• Sonuç bulunamadı

John Dewey'in eğitim görüşleri ve Türk eğitim sistemine etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "John Dewey'in eğitim görüşleri ve Türk eğitim sistemine etkileri"

Copied!
199
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

JOHN DEWEY’ĠN EĞĠTĠM GÖRÜġLERĠ VE TÜRK EĞĠTĠM SĠSTEMĠNE ETKĠLERĠ

Fatma Hürrem YILDIZ

DOKTORA TEZĠ

ORTAÖĞRETĠM SOSYAL ALANLAR EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI FELSEFE GRUBU ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(4)

i

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 3 ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı: Fatma Hürrem

Soyadı: Yıldız

Bölümü: Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Bölümü / Felsefe Grubu Öğretmenliği Anabilim Dalı

Ġmza:

Teslim tarihi:

TEZĠN

Türkçe Adı: John Dewey‟in Eğitim GörüĢleri ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri.

Ġngilizce Adı: The Perspective of John Dewey about Education and Influences on Turkish Education System.

(5)

ii

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Fatma Hürrem Yıldız

(6)

iii

(7)

iv ÖNSÖZ

John Dewey, pragmatik eğitim anlayıĢı doğrultusunda eğitimin toplum için nasıl faydalı olacağı üzerinde yoğun bir biçimde çalıĢmıĢ; bu konuda önemli eserler vermiĢ bir düĢünür ve bilim adamıdır. Uzun bir ömür süren Dewey, ömrünü akademik ve entelektüel çalıĢmalara adamıĢ ve bu çalıĢmalarıyla dünya çapında ün kazanmıĢtır.

Dewey, felsefî sistemini pragmatizm üzerine inĢa etmiĢ; bu bağlamda ilerlemeci eğitim anlayıĢının temeline pragmatizmin temel kavramlarından olan deneyimi koymuĢ ve öğrencilerin deneyimlerinden hareket eden bu anlayıĢı demokratik bir toplum içinde olanaklı kılmıĢtır. Bu bakımdan pragmatizmi çıkıĢ noktası yapan Dewey, demokrasi ve onun getirdiği özgürlük anlayıĢını eğitime uyarlamıĢtır. Oldukça karmaĢık ve zor görünen pragmatizm, deneyim ve demokrasi zinciri Dewey‟in eğitim felsefesinde oldukça sistemli bir biçimde açıklanmaya çalıĢılmıĢtır.

Pragmatizmi eğitim ile oldukça baĢarılı bir biçimde iliĢkilendiren ve yaptığı uygulamalar ile bu iliĢkiyi somut bir biçimde ortaya koyan Dewey‟in eğitim görüĢlerinden, yalnızca Amerika BirleĢik Devletleri‟nin eğitim sistemi değil; aynı zamanda Çin, Meksika, Japonya ve Türkiye‟nin eğitim sistemleri de etkilenmiĢtir. Öyle ki, Mustafa Kemal Atatürk‟ün davetiyle 1924 yılında Türk eğitim sistemindeki sorunları incelemek ve bu sorunlara çözüm önerilerinde bulunmak amacıyla Türkiye‟ye gelen Dewey‟in yayınladığı rapor günümüz eğitim sistemine de ıĢık tutmaktadır.

ÇalıĢma, John Dewey‟in eğitim görüĢlerini inceleyerek, Türk eğitim sistemine iliĢkin yayımladığı raporda yer alan sorunlar ve bunlara iliĢkin çözüm önerileri üzerine eğilmiĢ ve bu önerilerin 1924 yılı sonrasında ne oranda uygulandığını açıklamaya çalıĢmıĢtır. Ayrıca Dewey‟in 1924 yılı Türkiyesi için saptadığı eğitim sorunlarının günümüzdeki eğitim

(8)

v

sorunlarıyla önemli ölçüde benzerlik göstermesi, çalıĢmanın Türk eğitim sisteminin günümüzdeki durumunun sorgulanmasını sağlayacağı düĢünülmektedir.

Bu çalıĢmanın hazırlanması sürecinde manevî desteği, eserleri ve görüĢleri ile katkılarını esirgemeyen, fikirleriyle her zaman yol gösteren tez danıĢmanım ve değerli hocam Sayın Prof. Dr. Ġbrahim ARSLANOĞLU‟na sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

Tez Ġzleme Komitemde bulunan değerli hocalarım Sayın Prof. Dr. Hayati BEġĠRLĠ, Sayın Doç. Dr. Ġbrahim KISAÇ‟a teĢekkür ederim ve vefat ettiği için aramızdan ayrılan merhum Doç. Dr. ġahin GÜRSOY hocamı da saygı ve rahmetle anarım.

Lisans, yüksek lisans ve doktora yaptığım dönem boyunca bilgilerinden yararlandığım, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen felsefe grubu öğretmenliği bilim dalı hocalarıma teĢekkür ederim.

Ayrıca beni bu günlere getiren sevgili annem Habibe SÜNNEY ve babam Osman SÜNNEY‟e, varlıklarından güç aldığım kardeĢlerim Ġbrahim SÜNNEY ve Çağrı SÜNNEY‟e, çalıĢma süreci boyunca beni çalıĢmaya güdüleyen eĢim Selçuk YILDIZ‟a teĢekkür ederim. Ayrıca kendisiyle ilgilenmem gereken zamanların çoğunu çalıĢarak geçirdiğim biricik kızım Bilge YILDIZ‟dan, zaman zaman onu ihmal ettiğim için, beni affetmesini dilerim.

Fatma Hürrem YILDIZ

(9)

vi

JOHN DEWEY’ĠN EĞĠTĠM GÖRÜġLERĠ VE TÜRK EĞĠTĠM

SĠSTEMĠNE ETKĠLERĠ

Doktora Tezi

Fatma Hürrem Yıldız

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Mayıs, 2014

ÖZ

John Dewey‟in eğitim görüĢleri ve Türk eğitim sistemine etkileri nelerdir? ana problemine yanıt arayan araĢtırma, John Dewey‟in pragmatik eğitim anlayıĢı içerisinde yer alan unsuları açıklamayı ve bu anlayıĢın Türk eğitim sistemine sağladığı katkıyı incelemeyi amaçlamıĢtır.

AraĢtırma ön bölüm, ana bölümler, ekler ve kaynakçadan oluĢmaktadır.

Birinci bölüm, araĢtırmanın “giriĢ” bölümüdür ve bu bölümde problem durumu, araĢtırmanın amacı, araĢtırmanın önemi, sınırlılıklar, tanımlar ve ilgili araĢtırmalar yer almaktadır.

Ġkinci bölüm, araĢtırmanın yöntem bölümüdür ve bu bölümde araĢtırmanın modeli ile veri toplama teknikleri yer almaktadır.

Üçüncü bölümde, “John Dewey‟in Pragmatizmi” ana baĢlığı altında Dewey‟in yaĢamını, etkilendiği entelektüel ve akademik çevreyi, eserlerini ve onu diğer pragmatist düĢünürlerden ayıran özelliklerine değinilmiĢtir.

Dördüncü bölümde, “John Dewey‟in Eğitim GörüĢleri” baĢlığı altında geleneksel eğitim anlayıĢının yanlıĢlarını ortaya koyan Dewey‟in bu anlayıĢa bir alternatif olarak geliĢtirdiği deneyim temelli ilerlemeci eğitim anlayıĢı incelenmiĢ ve demokratik eğitim görüĢleri açıklanmaya çalıĢılmıĢtır.

(10)

vii

BeĢinci bölümde, John Dewey‟in 1924 yılında Türk eğitim sisteminin sorunlarını tespit etmek ve bunlara çözüm önerileri getirmek amacıyla geldiği Türkiye seyahati ve incelemelerini ayrıntılı bir biçimde kaleme aldığı raporu incelenmiĢ; bu rapordaki hususlara iliĢkin yapılan değerlendirmelere yer verilmiĢ ve bu hususlar araĢtırmacı tarafından da yorumlanmıĢtır.

Altıncı bölümde ise araĢtırmada ulaĢılan sonuç ile araĢtırmacının Türk eğitim sistemindeki aksaklıklara iliĢkin çözüm önerileri yer almaktadır.

Bilim Kodu: 1109

Anahtar Kelimeler: Demokrasi, Aktivite, Eğitim, Pragmatizm, Deneyim.

Sayfa Adedi: 184

(11)

viii

THE PERSPECTIVE OF JOHN DEWEY ABOUT EDUCATION AND INFLUENCES ON TURKISH EDUCATION SYSTEM

(PhD Thesis)

Fatma Hürrem Yıldız GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES May, 2014

ABSTRACT

The current study which tried to figure out the main problem of “What are the basic views of John Dewey about education and the influences on Turkish education system?” aimed to explain elements of Dewey‟s the pragmatic education approach and the contribution it to Turkish education system.

The research includes the preface, main parts, additions, and the bibliography.

The first part is the introduction to the research and this part includes the problem, aim significance, limitedness, definitions of the research and the related researches.

The second part is consist of the methodoloyg of the research and this part includes the model of the research and the data gathering techniques.

The third part includes the main title of “The Pragmatism of John Dewey” . In this part, the research focused on Dewey‟s life and his intellectual development impressed by the academe, his works and his distinctive features from the other pragmatists.

The forth part includes the main title of “The Education Perspective of John Dewey”. The traditional education approaches versus experience-based progressivism were examined and tried to be explained his democratic ideas in this part.

The fifth part includes Dewey‟s journey to Turkey in 1924 on the purpose of determine the problems of Turkish education system and offer a solution to these problems were examined. Moreover, there are John Dewey‟s report and the evaluation of this report about

(12)

ix

the problems of Turkish education system and solution offers in this part. In addition, Dewey‟s report was interpret by author in this part.

The sixth part includes the conclusion of the research and the solution offers about the distruptions in Turkish education system currently.

