• Sonuç bulunamadı

1700-1725 yılları arasında Konya Mahkemesi'ne intikal etmiş adli olaylar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1700-1725 yılları arasında Konya Mahkemesi'ne intikal etmiş adli olaylar"

Copied!
118
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜN VERS TES

FEN EDEB YAT FAKÜLTES

SOSYAL B L MLER ENT TÜSÜ

YEN ÇA TAR H ANAB L M DALI

1700

1725 YILLARI ARASINDA KONYA MAHKEMES NE

NT KAL EDEN ADL OLAYLAR

Dan man

Yard. Doç. Dr. zzet SAK

Haz rlayan

Harun ER

(2)

Ç NDEK LER

Ç NDEK LER ... I ÖNSÖZ ... V

G R ...7

I- SLÂM VE OSMANLI CEZÂ HUKUKU ...7

A- SLÂM CEZÂ HUKUKUNDA CEZÂ VE SUÇ KAVRAMI...8

1- Suç Kavram ...8

2- Suçun Kânûnî Unsuru...9

3- Suçun Maddî ve Manevî Unsuru ...9

B- Cezâ Kavram ...10 1- Cezân n Kânûnî Unsuru ...11 2- er î Cezâlar ...11 a- Had Cezâlar ...11 b- K sas ve Diyet...12 c- Ta zîr Cezâs ...13

C- OSMANLI CEZÂ HUKUKU ...13

1- Osmanl Cezâ Hukukunun Kaynaklar ...14

a- Örfî Hukuk ve Kânûnnameler ...14 b- er î Hukuk ...16 c- Kitap ...17 d- Sünnet ...17 e- cmâ ...17 f- K yas ...18 B R NC BÖLÜM ...19

I- OSMANLI MAHKEMES N N LEY VE...19

OSMANLI MUHAKEME USULÜ ...19

A- MAHKEMEN N LEY NDE SANIKLARIN YARARLANDI I LKELER ...20

1- Masumiyetlik lkesi ...20

2- üpheden San n Yararlanma lkesi ...21

B- Mahkeme Görevlileri ...21 1- Kad ...21 2- Nâib ...23 3- Katipler ...23 4- Muhz rlar ...24 5- Suba ...24 C- Mahkeme Süreci ...24

1- Kimlik Tespiti ve Davan n Aç lmas ...25

2- Mahkemeye Haber Verme...27

3- Soru turma...28

4- Suçlaman n Kabul Edilmesi ...29

5- Suçlaman n Reddedilmesi ...29 D- DEL LLER ...30 1- krar ...30 2- ahitler...31 3- Ke ifler ...34 4- Yemin ... 35

5- Bilirki i (Ehl-i Vukûf) ...36

K NC BÖLÜM...38

I- MAHKEMEYE NT KÂL EDEN OLAYLAR...38

(3)

1- Katl Suçlar ...38

a- Kasten Öldürme ...38

b- Kaza Sonucu Olan Ölümler...39

c- Kast n A lmas Sonucu Öldürme ...40

d- K sas ve Diyet...40

e- Di er Katil Davalar ...43

2- Adam Yaralama (Müessir Fiil Davalar ) ...44

a- Kasten Yaralama Olaylar ...45

b-Taksirle Yaralama ...48

c- Kast n A lmas Suretiyle Yaralama...49

d- Yaralama Davalar nda Diyet ve Sulh Bedelleri ...51

3- Darp Davalar ...53

a- Darp ve Yumruklama Davalar ...53

b- Darp Davalar nda Feragat ve Sulh ...56

c- Di Ç karma Davalar ...57

d- Di Ç karma Davalar nda Diyet ...58

4- Hakaret Davalar ...59

B- GENEL AHLAKA KAR I LENEN SUÇLAR ...62

1- H rs zl k davalar ...63

2- Gasp Davalar ...66

3- Fiil i en-i ve Fuhu Davalar ...70

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ...74

OSMANLI MAHKEMES NDE CEZÂ HUKUKU UYGULAMALARI ...74

A- SLÂM CEZÂ HUKUKUNDA TÂ ZÎR KAVRAMI ...75

1- Tâ zîr in Önemi ...76 2- Tâ zîr Çe itleri...76 a- dam ...76 b- Hapis...77 c- Sürgün...78 d- Sopa ...78 e- Nasihat ...78 f- K nama ve Tehdit ...78 g- Para Cezâs ...78

B- OSMANLI CEZÂ HUKUKUNDA TÂZÎR ...79

C- 1700-1725 YILLARI ARASINDA KONYA S C LLER NDE YER ALAN TA ZÎR CEZÂLARININ UYGULANMASI...81

1-Katl Suçlar ilgili Ta zîr Cezâlar ...81

a-Kasten Öldürme Olaylar nda Uygulanan Cezâlar ...82

b-Kast n A lmas Suretiyle Öldürme Olaylar nda Uygulanan Cezâlar ...84

c-Hatayla Adam Öldürme Olaylar nda Uygulanan Cezâlar ...84

d- Siyaseten Katl Cezâlar ...84

2- Yaralama Davalar nda Uygulanan Tâ zîr Cezâlar ...86

a-Kasten Yaralama Suçlar na Verilen Cezâlar ...86

b- Taksirle Yaralama Suçlar na Uygulanan Cezâlar...88

c-Kast n A lmas Suretiyle Yaralama Suçlar na Uygulanan Cezâlar...88

3- Hakaret Olaylar nda Uygulanan Tâ zîr Cezâlar ...89

4- Darp Olaylar nda Uygulanan Tâ zîr Cezâlar ...90

a-Di Ç karma Davalar nda Uygulanan Tâ zîr Cezâlar ...91

5- Genel Ahlaka Kar lenen Suçlara Verilen Ta zîr Cezâlar ...92

(4)

b-Gasp Davalar nda Uygulanani Tâ zîr Cezâlar ...96

c- Zina ve Fiil i en-i Olaylar nda Uygulana Tâ zîr Cezâlar ...98

d- Haneye Tecavüz le lgili VerilenTa zîr Cezâlar ...101

SONUÇ ...104

B BL YO RAFYA...105

(5)

ÖNSÖZ

Bu çal mada 1700-1725 y llar aras nda 39-40-41-42-43-44-45-46-47-48-49-50-

numaral er îye sicilleri kullan larak slâm cezâ hukuku ile Osmanl cezâ hukuku

uygulamalar n n Konya mahkemesine intikal etmi adlî davalar üzerine nas l yans d incelenmi tir. Cezâ hukukuna ait teorik hukukî bilgilerin, pratik günlük hayata ne derece

uyguland Konya sicil kay tlar ndan da yola ç k larak ne derece örtü tü ü ara t r lm t r.

Bu çal ma ba ta giri olamak üzere üç bölüme ayr lm t r. Giri bölümünde slâm ve Osmanl cezâ hukukunda suç, cezâ, hakk nda ve Osmanl hukukunun kaynaklar hakk nda

genel bir bilgi verilmi tir. Birinci bölümde ise Osmanl mahkemesinin i leyi i, mahkeme

görevlileri, mahkeme süreçleri ve bu süreçlerde kullan lan ispat vas talar (deliller) hakk nda bilgiler verilmi tir. Ayr ca Konya mahkemesine intikal etmi sicillerdeki davalarda belgelere geçen ki ilerin mahkemede kendilerini nas l ifade ettikleri nas l tan mlad klar belirtilerek, mahkeme sürecinde ya anan bir davan n mahkeme taraf ndan

nas l ele al nd , soru turman n nas l yürütüldü ü incelenmi tir.

kinci bölümde ise Konya mahkemesine 1700-1725 y llar aras nda intikal etmi cinayet, yaralama, darp, hakaret, h rs zl k,gasp ve fuhu davalar hakk nda bilgiler verilerek. Bu davalar n mahkemeye yans ma ekli ile birlikte ayr nt l tablolara yer verilmi tir.

Üçüncü bölümünde ise tâ zîr cezâlar hakk nda bilgi verilerek. Katil davalar ,

yaralama davalar , hakaret, darp gasp ve fuhu gibi suçlar hakk nda Osmanl

kanunnâmelerinde yer alan cezâlar ile birlikte uygulanan tâ zîr cezâlar belirtilmi tir. Eklerde ise konu ile ilgili belgeler ve resimler verilmi tir.

Bu çal ma esnas nda k ymetli zamanlar n ve yard mlar n esirgemeyen de erli hocam Yard. Doç. Dr. zzet SAK a te ekkürlerimi bir borç bilirim.

Harun ER

(6)

KISALTMALAR

AÜ FD Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi

AÜSBFD Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi Bkz. Bak n z

C. Cilt Çev. Çeviren

D A Türkiye Diyanet Vakf slam Ansiklopedisi H. Hicrî

Hz. Hazreti

A Millî E itim Bakanl slâm Ansiklopedisi K S Konya er îye Sicili

M. Miladî

OTAM Ankara Üniversitesi Osmanl Tarihi Ara t rma ve Uygulama Merkezi

s. Sayfa S. Say

TAL D Türkiye Ara t rmalar Literatür Dergisi Y.Y Yüzy l

(7)

G R I- SLÂM VE OSMANLI CEZÂ HUKUKU

Hukuk, daha özel olarak ceza hukuku ba l ba na bir hayatt r, toplumsal bir olgudur hatta bu olgular n içinde en önemli olan d r. Ceza hukuku davran lar n bizzat kendisini de il onlar düzenleyen kurallar gerçekte gerçekle ip gerçekle memelerinden ba ms z

olarak bir k s m davran lar n nas l oldu unu inceler1. Bu durum slâm ve Osmanl cezâ

hukuku içinde geçerlidir çünkü slâm dini ki inin bütün faaliyetlerini, onun Allah la ve

toplumla olan her türlü ili kilerini içine alm oldu undan hukukî ve sosyal kurallar

içiçedir. Bundan dolay slâm hukuku hem din, hem sosyal ya am ve toplum yönetimi

kurallar n kapsayan geni bir hukuk sitemidir2. slâm Hukukunun bir k sm olan slâm

cezâ hukunun, f k h kitaplar nda belli bir tarifi yoktur. slâm cezâ hukukunu kamu yarar n korumak amac yla tayin edilen haram fiiler ve bu haram fiilere kar devletin uygulad cezâlar yönünden fertle devlet aras ndaki ili kileri düzenleyen hukutur eklinde tarif etmek

mümükündür3. Bugünkü sistemati e göre slâm hukuku tasnif edilmemi tir. Hukuk

kitaplar nda, Kitâb ûl- Cinâyât, Kitâb- ûl Hudûd, Tâ zîr gibi ba l klarla suç ve cezâlar gösterilmi tir. Genel olarak Kur an n hükümlerinin tasnifinde, cezâ hukuku konusuna giren hususlar ukûbât ad yla an maktad r. slâm Cezâ Hukuku, bugünkü anlay a göre umumî veya hususî k s mlara da ayr lm de ildir. Umumî k sm n sahas na giren suçun mahiyeti ve nevileri, unsurlar , cezâî sorumluluk esas ve dereceleri, sorumlulu u ve cezây kald ran sebepler, cezân n mahiyeti, nevileri infaz ekilleri, emniyet tedbirleri gibi konulara hususî

k s m içinde, her suçun ayr ayr anlat l s ras nda de inilmi tir. slâm cezâ hukukunun

amac toplumun huzur ve güvenli ini sa lamak, kamu yarar n temin ve fertleri do rulu a yöneltmektir. Bunun yan nda ahlak korumak, en önemli hedeflerden biridir. Çünkü ahlakla kamu düzeni aras ndaki ba lant paraleldir. Bunun için bu hususa hassasiyetle dikkat edilmi tir4.

