• Sonuç bulunamadı

KİMYA ÖĞRETMEN ADAYLARININ NÜKLEER ENERJİYE KARŞI İLGİ VE TUTUMLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KİMYA ÖĞRETMEN ADAYLARININ NÜKLEER ENERJİYE KARŞI İLGİ VE TUTUMLARI"

Copied!
97
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ORTAÖĞRETİM FEN VE MATEMATİK ALANLARI EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

KİMYA EĞİTİMİ BİLİM DALI

KİMYA ÖĞRETMEN ADAYLARININ NÜKLEER ENERJİYE KARŞI İLGİ VE TUTUMLARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Cemil KARAGÖZ

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Mehmet Levent AKSU

(2)

Cemil KARAGÖZ’e ait ‘‘KİMYA ÖĞRETMEN ADAYLARININ NÜKLEER

ENERJİYE KARŞI İLGİ VE TUTUMLARI’’ adlı çalışma jürimiz tarafından Kimya Öğretmenliği Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul

edilmiştir. Başkan: ……… (Danışman) Üye: ………. Üye: …….….………...

(3)

TEŞEKKÜR

Çalışmamda bana her türlü kolaylığı gösteren, eleştirileri ile tez çalışmama yön veren, derin bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım, yardımları ve rehberliği ile

zorlukların üstesinden gelmemi kolaylaştıran değerli hocam sayın Prof. Dr. M. Levent AKSU’ya teşekkürlerimi sunuyorum.

Gazi Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans süresince engin bilgilerinden faydalandığım, bana her alanda destek olan, düşünceleri ile çalışmama katkıda bulunan saygıdeger hocalarım Ali GÜL ve Mehmet YILMAZ’a; değerli meslektaşlarıma ve sıkıntılarımda yanımda olup manevi desteğini esirgemeyen çok değerli arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu tezin ve bu zamana kadar başardığım her şeyin ortaya çıkmasında en çok emeği geçen, beni bu günlere getiren, hayatımın her anında başarılı olmam için ellerinden gelen yardımı esirgemeyen, dualarını üzerimden hiç eksik etmeyen canım annem Akife KARAGÖZ ve canım babam Ahmet KARAGÖZ’e; sıkıntılarımda ve umutsuzluklarımda mantıklı fikirleri ile bana güç veren, manevi desteğini hep üzerimde hissettiğim ablalarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Tanıştığımız andan itibaren sevgisi ve varlığı ile hep yanımda olan ve bu tezin ortaya çıkmasında büyük emeği olan nişanlım Zerrin ÖZDEMİR’ e sonsuz sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Cemil KARAGÖZ Şubat 2007

(4)

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER i ÖZET v ABSTRACT vii TABLOLAR VE GRAFİKLER ix BÖLÜM I GİRİŞ 1 1.1. Problem Durumu 1 1.1.1. Bilim ve Teknoloji 2 1.1.2. Enerji ve Eğitim 4

1.1.3. Eğitim ve Öğretmen Yeterlilikleri 5

1.1.3.1. Öğretmenler ve Nükleer Teknoloji 8

1.2. Araştırmanın Amacı 8 1.3. Araştırmanın Önemi 9 1.4. Varsayımlar 10 1.5. Sınırlılıklar 10 1.6. Tanımlar 11 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE 15 2.1. Fen Eğitimi 15

2.1.1. Fen Eğitiminin Amaçları 17

2.2. Etkili Fen Eğitimi Nasıl Olmalıdır? 21

2.3. Etkili Fen Eğitimi İçin Nitelikli Öğretmen Yetiştirme 22

2.3.1. Öğretmen Adaylarında Bulunması Öngörülen Yeterlilikler 22

2.4. Nükleer Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma 27

2.4.1. Dünya Enerji Durumu ve Geleceğe Yönelik Planlar 33

2.4.2. Nükleer Enerjinin Diğer Enerji Çeşitleri Arasındaki Yeri 35

(5)

iii

BÖLÜM III

YÖNTEM 51

3.1. Araştırma Modeli 51

3.2. Evren ve Örneklem 51

3.3. Veri Toplama Araçları 52

3.4. Veri Toplama Araçlarının Hazırlanışı 52

3.5. Veri Toplama Araçlarının Uygulanışı 53

3.6. Verilerin Analizi 53

BÖLÜM IV BULGULAR VE YORUMLAR 54

4.1. Öğretmen Adaylarının Ankete Verdikleri Yanıtların Dağılımı 54

4.2. Ankete Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 55

4.2.1. Soru 1’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 55

4.2.2. Soru 2’ye Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 55

4.2.3. Soru 3’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 56

4.2.4. Soru 4’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 56

4.2.5. Soru 5’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 57

4.2.6. Soru 6’ya Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 57

4.2.7. Soru 7’ye Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 58

4.2.8. Soru 8’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 58

4.2.9. Soru 9’a Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 59

4.2.10. Soru 10’a Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 59

4.2.11. Soru 11’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 60

4.2.12. Soru 12’ye Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 60

4.2.13. Soru 13’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 61

4.2.14. Soru 14’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 61

4.2.15. Soru 15’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 62

4.2.16. Soru 16’ya Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 62

4.2.17. Soru 17’ye Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 63

4.2.18. Soru 18’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 63

(6)

4.2.20. Soru 20’ye Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 64

4.2.21. Soru 21’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 65

4.2.22. Soru 22’ye Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 65

4.2.23. Soru 23’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 66

4.2.24. Soru 24’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 66

4.2.25. Soru 25’e Verilen Yanıtlara İlişkin Bulgu ve Yorumlar 67

BÖLÜM V SONUÇLAR VE ÖNERİLER 68 5.1. SONUÇLAR 68 5.2. ÖNERİLER 70 KAYNAKÇA 72 EKLER 79

(7)

v

ÖZET

KİMYA ÖĞRETMEN ADAYLARININ NÜKLEER ENERJİYE KARŞI İLGİ VE TUTUMLARI

(Yüksek Lisans Tezi) Cemil KARAGÖZ

Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü

2007

Ülkemizin genel enerji ihtiyacı göz önüne alındığında, yakın gelecekte bu ihtiyacın karşılanmasında büyük çaplı sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz görünmektedir.

Dünyadaki fosil yakıt rezervlerinin ancak yarım yüzyıllık bir talebe cevap verecek durumda olduğu bilinmektedir. Ayrıca, alternatif enerji kaynaklarının enerji talebinin geniş oranda karşılanmasında yetersiz kaldığı ve bu nedenle de nükleer enerjinin büyük bir öneme sahip olduğu görülmektedir.

Bu araştırmanın amacı; kimya öğretiminde öğretmen adaylarının nükleer enerjiye karşı ilgi ve tutumlarını belirlemektir.

Bu araştırma, 2005–2006 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi’nde yapılmıştır. Araştırmanın veri toplama süreci Ekim 2005- Mayıs 2006 dönemleri arasıdır.

(8)

Araştırmada öğrencilere uygulanan ölçek ve testten elde edilen nicel verilerin analizi ile elde edilen bulgular, öğrencilerle yapılan görüşmelerden elde edilen nitel bulgularla desteklenmiştir.

Bu araştırma ile varılan önemli sonuç; nükleer teknoloji ve uygulamaları konusunda yetersiz, yanlış ve saptırılmış bilgi birikimine rağmen, öğretmenlerimizin elektrik enerjisi üretim seçenekleri içinde nükleer enerjiye oldukça büyük bir önem verdiğidir.

(9)

vii

ABSTRACT

ATTITUTES AND INTERESTS OF PRE SERVİCE CHEMISTRY TEACHERS TOWARDS NUCLEAR ENERGY

(Master Thesis) Cemil KARAGÖZ

Gazi University

Institute of Educational Sciences 2007

Considering the ever increasing energy demand of Turkey it is evitable that the country will face a grave energy crisis in future if necessary precautions are not taken immediately

It is known that the fossil fuel reserves could only suffice for another fifty years. The alternative energy modes are incapable of meeting the demand which increases the importance of nuclear energy

The prime purpose of this research is to determine the interest and attitudes of chemistry pre service teachers towards nuclear energy.

The study was carried out in 2005-2006 academic year in Gazi University, Gazi Faculty of Education. The data were collected between October 2005 and May 2006

The data obtained from the scales and test applied to the students were supported by the results obtained from the interviews of the students.

(10)

The most striking finding of this study is that in spite of the deviated and distorted data related to the nuclear energy, it still remains as an important alternative for the solution of emerging energy problem according to pre-service teachers

Keywords: Nuclear energy, nuclear technology, environment, pre–service

(11)

TABLOLAR VE GRAFİKLER LİSTESİ

Tablo 1. Öğretmen Adaylarının Ankete Verdikleri Yanıtların Dağılımı 62

Grafik 1. Soru 1’e Verilen Yanıtların Dağılımı 63

Grafik 2. Soru 2’ye Verilen Yanıtların Dağılımı 63

Grafik 3. Soru 3’e Verilen Yanıtların Dağılımı 64

Grafik 4. Soru 4’e Verilen Yanıtların Dağılımı 64

Grafik 5. Soru 5’e Verilen Yanıtların Dağılımı 65

Grafik 6. Soru 6’ya Verilen Yanıtların Dağılımı 65

Grafik 7. Soru 7’ye Verilen Yanıtların Dağılımı 66

Grafik 8. Soru 8’e Verilen Yanıtların Dağılımı 66

Grafik 9. Soru 9’a Verilen Yanıtların Dağılımı 67

Grafik 10. Soru 10’a Verilen Yanıtların Dağılımı 67

Grafik 11. Soru 11’e Verilen Yanıtların Dağılımı 68

Grafik 12. Soru 12’ye Verilen Yanıtların Dağılımı 68

Grafik 13. Soru 13’e Verilen Yanıtların Dağılımı 69

Grafik 14. Soru 14’e Verilen Yanıtların Dağılımı 69

Grafik 15. Soru 15’e Verilen Yanıtların Dağılımı 70

Grafik 16. Soru 16’ya Verilen Yanıtların Dağılımı 70

Grafik 17. Soru 17’ye Verilen Yanıtların Dağılımı 71

Grafik 18. Soru 18’e Verilen Yanıtların Dağılımı 71

Grafik 19. Soru 19’a Verilen Yanıtların Dağılımı 72

Grafik 20. Soru 20’ye Verilen Yanıtların Dağılımı 72

Grafik 21. Soru 21’e Verilen Yanıtların Dağılımı 73

Grafik 22. Soru 22’ye Verilen Yanıtların Dağılımı 73

Grafik 23. Soru 23’e Verilen Yanıtların Dağılımı 74

Grafik 24. Soru 24’e Verilen Yanıtların Dağılımı 74

(12)

Bu bölümde araştırmaya konu olan problem durumu açıklanmış, problem cümlesi, alt problemler, araştırmanın amacı ve önemi, varsayımlar, sınırlılıklar ve tanımlar verilmiştir.