Science Code: 1109

Key Words: Democracy, Activity, Education, Pragmatism, Experience Page Number: 184

(13)

x

ĠÇĠNDEKĠLER

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU ... i

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI... ii

JURĠ ONAY SAYFASI ... iii

ÖNSÖZ ... iv ÖZ ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... x 1.BÖLÜM ... 1 GĠRĠġ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 6 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 7 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 7 1.4. Sınırlılıklar ... 8 1.5. Kilit Kavramlar ... 8 1.6. Ġlgili AraĢtırmalar ... 8 2. BÖLÜM ... 12 2.1. AraĢtırmanın Modeli... 12

2.2. Veri Toplama Teknikleri ... 13

3. BÖLÜM ... 14

JOHN DEWEY‟ĠN PRAGMATĠZMĠ ... 14

(14)

xi

3.2. Pragmatizm... 23

3.3. John Dewey‟in Pragmatik Eğitim AnlayıĢı ve Pragmatik Eğitim Programı ... 30

4. BÖLÜM ... 48

JOHN DEWEY‟ĠN EĞĠTĠM GÖRÜġLERĠ ... 48

4.1. Bir Eğitim Felsefesi OluĢturma Ġhtiyacı ... 48

4.1.1. Chicago Okulu (Laboratuvar Okulu) ... 55

4.1.2. Geleneksel Eğitim AnlayıĢına Yönelik Tepki ve Ġlerlemeci Eğitim AnlayıĢı (Progressivism) ... 60

4.2. Demokratik Bir Toplum içinde Eğitimin Amacı... 74

4.3. Toplumsal Bir Kurum Olarak Okulun Ne‟liği ... 82

4.3.1. Öğretim Kademelerine ĠliĢkin Sorunlar ... 91

4.3.2. Deneyimin Özü ve Okullarda Deneyim Temelli Eğitime Duyulan Ġhtiyaç ... 102

4.3.3. Öğretimde Oyun ve ĠĢin Yeri ... 111

4.4. Eğitimde Demokrasi ... 116

4.5. Dewey‟in Ahlâk GörüĢleri ve Ahlâkî Eğitim AnlayıĢı ... 128

5. BÖLÜM ... 136

JOHN DEWEY‟ĠN TÜRK EĞĠTĠM SĠSTEMĠNE ETKĠLERĠ ... 136

5.1. John Dewey‟in Türk Eğitim Sistemine ĠliĢkin Yayımladığı Raporun Ġçeriği .... 136

5.2. John Dewey‟in Türk Eğitim Sistemine ĠliĢkin Raporunun Değerlendirilmesi .. 152

6. BÖLÜM ... 165

SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 165

6.1. Sonuç... 165

6.2. Öneriler ... 176

(15)
(16)

1

1.BÖLÜM

GĠRĠġ

A.B.D‟li filozof ve bilim adamı olan John Dewey, bir felsefe olarak pragmatizmi eğitime uygulayan önemli bir isimdir. “Bütün bilgiler fayda fikrinden doğar” savında bulunan pragmatizm, A.B.D‟de bilim, sanat, felsefe, politika, eğitim gibi birçok alana etki etmiĢ ve John Dewey‟le birlikte eğitime yönelik farklı bir kullanım alanı da edinmiĢtir.

John Dewey, Charles Sanders Peirce ve William James‟ten etkilendiği pragmatizm düĢüncesinde, Peirce ve James‟ten farklı olarak, pragmatizmi eğitim alanına uygulamıĢ ve bu yeni uygulama da “ilerlemecilik” adı altında anlam kazanmıĢtır. Fakat Dewey‟in, ilerlemeci eğitim anlayıĢının birtakım eksikliklerini ortaya koyarak, bu anlayıĢın içini deneyim ile doldurması, eğitim bilimlerinde “yeniden kurmacı” bir eğitim akımının oluĢmasına neden olmuĢtur. Dewey sisteminde pragmatizmin ilkeleriyle beslenen yeniden kurmacılık, bu yönüyle, günümüz modern eğitim anlayıĢına da temel teĢkil etmiĢtir. Bununla birlikte Dewey eğitim anlayıĢını, daha ziyade ilerlemeci eğitim anlayıĢı içerisinde değerlendirmiĢtir.

Dewey, ilerlemeci eğitim anlayıĢının/felsefesinin büyük çaplı tepkisine maruz kalan geleneksel eğitimin, ezbere dayalı ve öğretmeni merkeze alan anlayıĢına karĢı çıkmıĢ, buna binaen eğitimde yeniden yapılandırmanın gerekli olduğunu savunmuĢtur. Bunun yanı sıra Dewey, yalnızca geleneksel eğitimi eleĢtirmekle kalmamıĢ; aynı zamanda ilerlemeci eğitim felsefesinin de eksik yanlarını belirleyerek bunları tamamlamaya çalıĢmıĢtır. Sözgelimi, bu yeni eğitim felsefesinin içine deneyimi ekleyerek, eğitim bilimleri alanına önemli bir katkı

(17)

2

sağlamıĢtır. Çünkü Dewey‟e göre bir eğitim sistemi deneyim felsefesine yer verdiği ölçüde kullanıĢlı olacaktır.

1894 yılında Chicago Üniversitesi‟ne bağlı bir fakültede felsefe, psikoloji ve eğitim bölüm baĢkanlığı yapan Amerikan filozofu Dewey, deneyim felsefesine dayanan eğitim görüĢlerini, 1896‟da Chicago Üniversitesi‟nde kurduğu “Laboratuvar Okulu” ile hayata geçirmiĢ; bu okulu 1904 yılına kadar yönetmiĢ ve burada 4-14 yaĢ grubu çocuklara, oyun, araĢtırma ve kendini ifade etme gibi aktiviteleri içeren aktif öğrenme yöntemleri paralelinde eğitim vermiĢtir. Dewey‟in test edilmiĢ eğitim teorileri yönünde oluĢturulmuĢ bir deney okulu olan Laboratuvar Okulu‟nu kurması, uygulamalı eğitime önem verdiğinin bir göstergesi olarak, dünya genelinde ün yapmasını sağlamıĢtır (Arslanoğlu, 2012b, s. 87). Chicago Üniversitesi‟nde aldığı bu görev nedeniyle Dewey, oldukça büyük bir yükümlülük altına girmiĢ; burada, herhangi yeni kurulmuĢ bir üniversitenin gerektirdiği ölçüde, birtakım yeni düzenlemeler yapmıĢtır. Bu anlamda idari görevleri yeniden düzenleyen Dewey, tüm alanlardaki teknik düzensizlikleri de çözüme ulaĢtırmıĢtır. Kısacası Chicago Üniversitesi içerisinde felsefe, psikoloji ve eğitim bölüm baĢkanlığı görevini alarak, bir bakıma, buraya yeni bir bürokrasi anlayıĢı getiren Dewey, bu üniversitede oldukça önemli iĢleri baĢarmıĢtır (Martin, 2002, s.183).

Dewey, Chicago Üniversitesi‟nde görev yaptığı dönemde, burada yeni programlar oluĢturmuĢ ve bu hususta bir üniversite ilköğretim okulu programı yapmıĢtır. Bu program için dekanlık, müdürlük ve memurlar olmak üzere üç birimde öğretmen ve personel istihdamı sağlamıĢtır. Ayrıca bu kimseleri öğretim yapmaları için üniversiteye davet eden Dewey, onlarla toplantılar yapmıĢ ve okulları ziyaret ederek, kamu okullarının ilkeleri çerçevesinde danıĢmanlık görevini üstlenmiĢtir (Martin, 2002, s. 183-184). Böylece

Üniversite İlköğretim Okulu düĢüncesiyle Dewey, bireylerin, geleneksel eğitim anlayıĢında

olduğu gibi, geçmiĢte geliĢtirilmiĢ olan davranıĢ standartları ve kuralları çerçevesinde değil; bizzat öğrenme sürecine aktif biçimde katılarak öğrenen kimseler olduğunu göstermiĢ ve eğitimde bir çığır açmıĢtır.

Çok yönlü bir filozof ve bilim adamı olan Dewey, eğitim sisteminin öğrenci merkezli olmasını ısrarla vurgularken, dönemin bu yeni anlayıĢının içini demokrasi, özgürlük ve kültür kavramlarıyla doldurmuĢtur. Dolayısıyla Dewey‟in eğitim görüĢleri toplumsal içerikli bir görünüm kazanmıĢtır. Çünkü Dewey‟e göre eğitimin bireysel olduğu kadar toplumsal bir olgu olduğu da göz ardı edilmemelidir.

(18)

3

Bireyi toplumla bir bütün olarak gören Dewey felsefi sistemini toplumsal faydayı esas alan, fakat her bireyin kendine özgü niteliklerini ön plana çıkaran bir pragmatik anlayıĢ üzerine inĢa etmiĢtir. Ona göre bireyi merkeze alan fakat toplumsal refahı gözeten bir anlayıĢ, bir ülkenin geliĢmesi yönündeki en önemli dayanaktır. Dewey‟in bireyi toplumdan yalıtılmıĢ bir varlık olarak görmemesi, onun felsefi siteminde bütüncül bir yaklaĢımı benimsediğini göstermektedir.

Dewey‟in bütüncül anlayıĢı yalnızca birey ve toplum iliĢkisinde değil; aynı zamanda din ve ahlâk görüĢlerinde de kendisini göstermiĢtir. Onun din ve ahlâk anlayıĢı, tıpkı eğitim anlayıĢında olduğu gibi, geleneksel ve yaygın olan inancın ötesinde olmuĢ ve o, dini yalnızca doğaüstü güçlere bağlılık olarak gören dogmatik anlayıĢı eleĢtirmiĢ; ahlâka da gerçek olan ile ideal olanı birleĢtiren bir anlam yüklemiĢtir.

Nitekim dinin, “birleĢtirici bir ideale yürüme”yi ifade ettiğini belirten Dewey, dinin ayrımcı bir davranıĢ sergilememesi gerektiğini savunmuĢtur. Ona göre din, muhafazakâr kimselerin savunduğunun aksine, ilerlemeye açık bir alanı ifade etmelidir. Aksi takdirde din dogmatik bir tutum sergileyerek toplumsal değiĢme ve geliĢmenin önünde büyük bir engel olur (Arslanoğlu, 2012b, s. 89).

Liberalizm görüĢleri ile de dünya çapında ün kazanan Dewey, liberalizmin içini demokrasinin unsurlarıyla doldurmuĢ; literatürde yalnızca birey ve bireyselcilik üzerinden hareket eden bir akım olan liberalizmi, toplumsal faydayı sağlayacak ilkeler çerçevesinde ele almıĢtır. Dewey, politik ve ekonomik bir kuram olan liberalizmi demokrasiyle sentezleyerek, liberal-demokratik bir eğitim anlayıĢı ortaya koymuĢ; bunun yanı sıra din ve ahlak görüĢlerini de liberal bir sentez içinde değerlendirmiĢtir.

