• Sonuç bulunamadı

Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi (Gaziantep ili örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi (Gaziantep ili örneği)"

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİHSEL MEKÂNIN ÖĞRENCİLERİN TARİH BİLİNCİ İLE İLİŞKİSİ (GAZİANTEP İLİ ÖRNEĞİ)

SELİM YUMAK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)
(3)
(4)

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren (1) yıl sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Selim

Soyadı : Yumak

Bölümü : Tarih Öğretmenliği Bilim Dalı

İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Tarihsel Mekânın Öğrencilerin Tarih Bilinci İle İlişkisi (Gaziantep İli Örneği)

İngilizce Adı : The Relationship Between Historical Region And History Conscious Of The Students (Gaziantep City Example)

(5)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Selim Yumak

(6)

Jüri onay sayfası

Selim YUMAK tarafından hazırlanan “Tarihsel Mekânın Öğrencilerin Tarih Bilinci İle İlişkisi (Gaziantep İli Örneği)” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof.Dr. Necdet HAYTA

Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı ... Gazi Üniversitesi

Başkan: Yrd.Doç.Dr. Ş.Gülin KARABAĞ

Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı ... Gazi Üniversitesi

Üye: Yrd.Doç.Dr. Bülent AKBABA

İlköğretim Anabilim Dalı ... Gazi Üniversitesi

Tez Savunma Tarihi: 04/12/2014

Bu tezin Gazi Üniversitesi Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Servet KARABAĞ

(7)
(8)

TEŞEKKÜR

Tarihsel Mekânın Öğrencilerin Tarih Bilinci ile İlişkisi adlı yaptığım çalışmanın temel dayanağı ve böyle bir araştırmayı özendiren ve sonuna kadar desteğini esirgemeyen Yrd.Doç.Dr. Ş.Gülin KARABAĞ ile danışmanım Prof.Dr. Necdet HAYTA’ya sonsuz saygı ile teşekkürü borç bilirim.

Araştırmam boyunca yardımlarını esirgemeyen ve teşvik eden değerli arkadaşlarım Mesut GÜVENBAŞ ve Yusuf DÜNDAR ile büyük bir sabır ve anlayış gösterip her zaman yanımda olduğunu hissettiğim eşim Hatice YUMAK’a teşekkür eder, araştırma süresince yeteri kadar zaman ayıramadığım kızım Elif’ten ise özür dilerim.

(9)

TARİHSEL MEKÂNIN ÖĞRENCİLERİN TARİH BİLİNCİ İLE

İLİŞKİSİ (GAZİANTEP İLİ ÖRNEĞİ)

(Yüksek Lisans Tezi)

Selim Yumak

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Aralık, 2014

ÖZ

Araştırmanın amacı; Gaziantep ilinde lise onikinci sınıfta eğitim gören öğrencilerde tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisinin olup olmadığını araştırmaktır. Araştırmanın evrenini; Gaziantep Valiliğince alınan izin doğrultusunda Şehitkâmil ve Şahinbey ilçelerinde bulunan resmî ve özel okulların lise onikinci sınıfta eğitim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Basit tesadüfi örnekleme yöntemi kullanılarak seçilen okullardaki 2.060 öğrenci ise araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Betimsel araştırma türü olarak hazırlanan araştırmada, anket tekniği kullanılmıştır. Araştırma beşli likert tipi ''tarih bilinci ve ilgi'' ve ''tarihsel mekâna ilgi'' ölçekleri ile kişisel bilgi anketi, kronoloji bilgisiyle görüş soruları öğrencilere yöneltilmiştir. Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi anketinin geçerli ve güvenilir olması amacıyla uzman görüşleri alınmasını müteakip ön uygulama safhasına geçilmiştir. Bu kapsamda, ön uygulama Mart 2014'de altı lisede toplam 150 anket dağıtılarak yapılmış olup, 137 öğrencinin anketi değerlendirmeye alınmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda anketin yapı geçerliliğini sınamak için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. 50 sorudan oluşan anketin faktör analizi sonucunda 8 soru elenmiş olup, iki ölçek ve 6 faktörden oluşan 42 soru bulunmaktadır. ''Tarih bilinci ve ilgi'' ölçeğinde tarihe, tarih eğitimine, yerel tarihe ve tarihsel mekânı korumaya yönelik tutumlar olmak üzere dört faktörden, ''tarihsel mekâna ilgi'' ölçeğinde ise

(10)

tarihsel mekâna ve tarihsel mekân bilincine yönelik tutumlar olmak üzere iki faktörden oluşmaktadır. Anketin uygulanması Mayıs 2014'de Şehitkâmil ve Şahinbey ilçelerinde lise onikinci sınıfı bulunan okullardan (Ön uygulama yapılanlar hariç) basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilmiş olan 28 lisede toplam 2.060 öğrenci ile uygulama yapılmış, 1.703 öğrenciden dönüt alınmıştır. Ancak verilerin girilmesi esnasında 178 öğrenci anketinde yapılan değerlendirme kapsamında (Anketin bir kısmını doldurma, bütün soruları aynı işaretleme vb.), iptal edilmiş 1525 anket değerlendirilmeye alınmıştır. Tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisi konulu araştırmadan elde edilen verilerin çözümlenmesi ve yorumlaması sonucunda öğrencilerin tarih bilincinin orta düzeyde olduğu, tarihsel mekâna ilgisinin ise yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Öğrencinin tarih bilinci ile tarihsel mekâna ilgisi arasında bir ilişki bulunduğu, tarih bilinci ve tarihe ilgisi düşük olan öğrencinin tarihsel mekâna ilgisi düşük olduğu, tarihsel mekâna ilgisi yüksek olan öğrencinin ise tarih bilincine ve tarihe ilgisinin de yüksek olduğu gibi sonuçlara ulaşılmıştır.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Bilinç, tarih bilinci, mekân, tarihsel mekân, kimlik, Gaziantep. Sayfa Adedi : 165

(11)

THE RELATIONSHIP BETWEEN HISTORICAL REGION AND

HISTORY CONSCIOUS OF THE STUDENTS

(GAZIANTEP CITY EXAMPLE)

(M.S. Thesis)

Selim Yumak

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

December, 2014

ABSTRACT

The aim of the research is to research whether there is a relationship between the historical region and the history conscious of the students who are attending twelfth class in Gaziantep. The universe of the research consists of the students in twelfth class of public and private schools in the Şehitkâmil and Şahinbey Districts in accordance with the approval by Gaziantep Governership. The sampling of the research is 2.060 students in the schools selected by using the simple random sampling method. Questionnaire technique was used in the research. The students were given five point likert type “history conscious and interest” and “interest in historical region” criteria and personal information questionnaire and opinion questions about chronology. The prior stage was initiated after obtaining expert point of view in order for the questionnaire about the relationship between the historical region and the history conscious of the students to be valid and reliable. In this scope, the prior application was carried out by delivering a total of 150 questionnaires to six high schools in March 2014 and 134 questionnaires from the students were taken into evaluation. In parallel with the data obtained, the exploratory factor analysis was made

(12)

so as to test the structure validity of the questionnaire. As a result of the exploraty factor analysis of the questionnaire of 50 question, 8 questions were eliminated and 42 questions were present with 2 criteria and 6 factors. The criteria titled ''history conscious and interest'' is comprised of four factors such as attitudes towards history, history education, local history and protection of local historical region; the criteria titled ''interest in historical region'' consists of two factors such as attitudes towards historical region and conscious for historical region. The questionnaire was carried out in May 2014 with 2.060 students from 28 high schools which were selected from the schools where there were twelfth classes in Şehitkâmil and Şahinbey Districts (with the exception of the schools that the prior application was carried out) by using simple random sampling method and the feedbacks were received from 1.703 students. However, the questionnaires of 178 students were cancelled within the scope of the assessment made during the data entry (filling the questionnaire in part and giving the same answers to all questions, etc.) and 1525 questionnaires were evaluated. As a result of analyzing and interpreting of the data obtained from the research themed the relationship between historical region and history conscious of the students, it was determined that the history conscious of the students was at medium level and their interests in historical region were at high level. The results were obtained as follows: there is a relationship between the history conscious and interest in historical region of the students; if the history conscious and interest in history of the student is low, his/her interest in historical regionis low and if the interest in historical region of the student is high, his/her history conscious and interest are high.

Science Code :

Key Words : Conscious, history conscious, region, historical region, identity,

Gaziantep.

Page Number : 165

(13)

İÇİNDEKİLER

Telif Hakkı ve Tez Fotokopi İzin Formu …...……….……….. i

Etik İlkelere Uygunluk Beyanı ...……….. ii

Jüri Onay Sayfası ……….……...….………….. iii

İthaf Sayfası …………..….……...….………….. iv

Teşekkür Sayfası …………...……….. v

ÖZ …………..………...……….. vi

ABSTRACT …...…………...……….………….. viii

İÇİNDEKİLER ………...………..…...…………... x

TABLOLAR LİSTESİ ...……...……...……….. xiii

ŞEKİLLER LİSTESİ ...………..……..……….………….. xvi

SİMGELER ve KISALTMALAR LİSTESİ …...………..…...…………... xvii

BÖLÜM I GİRİŞ………...………. 1 1.1.Problem Durumu………...……….. 1 1.2.Araştırmanın Amacı………...…...……….. 2 1.3.Araştırmanın Önemi………...………..……..………….. 3 1.4.Araştırmanın Sayıtlıları….……….………..……….………….. 5 1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları……...………..……..……….………….. 5

