• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. SOYKIRIM YASASI BAĞLAMINDA TÜRKĐYE AB ĐLĐŞKĐLERĐ 1 AVRUPA PARLAMENTOSU TAVSĐYE KARAR

4.2. AB’NE GĐRĐŞ SÜRECĐNDE SOYKIRIM ĐDDĐALARININ ETKĐLERĐ

AB ve Türkiye’nin dış politikalarında bariz olarak çatışan en önemli sorunlardan biri, Osmanlı Türkiye’sinde gerçekleştirilmiş olan sözde Ermeni Soykırımı Đhtilafıdır.144Ermeni sorunu her zaman bir takım güçlerin ilgilendikleri ve Türkiye üzerine stratejilerini belirlerken kullanmaya çalıştıkları bir konu olmuştur.

140 Laçiner, a.g. e., s.86-88.

141 Tacar, Pulat, Y. Avrupa Parlamentosunun 1987 Yılında Aldığı ‘Ermeni Sorununa Siyasal Çözüm’

Baslıklı Kararın Öyküsü”, Ermeni Araştırmaları: Üç Aylık Tarih, Politika ve Uluslararası

Đlişkiler Dergisi, Sayı:18, Yaz 2005, s. 60-73.

142

http://www.belgenet.com/arsiv/ab/ap_morillon.html

143 http://www.belgenet.com/arsiv/ab/ap_morillon.html

144Yenigün. C, Aykaç. , Türkiye ve Avrupa Birliği’nin Dış Politikalarının Analizi, Tüm Yönleriyle

Sorunun başlangıcını oluşturan Batı kışkırtmacılığı ve Osmanlı Ermenilerini silah olarak kullanma eğilimi, üslup değiştirilerek devam etmektedir.

Türkiye’nin 1999 yılında adaylığının kabul edilmesinden sonra sözde Ermeni soykırımının tanınması konusu gündeme gelmiş ve Avrupa Parlamentosu 2000 yılı Kasım ayında Türkiye’nin adaylığı ile ilgili ilerleme raporu hakkındaki kararında asılsız soykırımı tanıması için Türk Hükümetine ve Türkiye Millet Meclisine çağrıda bulunmuştur. 2001 yılı ilerleme raporunda bu konu yok iken 2002 yılı ayı sonunda kabul edilen Güney Kafkasya Raporu ile ilgili Karar, 1987 yılı kararına atıfta bulunmakla, Türkiye’nin adaylığı ile asılsız soykırım arasında tekrar bağ kurulmuştur.145 Ermenilerin Avrupa Parlamentosundan her fırsatta bu konuda bir karar çıkartmaya veya eski kararları teyit ettirmeye çalışacakları ve Türkiye’nin adaylık statüsü devam ettiği sürece bu yoldaki faaliyetlerinin devam edeceği görülmektedir. Müzakerelere başlangıç tarihi olan 3 Ekim 2005 öncesi bu yönde bir karar Avrupa parlamentosunda yeniden kabul edilmiştir. 146

Bazı hükümet yetkilileri ve milletvekilleri duruma şaşırdıklarını ve bunun kabul edilemez olduğunu söylemektedirler. Oysaki yukarıda tarihçesi verilen kararlara ek olarak çıkan yeni istekler bu bağlamda Ermeni soykırımı iddiaları müzakere başlangıç tarihi öncesi de önümüzde duruyordu. Bu talepler 6 Ekim günü yayımlanan ilerleme raporlarında yer almıştı. O gün yayımlanan üç belgeden biri olan ‘Etki Raporu’ hem Ermenistan ile sınırımızın derhal açılması talebini içeriyordu hem de Ermeni soykırımı iddialarının Türkiye tarafından bütün Ermenileri tatmin edecek bir tarzda kabullenilmesini istiyordu.147

Avrupa Parlamentosu 17 Aralık 2004 zirvesinden iki gün önce 15 Aralık 2004 tarihinde de bir tavsiye kararı kabul etmiştir ve bu kararda da Türkiye’nin “soykırımı” tanıması istenmektedir.148