Liberalizmin bireylere fayda sağlayacağını düĢündüğü ilkeleri eğitime de uygulamıĢ olan Dewey, liberalizmin iliĢkili olduğu bir sistem olan ve az sayıdaki zengin insanların, kendilerinden daha çok sayıda olan diğer insanları hegemonya altına almayı meĢru kılan kapitalizmi eleĢtirmiĢtir. Dewey‟e göre kapitalist ekonomi, çoğunluğun bireysel yetenekleri anlamayı, bireylerin istedikleri toplumsal ve politik değiĢimleri gerçekleĢtirmeyi zorlaĢtırır. Nitekim 20. yüzyılda faĢizm, nazizm, komünizm gibi ideolojilerin gerek toplum gerekse devlet düzeni üzerinde baskı kurduğunu ifade eden Dewey, bu ideolojileri kabul etmemiĢ ve toplumda bireylerin demokratik ve birbirleriyle dayanıĢma içine olmalarını sağlayacak olan felsefenin, deneycilik olduğunu savunmuĢtur.

(19)

4

Ona göre deneycilik, bir toplum ve eğitim felsefesi olarak, bireylerin demokratik bir toplumu oluĢturmalarına yardımcı olacaktır (Arslanoğlu, 2012b, s. 89).

Bu bakımdan Dewey‟in liberal demokrasisi toplumun her kurumuna uyarlanabilecek geniĢ bir perspektife sahiptir. Liberalizmin birey, özgürlük, serbestlik ilkeleri üzerinden ele aldığı demokrasi anlayıĢı ile Dewey, demokratik unsurların nasıl iĢleyeceğini yalnızca politikada değil, eğitim alanında da derinlemesine irdelemiĢtir. Ona göre demokratik bir toplum yapılanması, ancak, demokratik bir devletin varlığıyla meĢruiyetini korur ve demokratik bir devletin eğitim kurumları da, bu meĢruiyetin içeriğini aktaran; adil, eĢitlikçi ve özgürlüğe önem veren bireyler yetiĢtirmektedir. Dolayısıyla demokrasi bir hükümet biçiminden daha öte bir anlama sahiptir (Dewey, 1996, s. 96-97).

Demokrasinin bilinçli bir halkın var olmasını gerektirdiğini düĢünen Dewey, belli bir toprak parçası üzerinde birleĢen insanların, ancak halk olma bilincine eriĢmeleriyle “idealdeki demokrasi”nin “realitedeki demokrasi”yle bütünleĢeceğini savunur. Bu bağlamda diğer görüĢlerinde olduğu gibi bütüncül bir yaklaĢım sergiler ve gerek felsefede gerekse politikadaki düalist tavır alıĢları eleĢtirir (Dewey, 1996, s. 97).

Düalizme karĢı birlikli, bir baĢka ifadeyle bütüncül bir felsefe anlayıĢı geliĢtiren Dewey, bu düĢüncelerini eserlerinde açıkça ortaya koymuĢtur. Bu bağlamda eserleri dünya çapında tanınma olanağı bulmuĢ ve o, akademik kariyeri boyunca birçok ülkeyi gezmiĢ ve bu ülkelerin eğitim reformları yapmasına öncülük etmiĢtir. BaĢlangıçta Amerika BirleĢik Devletleri‟nin toplumsal yapısına uygun biçimde geliĢtirdiği düĢünceleri, zamanla dünya geneline yayılmıĢ, bir bilim adamı olarak ortaya koyduğu evrensel fikirleriyle, birçok ülkenin gerek politika gerekse eğitim alanına etki etmiĢtir.

Öyle ki, 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk‟ün davetiyle Türkiye‟ye gelen Dewey, Türk eğitim sistemini yeniden yapılandırma konusunda çeĢitli okulları inceleyip konferanslar vermiĢ ve bu doğrultuda bir rapor hazırlamıĢtır (Bal, 1991, s. 49). Buna dayanarak, Türk eğitim sisteminde önemli bir dönüm noktası olan 1933 Üniversite Reformu‟nun zeminini hazırlayan bilim adamlarından birinin de Dewey olduğu söylenebilir.

Dewey, yaparak-yaĢayarak öğrenme modeli ile, Türkiye‟de iĢ içinde eğitim anlayıĢını somutlaĢtıran önemli bir proje olan Köy Enstitüleri fikrinin ortaya çıkmasında da etkili olmuĢtur. Öyle ki “iĢ için, iĢ içinde eğitim” savını ortaya koyan Köy Enstitüleri modeli, oldukça kısa bir dönem içinde var olmuĢ olsa da, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti‟nin en önemli eğitim reformlarından biri olarak tarihe geçmiĢtir.

(20)

5

Özetle, John Dewey‟in eğitim görüĢlerini araĢtırmak, bu bağlamda kaleme aldığı eserlerini incelemek ve onun günümüz modern eğitim sitemini tanımlayan eğitim anlayıĢını tartıĢmak, Türk eğitim sistemi açısından yararlı olabilir. Çünkü 1924 yılında Türkiye‟yi ziyaret eden Dewey‟in ülkenin eğitim sistemine iliĢkin görüĢleri, günümüz eğitim anlayıĢına model olmuĢ; bunun yanı sıra eğitim sisteminin geliĢtirilmesi ile ilgili bugüne ıĢık tutan temel bir kaynak niteliği kazanmıĢtır. Dewey‟in 20. yüzyılda ortaya koyduğu Türk eğitim sistemine iliĢkin görüĢleri, o dönemde tespit ettiği eksiklikler ve bunlara bulduğu çözüm önerileri, eğitim sistemini bir parça ĢekillendirmiĢ olsa da, günümüzde var olan benzer eksiklikler üzerinde, tam anlamıyla, uygulanamamıĢtır. Onun eğitim görüĢlerinin içeriğini açıklamak, günümüzde uygulanan eğitim politikalarının eksik yanlarının bulunmasına ve bu eksiklikleri giderebilmek adına yeni politikalar geliĢtirilmesine yardımcı olabilir.

(21)

6 1.1. Problem Durumu

John Dewey‟in eğitim görüĢleri günümüzdeki çağdaĢ eğitim uygulamalarına önemli ölçüde ıĢık tutmaktadır. Öyle ki, günümüz Türkiyesinde hâlihazırdaki yapılandırmacı eğitim uygulamalarının teorik temellerini atmıĢ olan Dewey, bu yöndeki teorisini tutarlı ve sistemli bir eğitim felsefesi üzerine inĢa etmiĢtir. Onun, literatürde ilerlemeci eğitim felsefesi olarak adlandırılan bu anlayıĢı, eğitim-öğretim sürecinin merkezine öğrenciyi koyarak, geleneksel eğitimin öğretmen merkezli anlayıĢını bütünüyle değiĢtirmiĢtir. Bu yönüyle eğitim-öğretim süreci, öğrenciyi aktif kılarak, bilginin öğrencilerin deneyimleri aracılığıyla sürekli olarak yeniden inĢa edilmesine olanak vermiĢtir.

Günümüz çağdaĢ eğitim uygulamalarına temel teĢkil eden bu görüĢleriyle Dewey, özellikle Türkiye‟nin eğitim sistemi içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle araĢtırma, “John Dewey‟in eğitim görüĢleri ve Türk eğitim sistemine etkileri nelerdir?” ana problemi üzerinden Ģu alt problemlere cevap aramıĢtır:

1. John Dewey‟de pragmatizm ile eğitim iliĢkisi nasıl kurulmuĢtur?

2. John Dewey‟e göre bir eğitim felsefesi oluĢturmaya niçin ihtiyaç duyulmaktadır?

3. John Dewey geleneksel eğitim anlayıĢına niçin tepki gösterir? 4. John Dewey, ilerlemeci eğitim felsefesini nasıl biçimlendirmiĢtir?

5. John Dewey demokratik bir toplum içinde eğitim amacını nasıl tanımlar? 6. John Dewey‟e göre toplumsal bir kurum olarak okullarda verilen

eğitim-öğretim süreci nasıl olmalıdır?

7. John Dewey‟in eğitim-öğretim sürecinin temeline deneyimi koyması ne anlama gelir?

8. John Dewey‟e göre eğitim-öğretim sürecinde oyun ve iĢin yeri nedir?

9. John Dewey‟e göre demokratik okullarda ahlâki eğitim nasıl gerçekleĢebilir? 10. John Dewey, Türk eğitim sistemini nasıl etkilemiĢtir?

(22)

7 1.2. AraĢtırmanın Amacı

AraĢtırma, John Dewey‟in eğitim görüĢleri ile Türk eğitim sistemine yaptığı etkileri incelemeyi amaçlamıĢtır. Bu bağlamda Dewey‟in eğitim görüĢlerine temel teĢkil eden felsefi sistemini ana hatlarıyla ortaya koymaya çalıĢan araĢtırmada, Dewey‟in, yeniden yorumladığı pragmatizmi, eğitim anlayıĢı ile iliĢkili olarak derinlemesine incelemeye çalıĢılmıĢtır.

Prgmatizm-eğitim iliĢkisini oldukça somut dayanaklar üzerine inĢa eden Dewey‟in, ortaya koyduğu eğitim teorisinin, pratik yaĢamdaki uygulanabilirliğine de değinen araĢtırmada, bu iliĢki çerçevesinde Dewey‟in demokratik bir toplum içerisine yerleĢtirdiği, öğrenciyi ve onun deneyimlerini merkeze alan ilerlemeci eğitim anlayıĢı açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Bunun yanı sıra Dewey‟in demokratik bir okul ve sınıf ortamı içerisinde ahlâk eğitimine yer verilmesi gerektiğine iliĢkin düĢüncelerine de yer veren araĢtırma, bütün bu görüĢleri paralelinde, 1924 yılı itibariyle, Dewey‟in Türk eğitim sistemi hakkında yazdığı rapor doğrultusunda Türkiye‟nin eğitim sorunlarını incelemeyi de amaçlamıĢtır.

