• Sonuç bulunamadı

Son dönem Osmanlı yemek kültüründe Ermeni mutfağının katkısı: Ermeni harfli Türkçe yemek kitapları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son dönem Osmanlı yemek kültüründe Ermeni mutfağının katkısı: Ermeni harfli Türkçe yemek kitapları"

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KÜLTÜREL İNCELEMELER YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

SON DÖNEM OSMANLI YEMEK KÜLTÜRÜNDE

ERMENİ MUTFAĞININ KATKISI:

ERMENİ HARFLİ TÜRKÇE YEMEK KİTAPLARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

112611046

SİDAR ZEYNEP ERGEN

TEZ DANIŞMANI:

PROF. DR. AYHAN AKTAR

(2)
(3)

ÖZET

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Ermeniler, yemek kültürü de dahil olmak üzere birçok alanda Osmanlı kültür hayatını oluşturan halklardan bir tanesi olmuşlardır. Osmanlı Ermenileri’nin uzun yıllar Osmanlı şemsiyesi altında yaşamış olmaları ve Klasik Ermenice’ye hakim olmakta zorlanmaları gibi nedenlerden dolayı, kilise tarafından dini metinler Ermeni harfleriyle Türkçe yazılmaya başlanmıştır ve 18. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar devam eden sürede, her türlü konu hakkında bu şekilde yazılmış birçok eser ortaya konmuştur. Bu tez de, Ermeni harfli Türkçe yazılıp bugüne kadar ortaya çıkarılmış yedi adet yemek kitabının fihristlerini inceleyerek birbirlerinden ne ölçüde etkilendiklerini göstermeyi amaçlamaktadır. Ermeni harfli Türkçe yemek kitapları bibliyografyası oluşturulduktan sonra, bu kitaplarda yer alan yemek tariflerinin yabancı mutfaklarla olan etkileşimi görülecektir. Gelecek çalışmalara kaynak olabilmesi adına, bir tanesi dışında hiçbirisi Türkçe’ye çevrilmemiş olan bu kitapların fihristleri ve önsözlerinin çevirileri verilmiştir.

(4)

ABSTRACT

Armenians, one of the communities that lived under the rule of the Ottoman Empire, had many contributions to Ottoman cultural life including the food culture. Many religious texts were written in Ottoman-Turkish with the Armenian script by the church due to the lack of the ones who know the Classic Armenian as the result of living under the rule of the Ottoman Empire. Accordingly, many books in various topics were written from the eighteenth century to the beginning of the twentieth century in this fashion. This thesis examines the table of contents of seven different cookbooks and discovers the extent to which they were

influenced by one another. Following to the formation of the bibliography of Ottoman-Turkish cookbooks written with the Armenian script, it will be shown that being influenced by foreign cuisines led to the choice of some recipes. In order to be a guide for further research, this thesis will provide the translations of tables of contents and prefaces of these seven cookbooks, only one of which was translated to Turkish.

(5)

TEŞEKKÜR

Öncelikle tez yazma sürecinde belki de en zorlandığım karar verme ve harekete geçme aşamasında karşıma çıkan zorluklarla mücadele sürecinde doğrudan yazmamı tavsiye eden, tezde işlenilen ve koleksiyonerlerin elinde olan kaynakları bulma konusunda yardımcı olan, zaman zaman da araya giren tez danışmanım Ayhan Aktar’a çok teşekkür ederim. Jüri üyeleri olmayı kabul eden, her zaman dersini keyifle dinlediğim Bülent Somay’a; fikirleriyle ve tavsiyeleriyle kafamdaki karışıklıkları aşmama yardımcı olan Burak Onaran’a çok teşekkür ederim.

Sabri Koz’a, zor bulunan bu kaynakları kimsenin paylaşmak istemediği bir dönemde benimle paylaştığı için teşekkür ederim. Giriş kısmında detaylı bir şekilde belirtilecek olan kaynak bulma sürecinde yardımcı olan Ani Sargsyan ve Pınar Karakılçık’a, Azad Kurtlukaya’ya, Nostalji Kültür Kitabevi’ne çok teşekkür ederim. Sevgili Maral Aktokmakyan’ın ve kendisinden aldığım keyifli Ermenice dersleri sayesinde gerçekleştirebildiğim çevirilerimi kontrol etme ve kaynak bulma sürecinde yardımcı olan Sesil Kaçtı’nın bu çalışmayı yapabilmemdeki katkılarını asla gözardı edemem. Tez süresince maddi manevi bütün konularda yanımda olan sevgili dostum Başak Kıvılcım Ertanoğlu’na ve bu süreçte fikirleriyle katkıda bulunan; kaynak tarama konusunda yardımcı olmaya çalışan veya olmayan diğer herkese teşekkür ederim. Bilginin paylaştıkça bir anlamı olacağını ve böylelikle çoğalacağını bir defa daha kanıtlamış oldular.

