• Sonuç bulunamadı

2.2 TÜRKĐYE ERMENĐSTAN ĐLĐŞKĐLERĐ

2.4. GÜNCEL BOYUTUYLA ERMENĐ SORUNU

Günümüzde Ermenistan-Türkiye ilişkilerini etkileyen temel faktörler, soykırım iddiaları, Ermeni diasporası, Karabağ sorunu ve güvenlik sorunudur.88

Sevr Antlaşması'nın öngördüğü ve günümüz Ermenistan'ından başka Doğu Anadolu topraklarının büyük bir kısmını da içermesi plânlanan büyük Ermenistan kurulamamıştır. Bunun başlıca nedeni Türk Milli Mücadelesinin Sevr'i uygulanamaz hale getirmesidir. Diğer yandan Ermeniler giriştikleri savaşta Kazım Karabekir komutasındaki Türk güçlerine yenilerek 1920 yılı sonunda Gümrü Antlaşması'nı imzalamışlar ve Sevr'i geçersiz saymış ve iki ülke arasındaki yaklaşık bugünkü sınırları kabul etmişlerdir. Ermenistan kısa süre sonra Sovyetler Birliği tarafından ilhak edilmiş ve bağımsız bir devlet olarak ortadan kalkmıştır. Yeni Türk Devleti'nin uluslar arası yükümlülüklerini saptayan Lozan'da Ermenistan ve Ermenilere dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum Ermeni sorununu hukuken ortadan kaldırmıştır olarak düşünülebilir.89

Lozan Antlaşması'nı izleyen yaklaşık 20 yıl, Ermenilerden ve Ermenistan'dan pek söz edilmemiştir. Đkinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkmanın yarattığı hırsla Rus Đmparatorluğu sınırlarını yeniden elde etmeyi amaçlayan Sovyetler Birliği, bir yandan Doğu Avrupa'da uydu komünist rejimler kurmayı sürdürürken diğer yandan Türkiye'den Boğazlarının kontrolünü ve Doğu Anadolu'da da Kars ve Ardahan'ın kendisine bağlanmasını istemiş ve bu talebi Ermenistan ve Gürcistan adına yapmıştır. Aynı zamanda çeşitli ülkelerde bulanan Ermenilerin Sovyet Ermenistan'ına gelip yerleşmesi için de bir kampanya açılmıştır. Bu kampanyayla, Ermenistan nüfusunun

88

Bal, Đ. “Türkiye –Ermenistan ilişkileri”, Dünden bugüne Türk-Ermeni ilişkileri, Ankara, Haziran 2003, s. 608.

89Lütem,Ö. E. , Güncel Boyutuyla Ermeni Sorunu,

yetersizliği dikkate alınarak, Türkiye'den Kars ve Ardahan alındığı taktirde, buraya yerleştirilecek Ermenilerin bulunması öngörülmüştür. Sovyet talepleri, o zamana kadar bir tür tarafsızlık politikası izlemiş bulunan Türkiye'yi Batı Bloku ile işbirliğine götürmüş ve Kore Savaşına katılan Türkiye 1952 yılı Şubat ayında NATO'ya girmiştir. Hatalarının farkına varan Sovyetler, Stalin'in 1953 Martında ölümünün ardından Türkiye'ye bir nota vererek Boğazlar üzerindeki iddialarından ve Ermenistan ve Gürcistan adına ileri sürdüğü taleplerinden vazgeçtiklerini bildirmişler. Türkiye'nin batının yanında yer almış olmasını değiştirememişlerdir. 90

Böylece Sovyetlerin, Türkiye üzerinde baskı kurmak amacıyla Ermeni sorununu yeniden gündeme getirme gayretleri bir sonuç vermemiş ancak Ermenistan'da, Sovyetlerin izin verdiği ölçüde, milliyetçilik akımlarının zaman içinde yeniden güçlenmesine neden olmuştur. Bu akımlar sayesinde Erivan’da bir Ermeni soy kırımı anıtı inşa edilmiş ve anıt 1967 yılında büyük bir törenle açılmıştır. Ermeni şovenizminin hâlâ mevcut olduğunu gösteren bu olay Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda o zamana kadar pek görülmeyen Türkiye ve Türkler karşıtı duyguların güçlenmesine yol açmıştır. Yahudi Holokostu'ndan esinlenerek ve Federal Almanya'nın bu olayda zarar görenlere büyük tazminat ödediği de dikkate alınarak 1915 sevk ve iskanını bir soy kırım olduğu ileri sürülmeye ve Türkiye de bu hayali olayın faili olarak suçlanmaya başlamıştır. Bu yolda hayli yoğun propaganda yapılmışsa da o yıllarda bunların kamuoyunda kayda değer etkisi görülmemiştir. Ermenilerin bu faaliyetler için yaptıkları harcamaların kaynağı bağışlardır. Soy kırım iddialarının güçlendirdiği milliyetçilik, Ermeniler arasında esasen yaygın olan bağış geleneğini daha da arttırmıştır. Günümüzde varlıklı Ermeniler için bağışta bulunmak bir millî görev olarak kabul edilmiştir.91

