunun karşısına getirmişlerdir.

Çalışma da Ermeni sorununun ‘soykırım’ gibi bir kavramla beraber kullanılmasının hangi amaçları olduğu gösterilmeye çalışılacaktır. Ermeni meselesinin konusu tarih olmasına rağmen hedefleri bugüne yöneliktir, bu sorunu gündeme getirmekte diğer devletlerin ve Ermenilerin amaçları görmezden gelinemez niteliktedir. Diğer devletler uluslararası arenada sorunu sürekli canlı tutarak her konuda Türkiye ile pazarlık yaparlarken, Ermenilerde bu konuyla milli kimliklerine güç katma ve kendilerine taraf bulma çabasındadırlar. AB yolunda da önün de önemli bir sorun olarak görülen bu sorun, Türkiye’nin uluslararası arenada prestijine de zarar verdiğinden konunun tarihsel ve uluslar arası kriterler açısından da değerlendirilmesinde fayda görülmüştür.

(5)

Bu çalışmanın, Kamu Yönetimi bilimine, tezden yararlanmak isteyen araştırmacılara ve tüm okuyuculara katkı sağlamasını temenni ederim.

Öncelikle, bu konunun tespiti ve şekillendirilmesi noktasında beni yönlendiren ve tezin hazırlanması sırasında değerli görüş ve katkılarını benden esirgemeyen, Selçuk Üniversitesi, Đktisadi ve Đdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi, danışman hocam Sayın Doç. Dr. Önder KUTLU’ya en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Ayrıca, çalışmanın hazırlanması sırasında, fikir paylaşımında bulunduğum bütün arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Tüm hayatım boyunca olduğu gibi, bu çalışmamda da benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen, sevgili Annem ve Babama şükranlarımı sunuyorum.

(6)

ĐÇĐNDEKĐLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Tez Kabul Formu ... ii

Önsöz ... iii Đçindekiler ... v Özet ... vii Summary ... ix Kısaltmalar ... xi Giriş ... 1

BĐRĐNCĐ BÖLÜM – TÜRK-ERMENĐ ĐLĐŞKĐLERĐ VE ERMENĐ TERÖRÜ ... 4

1.1. Tarihi Süreçte Türk-Ermeni Đlişkileri ... 4

1.2. Lozan’dan Günümüze Ermeniler ... 10

1.3. Đkinci Dünya Savaşı Sırasındaki Ermeni Faaliyetleri ... 14

1.4. Asala ... 15

1.4.1. Asala’nın Kuruluşu ve Amacı ... 15

1.4.2. Asala’yı Doğuran Ortam ve Süreç ... 17

1.4.3. Ermeni Terör Örgütlerinin Son Durumu ... 22

1.5. Ermenistan ve Terör ... 23

1.6. Ermenistan Diasporasının Faaliyetleri ... 25

ĐKĐNCĐ BÖLÜM – ULUSLARARASI POLĐTĐKADA ERMENĐ SORUNU .. 27

2.1.Sorunun Siyasalaştırılması ... 27

2.2.Türkiye-Ermenistan Đlişkileri ... 32

2.3.Sorunu Uluslararası Hukuki Bir Mesele Haline Getirme Çabaları ... 33

2.4.Güncel Boyutuyla Ermeni Sorunu ... 37

2.5.Hukuki ve Siyasi Boyutuyla Ermeni Sorunu ... 44

2.6.Uluslar arası Đlişkiler Boyutuyla Ermeni Sorunu ... 45

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM- ERMENĐ SORUNU ĐLE ĐLGĐLĐ BĐLĐMSEL FAALĐYETLER ... 50

(7)

3.1.1. Ermenilerin Arşiv Çalışmaları ... 51

3.1.2. 24 Nisanlar, Sözde Katliam Anıtları... 53

3. 2. Türkiye’nin Bilimsel Faaliyetleri ... 55

3.2.1. Arşiv ve Belgesel Çalışmaları ... 55

3.2.2. Katliam Mezarları ve Müzeler ... 57

3.3. Ermeni Sorununda Diyalog Çabaları ... 58

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – SOYKIRIM YASASI BAĞLAMINDA TÜRKĐYE AB ĐLĐŞKĐLERĐ ... 62

4.1. Avrupa Parlamentosu Tavsiye Kararı ... 62

4.2. Avrupa Birliği’ne Giriş Sürecinde Soykırım Đddialarının Etkileri ... 64

4.3. Ermeni Sorununda Yeni Stratejiler ... 76

4.4. Uluslararası Đlişkiler, Diplomasi ve Uluslararası Hukuk Boyutu ... 81

4.5. Türkiye AB Đlişkisinde Ermenistan Boyutu ... 82

SONUÇ ... 87

(8)

ÖZET

Yüzyıllardır iç içe yaşayan Ermeni ve Türk halkı arasındaki ilişkilerde, Osmanlı devleti zayıflamaya başlayıp, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınca, bir bozulma devri başlamıştır. Batılı ülkeler Osmanlı devleti'ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir.

Özellikle Avrupa'nın bazı büyük devletleri Ermenileri, Osmanlı yönetimi'ne karşı teşkilatlandırmışlardır. Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni kiliseleri'nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda, Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamış, devletin bekasının temini gereği göçe tabi tutulmuştur. Göç dolayısıyla da devletin elinde olmayan sebeplerden ötürüde kayıplar vermişlerdir. 1960'lı yılların ikinci yarısından itibaren, çeşitli ülkelerde yerleşik olan Ermeni grupların, Türkiye aleyhine başlattıkları karalama kampanyaları ile varlığını hissettiren sözde Ermeni sorunu, 1973'den sonra "Ermeni Terörizmi"ne dönüşmüştür.

Bu tarihten itibaren Türkiye'ye yönelik Ermeni faaliyetleri, sözde Ermeni sorununun tüm dünyada tanıtılması, soykırımın tanınması, Türkiye'den tazminat alınması ve Türkiye'den toprak elde edilmesi aşamalarını içermektedir.

Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri açısından değerlendirildiğinde, Ermeni meselesinin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde gündeme gelmesini ve sorunun süreç üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Birçok Avrupa ülkesi parlamentosunda ‘Ermeni soykırımı’ kararları ya da kanunları kabul edilmiş, Avrupa Birliği kurumları da benzer yönde kararlar almışlardır. Birlik üyesi bazı devletler, bu konuda kendi iç politikalarındaki tutumlarıyla yetinmemekte, konuyu Avrupa Birliği düzlemine taşıyarak, sözde Ermeni soykırımını Türkiye’ye karsı bir koz olarak kullanmakta hatta sözde soykırımının kabulünü Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin bir ön koşulu haline getirmeye çalışmaktadırlar. Bütün bunlara rağmen Türkiye süreçle ilgili kararlı

(9)

tutumunu devam ettirirken, gerek Ermenistan gerekse AB içindeki diğer ülkelerle olan diyalogunu arttırarak devam ettirmektedir.

ANAHTAR KELĐMELER

Tarih, Savaş, Ermeni Meselesi, Tehcir, Soykırım, Terör, Diaspora, Dış Güçler, Avrupa Birliği, Diyalog, Strateji, Müzakere, Katılım

(10)

SUMMARY

As soon as the Ottoman Empire weaken and exposed the invention of European countiries, in the relationship between the Armenian and Turkish nations which has been lived together for centuries started a corruption period. Western countiries has targed to seperate Armenian from Turkish nations for reaching their regional benefit with dividing the Ottoman Empire.

Especially some big countiries of Europe organized Armanian againts the Ottoman goverment.

Thus, at the end of the Armenian committes that was organized and armed inside and outside of the country and Armenian churchs provactive activities, the Armenian nation started to fear slowly from Turks, forced to imigrate for not to collapse the state. Because of the reasons of not to be initiatives of state imigration, they give casualities. Armenian groups lived in various countiries so called Armenian genocide that feel the existance smear campaign againts Turkey since the second decade of 1960s, became “Armenian Terrorism” after 1973.

Since this date, Armenian activities againts Turkey consist of phase of gaining the soil, taking compensation from Turkey and recognizing so called Armenian genocide all the world.

European Union relations are evaluated in terms of turkey, handles the effects of the Armenian issue towards Turkey’s European Union accession negotiations. Many parliaments of the European States and European Union organs have acquiesced ‘Armenian genocide’ resolutions. Some of the European States carry out the issue to the European Union arena as well as to their internal affairs and they put Turkey under pressure and force Turkey to accept the so-called genocide. They also want the acceptation of so-called Armenian genocide to become a pre-condition for Turkey’s accession. Despite all this process with Turkey is determined to continue our position, both in Armenia and other countries with the EU is continuing to increase the dialogue.