1.3. AraĢtırmanın Önemi

John Dewey, A.B.D.‟nin eğitim sistemini oldukça derinden etkilemiĢ bir filozof ve bilim adamıdır. Bununla birlikte Dewey, yalnızca A.B.D.‟nin eğitim sistemini değil, aynı zamanda Japonya, Çin, Meksika ve Türkiye gibi birçok ülkenin eğitim sistemini de etkilemiĢtir. Bu bağlamda Dewey‟in Türkiye‟nin eğitim sistemi için, bundan yaklaĢık bir yüzyıl önce öne sürdüğü görüĢleri ile bugünün eğitim anlayıĢına ıĢık tutması, özellikle eğitim görüĢlerinin derinlemesine incelenmesini gerektirmektedir.

AraĢtırma, bu yönüyle, Dewey‟in pragmatik bir felsefe anlayıĢı üzerine inĢa ettiği eğitim görüĢlerini ve Türk eğitim sistemine etkilerini incelemesi bakımından önem taĢımaktadır.

(23)

8 1.4. Sınırlılıklar

AraĢtırma, John Dewey‟in eğitim görüĢleri ve Türk eğitim sistemine etkilerini ele almaktadır. Konu ile ilgili olarak John Dewey‟in pragmatist felsefe dıĢındaki felsefe görüĢlerinin yanı sıra mantık, bilim, sanat, politika ve din alanlarına iliĢkin görüĢleri araĢtırma kapsamı dıĢındadır.

1.5. Kilit Kavramlar

Demokrasi, Aktivite, Eğitim, Pragmatizm, Deneyim.

1.6. Ġlgili AraĢtırmalar

AraĢtırma konusu olan “John Dewey‟in Eğitim GörüĢleri ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri” ile ilgili yapılmıĢ çalıĢmalar Ģunlardır:

1. Kemal Bakır‟a ait “John Dewey ve Demokratik Eğitim” adlı yüksek lisans tezi. Bu tez, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı‟nda, Doç. Dr. Nevzat Can danıĢmanlığında, 2007 yılında yapılmıĢtır.

Tez, belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır ve John Dewey‟in öğrenci merkezli yaklaĢımı, yaratıcı problem çözme ile yansıtıcı düĢünme kavramları üzerinden demokratik eğitim anlayıĢına ulaĢmayı amaçlamıĢtır.

Yazar bu teziyle; Dewey‟in pragmatik felsefe ıĢığında Ģekillendirdiği demokrasi ve demokratik eğitim kavramlarını, yalnızca politik bir alan içinde değerlendirmediği, politika da dahil olmak üzere birey ve toplum temelli bütün eylemlerde bireyi ve toplumu kuĢatan, ayrıca deneysel içerikli bir bilimsel yöntem dahilinde ortaya konan bir demokrasi düĢüncesinin nitelediği eğitim teorisi bağlamında ele aldığı sonucuna ulaĢmıĢtır.

(24)

9

Ayrıca yazar tezinin sonuç kısmında pragmatizm ve demokrasi düĢüncesinin Dewey‟i dünya çapında bir üne kavuĢturduğunu, özellikle pragmatizmin A.B.D.‟nin milli felsefesi haline geldiğini de vurgulamıĢtır.

2. Murat Öztürk‟e ait “John Dewey‟in Eğitim Felsefesi” adlı yüksek lisans tezi. Bu tez, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı‟nda, Doç. Dr. Faruk Akyol danıĢmanlığında, 2008 yılında yapılmıĢtır.

Tez, belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır ve John Dewey‟in felsefesini, eğitim düĢüncesini ve Türk eğitim sistemine yaptığı katkıları ele almayı; bunun yanı sıra Türkiye‟nin yeni eğitim sisteminin fikir babasının John Dewey olduğunu, bu bağlamda bu yeni sistemin felsefi temellerini ortaya koymayı amaçlamıĢtır.

Yazar bu teziyle Dewey‟in eğitim üzerine yaptığı tespitlere iliĢkin olarak kendisini herhangi bir izm ile sınırlamadığı, bunun yerine üzerinde durduğu düĢüncenin ihtiyaçlarının neler olduğunu belirleyerek eğitim konusunda yalın ve net tespitlerde bulunduğu; Dewey‟in Atatürk‟ün davetiyle 1924 yılında Türkiye‟ye gelerek Türk eğitim sistemine iliĢkin bir rapor hazırladığı ve bu raporun köy enstitüleri gibi bir projenin ortaya çıkmasında önemli etkisi olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır.

Ayrıca yazar yeni sistemde dersin nasıl iĢlenmesi gerektiği üzerine bilgiler sunulduğunu; fakat niçin öyle iĢlenmesi gerektiği üzerine derinlemesine tartıĢılmadığı; bu bağlamda Dewey‟in Türkiye‟de öneminin yeterince kavranamadığı sonucuna da ulaĢmıĢtır.

3. Mustafa Karadeniz‟e ait “John Dewey‟in Demokrasi DüĢüncesinin Felsefi Temelleri” adlı yüksek lisans tezi. Bu tez, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Felsefe Tarihi Bilim Dalı‟nda Prof. Dr. Ahmet Kamil Cihan danıĢmanlığında, 2012 yılında yapılmıĢtır.

Tez, belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır ve genel olarak John Dewey‟in pragmatik düĢüncesini ele almayı amaçlayan çaıĢma, özel olarak da Dewey‟in demokrasi düĢüncesinin felsefi temellerini ortaya koymayı amaçlamıĢtır.

(25)

10

Yazar bu teziyle Dewey‟in demokrasiye iliĢkin farklı açılımlar getirdiği, demokrasiyi gerek kendi bağlamı içerisinde gerekse diğer alanlarla iliĢkilendirerek ele aldığını ve bu yönüyle demokrasi kavramını farklı bir bakıĢ açısıyla yorumladığı sonucuna ulaĢmıĢtır. Ayrıca yazar Dewey‟in demokrasi anlayıĢını paylaĢılan iyilerin değerlendirildiği akli ve deneysel toplumsal araĢtırmalarda karĢılıklı olarak uyarlanan olanaklar üzerine temellendiği sonucuna da ulaĢmıĢtır.

4. Filiz Fidan Özcan‟a ait “Durkheim ve Dewey‟in Ahlâk Eğitimine ĠliĢkin GörüĢlerinin KarĢılaĢtırılması” adlı yüksek lisans tezi. Bu tez, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Yüksek Lisans Programı‟nda Prof. Dr. Selahattin Turan danıĢmanlığında, 2012 yılında yapılmıĢtır.

Tez, belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır ve Durkheim ile Dewey‟in ahlâk anlayıĢlarını karĢılaĢtırarak, aralarındaki iliĢkiyi ortaya koymayı amaçlamıĢtır. Ayrıca bu tez iki düĢünürün yalnızca ahlâk ve ahlâk eğitimi konusundaki farklı düĢüncelerini değil; aynı zamanda benzer düĢüncelerini de ortaya koymayı amaçlamıĢ; bunun yanı sıra her iki düĢünürün ahlâk konusundaki yaklaĢımlarının karakterlerinin aydınlatılmıĢı da amaçlanmıĢtır.

Yazar bu teziyle Durkhem‟ın ahlâkın toplumsal gerçeklerinin toplum tarafından oluĢturulan ortak bir bilinç olduğunu düĢünmesi ve bu bilincin belirli bir bilincin ötesine geçtiğine inanması nedeniyle ahlâkın temel unsurlarını ayırt ettiği sonucuna varmıĢtır. Ayrıca Durkheim, toplumları endüstrileĢmemiĢ bir toplum yapısından endüstrileĢmiĢ bir toplum yapısına doğru geliĢtikleri ve ahlâkın gerçeklikle bağlantılı olduğunu düĢünerek ahlakın unsurlarının her zaman var olması gerektiğine inanmıĢtır.

Yazara göre Dewey, Durkheim‟dan farklı olarak ahlâk konusunda radikal değiĢimlerin yapılması gerektiğini öngörmüĢ, ahlâkın gerçeklik üzerine inĢa edilmesi gereken bir olgu olduğunu savunmuĢtur.

5. Nevim Üstün‟e ait “John Dewey‟in Demokrasi AnlayıĢı” adlı yüksek lisans tezi. Bu tez Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Genel

(26)

11

Kamu Hukuku Bilim Dalı‟nda Yrd. Doç. Dr. YaĢar SalihpaĢaoğlu danıĢmanlığında, 2013 yılında yapılmıĢtır.

Tez, belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır ve John Dewey‟in toplumsal, ekonomik, kültürel ve daha birçok açıdan demokrasiye bakıĢını ortaya koymayı amaçlamıĢtır.

Yazar bu teziyle demokrasinin eĢitlik, özgürlük ve kardeĢlik kavramları üzerine inĢa edilebileceği sonucuna ulaĢmıĢ, ayrıca demokrasinin ahlâk felsefesi alanıyla da oldukça yakından ilgili olduğunu belirtmiĢtir.

6. AyĢe Eroğlu‟na ait “John Dewey‟de Deneyim ve Sanat” adlı doktora tezi. Bu tez, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı‟nda Prof. Dr. H. Ömer Özden danıĢmanlığında, 2011 yılında yapılmıĢtır.

Tez, belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır. Yazar bu tezinde John Dewey‟in estetik düĢüncelerini incelemiĢ ve onun bir estetik kuramcı, sanatın ontolojisiyle ilgili felsefi düĢünce üreten bir filozof olarak değerlendirilmesi gerektiğini göstermeyi amaçlamıĢtır.

Yazar bu teziyle Dewey‟in sanatın toplum için yapılması gereken bir etkinlik olduğu, natüralist olmasının etkisiyle doğanın sanata katkıda bulunduğu, özellikle Yunan uygarlığının sanatın geliĢimi konusunda ileride olduğunu, sanatın tarih, dine ve hermeneutik ile de iliĢkisi olduğunu düĢündüğü sonucuna varmıĢtır.

“John Dewey‟in Eğitim GörüĢleri ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri” adlı çalıĢma ise yukarıda adı geçen çalıĢmalardan farklı olarak John Dewey‟in pragmatizmini daha geniĢ bir çerçeve içerisinde ele almıĢ; onun pragmatizminden hareket ederek eğitim bilimlerine yapmıĢ olduğu katkıları ortaya koymaya çalıĢmıĢtır.

(27)

12

2. BÖLÜM

2.1. AraĢtırmanın Modeli

AraĢtırma belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢmadır.