1.1. Problem Durumu

Eğitim, insanoğlunun var olduğu andan bu yana süregelen karşılıklı bir etkileşim sürecidir. Eğitimin uyarıcı, aydınlatıcı ve yönlendirici bir işlevi vardır. Eğitim yolu ile düşünen, yaratıcı, yararlı davranışlar geliştiren, çevrelerine ve tüm iyi değerlere sahip çıkan, koruyan insanlar yetiştirilir.

Eğitim sistemimizin temel amacı; Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik değerlere bağlı, yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip, milli kültürü özümsemiş, farklı kültürleri yorumlayabilen, çağdaş uygarlığa katkıda bulunabilen, bilim ve teknoloji üretimine yatkın ve beceri düzeyi yüksek bilgi çağı insanı yetiştirmektir (MEB, 1981:5, DPT, 2000:96).

21. yüzyılda insanlığın sahip olduğu bilgi sınır tanımamaktadır. Ancak bu sınırı belirleyici bir etmen vardır ki o da eğitimdir. Ülkelerin sosyal, kültürel ve ekonomik alanda kalkınması ancak çağdaş bir eğitimle ve iyi eğitim almış bireylerle olanaklıdır (YÖK/DÜNYA BANKASI, 1997).

Bilimin ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda, toplumumuzun diğer toplumlardan daha az gelişmiş olmasını engellemek için

(13)

2

ilköğretimden yüksek öğretime kadar her kademede iyi bir eğitim programına ihtiyaç duyulmaktadır.

Her derece ve türdeki ders programları ve eğitim metotlarıyla ders araç ve gereçleri, bilimsel ve teknolojik esaslara ve yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilmek zorundadır. Eğitimde verimliliğin artırılması ve sürekli olarak gelişme ve yenilenmenin sağlanması bilimsel araştırma ve değerlendirmelere dayalı olarak yapılır (Atila, 2005).

1.1.1. Bilim ve Teknoloji

Akıl ve bilim, uygarlığı oluşturan iki temel kavramdır. Çağdaş bir toplum yaratmak ise ancak bunlarla olasıdır. (http://yayim.meb.gov.tr/yayimlar /mart/ bakan. htm).

Günümüzde bilim ve teknoloji, bilim ve araştırma bilim ve sanayi gibi çift kavramların kullanımı artmıştır. Çünkü bilim, teknoloji ve araştırma birbirinin verilerini kullanmaktadır (Atila, 2005).

Bilim, ‘geçerliliği kabul edilmiş sistemli bilgiler bütünü’ olarak tanımlanabilir (Karasar, 2004).

Teknoloji ise bilimsel bilginin uygulanmasıdır. Çağdaş teknoloji, toplanan bilimsel bilginin yeni ürün ve sanayi süreçleri elde etmek üzere daha sistematik ve güdümlü uygulanması olarak tanımlanabilir (DPT, 1994:18).

Bilimin gelişebilmesi ve kendini yenileyebilmesi teknolojik alanda yapılacak atılımlara bağlıdır. Teknolojik alanda yapılacak atılımlar ise bilimsel bilgi üzerinden yapılacaktır.

Endüstri devrimiyle birlikte Avrupa’da eğitim, bilim ve teknolojinin niteliklerinde yeni gelişmeler olmuştur. Bilim modern toplumlarda toplumsal

(14)

önemini artırmış ve bilgi toplumu kavramı ilk kez ortaya çıkmıştır (Aktan ve Tunç, 1998:118).

Bilim ve teknolojinin günlük yaşamımızın bir parçası olduğu ve onları anlamak zorunda olduğumuz gerçeği unutulmamalıdır. Günümüzde yaşanan toplumsal refah ve üretim bolluğunun esas kaynağı bilim ve teknolojidir. Toplumsal, siyasi, ekonomik, sosyal tüm yapılarda değişiklikler bilim ve teknoloji sayesinde olmuştur. İnsanların tarım toplumundan kalan tüm alışkanlıkları, eğlence türleri, boş zaman faaliyetleri, savaşları kısaca tüm yaşam tarzları değişmektedir. Bilim ve teknolojinin genel mantığının anlaşılması, işimizde ve hayatımızda uygulanması zorunlu hale gelmiştir. Öğrenilenlerin hayatta ne işe yaradığı ve hangi teknolojik araçlarda kullanıldığının bilinmesine ihtiyaç vardır (http:// yayim.meb.gov.tr/yayimlar/160/akbas.htm).

Son yıllarda bilimsel, teknolojik, ekonomik ve politik gelişmeler sonucu ortaya çıkan ‘küreselleşme’ ve bu değişimden kaynaklanan problemlerin çözümü ‘sürdürülebilir kalkınma’yı gerekli kılmıştır. Uluslar arası arenada değişik platformlardan ayrı ayrı tartışılan bu modelin insanlığın problemlerine çözüm getirebilmesi ancak bilimsel, teknolojik ve paralelinde ekonomik gelişmelerin bir uyum içinde olmasına bağlıdır (TAEK Bülten, 2002:2).

Son yıllarda Türkiye’nin bilim ve teknolojideki yerine buna bağlı olarak dünya ölçeğinde rekabet gücüne bakıldığında azımsanmayacak bazı gelişmeler kaydedilmiş olsa da bu politika belgelerinde ortaya konulan hedeflerin gerçekleştirildiğini söylemek çok güçtür. Türkiye daha önceki dönemlerde birçok yol ayrımına gelmiş, doğru yolu seçmeye niyetlenmiş, ancak bunu gerçekleştirememiştir (TÜBİTAK, 2004:12).

(15)

4

1.1.2. Enerji ve Eğitim

Enerji, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda ekonomik etkinliklerin olmazsa olmaz koşulu olduğu gibi barınma, korunma ve beslenme gibi yaşamın temel unsurlarını içeren yaşam kalitesini yükselten ve ülkelerin milli güvenliğini ilgilendiren bir güçtür (TAEK, 2000).

Eğitimde aynı şeklide, bireyin ve toplumun gelişmesi, ekonomik kalkınmanın desteklenmesi, kültürel değerlerin gelecek nesillere aktarılması bakımından olmazsa olmaz, vazgeçilemez, ertelenemez bir süreçtir (http://yayim.meb.gov.tr/ yayimlar/sayi23/günay.htm).

Enerji yüzyıllar boyu insanoğlunun öncelikli olarak gündemini işgal eden bir konudur. İnsanların yegane amacı metabolizmik olaylar ve günlük işleri için gereksinim duyduğu enerjiyi karşılayabilmektir.

İnsanoğlunun dünya üzerinde yaşamaya başladığı andan itibaren uygar ve çağdaş medeniyetlerin boy gösterdiği günümüze kadar pek çok sıcak ve soğuk savaşın temel nedeni enerji paylaşımı ve kullanımına dayanmaktadır. Nasıl ki kanındaki şeker oranı azalmış bir insan halsiz kalıp ayakta durabilmek için bir yerlerden yardım alıyorsa, enerji devrimini tam olarak gerçekleştiremeyip enerji sorununu halledemeyen milletler de sürekli bir yerlere bağımlı kalarak, tam bağımsızlıklarını hiçbir zaman kazanamazlar.

Toplumların her geçen gün artan enerji gereksinimi kalkınma mantığının bir sonucudur. Dolayısıyla enerji küreselleşen dünyamızda, serbest Pazar ekonomisi koşulları altında fiyatı belirlenen yatırımı ve ticareti yapılan ekonomik bir değerdir. Ülkeler enerji planlamalarını yaparken bu küresel kuralı kabullenmek zorundadır. Topluma ucuz, temiz ve güvenilir bir enerji sunmak önemlidir.

Birey-bilgi-toplum üçlüsünün niteliklerinin değişimi ve karşılıklı etkileşimindeki değişimin beraberinde getirdiği gelişme, bireyin niteliklerinde değişme, bilginin birey ve toplum yaşamındaki işlevinin ise üretim ile birlikte çağdaş toplumsal yapının ve bu yapının işleyişinin gelişimine neden olmuştur (Keser, 1991).

(16)

Günümüzde yaşanan bilgi, teknoloji ve iletişimdeki sürekli ve çok hızlı değişim, insanları sistemleri ve örgütleri de değişime zorlamaktadır. Bu bağlamda eğitim sistemleri de değişmek, çağdaşlaşmak zorundadır (Atila, 2005).