(14)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE……….……….……….………...… 7

2.1.Tarih Kavramı……….….….…………..………..……….………….. 7

2.2.Tarihsel Mekân...………...………..………..……….………….. 10

2.2.1.Tarihsel Mekânın Korunması……...…...……. 15

2.2.2.Tarihsel Mekân ve Eğitim...………. 19

2.2.3.Gaziantep Tarihine Kısa Bir Bakış…...……… 28

2.3.Bilinç……...…...……….. 31

2.4.Tarih Bilinci………….…………...………. 34

2.4.1.Tarih Bilinci Nasıl Oluşmaktadır?…...……….………. 41

2.5.Kimlik, Tarih Bilinci ve Mekân……...……….. 51

BÖLÜM III İLGİLİ ARAŞTIRMALAR…………... 67 BÖLÜM IV YÖNTEM………..…...………..………..……….…………... 75 4.1.Araştırmanın Modeli...……….. 75 4.2.Evren ve Örneklem...……….. 75

4.2.1. Öğrencilerin Anne Eğitim Düzeylerinin Dağılımı... 77

4.2.2. Öğrencilerin Baba Eğitim Düzeylerinin Dağılımı... 78

4.2.3. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı... 78

4.2.4. Öğrencilerin Tarih Kitabı Okuma Durumuna Göre Dağılımı... 79

4.3.Verilerin Toplanması...……….. 79

4.3.1. Açımlayıcı Faktör Analizi………...…...….. 81

4.3.1.1.Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Açımlayıcı Faktör Analizi…...…….. 82

(15)

4.3.1.2.Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği Açımlayıcı Faktör Analizi……….. 84

4.3.1.2.1.Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği Güvenirliği……… 86

4.4.Verilerin Analizi………...…………. 86

BÖLÜM V BULGULAR ve YORUM…………...…... 89

5.1. Birinci Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar...……. 89

5.2. İkinci Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar.………... 95

5.2.1. 2a Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 99

5.2.2. 2b Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 100

5.2.3. 2c Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 100

5.3. Üçüncü Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar.……….... 101

5.3.1. 3a Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 104

5.3.2. 3b Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 105

5.3.3. 3c Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 106

5.4. Dördüncü Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar.……… 107

5.5. Beşinci Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar.………... 107

5.6. Altıncı Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar..………... 108

5.7. Yedinci Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar..………..…... 112

5.7.1. 7a Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 112

5.7.2. 7b Alt Problemine Ait Bulgu ve Yorumlar... 112

5.8. Sekizinci Alt Probleme Ait Bulgu ve Yorumlar..………... 113

BÖLÜM VI SONUÇ ve TARTIŞMA……...…... 115

KAYNAKLAR... 123

(16)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Uygulama Yapılan Okullar………... 76

Tablo 2. Öğrencilerin Anne Eğitim Düzeylerinin Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 77

Tablo 3. Öğrencilerin Baba Eğitim Düzeylerinin Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 78

Tablo 4. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 78

Tablo 5. Öğrencilerin Tarih Kitabı Okuma Durumuna Göre Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 79

Tablo 6. Ön Uygulama Yapılan Okullar………... 81

Tablo 7. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği KMO ve Bartlett Küresellik Testi... 82

Tablo 8. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Açıklanan Toplam Varyansı... 83

Tablo 9. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Faktör Analiz Sonuçlarına Göre Faktörler, Faktör Yükleri ve Madde Sayıları... 83

Tablo 10. Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği KMO ve Bartlett Küresellik Testi... 85

Tablo 11. Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği Açıklanan Toplam Varyansı... 85

Tablo 12. Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği Faktör Analiz Sonuçlarına Göre Faktörler, Faktör Yükleri ve Madde Sayıları... 86

Tablo 13. Öğrencilerin Uzak Geçmiş Kronoloji Sorusuna İlişkin Bilgilerine Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 89

Tablo 14. Öğrencilerin Belkıs/Zeugma Antik Kenti Seçeneğine İlişkin Bilgilerine Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 90

Tablo 15. Öğrencilerin Gaziantep Kalesi Seçeneğine İlişkin Bilgilerine Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 90

(17)

Tablo 16. Öğrencilerin Gaziantep Savaş Müzesi Seçeneğine İlişkin Bilgilerine Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları ……...………… 91 Tablo 17. Öğrencilerin Sanko Park Alışveriş Merkezi Seçeneğine İlişkin Bilgilerine

Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları…………...…... 91 Tablo 18. Öğrencilerin Yakın Geçmiş Kronoloji Sorusuna İlişkin Bilgilerine Yönelik

Betimsel İstatistik Sonuçları.…... 92 Tablo 19. Öğrencilerin Mondros Ateşkes Antlaşması Seçeneğine İlişkin Bilgilerine

Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 92 Tablo 20. Öğrencilerin İngiltere'nin Gaziantep'i İşgali Seçeneğine İlişkin Bilgilerine

Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları…... 93 Tablo 21. Öğrencilerin Fransa'nın Gaziantep'i İşgali Seçeneğine İlişkin Bilgilerine

Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 93 Tablo 22. Öğrencilerin Ankara Antlaşması Seçeneğine İlişkin Bilgilerine Yönelik

Betimsel İstatistik Sonuçları………... 94 Tablo 23. Öğrencilerin Tarihe Yönelik Tutumlarına İlişkin Betimsel İstatistik

Sonuçları... 95 Tablo 24. Öğrencilerin Tarih Eğitimine Yönelik Tutumlarına İlişkin Betimsel

İstatistik Sonuçları..……... 96 Tablo 25. Öğrencilerin Yerel Tarihe Yönelik Tutumlarına İlişkin Betimsel İstatistik

Sonuçları...………... 97 Tablo 26. Öğrencilerin Tarihsel Mekânı Korumaya Yönelik Tutumlarına İlişkin

Betimsel İstatistik Sonuçları...………. 98 Tablo 27. Öğrencilerin Tarih Bilinci ve İlgilerine Ait Görüşlerinin Anne Eğitim

Düzeylerine İlişkin (Betimsel İstatistik Sonuçları) ANOVA Sonuçları... 99 Tablo 28. Öğrencilerin Tarih Bilinci ve İlgilerine Ait Görüşlerinin Baba Eğitim

Düzeylerine İlişkin (Betimsel İstatistik Sonuçları) ANOVA Sonuçları... 99 Tablo 29. Öğrencilerin Tarih Bilinci ve İlgisine Ait Görüşlerinin, Cinsiyetlerine Göre

Dağılımına Yönelik Bağımsız t Testi Sonuçları...……… 100 Tablo 30. Öğrencilerin Tarih Bilinci ve İlgisine Ait Görüşlerinin, Tarih Kitabı Okuma

Durumuna Göre Dağılımına Yönelik Bağımsız t Testi Sonuçları... 100 Tablo 31. Tarihsel Mekân Bilincine Yönelik Tutumlarına İlişkin Betimsel İstatistik

Sonuçları………... 101 Tablo 32. Tarihsel Mekâna Yönelik Tutumlarına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 102

(18)

Tablo 33. Öğrencilerin Tarihsel Mekâna İlgiye Ait Görüşlerinin Anne Eğitim

Düzeylerine İlişkin (Betimsel İstatistik Sonuçları) ANOVA Sonuçları... 104 Tablo 34. Öğrencilerin Tarihsel Mekâna İlgiye Ait Görüşlerinin Baba Eğitim

Düzeylerine İlişkin (Betimsel İstatistik Sonuçları) ANOVA Sonuçları... 104 Tablo 35. Öğrencilerin Tarihsel Mekâna İlgisine Ait Görüşlerinin, Cinsiyetlerine Göre

Dağılımına Yönelik Bağımsız t Testi Sonuçları... 105 Tablo 36. Öğrencilerin Tarihsel Mekâna İlgisine Ait Görüşlerinin, Tarih Kitabı Okuma Durumuna Göre Dağılımına Yönelik Bağımsız t Testi Sonuçları... 106 Tablo 37. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Düzeyine İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 107 Tablo 38. Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği Düzeyine İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 107 Tablo 39. Öğrencilerin Tarih Bilinci ve İlgi Seviyesine Göre, Tarihsel Mekâna İlgiye

Ait Görüşlerine İlişkin (Betimsel İstatistik Sonuçları) ANOVA Sonuçları... 108 Tablo 40. Öğrencilerin Tarihsel Mekâna İlgi Seviyesine Göre, Tarih Bilinci ve İlgiye

Ait Görüşlerine İlişkin (Betimsel İstatistik Sonuçları) ANOVA Sonuçları... 109 Tablo 41. Öğrencilerin Tarih Bilinci ve İlgisi ile Tarihsel Mekâna İlgisi Arasındaki

İlişki Düzeyi... 110 Tablo 42. Öğrencilerin Tarihsel Mekâna İlgisi ile Tarih Bilinci ve İlgisi Arasındaki

İlişki Düzey... 110 Tablo 43. Öğrencilerin Tarihî Empati İle İlgili Görüşlerine İlişkin Betimsel İstatistik

Sonuçları... 112 Tablo 44. Öğrencilerin Etkinlikler İle İlgili Görüşlerine İlişkin Betimsel İstatistik

Sonuçları... 112 Tablo 45. Gaziantep'in Tarihî ve Kültürel Değerleri Bilmek ve Korumak Görevi

(19)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Tarih Bilincinin İç İlişkileri...…... 45

Şekil 2. Tarih Bilincinin Oluşumu... 46

Şekil 3. Tarih Bilincinin Belirleyicileri...…... 47

Şekil 4. Tarih Bilincinin Belirleyicilerinin Ayrıntılandırılması... 48

Şekil 5. Öğrencilerin Anne Eğitim Düzeylerinin Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 77

Şekil 6. Öğrencilerin Baba Eğitim Düzeylerinin Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 78

Şekil 7. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 78

Şekil 8. Öğrencilerin Tarih Kitabı Okuma Durumuna Göre Dağılımına İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 79

Şekil 9. Öğrencilerin Uzak Geçmiş Kronoloji Sorusuna İlişkin Bilgilerine Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 89

Şekil 10. Öğrencilerin Yakın Geçmiş Kronoloji Sorusuna İlişkin Bilgilerine Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 92

Şekil 11. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Düzeyine İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 107

Şekil 12. Tarihsel Mekâna İlgi Ölçeği Düzeyine İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları... 107

Şekil 13. Öğrencilerin Tarihî Empati İle İlgili Görüşlerine İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları…………... 112

Şekil 14. Öğrencilerin Etkinlikler İle İlgili Görüşlerine İlişkin Betimsel İstatistik Sonuçları...……... 112

Şekil 15. Gaziantep'in Tarihî ve Kültürel Değerleri Bilmek ve Korumak Görevi Kimin Olduğuna Yönelik Betimsel İstatistik Sonuçları... 115

(20)

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

ATASE Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı EARGED Millî Eğitim Bakanlığı Eğitimi Araştırma ve Geliştirme

Dairesi Başkanlığı

KMO Kaiser-Meyer-Olkin

MEB Millî Eğitim Bakanlığı TDK Türk Dil Kurumu

(21)

''Bir toplumun zenginliği hisse senetleri değil, hissi senetleridir.''