Tabii ki, bu süreçte her zaman yanımda olan ve her halimi ‘çeken’ anneme ne kadar teşekkür etsem azdır…

(6)

İÇİNDEKİLER

Özet ……… i Abstract ……… ii Teşekkür ……… iii GİRİŞ ……… 1

1. Ermeni Harfleriyle Türkçe Yazımı ……… 5

1.1. Ermeni Harfli Türkçe Yazımının Boyutları ……… 5

1.2. 1915 Öncesi Osmanlı Ermenilerinin Kültür Hayatına Etkileri … 12 1.3. 1915 ve Etkileri ……… 16

1.4. Ermeni Harfli Türkçe Yayınların Osmanlı Kültür Tarihine Etkisi 17 1.5. Türkçe’nin Ermenice Harflerle Yazımı ……… 23

1.6. Karamanlılar ve Karamanlıca Üzerine ………. … 26

2. Yemek Kitapları Üzerine ……… 29

2.1. Yemek Kitapları ve Sosyokültürel Tarih Üzerindeki Etkileri … 29 2.2. Yemek Kitapları Basımı ve Etkileri ……… 31

2.3. Yemek Kitaplarının Milli Mutfak Oluşturma Sürecindeki Yeri … 34 2.4. Kültürel Farklılıklar Bağlamında Yemek Kültürü ………… 35

2.5. Yemek ve Kimlik İlişkisi: ‘You are What You Eat’ ………… 37

3. Arap Harfli Türkçe Yazma ve Basma Yemek Kitapları ……… 41

3.1. Türkiye’de basılmış ilk yemek kitabı: Melceü’t-Tabbâhîn … 44 3.2. Melceü’t-Tabbâhîn Sonrası Basılmış Yemek Kitapları ………… 46

3.3. Diğer Önemli Kitaplar ……… 49

4. Ermeni Harfli Türkçe Yemek Kitapları ……… 52

4.1. “Yeni Yemek Kitabı ve Hamur İşleri. Şimdiki Usuller ve Meşhur Aşçıların Kullandıkları Tertipler Üzerine” (1871) ……… 54

4.2. “Miftahü’t-tabbahin” (Aşçıların Anahtarı) (1876) ………… 56

4.2.a. “Miftahü’t-tabbahin” Önsözü ……… 59

4.3. “İlaveli Yeni Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara ve ev kadınlarına mahsustur.” (1889) ……… 61

4.4. “Tabii Taamlar. Hayat ve sıhhat için neyi nice hazırlamalı nasıl yemeli” (1901) ……… 64

4.4.a “Tabii Taamlar. Hayat ve sıhhat için neyi nice hazırlamalı nasıl yemeli” Önsözü ……… 69 4.5. “İlaveli Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara ve

(7)

ev kadınlarına mahsustur” (1907) ……… 71

4.6. “Mükemmel Yemek Kitabı” (1926) ……… 72

4.6.a. “Mükemmel Yemek Kitabı” Önsüzü ……… 75

5. Ermeni Harfli Türkçe Yemek Kitaplar ile Arap Harfli Türkçe Yemek Kitaplarını İlişkilendirme ……… 78

5.1. Arap Harfli Türkçe ve Ermeni Harfli Türkçe Yemek Kitapları Kronolojisi ……… 78

5.2. Ermeni Harfli Yemek Kitapları Fihristleri Üzerinden İnceleme … 81 6. Osmanlı / Türk Mutfak Kültürü ……… 86

6.1. Osmanlı/Türk Yemek Kültüründe Avrupa Etkileşimi ………… 91

SONUÇ ……… 95

Kaynakça ……… 98

Ekler ……… 102

Ek.1. Yeni Yemek Kitabı ve Hamur İşleri. Şimdiki Usuller ve Meşhur Aşçıların Kullandıkları Tertipler Üzerine Fihristi ……… 103

Ek.2. Miftahü’t-tabbahin Fihristi ……… 105

Ek.3. İlaveli Yeni Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara ve ev kadınlarına mahsustur Fihristi ……… 112