Çağdaş eğitimin hedefi bilgiyi üreten, bilgiyi kullanan, sürekli öğrenme alışkanlığı edinmiş, yaratıcı nitelikli bireyler yetiştirmektir (http:// yayim.meb.gov.tr/yayimler/sayi14/demirdas.htm).

Her toplumun kendine özgü bir eğitim sistemi vardır. Bu sistem o toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerine ve öz değerlerine göre biçim alır ve kurumsallaşır. Eğitim sistemi içinde yer alan programlar, toplumla barışık olduğu ve toplumun ihtiyaçlarına yettiği ölçüde kabul görür ve toplum içerisinde geçerli olan değerleri yansıtır. O toplumun ihtiyacı olan istendik davranışları geliştirmeye katkıda bulunur (Atila, 2005).

Bir toplumun eğitim ve enerji politikası o toplumun teknolojik, endüstriyel, sosyal ve kültürel zeminini oluşturur. Toplumların enerji ve eğitim alanındaki yeterlilikleri teknoloji, endüstri, sosyal ve kültürel alanlardaki gelişmişliklerinin bir göstergesidir. Çevreye karşı olumlu yönde geliştirilecek sorumluluk duygusu, sürdürülebilir kalkınmaya uygun yapılacak enerji atılımları iyi bir eğitim almış bireylerden oluşan toplumlarda mümkündür. Öyleyse yenileşmenin temelinde eğitim, gelişmenin temelinde de enerji yatmaktadır.

1.1.3. Eğitim ve Öğretmen Yeterlilikleri

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, teknoloji kültürünün topluma kazandırılmasında eğitimin rolü üzerinde durulmuş ve eğitim kurumlarına düşen görevler şöyle sıralanmıştır.

1. Eğitim ortamı dünyada tartışılan gelişmelerin en kısa sürede yansıdığı bir ortam olmalıdır. Soru soran, eleştiren, tartışmasını bilen, merak eden, bireye saygılı, özgürcü düşünüp yaratabilen insan yetiştirmek ilke olmalıdır.

(17)

6

2. Araştırmacının seçilmesi ve yetiştirilmesinde ilköğretimden başlanmalıdır. 3. Eğitim kurumları ve programları için çizilecek program çerçevesi mutlak

olarak bilim ve teknoloji politikaları ile tümleşik olmalıdır.

4. Eğitimin en temel amaçlarından biri bilim ve teknoloji ile barışık bir toplum yaratmak olmalıdır.

5. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerden yararlanmak için sürdürülen sosyal uyum faaliyetlerinin çok büyük bir kısmı eğitim alanındadır. Sadece üretim değil yaşamın her alanında verimlilik, yaratıcılık ve kalite bilincine sahip mezunlara ihtiyaç vardır.

6. Gerekli olan insan tipi takım halinde çalışabilmeli ve karmaşık problemleri çözmek üzere disiplinler arası projeleri yürütebilmelidir.

7. Eğitimde esas önemli olan, yüksek nitelikli, alanında yeni, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri sürekli izleyebilen ortalama uygulayıcıların artırılmasıdır.

8. Bilim ve teknoloji kültürü uzun süre, büyük yatırım ve iyi bir planlama gerektiren eğitim süreçleri ile gerçekleştirilebilir.

9. Teknoloji ile barışık, modern teknolojiyi özümsemiş ve kendine özgü teknoloji üretebilen bir toplum amaçlamaktadır (DPT, 1994:12).

Bilim ve teknoloji alanında kültürlü bir toplum olmanın yolu iyi bir eğitim veren eğitimciler ve eğitim kurumlarına sahip olmakla ilgilidir. Dünyada hızla değişen bilimsel ve teknolojik gelişmelerin genel mantığını kavrayamayan, anlamlandıramayan insanların ise teknolojik kültüre katkı yapmaları beklenemez.

Eğitimimizin sisteminin en temel amacı Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik, özgürlükçü ve manevi değerlere bağlı yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip, bilim ve teknoloji gelişimine katkıda bulunabilen, üretken, yaratıcı bireyler yetiştirebilmektir (8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001-2005).

Günümüzde bilginin hızla artmakta ve değişmekte olması bireyleri kendini sürekli yenileyen ve geliştiren meslek insanları olmaya zorlamaktadır. Bu noktada söz konusu gelişmeler ve yenilikler bilim çağı eşiğinde öğretmen eğitiminde de bir

(18)

dizi yenilikleri beraberinde getirmekte, öğretmeni daha işlevsel görevler ve değişik roller beklemektedir (Özdemir, 2006:9).

1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu 43. madde öğretmenlik mesleğini şöyle sıralamaktadır:

Öğretmenlik devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitimi’nin amaçlarına ve ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler. Öğretmenlik mesleğine hazırlık; genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanır.

Yeterlilik, öğretmenliğin işlevlerini yerine getirebilecek yeteneklere sahip olması, etkililik ise öğretmenin uygun araç ve yöntemleri eğitimsel amaçları gerçekleştirebilecek biçimde kullanabilmesidir. Yani etkili öğretmen yalnızca öğretimin nasıl çözüleceğini bilen değil, bildiklerinden hangisini belli bir anda uygulayabileceğine karar veren ve uygulayan öğretmendir. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanılan bu kavramlar aslında birbirinden farklıdır. Yeterlilik işlerin doğruluğu, etkililik ise doğru işlerin yapılması ile ilgilidir (Açıkgöz, 1996:91).

Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesine göre ‘öğretmenlik mesleğine hazırlık; genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanır’ denilmektedir. Bu yasal düzenlemeye göre öğretmenlerin hizmet öncesinde üç boyutta bilgi ve beceriye sahip olmaları beklenmektedir. Bunlar:

• Genel kültür • Alan bilgisi

(19)

8

1.1.3.1. Öğretmenler ve Nükleer Teknoloji

Atila (2005)’nın ‘Ortaöğretim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Nükleer Konulardaki Bilgi Birikimi’ adlı çalışmasında elde edilen sonuçlara göre, genel olarak, ortaöğretimde görev yapan öğretmenlerin nükleer konularda yeterli bilgi birikimine sahip olmadığı ve TAEK’in görevlerinden biri olan nükleer konularda halkın bilgilendirilmesi hususunda bu kuruma çok fazla görev düştüğü anlaşılmaktadır.

Teknoloji ve enerji konusunu topluma anlatmada en önemli görev öğretmenlere düşmektedir. Bireyin toplumda sahip olduğu mesleğe göre farklı eğitimlerden geçmesi gerekmektedir. Bu nedenle bilerek veya bilmeyerek öğretmenlik mesleğini seçmiş olanlar zor bir meslek seçtiklerini bilmek durumundadır. Öğretmen kendi eğitimi sırasında öğrendiklerini öğrencilerine aktarmakla yetiniyorsa işini gereği gibi yapmamaktadır (Atila, 2005).

Günümüzde bilgi sürekli olarak kendini yenilemektedir. Bunun sonucu eğitim programları artık bilgiyi öğrenciye aktarmak yerine, bilgiye ulaşma yollarını öğrenciye öğretmek esası üzerine yoğunlaşmıştır. Buna paralel olarak, bir teknolojiyi öğrencilerine anlatan bir öğretmenin asıl görev ve sorumluluğu, o teknoloji konusunda öğrencinin kendi fikrini geliştirmesini sağlamak olmalıdır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın genel amacı Gazi Üniversitesi Kimya Öğretmenliği 2. sınıf öğrencilerinin nükleer enerjiye karşı olumlu ve olumsuz düşüncelerini ortaya çıkarmak ve enerji ihtiyacının karşılanmasında nükleer enerjinin önemini belirtmektedir.

Bu genel amacı gerçekleştirmek için aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır: 1. Nükleer enerjinin olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?

2. Kimya öğretmen adaylarının nükleer enerjiye karşı ilgi ve tutumları nasıldır?

(20)

1.3. Araştırmanın Önemi

Nükleer teknoloji tüm dünyada önemli bir yere sahiptir. Yapılan çalışmalarda ekonomi ve sanayinin temel noktası olan enerjiyi bu yolla üretmenin avantajlı olacağı görülmektedir.

Tarihi gelişimi içerisinde nükleer enerji kavramı daima gizemini korumuştur. Nükleer teknoloji sürekli olarak olumsuz yönleri ile ön plana çıktığı için, bu enerjiden yüzde yüz yararlanan sanayi alanları bile sessiz kalmayı tercih etmiştir. Yetkili otoriteler, endüstri, eğitim-öğretim birimleri ve halk arasında kurulması gereken ve her ne koşulda olursa olsun doğal dengeleri korumayı ön planda tutan sarsılmaz bir güven duygusu nükleer teknolojinin vazgeçilmez gereksinimi olmuştur. Geçmişte bu güvenin sağlanamamasından kaynaklanan zararın giderilmesi ve nükleer teknolojinin sürdürülebilir kalkınma stratejisi içerisinde olması gereken yere konması için kamuoyu esastır (TAEK, 2002:42).

Ülkemizde nükleer teknoloji ve kullanımı ile ilgili konular, tüm yurttaşları ve onların gelecekteki kapasitelerinin oluşmasında önemli bir etken olan öğretmenleri doğrudan ilgilendirmelidir. Bir öğretmenin veya öğretmen adayının toplumun bütününü ilgilendiren bu konuda ilgisiz, bilgisiz ve yetersiz olması kabul edilemez (Atila, 2005).