Belgelerden yararlanma tarihsel, edebi eser ve belgelerin çözümlenmesi anlamına gelir. Olayların Ģimdiki durumda gözlemlenmesinin yeterli olmaması, araĢtırma için sorulan sorulara Ģu andaki verilerle yeterli cevabın verilememesi, bunlara geçmiĢ zamandaki verilerin incelenmek suretiyle katılmasını gerektirir. Nitekim tarihsel yöntem bir yönüyle, araĢtırmacının “elindeki problemin çözümünü, geçmiĢ zaman içindeki olay, olgu ve bilgilerde araması, araĢtırmasını tamamen geçmiĢteki verilere dayandırması” anlamına gelirken; diğer yönüyle, hangi disiplin yahut bilim alanına iliĢkin olursa olsun, araĢtırmacının ele aldığı konunun bir geçmiĢinin bulunmasını ifade eder (Arslanoğlu, 2012a, s. 35-36).

Belgelerden yararlanma “belgenin dıĢ koĢullarının belirlenmesi”, “belgenin içeriğinin yorumlanması” ve “içerik çözümlemesi” olmak üzere üç iĢlem üzerinden gerçekleĢtirilir. Belgenin dıĢ koĢullarının belirlenmesi iĢleminde, belgenin nasıl bir ortamın ürünü olduğuna bakılır. Bir baĢka ifadeyle bu iĢlem, belgeyi, oluĢtuğu toplumun toplumsal, ekonomik ve politik yapısı içinde değerlendirir. Belgenin içeriğinin yorumlanması iĢleminde, belgenin hangi konuda yazıldığı ve hangi mesajları verdiği üzerinde durulur. Ġçerik çözümlemesi ise sayısal bir iĢlemi ifade eder. Burada, belgede hangi kavramların, hangi olayların ya da hangi tür değerlendirmelerin ne ölçüde yapıldığı önemlidir (Arslanoğlu, 2012a, s. 36).

Bu bağlamda araĢtırma, belgelerden yararlanma modelini, “belgenin içeriğinin yorumlanması” iĢlemi üzerinden gerçekleĢtirmiĢtir.

(28)

13 2.2. Veri Toplama Teknikleri

Belgelerden yararlanmaya dayalı kuramsal bir çalıĢma olması nedeniyle, araĢtırmada, John Dewey‟in kaleme aldığı, eğitim görüĢleri ve Türk eğitim sistemine etkileri ile ilgili birincil kaynaklar incelenmiĢtir. Bunun yanı sıra John Dewey hakkında yazılmıĢ ve araĢtırma konusu ile ilgili ikincil kaynaklara (kitap, makale…vs.) da bakılmıĢtır. AraĢtırmada veri olarak bu birincil ve ikincil kaynaklar kullanılmıĢtır.

Ayrıca araĢtırmada yer verilecek olan John Dewey‟in Türk eğitim sistemini yeniden yapılandırmak için hazırladığı rapor/raporlar da araĢtırmanın verilerini oluĢturmuĢtur.

(29)

14

3. BÖLÜM

JOHN DEWEY’ĠN PRAGMATĠZMĠ

3.1. John Dewey’in YaĢamı, Eserleri ve Etkilendiği DüĢünceler

Çok yönlü bir bilim adamı olan John Dewey, özellikle eğitim görüĢleriyle, yalnızca içinde yetiĢtiği Amerikan toplumunu değil; aynı zamanda Çin, Japonya, Meksika, Türkiye gibi birçok ülkenin eğitim sistemini etkilemiĢ yenilikçi bir düĢünürdür.

20 Ekim 1859‟da A.B.D.‟nin Vermont eyaletinin Burlington kentinde, Archibald Sprague Dewey ile Lucina Artemisia Rich Dewey çiftinin çocukları olarak dünyaya gelen John Dewey adını, bir ev kazası sonucu ölen ağabeyinden almıĢtır. Ağabeyi ile aynı adı taĢıması onu zaman zaman büyük yükümlülükler altına girmeye zorlamıĢtır. Anne ve babasının, Dewey‟e kendisi, ebeveynleri ve ölen ağabeyi için ayrı ayrı sorumluluklar yüklemeleri Dewey‟i oldukça zorlamıĢ; annesinin onu ölen oğlunun yerine koyarak, diğer çocuklarına oranla, ona çok daha fazla düĢkün olması Dewey‟i hayli yormuĢtur. Fakat karakter yapısı itibariyle Dewey‟in olumlu bir insan olması ve çok kırılgan olmaması, bu yük altında ezilmemesini sağlamıĢ; hatta bu yükümlülük ona, ileriki yaĢamında kendisini Amerikan halkına adaması, onları tüm dünya genelinde temsil etmesi yolunu açmıĢtır (Martin, 2002: 5-7).

O hâlde Dewey‟in güçlü kiĢiliğinin, onu zorluklar karĢısında yılmak yerine zorluklarla mücadele etmeye ittiği söylenebilir. Nitekim Dewey, yaĢamı boyunca iĢlevini yitirmiĢ geleneksel yapılara karĢı çıkmıĢ, bu karĢı çıkıĢını da kendi sistemi içerisinde gerekçelendirerek, toplumsal kurumlarda, köhnemiĢ, eski alıĢkanlıkların yıkılması ve yerine toplumsal faydaya hizmet edecek alıĢkanlıkların yerleĢtirilmesi için yoğun bir mücadele vermiĢtir.

(30)

15

Güçlü kiĢiliği sayesinde baĢarılı bir öğrenim yaĢamı süren Dewey, ilk ve ortaöğrenimini Burlington‟da tamamlamıĢ; yükseköğrenim gördüğü Vermont Üniversitesi‟nden 1879 yılında mezun olmuĢtur. Dewey, 1884 yılında John Hopkins Üniversitesi‟nden doktora derecesini almıĢ; akademik kariyerine 1889-1894 yılları arasında Michigan Üniversitesi‟nde devam etmiĢtir. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra kısa süre devlet okullarında öğretmenlik yapmıĢ; 1894 yılında ise eğitim araĢtırma ve çalıĢmalarının yapıldığı ve uluslararası açıdan oldukça önemli bir üniversite olan Chicago Üniversitesi‟ne bağlı bir fakültede eğitim, psikoloji ve felsefe bölüm baĢkanlığı yapmıĢtır. 1904-1930 yılları arasında ise Colombia Üniversitesi‟nde görev yapan Dewey, bu dönemde filozof, sosyal ve politik teorisyen olarak dünyayı gezmiĢ ve 2 Haziran 1952 tarihinde New York‟ta yaĢamını yitirmiĢtir (Kaymakçı, 2008, s. v; Shook, 2003, s. 109).

Uzun bir ömür sürmüĢ olan Dewey, ömrü boyunca çok önemli çalıĢmalara imza atmıĢtır. Bu çalıĢmaları yapmasında bilinçli ve eğitimli bir ailede yetiĢmiĢ olmasının önemli bir etkisi vardır. Bunun yanı sıra Dewey‟in gerek ailesinde almıĢ olduğu eğitim, gerekse yükseköğrenim gördüğü dönemde ders aldığı ve fikirlerinden etklendiği akademisyenler, onun eğitsel ve politik duruĢunu belirlemiĢ; bu durum onun -daha sonra fikirlerini büyük oranda değiĢtirmiĢ olsa da- felsefesini sağlam temeller üzerine inĢa etmesini sağlamıĢtır. Dewey‟in felsefî sistemini oluĢturmasına etki eden önemli bir unsur olan ailesi, Protestan geleneğe oldukça bağlı kongregasyonalist kilisenin üyesidir. Kongregasyonalizm, “her cemaati bağımsız sayan kilise idare sistemi”ni ifade eden bir kilise yönetim Ģeklidir. Bu kilise kendini “müstakil kilise” olarak adlandırır ve Hz. Ġsa‟yı doğrudan temsil eden yerel toplulukların özerkliğine, bağımsızlığına ve ona inananların bir araya gelmesiyle oluĢan kardeĢliğin liderliğine inanan bir akımdır (Erdem, 2009, s. 27-28). John Dewey de bu camia içinde dinî fikirlerini oluĢturmuĢtur.

Dewey‟in babası Archibald Sprague Dewey, Burlington‟un Ġlk Kilise Cemaatinin üyesidir ve kendisini bu cemaatin idarî iĢlerine adamıĢtır. 1849 yılında buranın malî iĢler müdürlüğünü yapmıĢ; 1852 yılında bu cemaatin baĢkanı olmuĢ ve bütçeyi oldukça anlaĢılabilir, açık bir hâle getirmiĢtir. Baba Dewey görev bilincine sahip bir kimsedir. Nitekim baba Dewey‟in bulunduğu dönem boyunca, bu cemaatin birtakım hizipleĢme ve tartıĢmaları yaĢamadığı bilinmektedir (Martin, 2002, s. 19-20).

Anne Lucina Dewey‟in Shoreram‟da büyüdüğü yıllarda ise Kongregasyonal Kilise, Trinitaryen ve Ünitaryen cephelerdeki bölünme ile çok büyük bir dönüĢüme uğramıĢtır. 19.

(31)

16

yüzyılın ilk yarısında Yeni Ġngiltere genelinde büyüyen liberal yaklaĢım ile Kutsal Yale Okulu‟nun temsil ettiği tutuculuk arasında temel bir çatıĢma vardır. Bu çatıĢmanın içinde Lucina Dewey‟in babası Hıristiyanlığı liberal bir gelenek içinde tekrar gözden geçiren Protestan kilisesi içinde aktif rol almıĢ; Lucina Dewey de kilisenin sosyal çalıĢmalarına katılarak Protestanlığın yayılmasına yardımcı olmuĢtur (Martin, 2002, s. 20).

Annesinin etkilendiği dinsel hareketlerin, daha sonra Dewey üzerinde de yoğun bir etkisi olmuĢtur. Çünkü anne Dewey, çocuklarınının iyi birer Protestan olmaları için yoğun bir çaba göstermiĢtir. Bu bağlamda Dewey, akademik ve entelektüel geliĢimin önemli bir kısmını Kongregasyonalist Protestan Cemaatinin içinde bulunduğu kilisenin aktif bir üyesi olarak geçirmiĢtir.