SSCB’nin dağılmasından sonra, 23 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden bugünkü Ermenistan’ın önemli devlet belgelerine bakıldığında Türkiye

90 Lütem, Ö. E , a. g. m. http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale 39.html 91 Lütem, Ö. E ,a. g. m. , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html

Cumhuriyetinin toprak bütünlüğüne yönelik tarihi gizli emellerin açıklık kazandığı görülmektedir.92

Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun siyasi faaliyetlerine gelince, propaganda faaliyetlerin asılsız Ermeni soy kırımını kamuoyuna duyurma amaçlamasına karşın siyasî faaliyetlerin birinci amacı bu iddiayı bazı ülkelerin yerel veya millî meclislerine kabul ettirmektir. Ermeniler kayda değer bir azınlık oluşturdukları ülkelerde oylarını bölmeyerek azımsanmayacak bir siyasî nüfuz sahibi olmuşlar ve bunu soy kırım iddialarını o ülkelere kabul ettirmek için kullanmışlardır. Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun soy kırım kadar önem verdiği bir diğer konu, bulundukları ülkenin Ermenistan'a yardım yapmasıdır. Bu husus özellikle ABD için önemlidir. Ermenistan, Rusya ile gayet yakın ilişkiler yürütmesine ve Güney Kafkaslarda Rus çıkarlarının korunmasına hizmet etmesine rağmen ABD'den, sanki bu ülkenin yakın bir müttefikiymiş gibi, büyük yardım sağlamış bulunmaktadır. ABD'nin 2001 yılına kadar Ermenistan'a doğrudan yaptığı yardımların toplamı 1,4 milyar dolara varmaktadır ki bu Ermenistan'ın yılda 2 milyar civarında olan millî gelirinin %7'sine tekabül etmektedir. Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu kuruluşlarının Ermenistan'a yaptığı yardımların da bunun dışında olduğu belirtilmektedir.93

Bu durum özellikle ABD'de görülmektedir. Örneğin, Ermeni saldırıları sonucunda Azerbaycan topraklarının % 20'sini kaybetmiş ve bir milyon kadar Azeri de kaçkın (mülteci) durumuna düşmüş iken ABD'nin Azerbaycan'a yapacağı yardımlar Ermeni lobisi tarafından 1993 yılında yardım mevzuatına getirilen bir değişiklikle önlendiği görüşü hâkim iken, Amerikan hükümetinin ısrarlı girişimleri sonucunda bu hükmün uygulaması, 2002'den itibaren birer yıllık sürelere bağlı olmak kaydıyla, durdurulabilmiştir. Türkiye'ye gelince, Türkiye ve Türkleri soy kırımla suçlamak amacıyla Kongre'den bir karar çıkartmak için harcanan büyük çabaların dışında, Bakû-Ceyhan petrol boru hattının inşa edilmesini engellenmeye

92 www.onuroymen.com/docs/ONUR%20ÖYMEN%204%5B1%5D.doc –, 02/03/2006. 93 Lütem, Ö. E ,a.g.m. , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html

çalışılması ve ABD tarafından Türkiye'ye tanınmak istenen bazı ticaret kolaylıklarına karşı çıkılması örnek olarak gösterilebilir.94

Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun gelecekte Türkiye'ye karşı neler yapabileceklerine gelince esas itibariyle şimdiki faaliyet ve girişimlerini sürdüreceklerini düşünmek yanlış olmayacaktır. Soy kırım iddiaları Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda Ermeni bilincini yaşatabilmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Bu toplumdaki Ermeni kiliseleri cemaatlerinde, siyasi partileri ve dernekleri ise üyelerinde bir Ermeni bilinci var olduğu taktirde kendi varlıklarını sürdürebileceklerinden bu kuruluşların soy kırım iddiasından vazgeçmeleri, kendi çıkarları bakımından, mümkün görülmemektedir. Diğer yandan, yukarıda değindiğimiz gibi, "Ermeni Soy Kırımı Endüstrisi" için çalışan Ermeni ve Ermeni olmayan çok sayıdaki kişi de soy kırım iddialarından kazanç sağlamaktadır. Son olarak Ermeniler Türkiye aleyhinde bazı sonuçlar doğurabileceği ümidiyle de soy kırım iddialarına önem vermektedirler. Amerika'da Ermeni Milli Komitesi Başkam Ken Hachikian bu hususla ilgili, "Türkiye'nin soy kırımını tanıması bu ülkeyi Ermenilere karşı soy kırımı yapan ve bunu uzun zamandan beri inkar eden bir ülke olarak tanımayacak. Türkiye'nin Ermenistan'a karşı hareket alanını sınırlayacak ve tazminat ödenmesine ve diğer uygun cezalara kapıyı açacaktır."demektedir.95

Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine aday olması Ermenilere bu üyeliği Türkiye'nin asılsız soy kırımının tanınması koşuluna bağlama fikrini vermiştir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerden Fransa, Yunanistan ve Belçika bu asılsız soy kırımı tanımıştır. Halen Ermenilerin Almanya, Đngiltere, Hollanda ve Đsveç'e öncelik verdikleri ancak henüz başarılı olamadıkları görülmektedir. Türkiye’nin adaylığı olumlu sonuçlanmadığı sürece Ermenilerin bu ülkeler ve asılsız soy kırımını tanımamış diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler nezdinde girişimlerini sürdürmeleri beklenmelidir. Ancak Türkiye’nin Fransa'ya gösterdiği tepkiler, Fransa'yı takip etmesi muhtemel bazı ülkeleri uyarmıştır. Buna mukabil Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olmak için son derece istekli davranması bazı ülkelerde Türkiye’nin bu

94 Lütem, Ö. E ,a. g. m. , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html 95 Lütem, Ö. E ,a. g. m. , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html

üyelik uğruna Ermeni sorununda taviz vereceği gibi düşüncelere yol açmış olması olasılığı vardır. 96

Ermenileri bu konuda cesaretlendiren Avrupa Parlamentosunun 1987 yılında aldığı bir karardır. Bu kararda Avrupa Parlamentosu 1915 olaylarını soy kırım olarak kabul etmekte ve Türkiye soy kırımı tanımadığı taktirde Avrupa Birliği üyeliğine alınmayacağı belirtilmektedir. Bu karar 1987 yılında Türkiye'nin tam üyelik için başvurması üzerine alınmış, üyelik başvurusu bir sonuca bağlanmayınca da gündemden düşmüştür. Türkiye'ni 1999 yılında adaylığının kabul edilmesinden sonra Ermeni soy kırımının tanınması konusu gündeme gelmiş ve Avrupa Parlamentosu 2000 yılı Kasım ayında Türkiye'nin adaylığı ile ilgili ilerleme raporu hakkındaki kararında asılsız soy kırımı tanıması için Türk Hükümetine ve Türkiye Millet Meclisine çağrıda bulunmuştur. 2001 yılı ilerleme raporunda bu konu yok iken 2002 yılı ayı sonunda kabul edilen Güney Kafkasya Raporu ile ilgili Karar, 1987 yılı kararına atıfta bulunmakla, Türkiye’nin adaylığı ile asılsız soy kırım arasında tekrar bağ kurulmuştur. Ermenilerin Avrupa Parlamentosundan her fırsatta bu konuda bir karar çıkartmaya veya eski kararları teyit ettirmeye çalışacakları ve Türkiye'nin adaylık statüsü devam ettiği sürece bu yoldaki faaliyetlerinin devam edeceği görülmektedir.97

Bu konuda bilinmesinde yarar olan başka bir husus da Avrupa Parlamentosunun bu tür kararlarının tavsiye mahiyetinde olduğu ve o nedenle de ne Avrupa Birliği üyesi ülkeler hükümetlerini ne de Türkiye'yi bağladığı, buna karşın Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturulmasına yardım ettiğidir. Ancak, Türkiye Avrupa Birliğine üye olursa bu konudaki antlaşma tasdik için Avrupa Parlamentosuna gelecektir. Parlamento önceki kararlarını dikkate alarak tasdikten önce Türkiye'nin asılsız Ermeni soy kırımını tanımasını istemesi olasılığı vardır. O sırada herhangi bir nedenle Türkiye'nin üyeliğine ihtiyaç duyuluyorsa Parlamentonun bu konuya hiç değinmeden tasdik işlemini yapması da mümkündür. Türkiye'nin tam üyeliğinin kısa vadede gerçekleşmesine pek olanak görülmediğinden yukarıda değindiğimiz durum

96 Lütem, Ö. E , a.g. m. , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html 97 Lütem, a.g. m . , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html

güncel değildir. Ancak Ermeni sorununun Avrupa Parlamento bağlantısı hatırda tutulmalıdır.98

Bununla beraber açıklanan belgelerden Ermeni tehcirinin soykırım olmadığı aşikardır ve tezlerini ispatlamak için Ermenilerce sahte belgeler bile üretildiğinden bahsedilmiştir.99

Sonuç olarak Osmanlı Đmparatorluğunun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla hukuken ve fiilen ortadan kalkmış olan Ermeni sorununun, bundan yaklaşık 30 yıl önce tekrar canlandığı ve zaman zaman Türkiye için bir endişe kaynağı olabilecek boyutlara ulaştığı görülmektedir.