Bu doğrultuda, bu araştırma ile toplanacak verilerin özellikle:

1. Nükleer enerjinin olumlu ve olumsuz yönlerinin herkesin anlayabileceği bir dille ortaya konulması,

2. Hedef kitlenin, kimya öğretmen adaylarının, nükleer konularda mevcut bilgi birikimini ve düzeyini ortaya koyması,

(21)

10

3. Türkiye’de kurulacak bir nükleer santralin tanıtım çalışmalarında kapsam ve yöntemin hedef kitleye en faydalı olacak biçimde belirlenebilmesinde kullanılacağı umulmaktadır.

1.4. Varsayımlar

1. Araştırmanın uygulama sürecinde, gönüllü katılımcı olan öğretmen adaylarının istenmeyen etkenlerden eşit düzeyde etkilenecekleri,

2. Öğretmen adaylarının kendilerine verilen ölçme araçlarını içtenlikle cevapladıkları,

3. Araştırma için seçilen grubun belirlenen sınırlar içinde alındıkları evreni temsil ettikleri,

4. Uygulama sürecinde öğretmen adayları arasında olumlu ya da olumsuz etkileşim olmadığı,

5. Veri toplama araçlarının öğretmen adaylarının bilgisini makul seviyede ölçebilecek güce sahip oldukları,

6. Araştırmada kullanılan her türlü yöntem ve metodun amaca uygun ve problemin çözümü için yeterli olduğu,

7. Veri toplama aracının, araştırmacının amacına uygun ve yansız olduğu kabul edilmiştir.

1.5. Sınırlılıklar

1. 2005-2006 bahar dönemi itibariyle Gazi Üniversitesi Kimya Öğretmenliği 2. sınıf öğrencileri ve yine aynı dönem Kimya Öğretmenliği Yüksek Lisans öğrencileri ile sınırlıdır.

2. Veri toplama aracı, öğretmen adaylarına uygulanan anketteki sorularla sınırlıdır.

(22)

1.6. Tanımlar

Eğitim: Bireyde kendi yaşantısı ve kasıtlı kültürleme yoluyla istenilen davranış

değişikliğini meydana getirme sürecidir (Demirel, 2000).

Öğretim: Bireyde davranış değişikliğinin okulda planlı ve programlı bir şekilde

yapılması sürecidir (Demirel, 2000).

Öğretmenlik: Milli Eğitim Temel Kanununun 43.maddesinde öğretmenlik;

‘Devletin eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.

Bilimsel / Teknolojik Okur-Yazarlık: Bilimsel ve teknolojik tartışmaları anlama,

verileri yorumlama ve bu bilgileri çeşitli demokratik forumlarda uygulama yeteneğidir (YÖK-Dünya Bankası, 1997).

Fen Okur-Yazarlığı: Fen kavram ve teorilerini bilmek, günlük hayatta karşılaşılan

olayları fen ile açıklayabilmek, bilimsel bilginin değişebilirliğini anlamak, fen ve teknoloji kavramlarını ve bu kavramların birbiri ile ilişkisini bilmektir (Kocabaş, 2004).

Öğretmen Adayı: Üniversitelerin eğitim fakültelerinin son sınıfında okuyan

öğrencilerdir.

Nükleer Enerji: Ağır radyoaktif (uranyum gibi) atomların bir nötronun çarpması ile

daha küçük atomlara bölünmesi (fisyon), veya hafif radyoaktif atomların birleşerek daha ağır atomları oluşturması (füzyon) sonucu açığa çıkan çok büyük miktarda enerji olarak tanımlanır.

(23)

12

Radyasyon: Enerjinin bir noktadan diğerine parçacıklar (foton) veya

elektromanyetik dalgalar halinde aktarılmasıdır.

Doğal Radyasyon Kaynakları: Kozmik ışınlar, özellikle Güneş, fosil yakıtlar

yakıldıklarında vücudumuzda bulunan radyoaktif elementler (öncelikle potasyum 40) ve yer kabuğunda bulunan radyoizotoplar (özellikle radyoaktif radyum elementinin bozulması sırasında salınan radon gazı) doğal radyasyon kaynaklarıdır. Radyasyon, bulaşma dolayısı ile havada, toprakta, suda, gıdalarda (özellikle kabuklu yiyecekler) ve yapı malzemelerinde doğal olarak bulunurlar.

Radyoaktivite: Ağır çekirdekler (yapısında 83’ten fazla proton bulunduranlar) sahip

oldukları fazla enerjiden dolayı kararsızdırlar. Böyle çekirdeklere radyoaktif çekirdek adı verilir. Bunlar fazla enerjilerinden radyasyon yayarak kurtulmaya ve kararlı yapıya geçmeye çalışırlar. Bu olaya radyoaktivite veya radyoaktif parçalanma denir.

Radyoaktif Madde: Yapısında radyoaktif çekirdek bulunduran ve kararlı hale

geçmek için radyasyon yayan maddedir.

Nükleer Teknoloji: Nükleer enerjinin kullanıldığı teknolojilerin tümüdür. Elektrik

enerjisi üretimi yanında, sağlık alanında, tarım ve hayvansal üretimin ıslahında, ilaç endüstrisinde, arkeolojide, kalite kontrolünde, çevre koruma çalışmalarında ve daha birçok alanda kullanılmaktadır.

Nükleer Santral: Nükleer santraller ısı üretmek için nükleer reaksiyon kullanan

santrallerdir. Bir nükleer santraldeki sistemler diğer güç santralleri ile güç aynı mantıkta çalışırlar. Isı enerjisinin üretildiği kısımda elde edilen buharın türbin jeneratörünü döndürerek elektrik üretilmesi felsefesi, temel olarak nükleer santrallerde aynıdır.

Nükleer Güvenlik: Nükleer tesislerde sürdürülebilir ve etkin koruma önlemleri

alarak, birey, toplum ve çevreyi olası radyolojik zararlardan korumak için oluşturulan prensiplerin tümüdür.

(24)

Nükleer Yakıt: Madenlerden çıkarılan ve nükleer santrallerde kullanılmak üzere

çeşitli işlemlerden geçirilerek yakıt haline getirilen uranyumdur.

Nükleer Atık: Nükleer güç reaktörünün çalışması sırasında çevreye bırakılan düşük

ve orta aktiviteli sıvı ve gazlar ile yüksek aktiviteli yakıttır.

Nükleer Atıkların Saklanması: Düşük ve arta aktiviteli atıklar, aktiviteleri

azalıncaya kadar doğrudan depolanır veya aktivitelerinin çevreye yayılmasının önlenmesi için önce çimento veya bitümen ile karıştırılarak kara parçalarında veya deniz diplerinde uygun yerlere gömülmesidir.

Sürdürülebilir Kalkınma: Bugünkü kuşakların, yaşam kalitesini yükseltirken

gelecek kuşaklara yaşam kalitelerini yükseltme şansı verecek bir dünya bırakması olarak ifade edilir.

(25)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde fen bilgisi eğitimi ve öğretiminin amaçları, fen bilisi öğretmenleri ve sahip olması gereken nitelikler vurgulanarak konu alan bilgisi ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

2.1. Fen Eğitimi

Demirel (2000)’e göre eğitim, bireyde kendi yaşantısı ve kültürleme yoluyla istenilen davranış değişikliğini meydana getirme sürecidir.

21. yüzyılın değişen ekonomik, teknolojik ve politik düzeyine, ulusal ve uluslar arası gelişime uyum sağlayabilecek, etkin vatandaşlık eğitiminden sorumlu öğretmenlerin çok iyi eğitilmeleri gerekmektedir. Kaliteli eğitim, iyi yetiştirilmiş öğretmenlerle mümkün olacaktır. Değişen zaman ve toplum yapısı öğretmenlerin mesleklerini etkin olarak gerçekleştirebilmeleri için daha fazla beceriye sahip olmalarını gerektirmektedir.

Fen, fiziksel ve biyolojik dünyayı tanımlamaya ve açıklamaya çalışan bir bilimdir. Bilimsel çalışmalar sonucunda organize, test edilebilir, objektif ve tutarlı bir bilgi bütünü oluşturulmuş ve oluşturulmaya devam edilmektedir. Bu bilgiler bütünü, radikal yapılandırmacılık yaklaşımının, bilginin sübjektiflik boyutu üzerindeki ısrarlı vurgusuna, nispeten az uyan, oldukça özel bir alandır.

Fen sadece dünya hakkındaki gerçeklerin bir toplamı değil, aynı zamanda deneysel ölçütleri, mantıksal düşünmeyi ve sürekli sorgulamayı temel alan bir araştırma ve düşünme yoludur. Bilimsel metotlar; gözlem yapma, hipotez kurma, test etme, bilgi toplama, verileri yorumlama ve bulguları sunma süreçlerini içerir. Hayal

(26)

gücü, yaratıcılık, yeni düşüncelere açık olma, zihinsel tarafsızlık ve sorgulama, bilimsel çalışmalarda oldukça önemlidir. Bu yüzden, fen ve teknoloji öğretiminde, hedef bireylerin doğrudan keşif yoluyla doğru bilgiye ulaşmayı öğrenmesi, öğrendikçe dünyaya bakışını yeniden yapılandırması ve giderek öğrenme hevesini geliştirmesi çok önemlidir.

Fen, zannedildiğinin aksine, sabit ve kesin bir bilgiler bütünü değildir. Bilimsel bilgiler, yeni deliller elde edildikçe fiziksel ve biyolojik dünyayı daha iyi açıklamak için sürekli gözden geçirilerek düzeltilir ve geliştirilir. Buna göre fenin, doğal dünyayı sistematik bir şekilde araştırarak elde edilen organize bir bilgi bütünü olduğu ve sürekli değişim gösterdiği söylenebilir (MEB, 2004).