(11)

KEYWORDS

History, War, Armenian Issue, Migration, Genocide, Terror, Diaspora, External Forces, European Union, Dialogue, Strategy, Negotiations, Participation

(12)

KISALTMALAR

AAA: Armenian Assembly of America (Amerika Ermeni Asamblesi) AB: Avrupa Birliği

ABD: Amerika Birleşik Devletleri AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu

AGBU: Armenian General Benevolent Union ( Ermeni Genel Hayır Birliği) AGĐT: Avrupa Güvenlik ve Đşbirliği Teşkilâtı

ANCA: Armenian National Committee of America (Amerika Ulusal Ermeni

Komitesi)

ARS: Armenian Relief Society (Ermeni Yardım Kuruluşu)

ASALA: Armée Arménienne pour la Libération de l’Arménie (Ermenistan’ın

Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu)

AT: Avrupa Topluluğu

CJGA: Comanda des Justiciers du Génocide Arménien(Ermeni Katliâmı

Adalet Komandoları)

DPT: Devlet Planlama Teşkilatı

EUMEDIS: Euro-Mediterranean Information Society (Avrupa Akdeniz Bilgi

Toplum Girişimi

FAA:La Fédération Révolutionnaire Arménienne (Ermeni Đhtilâl Federasyonu) FJA: La Fédération de la Jeunesse Arménienne(Ermeni Gençlik Federasyonu) GO: Groupe du 3 Octobre (3 Ekim Grubu)

GJ: Groupe du 9 Juin (9 Haziran Grubu) G.D: Groupe d’orly (Orly Grubu)

G.S.F: Groupe Septembre France (Fransa Eylül Grubu)

IULA: International Union of Local Authorities (Uluslararası Yerel Yönetimler

Birliği)

MGK: Milli Güvenlik Kurulu

NGO: Non Governmental Organisation

NRA: Nouvelle Résistance Arménien (Yeni Ermeni Mukavemeti) PELP: Filistin Halk Kurtuluş Cephesi

(13)

SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TEBK: Türk-Ermeni Barışma Komisyonu THY: Türk Hava Yolları

TRT: Türkiye Radyo ve Televizyonu XGO: Hükümetler Dışı Organizasyon

WALD: World Academy for Local Government and Democracy (Dünya Yerel

(14)

GĐRĐŞ

Bu çalışma, Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihi süreçteki seyrini ve Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine nasıl etki ettiğini ortaya koyma amacıyla hazırlanmıştır. Tarihte bu iki devlet ve millet arasında ortaya çıkan gelişmelerin ve sorunların, farklı bakış açıları ve önyargılarla değerlendirilmesinden kaynaklanan sorunların günümüzde de etkisini gösterdiği bilinen bir gerçektir. Bu nedenle bu iki ülke arasında tarihi süreçte yaşanan gelişmelerin aydınlatılması, günümüzde ortaya çıkan yanlış anlaşılma, çarptırılma ve inkâr etmelerin önüne geçilmesi açısından yararlı olacaktır.

Ülkemizde AB’ne üyelik sürecinin gelişimiyle eş zamanlı olarak, Ermeni Soykırım Đddiaları konusundaki tartışmalarda da bir canlılık dikkati çekiyor. Toplumsal düzeyde ise Türk toplumu konuyu tartışmaya başladı. Önceleri çoğu kez üstüne almadığı, görmezden geldiği veya unutmak istediği, yarınlara bıraktığı veya belirli gruplara havale ettiği bir sorunla artık eskisinden farklı bir şekilde yaşamak, ve sorundan kurtulmak için konuya daha fazla ilgi duymaya başladı. Tarihi belgeler ışığında konunun aydınlatılması ve hukuki platforma taşınması bu konuda çok önemli bir yol olarak dururken, Ermeni tarafının olaya hissi ve subjektif yaklaşması sorunu çözümsüz kılmaktadır.

Bugünkü güncelliği ile Ermeni sorunu, özellikle 1973 yılından sonra Türkiye’nin karşılaştığı en önemli dış politika sorunlardan biridir. Türkiye bu sorunu kendisi bakımından Lozan Antlaşması ile çözmüştür. Fakat Ermeniler, sorunu canlı tutarak Türkiye’ye karşı bir kamuoyu oluşturmuşlar; terör de dahil olmak üzere, her türlü fırsatı ve yöntemi kullanarak Türkiye’ye karşı bir mücadele içine girdiler.

Ermenilerin bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk milletini suçlarken ortaya attıkları iddiaların başında; “1915 yılında tehcir sırasında Osmanlı Devleti’nin bilinçli ve örgütlü bir biçimde 1.500.000–4.000.000 arasında Ermeni’yi soy kırımına tâbi tuttuğu” iddiası gelmektedir. Bu iddiadan hareketle Ermeni propagandasını yürüten kurum ve kuruluşlar; bazı ülkelerin de desteğini alarak, Türkiye’den, olduğu iddia edilen bu soykırımı kabul etmesini, hayatını yitiren

(15)

insanlar için tazminat ödemesini ve nihayet, “Batı Ermenistan” olarak haritalarında gösterdikleri Türk topraklarının kendilerine verilmesini istemektedirler.

Son yıllarda bu iddia genişletilmiş, 1915–1923 yılları arasında bu soykırımının yapıldığını iddia eder hale gelmişlerdir. Ermenistan ve Ermeni Diasporası tarafından açık; Batılı belli devletler tarafından da örtülü bir şekilde desteklenen Ermeniler; zaman içinde dünyaya mal ederek, siyasallaştırdıkları sorunu, son günlerde hukukileştirmeye çalışmaktadırlar.

Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları, Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini çekmektedir. Geçmişte Osmanlı devleti, bugün de Türkiye, bu jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuştur. Osmanlı devletini parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen devletlerin, bu entrikalarında yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri kullandıkları Türkiye’de yaygın bir kanaattir.

Tarihte olduğu gibi günümüzde de, elinde kesin deliller bulunmadan ve siyasi mülahazalarla hareket eden devletler Ermeni iddialarına prim vererek sorunu daha da karmaşık hale getirmektedirler. Gerçekte objektif tarihçilere bırakılması gereken bu konular, siyasetçilerin elinde tartışılır kararlara gerekçe yapılmaktadır.

Ermenistan ile bir takım siyasi ve ekonomik çıkarlar beraberce hareket eden belli devletler, yer değiştirme (tehcir) uygulamasını ve 24 Nisan’daki tutuklamaları bir “soykırım” gibi göstermek için çaba göstermektedirler. Amaçları, iddialarını tüm dünyaya “tanıtmak”, Türkiye’yi bu iddiaları “tanımak” zorunda bırakmak, soykırım dolayıyla Türkiye'den "tazminat" ve "toprak" almak ve böylece "Büyük Ermenistan" rüyasını realize etmek olarak ifade edilebilir. Ortaya koydukları tek taraflı iddia ve belgelerle dünyanın birçok ülkesinde etkili de olmuşlardır.

Türkiye uzun yıllar bu konuda sessiz kalmış ancak son dönemlerde Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecini etkilediği için bu konuda çalışmalar yapmaya başlamıştır. Yerli ve yabancı belgeler kamuoyu ile paylaşarak, Birinci Dünya savaşı

(16)

sırasında yaşanan olayların bir soykırım olmadığını, bu dönemde Müslümanların da Ermeniler tarafından katledildiğini belgelemek gayretiyle harekete geçmiştir.

Bu tez çalışmasında, farklı ve mümkün olduğunca tarafsız kaynaklardan yararlanılarak Türkler ve Ermeniler arasında tarihi süreçte ve günümüzde yaşanan olayların arka planı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Đstenmeyen olayların vuku bulduğu bu dönemde iki tarafın büyük kayıplar verdiği bir vakıadır. Ancak bu çalışmada üzerinde ana konu olayların bir soykırım olup olmadığının noktasıdır. Sorunun Türkiye açısından önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çünkü Türkiye’nin AB yolunda önüne çıkan engellerden biri de soykırımını parlamentolarında tanıyan ülkelerin ortaya koyduğu söylemlerdir. Avrupa Birliği yolunda engel teşkil eden ve dış politika alanında ciddi bir sorun olan bu konunun aydınlatılması için bu çalışma hazırlanmıştır.

(17)

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

1. TÜRK-ERMENĐ ĐLĐŞKĐLERĐ VE ERMENĐ TERÖRÜ 1.1. TARĐHĐ SÜREÇTE TÜRK-ERMENĐ ĐLĐŞKĐLERĐ

Ermenilerin, tarih boyunca birçok devletin egemenliği altında yaşadıkları ve bağlı oldukları devletlere hizmette bulundukları tarihi kaynaklar incelendiğinde karşımıza çıkmaktadır. Çok farklı uluslar içinde kalmış olmaları Ermenileri sosyal kültürel, dini ve ekonomik açılardan çeşitli zamanlarda farklı muamelelere maruz bırakmış, aynı zamanda kendileri de bu ulusların etkisinde kalmışlardır.