1

Zeki Haf zo lu, Hukuk ve Ceza Hukuku Biliminin Konusu ve S n rlar Sorunu , Ankara Hukuk

Fakültesi Dergisi, C. XXXV, S. 4, Ankara 1978, s. 236.

2

Ne et Ça atay, slam Hukukunun Genel Hatlar Ve Osmanl lar n Bunun Baz Kurallar n De i ik Uygulamalar , Belleten, C. LI, S. 200, Ankara 1987, s. 625.

3

M.Cevat Ak it, slâm Cezâ Hukuku ve nsanî Esaslar , zmir 1975, s. 33.

4

(8)

Osmanl Devleti nin kurulu undan Tanzimat a kadar cezaî hükümlerde esas oalrak

slâm hukukunun uygulanm t r5. Osmanl cezâ hukuku, er î ve örfî cezâ hukukunun

bütününden olu ur. er î cezâ hukuku, f k h kitaplar ndaki ukûbât bölümlerinde ifadesini

bulurken, örfî cezâ hukuku, slâm hukukunun devlet ba kan na tan d tâ zîr suç ve

cezâlar ihdas etme yetkisinden do mu ve cezâ kanunnâmelerinde ekillenmi tir. Örfî hukuk erî hukuka z t ve ona ra men de ildir. er î hukuk ilkeleri zaman zaman ihlal edilmi se de, Osmanl cezâ hukukunun slâm hukukunu bertaraf etti i veya ondan ba ms z bir hukuk olu turdu u söylenemez. Günümüze kadar gelebilen en eski Osmanl cezâ kanunnâmesi, Fatih Kanunnâmesi dir. Kanunnâme nin ilk üç fasl cezâ hukukuna ili kindir. Birinci fas l zina, ikinci fas l adam öldürme ve yaralama, üçüncü fas l arap içme, h rs zl k ve iftira suçlar n ele alm t r. kinci kanunnâme II. Bayez d döneminde ç kar lm t r. Kanunnâme nin ilk bölümü suç ve cezâlara ayr lm t r. Bu kanunnâmenin öncekinden en önemli fark siyaset suç ve cezâlarn düzenlemi olmas d r. Yavuz Sultan Selim in cezâ kanunnâmesi nde baz cezâlar daha da a rla t r lm t r. Kanunî Sultan Süleyman kanunnâmesi ise üç fas ldan ibaret olup birinci fas l zina, ikinci fas l adam öldürme, müessir fiil, üçüncü fas l arap içme, h rs zl k, gasp, cürüm ve siyasete ili kindir. Tanzimat tan önce ç kar lan son cezâ kanunnâmesi 17. yüzy l n ortalar nda meydana getirilmi tir. Daha sonra ise Tanzimat dönemine kadar herhangi bir cezâ kanunu

ç kar lmam olup Tanzimat döneminde ise üç ayr cezâ kanunnâmesi yay nlanm t r6.

A- SLÂM CEZÂ HUKUKUNDA CEZÂ VE SUÇ KAVRAMI 1- Suç Kavram

slâm hukukunda suça cerime denmi tir7. slâm cezâ hukukunda suç genellikle

Allah n had veya ta zîr cezâs koyarak yasaklam oldu u kusurlar eklinde veya

yasaklanm bir hareketi yapmak ya da emredilmi bir fiili yapmamak olarak

tan mlanm t r. Bir davran n suç olabilmesi için er an yasaklanm olmas

gerekmektedir8. Yine Osmanl hukukunda da slâm hukukunda oldu u gibi suça cerime

denmi ve Allah n yasaklad ve cezâ ta yîn etti i fiil olarak ta rîf edilmi tir9. Suç genel

5

Mustafa Avc , Osmanl Hukukunda Tutuklama , Yeni Türkiye Osmanl Özel Say s , C. I, S. 31, Ankara 2000, s. 715.

6

Mehmet Akman, Osmanl Cezâ Hukuku Çal malar Üzerine Bir cmal , TAL D, C. III, S. 5, stanbul 2005, s. 489.

7

Ferit Develio lu, Osmanl ca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 2001, s. 135.

8

Abdulkadir Udeh, Mukayeseli slâm Hukuku ve Be eri Hukuk, C.I, (Çev: Ali afak-Ruhi Özcan), Ankara 1990, s.69.

9

(9)

anlamda dü ünüldü ünde bireyin yasaklar ihlal etmesidir. Günümüz hukukunda cezâ kânûnuna göre ise kânûnun suç kabul etti i ve hakk nda cezâ belirledi i her fiil suç olarak

kabul edilmi tir10. Ayr ca klasik hareket teorisine göre ise suç kanunî tarife uygun, hukuka

ayk r ve kusurlu hareket olarak tan mlanm t r11.

2- Suçun Kânûnî Unsuru

Kânûnsuz suç olmaz eklinde ifade edilen bu ilke, slâm cezâ hukukunun temel ilkelerinden biridir. Kur ân ve sünnetin hükümleri bunu aç kça belirtmektedir. Had suç ve cezâlar nda bu ilke en ince ayr nt lar na kadar uygulanm t r. Bunlarda aç k hüküm bulunmadan suç ve cezâ da yoktur. ahsa kar i lenmi cürümler demek olan k sas ve diyet suçlar nda da tam anlam yla kânûnîlik ilkesi geçerlidir12. slâm hukukçular na göre suç ve cezâlar n kânûnîli inden amaç, yukar da da belirtildi i gibi, hakk nda herhangi bir hüküm bulunmadan bir fiilin suç say lmayarak cezâ verilmemesidir. Yine suçlunun cezaland r labilmesi için fiilin gerçekle ti inde kânûnla konulmu , yürürlükte olan bir

cezân n bulunmas artt r. slâm cezâ hukukunda kânûnîlik ilkesi had, k sas ve diyet

suçlar nda en ince ayr nt ya kadar geçerlidir. Ta zîri gerektiren durumlarda ise suçlar n kendisi belirtilmeyerek bu konu ulu l-emrin yetki alan na b rak lm t r. Osmanl cezâ

hukuku uygulamas nda Fatih ve Kânûnî döneminde belirlenen suçlar d nda yeni suçlar

ortaya ç kar lmam t r13.

3- Suçun Maddî ve Manevî Unsuru

eri ata göre yasaklanan fiilin yap lmamas , suçun maddî unsurunu te kil eder. Suçlu taraf ndan kasten i lenen ve suç say lan fiilin tamamlanmas na ise cerime denir. Ba lan p tamamlanamayan suç unsuru ta yan fiile ise cerimeye urû yani te ebbüs ad verilir. Bazen de birden fazla ah s beraber bir suçu i ler, buna da i tirak denilir. Suç çe itli a amalardan sonra tamamlan r. Birinci a ama dü ünme evresidir ki, bu cezâland r lmaz. kinci a ama olan suça haz rl k safhas nda, e er haz rl k eylemleri kendi içinde er î hükümlere ayk r l k te kil etmiyorsa, cezâ da söz konusu olmaz. Üçüncü a ama ise suçun icra a amas d r ve as l cezâland r lan fiil budur. Netice olarak had ve k sas suçlar nda, suça te ebbüs, tam suç gibi cezâland r lmaz. Ta zîr de de temel kaide budur. E er suçlu suçu

10

Ali afak, Mezhepler Aras Mukayeseli slâm Cezâ Hukuku, Erzurum 1977, s. 63.

11

zzet Özgenç, Uygulamal Ceza Hukuku Çözümlü Örnekler Olaylar ve Karar Tahlilleri, stanbul 1998, s. 12.

12

Cin-Akgündüz, s. 253.

13

(10)

tamamlam sa cezâs n da çekecektir. Suçu tamamlamadan vazgeçmi se vazgeçi sebebi ara t r lacakt r. Cezâ hukukunda sorumlulu un temeli, yap lan eylemin iradî olmas d r. Yap lan eylemler hukuka ayk r olsa da iradî olmasa, o zaman sorumluluk söz konusu

de ildir. Bir fiilin iradî olup olmad maddî de il manevî bir husustur. Bu sebeple suçun

manevî unsuru denmi tir. Suçun manevî unsuru ile ilgili iki önemli konu cezâî sorumluluk

ve bu sorumlulu un kalkmas d r14.

Suç olan herhangi bir hareketin sonucunda meydana gelen davran suçun objektif unsurunu olu turur15. Maddî unsurda ise suç i lemede yap lan fiilin somut olarak yani gözle görülür elle tutulur unsurlar n olu mas gerekir. Sözle ya da davran la gerçekle en

bir hareket olmad kça suç olu maz. Genel olarak, yasaklanm bir davran planlayan bir

ki i bu fiili kendisi gerçekle tirmedikçe cezâland r lamaz.16.

4- Cezâ Kavram

Cezâ, azap17 olarak da belirtilmi tir. Bir ba ka tan ma göre yasaklanan bir eyi

yapma ve emredilen bir eyi terk etme kar l nda faile verilen uygun bir kar l kt r. Cezâ,

kânûn koyucunun emrine kar gelme neticesinde, kamunun ç kar na tespit edilen zorunlu

yapt r mlard r18. Yine cezân n farkl bir tan m nda ise kânûnu koyucunun toplum yarar

için yasaklanm oldu u fiilleri i leyene, ac veren bir kar l k olan, kânûnda belirtilmi , devletin i lenmesini yasak etti i müeyyidelerdir19.

Cezâ, hukukun temel kavramlar ndan olup tarih boyunca güncelli ini korumu ve hukuk dallar içersinde de en k demlisi olmu tur. Tarihte ilk yasama faaliyetleri insanlar taraf ndan olu turulan kânûnlar öncelikle cezâ ile ilgili olmu tur. Sümer, Asur, Babil in

Hammurabi kânûnlar gibi cezâ kânûnlar , medeniyet tarihi ile paraleldir20.

slâm hukukunda, iyi veya kötü davran lara hem dünyada hem ahiret hayat nda kar l k verilece i belirtilir. Ayr ca insanl k tarihi boyunca insan akl ve vicdan bu gerçe i

kabul etmi tir. Çünkü Allah a, topluma ve kendine kar sorumluluklar n yerine

getirenlerin ödüllendirilmemesi, bunun yan nda Allah n emir ve yasaklar na kar gelmek, 14 Cin-Akgündüz, s. 257-258. 15 Udeh, C. I , s. 109. 16 Ak it, s. 42. 17 Develio lu, s. 138. 18

Abdülkadir Udeh, Mukayeseli slâm Hukuku ve Be eri Hukuk, C.II, (Çev: Ali afak), Ankara 1990, s. 189.