15 Aralık günü Türkiye’ye tarih verilmesini isteyen Avrupa Parlamentosu’nun çok ağır kararı diğer bir çok hususa ek olarak Ermeni soykırımı

145

LÜTEM, a.g.m. , http:// www.ermenisorunu.gen.tr/turkce /makaleler/makale39.html

146 http://www.sabah.com.tr/2005/09/28/gnd88.html

147 Ünal. H, “Ne Hallere Düştük”,http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=526 148 Kasım; a.g. m. , http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=72

iddialarını da içermekteydi. Bu karar 17 Aralık Avrupa Konseyi yani AB zirve sonuçlarında da yer almıştı. AB zirvesi o kararında Avrupa Parlamentosu’nun almış olduğu kararı memnuniyetle not etmekteydi.149

Avrupa Parlamentosunun bu tür kararlarının tavsiye mahiyetinde olduğu ve o nedenle de ne Avrupa Birliği üyesi ülkeler hükümetlerini ne de Türkiye’yi bağladığı, buna karşın Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturulmasına yardım ettiği ileri sürülebilir. Ancak, Türkiye Avrupa Birliğine üye olursa bu konudaki antlaşma tasdik için Avrupa Parlamentosuna gelecektir. Parlamento önceki kararlarını dikkate alarak tasdikten önce Türkiye’nin asılsız Ermeni soy kırımını tanımasını istemesi olasılığı vardır. Ayrıca bu kararın genel bir kanaat oluşturmasında etkili olduğu gözden kaçmamalıdır.

AP’nun 27.02.2002 tarihli Güney Kafkasya Raporunda, ``Türkiye`nin AB adaylığının fırsat bilinmesi ve bu ülkeye baskı yapılması`` önerilirken, Avrupa Parlamentosunun sözde Ermeni soykırımını tanıyan kararı hatırlatılıyor. Avrupa Parlamentosu, 1987 tarihli söz konusu kararında sadece sözde soykırım iddialarını resmen tanımakla kalmamış, Türkiye`ye de aynı tavrı izlemesi çağrısında bulunmuştu. Raporda şu ifadelere yer veriliyor: ``Soykırımın Avrupa Parlamentosu ve bazı AB ülkeleri tarafından tanınması, Birinci Dünya Savaşı sonunda Türk rejiminin bazı sorumluları soykırım nedeniyle ağır cezalara mahkum etmiş olması, bu sorunun Türkiye tarafından sonuçlandırılması için AB`nin getireceği bir öneriye temel oluşturabilir. Örneğin, Ermeni soykırımını inceleyecek uluslararası bir tarihçiler komisyonu oluşturulabilir.`` Raportör, bu ifadelerin altına bir dipnot düşerek özetle şunları yazıyor:``Ermeni siyasetçiler, soykırımın tanınmasını istiyorlar. Kemal Atatürk`ün, TBMM`de, 10 Nisan 1921 tarihinde yaptığı konuşmada, Jön türkler rejiminin, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ermeni halkına karşı bir soykırım yaptığı sonucuna vardığı hatırlatılıyor. Başkan Robert Koçaryan, raportörle yaptığı görüşmede, soykırımın tanınmasının Ermenistan tarafından

istendiğini ancak bunun, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleştirilmesinde bir önkoşul olarak öne sürülmediğini söyledi.`` denilmektedir.150