Fen bilimleri, doğayı ve içerisinde yaşadığımız çevreyi inceleme isteği ile ortaya çıkmıştır. Fen doğadaki düzeni keşfetmek için yapılan çalışmalar ve bu çalışmaları içeren süreçler olarak tanımlanmaktadır(Victor and Kellough, 1997).

Fen bilimleri bireyin günlük hayatta karşılaştığı birçok olayla doğrudan ya da dolaylı olarak kurduğu ilişkidir. Okulda öğrenilen bilgiler, günlük hayatta yaşananlarla ilişkilendirildiğinde, öğrenciler öğrendiklerinin somut örneklerini gördükleri takdirde ilgi ve tutumları artacağından fen bilgisini ve bilimi hissederek, yaşayarak öğreneceklerdir (Ekici, 2004).

Temel ders olan fen (kimya) bir taraftan kendi özel amaçlarını gerçekleştirirken, diğer taraftan da ifade beceri derslerinin genel amaçlarına hizmet eder. İfade ve beceri dersleri de aynı şekilde fen dersinin genel amaçlarına hizmet eder. Uygulamada, ‘benzerlikler ve çeşitlilik, değişme ve kalıcılık, sistemler ve etkileşmeler, sağlık ve iyi yaşam, bilim, teknoloji ve çevre ilişkileri vurgulanmalıdır (MEB, 2000).

Son yıllarda ulusal ve uluslar arası alanda, fen eğitiminde anlamayı sağlamak amacıyla fen müfredatı, fen öğretimi, fen öğretmeni ve fen eğitiminin pedagojisi ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır (Veal, 1998; Staley, 2004; Dani, 2004; Gödek, 2002; Uşak, 2005). Fen bilimleri araştırmalarının temel vurgusu, bilgileri, süreçleri

(27)

17

ve prosedürleri ezberlemeden uzaklaştırarak fen kavramlarının gelişimine yönlendirilmesi gerektiğidir. Öğrenciler tarafından bu kavramların çeşitli gösterimleri arasında gerçek dünya ile ilişkilendirilmesi üzerinde yoğun bir şekilde durulmuştur. Fen eğitimindeki reformları kolaylaştırmak için, öğretmenlerin fen ilgisini ve öğrencinin öğrenmesiyle ilgili güçlü bir bilgi tabanına sahip olması gerekir.

2.1.1. Fen Eğitiminin Amaçları

YÖK / Dünya Bankası işbirliğinde fen dersi için belirlenen genel amaçlar şunlardır:

• Çevreyi tanıma, sevme, koruma ve değişen çevre şartlarına uyum sağlama bilinci kazanabilme. İnsanın çevreye olan etkilerini kavrayabilme.

• Öğrenciye kendi aklını kullanabilme yollarını gösterebilme. • Canlılığı ve canlılık olaylarını kavrayabilme.

• Yapıcı, yaratıcı, eleştirici düşünme yeteneği kazanabilme ve geliştirebilme.

• Bilimsel sonuçlara ulaşmada ve kanunları anlamada gözlem, inceleme, deney, araştırma yöntemlerinden yararlanabilme.

• Araştırma, inceleme, gözlem ve deney sonuçlarını söz, yazı, resim, şekil ve grafiklerle gösterebilme, yorumlayabilme ve genelleyebilme.

• Araç-gereç kullanmanın önemini kavrayabilme, bunları kullanma, geliştirme yeteneği kazanabilme.

• Edinilen bilgi ve becerileri günlük hayatta kullanabilme.

• Planlı çalışmanın önemini kavrayabilme, çalışmalarını planlayabilme. • Bilim ve teknoloji arasındaki ilişkiyi kurabilme.

• Bilim ve teknolojinin toplumun ilerlemesinde etki ve önemini kavrayabilme.

• Fen bilimlerine ilgi duyabilme, yeni gelişmeleri izleyebilme, yeni gelişmelerin önemini kavrayabilme.

(28)

• Sağlıklı yaşamın gerektirdiği bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazanabilme. • Doğal kaynakları tanıma, koruma ve geliştirebilme.

• Canlıların çeşitliliğini, özelliklerini, canlılık olaylarını, birbirleriyle olan ilişkilerini, ekonomik yararlarını, korumayı, geliştirmeyi ve gerektiğinde onlardan korunmayı kavrayabilme.

• Maddenin yapısını, özelliklerini, çeşitlerini, enerji ile olan ilişkilerini, kullanım alanlarını kavrayabilme.

• Hareket, enerji, iş ve güç arasındaki ilişkileri, kullanım alanlarını kavrayabilme.

• Işığın yayılmasını, yansımasını, kırılmasını, ışık enerjisini ve optik araçlardan yararlanmayı kavrayabilme.

• Ses ve yayılmasını, kullanım alanlarını ve algılanmasını kavrayabilme. • Elektrik yükü, elektrik akımı ve kullanım alanlarını kavrayabilme. • Evrendeki yerimizi kavrayabilme.

• Genetik ve evrim bilgisine sahip olabilme.

Fen derslerinin temel amacı, düşünen, soran ve yapan bireyler yetiştirmektir. Bu amaçlara erişebilmek için, öğrencilere hazır bilgi vermek yerine, öğrenmenin yolları öğretilmeli ve öğrendiklerini uygulama olanağı sağlanmalıdır.

Fen dersleri bireyin ilgisini ve yeteneklerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri ve işbirliği içinde çalışma alışkanlığı gibi davranışlarla onları hayata hedefleyen bir derstir.

Kaptan (1998; 22), fen eğitiminin amaçlarını beş ana başlık altında toplamıştır:

A. Bilimsel Bilgileri Bilme ve Anlama 1. Bir alana özgü bilgileri bilme

2. Fen bilimleri tarihini bilme ve felsefesini anlama B. Araştırma ve Keşfetme

1. Gerçek bilim adamlarının düşünüş yollarını ve çalışmalarını öğrenmek için bilimsel süreçleri kullanma

(29)

19

2. Psikomotor becerileri kullanma 3. Bilişsel becerileri kullanma C. Tasarlama ve Yaratma

1. Zihinsel olarak projeler yapma

2. Zihinsel olarak tasarlanan şeyleri görebilme 3. Eşyaları ve fikirleri yeni düzenlere koyabilme 4. Eşyaları alışılmadık amaçlarla kullanma 5. Problem ve bilmece çözme

6. Bir şeyi yapar gibi davranma 7. Alışılmadık düşünceler üretme 8. Araç ve makine desenleme D. Duygulanma ve Değer Verme

1. Fen bilimlerine, okula, öğretmenlerine ve kendine ilişkin olumlu tutumlar geliştirme

2. İnsan heyecanlarına, duygularına karşı duyarlı ve saygılı olma

3. Kişisel değerlere, toplumsal sorunlara ve çevre sorunlarına ilişkin kararlar verebilme

E. Kullanma ve Uygulama

1. Bilimsel kavramların günlük yaşantıdaki kullanışlarını öğrenme

2. Öğrenilen bilimsel kavramları ve becerileri gerçek teknoloji problemlerine uygulama

3. Ev araçlarında uygulanan bilimsel ve teknolojik ilkeleri anlama

4. Günlük yaşantıda karşılaşılan sorunların çözümünde bilimsel süreçleri kullanma

5. Bilimsel gelişmeleri veren basın ve yayın raporlarını anlama ve değerlendirme

6. Kişisel sağlık, beslenme ve yaşam tarzı konularında söylenti ve heyecandan ziyade bilimsel bilgilerle karar verme

(30)

Fen öğretiminin beş temel amacını Turgut ve diğerleri aşağıdaki gibi sıralamaktadır:

1. Bilimsel bilgileri bilme ve anlama: Öğrencilere bilgiler doğrudan aktarılmamalı, onlar bir bilim adamı gibi çalışıp bilimsel bilgileri kendileri bulmalı ve bunarlı anlamaya çalışmalıdır.

2. Araştırma ve keşfetme (bilimsel süreçler) : Öğrenci karşılaştığı herhangi bir problem karşısında çözüm üretirken belirli kalıplaşmış hipotezler doğrultusunda değil de kendisi araştırarak gözlem ve deneyler yaparak, yeni bilimsel bilgileri keşfetmelidir. Öğrencinin öğrendiği bilgilerin kalıcı olabilmesi için yaparak yaşayarak öğrenmesi gerekir. Bu da öğrencinin kendisinin bilinmeyenler üzerinde araştırmalar yapmasını ve keşfetmesini gerektirmektedir.

3. Hayal etme ve oluşturma: Öğrenciler bilgi edinmek istedikleri konular üzerinde hipotezler kurabilmelidir. Bu hipotezler doğrultusunda inceleme ve araştırmalar yapabilmeli, olasılıkları hayal edip tahminlerde bulunabilmelidir. Böylece elde edilen verilerle yeni bir şeyler ortaya çıkarabilmelidir.

4. Duygulanma ve değer verme: Öğrencilerin öğrendikleri her yeni bilgi karşısında merak ve heyecanları daha fazla artacak, bu da onların öğrenme isteklerini pozitif yönde etkileyecektir. Fenin her konusu hayatın bir parçası olduğu için öğrenilen bilgiler öğrenciler için daha değerli olacaktır. Çünkü bu bilgiler sayesinde öğrencilerin kafasındaki birçok soru işareti ortadan kalkmış olacaktır.

5. Kullanma ve uygulama: Fen öğretiminin en önemli amaçlarından birisi de öğrencilerin öğrendikleri bilimsel bilgileri günlük hayatta kullanmalarını sağlamaktır. Bunun sonucunda bireyler bu bilgileri yaşamlarında uygulayarak hayatları kolaylaşmaktadır. Bu amaçları gerçekleştirmek ve fen bilgisi derslerinin kalıcı bir şekilde anlaşılması bunların günlük hayatta uygulanabilmesi için öğrenci yaparak yaşayarak öğrenmeli ve yeni bilgileri günlük hayattaki bilgilerinin üstüne yapılandırmalıdır (Uşak, 2005; Özdemir, 2006).