Ek.4. Tabii Taamlar. Hayat ve sıhhat için neyi nice hazırlamalı nasıl yemeli Fihristi ……… 116

Ek.5. İlaveli Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara ve ev kadınlarına mahsustur Fihristi ……… 119

Ek.6. Mükemmel Yemek Kitabı Fihristi ……… 123

Ek.7. Melceü’t-Tabbâhîn Fihristi ……… 130

Ek.8. Ev Kadını Fihristi ……… 134

Ek.9. Yeni Yemek Kitabı. Şimdiki Usuller ve Meşhur Aşçıların Kullandığı Tertipler Üzere bi-Nazir Ta’amların Tertibatı Fihristi … 144 Ek.10. Aşçıbaşı Fihristi ……… 146

Ek.11. Miftahü’t-tabbahin (Aşçıların anahtarı) Önsözü ………… 149

Ek.12. İlaveli Yeni Yemek Kitabı (1889) Önsözü ……… 152

Ek.13. Tabii Taamlar. Hayat ve sıhhat için neyi nice hazırlamalı nasıl yemeli. Önsözü ……… 153

Ek.14. İlaveli Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara ve ev kadınlarına mahsustur (1907) Önsözü ……… 155

(8)

1

GİRİŞ

Osmanlı İmparatorluğu tarihinden bahsedildiğinde, akla ilk gelen konulardan bir tanesi de Osmanlı mutfak kültürüdür. İmparatorluk şemsiyesi altında yaşayan farklı ırkların ve ayrı dinleri olan halkların da yemek kültürleri birleştiğinde, Osmanlı mutfağı neredeyse Çin ve Fransız mutfakları kadar önemli bir yer işgal eder. Osmanlı Ermenileri ise bu birikimin önemli bir kısmını oluştururlar. İmparatorluğun son dönemlerinde yaşanan gelişmeler ve cumhuriyetin kuruluşu, “Türklük” üzerinden yürütülen politikaların tüm şiddetiyle artarak devam etmesi gibi etkenlerle bu topraklarda yaşayan Ermenilerin sayısının oldukça azaldığı biliniyor. Bu çalışma, Osmanlı’nın son dönemlerinde Ermenice harflerle Türkçe yazılmış ancak bugün pek bilinmeyen yemek kitapları üzerinedir.

Bu çalışmadan bahsetmeden önce, tezin başlığının neden ve nasıl seçildiğine değinmekte fayda vardır. ‘Katkı’ kelimesinin sorunlu bir kelime olabilme ihtimaline karşı, belirtilmelidir ki Osmanlı Ermenileri bu bahsedilen ve bütün olarak görülen kültürün içine zaten dahil olan bir halktır. Bu tezin yazıldığı tarih olan 2016’da bile, o dönemde yazılmış bu kitaplarla ilgili pek bir şey bilinmiyor. Ne yazık ki, birkaç araştırmacı dışında da bu konuyla ilgilenen yoktur. Katkı kelimesi ile anlatılmak istenen, tezin ileriki bölümlerinde de örneklerle ifade edileceği gibi Ermeni harfli Türkçe eserlerin, Osmanlı veya Türk yazımına dahil edilme sorunundan kaynaklıdır. Kısacası bu kelimeyi kullanmayı tercih etmiş olmamın sebebi, bu dışarıda kalmış veyahut dışarıda bırakılmış eserlerin dahil edilmesini olumlamak adınadır.

(9)

2

Osmanlı döneminde yaşayan Ermenilerin, kendi dillerini öğrenme konusunda zorluk yaşaması ile, kilise tarafından eserlerin yine kendi alfabeleriyle ancak Türkçe yazılması sonucu Ermeni harfli Türkçe eserler ortaya çıkmış oldu. Bu dönem sonrası yaşanan gelişmelerle de bu eserlerin sayısı gün geçtikçe artmıştır. Bu külliyatın küçük bir kısmını oluşturan yemek kitaplarından bugüne kadar sadece bir tanesi Türkçe’ye kazandırılmıştır.1 Bu tez de bu yemek kitapları ile ilgili bazı bilgiler vermeyi hedefleyip, fihristleri ve önsözleri üzerinden bir çalışma ortaya koyma çabasındadır.