Ansiklopedik kaynaklarda, Erivan, Gökçegöl, Nahcıvan, Rumiye gölü kuzeyi ve Mako bölgesine, yukarı memleket anlamına gelen Armenia, bu yörelerde yaşayan halka ise Ermeni denildiği yer almaktadır. Ermeni tarihçilerin bir kısmı, M.Ö. 6. yüzyılda kuzey Suriye ve Kilikya bölgesinde yaşayan Hititlerden olduklarını; bir diğer kısmı ise Nuh'un oğullarından Hayk'a dayandıklarını söylemektedirler. Bunun yanında, Ermenistan denilen coğrafyada yerleşen ve bugün Ermeni diye adlandırılan toplumun, bölgenin kesin olarak neresinde yaşadıkları, sayıları ve aynı yörede ikamet eden diğer halklara kıyasla nüfus oranları bilinmemektedir. Bazı ermeni tarihçileri bile kökenleri konusunda fikir birliği içinde olmadıkları görülmektedir.1

Tarihsel olarak bakıldığında, Ermenilerin sırasıyla, Pers, Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Türklerin hakimiyeti altında yaşadıkları görülür. Ermeni derebeyliklerinin bir çoğu, bölgeye hakim olan ve Ermenileri kendi saflarına çekerek kullanmak isteyen devletler tarafından kurdurulmuştur.2

Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra Ermeniler, Đran’dan ve genel olarak Doğudan kopma ve Batıya yaklaşmaya gayret etmiş, ancak bu yaklaşma Batıdan aynı karşılığı bulamamıştır. Bizans ve Roma kilisesi Monofizitliği dini sapkınlık olarak görmüştür, ayrı bir dini merkezleri bulunan ve monofizit olan Ermeniler bu

1 http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/bakis.html 2 http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/bakis.html

(18)

kiliseler tarafından başka bir inancın mensubu olarak görülmüş ve bazı Ermeniler üzerinde şiddetli baskılar uygulanmıştır.3

VII. yüzyıl sonlarından itibaren Anadolu, Bizans hâkimiyetinden çıkarak, önce Ermenilerin, daha sonra ise X.yüzyılın sonlarına kadar Abbasilerin elinde kalmıştır. X.yüzyılın sonlarında Anadolu’nun tamamına Bizans yeniden hâkim olmuştur.4

Selçuklu Türkleri işte böyle bir ortamda XI. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu'ya toplu şekilde gelmeye başlamışlardır. Selçukluların ele geçirmeye başladıkları Anadolu topraklarında bir başka devlete tâbi durumda dahi bir Ermeni Prensliği bulunmamaktadır ve Selçukluların karşısındaki güç Bizans'tır. Coğrafi bir bölge olan Ermenistan’daki hâkimiyetler sürekli olarak değişmiştir, ilk olarak bölgede Ermeni feodal beylikleri 1045 yılında Bizans tarafında ortadan kaldırılmıştır ve geriye kalan Ermeni nüfusu ise başka bölgelere sevk edilmişlerdir. Ardından yine aynı bölge 1071 yılında Selçukluların egemenliğine geçmiştir, Selçuklularında elinde bir süre kaldıktan sonra, son olarak 1514’ten sonra Osmanlılara intikal etmiştir. 5

Türk felsefesinin Gayrimüslimlere yaklaşımı hoşgörü çerçevesinde olmuştur, bu hoşgörü Đslam felsefesinden kaynaklanmıştır. Türkler, tarihleri boyunca hoşgörülü yaklaşımlarını sürdürmüşlerdir ve bunu da fethettikleri bölgelerdeki Gayrimüslim halk ile onların hak ve hukukunu güvence altına alan zimmet adı verilen bir anlaşma yaparak göstermişlerdir ve fethedilen yerlerdeki halklara zımni adını vermişlerdir.6

Devlet idaresinde her çeşit göreve atanan Ermenilere 2.Mahmut döneminde sadakatlerinin bir göstergesi olarak kalpaklarına tuğra7 takılmasına bile müsaade edilmiştir. Ermeniler V. yy da Eçmiyazin de kurulan Gregoryen kilisesine ve mezhebine bağlı olmuşlardır. Osmanlı yönetiminde ise, Bursa’nın başkent olmasından (1326) sonra, Ermenilerin imparatorluk içerisinde ayrı bir cemaat seklinde teşkilatlanmalarına izin

3Sezgin, M.N, “Ermenilerde Din, Kimlik ve Devlet”, Ankara, 2005, s. 35.

4 Balcı, G. Türkler Soykırım Yaptı mı? , Truva Yayınları, 3.Baskı, Đstanbul, 2007, s.44 5

Gürün. K , “Ermeni Dosyası”, Đstanbul, Haziran, 2005, s. 45.

6 Kantarcı.Ş. “Tarihi Boyutuyla Ermeni Sorunu”, www.balikesir.edu.tr/ ~ akolbasi / ermeni

sorunu,10.11.2005

(19)

verilmiştir ve bunlara ek olarak Kütahya’da bulunan ruhani merkezleri Bursa’ya nakledilmiştir.8

Tarih boyunca Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır. Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkânlardan gayr-i Müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur.9

Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı "millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Türkçe konuşan, ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Hatta Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de yazmışlardır. Ancak Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi baş gösterince, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başlamıştır. Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde, Osmanlı devleti içine soktuğu provokatörlerin faaliyetleriyle Ermeniler; dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışıldığı ifade edilmiştir. Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış, Doğu Anadolu’da başlatılan ve Đstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştir. 10

Tarihte, 1890'dan sonra imparatorluğun özellikle doğu vilayetlerinde başlayan Ermeni olayları, 1905'te II. Abdülhamit'e suikast girişimi ile önemli bir ivme

8 Halaçoğlu. Y , “Ermeni Tehciri”, Đstanbul, 0cak 2006, s. 16.

9 Yıldırım, H, Ermeni Đddiaları ve Gerçekler, Ankara 2000, s. 38

(20)

kazanmış ve sonunda 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni tehcirinin başlamasıyla doruk noktaya ulaşmıştır. Buna karşılık o dönemde, Ermeni Taşnak ve Hınçak partilerine bağlı militan gurupların Doğu Anadolu vilayetlerinde I. Dünya Savaşı sırasında Rus işgal ordularının desteği ile yaptıkları katliamların somut delilleri bugün hala doğu illerimizde zaman zaman gün ışığına çıkarılmaktadır. Bu bakımdan tehcir olayının o dönemde Osmanlı'nın cephe gerisi bölgeleri güvenlik altına alması olarak nitelemek, çok yerinde bir teşhis olacaktır. 1789 Fransız Đhtilali sonunda ortaya çıkan sonuçların en önemlilerinden biri olan millyetçilik akımı, hiç kuşkusuz, Ermeniler'in o dönemde bu olaylar içinde yer almaları konusunda önemli ölçüde rol oynamıştır demek yanlış olmasa gerektir. Böylece 19. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak Osmanlı'nın doğu vilayetlerinin kapsayan bağımsız Ermenistan'ı kurma hayalî peşinde koşanların en önemli esin kaynaklarından biri de, tartışmasız olarak, Fransız Đhtilali sonunda ortaya çıkan görüş ve sonuçlar olmuştur.11

"Ermeni sorunu", değişik aşamalardan geçmekle birlikte, Osmanlı Đmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve özellikle Đttihat ve Terakki'nin hükümet olduğu Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıç yıllarında Ermeni halkının, Türk hükümeti tarafından Ruslarla işbirliği ve ihanet içinde oldukları gerekçesiyle bir soykırıma tabii tutulduğunun ileri sürülmesi temeline oturmaktadır. 12

Asıl amaçları ne azınlıkların haklarını korumak, ne de Osmanlı devletinin ıslahat yapması olmayıp Osmanlı devletinin içinde nüfuzlarını artırmak suretiyle ellerine şantaj malzemesi geçirmek olarak belirtilmektedir.13

Birinci Dünya Savaşı sırasında ise; Osmanlı askeri olarak düşmanlara karşı savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermenilere karşılık, Ermenilerin önemli bir kısmı düşman kuvvetlerinin yanında Türklere karşı savaşmıştır. Cephe gerisinde de komitacı Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın katliamlara giriştikleri, yüz binlerce Müslüman’ın hayatına kastettikleri Türk tarihçileri tarafından ileri sürülmektedir. Devletin bunları yatıştırmak ve durdurmak için aldığı tedbirler

11 Gezgin. S. ,Ermeni soykırım yasası bağlamında Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin

değerlendirilmesi, Müdafaa-i Hukuk Dergisi, Şubat 2001, Sayı:31, s.11

(21)

istismar edilmiş ve dış devletlerin tahrik ve vaatleriyle Ermeniler, bin yıl refah içinde yaşadıkları ülkeyi parçalamaya çalışmışlardır.14

Türkiye’yi derinden rahatsız eden ve doğu sorununu daha da karmaşıklaştıran Ermeni Sorunu, aslında Rusya’nın Anadolu’ya ilişkin gizli emellerinden ve Rusların Ermenileri koruma adıyla Türklerin işlerine karışmasından kaynaklanmaktadır. Bu kuşkusuz ki Rusların geçmişten beri gelen Akdeniz’e inme politikasının bedeli olarak görülmektedir.15

Tehcire karşı gelenler, Ermeniler üzerinden kurulan oyunları, çıkarları bozulanlardır. Ama tehcir, idare tarafından aslanlar gibi uygulandı havası verilirken, aslında tam olarak başarıya ulaşmadığı belgelenmektedir. Rusların savaştırdığı Rus işgali altındaki Ermenilere dokunulamamış, savaşa devam etmişlerdi. Ermeni ve Rusların Ortak saldırılarında, Müslüman halkın korku ve dehşeti, bölgeden kaçışları, Ermeni iftiraları, yaşanılan Rus galibiyetlerini bile gölgesine aldı.16

Anadolu dışında kurulan Hınçak, Taşnak, Ramgavar, Hınçak Đhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, Đttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi örgütler, halkı silahlı ayaklanmaya sevk etmişlerdir. Osmanlı devleti, Birinci Dünya Savaşı içinde, Ermeni isyanının yoğun olduğu Doğu Anadolu’da, bir yandan cephede Rus ordularıyla ve Rusların yanında yer almış olan Ermeni kuvvetleriyle savaşmak zorunda kalmıştır. Diğer yandan da cephe gerisinde Türkleri katleden, Türk köy ve kasabalarını yakıp yıkan, ordunun ikmal tesislerine ve konvoylarına saldıran Ermeni çeteleri ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca hem cephede hem de cephe gerisinde savaşmak durumunda bırakılmasına rağmen, 9-10 ay, cephe gerisindeki önemli tehlikeyi “mahalli tedbirlerle” çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Komitecilerin dışında özellikle Rus sınırına yakın bölgelerdeki Ermeni halkın da devlete isyan halinde olduğunu görünce, son çareye başvurmuş ve bölgedeki Ermenilerden sadece isyan

13 Gökdemir. A, “Ermeni Sorunu Üzerine Yorumlar ve Öneriler”, Yeni Türkiye Dergisi,

Ocak-Şubat 2001, sayı:37, s. 72.