Rapora bağlı karar tasarısında, Türkiye`den, ``Avrupa ile bütünleşme arzusuna uygun adımlar atması`` isteniyor, Avrupa Parlamentosu`nun sözde soykırımı tanıyan 1987 kararı hatırlatılıyor ve Türkiye`ye, ``uzlaşma temeli oluşturma`` çağrısı yapılıyor. Karar tasarısı, çeşitli değişiklik önergelerinin ele alınmasından sonra, Perşembe günü oylanacak. Bu gece verilen değişiklik önergeleri arasında, Đngiliz muhafazakâr parlamenter Andrew Nicholas Duff tarafından sunulan bir öneride, soykırıma ilişkin paragrafın metinden çıkarılması isteniyor. Bu öneride, Türkiye`nin Ermenistan`a karşı ablukaya son vermesi çağrısı yapılırken, ``Türkiye ve Ermenistan, tarihi görüş ayrılıklarını gidermek ve kültürel, ekonomik, diplomatik ilişkilerini geliştirmek için birlikte çalışmaya`` davet ediliyor. Bu değişiklik önergesinin kabul edilmesi halinde, rapordaki iddialar kalacak, ancak kararda yer alan soykırım iddiaları düşecek. Duff`ın değişiklik önergesinin kabulü için gerekli oy sayısının sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin görüş farklılıkları ve tartışmalar devam ediyor. Türkiye`den gelen tepkilerde, 10 Nisan 1921 tarihinde TBMM`nin toplanmadığı, bir tatil gününün söz konusu olduğu ifade ediliyor ve Avrupa Parlamentosu`nun bir resmi belgesinde, Ermeni görüşlerine bu kadar ``ciddiyet dışı`` yer verilmesi eleştiriliyor denilmiştir. 151

AP 2004 yılı Đlerleme Raporunda, Türk otoriteleri tarafından Ermenistan sınırının hala açılmadığı ve söz konusu yetkililerin Ermenistan ile iyi komşuluk iliksilerini sağlama sansını kaçırdıkları belirtilmiştir. Türk otoritelerinin, Avrupa Parlamentosu’nun 18 Haziran 1987 tarihli kararında belirtilen Ermeni sorununa ilişkin çağrısına hala uymadığı vurgulanmıştır. Ayrıca, Kars yakınlarındaki Ani şehrinin, harap edilmiş Ermeni kiliselerinin tekrar hacılara açılması ve Türk tarihçi Halil Berktay tarafından ‘soykırım’ ve Ermenistan Devleti ile ilişkilerin yeniden kurulması üzerine yapılan çarpıcı çalışmanın ileriye yönelik önemli adımları temsil

150 http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=25643&l=1 151 http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=25643&l=1

ettiği, ancak bu sürecin, Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırın açılarak kendi mantıki sonucuna ulaştırılması gerektiği söylenmiştir.152

Avrupa Komisyonu 2005 yılı Türkiye ilerleme raporunu 9 Kasım 2005 tarihinde sunmuştur. Komisyon’un 2005 yılı ilerleme raporuna ilişkin Parlamento kararı ise, Dışişleri Komisyonu’nun rapor üzerinde yaptığı birçok değişiklikten sonra, 27 Eylül 2006 tarihinde kabul edilmiştir. Avrupa Parlamentosu’nun daha önceki birçok kararında olduğu gibi, 2006 Türkiye raporunda da, sözde soykırıma ilişkin ifadeler yer almış ve Türkiye Ermenistan ilişkileri ve iki devlet arasındaki sınır gibi konulara da yer verilmiştir.153

2006 yılı ilerleme raporunda, daha önceki raporlarda olduğu gibi, Türkiye- Ermenistan sınırının kapalı olduğu ve ilişkilerde önemli herhangi bir gelişme olmadığı kaydedilmiş, iyi komşuluk ve ticari ilişkilerin gelişimi için sınırın açılmasının önemli olacağı tavsiye edilmiştir. Ayrıca, sınır anlaşmazlıklarına iliksin “Türkiye’nin iyi komşuluk ilişkileri konusundaki koşulsuz taahhüdü ile süregelen

sınır anlaşmazlıklarının gerektiğinde Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisi de dahil olmak üzere, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde yer alan anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümlenmesi ilkesine uygun olarak çözümlenmesi yönündeki yükümlülüğü”nün söz konusu olduğu ve Katılım Ortaklığı Belgesinin kısa vadeli