19

Ahmed Akgündüz, Mukayeseli slâm ve Osmanl Hukuku Külliyat , Diyarbak r 1986, s. 803; Ak it, s.51.

20

(11)

insanlara zulmetmek gibi fiilleri i leyen kimselerin cezâs z b rak lmas haks zl k olarak kabul edilir21.

5- Cezân n Kânûnî Unsuru

Cezân n kânûnîli i, tan mlanan her bir suç için ne kadar cezâ ta yîn edildi inin önceden belirlenmesi ve aç klanmas d r. Kânûnsuz suç olmaz ilkesi slâm cezâ hukukunda genel bir esast r. Modern cezâ hukukuna 18. yüzy lda giren bu ilkeye, slâm cezâ hukukunda ba lang c ndan beri uyulmu tur. Çünkü slâm cezâ hukukunda aslî kaynaklara

ve kânûnlara dayanmayan bir cezâ eklinden söz edilmez22.

6- er î Cezâlar

slâm cezâ hukukunda suç ve cezâlar, i lenilen suçun durumuna göre üçe ayr lm t r. Bunlar had cezâlar , k sas suç ve cezâlar ve ta zîr cezâlar d r.

a- Had Cezâlar

Hadd sözlükteki anlam na göre men manas ndad r. Bir eyin s n rlar n ta yîn eden i aretlere de had denilir. Bu tarz cezâlar n a a ve yukar bir s n r yoktur, tek ve kesindir. Allah taraf ndan konulan bir cezâ oldu undan ki iler veya toplum affa yetkili de ildir23.

Bunun için bu cezâya Allah hakk denilmi tir24. Hududullah kelimesinin Kur ân da geni

bir içerikle kullan lm olmas n n, büyük ölçüde had kelimesinin hadislerde oldukça

belirginle en st lahî kullan m n n sonucudur.

slâm hukukunda cezâî uygulamalar çe itli aç lardan ayr mlara tâbi tutulur. Bunlardan en bilineni cezâlar n had, k sas, diyet ve Ta zîr eklinde üç gruba ayr larak ele al nmas d r. Bu ay r m cezân n infaz nda hakim olan hakk n mahiyeti ve cezân n âri

taraf ndan belirlenmi olmas ölçüleri birlikte gözetilerek yap ld ndan suçlar n tasnifinde

kânûnla t rma, yarg lama ve infaz prosedürüne kadar slâm cezâ hukukunun birçok alan nda geçerlili ini korumu , klasik doktrin de hemen hemen bu ayr m n üzerine

oturtulmu tur. Cezâlar n baz yazarlarca yap ld gibi âri taraf ndan belirlenen ve

kullar n yetkili mercilerin takdirine b rakanlar eklinde ikiye ayr l p, birinci k sm n kendi aras nda had-k sas eklinde tekrar ikiye ayr lmas mümkündür. Hukuk literatüründe had ile genelde Allah hakk yani toplum hakk olarak yerine getirilmesi gerekli olan miktar ve 21 Udeh, C. II, s. 185. 22 afak, s. 36. 23 afak, s. 64. 24

(12)

keyfiyeti nas taraf ndan belirlenmi cezâî kurallar kastedilir. Kur ân da bu grupta dört cezâdan söz edilir:

1- Zina edene yüz sopa (celde) vurulmas ;

2- ffetli kad na zina iftira edene seksen sopa vurulmas ; 3- H rs z n elinin kesilmesi;

4- Silahl gasp, yol kesme ve e k yal k gibi suçlar i leyenlerin öldürülmesi, as lmas , el ve ayaklar n n çapraz kesilmesi veya sürgün edilmesi.

Bu cezâlar n, had grubunda yer almas ndan dolay , kânûn koyucu ve devlet ba kan na bunlar azalt p ço altma veya ba ka bir cezâ türüne çevirme hakk

tan nmayaca nda slâm hukukçular görü birli indedir. Ana hatlar yla belirtmek

gerekirse hadlere hakim kendi bilgisine dayanarak hüküm veremez. Suçun usulüne uygun ekilde ispat n n sa lanmas gerekir. Hadlerde kânûn koyucuya özel hukuk ve kamu hukuku alan na giren ve hakk nda Kur an da ve sünnette hüküm bulunmayan birçok

konuda müdahale hakk tan n rken hadlerde bu durum söz konusu de ildir25.

b- K sas ve Diyet

K sas, öldürme veya yaral n n yaralanan uzvuna kar l k olarak yaral yan n ona

benziyen uzvunu, usulüne uygun yok etmek anlam nda kulla n lan bir tabirdir26. Di er bir

tan mda ise kasten yaralama, sakat b rakma ve öldürme olaylar nda suçlunun i ledi i fiile denk bir cezâ ile cezâland r lmas ilkesine k sas denir. K sas canda ve uzuvda olmak üzere iki bölüme ayr lmakta olup, her iki ekil de Kur ân da düzenlenmi tir. Kur ân- Kerim

k sas farz k ld n ve k sasta hayat oldu unu belirmektedir. Cinayetlerde k sas aslî cezâ,

diyet ise bedel cezâ, yani bir tür tazminatt r27.

Di er bir ta rîfe göre ise k sas denklik, e itlik manas ndad r. Cürüm ile cezâ aras nda bir misilleme, benzerlik oldu undan o sahada konulan cezâya k sas denilmi tir. Kasten öldürenin öldürülmesi, bir uzuv kesenin uzvunun kesilmesi gibi. Diyet kavram n n anlam ise ölüm hadiselerinde ve ölüme neden olmayan hadiselerde yaralanan uzva kar l k al nan bedeldir. Ba ka bir ifadeyle bir insan yaralayan ya da öldüren kimseden al nan kan bedeli

ya da tazminatt r28; yani bir i e kar l k bedel verilen eydir. Cinayet sebebiyle ma durun

kendisine veya mirasç lar na bir nevi tazminat olarak verilmesi gereken mald r. K sacas

öldüreni öldürme kar l nda katletmek, öldürmek ya da yaral n n yaralanan uzvuna

25

Ali Bardako lu, Had , D A, C. XIV, stanbul 1996, s. 547-548.

26

Mehmed Zeki Pakal n, Osmanl Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözcü ü, C. II, stanbul 1983, s. 271.

27

Ali Bardako lu, K sas , D A, C. VII, stanbul 1993, s. 473.

28

(13)

kar l k olarak yaralayan n ona benzeyen uzvunu usulüne uygun olarak yok etmektir29. slâm cezâ hukukunun ana konular ndan birini te kil eden ölüm, yaralanma ve sakatl a yol açan sald r , müessir fiil ve kusurlu davran lar n slâm hukukundaki genel ad na

cinayet denir.

Sadece insanlar n de il zarar gören di er canl lar n da hukuken koruma alt nda olmas hukuka ayk r ekilde meydana gelen mali ve bedeni her zarar n imkan ölçüsünde giderilmesi slâm hukukunun genel amaçlar ndan biridir. Kasten adam öldürmede asli cezâ k sas oldu undan, diyet ancak hak sahibinin k sastan vazgeçmesi veya k sas n herhangi bir sebeple mümkün olmamas durumunda devreye giren ikinci derecede bir cezâ görümündedir. Diyet miktar Hz. Peygamberden rivayet edilen hadislerle Hulefâ-y Ra idin in söz ve uygulamalar nda ayr nt l olarak geçer. Baz hadislerde bu miktar yüz deve ya da bin dinar alt n olarak belirtilmi tir. Hz. Ömer deve fiyatlar n n yükselmesi

sebebiyle bin dinar alt n on iki bin dirhem gümü ün yan s ra iki yüz s r, iki bin koyun

iki yüz elbiseyi de zikretti i, her bölge halk n n mesela M s r ve Suriyelilerin alt ndan Irakl lar n gümü ten diyet vermesi gerekti ini belirtmi tir.30

c- Ta zîr Cezâs

Ta zîr, had ve k sas suç ve cezâlar n n d nda kalan, miktar ve keyfiyeti Kur an ve

Sünnet taraf ndan tespit edilmemi olan, bu nedenle düzenlenmesi devlet ba kan na veya onun verece i yetkiyle hakime b rak lm bulunan suç ve cezâlard r31. Bu konu ile ilgili geni bilgi üçüncü bölümde ayr nt l bir ekilde verilecektir.

B- OSMANLI CEZÂ HUKUKU

Osmanl Devleti kurumlar alan nda kendinden önce var olan geleneklerden yararlanm t r. Hukuk da bu alanlardan biridir. Kendilerinden önce kurulmu olan Türk- slâm devletlerinden al nan hukuk sisteminde ça a göre de i iklikler ve ilaveler yap larak geli tirilmi tir. Cezâ hukukunda da ayn ekilde ya an lan süreç içersinde ihtiyaç duyulan

de i iklikler yap lm t r32. Cezâ hukuk sistemi adalet anlay nda temellenmi tir33.

29

Pakal n, C.III, s. 271.

30

Ali Bardako lu, Diyet , D A, C. IX, stanbul 1993, s. 475.

31

Halil Cin-Gül Aky lmaz, Türk Hukuk Tarihi, Konya 2003, s. 238.

32

Murat en, Osmanl Hukukunun Yap s , Osmanl , Ankara 1999, C.VI, s. 327.

33

(14)

1- Osmanl Cezâ Hukukunun Kaynaklar

Osmanl hukukunun yap s üzerinde durulacak olursa, bu hukukunun kaynaklar n n bilinmesi gereklidir. Bu hukuk sisteminde yer alan iki temel kaynak unsuru incelemek gerekir ki, bunlar örfî hukuk ve er î hukuktur. Örfî hukuk geçmi teki törelerle birlikte uzun y llar sonucu olu mu içtihatlardan olu urken er î hukuk ise kayna n temelde dinî metinlerden al yordu.

Osmanl cezâ hukuku örfî ve er î hukuktan yararlan larak olu turulmu tur. Burada

bir k yaslama yap lacak olursa günümüz hukuk anlay n n temelinde birey bulunurken 18.

yüzy l ba lar nda ve daha önceki ça larda hukuk anlay n n temelinde ise ilahî kaynaklar

göze çarpar. Bu durum, Osmanl Devleti için de k smen söz konusu bir durumdur, bu anlay özellikle Ortado u- slâm devletleri devlet anlay lar n n ekillenmesinde Sasani

dü üncesinden kaynaklanmaktad r. Yine bu anlay hukuk sistemini de do al olarak

etkilemi tir. Burada yer alan adalet anlay günümüzde kullan lan e itli i sa lama

anlam nda de il daha çok herkesin ait oldu u konumda tutulmas anlam nda kullan lm t r. Burada yönetilenlerden beklenen sadece itaattir. Siyasi geli melerden etkilenen hukukî anlay lar belirgin ayr l klara yol açm , özellikle 10. yüzy ldan sonra Gazali ile bn Rü d aras nda olan ve etkisi bugünlere kadar gelen içtihad n sadece dinî konularla

s n rland r lmas ndan kaynaklanmaktayd34.

a- Örfî Hukuk ve Kânûnnameler

Osmanl Devletinin kurulu undan itibaren, er î hükümler ile birlikte mahallî örf ve teamülleri de dikkate alan çe itli konularla ilgili bulunan kanunlar padi ahlar n irade ve fermanlar n n bir sonucu olarak meydana gelmi ler ve hükümdarlar bu kanunlar , içerdi i

kurallar her eye üstün tutmaya çal m lard r35. Osmanl hukukunu olu turan iki unsurdan

slâm hukukuna er , Osmanl padi ahlar taraf ndan konan hukuk kurallar na da örf

veya kânûn ya da Örfî - Sultanî Hukuk gibi isimler verilmi tir36. Örfî hukuk bir anda

olu mam t r. Devletin kurulu undan önceki kânûnlardan faydalan ld gibi dönem

içersinde ihtiyaç oldukça konan kânûn hükümlerinden olu mu tur37. Osmanl

kânûnnamelerinin etkilendi i ilk kaynak Türk-Mo ol gelene i çerçevesinde Cengiz

34

Abac , s. 28-29.