14

Yıldırım, a. g. e . , s.40

15 Gaillard. G, Türk-Ermeni Sorunu, Farklı Yönleriyle Ermeni Sorunu,Çev:Nuri Bilgin, Nergiz

Yayınları, Đstanbul,2005,s.1

(22)

hareketine karışanları savaş bölgesinden alıp, ülkenin emniyetli bölgelerine “sevk ve iskâna”, o dönemdeki ifadesiyle “tehcir”e tabi tutmuştur. Bu uygulama ile aynı zamanda her şeyden önce cephe gerisinde iç savaş ortamında bulunan Ermeni halkın can güvenliği sağlanmıştır. Çünkü Ermenilerin bölgedeki Türklere yaptıkları katliam ve mezalimin karşılığını Müslüman halk da vermeye başlamıştı. Böylece; Hıristiyan tebaa dış devletlerin etkisinde daha çok kalacaktı ve toplumda hiçbir ayrım yapılmayacaktı bu da padişahın tebaası arasında hiçbir ayrım yapmayacağını ilan etmesiyle apaçık ortaya çıkmış oluyordu.17

Savaş başlamadan önce Osmanlı Devleti'nin yanında yer alacakları vaadinde bulunan Ermeniler, kısa süre sonra bu vaatlerinden dönmüşlerdir, çünkü bu toplantıdan önce haziran ayı içerisinde yine Erzurum'da düzenlenen Taşnak Kongresinde Osmanlı Devleti'ne karsı mücadelenin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır.18

Nitekim daha 1914 Temmuz'unda Taşnak komiteleri tarafından silah talebiyle Rusya'ya gönderilen mektuplar ele geçirilmiştir. Kars'taki Osmanlı Konsolosluğu (Kars o zaman Rus işgalindedir) Eleskirt Vadisi'ne 400 tüfek sokulduğunu ortaya çıkarmıştır. Pek çok yerde yapılan aramalarda silahlar bulunduğu belirtilmiştir.19

Rusların Osmanlı Ermenilerine sızmaya çalışması da Eçmiyazin Kilisesi aracılığıyla olmuş ve 1844'den itibaren Đstanbul Ermeni Patrikhanesindeki ayinlerde Eçmiyazin Katolikosunun adı anılmaya başlamıştır. Osmanlı Hıristiyanlarının hamisi olmaya niyetlenen yalnız Rusya değildir. Đngiltere ve Fransa, Osmanlı Ermenilerini Protestanlık ve Katoliklige kazandırmak amacında olmuşlardır. Bunda başarılı olmaları üzerine 1830'da Đstanbul da Ermeni Katolik Kilisesi, 1847’de de Protestan Kilisesi kurulmuştur. Ancak ne bu gelişmeler olup biterken, ne de 1856'da Islahat Fermanı ilân edilirken bir "Ermeni Sorunu" söz konusu değildir. Bunlar sadece Ermeni sorununa zemin hazırlamak için başlamış eylemler olarak ele alınmamalıdır.20

17 Şimşir. B, “Ermeni Meselesi (1774–2005)”, Ankara, Ekim 2005, s. 47.

18 Altındal, A. “Ermeni Terörü ve Soykırım Kavramı”, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat

2001, sayı: 37, s. 316

19

Arda, A. “Ermeni Sorunu Hakkında Bir Değerlendirme”, YTD, 2001, sayı: 37, s. 306.

20 Kuran. E. “Başlangıcından Günümüze Ermeni-Türk Đlişkileri”, Yeni Türkiye Dergisi,

(23)

Fransa’nın baskısıyla kurulan Katolik cemaati ile Gregoryen Ermeni Kilisesi ilk olarak parçalanmış, Fransa kendi politikaları için çok önemli olan Ermenilerden bir grubun da hamiliğini ele geçirmiştir. Bu durum Fransa’nın Ermeniler üzerinde gün geçtikçe daha fazla etkili olmaları için ilk basamak olmuştur.21

Birinci Dünya Savaşı sırasında bazı Ermenilerin ayaklanarak dış güçler lehine çalışarak Osmanlıyı parçalama çabasına girişmeleri tehcir olayını doğuran etkenlerin başında geldiğine yoğun bir kanaat vardır. Bazı tarihçi ve araştırmacılara göre, dış güçlerin verdiği vaatlere kanarak ülke içinde katliamlara başlayan Ermeniler Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak amacında olmuşlardır. Bunun sonucun da da 24 Nisan 1915’te, cephe gerisinde faaliyette bulunan Ermeni komitecilerine yönelik bir operasyon yapılmış ve vatana ihanet eden 2345 komiteciyi tutuklamıştır. Bu tarihi Soykırım günü ilan eden Ermeniler Bu olaylar sonucunda tehcir edilmek zorunda kalan Ermenilerin de Soykırıma uğratıldığını iddia etmektedir.

1915 Ermeni Tehciri sırasında yaşanan üzücü olaylara soykırım etiketi yapıştırılıp, bir soykırım mitosu haline getirilmesi, gelecekteki sonuçları şimdiden hesaplanamayacak kadar ciddi bir sorundur.22

1.2. LOZAN’DAN GÜNÜMÜZE ERMENĐLER

Lozan Antlaşması’ndan sonra Avrupa kendi yaralarını sarmaya yönelmiş ve Ermeni meselesi de küllenmeye bırakılmıştır. Sovyet Ermenistanı’ndaki Ermenilerle diasporadakiler adına iş gören Taşnaksutyun, Hınçak, Eçmiyazin ayrı ayrı yol tutmuşlar ve bazen kendi aralarında mücadeleye başlamışlardır. Ancak daha sonraki mücadele programlarında dört ana konuda birleştikleri görülür;

a) Sovyet Ermeni Cumhuriyeti’nin içerideki rejimden ayrı olarak, ekonomi ve kültürünü pekiştirmek.

b) Bütün dünyaya dağılmış bulunan Ermenilerin milli duygu, dil, din, kültür ve amaçlarını yaşatmak ve korumak.

21

Kodaman. B, “Ermeni Meselesi (Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme)”, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 2001, sayı 37, s. 206.

22 Bilgin. N, Farklı Yönleriyle Ermeni Sorunu, Ermeni Soykırım iddiaları ve Tarihin Đnşası,

(24)

c) Avrupa devletlerinde ve Milletler Cemiyeti’nde Ermeni istek ve iddialarını sürdürmek ve bunun için fırsat kollamak.

d) Ermeni halkı ve göçmenleri için hayır kurumlarının yardımlarını sağlamak: anasız ve babasız çocukları yetiştirmek, muhtaç ve hasta olanlara gereken yardımı yapmak.23

Diğer taraftan Avrupa’daki Ermenileri yönlendirecek ortak teşekkülün Taşnaksutyun olabileceği yaygınlaşırken bundan endişe duyan Ermeniler de olmuştur. Avrupa’dan artık destek alınamayacağını iddia edip, tamamen Rusya’ya yönelmeyi isteyenler olduğu gibi, Osmanlı Devleti’ndeki gibi terör hareketlerini Rusya’da da tekrarlamanın ilkinde olduğu gibi ikincisinde de Ermenilere fayda sağlamayacağını öne sürenler olmuştur.

Araks ve Sevan arasında küçük bir topluluktur ; ismen bağımsız, fakat hakikatte Rusya’nın özerk bir vilayeti. Artık ne Doğu Anadolu’da bir Ermeni yurdu, ne hükümet ve ne de uluslar arası bir Ermeni sorunu yok. Bu sorun daha Lozan’da tamamen kapanmıştır. Artık Türkiye’nin doğu illerinde Ermeni yok. Bundan sonra da olmaz. Türkler kapılarını sıkıca kapadılar. Bunu zorlayıp açtırmak için bizde kuvvet yok. Bir milyona yakın nüfus, Ermeni Cumhuriyeti sınırları içinde. Bir milyondan fazlası da, dışarıda ve çeşitli yerlere dağılmış bir haldedir. Ermeni Cumhuriyeti topraklarına dışarıda yaşayan Ermenilerden pek azı gelebilir. Çünkü, evvela bölge çok dardır; sonra bunlar bulundukları yerlerde ticaret yaparlar, Ermenistan’da yaşayamazlar. Gerçi bir bakışla şöyle bir sonuca varabiliriz: Dışarıda yaşayan Ermeniler bizim için yararlı bir unsur sayılamazlar. Bunlar bugünkü durum sürüp gittikçe Cumhuriyetimizin üvey evladı gibidir. Taşnaksagan komitecilerin, birlikte çalışmak için esasen ihtilalci Bolşeviklere yanaştıkları ve fakat onlardan yakınlık görmedikleri dile getirilmektedir. 24