Viktor ve Kellough (1997), orta öğretim düzeyi için fen derslerinin amaçlarının aşağıdaki maddeler şeklinde olması gerekliliğini savunmuştur:

(31)

21

• Bilimsel okur-yazarlık

• Yaratıcı ve eleştirel düşünme gücüyle gerçek problemlere çözüm önerileri getirme ve çözme

• Çevreyi tanıma ve koruma

• Fen teknoloji ve toplum ilişkisini kavrama • Sürekli değişen çevreye uyum sağlama.

2.2. Etkili Fen Eğitimi Nasıl Olmalıdır?

• Öğretmenler etkili bir fen eğitimi için;

• Konuya hazırlık sorusu ile başlamalı, beyin fırtınası ile öğrencilerin derse motivasyonunu sağlamalı,

• Kavram haritası kullanılarak konunun adım adım ilerlemesi ve kavramların doğru öğrenilmesi sağlanmalı,

• Modeller ve benzetmelerle konu zenginleştirilmeli, oyunla öğretimin avantajlarından yararlanılmalı,

• Deneylerle konu desteklenmeli, buluş yolu ile öğrencilerin sonuca ulaşması sağlanmalı,

• Grup çalışması ve parçalı öğretim ile işbirlikçi öğretim uygulanmalı, • Bulmacalarla konu pekiştirilmeli, geri bildirim alınmalı,

• Günlük hayattan örnekler verilerek konu ile günlük hayat arasında bağlantı sağlanmalı,

• Bireysel farklılıkları dikkate almalı,

• Klasik ve alternatif ölçme-değerlendirme yöntemlerini yeteri kadar kullanmalı, • Tabiatın bir laboratuar olduğu akıldan çıkarılmadan, öğrenciler önce iyi bir gözlemci, sonra iyi bir deneyci araştırmacı olarak yetiştirilmelidir (Uşak, 2005).

(32)

2.3. Etkili Fen Eğitimi İçin Nitelikli Öğretmen Yetiştirme

Fen eğitiminde öğretmenin temel görevi, öğrencilerin eğitim programında belirlenen amaçlara ulaşmasını sağlamaktır. Korkmaz (1997), fen öğretiminde öğretmenin bilgi aktaran kişi olmaktan çıkıp, öğretme aktivitelerini düzenli olarak yürütülmesinde rehber duruma gelmesi gerektiğini belirtmiştir.

Öğrenci merkezli eğitim anlayışında öğretmen, öğrenciler ile birlikte aktif olan, sanki onlarla birlikte öğrenen, bu esnada onları yönlendiren ve öğrencilerin kendi kendine öğrenmelerine uygun ortam hazırlayan bir konuma gelmektedir. Bu yaklaşımın temel özelliği ise öğrencinin kendisini keşfetmesi ve öğrenmesidir. Bunu sağlamak üzere öğrenci, öğretmen tarafından, keşfetmeye özendirilir, doğası gereği keşfettikçe derse karşı olan ilgisi artar, öğrenmeyi öğrenir ve öğrenmekten mutluluk duyar (MEB, 2000:4).

2.3.1. Öğretmen Adaylarında Bulunması Öngörülen Yeterlilikler

Yeterlilik; öğretmenliğin işlevlerini yerine getirebilecek yeteneklere sahip olması, etkililik ise öğretmenin uygun araç ve yöntemleri eğitimsel amaçları gerçekleştirebilecek biçimde kullanabilmesidir. Yani etkili öğretmen yalnızca öğretimin nasıl yapılacağını ya da öğretim sırasında karşılaşılan sorunların nasıl çözüleceğini bilen değil, bildiklerinden hangisini belli bir anda uygulayabileceğine karar veren ve bunu uygulayan öğretmendir. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanılan bu kavramlar aslında birbirinden farklıdır. Yeterlilik işlerin doğruluğu, etkililik ise doğru işlerin yapılması ile ilgilidir (Açıkgöz, 1996: 91).

Yeterlilik, mesleki yönden bir mesleğin başarılı bir biçimde yerine getirilebilmesi için sahip olunması gereken özellikleri (bilgi, beceri, tutum ve değerleri) anlatmaktadır. Öğretmenlerin yeterlilik alanlarıyla ilgili bazı sınıflamalar yapılmakta ise de genel olarak bunlar; alan bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültür olmak üzere üç başlıkta toplanmıştır (Gül, 2002).

(33)

23

Türkiye’de Yüksek Öğretim Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı ile ortaklaşa çalışmalar sonucu öteden beri tartışılan öğretmen yeterlilik alanları ile ilgili bazı ölçütler belirlemiştir. Bu yeterliliklerin öğretmen adaylarına hizmet öncesi öğretmenlik eğitim sırasında kazandırılması öngörülmektedir.

Yeterlilik alanları şunlardır:

1. Konu Alanı ve Alan Eğitimine İlişkin Yeterlilikler a) Konu Alanı Bilgisi

• Konu ile ilgili temel ilke ve kavramları bilme

• Konuda geçen temel ilke ve kavramları mantıksal bir tutarlılıkla ilişkilendirebilme

• Konunun gerektirdiği sözel ve görsel dili ( şekil, şema, grafik, formül v.b.) uygun biçimde kullanabilme

• Konu ile alanın diğer konularını ilişkilendirebilme b) Alan Eğitimi Bilgisi

• Özel öğretim yaklaşım, yöntem ve tekniklerini bilme • Öğretim teknolojilerinden yararlanabilme

• Öğrencilerde yanlış gelişmiş kavramları belirleyebilme • Öğrenci sorularına uygun ve yeterli yanıtlar oluşturabilme • Öğrenme ortamının güvenliğini sağlayabilme

Öğretmen yetiştirme programlarında, öğretmen adayının belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması amaçlanmaktadır. Öğretmenin mesleki başarısı için öncelikle kendi uzmanlık alanını çok iyi bilmesi gerekir. Alanını iyi bilmeyen bir öğretmen, neyi, nasıl öğreteceğini de bilemez. Bu nedenle öğretmenler aynı zamanda konu alanı uzmanı olmak zorundadırlar.

XI. Milli Eğitim Şurası’nda öğretmen yetiştirmeye dönük programlarda yer alan derslerin alanlar yönünden tüm program içindeki oranına ilişkin ölçütler belirlenmiştir. Buna göre öğretmen yetiştiren programlardaki derslerin oranları; öğretmenlik meslek bilgisi % 25, alan bilgisi % 62.5, genel kültür dersleri % 12.5 olarak belirlenmiştir.

(34)

Öğretmen adaylarının bilişsel, duyuşsal ve devinişsel alanlarda yetiştirilmeleri gerekmektedir. Bunu sağlamak için öğretmenlere kazandırılması öngörülen yeterlilik alanları:

1. Alan bilgisi, 2. Genel kültür,

3. Öğretmenlik meslek bilgisi, 4. Uygulama,

5. Her iki grup bilgilerine destek olacak özellikte ve genel kültürü geliştirecek ek disiplinlerden oluşması, gibi gruplarda ele alınmalıdır.

Alan Bilgisi

Öğretmen yetiştirme ile öğretmen adayının belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması amaçlanmaktadır. Öğretmenin mesleki başarısı için öncelikle kendi uzmanlık alanını iyi bilmesi gerekir. Başka deyişle, öğretebilmek için önce öğrenmek gerekir. Alanını iyi bilmeyen bir öğretmen, neyi, nasıl öğreteceğini de bilemez. Bu nedenle öğretmenler aynı zamanda konu alanı uzmanı olmak zorundadırlar.

Öğretmen, verdiği dersin konularını iyi bilmeli, konu alanındaki gelişmeleri izlemelidir. Ayrıca öğrencilerden gelen soruları yanıtlamak için gerekirse araştırma yaparak bilgisini geliştirmelidir (Erden, 1998;44).

Genel Kültür

Öğretmen adaylarının sahip olmaları gereken alan bilgisi ve meslekle ilgili bilgi, beceri ve tutumlar yanında bazı alanlarda da ek bilgilere gereksinimleri olmaktadır. Öğretmenlerden beklenen, sadece belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması değil, insanı, toplumu ve dünyayı ilgilendiren sorunları görebilmesi, bunlar için çözüm yoları düşünebilmesi ve olumlu bir dünyanın kurulmasına öncülük etmesi beklenmektedir.

(35)

25

Temel görevi öğrencinin toplumsallaştırılması olan öğretmenin bu görevini başarıyla yerine getirebilmesi için, içinde yaşadığı toplumu tanıması gerekir. Ayrıca öğretmen, güncel olayları da bilmelidir. Ülkesinde ve dünyada neler olup bittiğini izlemeli, öğrencilerin bu konulara ilişkin sorularını yanıtlayabilmelidir. Öğretmen, öğrencilerinin sonsuz ilgilerine yanıt verebilmek ve bu ilgilerden yararlanarak onları daha iyi eğitebilmek için kendi ilgi alanlarını sürekli geliştirmelidir.

Öğretmenlik Meslek Bilgisi (Pedagojik Formasyon)

Öğretmenin bir alanı ya da konuyu çok iyi bilmesi, öğretimin ön koşulu olmasına karşın, öğretim için yeterli değildir. Öğretmen, bildiğini nasıl öğreteceğini de bilmelidir (Şişman, 2000;10).