Sunay Akın

BÖLÜM I

GİRİŞ

Araştırmanın birinci bölümünde problem durumu, araştırmanın amacı, araştırmanın önemi, sayıtlılar ve sınırlılıklara yer verilmiştir.

1.1.Problem Durumu

İnsanın tarihe bağımlılığı ve tarihi üzerine düşünceleri çok eskilere, en azından ilk efsanelerin söylenmesine kadar geri gitmektedir. Çünkü insan yapısı gereği, içinde bulunduğu durumları, şartları, karşı karşıya kaldığı olayları açıklamak ihtiyacı duymaktadır (Bıçak, 1996, s. 54). Bu nedenle dünyayı ya da toplumu kuran hemen her ilişki, daha derinde, somut tarih bağlamlarına sahiptir. Bugün dünün içinden akıp gelmektedir. Başka bir deyişle, toplumların neleri ve ne için yaşadıklarının ya da yaşamadıklarının yanıtı, tarihin içindedir (Özbaran, 2005, s. 3).

Geçmiş, insanların ihtiyacı olan tüm imkânları gözler önüne seremeyebilir fakat insanların geçmişte yaptıklarının bugün ne yapabilecekleri ya da yapması gerektiği konusunda büyük yardımlarda bulunabileceği bir gerçektir (Safran, 2006, s. 33). Çünkü insan dünyasında her şey, ancak geçmişe götürülerek kavranabilir. Bu nedenle, tarih doğrudan doğruya insanın kendi gerçeğini tanımak için başvurduğu bir alandır (Timuçin, 2000, s. 26).

Bilim ve teknoloji eğitim ve öğretim programlarını ve metotlarını ne kadar değiştirdiyse, tarihe bakışı ve anlayışı da o kadar değiştirdiği bir gerçektir. Onun için insanların tarihe bakışı, tarihî sosyal olayları algılayışı ve değerlendirmeleri de değiştiği bir gerçektir. Sonradan kazandırılan anlayışları, geçmişinde olup bitenleri günümüze sarkan süreçte

(22)

değerlendirmeleri de zorlanacaktır. Onun içindir ki her insanda tarih bilinci olması gerekmektedir. İnsanlar, milletine kendi gerçek tarihini algıda ve kavrayışta, onu tarihiyle bütünleştirmek istiyorsa, verimli ve zengin bir kültüre dayalı bir millet anlayışına kavuşmak arzusu talebiyse, tarih bilincini yakalamak kaçınılmaz olmuştur (Konuk, 2007, s. 26). Çünkü tarih bilinci, insanın kendisiyle, başka insanlarla ve toplumlarla ve doğayla/evrenle kurduğu ilişkilerin, ilişki biçimlerinin bir dökümünü içermektedir (Günay, 2011, s. 118).

İstikbal tasavvuru tarih bilinci ile doğar. Tarihin biriktirdiği her şey; bütün bir medeniyet, yaşama şeklî maddî ve manevî değerler buna yardımcı olur. Milletler daha çok yükselme yada çöküş devrelerinde tarihleri ve sosyal yapıları üzerine açık seçik bir görüş ya da düşünceye ulaşmak için gayret gösterirler. Bu duygu ve düşüncelerde zamanın ihtiyaç duyduğu değerlere göre yeni anlam ve fonksiyonlar kazanırlar (Kalkan, 2007, s. 27).

Sonuç olarak, insanda tarih bilinci değişir ve gelişime açıktır. Yalnız insanların yönelimleri, bilgi ve tecrübeleri, sosyal yaşantısı, eğitimi vb. özelliklerinin yanında tarih bilinci ile mekân arasında anlamlı bir fark saptanabileceği değerlendirilmektedir. Çünkü insan, yaşadığı mekâna da değer yükleyen veya yetenekleri oranında dönüştürücü ve değiştirici etkiler ve izler bırakan bir faktör niteliğindedir (Hacısalihoğlu, 2008, s. 24).

1.2.Araştırmanın Amacı

Araştırmanın genel amacı, Gaziantep ili Şahinbey ve Şehitkâmil ilçelerindeki lise onikinci sınıflarında eğitimine devam eden öğrencilerde tarihsel mekânın öğrencilerin tarih bilinci ile ilişkisinin olup olmadığını araştırmaktır. Araştırmanın amacını gerçekleştirebilmek için aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır.

1. Öğrencilerin yaşadığı tarihsel mekâna ilişkin kronoloji bilgileri ne düzeydedir? 2. Öğrencilerin tarih bilinci ve tarihe ilgisinin;

a. Anne ve baba eğitim düzeyine, b. Cinsiyetlerine,

(23)

3. Öğrencilerin tarihsel mekâna ilgisinin; a. Anne ve baba eğitim düzeyine, b. Cinsiyetlerine,

c. Tarih kitabı okuma durumlarına göre değişmekte midir? 4. Öğrencilerin tarih bilinci ve tarihe ilgi seviyeleri ne düzeydedir? 5. Öğrencilerin tarihsel mekâna ilgi seviyeleri ne düzeydedir?

6. Öğrencilerin tarih bilinci ve tarihe ilgisi ile tarihsel mekâna ilgi düzeyi arasındaki ilişki ne düzeydedir?

7. Öğrencilerin Gaziantep'in düşman işgalinden kurtarılmasına;

a. ''Gaziantep'i düşman işgalinden kurtarmaya çalışan Şahinbey gibi olmak isterdim'' sorusuna yönelik görüşü,

b. ''Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşu etkinlikleri, atalarımın yaptıklarını hatırlatır ve şehrime sevgimi yüceltir'' sorusuna yönelik görüşü nedir?

8. Öğrencilerin Gaziantep'in tarihî ve kültürel değerlerini bilmek ve korumak kimin görevi olduğuna yönelik görüşü nedir?

1.3.Araştırmanın Önemi

Geçmişte meydana gelen olayları, bu olayların gerçekleştikleri yeri ve zamanı belirterek sebep-sonuç ilişkisi içinde inceleyen tarih bilimi, bu özelliğiyle kapsamı en geniş bilim dallarından birisidir. Tarih biliminin geçmişi aydınlatmak için pek çok bilimden istifade etmesi ve her bilim dalının özel tarihinin olması, tarihin bu geniş kapsamlılığına örnektir.

Tarihe yardımcı bilimlerin başında coğrafya gelmektedir. Coğrafyanın ana görüşleri, zaman, dönem ve olaylar gibi tarihin ayrılmaz ana fikirleriyle bağdaşır. Coğrafya ve tarih arka arkaya öğrencilerin olaylar ve yerlerin zaman içinde birbirlerini nasıl etkilediklerini, insanların geçmişin farklı dönemlerinde, çevrelerinden nasıl etkilendiklerini ve çevreyi nasıl etkilediklerini anlamalarını sağlar (Yeşilbursa, 2008, s. 215). Yani dünyanın değişik bölgelerinde yüzyıllardır farklı özellikler taşıyan yerler; üzerlerindeki etnik kompozisyonu, kültür alanlarını ve ekonomik yapı gibi özellikleri etkileyerek, tarihin gidişini

(24)

şekillendirmiştir. Bu nedenle doğal ortamla insan etkileşimini dikkate almayan yaklaşımlar, toplumsal, ekonomik, siyasî ve benzeri özelliklerin açıklanmasında eksik kalmaktadır. Yani mekân üzerindeki toplumsal yapılar yüzyılların sonucu karşılıklı etkileşimle oluşmuştur (Karabağ, 2002, s. 3). Bu bağlamda, her mekânın, kendine özgü özel, ayrıcalıklı ve mekânda yaşayanların hayatını etkilemiş yerel nitelikler bulunmaktadır.

İnsan hangi toplumda doğup büyürse, o toplumun doğal ve toplumsal şartlarına göre adapte olur ve kendi toplumuna uygun bir kişilik kazanır. İnsanlar toplumun kural ve değerlerini benimsediği halde, bir toplumun bütün fertleri birbirinin aynısı değildir. Bir toplumun fertleri, bir yönleriyle birbirine benzeyen, fakat bazı yönleri ile de birbirinden çok farklı kişilik kazanır (Altay’dan aktaran Ulusoy, 2007, s. 4). Örnek olarak Erzurum ilinde Ermeni mezalimi nedeniyle ailesi vefat eden bir kişinin Ermeniler hakkındaki bakış açısı, söz konusu durumda olmayan ve aynı mekânda yaşayan başka bir kişiden farklı olabilmektedir. Ancak, ortak paydada birleşme olabileceği ama duruma yönelik farkındalık düzeylerinin aynı olmayacağı değerlendirilmektedir.