35

Recai Galip Ogandan, Âmme Hukukumuzun Anahatlar , stanbul 1968, s. 30.

36

Nejat Göyünç, Osmanl Ceza Hukuku le lgili Belgeler , Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 3, stanbul 1967, s. 40.

37

M.Akif Ayd n, Osmanl Hukukunun Genel Yap s ve leyi i , (K saltmas : Osmanl Hukukunun Genel Yap s ), Türkler, C. X, Ankara 2000, s. 15-16.

(15)

Yasas d r. kinci temel kaynak ise Ortado u- slâm devlet gelene idir38. Osmanl cezâ hukuku ekillenirken bu iki kaynaktan yararlan lm t r.

Osmanl cezâ hukukunun önemli kaynaklar ndan biri de hiç üphesiz

kânûnnamelerdir. Kânûn, asl Yunanca olan, hem slâm dünyas nda hem de Bizans ta vergilendirme ile ilgili konularla ilgiydi; yine kânûn kelimesinin as l anlam toplumun bütünü ilgilendiren düzen ve usul manalar nda da kullan lm olup daha sonra bir hukuk ve felsefe terimi olarak, devletçe düzenlenen usul ve kurallara denmi tir. Örfî hukuk s n rlar içersinde idarî, malî, cezâî ve benzeri hukuk alanlar nda, çe itli zamanlarda padi ah n emir ve fermanlar yla, zaman n eyhülislâmlar n n fetvalar na dayanarak ç kart lan kânûn hükümleri, aynen veya özet halinde bir kânûn kitab nda derlenmesine kânûnname

denmektedir39 Padi ahlar n emir ve fermanlar ndan olu an ve kânûnlar n bir arada

düzenlenmesine ise kânûnname ad verilmi tir. Daha çok örfi hukuk düzenlemeleri olan kânûnnamelerde daha çok idare, maliye ve cezâ gibi kamu hukuku alanlar nda

düzenlemeler mevcuttur40. Osmanl kânûnu, ferman eklinde ortaya ç km t r. Sultan ne

buyursa, o sultan n yasas olarak kabul edilir. Böylelikle sultanlar n, gerektikçe ç kard kurallar bütünü bir kânûnname olu turmu tur. Kânûnnameler halk için yaz lmaktan çok

kad ve di er kamu görevlilerin anlayaca tarzda yaz lm olup bu kânûnnameleri

anlayabilmek için Osmanl devletinin idari i leyi ini ve anlay n bilmek gerekirdi41.

Burada üç kânûn türenden bahsetmek gerekir. Sultan n belli konularda ç kard yasa

özelli inde fermanlar. Kânûn- Osmanî nin büyük bölümünü bu yasa buyruklardan olu urken, ikinci olarak, belli bir bölge ya da toplumun bir bölümü ile ilgili kararlar,

üçüncü ise imparatorlu un genelinde uygulanabilir kânûnnamelerdir42. Kânunnnâmelerde

düzenlenen sorunlar er î hukuk alan na dahil olmay p emirler, yasaklar ve örneklerle ekillenmi bir gelenek ve görenek hukuku çerçevesine aittir. Örfî hukuk, devlet yönetiminin ihtiyaç ve tecrübesinden yararlan lm , kökleri günlük hayatta bulunan pratik,

dinî ba lar n d nda kalm bir hukuktur43.

Bu kânûnnamelerden konumuz ile ilgili olan Fatih Sultan Mehmed döneminde ç kart lan Osmanl cezâ kânûnlar d r. Birçok cezâ kânûnlar n da içeren bu kânûnnamede

38

Abac , s. 31-32.

39

Ahmed Akgündüz, Osmanl Kanunnâmeleri , Türkler, C. X, Ankara 2002, s. 21.

40

Ömer Lütfi Barkan, Kânûnname , A, C. VI, stanbul 1977, s. 185-187.

41

Ahmed Akgündüz, Osmanl Kânûnnameleri ve Hukukî Tahlilleri, (K saltmas : Osmanl

Kânûnnameleri) C. II, stanbul 1990, s. 238.

42

Halil nalc k, Osmanl mparatorlu u Klasik Ça (1300-1600), (Çev: Ru en Sezer), stanbul 2003, s. 76-77.

43

(16)

cezâ ekilleri düzenlenmi tir. Fatih Sultan Mehmed in kânûnnamesinin cezâ kânûnuna siyaset namenin ilave edilmesiyle neticesi, me hur Kânûnname-i Âl-i Osman n birinci bölümünü te kil eden Cezâ kânûnnamesi ortaya ç km t r. Bu kanunnâmede zina, adam öldürme, yaralama, arap içme, h rs zl k, kad n kaç rma, yang n ç karma ve benzeri di er birçok suçla ilgilidir ve cezâ usulü hakk nda bilgileri içerir44. Bununla birlikte, cezâ hukukuna yakla k 1500 tarihini ta yan II. Bayez d in genel kânûnnamesi ile baz eklemeler yap lm , bu eklemeler cezâ usulüne ili kin birkaç kuralla birlikte vergi ödeyen

tebaan n yükümlülükleri ve ölüm cezâs gerektiren suçlar düzenlemi tir45.

b- er î Hukuk

er î hukuk do rudan do ruya Kur an, sünnet, icmâ, k yas ve f k ha dayanan kurallar bütünüdür. er î hukuk, er -i erîf veya er î hükümler olarak da adland r lm t r. er î hukuk kavram , geçerlili i için hiçbir ki i veya kurulun onay na gerek olmayan ve hukuk

kitaplar nda toplanm bulunan hukukî hükümleri ifade eder46. slâm hukukunun alg lanma

tarz er îlik veya er î hukuka ayk r l k de erlendirmelerini do rudan etkileyen bir önem ta r. nsanlar n birbiriyle olan ili kilerini kuralc ve ekilci bir yakla mla düzenleyen hukuk, gerçekte dinin tan m ve unsurlar içinde yer almamakla birlikte, genel olarak yine de din ile yine ba lant l d r. Dolays yla hukukun, iman, ibadet, ve ahlak eklindeki dinin üç temel unsurundan her biriyle ayr ayr ba lant s kurulabilir. Bu yakla m içersinde ba l ba na amaç olmayan hukukî düzenlemeler, özellikle ahlakî hükümlerin farkl yer ve zamanlarda gerçekle tirilmesine hizmet eden normatif düzenlemeler olmas itibariyle belli ölçülerde de i meye aç kt r. Esasen hukukun ekli yönünün, temel yap s ve özelli i itibariyle ak l üstü ve dogmatik olan dinin kapsam nda yer almamas n n anlam budur47. Osmanl hukukunun yap s n anlayabilmek için bu hukukun yap s n bilme gerekir. lahî kökene dayanan er î hukukta hukukî düzenleme yapma yetkisi yarat c ya aittir. kinci önemli kaynak ise Hz. Peygamberin hayat n ve davran lar n konu alan Sünnettir. Yani

slâm ve Osmanl cezâ hukukunun kaynaklar ayn d r. slâm f kh n n özelliklerini

ta maktad r. Dolays yla Osmanl er î hukuku, f kh n en önemli özelli i olan meseleci (kazuistik) bir yöntemi benimsemi tir. Bu aç dan genellikle modern hukuk sistemlerinde

44

Uriel Heyd-Selahaddin Ero lu, Osmanl Cezâ Hukukunda Kânûn ve eriât , AÜ FD, C.XXVI, Ankara 1983, s. 636; Okandan, s. 30.

45

Colin mber, eriâtan Kânûna Ebusuûd ve Osmanl da slâmi Hukuk, (Çev: Murteza Bedir), stanbul 2004, s.57.

46

Erol Özbilgen, Osmanl Hukukunun Yap s , stanbul 1985, s. 43.

47

(17)

oldu u gibi soyut hukukî düzenlemeler ve kânûn yapmak yerine meselelere göre çözüm üretilmi tir48.

c- Kitap

Hz. Muhammed e miladî 610 y l ndan itibaren vahiy yoluyla Arapça olarak gönderilen Kur an slâm hukukunun temel kayna d r. Kur an n içerdi i konular daha çok ahlakî olup itikadî ve hukukî hükümlere de rastlan lmaktad r. Burada konumuzu daha çok hukukî hükümler ilgilendirdi inden ahlakî ve itikadî konulara yer verilmemi tir. slâm hukukunun temel ilkelerini olu turan hukukî hükümler, insan ile Allah aras ndaki ili kileri düzenler. Bu konu ile ilgili ayet say s toplam 550 den fazlad r. Cezâ ve yarg lama ile ilgili ayetlerin say s ise k rk üçtür49.

d- Sünnet

slâm hukukunun ikinci kayna d r. Sünnet, Hz. Muhammed in sözleri ve davran lar d r. Sünnet, üç ana bölümden olu ur. Kur ân a uygun olanlar, Kur ân yorumlayanlar ve yeni kural koyan sünnetler. Sözlü sünnet olarak kabul edilen hadisler iki

bölümde olu ur. Bunlardan birincisi isnad (kimden aktar ld ), ikincisi ise hadisin

kendisidir. Peygamberin ölümünden sonra uydurulan baz hadislerin özgün olup olmad belirlemenin vazgeçilmez bir rolü vard r. Bu konuda çal an ki iler hadislerin uydurma olanlar ile gerçeklerini ay rt edebilmek için pek çok çaba sarf etmi ler ve bunun neticesinde hadisler güvenirlik derecelerine göre pek çok gruba bölünmü tür. Bu s n fland rman n ilkine göre sahih, hasen (güzel) ve zay f olmak üzere üçe ayr lm t r lk

gruptaki hadislerin geçerlili i konusunda herhangi bir üphe yoktur. kinci grup

aktar lmas nda baz sorunlar olmas na ra men geçerli kabul edilenlerdir. Üçüncü grubun

ise ya aktar lmas nda ya metnin kendisinde sorun oldu u kabul edilen hadislerdir50.

e- cmâ

Bu kavram kelime anlam olarak da n k eyleri bir araya getirme, toplama anlam na gelir. slâm hukukunda ise icmâ-i ümmet; bütün slâm alimlerinin dinle ilgili bir konuda

48

Murat en, Osmanl Hukukunun Yap s , Osmanl , Ankara 1999, C.VI, s. 328-329.