Ermeni Kiliseleri ve Patrikhane; görevleri olan din islerinden ziyade siyasetle uğraşmıştırlar. Zaman zaman göreve gelen bazı patrikler fanatik Ermeni komitacılara

23 Sakarya, Đ. Belgelerle Ermeni Sorunu, Gnkur. Basımevi, Ankara 1984, 2. Baskı, s. 439-474. 24 Havhannes. K, Lozan Antlaşması’ndan Günümüze Ermeniler, Zikreden: Azmi Süslü, Türk

(25)

karsı çıksalar da bunda fazla başarılı olamamışlar ve onların isteklerine razı olmak zorunda bırakılmış veya istifa etmek zorunda bırakılmışlardır. Bu organizasyonun bu

şekilde devam ettiği bildirilmiştir.25

Osmanlı kuvvetlerinin Çanakkale, Kafkasya ve kanal cephelerinde olduğu bu dönemde Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde işgal kuvvetlerinin kışkırttığı ve desteklediği Ermenilerce birçok isyan çıkartılmıştır. Zeytun, Van ve Muş'ta isyanlar çıkmıştır. Van isyanı, şehrin Ruslar tarafından kolayca işgaline yol açmıştır. Sivil halka karşı büyük çaplı saldırılar yapılmıştır. Bu saldırılar yalnızca Türkleri hedef almamış Trabzon civarındaki Rumlar ve Hakkâri çevresindeki Museviler de Ermeniler tarafından öldürülmüşlerdir denilmektedir. Yapılan saldırılarda birçok savunmasız sivil hayatını kaybettiği belirtilmektedir.26

Osmanlı Devleti bir taraftan savaşırken, bir taraftan da iç isyanlarla uğraşmaktadır. Đlk isyan Kahramanmaraş'ın Zeytun kazasında gerçekleşmiştir. Zeytun Ermenileri, IV. Murat tarafından verildiğini iddia ettikleri ve varlığını kanıtlayamadıkları bir fermana dayanarak 1774'ten beri vergi vermemektedirler. Bu sorunu çözmek için gelen Maraş valisi Ömer Paşa, Zeytun Ermenileri tarafından öldürülünce kasaba 7 ay sürecek bir sıkıyönetime tâbi kılınır. Bu, Ermenilerin Osmanlı Devleti yönetimine karşı ilk silâhlı isyanı olarak bildirilmiştir.27

Basta Van olmak üzere yurdun pek çok yerinde başlayan Ermeni isyan ve katliamlarına önlem almak amacıyla Talat Paşanın başlattığı, Hükümet ve Meclisinde uygun gördüğü yer değiştirme, doğrudan doğruya cephelerin güvenini sarsacak bölgelerde uygulanmıştır. Bunlardan birincisi, Kafkas ve Đran cephesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolayları; ikincisi ise, Sina cephesi gerilerini oluşturan Mersin-Đskenderun bölgeleridir. Ermeniler, her iki bölgede de düşmanla işbirliği yapmış ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmuşlardır. Kanun, Ordu, bağımsız kolordu ve tümen

25 Göktepe ve Kızılkaya,“Ermenilerde kilise ve Milliyetçilik iliskisi ve tehcir kanunu” Đdris Bal ve

Mustafa Çufalı (der) , Dünden bugüne Türk-Ermeni iliskileri, Ankara, Haziran 2003, s. 285.

26

Halaçoğlu, Y. Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2001 .

27 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni

(26)

komutanlıklarına, askeri nedenlere dayanarak, casusluk ve hainliklerini hissettikleri bölge halkını tek tek veya toplu olarak memleketin diğer bölgelerine gönderebilmeleri ve orada oturtulabilmesi yetkisini verdiği üzerinde durulmuştur.28 Adana olaylarından sonra sıkıyönetim ilan edilmiş, Müslüman ve Ermeni suçluları askeri divanı harbe sevk edilmiştir.29

61. madde: “Bab-ı ali, ahalisi Ermeni bulunan eyalette ihtiyaca-ı mahalli yenin icab ettirdiği ıslahatı bile tehir icra ve Ermenilerin huzur ve emniyetlerini temin etmeği taahhüde eder ve arasına babda ittihaz olunacak tedabiri devletlere tebliğ edeceğinden, düvel–i müşarünileyhin tadabil – i mezkur enin icrasına nezaret eylemeklerdir”.30

61. maddeyi Türkçeleştirdiğimizde;

“Bab-ı ali, ahalisi Ermeni olan eyaletlerde mahallin ihtiyacı olan ıslahatı geciktirmeden icra etmeyi ve Ermenilerin huzur ve emniyetlerini temin etmeyi taahhüt eder ve kabul edilecek tedbirlerin devletlere tebliğ edileceğinden, ilgili devletler de adı geçen tedbirlere nezaret edeceklerdir.”

Böylece Ermeniler, Ruslar ve Đngilizler tarafından kullanılmaya başlandığı ve Đngiltere’nin elinde Rus yayılmacılığına karsı bir ileri karakol vazifesi gördüğü fikri ortaya çıktığı söylenebilir.

28Ayışığı, M. “Ermeni Tehciri Konusunda Yeni Perspektifler” www.ermenisorunu.gen.tr/ turkce/

makaleler /ermeni.t. doc, 10/01/2006.

29 Yavuz, N, “Sözde Ermeni Sorununun Gerçek Sebepleri”, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak- Şubat

2001, sayı 37, s. 275.278.

30 Şehirli, A. “Osmanlı devletinde ihtilalci ermeni cemiyetlerinin faaliyetleri ve Osmanlı

devletinin aldığı tedbirler”, Đdris Bal ve Mustafa Çufalı (der) , Dünden Bugüne Türk-Ermeni

(27)

1.3. ĐKĐNCĐ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDAKĐ ERMENĐ FAALĐYETLERĐ

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ilk Ermeni Başbakanı Katchaznouni’nin de ifade ettiği gibi, kabuklarına çekilen Ermeniler, yeni bir dünya savaşı başlarken yeni talepleri oluşmuştur. Eski destekçilerine mektuplar, telgraflar gönderdikleri, doğabilecek fırsatlardan yararlanmaya çalıştıkları ileri sürülmüştür. Ermeniler Lozan’da olduğu gibi II. Dünya Savası’ndan sonra yapılan konferanslarda da beklentilerine karşılık bulamamışlardır. Fakat sorunu dünya kamuoyuna getirerek en azından Sovyet Ermenistan’ında Ermenilerle diasporadakiler arasında dayanışmaya zemin hazırlamıştır. Ermeni tehcirinin 50. yılı olan 1965’te sorun yeniden alevlenmeye başlamıştır.31

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Henry Truman’a 23 Eylül 1944’te, Đngiltere Dışişleri Bakanı Mr. Bevin’e 25 Şubat 1946’da Daşnakçılar birer telgraf göndermişler; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Đngiltere Dişişleri Bakanlıkları’na 29 Mart 1946’da birer muhtıra vermişler; Stalin’e 24 Nisan 1945’te bir telgraf göndermişler ve biri 7 Mayıs, diğeri 13 Haziran 1945’te olmak üzere San Fransisco’daki konferansa iki muhtıra sunmuşlardır. 29 Mayıs 1945’te de Ermeni Göçmenleri Merkez Komitesiyle, Ermeni Göçmenleri Meclisi Paris’te başkanları A. Çorbaciyan ve H. Samuel imzalarıyla dört büyüklere birer muhtıra vermişlerdir. 28 Mayıs 1945’te de Mısır’daki Ermeni Cumhuriyeti eski Başbakanı, Churchill, Stalin ve Truman’a birer telgraf göndermiştir. 6 Eylül 1945’te ise, Daşnak lideri J. Missokian Londra’daki Beşler Konferansı’na bir muhtıra vermiştir.32

Yine 1945’in Aralık ayında yeni Ermeni Katalikosu bizzat Moskova’daki Dışişleri Bakanları Konferansı’na başvurarak, Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı

31 Yinanç , R. , “1965’ten Günümüze Ermeni Sorunu”, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 2001,

sayı: 37, s. 267.

(28)

sırasında uğradığı haksızlıkların giderilmesini ve diasporadaki Ermenilerin ana vatana dönmelerinin teminini istemiştir. 33

Ermenilerin bulundukları bütün ülkelerde yürütülen bu faaliyetler, Tharassian’in ifadesiyle bu “yeni sıçrayış”,34 ve uluslar arası kuruluşlara yapılan yeni müracaatlar, Sovyet basın-yayın kuruluşlarınca da desteklenmiş ve Rusya’nın 20 yıllığına imzaladığı 17 Aralık 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Paktı’nın süresinin sona ermesi üzerine Rusya’nın Boğazlar ve Doğu Anadolu’dan imtiyazlar ve toprak talebiyle birlikte mütalaa edildiği belirtilmektedir.