Eğitim sisteminin amacına uygun öğrenciler yetiştirebilmesi temelde öğretmenin sahip olduğu yeterliliklere ve niteliklere bağlıdır. Etkili bir öğretmende bulunması gereken kişisel ve mesleki nitelikler Erden (1998:39) tarafından şu ana başlıklar halinde incelenmiştir:

• Konu alanı bilgisine sahip olma

• Mesleki beceri ve yeterliliklere sahip olma • Genel kültüre sahip olma

• Hoşgörülü ve sabırlı olma

• Açık fikirli, esnek ve uyarlayıcı olma • Sevecen, anlayışlı ve esprili olma • Yüksek başarı beklentisi içinde olma • Cesaretlendirici ve destekleyici olma

Öğretmenlerin niteliğini arttırmanın en etkili yolu, sahip olmaları gereken yeterlilikleri tanımlamaktır. Öğretmenlerin sahip olmaları gereken yeterlilikler iki grupta toplanmıştır. Bunlar; genel yeterlilikler ve özel alan yeterlilikleridir. Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlilikleri, Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü’nce şöyle belirtilmiştir:

(36)

Demirel (2000), öğretmenlerde bulunması gereken yeterlilikleri geniş anlamda sınıflandırmıştır. Bunlardan alan bilgisi ile ilgili olanları şöyle sıralamaktadır:

1. Alan Hâkimiyeti

1.1. Konu alanına ilişkin temel bilgileri (kavram, olgu, ilke, genelleme, yasa, model, kuram v.b.) anlama.

1.2. Konu alanındaki önceki bilgilerini daha üst düzeylere çıkarma.

Bu dört grup içersinde yer alan yeterlikler, öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimlerinde alan, meslek ve genel kültür boyutlarında yetişmelerine destekler nitelikte görülmektedir. Buna göre;

1. Alan Hâkimiyeti: Her öğretmen için temel bir nitelik olarak belirlenmekte ve iyi bir öğretmen olabilmek için iyi bir alan eğitimi alma gereği vurgulanmaktadır. Alan bilgisi eğitimi içinde öğretmenlerin öğretim programları konusunda da bilgi sahibi olmaları istenmektedir.

Çağdaş değişim ve gelişmeler öğretmen yetiştirmenin uluslar arası boyutta ele alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu durum öğretmenlik mesleğinin uluslar arası bakış açısıyla ele alınıp tartışılması da beraberinde getirmiştir. Bu amaçla uluslar arası uzlaşım ve işbirliği çabalarıyla öğretmenlik mesleğinin geliştirilmesi konusu ele alınmıştır.

Her ülke öğretmende bulunmasını istediği temel yeterlilikleri belirleme çabasındadır. İngiltere’de CATE standartlarında (Council fort he Accreditation of teacher Education) öğretmen yeterliliği:

Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde bakanlık ve yüksek öğretim kurumları temsilcilerinden oluşturulan Öğretmen Yeterlilikleri Komisyonu’nca öğretmenlik yeterlilikleri belirlenmiştir (MEB, 2002).

Çalışmada öğretmen yeterlilik alanlarından; genel kültür ve özel alan boyutlarının genel çerçevesi çizilmiş ve öğretim sürecinde işe nasıl koşulacağına işaret edilmiştir. Öğretmenlerin eğitme- öğretme yeterlilikleri ise 14 ana başlıkta 206

(37)

27

alt yeterlilik olarak ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur. Gelinen süreçte Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün (OYEGM) öğretmenlik mesleği genel yeterlilik taslağında ana yeterlilik alanlarının;

İle ilgili toplam 6 ana yeterlilik alanında ve bu alanlarla ilgili 39 alt yeterlilik ile ilgili toplam 244 performans göstergesi olduğu görülmektedir (http://oyegm.meb.gov.tr/tarih: 05.07.2004).

Temizyürek’e göre (2003) göre, temel öğretmen yeterlilikleri dört başlık altında toplanabilir:

2.4. Nükleer Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma

Bütün dünyada tüm enerji biçimlerinin kökenleri yani birincil enerji kaynakları çekirdek kaynaşması, çekirdek bölünmesi, radyoaktiflik ve Dünya ile Ay’ın devinimidir.

Güneş’teki enerji hidrojeni ve öteki hafif elementleri daha ağır elementlerle kaynaştıran termonükleer tepkimelerle açığa çıkar. Dünyayı aydınlatan, Dünya’ya ve uzaya tükenmez bir enerji sağlayan ışınım enerjisinin kaynağı budur. Dünya atmosferindeki rüzgârlar Güneş enerjisinin asıl etkileri sonucunda oluşur. Hatta akarsuların taşıdığı enerji de, Güneş ışınımının dolaylı bir sonucudur. Öte yandan bölünebilir çekirdek yakıtlarda önemli bir enerji kaynağıdır. Örneğin bir uranyumun parçalanması sonucunda açığa çıkan enerji, bir benzin molekülünün yakılmasıyla elde edilen enerjinin milyonlarca katıdır. Ortaya çıkan bu yüksek enerjiye nükleer enerji denir.

Atom çekirdeklerinin parçalanması sonucunda büyük bir enerji açığa çıkmaktadır. Ağır atom çekirdeklerinin nötronlarla bombardımanı sonucunda bu çekirdeklerin parçalanması sağlanabilir; bu tepkimeye "fisyon" adı verilmektedir.

Uygun şekilde tasarlanan bir sistemde tepkime sonucu açığa çıkan nötronlar da kullanılarak parçalanma tepkimesinin sürekliliği sağlanabilir (zincirleme

(38)

tepkime). Bunun haricinde hafif atom çekirdeklerinin birleşme tepkimeleri de büyük bir enerjinin açığa çıkmasına sebep olmaktadır. Bu birleşme tepkimesine "füzyon" adı verilmektedir. Bu tepkimenin sağlanabilmesi için atom çekirdeğinde bulunan artı yüklerin birbirini itmesinden kaynaklanan kuvvetin yenilmesi gereklidir. Bu nedenle çok yüksek sıcaklığa çıkılan sistemler kullanılmaktadır. Çok yüksek sıcaklıkta yüksek enerjiye ulaşan atom çekirdeklerinin çarpışması ile füzyon tepkimesi sağlanabilmektedir. Fisyon ve füzyon tepkimeleri ile elde edilen enerjiye "çekirdek enerjisi" veya "nükleer enerji" adı verilmektedir.

Nükleer enerji günümüzde arkeoloji ve tıp dâhil yaşamın birçok yerinde kullanılmaktadır. Ancak en yaygın kullanıldığı yer elektrik üreten nükleer santrallerdir. Nükleer güç terimi çekirdek (İng. nucleus ) sözcüğünden gelmektedir. Çünkü radyoaktiflik belirli bazı atomların çekirdeğinde oluşmaktadır. Radyasyonun oluşma sürecine nükleer tepkime denir. İki türlü çekirdek tepkimesi vardır:

- Çekirdek bölünmesi (fisyon) - Çekirdek kaynaşması (füzyon)

Büyük bir atomun çekirdeğine yüksek hızda bir parçacık (genellikle bir nötron) fırlatılırsa atom kararsız hale gelir ve parçalanır. Bu olaya çekirdek bölünmesi (fisyon) denir. Bu bölünme büyük ve kararsız atomlarda doğal olarak da gerçekleşebilir. Çekirdek en az iki parçaya ayrılır. Bu olayda ağır çekirdeklerin ikiye bölünmesi ile, önemli ölçüde enerji ile beraber nötron ve gama ışınları da açığa çıkmaktadır. Aslında fisyon olayının temeli enerji aktarımıdır (Özbek, 1996).

İki çekirdek daha büyük bir çekirdek oluşturmak üzere bir araya gelmeye zorlandığında ise çekirdek kaynaşması (füzyon) meydana gelir. Bunun için yüksek basınç ve sıcaklık gereklidir (Cox ve Parsonage, 2002:26).

Füzyon olayında kaynaşmadan sonra oluşan parçacıklar ile başlangıçtaki çekirdeklerin kütleleri arasındaki fark oldukça büyüktür. Bu kütle farkı enerji olarak açığa çıkar. Bu olayda açığa çıkan enerji, fisyonda açığa çıkan enerjiden oldukça büyüktür (Kantemir, 2003). Ayrıca, füzyon reaktörlerinin atık bırakmamaları ve

(39)

29

herhangi bir tehlike anında radyoaktif yayılma meydana getirmeyen bir yapıda olması da fisyona göre bir avantajdır. Ancak, halen nükleer enerji elde etmek için füzyon tepkimelerinden faydalanılmamaktadır. Bunun iki sebebi vardır. Bunlardan birincisi yatırım maliyetinin yüksek olması ikincisi ise hakkında bazı bilinmeyen unsurların bulunmasıdır. Bu yüzden nükleer enerji halen fisyon tepkimeleriyle elde edilmektedir.

Bu enerjiyi elde edebilmek için nükleer enerji santralleri kurulmuştur. Nükleer santraller temelde, klasik termik santrallerden farklı değildir. Bunlarda da elektrik üreten bir alternatöre bağlı türbini, ısıtılmış su buharının basıncı döndürür. Bu santralin özgünlüğü bir nükleer reaktör ile buhar üretecinden oluşan kazanıdır. Reaktör, atomların zincirleme parçalandığı yerdir. Parçalanmadan doğan enerji ısı taşıyıcı sıvı yardımıyla buhar üretecini ısıtır. Bunun sonucunda parçalanma (fisyon) tepkimesi sırasında nötronlar farklı enerji düzeylerine sıçrar. Yavaşlatıcı yardımıyla çekirdekler parçalanmaya en uygun enerji düzeyine getirilir ve böylece nötronların verimliliği artırılır. Nükleer yakıt yavaşlatıcı ve ısı taşıyıcı sıvı santraldeki nükleer

(40)

reaktörün en önemli üç öğesidir. Her reaktör tipinde bu üç öğe özel bir bileşim halindedir.