Sonuç olarak insanların yaşadığı mekânın, kişinin gelişimi ile kimlik kazanımında büyük katkısı olduğu değerlendirilmektedir. Tarih bilinci ve mekân ilişkisi bağlamında mekâna aidiyet duygusu, ortak bir geçmişe sahip olma, aynı zihniyet ve fikir etrafında birleşme, tarih ve kültür birliği gibi unsurlar ele alındığında, tarih bilinci ile mekân ilişkisini ortaya koymak bakımından bu araştırma önem arz etmektedir. Ayrıca konu ile ilgili doğrudan yapılmış bir yüksek lisans veya doktora tezine rastlanılmaması ve bu boşluğu doldurabileceği, bu konu ile ilgili geliştirilecek teorik çerçevenin gelecekte yeni kuramsal araştırmalara kaynak teşkil edebileceği değerlendirilmektedir. Yerel tarih, sözlü tarih vb. alanlarda ilgili araştırmacıların görüşlerine katkı sağlayabileceği, tarihsel mekâna farkındalık yaratabileceği, tarih eğitimi ve tarihsel mekân ile ilgilenenler arasında köprü kuracak disiplinlerarası etkileşim sağlanarak yeni yapılacak projelerin etkisini güçlendirebileceğinin de değerlendirilmesi nedeniyle araştırma önem arz etmektedir.

(25)

1.4.Araştırmanın Sayıltıları

1. Örneklemin, evreni temsil ettiği varsayılmaktadır.

2. Öğrencilerin anket sorularına samimi cevap verdikleri varsayılmaktadır. 3. Öğrencilerin diğer faktörlerden eşit derecede etkilendiği varsayılmaktadır.

4. Araştırmacı tarafından hazırlanan ve uzman görüşlerinin alınmasını müteakip geliştirilen anketin, araştırmanın amacını yansıttığı varsayılmıştır.

1.5.Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırma;

1. 2013-2014 eğitim-öğretim yılı,

2. Gaziantep ili Şahinbey ve Şehitkâmil ilçelerindeki lise onikinci sınıflarında eğitimine devam eden öğrenciler ile,

3. Araştırmacı tarafından hazırlanan ve uzman görüşlerinin alınmasını müteakip geliştirilen güvenirliği ve geçerliği test edilmiş ölçme araçlarıyla,

4. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği’nin belirlediği süre ile sınırlıdır.

(26)
(27)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1.Tarih Kavramı

Henry Ford ''Tarih, aşağı yukarı boş laftan ibarettir'' demişti. Şimdi ve o dönemde yaşayan pek çokları gibi, Ford da tarihin günlük yaşamında herhangi bir önem taşıdığına inanmıyordu. Ford'un ucuz ve seri üretilmiş otomobilleri, merkezî şehirlerin izdihamından banliyölerin genişlemesine, hazır yiyecek restoranlarının başarısından ailelerin yeniyetme çocuklarını anlayamamasına, enerji kıtlığından çevre kirliliğinin artmasına kadar her konuda, 20’nci yüzyıl yaşamını büyük oranda değiştirmişti. Henry Ford, Amerika'nın ne kadar hızlı değiştiğini görmüş ve bu değişiklikleri anlamak için kaybolan bir toplumun anılarının ne derece önemli olduğunu fark ederek eskiye dâir binlerce eşya toplamıştı. Dearborn, Michigan'daki Greenfield köyündeki Henry Ford Müzesi’nin girişindeki levha Ford'un vardığı sonucu anlatıyordu: ''Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz'' (Kyvig ve Marty, 2011, s. 1).

Henry Ford'un vardığı sonuçtaki tarih nedir peki? Tarih, toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını inceleyen bilimdir (TDK, 2005, s. 1907).

Arkeologlar, felsefeciler, coğrafyacılar vb. her disiplin uzmanı, tarihi kendisine göre yorumlamıştır. Şıvgın (2009, s. 36), tarihi, insanın sosyal tecrübesinin tümü, yaşanmış, yaşanılan ve yaşanılacak olanların toplamı; geçmiş şimdi ve geleceğin bütünü olarak tanımlarken, Bilgin (1998, s. 115) ise belirli bir toplumun geçmiş dönemlerindeki sosyal

(28)

yaşamını, yapısını, örgütlenmesini ve diğer toplumlarla ilişkilerini kendi hakkında bir temsil olarak inşâ edilmesi olarak tanımlamaktadır.

Özbaran (2005, s. 11), tarihin iki anlamının olduğunu, birincisi, gerçekleşmiş olduğuna inanılan ama ortaya çıkarılmamış veya tarihçiler, uzmanlar yada yorumcular tarafından biçimlendirilmemiş, keşfedilememiş geçmiş düşüncesi, ikincisi ise geçmişle uğraşan kişilerin kanıtlara ve belgelere dayanarak kurmaya ve şekillendirmeye çalıştıkları geçmiş imgesi olarak belirtmektedir.

Tarih, sadece geçmişin tozlu bir koleksiyonu değil, bilincin ve hafızanın temel besin ve esin kaynaklarından birisidir (Çetin, 2010, s. 125). Çünkü tarih, zaman ve boşlukta geçmişe yapılan bir seyahat; geçmişten gelen deneyimleri yansıtma gücüne sahip bir disiplindir (Dilek, 2007, s. 6). Tarih, insanın sosyo-biyolojik bir tür, toplumsal/tarihsel bir varlık olarak; toplumdaki, doğadaki bunlara bağlı olarak bireydeki gelişme sürecinin incelenmesidir (Oymak, 1997, s. 32).

Tarihin en önemli amaçlarından ve işlevlerinden birisi ulusal kimlik ve vatandaşlık bilinci vermesidir (Şıvgın, 2009, s. 45). İnsanlara verdiği kimlik duygusu, bireylerin kendilerinin üyesi oldukları toplumların ve insanoğlunun, kültürel köklerini ve devraldığı mirası anlamasına yardımcı olur. İnsan soyunun üyeleri olarak nereden gelip nereye gittiklerini ve şu anda üzerindeki yaşadıkları toplumun, ulusun ve insanlığın bugününün hazırlanabilmesi için hangi zorlu ve sıkıntılı süreçlerden geçerek geldiklerini, neyin ve kimlerin nasıl bir bedel ödediklerini kolayca anlamalarını sağlar (Aslan, 2006, s. 169). Tarihi, geçmişten günümüze gerçekleşen olguların belirli bir anlatı oluşturacak biçimde yorumlanması ve düzenlenmesi, tarihe bir bilinç ve kimlik oluşturma işlevini de yükleyecektir (Tekeli, 1998, s. 41).

Tarih, milletlerin ortak karakter ve değerlerini gösterir. Toplumlar, millet olarak varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerine dayanmak zorundadır. Tarih millete kök duygusu uyandırır. Bu duygu, birey veya toplumda bir millete mensubiyet bilincini canlı tutar ve onu derinleştirir (Birinci, 2004, s. 3). Koç’a (2002) göre, tarih insanlara geniş bir

(29)

tecrübe alanı, muazzam bir hafıza, daha da önemlisi bir düşünme biçimi özelliği kazandırır ve karar alırken bu engin tecrübe ve düşünme biçimini kazanmış olarak olaylara, bugüne, insana ve kısmen de geleceğe, doğru yaklaşma şansı elde edilir (Koç'tan aktaran Işık, 2008, s. 131).

Tarih, insanlara ve milletlere devamlılık, süreklilik düşünce ve duygusunu aşılar. Bugün millet olarak sahip olunan bütün değerler sistemi, millî kültürün unsurları (dil, gelenek, sanat, inançlar, yaşayış tarzı vs.) ataların bıraktıkları miraslardır. Bu mirasın zenginleştirilerek, işlenerek yarınki nesillere aktarılması da bugünkü nesillerin görevidir. Bu görevin idrakı içinde olmak tarih bilmekle mümkün olur. Yoksa milletlerin hayatında ''devamlılık'' düşüncesi oluşamaz. Nesiller arasında kopmalar meydana gelir ki böyle milletler sonuçta yıkılmaya mahkûm olmaktadır (ATASE, 2009, s. 1).

Tarih, bütün bu yaşananların, hatıraların acı tatlı olaylardan elde edilen tecrübelerin ve birikimlerin, silinmez izler hâlinde tarihi yapan milletin devamı olan nesillerine aktarılmasıdır. Kısaca tarihin yeni nesillerin hafızasında bilinç hâline gelmesidir. Böylece tarih kavramı deyince; tarihi yapmak, tarihi yazmak, tarihi bilinç olarak yaşamak, yani istikbâle yönelik planlara katmak akla gelmelidir. Ancak tarih böyle bir anlayışa toplum nazarında pozitif değer kazanacaktır (Turan, 1995, s. 387). Milletlerin ve toplumun geçmişle olan bağını kuran, toplum üzerindeki ortak değerleri hatırlatan ve nesiller arası bağı sağlayan tarih, edinilen tecrübe ve insanlara kazandırdığı hafıza ile milletlerin varoluş ve ortak değerlerini ortaya koyan bir bilim olduğu açıkça görülmektedir.

Pozitif bir değer kazanması gereken tarih, milletlerin hafızasıdır. Hafızasını kaybeden insan; nasıl dostunu-düşmanını ayırt edemezse, alacağını-vereceğini nasıl bilmezse, geleceğini nasıl planlayamazsa, milletler de böyledir. Hafızasını kaybeden milletler de dostlarını-düşmanlarını ayırt edemezler, istikballerini planlayamazlar. Hafıza kaybı, vizyonun yok olması demektir. Vizyonu olmayan toplumlar, okyanusta pusulası bozuk gemi gibidirler (Çelik, 2007, s. 12).

(30)

Tarihe sağlıklı bir bakış her zaman süzücü, ayıklayıcı, olaylardan anlamlara yükselebilen bir zihnî gerektirir. Yoksa olaylar arasında yitip gitmek, ölmüş gitmiş bir takım insanların elinde oyuncak olmak işten bile değildir. Tarihin içinde çalkalanmak, tarihin içinde bir o yana bir bu yana savrulmak, ölenle ölmek dirilenle dirilmek işten bile değildir (Timuçin, 2000, s. 25). Sonuç olarak, Nietzsche’nin söylediği gibi tarih, yaşamın hizmetinde bulunduğu ölçüde, tarihsel olmayan bir gücün hizmetinde bulunur ve bu bağlılık içinde, sözgelimi matematik gibi salt bir bilim olamaz ve olmamalıdır da. Yaşamın, tarihin hizmetine ne derece gerek duyduğu sorusuysa bir insanın, bir halkın veya bir kültürün sağlığı bakımından en önemli sorulardan ve ilgilerden biridir. Çünkü o aşırıya kaçtığında, yaşam un ufak olur ve yozlaşır ve yozlaşmanın sonunda tarihin kendisi de un ufak olur (Güzey, 2000, s. 11).