49

Cin-Akgündüz, s. 120; Ak it, s. 13-15.

50

(18)

birlik olmalar anlam na gelir51 ve Müslümanlar n üzerinde fikir birli ine vard konular n dine uygun say lmas d r. cmâ, slâm hukukunun üçüncü kayna kabul edilmi tir.

f- K yas

K yas, mana itibariyle, bir eyi ba ka bir eye benzeterek hüküm verme, bu yolda verilen bir hüküm veya bir tutma, kar la t rma anlam na gelir. slâm hukukunda ise hakk nda aç kça ayet ya da hadis bulunmayan meselelere dair üzerine ayet ve hadis olan benzerlere göre alimler taraf ndan verilen hükümdür52.

51

Devellio lu, s. 407.

52

(19)

B R NC BÖLÜM

I- OSMANLI MAHKEMES N N LEY VE OSMANLI MUHAKEME USULÜ

Osmanl mahkemesinin i leyi i ve Osmanl muhakeme usulü, kendinden önceki dönemlerle benzer özellikler ta makla birlikte, kendine özgü yeni unsurlar da

ta maktad r. Osmanl yarg lama usulünde üç cezâ muhakemesi sisteminin varl ndan

bahsedilebilir. Bunlar itham, tahkik ve karma sistemlerdir. tham sisteminde mutlaka bir

davac n n varl aran r. Davac ile san k hukuk aras nda oldu u gibi has m durumdad rlar.

Delilleri toplama ve sunma taraflara aittir. Kad bir seyirci ve bir hakem gibidir. Neticede kanaatine göre kimin hakl oldu unu bildirir. Yarg lama aç k, ifahî ve vicahîdir. Tahkik sisteminde ise tahkikat ve yarg lama gizli yaz l ve g yabidir. Tahkik sisteminde kad , taraflar n sundu u delillere ba l olmay p kendisi de delil ara t rabilirdi. Tahkik sisteminde vicdani kanaat de il, kânûnî delil usulü geçerliydi. Karma sistem gününüz cezâ hukukunda uygulanan sistemdir. Bu sistemde cezâ davas iki safhada görülür. lki soru turma safhas d r. Bu safha gizli, yaz l ve g yabîdir. Son soru turma ve muhakeme ise safhas nda

ise itham sisteminde oldu u gibi aç k ve ifahidîr. Tarihi geli imine bak ld nda

slâm-Osmanl cezâ hukuku yukar daki her üç sistemle benzer özellikler ta makla birlikte ayr ve orijinal bir muhakeme sistemi vard r.Ayr nt lar bilerek ihmal edilmi ancak asli beraat

ilkesi gibi genel ilkeler düzenlenmi ve detaylar n tespiti kânûn koyucuya terk edilmi tir53.

Cezâ yarg lamas hukukunun konusu suç i leyen veya suç i ledi i iddia olunan k inin hangi makamlar taraf ndan, hangi yollardan geçerek mahkum ya da beraat

edece ine ili kin kurallar bütünüdür54Objektif hukuk kurallar n n ba ms z hakimler

taraf ndan belli bir meseleye uygulanmas na muhakeme, muhakemeyi düzenleyen hukukî

kurallara muhakeme hukuku denir55. Bugün muhakeme hukuku, medenî muhakeme ve

cezâ muhakemesi olmak üzere iki bölüme ayr lmaktad r. Bu ayr m n sebebi cezâ davalar ile hukuk davalar n n çözümünde bir tak m farkl kurallar n uygulanmas d r. Klasik dönem

slâm muhakeme hukukunda, medeni muhakeme ve cezâ muhakemesi diye bir ayr m yap lmam t r. Sanki bütün davalar medeni muhakeme hukuku prensipleri içerisinde çözümlenir gözükmektedir. Fakat cezâ davalar n n muhakemesi ile ilgili özel kurallar n bir

araya topland zaman, slâm hukukunda da cezâ muhakemesi hukuku bölümünün var

53

Mehmet Akman, Osmanl Devleti nde Cezâ Yarg lamas , stanbul 2004, s. 111-112.

54

Do an Soyaslan, Ceza Muhakemeleri Usulü Hukuku, Ankara 2000, s. 33.

55

(20)

oldu u aç kça görülmektedir. Osmanl lar n muhakeme hukuku sahas nda slâm hukukuna tam olarak ba land klar görülür56.

Bat hukukunda ise cezâ muhakemesinin amaç bak m ndan üç a amadan geçti i kabul edilmektedir. Birinci safha suçlunun cezâland r lmas safhas d r. Bu anlay Avrupa da uzun y llar (18. yüzy l n yar s na kadar ) devam etmi tir. Bu anlay a göre cezâ

muhakemesi suçlunun cezâland r lmas için bir araçt r. kinci safha san n korunmas

safhas d r. 18. yüzy l n ikinci yar s ndan itibaren felsefî ve liberal etkisi ile bireyi koruyan bir muhakeme sistemi olarak ortaya ç km t r. San k suçlu oldu u henüz sabit olmad için masum say lm ve korunmu tur. Üçüncü safha ise hakikatin ara t r lmas safhas d r.

Bu safhada cezâ muhakemesinin gayesi art k maddi gerçe in ara t r lmas ndan ibarettir57.

A- MAHKEMEN N LEY NDE SANIKLARIN YARARLANDI I LKELER

slâm cezâ muhakemesi hukukunun amac suçlunun cezâland r lmas a amas nda oldu u fikri isabetli de ildir. slâm hukukunda aslî beraat ilkesi uyar nca ki inin

suçsuzlu u ve borçsuzlu u esast r. San n korunmas tek amaç olarak ele al nmam t r.

Ma durun ve toplumun yarar gözetilmi tir58.

1- Masumiyetlik lkesi

slâm-Osmanl Hukukunda ki inin suçsuzlu u ve borçsuzlu u esast r. Mecellenin ifadesiyle berâet-i zimmet asl d r. Bat hukukunda 1789 nsan ve Yurtta Haklar Bildirisiyle giren bu ilke slâm hukukunun ilk devirlerinde yerle mi tir. Berâet-i asliyye de denilen bu ilkeye göre bir kimse suçu ispat edilene kadar hukuk önünde suçsuz kabul edilir. Masumiyetlik ilkesinin iki temel sonucu vard r. spat külfeti suçlayana aittir. slâm

hukukunda san n suçsuzlu u ispat etmesi beklenmez ve kar delil getirmesi istenmez.

ddia makam itham n ispatla yükümlüdür. Bu ilkenin ikinci neticesi üphe halinde bundan

san n yararlanaca n n kabul edilmesidir59.

56

Abdülaziz Bay nd r, slâm Muhakeme Hukuku Osmanl Devri Uygulamas , stanbul 1986, s. 50.

57 Akman, s.19. 58 Akman, . 20. 59 Bay nd r, s.124; Akman, s. 21.

(21)

2- üpheden San n Yararlanma lkesi

San n fiilinin ispat bak m ndan bir eksiklik kald nda, üphe bulundu unda sonuç

daima san k lehine olmal d r. Bu ilke Hz. Muhammed in bir hadisine dayan r. Hadis

üpheli durumlarda cezân n uygulanmamas n n emretmektedir. Hadleri üphe ile

dü ürünüz. Suçlunun bir ç k yolu varsa sal veriniz. Devlet ba kan n n ba lamada

yapaca hata, cezâ vermede yapaca hatadan daha iyidir . ek ile yakin zail olmaz. ek:

ki ihtimalden biri di erine a r basmayacak ekilde bir eyin varl veya yoklu u

hususunda üphenin do mas d r. Yakin kesin bilgi demektir. San n ba lang çta suçsuz

kabul edilmesi halidir60.

B- Mahkeme Görevlileri

Osmanl adalet sisteminde muhakemeyi padi ah ad na vekaleten kad yürütürdü. Kad bu i i yaparken bir çok ki iden yard m al rd . Mahkemede birinci dereceden görevli

olan kad ve naibin yan nda ikinci dereceden görevliler de vard61.

1- Kad

Osmanl adalet düzeninin omurgas n kad lar olu turmaktad r. Kad sadece bir yarg ç de il, noter ve ayn zamanda bir mülkî amirdir. lmî faaliyetlerinden uzak kalmamalar ve e rafla yak n alaka kurulmamas amac yla kad lar n görev süresi k sa tutulmu tur. Bu süre on alt nc yüzy ldan itibaren üç y l, on yedinci yüzy l n sonlar na kadar iki y l, bundan sonra ise bir y l olmu tur62. Her görev de i ikli inden sonra stanbul da yeni görev yeri için bekletilmi lerdir. Bu bekleme süresinde de kad lar medereselerde müderrislik yaparlar nazarî bilgilerini geli tirlerdi. Kad lar önceleri bulunduklar bölgelere göre Kazaskerler tayin ederdi. 16 .yüzy ldan sonra ise giderek kazaskerli in önüne geçen eyhülislaml k

makam bir tak m üst düzey kad lar atama yetkisi elde etmi tir63.

Osmanl lardan önce do u dünyas nda Mo ollar iki önemli iz b rakm lard r. Bunlar siyasî olarak i galler, di eri ise idarî kurumlar ile yarg sistemleridir. Mo ollar dan geçen

bu yap Osmanl lar geç dönemlerine kadar etkilemi tir64.

Mo ollarda ve onlar n varisi olan lhanl lar da adalet ile ilgili konular Yarg c , ya da Emir-i Yarg diye isimlendirilen ki ilerin sorumlulu undad r Bu görevlinin yarg yetkisi 60 Akman, 21; Bay nd r, 125. 61 Bay nd r, s. 80. 62 Akman, s. 41. 63

Ekrem Bu ra Ekinci, Osmanl Devleti nde Kad l k Müessesi , Türkiye Ara t rmalar Literatür Dergisi Literatürü , C.III, S. 5, stanbul 2005, s. 418.

64

(22)

hemen herkesi kapsayacak kadar geni tir. O kadar ki, devlet adamlar ve hanedana mensup ki iler de buna dahildir. Yarg c n n olaylar çözmede ba vurdu u kayna n Cengiz yasas

oldu u dü ünülmektedir65.

Osmanl yarg sisteminin temelini olu turan kad lar, bu mekanizman n merkezinde yer al rlard . Ta ra idâri te kilat nda ise Sancak Beyi ile birlikte yönetimden sorumluydu. Ancak yaln zca bunlarla yetinmeyip ayn zamanda kazân n askerî, mâlî, beledî ve di er her türlü meseleleriyle de ilgili idi. Kad , bu vazifeleri icrâ ederken yan nda bulunan nâip,

muhz r, katip, çuhadar, suba ve uhudu l-halden yard m al rd . Bu kimseler farkl

görevleri icra ederlerdi. Kad , yarg lamay padi ah ad na yapard66.