Dewey‟in felsefî sistemini oluĢturmasına etki eden bir diğer unsur ise, üniversite döneminde etkilendiği akademisyenlerdir. O, John Hopkins Üniversitesi‟nde Felsefe Bölümü hocalarından ve aynı zamanda pragmatizmin öncülerinden olan Charles Sanders Peirce‟den mantık dersleri almıĢ; fakat Peirce‟den ziyade bölümde tarih felsefesi dersleri veren George Slyvester Morris‟ten etkilenmiĢtir. Morris‟i mantıksal ve idealist metafiziği realist epistemolojiyle birleĢtirme amacı olan yeni Hegelci bir düĢünür olarak değerlendirmiĢ ve “Kant Psikolojisi” adlı doktora çalıĢmasını onunla tamamlamıĢtır (Eker, 2007, s. 67-68; Öztürk, 2008, s. 4). Kariyerinin baĢlangıcında Hegel‟i ve yeni Hegelci düĢünürlerden oldukça etkilenen Dewey, bu noktadaki en temel kriterini “Hegel‟in idealizmi” olarak belirlemiĢtir.

Bu bağlamda Dewey, kariyerine Hegelci bir idealist olarak baĢlamıĢ, fakat süreç içerisinde felsefesi, Hegel‟in mutlak idealizminden deneysel pragmatizme doğru evrilmiĢtir. Bu süreç içerisinde Dewey, evrimci biyoloji anlayıĢından da etkilenmiĢ ve felsefeye; doğa bilimlerinin ve sanatın temel tezlerini, sosyal ve kültürel kuramlarla ilgili görüĢleri açıklığa kavuĢturma ile insan yaĢamını ve toplumunu etkileyen inançları analiz etme görevini atfetmiĢtir. Bu bağlamda da, doğa ve bilen insan zihni arasında ayrım yapan geleneksel bilgi anlayıĢına karĢı çıkmıĢtır (Cevizci, 2000, s. 246).

Nitekim doğa ve bilen insan (bilen özne) zihni ayrımı, Platon‟un iki dünyalı metafizik anlayıĢı, Aristoteles‟in varlığı madde ve form gibi iki unsura dayandırması, Descartes‟ın “ben” ve dıĢ dünya ikiliği, hemen her pragmatist düĢünür tarafından yapılan eleĢtirilerin odağı olmuĢtur, denilebilir. Çünkü pragmatizme göre asıl gerçeklik bu türden ikiliklerle açıklanamaz. Pragmatizmde gerçeklik, statik değil dinamik bir görünüm arz eder. Bu

(32)

17

nedenle belli baĢlı mutlaklıklar söz konusu olamaz. Dolayısıyla pragmatist geleneğin önde gelen isimlerinden biri olan Dewey de bu ikiliklere karĢı çıkmıĢtır.

Bunun yanı sıra yeni Hegelci düĢüncenin organizma ile sezgileri bir bütün olarak gören gerçeklik algısı, gerçekliği tek bir organik yaĢam ya da zihin biçimde ifade etmesi; fakat aynı gerçekliğin çok fazla yaĢam ve zihinle deneyimlendiğini de göz ardı etmemesi ve dolayısıyla sonlu ile sonsuz arasında, ilahi olanla insan varlığı arasında bir bağ kurmuĢ olması, Dewey‟i etkileyen önemli unsurlardandır (Eker, 2007, s. 68).

Ayrıca Dewey, Hegel‟in Geist fikrini ve monist (tekçi) düĢüncesinin değiĢme ve geliĢmeye dayalı diyalektik tarih felsefesini evrimci bir yaklaĢımla ele alıp Kant‟ın transandantal (aĢkın) felsefesi ile sentezlemiĢtir. Bunun yanı sıra Ġngiliz empirist geleneği üzerine eğilerek, bu felsefe için de birtakım değiĢiklikler yapılmasını gerekli gören Dewey, bu gelenekten farklı bir deneysel anlayıĢ ortaya koymuĢtur. BaĢlangıçta Hegel‟den etkilenmiĢ olsa da, Hegel‟in geleneksel epistemolojik suje-obje iliĢkisini içeren düalizmini reddetmiĢ; insana, biyolojik bir evrimin ürünü, organik bir bütün olarak devamlı bir oluĢ hâlinde olan doğanın bir parçası olarak bakmıĢtır (Bakır, 2011, s. 14). Bu bağlamda Dewey‟in düĢünceleri, düalizmin ve metafiziğin mutlaklıklarını reddeden pragmatist felsefe ile Darwin‟in evrimci anlayıĢını birleĢtiren bir çizgiyi izlemiĢtir, denilebilir.

Zamanla Hegel‟in düĢüncelerini kendi sistemi içinde sentezleyen Dewey, bu düĢüncelerini psikoloji bilimiyle de iliĢkilendirmiĢ; psikolojinin temel savının “sinir sisteminin bütün iĢlevlerinin uyum yeteneğine sahip olduğu” üzerine yoğunlaĢtığını ifade etmiĢtir. Bu bağlamda organizma seçicidir ve organizmanın edimleri kendi ihtiyaçlarına ve amaçlarına göre Ģekillenir. Bu da organizmanın kendini gerçekleĢtirdiğini gösterir. Buradaki amaç, somut bir varlık olarak “biyolojik” organizmanın kendisinde teleolojik olarak mevcuttur ve bu yönüyle onun tinsel amaçları, evrimselcilikle ahenkli bir bütünlük oluĢturur. Fakat bütünlükçü bir filozof olarak Dewey‟in Hegelci yaklaĢımı, daha sonra kendi sistemi için sıkıntılar doğurduğundan, o, bunu kendi sistemine uyarlama yoluna gitmiĢ ve Hegel‟in tinsel, rasyonel, ideal metafiziğini andırdığını düĢündüğü ruh ve kendini gerçekleştirme kavramları yerine deneyim ve zekâ, araştırma ve değer kavramlarını kullanmayı tercih etmiĢtir (Bakır, 2011, s. 26). Dewey bu kavramlar ile, pragmatik eğitim anlayıĢını temellendirmiĢ; pragmatik bir eğitim anlayıĢının bireylerin deneyimlerinden hareket eden ve onların, zekâlarını özgür bir biçimde kullanabildikleri ve bu yönde araĢtırma yapabildikleri bir anlayıĢ olduğunu öne sürmüĢtür.

(33)

18

Hegel ve Kant‟ın yanı sıra Ġskoç felsefesi ile de ilgilenen Dewey; akademisyen olarak görev yaptığı dönemde Michigan Üniversitesi‟nde etik, toplum felsefesi ve psikoloji dersleri vermiĢtir. Dewey, psikoloji derslerinde referans kaynak olarak kullandığı, William James‟in “Psikolojinin Ġlkeleri” adlı kitabı aracılığıyla eğitim alanındaki fikirlerini temellendirmiĢtir. Bundan böyle Dewey‟in düĢünceleri hem toplumsal alanda hem de eğitim alanında somut dayanaklar üzerine yerleĢtirilmiĢtir, denilebilir. Sözgelimi, “Felsefede Yeniden Yapılanma” adlı kitabını yazdıktan sonra Dewey, yeniden yapılanma kavramıyla temel felsefesinin kaynağını oluĢturmuĢtur. Bu kavram aynı zamanda Dewey‟in pragmatik düĢüncelerinin de temeli olmuĢ ve onun pragmatizmi ile Peirce ve James‟in pragmatizmi arasındaki temel farkı da göstermiĢtir (Eker, 2007, s. 68-69).

Dewey, pragmatizmi diğer birçok pragmatist düĢünürden farklı olarak, eğitim ile iliĢkilendirmiĢ ve pragmatizm anlayıĢını eğitim, okul, çocuğun doğası ve toplum kavramları üzerinden temellendirmiĢtir. Dolayısıyla eğitimde pragmatik ilkelerin uygulanmasına öncülük etmiĢ ve bu bağlamda yapılacak olan reformlara önemli katkılarda bulunmuĢtur.

Dewey, 19. yüzyılın ikinci yarısında evrim teorisini ortaya çıkaran Charles Darwin‟den de etkilenmiĢtir. Darwin‟in Dewey üzerindeki etkilerini incelemek için, Darwin‟in ilkelerini gerek sosyo-ekonomik gerekse politik yaĢama uygulayan Herbert Spencer‟ın bu konudaki fikirlerine bakılması gerekmektedir. Spencer‟e göre bir birey diğer bireylere karĢı zorlu bir mücadele içinde olan sosyal bir atomdur. Burada rekabet ve önde olmanın bireyi güdülemesi nedeniyle, bazı bireyler çevreye, diğer bireylerden çok daha baĢarılı bir biçimde uyum sağlamıĢlardır. Uyum sağlayan bu bireyler, toplumda sosyal, ekonomik ve politik liderlik statülerine yükselirlerken; uyum sağlayamayanlar ise çok etkili ve baĢarılı olamazlar. Bunlar da toplumda bir ayaktakımı statüsünde yaĢayabilirler. Spencer, yarıĢın ya da rekabetin, yaĢamda doğal bir unsur olarak bulunduğunu ve bu yarıĢta da ödüllendirilecek olanın en baĢarılı bireyler olduğunu savunur (Gutek, 2006, s. 102-103). Darwin‟in daha ziyade biyolojik temelli olan evrim teorisi, Spencer düĢüncesinde, toplumsal alana uyarlanmıĢtır. Nitekim Darwin, biyolojik bakımdan güçlü olanın yaĢama tutunabildiğini ifade etmiĢ; Spencer ise, Darwin‟in bu fikrinden etkilenerek rekabet halindeki bireylerin baĢarılı olup olmamalarına göre, birinin diğerinin önüne geçeceğini savunmuĢtur. Spencer‟a göre toplumsal yaĢamda baĢarılı olan birey ya da bireyler, üst

(34)

19

sosyo-ekonomik statüye sahip olabilirler; baĢarısız olanlar ise, bu yasanın temel bir sonucu olarak, alt sosyo-ekonomik statü içinde yok olurlar.