öncelikleri arasında “tereddütsüz bir şekilde iyi komşuluk ilişkilerine bağlı kalmak;

komsularıyla arasında gerginlik kaynağı olan hususlara çözüm bulmak ve sınır sorunlarının barışçıl yollardan çözümü sürecini olumsuz yönde etkileyecek her türlü hareketten kaçınmak” da olduğu vurgulanmıştır.154

Son olarak, 2008 Đlerleme raporunda, Ermenistan’la ilişkilerle ilgili olarak, Türkiye bu ülkeyle kara sınırını kapalı tutmaya devam ederken, Türkiye Cumhurbaşkanı Erivan’a ilk kez ve ikili ilişkilerde yeni bir başlangıç için ümit verici nitelikte bir ziyaret gerçekleştirmiştir denilmektedir. Ayrıca Ermeni ve Türk Dışişleri

152 European Parliament, P6_TA(2004)0096, “Turkey’s Progress Towards Accession”, 15 Aral

ık

2004, (Çevrimiçi) http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?pubRef =//EP//NONSGML +TA+ P6- TA-2004-0096+0+DOC+WORD+V0//EN, 16 Mayıs 2007.

153 European Parliament, P6_TA(2006)0381, “Turkey’s Progress Towards Accession”, 27 Eylül 2006,

(Çevrimiçi) http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?pubRef=-//EP//TEXT+TA+P6-TA-

2006-0381+0+DOC+XML+V0//EN, 20 Mayıs 2007; Lütem, Yaz 2006, s. 9-10.

154 Commission of the European Communities, SEC(2006) 1390, “Turkey 2006 Progress Report”,

Brussels, 8 Kasım 2006, (Çevrimiçi) http://www.mfa.gov.tr/NR/rdonlyres/AB7D8D80-856D-

Bakanları arasında resmi görüşmeler gerçekleştirildiği vurgulanmaktadır. Türkiye, Ortak Tarih Komisyonu kurulmasına dair önerisini sürdürmüştür ifadesine yer verilmiştir. Türkiye, Ağustos ayındaki Rus-Gürcü çatışmasına tepki olarak, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin önemini vurgulamıştır. Türkiye, aynı zamanda Rusya’yla iletişim kanallarını da açık tutmuştur. Türkiye, çatışmanın ardından uzlaştırıcı bir rol oynamış ve tüm bölge ülkelerinin temsil edileceği bir “Kafkasya Đşbirliği ve Đstikrar Platformu” kurulmasını önermiştir denilmiştir. Türkiye ayrıca, Dağlık Karabağ sorununun çözümünü kolaylaştırıcı çaba göstermeye başlamıştır. Đlk üçlü toplantı, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanları arasında Eylül ayında gerçekleştirilmiştir ifadelerine yer verilerek Türkiye’nin son dönemde süreçle ilgili ciddi çalışmalar yaptığı ve dia loğu kurma yönünde adımlar attığı görülmektedir denilmiştir.155

Bugün "Holocaust"un ardından Đkinci Dünya Savaşı sonrası uluslar arası hukukta "soykırım" kavramına yer verilmesinin bir devamı olarak "soykırım" olduğu bazı çevrelerce öne sürülen ama geçmişte "mezalim", "mukatele", "kıyım", "kırım" gibi adlarla anılan olayların hemen ertesinden itibaren "Ermeni sorunu" uluslar arası alana hem politik hem hukuksal olarak yansımıştır.156

Türk tarafı olaylara tamamen farklı bakmakta, ortada bilinçli bir siyasetin sonucu olan "soykırım" ya da "kırım" gibi bir tutumun olmadığını, savaşın kaotik ortamında, Ermenilerin düşman saflarında ve devlet güçlerine karşı silahlı mücadeleye girişmesi üzerine iki halk arasında adeta "iç savaş" benzeri bir tablo ortaya çıktığını, zamanın hükümetinin de "tehcir" politikası uygulayarak önlem aldığını öne sürmektedir. Ermeni olaylarını gerekçe göstererek ve bazı yöneticileri sorumlu tutarak, olayların hemen ertesinde yapılan yargılamalardan Türk tarafı aleyhine bir sonuç çıkmamıştır. Gerçekte bu karar AB’de yeni bir politika değildir. Zaten ABP 1987 yılında da Ermeni Soykırımını kabul eden bir kararı çoktan almıştı.