Kad n n adlî görevi suçlular ara t rmak, gerçekleri ortaya koymak ve san n masum

veya suçlu oldu unu hukuken tescil etmekti. Bunun sonucunda yerel yönetici ile beraber hukukun gere ini uygulard67. Kad lar n görevi dinî ve dünyevî bütün i leri kaps yordu. Ahlak zab tas na kad lar bakar, hatta bölgenin asayi i ile onlar ilgilenirdi. Esnaf n resmî mercii kad lard . Kad lar n esnaf üzerinde nüfuzu oldukça fazlayd . Tembihten ba layan cezâlar aylarca hapse kadar ula abilirdi. Borçlar nda temerrüt edenleri ve hafif cezâ alanlar Rumeli Hisar nda, a r cezâ alanlar Kilitbahir kalesine hapsettirirdi. Kad lar iyili i emredip kötülükten sak nd rma görevini yürütürlerdi. Kad nlar n tesettürünü, kontrol ettikleri gibi halk , me ru olmayan e lence türlerinden men etme yetkisi bulunurdu.

Kad lar, kazaskere, o da sadrazama ba l yd68. Kad , sorumlulu u d nda olan veya

halledemedi i idarî-örfî muameleleri Divan- hümayuna arz eder buna kar l k ferman

gönderilir, gelen fermana göre sorunu çözerdi69. Kad lar n yarg lamada ba vurduklar

kaynaklar zaman ve mekana ba l olarak de i iklik göstermesine ra men üçtür. Bunlar, Kânûnnameler, Hanefî f kh ve geleneklerdir. Kad n n karar kesindir ve Osmanl yarg sisteminde bunu giderecek bir üst mahkeme yoktur. Ancak Divan karar de i tiremese de davan n yeniden görülmesini isteyebilir. Kad lar n yarg yetkilerinin ilk s n r merkezin ç karlar ile ilgilidir. Böyle durumlarda kad lar n herhangi bir karar vermeleri söz konusu de ildir. Merkezin ç karlar n sabit olanlar ve zaman içersinde de i enler olmak üzere ikiye ayr l r. Hiç de i meyen ç karlar n en önde geleni merkezin otoritesidir. Bu konu ile

ilgili sorunlar Kad n n yarg yetkisinin d ndad r70.

65

smail Hakk Uzunçar l , Osmanl Devlerti Te kilat na Medhal, Ankara 1988, s. 248-250.

66

Bay nd r, s.80 ; Abac , s. 68.

67

Heyd, s. 110.

68

M. Zeki Pakal n, Osmanl Tarihi Deyimleri ve Terimleri Sözcü ü, stanbul 1993, C.II, s. 124.

69

smail Hakk Uzunçar l , Osmanl lmiye Te kilat , (K saltmas : lmiye Te kilat ), Ankara 1988, s.139.

70

(23)

Kad lar n sabit bir maa yoktu. Yapt klar i ler kar l nda harç almalar

uygulamas n ilk uygulamaya koyan Y ld r m Bâyezîd olmu tur71. Yüksek seviyede görev

yapan kad lar arpal k al rken, di erleri mahkemede toplanan paralardan, geçimlerini sa layacak kadar ücret al yorlard . Daha sonra bu ücretler Sultan I. Bâyezîd taraf ndan düzenlenmi ve bir meseleyi tescil etmek için alt -sekiz akçe, suret-i sicil için on-on dört akçe, bir hüccet için otuz iki akçe almalar kabul edilmi tir. Daha sonra bu ücretler biraz daha art r lm t r72.

2- Nâib

Kad taraf ndan yarg lama konusunda yetkilendirilmi kimseye nâip ad verilmi tir. Nâipler ya belirli bir süre için ya da belirli bir i için ta yîn edilen yard mc lard r. Bir i için görevlendirilenler genellikle ke if, muayene veya di er i ler için görevlendirilirlerdi. Belirli bir süre için naip ta yîn edilenler ise kad ya vekaleten görev yaparlard . Vekalet süresi k sa olabilece i gibi kad n n görevi süresince de görev yapabilirlerdi. Uzak bir kaza bölgesine ta yîn olunan kimi kad lar buraya gitmeyip yerlerine naipleri gönderebilirdi73. Kad lar n yarg yetkisi alanlar nda bulunan tüm bölgelere ki i olarak hizmet götürmeleri

dönemin ula m ko ullar göz önüne al nd nda mümkün gözükmemektedir. Çünkü her

kazaya bir kad atanmas na ra men bu görevlilerin yarg sorumlulu unda olan yerle im yerlerinin say s k rktan üçyüze kadar de i ebilmektedir. Bu hizmet Kad n n atad

naipler arac l ile görülmü tür. Naipler teorik olarak kad lar n tüm yetkilerine

sahiptirler74.

3- Katipler

Katipler yaz ma ve davalar n sicile kaydedilmesi i ini yapm lard r. Güvenilir,

davalar kaydetme ve düzenleme için mahkeme bir katip ta yîn ederdi75. Gerek naipler

gerekse katipler ço unlukla yerel ayd nlardan olu turulmaktayd . Özelikle airli i ile

bilinen pek çok ki i geçimini mahkemede katiplik yaparak sa lard76.

71

Uzunçar l , lmiye Te kilat , s. 84.

72 Heyd, s. 110. 73 Akman, s. 43. 74 Abac , s.59-60. 75 Bay nd r, s.83. 76 Abac , s. 62.

(24)

4- Muhz rlar

Kelimenin sözlük anlam huzura getiren demektir. Gerekli ki ileri kad n n huzuruna getirme, yani mahkemeye celp etme görevini yürüten memurdur. Kurumun i leyi inden muhz r ba sorumludur. Muhz rlar n geliri mahkemeye ba vuranlardan al nan ihzariye isimli paralarla kar lan rd77.

5- Suba

Suba mahkemenin i leyi i aç s ndan kad dan sonra gelen ikinci görevlidir. Ayn zamanda cezâ yarg lamas hukukunun en temel ö elerinden biridir. Suba , kurumsal

olarak savc l n bulunmad Osmanl cezâ hukukunda tam bir savc portresi çizmektedir.

Suba keyfi olarak tasarrufta bulunamazd ve kad n n hükmüyle hareket etmek

zorundayd78. Bu ki ilerin tek sorumlulu u güvenlik de ildir. Kentin düzeni ile ilgili olan

her olay onlar n ilgi alan na girmektedir. Mahkemenin i leyi i aç s ndan suba n n vazgeçilmez bir önemi vard r. Suba lar n en önemli görevi suçlular n yakalanmas ve verilen cezâlar n infaz edilmesi idi79.

C- Mahkeme Süreci

Osmanl mahkemesinin i leyi inde dikkati çeken en önemli unsur hiç üphesiz kad l k makam d r. Bu ayn zamanda bireyin ya da kurumlar n ba vurabilece i tek resmî mercidir. Dava, mahkemeye ba vurularak aç l r, ancak her kazan n mahkemesi bulunmaya bilirdi bu bölgenin yerine ve nüfusuna göre de i irdi. Böyle durumlarda kad lar nâiplere görev vererek anla mazl klar n giderilmesini sa lard . Kad n n evi ayn zamanda mahkeme olarak da kullan l rd . Hukuk kurallar n do al olarak kad uygulard . Mahkeme sürecinin ba layabilmesi için davan n mahkemeye intikal etmesi gerekiyordu. Ancak dava açan ki inin cezâi ehliyete sahip olmas , di er bir deyimle re it olmas gerekirdi. Bu ko ullara sahip ki iler dava açabilirdi80.

77 Pakal n, C. II, s. 572. 78 Akman, s. 47. 79 Abac , s .65. 80 Abac , s. 98.

(25)

1- Kimlik Tespiti ve Davan n Aç lmas

Bir olay n mahkemeye intikal etmesiyle birlikte, öncelikle ki ilerin kimlik tespiti yap lmas zorunluydu. Di er toplumlarda oldu u gibi Osmanl toplumunda da herkesin bir

ad vard . Ancak soyad uygulamas olmad ndan ki iler baba isimleriyle birlikte sosyal

statülerinin de bir göstergesi olan unvanlar yla tan n rd .Yine ki inin ya ad mahalle ya

da ehir yerle im bölgesi ve nereli oldu u belirtilirdi . Bu duruma üzerinde çal t m z

Konya eriye sicillerinde de rastlanmaktad r. Ba vuruyu yapan ki i ehir sakinlerinden ise

Mahmiye-i Konya da Hac Cemal Mahallesi sakinlerinden Halil bin Abbas nam kimesne ...81v.b eklinde belirtilirken, yine ba vuruyu yapan ki i Konya ya ba l yerle im

yerlerinden birinde ya yorsa u ekilde belirtilirdi

Mahmiye-i Konya nevahisinden Sudirhemi Nâhiyesi ne tâbi Gödene nam karye ba at ashab ndan i bu râfi ü l kitâb Recep be e ibn-i Ali...82 e er ki inin özel bir statüsü ya da unvan varsa o da ...es-SeyyidAbdullah Efendi Sudurhemi Nahiyesi nde nâaibü - er-î erif iken eklinde ifade edilir. Yine kimlik tespitinde gayr- Müslimlerinde ad aynen belirtilirdi. Mahmiye-i

Konya da Kalecik Mahallesi sakinlerinden bâ isü s-sifr Garagos veled-i Arslan nâm zimmi...83 . E er davac farkl bir ehirdense öncelikle nerede ya ad bildirilirdi. Fî l-

asl medîne-i Ankara dan olup halen mahmiye-i Konya da Karaarslan Mahallesinde sakin ... es-SeyyidMehmed bin Hüseyin nâm kimesne...84 Görüldü ü gibi bu ki i aslen Ankaral olup büyük bir ihtimalle geçici olarak Konya da bulunuyordu.

Sosyal statüleri daha yüksek olan ki ilerin özellikle de devlet görevlilerin kimlik tespitleri ise normal ki ilerden daha farkl d r Sab kan çil Sanca mutasarr f olan Sun

ullah Pa a n n o lu es-seyid Ahmet Pa a ... üzerine dava ve takriri kelam edüp...85

eklinde belirtilmi tir. Burada dikkat edilirse mahalle ismi verilmemi çünkü ki i resmî görevli oldu u için yeri sabittir.

Yukar daki örneklerden de anla laca üzere Konya mahkemesine intikal eden bir

dava aç lmadan önce ki ilerin kimlikleri tespit ediliyor daha sonra davay açan ki iler aç k

bir ekilde sosyal statüsüne göre, ya ad mahalleye ehre göre, ya da varsa özel unvan na

göre mahkeme tutanaklar na yaz l yordu.

Ki ilerin kimlik tespitinden sonra s ra dava açmaya gelirdi. Kimlerin dava sahibi

oldu u, kime dava aç ld belirtilirdi. Sicillerde bu üzerine dava ve takrir-i kelam idüp

81 K S 48 / 159-4 (15 Zilhicce / 8 Kas m 1718). 82 K S 47 / 145-1 (7 evval 1128 / 24 Eylül 1716). 83

K S 45 / 222-3 (28 Rebi ü l-âhir 1127 / 3 Nisan 1715).