Spencer ve onun takipçileri, doğanın rekabet kanunlarına karĢın, ekonomide ve toplumda liberal bir düzen olduğunu savunurlar. Bu bağlamda toplum, ekonomik düzende ilerleme isteği duyan, birbiriyle yarıĢan, bağımsız ve otonom bireyler topluluğu anlamına gelir. Spencer‟ın öncülük ettiği Toplumsal Darwinist düĢünce; okulları, bireylere en etkili ya da en baĢarılı toplumsal roller kazandırmak suretiyle, onları rekabetin var olduğu bir topluma hazırlama göreviyle donatılmıĢ olarak değerlendirir. Böylelikle bireyler eğitim-öğretim sürecinde, hem doğal hem de toplumsal çevrenin etkisiyle bir rekabete girmeye teĢvik edilmiĢ olurlar (Gutek, 2006, s. 103). Bu bağlamda eğitimin temel görevleri arasında, demokratik bir sınıf ortamında bireylerin birbirleri ile rekabet etmelerini; bu rekabetin de bireyleri geliĢtirecek nitelikte olmasını sağlamak yer alır. Çünkü bireyler, ancak eğitim yoluyla, nitelikli bir biçimde yetiĢirler ve toplumsal yaĢamda baĢarılı olabilirler.

Dewey, bu düĢünceleri benimseyerek eğitimde organizma-çevre iliĢkisinden yola çıkar ve Spencer‟ın evrimselciliği epistemolojik bağlamda değerlendirmesinden etkilenir. Spencer‟ın etkisiyle eğitimi, toplumsal pratikler açısından inceleyen Dewey, eğitim felsefesini organizma psikolojisine dayandırır ve organizma-çevre iliĢkisini eğitim-yaĢam iliĢkisine benzetir. Burada önemli olan husus; Dewey‟in, Toplumsal Darwinizmin temel savı olan “var olma mücadelesi içindeki rekabet ortamında, organizma-çevre iliĢkisini tanımlayan önemli bir kavram olarak deney”e, eğitim-yaĢam iliĢkisinde de bir anahtar rolünü yüklemesidir (Bakır, 2011, s. 42).

Bu görüĢler Dewey‟in deneycilik ile ilgili fikirlerinde etkili olmuĢtur. Fakat Dewey, Darwin‟in temel biyolojik kavramlarına herhangi bir itirazda bulunmazken, Spencer‟in rekabet ahlâkını topluma uygulamasını kabul etmez. Yine Hegel‟in de “değiĢmezlik”, “en son”, “aĢkın” gibi kavramlarla yüklü metafiziğini de reddeden Dewey‟e göre bu kavramlar yerine Darwin‟in evrimsel geliĢme düĢüncesi kabul edilebilir. Bu düĢünce, yaĢayan doğal bir varlık olan insan organizmasının, psikolojik tepki ve dürtülerden oluĢtuğunu kabul eder ve bu organizmanın yaĢadığı çevrenin, hem organizmanın yaĢamasını sağlayan hem de yaĢamını tehdit eden unsurları içerdiğini savunur (Gutek, 2006, s. 103).

Bu noktada Dewey, yaĢayan organizmanın kendine özgü edimleri olduğunu ve bu edimleri de özgür iradesiyle gerçekleĢtirdiğini ifade eder. Bu edimler, zaman içinde, koĢullara bağlı

(35)

20

olarak değiĢebilir. Bu değiĢim ise, organizmanın canlı bir varlık olduğunu gösterir ve ona göre canlı varlıklar diyalektik bir süreç içerisinde, sürekli oluĢ hâlinde yaĢayan varlıklardır.

Dewey (1996, s. 1)‟e göre canlı varlıklar, kendilerini devamlı yenileyen bir özelliğe sahiptirler. Nitekim onları cansız varlıklardan ayıran en temel özellik de budur. Fakat bunun yanı sıra canlı varlıkların diğer temel özelliklerini de bilmek gerekir. Canlı varlıklar, kendini etkileyen güçleri, yaĢamlarının devam eden aĢamaları için değerlendirebilirler. Canlı varlıklar, yaĢadıkları dönemde çevresindeki güçleri kendi yararlarına kullanırlar. Sözgelimi herhangi bir canlı; ıĢığı, nemliliği ve yeraltı zenginliklerini kendi yaĢamı için birer araç olarak kullanabilir. Dolayısıyla bir canlının bu çevresel araçları kullanırken harcadığı enerji, aldığı enerjiden daha fazladır. Burada canlı artık çevresindeki araçlara “egemen olmuĢtur”, denilebilir. O hâlde canlı demek, “baĢka bir durumda ortadan kalkacak olan kendi etkinliklerini değerlendiren varlık” anlamına gelir. Böyle bir durumda da yaĢam, çevrenin etkisiyle bir yenileĢme sürecini ifade eder.

KuĢkusuz bu süreç, sonsuza dek sürmez; çünkü canlılar belli bir süre sonra yok olurlar. Bir baĢka ifadeyle canlı varlıklar için sonsuz yaĢam diye bir durum söz konusu değildir. Burada Ģunu belirtmek gerekir ki, yaĢamın sürmesi tek bir canlının varlığına bağlanamaz. YaĢam devamlı bir zincir içinde tekrardan üretilir. Bir baĢka ifadeyle bir canlı varlık ölür, ama onun dıĢında henüz yaĢayan birçok canlı varlık vardır; bu anlamda yaĢam bir döngü hâlindedir. Dewey (1996, s. 2), türlerin de bir süre sonra yok olduğunu belirtir. Fakat tüm bunlara rağmen bir süreç olarak yaĢam, daha geliĢmiĢ bir Ģekilde devam etmektedir. Belli türler ortadan kalkmakta, bu türlerin üstesinden gelemedikleri güçleri yenebilmek adına, daha güçlü ya da daha yetenekli türler meydana gelmektedir. O hâlde yaĢamın devam etmesi, canlı organizmanın çevresini kendi ihtiyaçlarına göre düzenlemesine bağlıdır. Burada Dewey‟in üstün yetenekli ve güçlü olan canlıların, zayıf ve güçsüz olanlara göre yaĢama tutunduklarını ifade etmesi, bu hususta, Darwinist bir düĢünceye sahip olduğunun en açık göstergesidir. BaĢlangıçta Hegel‟in mutlak idealizm görüĢlerinden oldukça etkilenen Dewey, kozmolojik dünya görüĢünü, din ve ahlâk görüĢlerini idealist bir çerçevede oluĢturmuĢtur. Daha sonra ise Huxley‟in ve Spencer‟ın Darwinist perspektiften yorumladıkları evren anlayıĢlarını kabul ederek, metafiziği reddetmiĢ; toplumsal yaĢamda, dinde ve ahlâkta düalist bir tavır alıĢ yerine, birlikli bir vizyon çizmiĢtir.

Bu tür bir bütüncül yaklaĢımı, görev yaptığı üniversitelerde, akademik çalıĢmalarıyla ortaya koyan Dewey, izlediği birlikli vizyon içerisine okulları da koymuĢ ve okulların teori

(36)

21

ile pratiği bütünüyle birleĢtiren kurumlar olması gerektiğinin altını çizmiĢtir. Ona göre özellikle üniversitelerin bünyesinde bir ilköğretim okulu kurulmalıdır ve o, bu savını görev yaptığı Chicago Üniversitesi‟nde, öğrencilerin uygulama yapacakları bir “Laboratuvar Okulu” kurarak uygulamaya geçirmiĢtir.

Chicago Üniversitesi‟nden 1904 yılında ayrılan Dewey, akabinde Columbia Üniversitesi‟nde göreve baĢlamıĢtır. Dewey‟in buradaki görevi meslek yaĢamının sonuna kadar devam etmiĢtir. Onu günümüze taĢıyan ise, kuĢkusuz, pragmatizm ile ilgili görüĢleri olmuĢtur. Aletçilik olarak da bilinen bu akım, öncelikle Amerika‟da ortaya çıkmıĢ; daha sonra tüm Avrupa‟ya yayılmıĢtır (Bender, 2005, s. 14). Pragmatizmin tüm dünyada yaygın olarak bilinmesinde oldukça önemli bir rolü olan Dewey, pragmatizmin özellikle eğitim ile ilĢkisini vurgulayarak ve bu alanda kapsamlı eserler vererek, dünya genelinde var olan eğitim uygulamalarını da, büyük ölçüde, etkilemiĢ ve değiĢtirmiĢtir.

Dünya genelinde birçok eğitim uygulamasına, ortaya koyduğu eserleri ile kaynaklık eden Dewey‟in en önemli eserleri arasında “Okul ve Toplum” gösterilebilir. Bu eseri 1899 yılında çıkaran Dewey, burada sanayileĢmenin okullara ve öğretime etkisi üzerinde durmuĢ; bireylerin topluma uyum sağlayabilmeleri için okullara duyulan ihtiyacı vurgulamıĢtır. 1916 yılında çıkardığı “Demokrasi ve Eğitim” adlı eserinde Dewey, bütün bir eğitim felsefesi anlayıĢını ortaya koymuĢtur, denilebilir. Adından da anlaĢılacağı üzere bu eser, Dewey‟in “eğitim, araĢtırma özgürlüğünün olduğu demokratik bir ortamda çok daha etkili yapılır” anlayıĢı üzerinden kaleme aldığı bir eserdir (Gutek, 2006, s. 96-97). 1938 yılında çıkardığı “Deneyim ve Eğitim” adlı eserinde ise Dewey, ilerlemeci eğitim felsefesini, “deney üzerinde temellenen pozitif bir eğitim felsefesini ayrıntılı olarak ele almada baĢarısız olmasından dolayı” eleĢtirir ve onlara geleneksel eğitime karĢı açılan savaĢ adına önerilerde bulunur (Gutek, 2006, s. 98). Dewey‟in kendisinin de ifade ettiği gibi, yalnızca ileri adını ya da sıfatını taĢıdığı için bir sistemi mükemmel ya da bütünüyle doğru olarak kabul etmek anlamsızdır. Nitekim Dewey pragmatizm düĢüncelerini eğitime uygulayarak, diğer birçok pragmatist düĢünürden farklılık göstermiĢ ve onun pragmatik eğitim görüĢleri ilgili literatürde ilerlemecilik adıyla anılmıĢtır.

Dewey‟in pragmatik eğitim ya da ilerlemecilik adıyla anılan eğitim anlayıĢına göre bir bilgi anlayıĢı “deneyim”e mutlaka yer vermelidir. Çünkü Dewey deneyimin “çözülecek problemleri ortaya koyduğunu, pasif bir varlık olmamak durumunda olan insanın doğayı değiĢtirme ve dönüĢtürmeyi öğrendiğini” ifade etmiĢtir (Cevizci, 2000, s. 246). Dewey,

(37)

22

pragmatik eğitim görüĢlerini her ne kadar ilerlemeci eğitim anlayıĢı üzerinden aktarmıĢ olsa da, onun deneyime dayalı bir eğitim modeli ortaya koyması eğitim bilimlerinde, daha çok, yeniden kurmacı eğitim akımı içerisinde değerlendirilmiĢtir. Bu bakımdan Dewey eğitim literatüründe yeniden kurmacı akım ve yapılandırmacı yaklaĢımın öncüsü olarak anılmaktadır.