155http://www.abgs.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/IlerlemeRaporlari/turkiye_ilerleme_

rap_2008.pdf

156

Göka. E, "Ermeni Sorunu"nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu, http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler

AB Parlamentosu bugün Türkiye’nin sözde Ermeni Soykırımını reddetmesinin, AB yolunda kesin bir engel olduğunu savunmaktadır.157

12 Eylül öncesi dönemde sağ-sol ve etnik çatışmalar biçiminde manüple edilen toplumsal kargaşa ve karmaşa, daha sonraki dönemlerde çeşitli şekillerde tırmandırılmaya çalışılmış ve Türk toplumunun adeta bir kronik travmaya uğratılması için belirli merkezlerden yönlendirmeler ve senaryolar birbiri ardına sahneye konmuştur.158

Fransa tarafından yürürlülüğe konulan "Fransa 1915 Ermeni soykırımını resmen tanır" şeklindeki yasanın sonuçları Türkiye açısından incelendiğinde, başka gelişmeleri de beraberinde getirmesi bakımından önemlidir. Bazı uluslararası ilişkiler uzmanlarına göre, Türkiye'den tazminat ve toprak talebine kadar varabilecek bu gelişmeler, aynı zamanda ülkemizin Avrupa Birliği önündeki prestiji açısından arzu edilmeyen sonuçları da beraberinde getirecektir. Bu aşamada, Fransa geleneksel olarak özgürlük ve bağımsızlık hareketlerini destekleme, ezilen halklara sahip çıkına gibi bazı masum bahaneler ardına gizlenemez. Fransız politikacılar, yaklaşan yerel seçimleri de göz önünde tutarak Ermeni diasporasının isteği doğrultusunda bu yasa tasarısını kanunlaştırmıştır. Ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın da Ermeni seçmenlerin ve diasporanın baskısını üzerinde hissetmediğini söylemenin çok geçerli olmadığı düşünülmektedir. Son güne kadar bekletilmiş olsa da bu kararı geri çevirmeyip onaylayacağı çok önceden belli olan Cumhurbaşkanı Chirac'ın bu tutumu geleneksel Türk Fransız dostluğuna da gölge düşürdüğü yönünde kanaatler yoğunlaşmıştır.159

Fransız Senatosu 7 Kasım 2000 tarihli oturumunda Sözde Ermeni soykırımı konusunda tarihi gerçeklere tamamen ters düşen bir kanun teklifini kabul etmiştir. Son derece talihsiz ve yanlış bir adım oluşturan bu kararı kınıyor ve reddediyoruz. Kanun teklifi daha sonra Fransız Meclisi'nde ele alınacaktır. Bu karar, tarihi gerçeklerin insafsızca çarpıtılması ve bütün bir ulusun dayanaksız

157

Taner. T, 1915 ve Sonrası Türkler ve Ermeniler, 2.Baskı, Đmge Yayınları, Ankara, 2001, s.20.

158 Gezgin, S. , “Ermeni Soykırım Yasası Bağlamında Türkiye Avrupa

Birliği Đlişkileri”, (Çevrimiçi) http://www.ermenisorunu.gen.tr/, 2 Mayıs 2007.