Bahsi geçen kitapların basım tarihlerine göre sıralanışı ve birbirlerinden ne ölçüde etkilendiğini ortaya koymak, başlıca amaçlardan biridir. Bu konumlandırmayı yaparken, aynı yıllarda çıkmış Arap harfli Türkçe yemek kitaplarıyla da karşılaştırmalar yapılacaktır. Sonuç olarak, Ermeni harfli Türkçe yemek kitapları bibliyografyası oluşturulacaktır. Tezin konusu olan kitapların Arap harfli Türkçe yemek kitaplarının birebir kopyası olup olmadığı sonucuna varılacaktır.

Bu sıralamayı yapmadan önce, sırasıyla önce Osmanlı Ermenileri’nin kendi alfabeleriyle Türkçe eserler ortaya koymuş olmasının nedenlerini anlamaya yönelik bir bölüm yer alacaktır. Bu bölümde tarihsel süreçten bahsedilip, bu şekilde yazılmış eserlerin bütününe değinilecektir.

Sonraki bölümde, yemek kitapları yazma meselesine değinilecektir. Yemek kitapları üzerinden o kültürün yemek alışkanlıklarını okuyabilmeyi, bir topluluğun yemek kültürünün oluşumu süresinde etkilendiği öğeleri ve milli

(10)

3

mutfak oluşumunda yemek kitaplarının yerini göstermeye çalışan, yemek sosyolojisi ile ilgilenen araştırmacaların düşüncelerine yer verilecektir.

Bir diğer bölümde Ermeni harfli yemek kitaplarının basıldığı yıllarda, bu kitapların etkilenebilmiş olduğu düşünülen Arap harfli Türkçe yemek kitaplarından kısaca bahsedilecektir. Bu bölümde bahsedilen bazı kitapların yemek isimleri listesi, ekler bölümünde bulunabilir.

Sonraki bölümde ise, tarafımdan yapılan çeviriler üzerinden tezin konusu olan kitaplarla ilgili ön bilgiler verilecektir. Literatürde bilinen yedi adet Ermeni harfli Türkçe yemek kitabının altı tanesine ulaşılmıştır ve bu kitapların fihristleri ile önsöz bölümleri çevrilmiştir.

Beşinci bölümde, bir önceki bölümde ortaya konmuş listelerden yola çıkarak, altı adet kitabın birbirinden ne ölçüde etkilendiği sonucuna ve bu kitapların bir diğerine kaynaklık edip etmediği bilgisine ulaşılacaktır. Bu konumlandırmayı yaparken, başı çeken Arap harfli Türkçe kitaplarla da karşılaştırmalara yer verilecektir.

Son bölümde ise, bahsi geçen yıllarda yaşanan Batılılaşma hareketlerinden ve bu hareketin Osmanlı mutfak kültürüne etkisini kısaca değinilecektir.

Ekler kısmında ise, bahsi geçen yemek kitaplarının yemek isimleri listeleri ve çevirisi yapılan kitapların önsözlerinin görsellerine yer verilecektir.

Teze geçmeden önce belirtilmelidir ki bu kitapları bulma süreci oldukça zorlu geçmiştir. Sabri Koz, 1871 basımı Yeni Yemek Kitabı ve Hamur İşleri.

Şimdiki Usuller ve Meşhur Aşçıların Kullandıkları Tertipler Üzerine ve 1876

basımı Miftahü’t-tabbahin kitaplarının gerekli kısımlarını benimle paylaşma inceliğini göstermiştir. Miftahü’t-tabbahin kitabının fihristi, Yemek ve Kültür

(11)

4

dergisinin 2009 yılında çıkmış bir sayısında da yayımlanmıştır.2 Bu kitapların bir kısmını göremediğim için, verilen bilgiler üzerinden araştırmayı ortaya koymaya çalıştım. 1889 basımı İlaveli Yeni Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara

ve ev kadınlarına mahsustur başlıklı kitap ile, 1901 basımı Tabii Taamlar. Hayat ve sıhhat için neyi nice hazırlamalı nasıl yemeli başlıklı kitaplarının bütünü,

yapılan çevirilerin kontrolünü de gerçekleştiren Sesil Kaçtı ve Fransa’dan, Ermenistan’a kadar birçok kütüphanede bu kitapları aramış olan Ani Sargsyan ve Pınar Karakılçık tarafından bazı kütüphanelerden edinilmiştir. 1907 basımı olan

İlaveli Yemek Kitabı. Alaturka ve Alafranga. Aşçılara ve ev kadınlarına mahsustur başlıklı kitap da Kurtuluş’taki Nostalji Kültür Kitabevi aracılığı ile