2.2.Tarihsel Mekân

Çevre, insan faaliyetleri ve canlı varlıkları üzerinde hemen ya da uzunca bir süre içinde dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki toplamıdır (Keleş ve Hamamcı, 2005, s. 32). Çevre sözcüğünün çok çeşitli kaynaklarda geçen bir kavram olması yorumu güçleştirmekte, kavram kargaşasına neden olmaktadır. Çevre, geleneksel olarak coğrafya bilimcileri için toprak yüzey biçimleri ve iklimden oluşan fiziksel bir çevredir. Mimarlar için ise insanın oluşturduğu yapıların tümüdür. Toplumbilimciler için çevre bireyin etrafını saran diğer insan gruplarıdır. Psikologlar içinse, daha çok bireyin arka planı, geçmişidir. Çevreyi ayırt edici kavramların ortaya çıkışının bir nedeni de bu farklı disipliner yorumlardır (Gür, 1996, s. 38).

Mekân Arapçadan dilimize geçen ve ‘’kevn’’ yani olmak kökünden türeyen bir kelimedir. Genellikle ‘’oturulan yer’’ anlamında kullanılmakla birlikte ‘’bulunulan çevre, ortam, yaşanan dünya ve kâinat’’ anlamlarını da içermektedir (Göka, 2001, s. 8). Mekân, insanın yerde, yerin derinliğinde ve uzaya doğru tüm çevresini üç boyutlu olarak kapladığından çevreden çok daha geniş bir anlama sahiptir ve içine psikolojik, toplumsal ve ekonomik anlamlarında katılmasıyla yalnızca fiziksel bir anlam taşımaktan uzaklaşmaktadır (Tümertekin ve Özgüç, 2010, s. 59). Çağdaş/modern coğrafya araştırmalarında ise mekân;

(31)

gerekli durumlarda gidilip görülebilen, araştırılabilen ve gözlem yapılabilen bir yerdir (Gümüşçü, 2006, s. 267).

Batı literatüründe mekân, sosyoloji, tarih, coğrafya, siyaset bilimi, son yıllarda iletişim bilimi gibi disiplinlerin ilgisini çeken bir konu olmuştur. Bu disiplinler, mekân, kendi yöntem, kuram ve ampirik araştırma geleneği içerisinde inceler. Örneğin coğrafya, geniş coğrafi alanların toplumsal yaşama ve tarihsel gelişmelere yönelik etkisini bulmaya çalışır. Bununla yetinmez, sözgelimi kapitalizm gibi bir ekonomik gelişmenin geniş coğrafî alanlar üzerindeki hareketini, akışını ve etkilerini ele alır. Sosyoloji ise, mekân konusunu genel olarak örgüt sosyolojisi kapsamında inceler. Bu bağlamda, hastane, hapishane, kamusal bir işyeri, fabrika, okul, çalışma kampı, askerî kışla gibi mekânlar sosyologların başlıca inceleme nesneleri olurlar. Siyaset bilimindeki araştırmacılar bu tür mekânların ideoloji ve siyaset ile bağlantılarını başlıca araştırma konusu olarak ele alırken tarih, bu mekânların gelişimlerini, toplum üzerindeki etkilerini sosyolojik bir çerçeveyi de göz ardı etmeden inceleyebilmektedir. Bazı düşünürler ise değişik sosyal bilimlerin araştırma geleneği ve yönteminden yararlanarak bir tür eklemleme çabası içinde mekânları çalışmaları içine katabilmektedir (Öztürk, 2006, s. 91). Yapılan araştırmada ise mekân/çevre/yer tanımları eş anlamda kullanılmıştır. Sosyolojik açıdan bir değerlendirme yapıldığında, mekânın bilimsel araştırmalardan uzak tutulmaması, özellikle tarih araştırmalarında insanları etkileyen mekânların çalışmaya dâhil edilmesi gerekmektedir.

Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan en önemli olgu yaşadıkları çevredir (Göğebakan, 2009, s. 2). Sonnenfeld, (1977) ayrıntılı bir çevre ayrımına gitmiştir: İnsanın dışında bulunan topyekün çevre, yani coğrafi çevre; bunu içinde de insanın faaliyet gösterdiği çevre –fonksiyonel çevre- vardır ve burası, farkında olsun ya da olmasın dünyanın insan davranışlarına etki eden çeşitli kısımlarını kapsar. İnsanların farkında oldukları asıl çevre ise algılanabilen çevredir. İnsanların algılarına göre davranışta bulundukları davranışsal çevre ise kişiye göre değişen, çok daha sınırlı bir çevredir (Sonnenfeld'dan aktaran Tümertekin ve Özgüç, 1998, s. 56).

İnsanın içinde yaşadığı, çeşitli kültürel ve sosyal ilişkilerini yürüttüğü, iş, üretim gibi etkinliklerini gerçekleştirdiği, varlığını, özelliğini ve niteliğini fiziksel olarak algıladığı

(32)

ortam olan fiziksel çevre (Aygener, 2009, s. 33), insanı da kapsayan doğal, kültürel, tarihî, sosyal ve yapay öğeleri içinde barındıran ve bu olguların birbiri ile sürekli ve değişken bir etkileşime uğradığı dinamik bir olgudur (Erdoğan, 2006, s. 68).

Fiziksel çevre olarak kentler, tarih boyunca hemen her dönemde insanlar arasındaki ilişkileri, sosyal ve kültürel değişimleri içeren ve şekillendiren, demografik ve ekonomik açıdan farklılıklar gösteren fiziksel yaşam mekânlarıdır (Kaypak, 2010, s. 374). Erdönmez ve Akı (2005, s. 67) ise kentleri, toplumların ve bireylerin bir arada bulundukları ve sosyalleştikleri, her türlü sosyal ve kültürel sınıftan farklı etnik gruplardan, birbirlerinden çok farklı özelliklere sahip insanların bir araya geldiği toplumun birbirlerinden başkalaşan kesimleri için bir buluşma alanı rolü üstlenen mekânlar olarak belirtmektedirler.

Kentler, geçmişten bugüne ve bugünden geleceğe uzanan gelişim öyküleri, değişim dönüşüm bağlamında sonsuz bir devinim ve sürekli bir kimlik arayışına sahne olmaktadır. Kentin bu değişim ve dönüşüm süreçlerinde, kenti kentli ile tarif edilemeyen bir biçimde bütünleştiren en önemli harç, kolektif bir belleğin insanın içine işleyen varlığı olup, bir ''yeri'' ''mekân'' olmaktan çıkaran, onu insanla bütünleştiren ve ona ruh kazandıran pratiklerle yoğrulmuş bir süreçte ''kent, kentli ve bellek'' oluşmaktadır (Yılmaz’dan aktaran Karpat, 2009, s. 4). Böylece insan, sorumluluk duygusuyla hareket ederek mekânı yorumlamakta, onu düzenlemekte ve anlamlı hâle getirmektedir. Yine aynı duyguyla mekândan etkilenmekte ve ona uyum sağlamaya çalışmaktadır (Göka, 2001, s. 97). Bu bağlamda, zamanla kentler de bir kimlik kazanmaktadır. Bugün için kent kimliği olarak adlandırılan bu olgu, yaşayan, gelişen ve içinde barındırdığı insanları etkileyen canlı bir organizma gibidir.

Mekân olarak şehirler, şehirlerde vücut bulmuş birçok eser, tarihten bir iz olarak toplumsal hafıza içerisinde kendine yer bulur. Bunlar kültürel tarihi oluştururken, dönemi anlatan bir tarih anlayışından da söz etmek mümkündür. Dönemi anlatan tarih, o yıllar hakkında insanlara bilgi sunar (Soğukömeroğulları, 2010, s. 177). Bu bağlamda mekân, tarihin bir boyutudur. İnsan davranışının tarihsel süreç içinde oluştuğu yerdir. Tarihsel zaman gibi, mekân da değişim süreci içinde, kültürel ve coğrafî şartlar göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir (Dilek, 2007, s. 17). Mekân kullanımında fiziksel çevre, içinde

(33)

yaşayanların değerlerini, yargılarını, hayat görüşlerini ileten bir ortamdır. İçinde barındırdığı anlamları kapsayan simgeleri kullanan mimarî dil, gücünü gelenek ve kültürden alır. Kültür ise, insan yaşamındaki değerleri fiziksel çevredeki biçimlere dönüştürerek yaşam biçimini etkilemekte ve davranışları belirlemektedir. Her kültürel uzantı, mekânı kavramayı, anlayışı ve mekân kullanımını yakından etkilemektedir (Erdönmez ve Akı, 2005, s. 69).

Her toplum değişik devrelerde yarattığı kentsel mekânları, o toplumun kültürel yapısının maddesel kalıntılarını oluşturur ve çeşitli aşamalar ile son zamanlardaki görüntüsü, değişik çağların izlerini taşır. Bu izler toplumsal, ekonomik ve kültürel yapı özelliklerini simgeleştirir ve tarihî çevreyi oluşturmaktadır (Alkış ve Oğuzoğlu, 2005, s. 25).

Keleş ve Hamamcı (2005, s. 147), tarihsel çevreyi, insanlığın tarih boyunca yarattığı kültürel değerlerin fiziksel çevreye yansımış görüntüsü olarak tanımlarken, Avrupa Kültürel İşbirliği Konseyi’nin Avrupa Kültürel Mirasının Envanteri çalışmasında, doğal ya da insan eliyle oluşturulan, bütünlüğü ve artistik, estetik, tarihsel, etnografik bilimsel, edebi veya efsanevi özellikleriyle korunması ve değerlendirilmesi gereken bütünler olarak tanımlanmıştır (Öztürk, 2007, s. 16). 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kânunu’nun üçüncü maddesinde ise (sit)’in tanımı yapılmıştır. Sit, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntılarının; önemli tarihî olayların yaşandığı yerlerin ve yer üstünde, yeraltında veya su altında bulunan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının oluşturduğu çevredir.