1.4. ASALA

1.4.1. ASALA’NIN KURULUŞU VE AMAÇLARI

Örgütün Merkezi, Beyrut/Lübnan olup, Kuruluş Tarihi, 20 Ocak 1975’tir. Siyasi Görüşü, Hınçak Partisi yanlısı "Marksist-Leninist" doğrultuda idi. Örgütün Lideri, “Mihran MĐHRANĐAN, Agop HAGOPĐAN” gibi takma isimler de kullanmış olan Bedros HAVANASSIAN’dır. 20 Ocak 1975 tarihinde Beyrut'taki Dünya Kiliseler Birliği Bürosu'na yaptığı bombalı saldırı ile adını duyuran ASALA, kendisini uluslar arası devrim hareketinin bir parçası olarak kabul etmekte, Türkiye ile müttefiklerini can düşmanı saymakta ve Ermeni davasının ancak, silahlı mücadeleyle çözümlenebileceği görüşünü savunmaktadır. 35

1960’lı yıllarda ortaya çıkan Kıbrıs Meselesi Ermeniler için iyi bir fırsat olmuştu. Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi ile Đngiltere’nin yanında yer alan Amerika, Türkiye’nin Kıbrıs Politikası nedeniyle ilişkileri dondurarak, uyguladığı siyasette geri adım atmasını istemiştir. Đki ülke arasında gerilen ilişkiler Ermenilerin için istenilen bir durumdu. Ancak, o döneme kadar bos durmayarak sistemli bir organize oluşturan Diaspora için, artık harekete geçme zamanı olarak belirtilmişti. Artık, salt siyaset ve sosyal mantalitelerle uygulamalarla kalmak istemeyen Ermeniler çalışmalarını şiddetsel boyutlara dökerek, intikam için terör eylemlerinde

33 Süslü, a.g. e. , s.301 34 Süslü, .a.g. e. , s. 302.

(29)

bulunmuşlar ve dünya tarihinin IRA’dan (Đrlanda Cumhuriyetçi Ordusu), sonraki ikinci en büyük terör örgütü olan ASALA’yı ortaya çıkarmışlardır.36

Lübnan merkezli ASALA kısa süre içinde Fransa, Yunanistan, Đtalya, Đsviçre ve ABD’de de örgütlenerek faaliyet alanını genişletmiştir. ASALA’nın bazı bildirilerinde geleneksel Ermeni Partilerine şiddetle hücum ettiği, onları sorunların çözümlenmesi açısından pasif davranmakla suçladığı ve bu yaklaşımı ile özellikle Taşnak Partisini kastettiği bilinmektedir.37

Ayrıca, Sovyet yanlısı Hınçak Partisi ile ilişkide oldukları sanılan örgütün militanlarının Filistin Kurtuluş Örgütleri ile iş birliği içinde oldukları ve örgütün elemanlarının Habbaş Fedayin Grubu’nca eğitildikleri bilinmektedir. Örgüt üyeleri, uluslar arası terör örgütü olan Japon Kızıl Ordusu, Đtalyan Kızıl Tugayları, EOKB-C, Kürdistan Đşçi Partisi (PKK), Đrlanda Cumhuriyet Ordusu ve Marksist-Leninist Türk örgütleriyle iş birliği içerisinde olduklarını çeşitli yollarla kamuoyuna açıklamakta ve kendilerinin uluslar arası devrim hareketinin ayrılmaz parçası olduklarını ifade etmektedirler.38

Örgütün amacı şu esaslar üzerinde ifade edilmektedir:

-1915 yılında Türkiye'de meydana geldiğini iddia ettikleri "soykırım

iddialarının’’ Türk Devleti’nce kabul edilmesini sağlamak,

-Türkiye'yi bu sözde soy kırımı nedeni ile tazminat ödemeye zorlamak, -Türkiye'nin işgal ettiğini iddia ettikleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki toprakların sözde yasal sahiplerine yani Ermenilere iadesini sağlamak ve bu maksatla;

-Bu topraklar üzerinde bağımsız bir Ermeni devleti kurmak,

36 Şehirli, A. Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri ve Devletin Aldığı Tedbirler, Burak Yayınları,

Đstanbul, 2000, s.214.

37

Kumkale, T. Diaspora Ermenileri’nin Soykırım Yalanları ve Mücadele Yöntemlerimiz, Pegasus Yayınları, Birinci Baskı, Đstanbul, 2007, s. 51

38 Özkan, Z. Tarihsel Akış Đçerisinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi,

Đstanbul, 2001,

(30)

-Bu toprakları Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlı bir cumhuriyet haline getirmek.39

ASALA Ermeni Terör Örgütü, şimdiye kadar Türk temsilciliklerine yönelik silahlı eylemlerini en çok Fransa'da gerçekleştirmiştir. Lübnan'dan sonra en büyük hareket üssü olarak bu ülkeyi kullandıkları gözlenmektedir. Bu ülkede hareket serbestliği bulunan Ermeni militanlar, Fransız yönetiminden ve çeşitli Ermeni kuruluşlarından almış oldukları büyük destekle rahatlıkla eylem yapabilmektedirler. Ayrıca bazı devletlerde de faaliyetlerini sürdürdüklerine yönelik görüşler ağırlık kazanmaktadır.

1.4.2. ASALA'YI DOĞURAN ORTAM VE SÜREÇ

Türk-Ermeni münasebetlerinin kanlı olaylara dönüştüğü 1878 Berlin Antlaşması’ndan günümüze kadar, yaklaşık 120 yıllık dönemde dört büyük olay yaşandığı görülmektedir.40

Bunlardan birincisi, hem Ermeniler hem de bazı batılı devletler tarafından gündeme getirilen “Ermeni meselesi” adı altında Türklere karşı yapıldığı bildirilen Ermeni katliamları, suikastleri, kundaklamaları, isyan hareketleridir.

Đkincisi, yine Ermenilerce Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında

yeni hazırlanan “Ermeni katliamı” adıyla pek çok devletle cephelerde savaşan Türk ve müslüman halka Ermeni çetelerince yapıldığı düşünülen katliamlardır.

Üçüncüsü ise, Lozan Konferansından sonra Ermenilerin eski Osmanlı bakan

ve idarecilerine karşı gerçekleştirdikleri düşünülen cinayetlerdir ki, Talat, Cemal, Sait Paşalarla, Bahattin Şakir, Cemal Azmi Beylerin öldürülmesiyle sonuçlanmıştır.

Dördüncüsü ise, 1973’ten günümüze kadar Türkiye’deki ve genellikle de

yurtdışındaki Türk temsilcilerine, diplomatlarına karşı sürdürüldüğü belirtilen olaylardır.

39 Http://www.teror.gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/index.html 40Süslü,a.g.e.,303

(31)

Türkiye aleyhine çalışan terör grupları içinde Ermeni asıllı olanlar önemli bir yer tutmaktadır. Bunların en faal olanları ise şunlardır:

- ASALA. (Armée Arménienne pour la Libération de l’Arménie Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu)

- CJGA. (Comanda des Justiciers du Génocide Arménien-Ermeni Katliâmı Adalet Komandoları)

- FAA. (La Fédération Révolutionnaire Arménienne-Ermeni Đhtilâl Federasyonu) “

- FJA. (La Fédération de la Jeunesse Arménienne-Ermeni Gençlik Federasyonu)

- TAŞNAK Partisi - HINÇAK Partisi

-NRA (Nouvelle Résistance Arménien-Yeni Ermeni Mukavemeti) , - GO. (Groupe du 3 Octobre - 3 Ekim Grubu)

- GJ. (Groupe du 9 Juin - 9 Haziran Grubu) - G.D. (Groupe d’orly - Orly Grubu) “

- G.S.F. (Groupe Septembre France-Fransa Eylül Grubu)…41

Uluslararası terör teşkilatlarıyla iş birliği içinde olduğu belirtilen Ermeni terör teşkilatları, aynı zamanda Türkiye’yi bölmek, parçalamak için Doğu Anadolu’da ve yurt dışında faaliyet gösteren PKK ile ilişkileri olduğu üzerinde durulmaktadır. Bunlar, Türkiye’ye ve Türk insanına yönelik saldırılar geçekleştirirken, aynı zamanda uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı, kadın ticareti, kara para aklama, adam kaçırma eylemleri, Türk insanını karalama ve menfaatlerini engelleme faaliyetleri ve döviz operasyonları yaptıkları bildirilmektedir. Bu işbirliğiyle ilgili

41 Bu ve buna benzer terör teşkilâtları ve faaliyetleri için bakınız: Uluslararası Terörizm ve

(32)

olarak burada zikretmeye gerek görmediğimiz binlerce belge, bulgu mevcuttur.42 Şu kadarını söyleyelim ki, dün Hoybun Indépendance Kürt-Ermeni Terör Teşkilatı olarak faaliyetleri bilinen bu iş birliği, 15 yıl önce 6 Nisan 1980’de, 1965’teki 24 Nisanları katliam günü olarak anma kararında olduğu gibi, yine Lübnan’ın Sedan şehrinde ASALA ile PKK arasında imzalanan bir anlaşma ile ASALA Türkiye’deki terör hareketini Karabağ’a kaydırmış ve yerini PKK terör teşkilatına bırakmıştır.43

Terör eylemleri özellikle yurt dışındaki Türk hedeflerine yönelik olmuştur. Çoğunlukla Türk diplomatlarını ve Türk Hava Yolları bürolarını hedef alan Ermeni terörü dâhilinde Türk diplomatlarına karsı ilk suikast, 27 Ocak 1973 tarihinde ABD’de, T.C. Los Angeles Başkonsolosu (Mehmet Baydar) ve yardımcısına (Bahadır Demir) karsı islenmiş ve bu kişiler hayatını kaybetmiştir.44Türk diplomatlarına karsı ikinci Ermeni suikastı 22 Ekim 1975’de Viyana’da ve üçüncüsü ise 24 Ekim 1975’de Paris’te düzenlenmiştir. Söz konusu iki suikastta Büyükelçi Danis Tunalıgil, Büyükelçi Đsmail Erez ve şoförü Talip Yener hayatını kaybetmiştir. Failleri yakalanamayan her iki suikastı da ASALA adlı Ermeni terör örgütü üstlenmiştir. ASALA Fransızca ve Đngilizce “Ermenistan’ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu”nun kısaltmasıdır. Bu suikastlarla birlikte, Türk diplomatlarını, başka Türkleri ya da Türk şirketlerini hedef alan terör eylemleri çoğalmış ve senelerce sürmüş, sonuçta çoğunluğu diplomat olmak üzere pek çok Türk hayatını kaybetmiştir. Türk hedeflerine karsı Ermeni terör eylemlerinin en çok yaşandığı ülke Fransa olmuştur ve çoğu zaman bu eylemlerin failleri bulunamamıştır. 45Aynı zamanda ASALA tarafından öldürülen Türk diplomatlarının ölümünden dolayı Ermeni toplumu içinde herhangi bir toplu veya münferit, özel veya resmi bir tepki ifade edilmemiş, kurbanların ailelerine ve Türk milletine başsağlığı dilenmemiştir.