84

K S 48 / 130-4 (7 evval 1130 / 3 Eylül 1718).

85

(26)

kal b ile formüle edilmi tir. Örne in Mahmiye- i Konya da Hac Emir Mahallesi

sakinlerinden i bu râfi û l kitap barahim bin Ahmed nâm kimesne meclis-i er-î hat r laz mü t- tevkîrde es-SeyyidMahmud Çelebi ibn-i es-SeyyidÖmer mahzar nda üzerine dava ve takrir-i kelam edüp...86örne inde görüldü ü gibi, burada Hac Emir Mahallesinde

ya ayan brahim bin Ahmed es-SeyyidMahmud Çelebi ibn-i es-SeyyidÖmer den ikayetçi olarak dava açm t r. Bu durum mahkemeye intikal etmi davalarda görülür. Buradan da anla l yor ki, ki iler bireysel olarak dava açma hakk na sahipti.

Mahkemeye intikal eden davalar n bir di er ekli de suçüstü durumlar d r. Bu tür davalar daha çok ahlakî konular içermektedir. Özellikle de fuhu ve zina davalar n , suçüstünü gerçekle tirenler resmi görevliler olabildi i gibi ya da hiçbir resmi görevi olmayan ki iler taraf ndan da yap labilirdi. Burada mahallelinin belirtti i olumsuz görü . suçun i lendi ine bir kan t say lmakta ve baz hallerde ise mahalle halk olaya ahit

olmaktad r87. Örne in Mahmiye- i Konya da Hac Cemal Mahallesi sakinlerinden Halil

bin Abbas nâm kimesne meclis- i er î hatîr- lâzimü t-tevkîrde Mahalle-i mezbûre sâkinlerinden Hasan bin Ömer nâm kimesne üzerine dava ve takrir-i kelam idüp tarih-i kitabdan dört gün mukaddem mezbûr Hasan gece ile mahalle-i mezbûrede vâki menzilinde zevcem Ay e bint-i Murad sakine oldu u menzilde bir yerde cem olduklar n mahalle-i mezbure ahâlileri görüp mezbûr âhz ve meclis-i er eylemi lerdir mezbûr Hasan dan g bbes- su âl ve akibül inkar müdde a mezbûrdan müdde as n mübeyyine-i beyyine talep olundukta udûl- ahrâr- ricâl-i müsliminden el-Hâc Süleyman bin Hac Ömer ve Molla brahim bin Halil ve Hasan bin Sefer ve Abdullah bin Hac Ömer nam kimesneler li-eceli - ehâde meclis-i er î haz rûn olup eser-ül isti had fî l- hakiki tarih-i kitaptan dört gün mukaddem gece ile mezbûr Hasan müdde i mezbûr Halil in mahalle-i mezburede vaki zevcesi Ay e bint-i Murad nam Hatun sâkine oldu u menzilde bir yerde görüp mezbûr Hasan ahz edüp meclis-i er î ihzar eyledik biz bu hususa bu minval üzere ahidleriz ve ehadet dahi ideriz deyu her biri eday ehadet er î eylediklerinde ...88 eklinde ifadesini bulan bu davada mahalleli aktif bir rol oynayarak daval lar aleyhine ahitlik yapm ve gayr- me ru bir ili kinin mahallelerinde ya an lmas onlar için önemli bir rahats zl k ve sorun olmu tur.

86

K S 46 / 81-3 (6 Rebi ü l-âhir 1125 / 2 May s 1713).

87

Abac , s.102.

88

(27)

2- Mahkemeye Haber Verme

Mahkemeye intikal eden olaylar n bir di er yans mas ise mahkemeye haber vermedir. Olay ile ilgili olan ki i ya da ki iler mahkemeye haber verirlerdi. Öncelikli amaç burada olay n ayd nlanmas ndan çok ileride olu abilecek tazminat davalar n n önüne

geçebilmekti. Bu durum o dönemki Osmanl idarî anlay n bir sonucunda ortaya ç km

bir durumdur. Çünkü herhangi bir yerde olay ya and nda örne in yaralama, darp,

cinayet, ölüm ve benzeri durumlarda olay n cereyan etti i yerdeki ki i ya da mahalleliler sorumlu tutuluyordu. Bu tür olaylara sicil kay tlar nda birçok yerde rastlan l r. Örne in

Mahmiye-i Konya zeylinde Üçyolba nâm mevzi de vâki ba ât ashâb ndan Mehmed bin Mahmud nâm kimesne meclis-i er î erife vacibü t- te rife gelüp tâkrîr-i kelâm ve ta bir-i ani l- merâm idüp mevzi-i mezkûrda vâki hala ahar diyarda olan Musli bin Abdullah nâm kimesnenin ba nda Ay e bint-i Abdülkerim nâm hatun bi emri llahi teâla Armut a ac ndan dü üp fevt olmu tur canib-i erden üzerine var lup ke f ve tâhrir olunmas matlubumdur didikte savb- erden Mevlana Hasan Efendi ibn-i el-Hâc brahim irsâl olunup ol dahi hâlâ Eyâle-ti Karaman mütesellimi olan fahru l akran (....) a a taraf ndan hususu mezbure müba rt ta yîn olunan Solak Mehmed Bey vesair zeyl-i kitabda muharrerü l-esâmî olan müsliîin ile mevzi -i mezbûrda zikr olunan ba a varup ba içinde armut a ac dibinde mezkûr Ay e yi meyyiten bulup ba de l-ke f a za ve cevârhine nazar olundukda yüzünün sa taraf nda ve sol elinde kara bere olup sair a zas na asla eser-i cerahat ve alamet-i katl olmad n muâyene ve mü âhade ittiklerinden sonra mezbûre Ay e tarih-i kitabdan bir gün mukaddem Armud a ac na ç k p a ac n buda k r lup dü üp fevt olmu dur bu hususda kimesnenin sun ve teaddisi olmama la bizim dahi bu husus içün bir ferd ile da va niza m z yoktur didikde...89. eklinde ifade edilen hüccette bir kaza

sonucu a açtan dü erek ölen Ay e nin ölüm ke finin yap lmas için mahkemeye haber verilmi tir. Mahkeme de bir görevliyle (Solak Mehmed Bey) durumu inceletmi ve olay n bir kaza neticesinde oldu una karar verilmi tir. Ayr ca kimseden davac olunmayaca na

dair husus içün bir ferd ile da va niza m z yoktur eklinde not dü ülmü tür. Yine bir bu

duruma benzer ba ka bir olayda ise Konya Sar Yakup Mahallesi nde Mehmed bin lyas kendisini b çakla yaralayan Ahmed, Mustafa, Molla Abdi, Osman dan ikâyetçi olmu ,

89

(28)

ancak mahalle-i mezbûr ahalisinden dava ve nizam yoktur 90diyerek mahalleliyi sorumluluktan kurtarm t r.

3- Soru turma

ikâyet veya suç ihbar n n mahkemeye veya güvenlik görevlilerine ula mas yla cezâ muhakemesinin yürüyü ü ba lard . Haz rl k soru turmas olarak da adland r lan bu safhada davac delillerini mahkemeye sunar ve mahkeme bunlar kayda geçirilirdi. Burada mahkeme davan n konusuna göre gerekli tedbirleri almakla görevleydi. Yine suç ihbar nda bulunan ve zanl lar kad n n önüne getiren suba na önemli görevler dü mekteydi. Bir olay n soru turulabilmesi için öncelikle konu hakk nda dava aç lmas gerekiyordu. Soru turma yap labilmesi için mahkeme bir bilirki iyi görevlendirirdi. Bu ki iler genellikle resmî görevli olan ki iler özellikle de nâip taraf ndan yap lmaktayd ve yap lan tahkikat

sicil defterlerine aktar larak tescil edilmekteydi91. Konya sicillerinde yer alan bir çok belge

bu tür soru turmalar n hüccetleridir. Özellikle ölüm ke fi, adam öldürme ve yaralama davalar gibi davalarda soru turma yap lmas na dikkat edilirdi. Mahkeme taraf ndan gönderilen Resmî görevli mutlaka olay yerine gidip soru turma yapard . Örne in Konya ya tâbi Sudurhemi Nahiyesine ba l Hat p Karyesinde Mehmed bin Süleyman mahkemeye ba vurarak Ahmed bin sa n n e i Fatma bint-i Halil Be e nin ölümünün ke f ve tahrir edilmesini talep etmi tir. Bunun üzerine mahkeme fahrü l-akran Hasan A a taraf ndan

husûs-i atiyü l-beyâna mübâ ir ta yin olunan Ahmed A a y görevlendirmi ve yap lan

incelemede ölen ki inin bo az ndaki ve yüzündeki yaralar sonucu öldü ünü rapor

etmi tir92. Soru turma örnekleri sadece ki ilerin tek ba lar na açt klar davalarda

olmayabilirdi Bunun d nda Allah hakk olarak adland r lan herhangi bir suç i lendi inde

kamu olarak o çevrede bulunan herkes olaydan sorumlu tutuldu undan mahallenin dikkatli

olmas gerekirdi. Yani Allah haklar n n ihlal edildi i suçlarda ki ilerin ya suçu önleme

zorunlulu u ya da suçu ihbar etme mecburiyeti vard . Örnek bir olay u ekilde

geçmektedir. Konya Dolapucu Mahallesi sakinleri Molla Ömer, Molla Halil, Veli Dede, el-Hac Ebubekir, Ahmed ve el-Hâc Mehmed mahkemeye ba vurarak Emine bint-i smail ile Abdülkadir Be e yi dava etmi lerdir. Sebep olarak da gayr- me ru ili ki sonucunda

Emine nin hâmile kalmas n göstermi lerdir93. Burada dikkat çeken husus mahallelinin bu

durumdan ortak ikâyetçi olmas d r. Çünkü i lendi i iddia edilen suç Allah haklar n ihlal 90 K S 43 / 189-3 (20 Zilkade 1119/ 12 ubat 1718). 91 Akman, s.112-113. 92 K S 40 / 83-1 (29 Ramazan 1114/ 16 ubat 1703). 93 K S 48 / 160-2 (15 Zilhicce 1130/ 8 Kas m 1718).

(29)

eden fuhu suçudur. Onun için bu suç ihbar edilerek, mahkemeden soru turma yap lmas istenmi tir. Kaza olaylar nda da ki iler sorumluluktan kurtulmak için mahkemeden soru turma iste inde bulunmu lard r.

Mahkemeye intikal eden yukar daki davalarda devlet bir resmî görevliyi olay n soru turulup incelenmesi için görevlendirmi tir. Buradan da mahkemenin davadan önce bir haz rl k yaparak do abilecek sorunlar hakk nda olaya hakim olmaya çal t anla lmaktad r. Ki iler ya da mahalle aç s ndan daha sonra geli ebilecek olumsuz durumlardan etkilenmemek için mahkemeye ba vurarak durum tespiti yapt rarak, olaya resmiyet kazand r p, tescil ettirmeyi ihmal etmemi lerdir. Özellikle de ahlakî ve ölüm ke fi olaylar nda bu durum çok s k uygulanm t r.