Tarihî mekân, geçmişteki insanların kullanmak ya da eser vermek amacıyla bıraktıkları tarihî yapılardan ve tarihî olayların geçtiği yerlerden oluşmaktadır. O halde tarihî mekân, cami, medrese, anıt mezar, türbe, çeşme, evler gibi tarihî dokusu bozulmamış komplekslerden oluştuğu gibi bir ulusun kaderine yön vermiş bir olayın ve savaşın geçtiği bir yer ya da bir kişinin doğduğu yaşadığı bir yer olabilir. Burada tarihî doku kavramı hem yapının fiziksel materyaline hem de yapının ve çevresinin verdiği tarihî atmosfere işaret etmektedir (Ata, 2002, s. 58).

(34)

Tarihî mekân, gerçek insanların yaşamlarının ve olayların canlandırıldığı, öğrenci ve tarih arasında bağ kuran bir tiyatro sahnesi olarak tanımlanır. Hikâyeyle kurulan bu bağlantı insanları tarihe çeken şeyin ve tarihi çocuklara öğretme nedeninin de bir parçası olduğunu belirtmektedir. (White ve White’dan aktaran Yeşilbursa, 2006, s. 39). Mekân anılar, paylaşılanlar, okunanlar, duyulanlar, yaşananlar ve hayal edilenler kısacası bilinenler ve bilinmeyenlerin etkisiyle zihinlerde anlamlandırılır. Gerçekte, insanın ruhunda yarattığı etki olup, fiziksel özellikler bu etkiyi güçlendirir ya da hafifletir (Karaaslan, 2010, s. 3). Tarihsel mekânlara bu açıdan bakıldığında farklı duyu organlarını da öğretim işlevine sokan, mekânın etkisiyle kalıcı öğrenme sağlayan ve insanların mekânı daha iyi anlamlandırmasına yardımcı olan alanlar olarak da değerlendirilmelidir.

İnsanın fiziksel ve psikolojik bir doyum içinde yaşamasını sağlayacak bir çevre ortamı yaratmak çağdaş kültürün, uygarlığın en önemli amaçlarından biridir (Kuban, 1989, s. 37). Eski kent ve mahalleleri incelemek, bugünü anlamaya, insanın kendisini tanımaya, tanımlamaya yardımcı bir araçtır. Geçmiş uygarlıkların sosyal ve ekonomik yapısı, yaşam felsefesi, estetik duyarlılığı ile ilgili birçok ayrıntı bu çevrede saklıdır. Tarihî çevreler insan ölçeğinde mekânlar olarak da öğretici ve ilgi çekicidirler. Sosyal ilişkileri olumlu yönde etkileyen ve bireyler arasındaki birlik duygusunun pekiştirilmesine yardımcı olan bir ortamları vardır (Ahunbay, 1996, s. 116). Bu nedenle, tarihî kent, çok uzun bir zaman boyutunda biçimlenmiş, tarihî verileri ve mimari mirası ile günümüze kadar gelebilmiş çok yönlü kültürel bir varlıktır (Çubuk, Uzel ve Albatan, 1989, s. 181).

Tarihî çevreler, geçmiş dönemlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını, yaşam biçimi ve felsefesini yansıtmaları, doğa-bina ve bina-insan ilişkileri arasında kurdukları ilişkinin doğruluğu açısından büyük bir birikimin ifadesidir (Arabacıoğlu ve Aydemir, 2007, s. 204). Tarihî çevreler geçmiş hakkında bilgi vererek, geçmişle bugünü kıyaslama olanağı sunan, bireyin kimliğini oluşturmasına, kendisi ile toplumun sahip olduğu değerleri tanımlamasına ve bireyler arasındaki birlik duygusunun pekiştirilmesine yardımcı olan ortamlardır. Bununla birlikte tarihî çevreler, bulundukları kentlere, yaşam mekânlarına kişilik kazandırırken, insan ölçüsüne göre düzenlenmiş mekânlar olarak da öğretici ve ilgi çekicidirler (Aygener, 2009, s. 36).

(35)

Diamond'un ''Guns, Germs and Stell'' (1997) adlı 480 sayfalık kitabını ''Tarih, farklı halklar için, çevrelerinin farklılığı nedeniyle farklı yollar izlemiştir, insanların kendi aralarındaki biyolojik farklılık yüzünden değil'' şeklinde yazarak tek bir cümleyle özetlemesi (Diamond'dan aktaran Gümüşçü, 2006, s. 270) tarihsel mekânın önemini anlatmak için yeterlidir.

2.2.1.Tarihsel

Mekânın Korunması

Türkler millet olarak pek az toplumun sahip olabileceği köklü bir tarih ve kültürel mirasın varisleridir. Üç kıta üzerinde hâkimiyet kurmuş olan bu millet, egemen olduğu topraklarda silinmesi mümkün olmayan çok derin izler bırakmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, ondan ayrılan ülkelerde söz konusu hâkimiyetin sona ermesiyle, onların bıraktığı izleri tümüyle yok etmeye çalışanlar olmuş, ancak böyle girişimler de o izleri tümüyle silememiştir (Sayan, 2009, s. 157). Bu nedenle kentlerin eski dokusunun korunması gerekir. Çünkü tarihsel kent dokusu, o toplumun kültür mirasının önemli bileşeni demektir. Yıkılan, yok edilen her parçayla, insanlığın kültür mirası biraz daha yoksullaşmaktadır. Böylece geçmiş hızla unutulmakta, gelecek belirsizleşmektedir. (Kökden, 1996, s. 38).

Tarihsel mekânlar ve kentler, şimdiye kadar birçok medeniyetin hüküm sürmesi bakımından değerlendirildiğinde, milletlerin edebiyatı, sanatı, müziği, gelenek ve görenekleri ile adetleri gibi yaşam tarzların günümüze aktarılması bakımından önem taşımaktadır. Bu nedenle farklı kültür ve yaşayışları, bu mekânlarda görmek mümkündür. Coğrafî şartlar ve yaşam koşulları insanların yaşayışını etkilemesi, farklı çevrelerde farklı etkiler ve eserler bırakmıştır. Örneğin Ege bölgesinde havanın sıcak olması nedeniyle insanların eğlence hayatını da etkilemiş olup, efelerin oyunları çok ağır ve yavaştır. Farklı mekân olarak Karadeniz’de ise hamsinin balıkçı teknesinde kıpırdanması ve havanın genellikle rüzgârlı olması ise oyunlarında hareketliliği getirmiştir. Bu kapsamda, insanların yaşadığı mekânın, sosyal yaşantısına etkisi açıkça ortaya koyulmaktadır.

Her kentin üzerinde taşıdığı, geçmişten gelen birbirinden farklı bir tarihî ve kültürel izler yığını vardır; kentlerin güzelliği de buradan kaynaklanır. Birbirinin aynısı denilen kentler,

(36)

çok farklı mesajlar verilebilir. Bunların okunabilmesi, farklılıklarının anlaşılması, nedenlerine ulaşılabilmesi ayrı bir keyif verir; kentlerin özel tarihleri olarak yaşayanlar tarafından aktarılan, yaşayanları birbirine bağlayan ortak bir bağ gibidirler (Tuna, 2008, s. 4).

İnsanları birbirine bağlayan bu ortak bağ sayesinde kültürel miras gelecek kuşaklara da aktarılmaktadır. Yılmaz (2005)’a göre kültürel miras, bir yandan tek bir mimari yapı ya da tarihî kalıntılar gibi maddesel formları; diğer yandan örf ve adet, sözlü gelenek, yaşam biçimi ve dil gibi maddesel olmayan öğeleri, kısaca geçmişten günümüze ulaşan somut ve somut olmayan kültürel ifadelerin tümünün tanımlandığı kültürel çevredir (Yılmaz'dan aktaran Demirci, 2008, s. 33).

Kültürel miras, geçmişle gelecek arasında köprü kuran, kimlik sorununu çözebilen, tarih ve aidiyet bilinci yaratan, kuşaklararası iletişimi sağlayan değerlerdir. Bu değerlerin yok olması ya da azalması toplumdaki iletişimi ve dayanışmayı zayıflatmakta, giderek kimlik bunalımı ya da bir yere ait olmama duygusunun ortaya çıkarmaktadır. Kültürel mirasın korunması ulusların kimlik sorunları tartışmalarının temelini oluştururken, söz konusu değerlerin insanlığın ortak mirası olduğu, başka bir ifade ile ulus ötesi bir niteliğe sahip olduğu bu çerçevede korunmaları gerekmektedir (Kiper, 2006, s. 15).

Kentlerin tarihsel kimliklerinin değiştirilme çabası altında geçmişle olan bağlarını kopartma isteği de yer almaktadır. Nesilleri birbirine bağlayan, insanların nereden geldiğini, yaşantısını, geleneklerini öğreten her tarihsel mekân bu düşüncedeki insanlar için tehlikeli olduğu söylenebilir. Hâlbuki tarihî mekân, hangi coğrafyada hangi ülkede olursa olsun o yerin tarihsel zenginliğidir. Bu nedenle tarihî mekânların korunması önem arzetmektedir.

Korunması gereken tarihî çevre, tarih öncesinden günümüze değin değişik coğrafya ve zaman diliminde yaşamış insan topluluklarının yaratmış olduğu uygarlıkların ürünü olup, bu uygarlıkların yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimarî ve kültürel özelliklerini yansıtan yerleşim yerleri ve bu yerleşim yerlerinin kalıntılarıdır. Kültür varlıklarının yoğun

(37)

olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihsel olayların geçtiği yerler olması bakımından korunması gereken alanlardır (Özteke, 2004, s. 12).