Dünyada 350 kadar nükleer santral vardır ve bunlar dünyanın toplam elektrik üretiminin % 20 kadarını gerçekleştirir. Farklı nükleer reaktör türleri kullanan farklı nükleer santral çeşitleri vardır. En çok rastlananı basınçlı su reaktörüdür. Başka bir çeşidi de hızlı üretici reaktördür ve çekirdek tepkimeleri sırasında ek yakıt üretir ( Cox ve Parsonage, 2002:26).

Fisyon yapmaya en uygun atom çekirdekleri U–235, U–238, U–233 ve Pu– 239 izotoplarıdır. En yaygın olarak kullanılan nükleer yakıt uranyumdur. Uranyum cevheri önce saflaştırılır. Bundan sonra özel bir uranyum izotopunun atomları buna eklenir. Bu işleme zenginleştirme denir ve nükleer bölünmeyi kolaylaştırır. Son olarak da zenginleştirilmiş uranyum topaklar haline getirilir ve bu topaklar birleştirilerek çubuklar oluşturulur. Bu çubuklar santralin koruna yerleştirilerek yakıt olarak kullanılır ve enerji üretirler.

Nükleer enerji de dahil tüm teknolojilerin doğa ile etkileşmesi mümkün değildir. Örneğin kimya, ulaşım, enerji, yerleşim ile ilgili teknolojiler, yeterli önlemler alınmamış, yeterli denetimler yapılmamış ise çevreyi kirlettikleri, önlem alınırsa denetimler yapılırsa kirlenmenin makul düzeylere indiği görülmektedir. Doğayı koruma, insan hakları gibi, bir ülkenin değil dünyanın sorumluluğudur. Çevre ve teknoloji gibi politik ve sosyal yaptırımı çok güçlü iki değişken arasındaki denge Dünya’nın olduğu gibi Türkiye’nin de gündemindedir.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Topluluğu, OECD, IEA (International Energy Agency), IAEA (International Atomic Energy Agency) ve buna benzer kuruluşlar çevre ve teknoloji arasındaki dengeyi sağlayan mantığı sürdürülebilir kalkınma kavramı içinde özetlemişlerdir. Teknoloji gelişmeyi, çevrecilik ise doğayı kirletmemeyi temsil eder. Eğer hiç gelişmek istenmiyorsa teknolojik etkinlikler sıfırlanmalı ve doğayı hiç kirletmemelidir, ilkel bir yaşam tercihi yapılmış olunur. Şayet sadece teknolojik gelişme göz önüne alınırsa doğa insafsızca kirletilmiş olur. Önemli olan bu iki uç arasında dengeyi bulabilmektir. Bugünkü kuşaklara yaşam

(41)

31

kalitesini yükseltirken gelecek kuşaklara yaşam kalitelerini yükseltme şansı verecek bir dünya bırakmaktır. Dolayısıyla nükleer teknoloji de bu mantığın uyum kriterleriyle bağdaşmak zorundadır (Yalçın, 2004).

Kalkınma için enerji vazgeçilmez bir unsurdur. Gelecek kuşakların temiz bir çevre ve yeterli enerji kaynaklarına sahip olması için enerji planlamalarında sürdürülebilir kalkınmayı hedeflemek gerekmektedir. Enerji üretiminin ve kullanımının sağlık ve çevresel etkileri, sürdürülebilir kalkınma amaçlarına uygun tedbir ve yöntemler gerektirir.

İlk kez Bruntland Raporu ile 20. Yüzyıl sonunda dünya gündemine giren “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı, “gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalkınma” olarak tanımlanmaktadır. Tanımın kapsamında; ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere üç temel faktörün yer aldığı açıktır. Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, bir ülkenin bütün ekonomik ve sosyal politikalarının çevresel politika ve stratejileri ile bütünleştirilmesini, ulusal stratejilerin ve hedeflerin oluşturulmasında bu kavramın temel alınmasını gerektirmektedir. Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli, böylesine geniş kapsamlı ve farklı disiplinlerin katkısını gerektiren Sürdürülebilir Kalkınma kavramının, “çevre” boyutunda vizyon geliştirerek öngörüde bulunmuştur.

Sürdürülebilir kalkınma kavramıyla ilgili uluslararası düzeydeki ilk bütünsel yaklaşımlar, 1992’de Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen “Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda ele alınmıştır. Konferans’ta, çevre ile kalkınma stratejilerinin tüm alt başlıkları irdelenerek, bunların karşılıklı etkileşimlerinin sorgulandığı bir 21. yüzyıl gündemi (Gündem 21) belirlenmiştir. 26 Ağustos-4 Eylül 2002 tarihleri arasında Johannesburg’da yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi ise 10 yıl önce oluşturulan Gündem 21’in ve diğer Rio kararlarının, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere tüm ülkelerde daha etkin uygulanması için ihtiyaç duyulan mekanizmalara odaklanmıştır. Devlet ve hükümet başkanları tarafından imzalanan Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Siyasi Bildirisi’nde üretim/tüketim kalıplarının değiştirilmesi, yoksulluğun ortadan kaldırılması, doğal

(42)

kaynakların korunması ve yönetimi konularında ortak vaatlere yer verilmiş; hedeflere ulaşmada karşılaşılan zorluklar arasında zenginler ve yoksullar arasındaki uçurumun derinleşmesi, biyolojik çeşitliliğin bozulması, küreselleşmenin olumsuz etkileri ve demokratik sistemlere duyulan güvenin azalmış olması sıralanmıştır. Bildiride, insani dayanışmanın önemi ve toplumlar arası işbirliğinin ilerletilmesi gereği vurgulanarak; temiz su, temiz enerji, sağlığın korunması ve sağlık hizmetleri, gıdaya erişimin artırılması ve biyolojik çeşitliliğin korunması alanlarında ortaklıkların kurularak hedeflerin belirlenmesinin Zirve’nin kalıcı sonuçlar bırakmasında etkili olacağı belirtilmiştir.

Zirve’nin öne çıkardığı bu alanlara, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önemli katkılarının olacağı açıktır. Enerji gereksinimini, giderek tükenen fosil yakıtlar yerine, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılamak; fosil yakıtların kullanımında üretim verimliliği yüksek ve daha temiz teknolojilere yönelmek; atıkları geri kazanmak; biyoteknoloji gibi jenerik teknolojilerle insan yapısı hammaddeler oluşturmak ya da tarımsal üretim süreçlerini kontrol edebilmek gibi birçok gelişme bu bağlamda sayılabilir. Ancak, teknolojik açıdan dışa bağımlı olan ve dış borç yükü altında gelişmekte olan ülkelerin, söz konusu teknolojilere erişebilmesinin önünde önemli engeller olduğu da açıktır (TAEK, 2004).

Nükleer enerjinin sürdürülebilir kalkınma içindeki yeri konusunda uzmanların görüşleri farklılıklar göstermektedir. Bir görüş; nükleer enerjiye, orta ve uzun dönemdeki katkılarından dolayı sürdürülebilir kalkınma kavramı içinde olumlu yaklaşırken, diğer görüş; nükleer enerjiyi güvenlik, atık ve nükleer silahsızlanma konularından dolayı sürdürülebilir kalkınma için uygun olmadığını belirterek olumsuz yaklaşmaktadır.

Sürdürülebilir kalkınmayı etkileyen en önemli faktör olan çevre faktörünün yanı sıra enerji temin güvenliği ve kaynakların etkin kullanılması da önem arz etmektedir. Enerji sektörünün iklim değişikliğine etkisi sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için yapılan planları etkileyen önemli bir faktördür. Çevreyle ilgili karşılaştırmalar yapılırken tüm enerji çeşitlerinin üretim zincirleri

Referanslar

Benzer Belgeler

• Rutherford 1911 yılında bir atomun pozitif yükü ve kütlesinin çoğunun sadece atomun yaklaşık olarak 10 -5 katı yarıçaplı bir çekirdekte.. toplandığını ve

• Bu reaksiyonlarda çekirdek enerji kaybeder ve kararlı hale geçer, a parçacığı aynı zamanda pozitif yüklü helyum (He) çekirdeği.. olduğundan elektrik ve manyetik

• Herhangi bir nükleer reaksiyon için toplam enerjinin korunumu gerekli bir şart olup reaksiyona girenlerin toplam enerjisi reaksiyon.. ürünlerinin toplam enerjisine

• Protonlar, alfa parçacıkları ve fisyon ürünü iyonlar gibi yüklü parçacıklar, elektronlardan daha ağır oldukları için ağır olarak sınıflandırılırlar. • Verilen

• U-235 gibi bir çekirdek tarafından bir nötronun soğurulması ürünün fazladan iç enerji kazanmasına neden olur.. • Çünkü bu iki etkileşen parçacığın kütleleri toplamı

• Reaksiyona giren maddelerin bir araya getirilmesi daha önce tarif edilen reaksiyonların gerçekleşmesi için yeterli değildir. • Çünkü yüklü çekirdekler arasında

• Askeri bir araştırma projesi olan Alsos görevi ile ortaya koyulduğu gibi Almanya bir atom bombası geliştirmek için aslında küçük bir ilerleme göstermişti.. •

• Bir yüke yüksek voltaj altında büyük bir ivme kazandırmak yerine bu yükün bir doğrusal hızlandırıcıda küçük potansiyel farklarla.. ivmelendirilip yüksek