Ermeni sorununun kaynağında 1915 sevk ve iskânının aslında bir soy kırım iddiası olduğu yatmaktadır. Türkiye ve Türklerin insanlığa karşı işlenmiş en büyük suç olan soy kırım ile itham edilmesi ciddî bir imaj bozulmasına yol açmaktadır. Oysa, teknik ilerlemeler sonucunda çok küçülmüş olan dünyada sahip olunan imaj, ticaretten turizme kadar geniş bir alanda etkisini hissettirmekte ve bu nedenle de ciddî bir önem taşıdığı belirtilmektedir. 100

Siyasî alanda ise Ermeni sorunu Türkiye'nin bazı ülkelerle olan ilişkilerine olumsuz etki yapmaktadır. Bunların başında Ermenistan gelmektedir. Asılsız soy kırım iddiaları, başta Karabağ olmak üzere mevcut birçok sorun nedeniyle barış ve istikrara kavuşamayan Güney Kafkasya için, ek bir yük oluşturmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin asılsız soy kırımını kabul etmiş ülkelerle ilişkilerinde de, bir süre için olsun, ciddî gerilemelere neden olmaktadır. Nihayet Ermenilerin soy kırım iddialarını kabul etmediği taktirde, Avrupa Birliğine üye olmaması yolunda Avrupa Parlamentosunda mevcut eğilimin de ileride Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurması olasılığı mevcuttur.101

Ermeni tehciri olayının bir soy kırım olmadığı hakkında ülkemizde bazı değerli çalışmaların varlığına rağmen bunların yurt dışında tanıtılması yeterince

98 Lütem, a.g. m. , http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html 99

Ayışığı, M, “Ermeni Tehciri Konusunda Yeni Perspektifler” www. ermenisorunu. gen.tr /turkce / makaleler/ermeni.t. doc, 10/01/2006.

100 Lütem, a. g. e. http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html 101 Lütem, a. g. e. http:// www. ermenisorunu. gen.tr/turkce/makaleler / makale 39. html

sağlanamamış ve yabancı ülkelerde gitgide yerleşmekte olan Ermenilerin soy kırımına uğradığı kanısı değiştirilememiştir. Bu durumun başlıca nedeni Türkiye'de Ermeni sorununun yaratabileceği tehlikeler hakkındaki bilinçsizliktir. Bu tehlikenin devamlı olmasına karşın, genellikle ülkemizde siyasî makamların bu sorunla ilgileri güncelliği ile orantılı olmuştur. Diğer bir deyişle ancak kriz olduğu taktirde bu sorunla yakından ilgilenilmiş, geçici olarak gündemden düştüğü zamanlarda ise önemini kaybetmemiş olmasına bakılmaksızın, bu ilgi azalmıştır. Medyanın Ermeni sorununa yaklaşımı aynen bu şekildedir. Başta üniversiteler olmak üzere bilimsel çevrelerin de Ermeni sorununa ilgisi sınırlı olmuş ve bu konu az sayıda bilim adamın uhdesinde kalmıştır. Ancak bu olumsuz tablonun son zamanlarda değişmeye başladığı görülmektedir. 2001 yılı sonunda, Ermeni sorunu konusunda devlet daireleri çalışmalarının bir uyum içinde yürütülebilmesini sağlamak üzere bir "Asılsız Soy Kırım Đddialarıyla Mücadele Koordinasyon Kurulu" kurulmuştur. Diğer yandan Ermeni sorununun okulların müfredat programına alınması gençlerin bu konuda bilinçli bir şekilde yetişmeleri sürecini başlatmakla önemli bir eksikliği gidermiştir. Ermeni sorunu hakkında, üniversitelerde bilimsel çalışmaları özendirmek ve koordine etmek için de Yüksek Öğretim Kurulu tarafından bir "Türk-Ermeni Đlişkileri Milli Komitesi" oluşturulmuştur. Üniversite dışında ise özel bir kuruluş olan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi 2001 yılı başlarında bir Ermeni Araştırmaları Enstitüsü kurmuştur. Bu Enstitü "Ermeni Araştırmaları" başlığı altında Türkçe ve "Review of Armenian Studies" başlığıyla Đngilizce olmak üzere iki dergi çıkarmış ve Türkiye'de Ermeni sorunu konusunda çalışmalar yapan bilim adamlarının katıldığı bir "Ermeni Araştırmaları Kongresi" düzenlemiştir. 102

Bütün bu çalışmalar, Ermeni sorununa yaklaşımlarda ciddî bir değişikliği işaret etmekte ve bu konunun bilimsel olarak araştırılmasını ve öğretilmesini öngörmektedir. Sorunun kesin olarak çözümüne katkı sağlayacak niteliktedir ve bu açıdan bakıldığında tatmin edici sonuçlar elde edileceğine olan inanç oldukça fazladır.