Kültür mirasına sahip çıkmak her şeyden önce bir tavır alıştır ve bu, geleceğe yönelik bir tavır alıştır. Yani; geçmiş elde tutularak bir yenilenme amaçlanmaktadır. Gelecekle ilgili kaygılar taşıyan her insan, her sınıf, her ulus, her toplum geçmişten vazgeçemez. Geçmiş, bugünü geliştirip geleceğin belirlenmesine yarayan tek hazinedir. Bu nedenle, kültürel mirasa sahip çıkmaya kalkmak, ideolojik bir tavır içine girmeye karar vermek demektir. Çünkü kültürel miras, belli bir bilme ve kavrama süreci içinde edinilmektedir, bu da gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan bilinçle ilgili bir olaydır (Şölçün, 1982, s. 19).

Ahunbay (2009, s. 127), tarihî çevrenin korumanın amacını, tarihi yerleşmeyi yok olmaktan kurtarma, kültür mirasını günümüz yaşantısıyla bütünleştirmek olarak değerlendirmektedir. Okyay (1976, s. 38) ise tarihsel çevreyi koruma ve neden sahip çıkmak gerekliliğini ilk bakışta iki olgudan hareket edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Birincisi, tarihsel çevreyi koruyarak yeniden bir işlevsel yararlılık sağlamak, ikincisi ise tarihsel çevreyi koruyarak, geçmişin içerdiği verileri çağdaş yöntemlerle yeniden yorumlayarak, eski kültürün en önemli öğelerini geleceğe dönük kuramları oluşturmak için kullanmaktır.

Eruzun (1989, s. 47), tarihî çevreyi korumada üç temel amacın saptanabileceğini belirtmektedir. Bunlardan birincisi tarihî mirasın gelecek kuşaklara iletilmesi ikincisi kültür sürekliliğinin sağlanması üçüncüsü ise çağdaş insana tarih ile birlikte yeni yaşam olanakları sağlanmasıdır.

Tekeli (1989, s. 28) ise Türkiye’de kentsel alanlarda korumacı tutumlar yada ahlâkı savunanların, bu savunmalarını dört farklı biçimde temellendirdiklerini belirtmektedir. Bunlardan birincisi, toplumda yaşayanlara sağlıklı bir tarih bilinci kazandırmanın gereği üzerine durmaktadır. Kişinin sağlıklı toplumsallaşabilmesi için yaşadığı çevre ona sürekli olarak tarihsel geçmişin simgelerini, işaretlerini aktarabilmelidir. Geçmişin göstergelerini taşıyan bir çevrede yaşayarak toplumsallaşan kimse, kültürün sürekliliğini kolayca

(38)

edinecek ve tarih bilincine sahip olacaktır. İkinci tür temellendirme, birinci türe göre daha dar kapsamlı bir amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Korumayı ulusal bir benlik yaratmakla araç olarak görmektedir. Ulusallık ideolojisi çoğu kez bir ülkenin tüm tarihini kavrayacak genişlikte değildir. Bu nedenle de böyle bir yaklaşım altında korumacılığın amacı darlaşır, seçmeci hâle gelir. Bu halde belki de geçmişin korunması değil yeni ideolojiye uygun yeni geçmişler yaratılması söz konusudur. Üçüncü tür temellendirme estetik olarak yada başka ölçütlere göre değerli olanı koruma yaklaşımıdır. Bu halde de birinci tür koruma amacına göre değerlilik ölçütü arasından bir sınırlama getirilmektedir. Korunması gerekenler değerli olanlardır. Tarihsellik tek başına korunmak için gerekçe oluşturmaz. Korunması gereken sanat açısından, kültür açısından, çevre açısından değer taşımalıdır. Dördüncü tür temellendirme korumaya kültürel turizm açısından yaklaşarak yapılmaktadır. Burada koruma bir ticarî amaçla ele alınmaktadır. Korumanın nedeni sağlayacağı gelir yada döviz olmaktadır. Bu konuda korunacağın önceliğini turistin varsayılan beğenisi oluşturmaktadır. Bu dört temellendirme biçiminden birincisinin en kapsamlı olduğu ve diğer üç amaçlı bir ölçüde içerebileceği, korumacılıkta değişik sapmalara karşı ölçülü bir çizgiyi temsil ettiği söylenebilir. Bu nedenle diğer amaçlara sahip olanların da birinci amaç üzerinde birleşebileceği, bu konudaki bulanıklığın ortadan kalkabileceği ileri sürülebilir.

Günümüzde tarihsel çevre koruması artık çağdaş işlevlerle bütünleşerek korumayı amaçlayan bir anlayışa ulaşmıştır. Böyle bir anlayışta salt korumanın yerini koruma-değerlendirme-geliştirme amacına yönelik bir yaklaşım almaktadır. Koruma ile planlama ve geliştirme arasında temel kavramlar düzeyinde varolan çelişki böylelikle çağdaş işlevlerle bütünleşerek koruma anlayışı içinde aşılmaya çalışılmaktadır (Sökmen, 1989, s. 60). Ancak, bugün artık tarihî kent dokusunu müze gibi korumak yerine kentin yaşayan bir parçası olarak ele almak ve yaşatmak için gösterilen gayretlerde buradaki mekân ve yaşam biçiminin çok yönlü bir muhasebesini yapmak gerekmektedir (Çubuk, Erkün ve Eryoldaş, 1989, s. 70). Bu nedenle, geçmişin günümüzde ve gelecekteki kanıtı olarak kavramsallaştırılan fakat genellikle bellek ve sürekliliğin değişmez işareti anlamına gelen tarihsel miras; toplumsal aidiyet bakımından önemi dolayısıyla risk altında iken, yeniden üretilmesi sağlanarak ve uzun süre muhafaza edilmesi garantilenerek bozulma ve onurunu kaybetmeye karşı korunmayı talep etmektedir (Pınto, 2008, s. 118).

(39)

Günümüzde tarihî kentlerimizin hızla yok edilerek çehre değiştirmesi, bu kentlerde modernleşme olarak algılanmaktadır. Geleneksel dokunun dar sokaklarını geniş cadde ve sokaklar haline getirmek, eski yapıların yerine büyük, rantı yüksek, modern iş hanları inşâ etmek; bütün bunları yaparken de eskiyi ortadan kaldırmak âdeta vazgeçilmez gibi görülmektedir. Böylece kültür kimliğinin önemli unsurları olan tarihî kentlerin eski geleneksel dokusu bozulmakta, anıt yapılar ya tümüyle yıkılarak yok edilmekte, ya da fizikî çevrelerinden soyutlanarak yeni yapılarla kuşatılmaktadır. Ne var ki, aslında yok edilen ve yıkılan şey yalnızca eski binalar, tarihî çevreler değil kültür kimliğidir (Sayan, 2009, s. 157).

İnsanların kazanç uğruna, milletlerin temeli olan ve geçmişi olan bağı sağlayan mekânlara zarar vermesi kabul edilmez bir durumdur. Kentlerin büyümesi ve gelişmesi esnasında oluşması gereken bilinç, geçmişi ortadan kaldırmakla bir kazanç sağlanamayacağı ve tarihsel mekânlara zarar verilmeden de şehirlerin gelişebileceğinin anlaşılmasıdır.

Tarihî çevrelerde yaşayan yeni kullanıcıların kültür seviyelerinin düşük olması içinde bulundukları mekânların değerini anlamalarını zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, kentin bugünkü kullanıcılarını, yaşadıkları kentin değerlerine sahip çıkacak biçimde bilinçlendirmek ve eğitmek, korumanın sadece planlar üzerinde kalmaması ve işlerlik kazanması açısından önem taşımaktadır (Alkış ve Oğuzoğlu, 2005a, s. 358). Uluslar, üzerinde yaşadıkları toprakların tarihini, geçmişini, uygarlık tarihindeki yerini, dünya uygarlığına katkılarını bilmek zorundadırlar. Böylece, o topraklara daha iyi nüfuz edebilir, o toprakların gerçek sahibi olabilir ve yine ancak o zaman uygar dünyanın saygın bir üyesi olabilirler. Aksi taktirde o topraklar üzerinde yaşayan canlı bir ölüden farklı olmazlar (Kılıçkaya'dan aktaran Özteke, 2004, s. 16).

2.2.2.Tarihsel Mekân ve Eğitim

Tarih, birçok kavmin ve milletin nasıl doğduğunu, geliştiğini, kuvvetlendiğini ve nasıl zayıflayıp yok olduğunu göstermektedir. Hititler, Sümerliler, Romalılar gibi insanlık tarihinde derin izler bırakan ve insanlığın ilerlemesinde önemli rol oynayan bu milletlerin, yükselme ve gerileme dönemlerine bakıldığında, birçok benzerlikler bulunduğu

(40)

görülmektedir. Bu milletlerin hemen hepsi, belli bir dönem içinde müreffeh bir hayat yaşamışlardır. Fakat ilerleyen yıllarda zenginliğin verdiği rehavet, tembellik ve rahat yaşama, gösteriş merakı ve halktan, toplumsal değerlerden ve bütünlükten uzaklaşmak gibi davranışlar yüzünden, perişan bir hâle düşmüşlerdir. Buna karşın kendilerinden sonra gelen nesillere, maddî ve manevî miraslarını da aktarmışlardır. Günümüzde milletler, her türlü maddî veya manevî mirasını okullarda okutulan tarih dersiyle aktarmaya çalışırlar. Böylece insanlarda, yaşadığı dönemdeki olayları daha iyi tahlil etme ve gelecek nesillere iyi bir emanet bırakma bilinci oluşturmaya gayret sarfederler. Bir başka deyişle tarih dersi, milletlerin o dönemdeki siyasî olayları, sosyal yaşantıları, gelenek, görenek, örf ve âdetleri incelemesine vesile olmaktadır. Milletlerin hayatını etkileyen iyi ve kötü faktörleri belirtir, böylece öğrencilere, kötüyü yapmama bilinci verilerek, ahlâkî değerler kazandırılmaya çalışılmaktadır (Tamçelik, 2009, s. 2239).