Ona göre insan organizması, organizma ve çevre arasındaki iliĢkinin bir sonucu olarak, deneyerek yaĢamaya ihtiyaç duyar. Nitekim Dewey‟in anahtar kavramlarından biri olan deney de organizma ile çevre arasındaki iliĢkiyi, etkileĢimi en iyi açıklayan kavramdır, denilebilir. Her deneysel olgu, bireyin deneyimini artırır. Bireyler, herhangi bir güçlükle karĢılaĢtıklarında, bu durumdan kurtulmak için deneyimlerinden yararlanır (Gutek, 2006, s. 103-104). Bu bağlamda Dewey, deney kavramına sosyal bilimlerde de yer verir. KuĢkusuz bu kavram, bir doğa bilimi olan fizik bilimindeki deney ile benzer değildir. Bilimsel yöntemin aĢamalarının sosyal bilimlerde de kullanılması gerektiğinin vurgulayan Dewey‟in bu anlayıĢı, günümüzde sosyal bilimlerde gözlem, araĢtırma, görüĢme gibi tekniklerin kullanılmasıyla geçerliliğini korumaktadır.

Nitekim John Dewey, okullarda bilimsel yöntemin öğretilmesini etkili biçimde savunanlar arasındadır. Ona göre bilimsel yöntem, teoriler ve düĢünceleri ifade eden biçimlerin oluĢmasını kolaylaĢtıran, akıl yürütme süreçlerinin sistemli biçimde düzenlenmesinden oluĢur. Bu sistematik süreçler ise analiz, sentez, karĢılaĢtırma ve deneysel faaliyetlerden oluĢur. Bir alıĢıldık davranıĢ örneği, bir baĢka ifadeyle önceki davranıĢ örnekleri baĢarısızlığa uğradığında, hissedilen ihtiyaçlar için akıl yürütmeye baĢvurulur. Bu türden problematik durumlar, bir zorluğun çözümünü mümkün kılacak soyut ya da düĢünsel davranıĢın doğmasına sebep olur. Sergilenen davranıĢ ile problem ortadan kalkınca, akıl yürütme davranıĢı da sona erer ve bir baĢka problem durumu oluĢana kadar o davranıĢ sürer. O hâlde, düĢünmenin her aĢaması iki evreden oluĢur. Biri, baĢlangıçtaki ĢaĢkınlık, güçlük durumu; diğeri ise son evredeki açıklık ve tanımlama, çözümleme durumudur (Kale, 2003, s. 66-67).

Burada Dewey, bireylerin herhangi bir güçlük durumuyla karĢı karĢıya kaldıklarında, baĢlangıçta ĢaĢkınlık durumunda kalsalar dahi, o güçlüğü çözmek için birtakım çözüm arayıĢlarına girdiklerini açıklamaya çalıĢır. Ona göre bireyler güçlüğü yok edebilmek için kalıcı çözüm yolları ararlar ve böyle bir çözüm yolu da ancak bilimsel yöntemi kullanarak bulunabilir. O hâlde bir problemi çözerken, bilimsel yöntemin aĢamaları adım adım takip

(38)

23

edilmelidir. Nitekim Dewey‟e göre öğrenme, bu tür bir problem çözme edimi sonucu gerçekleĢir.

Özetle John Dewey‟in bilimsel yöntemi kullanarak problem çözme düĢüncesinin bir öğrenme modelini ifade etmesi de, dünya genelinde tanınmasını sağlamıĢtır. Ayrıca Dewey düĢüncelerini pratik yaĢama entegre ederek, bir baĢka ifadeyle teoride savunduklarını pratik yaĢamda uygulamaya geçirerek, uygulamalı eğitimde fikirlerine baĢvurulan temel bir kaynak olmuĢ ve bugünün eğitim anlayıĢına önemli ölçüde ıĢık tutmuĢtur.

John Dewey‟in önemli eserleri arasında Ģunlar yer almaktadır:

1. Okul ve Toplum 2. Demokrasi ve Eğitim 3. Deneyim ve Eğitim 4. Özgürlük ve Kültür

5. Philosophy of Education/Problems of Men 6. Experience and Nature

7. Interest And Effort in Education 8. Reconstruction in Philosophy

9. Human Nature of Conduct/An Introduction to Social Psychology 10. Moral Principles in Education

11. A Common Faith 12. Art as Experience 13. How We Think

14. Individualism Old and New 15. The Public and Its Problems 16. Creative Intelligence

17. The Influence of Darwin on Philosophy

3.2. Pragmatizm

Pragmatizm, Antik Yunan döneminde Epiküros‟dan 18. yüzyıl filozofu Jeremy Bentham‟a, John Stuart Mill‟e kadar birçok düĢünür tarafından ortaya atılmıĢ bir akımdır ve Grekçe/Yunanca “pragma” sözünden türemiĢtir. Grekçe “iĢ, eylem, aksiyon” anlamına

(39)

24

gelen bu akım A.B.D.‟de William James (1842-1910) ile John Dewey (1859-1952), Ġngiltere‟de ise Schiller (1759-1805) tarafından geliĢtirilmiĢtir. Schiller, pragmatik yöntemi “hümanizm” olarak adlandırırken (Arslanoğlu, 2012b, s. 85), John Stuart Mill ise “utilitaryanizm” olarak biçimlendirmiĢtir. Yararcılık anlamına gelen utilitaryanizm, “hazcı ahlâk anlayıĢıyla bireyin mutluluğunun toplumun mutluluğunu da gözeten, empirik temelli eylemlerin faydalı kılınması ve haz vermesi prensibi”ni ifade eden bir anlayıĢtır ve kendini, daha ziyade, ahlâk ve siyaset felsefesi alanlarında göstermiĢtir (Bakır, 2006, s. 52).

Mill‟in, çoğunlukla hazzı ön plâna çıkaran yararcı anlayıĢına göre bireylerin kendi iyilikleri ile baĢkalarının iyiliğini düĢünmeleri en büyük mutluluk ilkesidir. Dolayısıyla bireyler kendileri için acıdan kaçmayı, hem niteliksel hem de niceliksel olarak haz dolu bir yaĢamı elde etmeyi ulaĢmaları gereken son amaç olarak görürler. Bu noktada bireylerin eylemlerinin amacı olan fayda, ahlâkın da temel ölçütüdür (Bakır, 2006, s. 52).

Jeremy Bentham da, Mill‟de olduğu gibi, hazzı ön plâna çıkaran yararcı bir anlayıĢı benimser ve özellikle etik alanında kullanılacak olan yöntemin “gözlem” olduğunu ifade eder. Bentham‟ın yararcılık anlayıĢına iliĢkin çıkıĢ noktası, bireylerin birtakım arzularının olduğu ve bu arzuların doyurulması gerektiğidir. Dolayısıyla Bentham etikte gözlem yöntemini benimseyerek bu alanın deneyle ölçülebilen somut bir gerçekliği olduğunu vurgulamıĢ; aynı zamanda arzuların doyurulması gerektiğini savunarak psikoloik temelli bir hazcı anlayıĢı da savunmuĢtur. O da Mill ve birçok hazcı düĢünürün savunduğu gibi, bireylerin acıdan kaçmalarını ve hazza yönelmelerini iyi, acı çekmelerini ise kötü kavramları ile ele almıĢtır. Hatta Bentham, “doğa insanı iki üstün efendinin denetimi altına yerleĢtirdi” diyerek her türlü eylemi “haz” ve “acı” kavramları ile açıklamıĢtır (Macit, 2009, s. 85).

Buradan hareketle John Stuart Mill ve Jeremy Bentham düĢüncesinde utilitaryanizm olarak anılan yararcılık ya da faydacılık, bir Ġngiliz yararcı anlayıĢı olarak literatüre geçmiĢ ve daha çok hedonizm (hazcılık) düĢüncesi üzerine temellendirilmiĢtir. Bu anlayıĢ, Amerikan düĢüncesinde ise hedonizm üzerine temellenmemiĢ ve Amerikan pragmatizmi adı altında anılmaya baĢlamıĢtır.

Bu bağlamda pragmatizm, ilk defa 1878 yılında Charles Sanders Peirce tarafından kullanılmıĢ; Peirce‟in “Popular Science Monthly” adlı dergide yazdığı “Fikirlerimizi Aydınlığa KavuĢturmanın Yolu” baĢlıklı yazısında Ģu Ģekilde ifade edilmiĢtir: “Bir

Referanslar

Benzer Belgeler

迴歸分析中有時會對依變項(dependent variable or response variable)取對數,可能是因為樣本是偏態分布 二、 簡答題

Bugün Fransız edebiyatı, yalnız bu Fransa için düşünmek, bü­ tün açıklığı, sadeliği ile bu Fransayı daha iyi tanımak zorundadır. O halde kartlar

Dewey Onlu Sınıflama Sistemi değişik basımları Türkçeye uyarlanarak çevirilip yayımlandığı için, ülkemiz kütüphanelerinde de yaygın olarak tanınan ve kullanılan

051 Türkçe süreli yayınlar ve dizinler Süreli yayınlar - Türkçe 052 İngilizce süreli yayınlar Süreli yayınlar - İngilizce 053 Almanca süreli yayınlar Süreli yayınlar

Beşinci Bölüm: Dijimodern estetik, çocuk hikâyelerindeki egemenliği bağlamında betimlenir, görünürdeki gerçek olandan sonsuz anlatıya doğru hareket eder:

Bu çalışmada özelde kadının şahitliği, mirastan alacağı pay, evlenme– boşanma hakkı, kocasına itaati, kadına şiddet, çok karılılık, kadının örtüsü ve fitne

Benzer şekilde 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun ile ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen

Sonuç olarak genelevde çalıĢan kadınların çoğunluğunun hiçbir eğitimi olmadığı ya da eğitim düzeyinin düĢük olduğu, kırsal kökenli olanların yüksek