iddialarla karalanması anlamına gelmektedir. Türk Ulusu, tarihinin hiçbir döneminde soykırım gibi bir insanlık suçu işlememiştir. Bu bakımdan, vicdanımız son derece rahattır. Türkler, Anadolu'da Ermenilerle tarih boyunca birlikte yaşamıştır, yaşamaktadır. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Đmparatorluğu'nun doğu bölgelerindeki bazı Ermeni unsurlar, dış güçlerin oyununa gelmiş ve kendi ülkelerine karşı düşmanla işbirliğine girişmek suretiyle ihanet etmişlerdir. Bununla da yetinmeyip, çok sayıda insanı katletmişlerdir. Bunun üzerine doğudaki Ermenilerin savaş bölgesinden başka yerlere nakledilmeleri zorunluluğu doğmuştur. Bu sırada ağır savaş şartları yanında iklim koşulları, salgın hastalık, kötü beslenme gibi etkenler tüm yöre halkına zarar vermiştir. Ancak, Ermenilerin büyük kısmı yeni yerleşim bölgelerine salimen ulaşmıştır. Diğer bir ifadeyle, Ermenilere yönelik ne bir soykırım, ne de soykırım emri vardır. Bunun aksine yönelik iddialar maksatlıdır. Ancak, ne var ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan, Ermeni diasporalarını kışkırtarak, çeşitli ülkelerdeki yasama organlarında Türkiye aleyhinde kararlar çıkartılmasını sağlamaya yönelmiştir.

Koçaryan yönetiminin geniş maddi imkanlara sahip diaspora Ermenileri ile işbirliği halinde ülkemiz aleyhine yürüttüğü bu politika, Kafkasya'da özlenen barış ve istikrarın sağlanmasına hizmet etmediği gibi, Ermenistan'ın bölgedeki yalnızlığını güçlendirmekte, esasen büyük sıkıntılar içinde bulunan Ermenistan halkına zarar vermektedir. Öte yandan, kökleri 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman ile Birinci François arasında imzalanan antlaşmaya kadar uzanan Türk-Fransız dostluğu da böylece dar ve bencil siyasi hesaplara alet edilmiş olmaktadır. Devlet adamlığı ve parlamenterlik sorumluluk, sağduyu ve gerçekçilik gerektirir. Başka ülkelerin tarih ve kültürleri konusunda karar almak, başka ulusları yargılamaya kalkmak milletvekillerinin ve senatörlerin görevi de değildir. Ancak ne yazık ki, bazı dost ülkelerin Parlamentolarının buna aykırı davranabildiği görülmektedir. Nitekim son olarak, Türkiye'nin en yakın dostluk ilişkileri içinde olduğu Fransa'nın Senatosu'ndan böyle bir kararın çıkmış olması Türk Ulusu'nu haklı olarak derinden yaralamıştır, incitmiştir. Ayrıca, Ermeni terörüne Fransa'da ve diğer ülkelerde şehit verdiğimiz diplomatlarımızın ve vatandaşlarımızın aziz anısı Türk kamuoyunun hafızasında tüm canlılığını korurken, bazı Fransız politikacıları kendi küçük oy ve siyasi çıkar

hesapları uğruna aldıkları bu kararla büyük bir vebal ve sorumluluk altına girmişlerdir. Fransız Senatosu'nun bu tutumunun Türk-Fransız ilişkilerine şimdiden zarar verdiği kuşkusuzdur.

Bu aşamada Fransa'dan beklentimiz, Avrupa Parlamentosu ve ABD Temsilciler Meclisi örneklerinde olduğu gibi, Fransız Senatosu'nun bu hatasının, Millet Meclisi tarafından yinelenmeyerek, ilişkilerimize verilmiş olan zararın yinelenmemesidir. Sözde Ermeni soykırımıyla ilgili bir yasa tasarısının, Fransa Ulusal Meclisinin 18 Ocak 2001 tarihli gündemine alındığı öğrenilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, temsilcisi olmaktan onur duyduğu Türk Ulusunu derinden yaralayan bu yasa tasarısıyla ilgili olarak aşağıdaki hususları dünya, özellikle de Fransız kamuoyuna duyurur: Fransa Ulusal Meclisinin gündeminde bulunan yasa tasarısının, ağırlıklı olarak oy kaygısıyla gündeme getirildiği anlaşılmaktadır. Yasa tasarısı, tarihin tahrif edilmesine ve önyargılara dayanmaktadır. Bu tasarının yasalaşması halinde tahrif edilen tarihin yeniden düzeltilmesi ve önyargılardan arındırılmış nesiller yetiştirilmesi, Fransa'da âdeta, bir suç haline gelecektir. Böyle bir tasarının kabulü halinde, düşünce ve ifade özgürlüğü, bilimsel araştırma ve bulguları yayınlama özgürlüğü Fransa için ortadan kalkmış olacaktır. Fransa Meclisi, Birinci Dünya Savaşıyla ilgili olarak yapılacak araştırmalardan hangi sonuçların çıkmasının gerekeceğini bir yasayla önceden belirlemiş olacaktır. Bu yasanın tespitlerinden farklı sonuçlara varmak, yasanın ihlali olacak ve dolayısıyla bir suç oluşturacaktır.