4- Suçlaman n Kabul Edilmesi

Bütün haz rl klar tamamland ktan ve soru turma yap ld ktan sonra ki ilerin mahkemedeki süreci ba lard . Bu durumda zanl davay ya kabul eder ya da red ederdi.

Mahkeme sürecinin hiç üphesiz en önemli k s mlar ndan biri suçlaman n kabul

edilmesidir. Bu duruma itiraf da denir. Suçlaman n kabul edilmesi ile ilgili olarak örne in Konya Zincirlikuyu Mahallesinden Emine binti el-Hâc Ahmed damad Mahmud bin Mustafa e i ile kavga etmi kay n validesi Emine bar t rmak için araya girmi , ancak bu s rada damad onu odunla darp etmi sol elini ba parma n yaralam t r. Bunun üzerine davac olan Emine nin iddias na kar n damad Mahmud emine k z ile ma an beni darp

itmeleriyle ben dahi merkume Emine ye odunla bir iki darp eyledim ve yeddimde b çak olma la mücadele iderken b çak parma na musâdif olup cerh eyledi deyu ikrâr ve itiraf itme in... 94. Diyerek suçlamay kabul etmi tir.

5- Suçlaman n Reddedilmesi

Mahkemeye intikal eden davalar neticesinde dava açan taraf bir iddiayla do al olarak mahkemeye gelmekteydi. Bu durumu ispatlamas onun sorumlulu undayd . E er bir olay ispatlanamay p ikâyette bulunulan ki i suçlamay redderse dava dü erdi. Mahkemeye intikal eden bir çok adlî olay n dava a amas nda, suçlaman n reddedildi i görülür. Örne in bu durum sicillerde Fi l-asl medine-i Tokat sâkinlerinden olup mahmiye-i Konya kazas

nevâhisinden Çumra nâm karyede ticaret vechi üzere sâkin olan Mehmed bin Mehmed nâm kimesne meclis-i er-î hatîr- lâz mü t-tevkîrde karye-i mezbûre sükkân ndan i bu râfi

94

(30)

kitâb Süleyman Be e bin Mahmud ve Hüseyin bin Abdullah nâm kimesneler mahzarlar nda üzerine dava ve takrîr-i kelâm edip târih-i kitabtan üç gün mukaddem karye-i mezbûrada sâkin oldu um odam içinde tüfengim zâyi olmu du merkûmân Süleyman Be e ve Hüseyi ne su âl olunup takrîrleri tahrir ve mûcib-i er îsi icrâ olunmas matlubumdur dedikde g bbe s-su âl ve akîbü l-inkâr müdde i-yi mezbûrdan müddeâs n mübeyyine beyyine talep olundukta ityân- beyyineden izhâr- acz edip merkûman Süleyman Be e ve Hüseyin yemin virmemekle... .95 eklinde tescil edilmi tir. Burada h rs zl k isnad yla dava aç lm , ancak bu durumu san klar suçlamay reddetmi lerdir. Bu durum g bbe s-su âl ve akîbü l-inkâr kal b yla formüle edilmi tir.

D- DEL LLER

Delil ya da slâm hukukundaki ad yla beyyine maddî problemin çözümünde muhakemenin taraflar aç s ndan belirsizlikleri ve üpheleri ortadan kald rarak maddî gerçe i aç kça ortaya koyacak olan ispat vas talar n n tümüdür. Yarg lama hukukunda deliller kesin delil ve takdirî delil olmak üzere ikiye ayr l r. Kesin delil kad y ba layan, ona takdir hakk vermeyen delildir. Kesin delile kânûnî delil de denir. krar, yemin gibi

deliller bu türdendir96. Beyyine slâm hukukunda ahitli i ifade etmekten çok ispat

araçlar n n tümünü kapsayan bir içeri e sahiptir. slâm cezâ yarg lama hukukunda kânûnî delil sitemi geçerlidir97.

1- krar

slâm ve Osmanl cezâ hukukunda san k beyan ve ikrar önemli bir yer tutar.

Savunma san n ifadesi nda ekillenir. Günümüz hukukunda oldu u gibi dava sahibi

kar taraf davay ret ederse dava sahibi iddias n ispatlamak zorundad r. Ancak burada ikrar n geçerli olabilmesi için baz artlar n olu mas gerekmektedir. Suçunu itiraf eden san k ak ll ve bali olmal d r. Ayn zamanda ki inin cezâ ehliyetine sahip olabilmesi içinde yine bu artlar ta mak zorundad r. Ayr ca san k suçunu özgür iradesi ile itiraf etmelidir. Suçunu ikrar eden san k üzerinde her türlü bask , i kence ve kötü muamele ikrar n geçerlili ini bozar98. Bu duruma Konya sicillerinde de rastlan lmaktad r. Örne in Konya ya tâbi Eskil Kazas sakinlerinden brahim bin Hüseyin, Süleyman bin sa y kendisine darp etti i için ikâyetçi olmu tur. Bunun üzerine Süleyman müdde-i merkum

95

K S 46 / 74-1 (29 Rebi u l-evvel 1125 / 25 Nisan 1713).

96

Akman, s. 63.

97

Ali Bardako lu, Beyyine , D A, C. VI, s. 97.

98

(31)

es-Seyyid brahim i darp eyledi ini ikrar ve itiraf ....99 Ederek suçunu kabul etmi tir. Yine benzeri bir davada Katranc taifesinden Mehmed bin Ebubekir ve Mustafa bin Ömer ve di er Mustafa ibn-i Ebubekir ve Hüseyin bin aban adl ki iler, Kara Kurt Mahallesinden Ahmed Be e bin Mehmed ve Aksinle Mahallesi nden brahim Be e bin Recep ad ndaki ki ilere eziyet ve darp etmi ler ve muhâkeme sonucunda bu suçlar n ikrar ve itiraf

etmi lerdir.100 Bu davalarda da görüldü ü gibi ikâyet edilen ki iler suçlar n bizzat

kendileri itiraf ederek suçu kabul etmi lerdir. Bunun gibi örnekleri Konya sicillerinde bir çok davada görmek mümkündür. Bu davalarda itiraf n aç k ve sarih olmas na, itirafta suçun nas l i lendi i hiçbir üpheye yer b rakmayacak ekilde ifade edilmesine ve itiraf n

mahkemede duru ma esnas nda yap lm olmas na dikkat edilmesi gerekirdi. Ayr ca

itiraf n delillerle uyum içinde olmas ve Kad n n itiraf n samimiyetine ikna olmas di er artlardand .101

2- ahitler

ahitlik eski ça lardan günümüze kadar mahkemelerde, önemli bir ispat arac olarak kullan la gelmi tir. yer alm t r. Osmanl mahkemesinde de ahitli in önemli bir yerivard . Birçok dava mahkemede ahitlerin yard m yla çözümlenmi tir. Tabii ki burada ahitlik sadece bir olaya tan kl k etmekten ibaret de ildi. ahitlik ayn zamanda mahkemenin ihtiyac oldu unda, herhangi bir ki inin toplumdaki yerinin ve ahlakî yap s n n belirlenmesinde de önemli bir yer tutuyordu. Günümüz cezâ yarg lamas nda ahit duyu organlar yla elde etti i gözlemlerini hakim huzurunda aç klayan ki i veya ki iler tan mlan r. Cezâ muhakemesinde ahit, suç eylemine ve faile ili kin görüp bildiklerini mahkemeye sözlü olarak anlatan ki idir. slâm cezâ muhakemesinde ise ahitlik davada taraf olmayan bir kimsenin dava konusu maddi problemin çözülmesi suretiyle gerçe in ortaya ç kmas ve isnad n sonuçlanmas için maddi problemle ilgili görmeye dayanan

bilgilerini mahkeme huzurunda aç klamas d r102.

Mahkemenin faaliyetleri aç s ndan temel dayanak noktas , mahkemeden yararlananlar n ahlakl olmas ve ahitli in dürüstçe yap lmas yd . Yani mahkemenin i i, hizmet ettikleri toplumun eylemlerine ve sözlerine dayan yordu. Ahlak ölçütlerine uygunluk ve bireyin ahlak yap s n n de erlendirilmesi mahkemenin çal malar n n özünü olu turuyordu. slâm hukuk gelene inin en çok önem verdi i konu, s radan ahitlerin

99

K S 43 / 129-3 ( 26 Recep 1119 / 1 Ocak 1708).

100

K S 46 / 115-2 ( 9 Cemâziyye l Evvel 1125/ 3 Haziran 1713).

101

Akman, s .81.

102

Şekil

Tablo 5:   Yumruklama Davalar n n Ya and  Yerler   Bedemeni
Tablo 6: Di  Ç karma Davalar n n Ya and  Yerler ve Sonuçlar
Tablo 8: K  39 a göre Mahkemeye  ntikal Etmi   Adlî Olaylar  Darp   57/2 - 46/3 - 90/3 - 105/1 -164/2 -  Yaralama  61/1 -77/1 - 90/2   Gasp   64/1 - 101/1 - 132/1 - 181/3 -  189/2-  191/1   Haneye Tecavüz   103/1 - 139/2   Küfür ve Hakaret   40/1 - 65/1- 8
Tablo 11: K S 42 ye göre Mahkemeye  ntikal Etmi   Adlî Olaylar
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

dan  güvenilir,  çocuğun  bakım  ve  gözetimini  yapabilecek  biri  vasî  olarak 

Muhammed ve Dört Halife dönemlerinden sonra iktidarı ele geçiren Emeviler döneminde (661-750) Cahiliye devri geleneklerine yeniden sıcak bakması; müneccimlik, falcılık ve

Yapılacak işlerin “bugün”, “yarın”, “yakında” ve “bir gün” kategorilerinden birine, uygulamanın üst kısmındaki yazı alanından eklenerek kayıt

Çal›flmam›zda cinsiyetler aras›nda, DEHB bileflik ve dikkat eksikli¤i alt tipleri aras›nda efl tan› oranlar›- n›n anlaml› farkl›l›k göstermedi¤i ve en

Kulla- n›lan ilaçlar›n a¤r›y› azaltmak, deformiteleri dolay›s›yla dizabilite- yi s›n›rland›rmak, altta yatan inflamatuvar süreci durdurmak gibi çok önemli

Anadolu'da eşkiyâ taʻkībine meʼmûr Hasan Paşa'ya ve Çorum kādîsına hüküm ki, El-Hâc Ömer arzuhâl edip bunun kazâ-i mezbûr sâkinlerinden Hüseyin nâm kimesne

Hacı Mikdad Mahallesi sâkinlerinden Çolak Kadızâde Mahmud Efendi ibn-i Hâfız Ahmed Efendi meclis-i şer’îde Pamukzâde Hüseyin Efendi ibn-i Mehmed Ağa

177 Medîne-i Rodoscuk‟da Câmi„-i Vusta mahallesi sâkinlerinden Hüseyin BeĢe ibn Mustafa nâm kimesne meclis-i Ģer„-i hatîr-i lâzimi‟t-tevkîrde iĢbu