Tarihin en önemli amacı, çocuğu içinde yaşadığı sosyal hayat hakkında aydınlatması, diğer bir deyişle o çocuğu sosyal ve ulusal hayata uyum sağlatmasıdır. Tarihin bu görevi yerine getirebilmesi için yalnız eski olayları göstermesi yeterli değildir. Tarihe de Coğrafya ve Vatandaşlık Bilgisi gibi ''şimdiyi'' araştıran bir bilim olarak bakılmalıdır. Coğrafya, öğrenciye yeryüzünün bugünkü durumunu nasıl öğretmeye çalışıyorsa, tarihte bugünkü insanlık toplumunun, bugünkü hayatı hakkında ona açık bir fikir vermeye çalışmaktadır. Tarih, eski olayları araştırıyorsa, amacı yalnız bu olayları öğretmek değil, insanlığın bugünkü hayata ulaşmak için geçirdiği evrim dönemlerini meydana çıkarmak ve bu şekilde şimdiyi daha iyi kavratmaya çalışmaktır (Sungu ve Ata, 2002, s. 52). Bu nedenle geçmişi anlamak ve aydınlık bir gelecek için tarih eğitimine ve öğretmenlerine büyük görev düşmekte olup bu görev, en fazla tarih dersi vasıtasıyla yerine getirilmektedir.

Tarih dersi vasıtasıyla, geçmiş ile ilgili birtakım bilgi ve inançların geleneksel olarak çocuklara aşılanmasının üç önemli nedeni olduğu ileri sürülmektedir. Bunlar, kültürel mirası aktarmak, ahlâkî eğitim vermek ve günümüz dünyasını anlamaktır. Tarih öğretiminin en önemli sebebi olan kültürel mirası aktarılması yoluyla öğrencilere ait oldukları grubun geçmişine saygı duymalarını sağlanmaya çalışılmaktadır. Ahlâkî eğitim vermek ise öğrencilere genellikle telkin yoluyla ahlâkî kuralların yerleşmesi sağlanmaktır. Kültürel mirası aktarmak ile ahlâkî kuralların yerleşmesini sağlamanın değerine verilen önem azaldıkça, geçmişi bilmenin bugünü anlamak için gerekli olmakta hatta bu bilgi

(41)

sayesinde geleceğe dâir daha tutarlı tahminler yapılması da sağlanabilmektedir (Safran, 2006, s. 27).

Tarihi, tarih derslerinin okunduğu sıralardan itibaren sevmeye başlanması ve insanın içinde, gerçekte bir tarih bilinci meydana getirilmesi gereklidir. Bu gerek, bir yandan millî bilinci pekiştirmek için bir öğedir, bir yandan da millet ve memleketin önüne çıkan ve çıkacak sorunlara karşı alınacak davranışları yönlendirecek bir kültür gereğidir. Tarih derslerinde, tarihi yutulması zor haplara çevirdikçe, belleklere yüklenen rakamlara boğdukça elbette ki bireylerin bu dersi sevmeleri ona orantılı olarak azalmaktadır (Parmaksızoğlu, 1984, s. 13).

Öğrencilerin tarih dersine ilgisinin azalmasının bir nedeni de okullarda, geleneksel anlamda tarih öğretimi yapılmasıdır. Bu öğretim öğrencilerin pasif olarak bilgileri aldığı, öğretmenin kendisine verilen program dâhilinde, düz anlatımla–en iyi ihtimalle soru-cevap yöntemiyle- bilgileri aktardığı, araç-gereç kullanımının asgarî düzeyde olduğu ve düşünmeye teşvik etmeyen bir öğretimi ifade etmektedir (Karabağ, 2002, s. 65). Gerçek tarih öğretimi tarihsel olayların nedenlerini, sonuçlarını irdeleyen, sorgulayan, toplumsal olayların evrimini her yönüyle ele alan bir öğretim stratejisiyle ele alınmalıdır (Safran ve Ata, 1998, s. 89).

Öğretim programları incelendiğinde bir veya iki derslik süreler içerisinde öğrenciye kavratılmak istenen konular ile kazanımların hepsine yetecek kadar süre bulunmadığı bir gerçektir. Bu bağlamda yapılandırmacı yaklaşım içerisinde aktif öğrenme teknikleriyle ders zevkli hâle getirilmeye çalışılmalı, bilgiyi üreten öğrenci profili oluşturulmalıdır. Keçe ve Dinç (2010, s. 2)'in de belirttiği gibi okullarda tarih öğretimine gereken önemin verilmesi ve tarih öğretiminin amacına ulaşması için – yapılandırmacı öğrenme kuramının da gereği olan- yaparak yaşayarak öğrenmeye önem verilmesi gerekmektedir.

Tarih öğretiminde doğru bilinç oluşturma görevi yerine getirilmeye çalışılırken, ders saatlerinin kısıtlı olması, eğitimde kullanılan yöntemlerin klasik olması, teknolojinin sınıflara yansıtılmaması, ders kitaplarının dünya ölçütlerine uymaması, ezber ve

(42)

öğretmenden kaynaklanan problemler gibi sorunlarla karşı karşıya kalınmaktadır. Problemlerin çözümünde kullanılabilecek; aktif öğretim yöntemleri, yerel tarih çalışmaları, sözlü tarih uygulamaları, müzeler ve teknolojik araçlar tarih öğretimini zevkli kılabilecek unsurlardan birkaçıdır (Yıldız, 2003, s. 182).

Tarih ezberlenmesi gereken önemsiz bir ders olma tehlikesinden kurtarılıp günlük yaşama yansıtılmaya çalışılması için öğrenimin ilk yıllarından başlayarak, çocuklara bugünü anlamak için geçmişini bilmelerinin gerekliliği aşılanmaktadır. Bunu gerçekleştirmenin en etkin yolu, öğrencilerin tarihi yaşamalarını sağlamaktır. Tarihsel olguların güncel yaşama yansıdığını gören bir öğrenci, tarihi hissedecek ve kendini geçmişi ile özdeşleştirebilecektir (Erpulat, 1998, s. 271).

Geçmişi anlama, öğrenciler bakımından bir düşünme egzersizi gerektirir. Öğretmen ve öğrenciler elde edilmiş bulguları işleyerek, geçmiş hakkında yorumlayıcı bir dil kullanarak, açıklayıcı olaylar (yeni tarihler yaratmak) geliştirerek ve hayal gücünü kullanarak (tarihî empati) tarihten anlam çıkarmaya çalışırlar (Husbands’dan aktaran Akbaba, 2005, s. 68). Yani, tarihsel bakış açısını kullanabilen öğrenciler, geçmişi geçmişin değer yargılarını hesaba katarak inceleyip, tarihçiler gibi geçerli yorumlar yaparken geçmişin değerlerini sahiplenmek veya reddetmek yerine anlamaya ve açıklamaya çalışırlar (Dilek, 2007, s. 87).

Çocuğun tarihe karşı ilgi uyanması, tarihe karşı tutumunun artması için tarihi çocuğun günlük hayatı içine koymak, yaşadığı çevrede cereyan etmiş olan olayları kendisine hatırlatmak, hatıraları yaşatılmaya lâyık ecdadın hayatını anlatmak ve hemen yaşadığı çevrede duran abideleri, harabeleri, çeşitli tarihî kalıntıları kendisine göstermek suretiyle yapılabilir. Belirsiz bir çevre içinde değil de, kendi çevreleri içine konmuş olaylar daha etkileyici, şahıslar daha gerçek olacaktır. Yerel toprağın özsuyu ile beslenen bir millî tarih daha canlı ve daha iyi anlaşılacaktır (Işık, 2008, s. 296).

Çünkü insan belli bir çevrede yaşamakta ve çevrenin, öznel ve nesnel özelliklerinden etkilendiği gibi yakın çevresini daha rahat algılar. Öğrenci, içinde yaşadığı ve ilgi kurduğu nesnel veya öznel olguları daha kolay öğrenir. Çünkü öğrenme, etkileyen ve etkilenen

Şekil

Şekil 3. Tarih bilincinin belirleyicileri (Tekeli, 2008, s. 28)  Kişiye ve  Konumuna Bağlı
Şekil 4. Tarih bilincinin belirleyicilerinin ayrıntılandırılması (Tekeli, 2008, s. 31)
Tablo 8. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Açıklanan Toplam Varyansı
Tablo 9. Tarih Bilinci ve İlgi Ölçeği Faktör Analiz Sonuçlarına   Göre Faktörler, Faktör Yükleri ve Madde Sayıları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Patterns of antimicrobial resistance observed in Escherichia coli isolates obtained from domestic and wild animal fecal samples, human septage, and surface water. Marshall BM,

In the subsequent study, we will concentrate on (1) the characterization of the obtained Fab fragments using a competitive inhibition assay; and (2) the determination of the

Daha önce açık veya kapalı redüksiyon uygulanan hastaların takiplerinde sekonder asetabuler displazi kriterleri ile pelvik osteotomi ihtiyacı belirlendi..

Yine Weiss (2002) özürlü çocuğa sahip an- neler ile normal çocuğa sahip annelerin stres düzeyle- rinde sosyal destek ve psikolojik dayanıklılığın etkileri- ni

[68] Tuncay Dikici, Biyomedikal uygulamalar için titanyum implantların mikro ve nano yapılı titanyum oksit filmler ile kaplanması ve mekanik özelliklerinin

Dağlık Karabağ’da çatışan Ermeni ve Azeri tarafların başvurduğu tek taraflı kuvvet kullanımı konusunda alınan bir kararın, önerinin, önlemin veya arabuluculuk

İbnu’l-Ḥâcib, ‘Arap dili, nâḥiv, ṣarf, uṣûl, furû‘, arûż, tefsîr ve diğer ilim dallarında yaşadığı dönemin (XII. ‘ın son çeyreği ve XIII. yy.’ın

Because the sciatic nerve is a relatively larger nerve compared to peripheral nerves in other parts of the body, the nerve is seen as a large and round hy- perechoic structure..