Tarihçilerin gerçekleri ifade etme özgürlüğü ve çabası, bir Fransız kanunuyla engellenmiş olacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinin hayata geçirilmesi için hiçbir çabayı esirgememektedir. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin Fransa'yla ilişkilerinin gelişmesini de arzulamakta ve bu yolda atılan adımları desteklemektedir. Ancak, bu adımlardan olumlu sonuç alınması, iyi niyetin karşılıklı olmasına, Fransa Parlamentosunun benzer bir tutum içine girmesi bağlıdır. Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimî üyesinden biridir. Bu çerçevede, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından birinci derecede sorumludur. Fransa, aynı zamanda Misk sürecinin eş başkanlığını da yürütmektedir. Fransa Ulusal Meclisinin böyle bir yasa

tasarısını benimsemesi halinde, Fansa Hükümetinin, uluslararası alanda yükümlendiği görevlerini yerine getirirken, Parlamentosunun kabul ettiği yasalardan etkileneceği ve tarafsızlık ilkesine bağlı kalmayacağı açıktır. Tarafsız olmayan ve Güvenilirliğini yitirmiş bir Fransa'nın, gerek Türkiye açısından hayatî önem taşıyan Kafkasya bölgesinde gerek Türkiye'yi doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendiren diğer uluslararası sorunlarda barışın tesisi, istikrarın sağlanması görüntüsü altında atacağı her adımın, alacağı her inisiyatifin kuşkuyla karşılanması kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusal parlamentoların, akademik tarih tartışmalarına taraf olarak katılmalarının, savcı ve yargıç görevi üstlenerek bir ulusun tarihini karalamalarının, görevleriyle bağdaşmadığı görüşündedir. Bir ulusun t.m kesimlerinin temsilcisi olan parlamentolar, daha iyi bir dünya yaratılmasına, uluslar arasında dostluk duygularının pekiştirilmesine yarayacak adımların atılmasına, nefretin ve ırkçılığın körüklenmesiyle katkıda bulunamazlar. Parlamentolar ancak dostluğun pekiştirilmesi, hoşgörünün ve karşılıklı anlayışın yaygınlaştırılmasıyla uluslar arası barışa katkıda bulunabilirler. Fransa Parlamentosundan beklenen de budur. Nitekim, Fransa Parlamentosu, Cezayir'de vuku bulan acı olayları değerlendirmeyi reddederek, bu olayların incelenmesini tarihçilere bırakmayı uygun bulmuştu. Türk Milleti, Fransız parlamenterlerden şimdi aynı davranışı beklemektedir.

Tarih, ulusların aralarında nefret yaratmak için kullanılmamalıdır. Bunun taşıdığı tehlikenin sorumluluğu, tarihi bu amaçla kullananlara aittir. Bu bağlamda, Fransa Parlamentosunun, nefret duygularıyla beslenmiş kişilerin, gerek Türk diplomatlarına gerek Fransız vatandaşlarına karşı giriştikleri, anıları halen tazeliğini koruyan cinayet kampanyasını bir kez daha hatırlamasında sonsuz yarar görmekteyiz.

Fransa Ulusal Meclisindeki bu girişim, uzun ve onurlu bir geçmişe sahip olan Türk-Fransız dostluk ilişkilerine ve iki ülke arasındaki örnek işbirliğine gölge düşürmüştür. Bu gibi girişimler in arkasında, Ermenistan'ın bugünkü yönetiminin