42 Süslü, A, Kürtler ve Sosyal Gelişmeleri, s. 97–98. 43

Gazeteciler Cemiyeti, Terör Örgütü PKK’nın Gerçek Yüzü, Ankara, 1994, s. 24-26.

44 Koçaş, S. Tarihte Ermeniler ve Türk Ermeni ilişkileri, 4.baskı, Đstanbul, Ağustos 1990, s.

412-413, v.d.; Feigl, A Myth of Terror Armenian Exremism, 118-140.

(33)

Ermenilerin de başta olmak üzere terör teşkilatları tarafından Türk milletine, Türk Devlet adamları ve diplomatlarına yönelik saldırıları kronolojik olarak şu

şekilde sıralayabiliriz: 46

- 1878-1920 Ermeni isyanlar ve Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında düşmanla iş birliği yapan Ermenilerce bir milyondan fazla Türk’ün katliâmı.

- 1921-1923 Osmanlı Devlet adamlarından Talat, Cemal, Sait Paşalarla, Bahaeddin Şakir, Cemal Azmi Beylerin şehit edilmeleri.

- 27 Ocak 1973 Santa Barbara, Başkonsolos Bahadır Demir. - 22. 10.1975 Viyana, Büyük Elçi Daniş Tunalıgil.

- 24. 10.1975 Paris, Büyük Elçi Đsmail Erez, Şoför Talip Yener. - 16.02.1976 Beyrut, Başkatip Oktar Cirit.

- 09.06.1977 Vatikan, Büyük Elçi Taha Carım.

- 02.06.1978 Madrid, Büyük Elçi eşi Nejla Kuneralp, Emekli Büyük Elçi Beşir Balcıoğlu.

- 12. 10.1979 Lahey, Büyük Elçi oğlu Ahmet Benler. - 22.12.1979 Paris, Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan.

- 31.07.1980 Atina, Đdari Ataşe Galip Özmen ile kızı Neslihan Özmen.

- 04.03.1981 Paris, Çalışma Ataşesi Reşat Moralı ve din görevlisi Tecelli Arı. - 09.06.1981 Cenevre, Sözleşmeli Sekreter Savaş Yergüz.

- 24.09.1981 Paris, Güvenlik Ataşesi Cemal Özen. - 28.01.1982 Boston, Fahri Başkonsolos Orhan Gündüz.

46 Süslü, A, Lozan Antlaşması’ndan Günümüze Ermeniler, Türk Tarihinde Ermeniler (Temel

(34)

- 07.06.1982 Lizbon, Đdari Ataşe Erkut Akbay ve Nadide Akbay. - 27.08.1982 Ottova, Askeri Ataşe Alb. Atilla Altıkat.

- 09.09.1982 Burgaz, Đdari Ataşe Bora Süelkan. - 09.03.1983 Belgrad, Büyük Elçi Galip Balkar. - 14.07.1983 Brüksel, Đdari Ataşe Dursun Aksoy. - 27.07.1983 Lizbon, Müsteşar eşi Cahide Mıhçıoğlu. - 28.04.1984 Tahran, Sözleşmeli Sekreter eşi Işık Yönder. - 20.06.1984 Viyana, Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen. - 19. 11.1984 Viyana, Uluslar Arası Memur Enver Ergun.

- 07.10.1991 Atina Büyükelçiliği Basın Müşaviri Yardımcısı Çetin Görgü. - 11.12.1993 Bağdat Maslahatgüzarlığı Đdari Ataşesi Çağlar Yücel.

- 04.07.1994 Atina, Türkiye Büyük Elçiliği Müsteşarı Ömer Haluk Sipahioğlu şehit edilmişlerdir.47

ASALA’nın birtakım terör örgütleriyle ilişkilerinin bulunduğu belli kaynaklarda yer almaktadır. Sözgelimi, Mart 1978'de Beyrut'tan Birleşmiş Milletler nezdindeki bütün temsilciliklere postalanan "Ermeni Cumhuriyeti Örgütü" imzalı mektupta "Ermeni, Kürt, Hatay, Đstanbul ve Kıbrıs" sorunlarına dikkat çekildiği ifade edilmektedir. Bu da, birtakım karanlık güçlerin, Ermeni tedhiş örgütlerini çeşitli isimler adı altında beyannameler göndererek, “Kürt sorunu” derken Türkiye'deki Kürtleri, Đstanbul derken Yunanistan'ın Megoli Đdeasını, Hatay derken Suriye'nin Hatay'ı Türkiye'den alma idealleri ve Kıbrıs sorunu derken de, Kıbrıs Rumlarını Ermenilerle birlikte hareket etmeleri ile Türkiye'ye karşı topyekûn mücadele vermelerini gösterdiği ifade edilmektedir.48

47 Süslü, a.g.e. s. 305 48 Süslü, a. g. e. , s. 306

(35)

30.11.1980'de Tahran'da dağıtılan “ASALA-PKK Ortak Bildirisi”nde, "Ermeni, Kürt ve Arap halklarının bölgede emperyalizme ve Türkiye'ye karşı iş birliği yapmaları gerektiğini" dile getirmişlerdir. 49Bu arada, 1980 yılında Đngiltere'de kurulmuş bulunan ve çeşitli ülkelerden bağışlar yapılan ASALA'nın yan kuruluşu olan Siyasi Mahkumları Destekleme Komitesi ise dört prensipte çalışmaktadır. Bunlar; mahkumlara maddi ve manevi yardım, cemaat içinde propaganda, cemaat dışında propaganda, ulusal kurtuluş hareketine yardım gibi faaliyetler vardır.

1.4.3. ERMENĐ TERÖR ÖRGÜTLERĐNĐN SON DURUMU

ASALA, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Yunan gizli servislerinin organize ve teşviki ile kurulduğu tahmin edilen ve kuruluş aşamasında S.S.C.B tarafından yönlendirilen ASALA, 20 Ocak 1975 tarihinde Beyrut'ta Dünya Kiliseler Konseyi Bürosuna yapılan bombalı saldırı eylemi ile adını dünya kamuoyuna duyurmuştur. ASALA bu eylemlerle yetinmeyerek gerek dünya devletlerinde, gerekse ülkemizde birçok olaylara neden olmuştur. ASALA'nın kurucusu olan Agop Agopyan, örgüt içerisinde çıkan nifaktan dolayı istenmeyen adam olarak ilan edilmiştir. Neticesinde 28 Nisan 1988 günü Atina'nın banliyölerinden Faliron semtinde maskeli iki şahıs tarafından silahla vurularak öldürülmüştür ve bu da bir iç hesaplaşma olarak nitelendirilmiştir. ASALA'nın son zamanlarda Lübnan merkezli olmak üzere, PKK terör örgütü ile yakın ilişkiler içine girerek Türkiye'ye karşı ortak mücadele etmeyi hedeflediği bilinmektedir. 50

ASALA-MR, ASALA'dan koparak 1983 Eylül ayında Fransa'ya geçen Monta Melkonian (Meykonyan) ASALA-Halk Hareketinin Askeri Aparatı ASALA-Đhtilalci Hareketi (ASALA-MR) örgütünü kurduğunu açıklamıştır. Fransa hükümeti ile bozulan ilişkileri düzeltmek en önemli amaçları olmuştur. Eylemleri Türkiye'de yapacağı düşünülürken ASALA-MR Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kanadını tamamen kontrolü altına almış, bu bölgedeki militanları kendi safına çekmiştir. Monta Melkonian 1993'te Dağlık Karabağ'da Azerilerle çarpışırken öldürülmüştür. 51

49 Süslü, a. g. e. , s. 307

50 Özkan , Z. ,Tarihsel Akış Đçerisinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi,

Đstanbul, 2001, s.189

(36)

ASALA-PMLA, ASALA'dan koparak Londra merkezli olarak ASALA Đçin Halk Hareketi (PMLA-ASALA) adı altında faaliyet göstermiştir, Marksist-Ermenistan'ın Kurtuluşu Đçin Halkçı Hareket Demokratik Cephesi'ni kuran bu teröristler, kapitalizme ve genel olarak dünya emperyalizmine karşı savaş vermek gayesi ile, kendi meselelerini sosyalizme ulaşmada bir vasıta olarak görmüşlerdir. JCAG, ASALA ve Hınçak Partisi’ne rakip olarak Taşnak Partisi ve bunun ABD uzantısı Ermeni Devrimci Federasyonu tarafından 1975 yılında Beyrut'ta kurulmuştur. Örgüt Taşnak Partisinin Askeri Aparatı olarak faaliyet göstermekte olup, ilk defa 22 Ekim 1975 tarihinde Viyana Büyük Elçimiz Daniş Tunalıgil'in öldürülmesi olayı ile adını dünya kamuoyuna duyurmuştur. Örgütün amacı, bağımsız büyük Ermenistan Devleti’ni kurmaktır.52

ARA, Fransa'da kurulmuş olup ilk defa 14 Temmuz tarihinde Brüksel Büyük Elçiliğimiz Đdari Ateşesi Dursun Aksoy'un öldürülmesi olayını ASALA ve JCAG ile birlikte üstlenerek adını duyurmuştur. ARA'nın ırkçılığı savunduğu, ASALA'nın metodlarına ve fikirlerine tamamen karşı olduğu, Taşnak Partisi-Ermeni Soy Kırımı Adalet Komandoları (JCAG) ve ASALA haricindeki Ermeni terör örgüt ve kuruluşları tarafından da desteklendiği, teorik ve pratik olarak JCAG'nin paralelinde hareket ettiği bilinmektedir. 53

1.5. ERMENĐSTAN VE TERÖR

9-10 asır boyunca Türklerle birlikte rahat ve sükun içinde yaşayan ve Osmanlı Devleti'nde oldukça zengin bir tabakayı meydana getiren Ermenilerin tutumları; 1877 - 1878 Osmanlı Rus savaşlarında Osmanlıların yenilmesiyle, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması ve 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin Antlaşması imzalanınca değişmiştir. Bu anlaşmalardan sonra Rusya'nın ve bazı Avrupa Devletleri’nin kışkırtmasıyla Ermeniler süratle örgütlenerek, bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmaya yöneldikleri düşünülmektedir. 54

52 Özkan. ,a. g .e. ,s.192 53 Özkan, a. g .e. ,s.193

(37)

Rusya, Kafkasya'da çağlardan beri devam eden milli politikası gereği, Türkiye ile Kafkasya'daki Azerbaycan'ın arasına uydu görevini yürütecek bir Ermeni Devleti yerleştirerek, irtibatlarını koparmak istemiştir. Bu amaçla, Rusya'nın Bolşevik Lideri Lenin, 18 Aralık 1917'de tayin ettiği Kafkasya Komiseri Ermeni asıllı Stepan Şalımyan'a 30 Aralık 1917 tarihli Kararname ile, o sırada Rus işgali altında bulunan Doğu ve Güney Kafkasya'da Sovyetler Birliği’ne bağlı bir Ermenistan Devleti kurma yetkisini de vermiştir. 27 Nisan 1920'de Bolşevik hakimiyetinin tesirinden sonra Güney Kafkasya ve Azerbaycan'da; Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri ile Nahcivan Özerk Eyaleti ve Karabağ Özerk Bölgesi kurulmuştur. Ermenistan, kağıt üzerinde sınırları çizilen bir devlete böylece sahip olmuştur. Milliyetçilik ve yayılmacılık duyguları iyice kabartılan ve kışkırtılan Ermeniler, Sovyetler Birliği'nin dağılmaya başlamasından sonra 23 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlıklarını ilan ederek Büyük Ermenistan'ı kurma hayaliyle komşularına saldırmaya başlamışlardır. 55

Büyük Ermenistan'ı kurma hayalindeki Ermeni bazı örgütlerin, Türkiye'den tazminat, soy kırımını kabul ve toprak alabilmek amacıyla, 1973–1986 yılları arasında organize terör faaliyetleri ile yurt dışındaki temsilci ve temsilciliklerimiz ile yurt içindeki kuruluşlarımıza saldırıda bulundukları ve isteklerinin yerine getirilmesi için çalıştıkları belirtilmiştir. Ermeni terörü sadece Türklere yönelmiş de değildir. Ermeni terör eylemelerinin en çok cereyan ettiği ülkeler Fransa, Đsviçre, Đtalya, ve Lübnan’dır. Yunanistan, Rusya, Portekiz, Kanada, Đspanya, Đngiltere, Almanya, Danimarka, Belçika, Avusturya, Hollanda, Avustralya, Đran ve Irak gibi ülkelerde de çeşitli sayıda Ermeni şiddet olayları gerçekleştirilmiştir. 1977–83 arasında Türkiye sınırları içerisinde 6 Ermeni kökenli şiddet olayı gerçekleşmiştir ve bunlar arasında 7 Ağustos 1982 tarihinde 9 kişinin öldüğü ve 72 kişinin yaralandığı Esenboğa havaalanına bombalı saldırı da vardır.56

Ermeni terör örgütleri aktif olarak devam ettikleri terör eylemlerine 1986 yılından sonra son verip Ermenilik konusunu uluslar arası platformlara taşımışlardır.

55 Http://www.ermenisorunu.gen.tr. Http://www.teror.gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/index.html. 56 Laçiner, S. “11 Eylül ve Ermeni Terörü”,

(38)

Ayrıca, Güneydoğu Anadolu'da faaliyet gösteren PKK terör örgütüne lojistik ve militan desteği sağlayarak faaliyetlerine devam ettikleri belirtilmektedir.57

1.6. ERMENĐSTAN DĐASPORASININ FAALĐYETLERĐ

Diaspora sözcüğü ansiklopedilerde sadece Yahudiler için kullanılan bir kavram olarak yer almaktadır. “Sürgünden sonra Yahudilerin dünyanın her tarafına yayılması” olarak ifade edilen kavramı Ermenilerin kullanmalarındaki temel sebep, 20. yüzyılın ikinci yarısında, II. Dünya Savası'nda Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırım ile 1915’te Tehcir sırasında Ermenilerin soykırıma uğradıkları düşüncelerini özdeşleştirme çabaları yatmaktadır.58

Diasporanın yürüttüğü kimlik politikalarında nihai amaçları, içinde yasadıkları egemen devletlerin kendilerini asimile etmelerini önlemek ve bu doğrultuda toprakları üzerindeki uluslarla çatışmaya girmek yerine mağdur edilmiş bir toplum olarak kendilerini lanse ederek varlıklarını sürdürebilme amacıdır. Bu fikirden yola çıkan Diaspora, kimliğini belirlemede Ermenistan da yasayan Ermenilere nazaran daha radikal bir yapıya sahiptir.

Soykırıma dayalı oluşturulan kimlikte, Ermenistan’da yasayan Ermeni halkına nazaran, Ermeni Diasporası, içinde yasadıkları yabancı devletler sebebiyle daha güç koşullar altında varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadır. Kültürel kimliklerini korumak amaçlı çıktıkları yolda, devlet-dışı uluslar arası aktörlerden biri haline gelen Ermeni Diasporası, içinde bulundukları ülkelerin Türkiye ile ilişkilerini etkilemede önemli bir güce sahiptir.59

6-9 Ocak 1993 tarihlerinde Beyrut'taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodoks Başpispokosu, Ermeni parti yetkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda şu ifadelere yer verilmiştir:60

57http://www.ermenisorunu.gen.tr. http://www.teror.gen.tr/turkce/yurtdisi/diger/index.html.

58 Koloğlu, O. “Ermeni terör örgütü ASALA hangi şartlarda, nasıl ortaya çıktı? Batı, bu örgüte

ne zamana kadar göz yumdu? iki kutuplu bir dünyanın Soğuk Savaş şartlarında Ermeni Sorunu nasıl

şekillendi?”, Popüler Tarih Dergisi, Nisan 2001, s.68-72.

59 Özdemir, H. “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım iddiaları”, ASAM-

Ermeni Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası ilişkiler Dergisi, Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, Ankara, s.75

Referanslar

Benzer Belgeler

İnsan etkinlikleri sonucunda salınan karbonu takip eden bilim insanlarından oluşan Global Carbon Project (GCP) adlı grubun hazırladığı rapora göre 2017 sonunda fosil

Xbox One X 4K çö- zünürlüğü ve HDR görüntü kalitesini desteklese de henüz piyasada yeteri sayıda 4Ks çözünürlükte oyun olmadığı için çoğu oyunu yine HD

Ankara ve İstanbul radyolarında uzun yıllar çalışan sanatçı ünlü ses sanatçılarının saz toplu­ luklarında da

Ayrıca sekresyon fazı ve kompleks hiperplazi arasında da GLUT-1 boyanma şiddeti açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0,05).. Kompleks hiperplazi

Unesco dünya yüzünde mektebin halledemediği eğitim ve öğretim işini temel eği­ tim vasıtasiyle halletme meselesi­ ne haklı olarak büyükf bir ehern- hüyet

Bu çalışmada Ordu ilinin farklı ilçelerinden toplanan 33 adet yerel fasulye genotipin morfolojik karakterizasyonu ve yerel genotiplerle beraber 5 adet ticari çeşidin

“Bu mesele bakanlığımızda dikkat ve hassasiyetle takip edilmekte ve memleketimizin içinde bulunduğu şartlar muvacehesinde, Ermeni meselesi ile ilgili olarak

Makalenin amacı, son yıllarda Türkiye’nin üyeliği ile ilgili Avrupa Birliği ülkelerindeki akademik ve siyasi çevrelerce yapılan tartışmaların tarafsız olarak