Venedik’teki bir kütüphaneden ve Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan kopyasından çekilmiş fotoğraflarla yeni harflere kazandırılmıştır. 1910 basımı İlaveli Yemek Kitabı bütün uğraşlara rağmen bulunamadığı için, bu çalışmaya dahil edilememiştir. 1926 basımlı Mükemmel Yemek Kitabı yeni Türkçe’ye çevrilmiş olmasına rağmen, günümüz Türkçe’sine uyarlandığı için, bu kitabın da eski basımı Surp Pırgiç Kütüphanesi sorumlusu Azad Kurtlukaya tarafından bulunmuştur. Önsözün çevirisini benim tarafımdan gerçekleştirilmiş, yemek listesi ise Türkçe basımdan alınmıştır. 3

2 Turgut Kut.“Aşçıların Anahtarı – Miftahü’t-Tabbâhîn”, Yemek ve Kültür, Sayı 17 (Yaz

2009): 119-127.

(12)

5

1. Ermeni Harfleriyle Türkçe Yazımı

Bu tez, giriş bölümünde de belirtildiği üzere Ermeni harfleri kullanılarak Türkçe yazılmış yemek kitapları üzerinedir. Bu bölüm, Ermeni harfli Türkçe yazımı hakkında belirli yaklaşımları ortaya koymaya çalışacak; incelenecek yemek kitaplarının basıldığı yıllardaki diğer eserleri de ele alarak, Osmanlı/Türk edebiyatı tartışmaları üzerinden geçerek; Ermeni harfli Türkçe yazımı hakkında genel bilgiler verecektir.

1.1.Ermeni Harfli Türkçe Yazımının Boyutları

Murat Cankara, Tanzimat ve Edebiyat: Osmanlı İstanbul’unda Modern Edebi

Kültür kitabındaki “Ermeni Harfleriyle İlk Türkçe Romanlar” üzerine olan

makalesinde, Ermeni harfleriyle Türkçe yazımını şöyle açıklamıştır:

Ermeni harfleri deyince ne anlıyoruz? En basit haliyle, önemli bir bölümünün anadili Türkçe olan ya da gündelik yaşamda Türkçe’yi kullanan ya da hedef kitlelerine daha rahat ulaşabilmek için Türkçe kullanmayı tercih eden Osmanlı Ermenilerinin, kutsal metinlerinin yazılı olduğu alfabeyi kullanarak Türkçe

yazdıkları ve/veya yayımladıkları metinler topluluğu. 4

Rober Koptaş ise, Ermeni harfli Türkçe yazımının kullanım nedenleri konusunda iki farklı bakış açısı ortaya koymuştur. Ermenice harflerle Türkçe yazmanın, Ermeni kültürünü koruma ve bu kültüre yabancılaşmaya karşı bir araç

4 Murat Cankara, “Ermeni Harfleriyle İlk Türkçe Romanlar Üzerine” Tanzimat ve

Edebiyat: Osmanlı İstanbulu’nda Modern Edebi Kültür, Ed. Mehmet Fatih Uslu ve Fatih

(13)

6

olarak nitelendirirken; başka bir açıdan bakıldığında ise Türkçe konuşan ve Ermenice bilmeyen Ermeni nüfusunun, kendi harfleri üzerinden kimlik aidiyetini sürdürerek kendilerini yazıyla ifade etmelerinin doğal sonucu olarak kabul edilebileceğini belirtmiştir. 5 Bu nedenden dolayı Ermeni harfli Türkçe metinlere bakıldığında çok geniş bir literatürün olduğunu; din, tarih, edebiyat, süreli yayınlar ve hatta bu tezin yazılma amacı olan yemek kitapları dahi yazıldığını ortaya koymuştur. Yine Koptaş’a göre imparatorluk içinde yaşayan Ermeniler kendi okullarını 19. yüzyıl ortalarında, Tanzimat döneminde açabilmişlerdir ve Osmanlı Ermenileri’nin Ermenice’yi iyi bilmemeleri ve okuyamamaları, bu okulların geç kurulmuş olmasıyla da bağdaştırılabilir.6

Okullarla ilgili kısaca bilgi vermek adına; 1834 yılında Ermeni Patrikhanesi tarafından yapılan istatistiğe göre, Tanzimat Fermanı’ndan önce Anadolu’da yüzün üzerinde Ermeni okulu, 1859’da yapılan bir istatistiğe göre de sadece İstanbul’da toplam 42 okul vardır. İstanbul’da bu okullara devam eden beş binin üzerinde öğrenci vardır. 1900 yılında ise İstanbul’da 40, Anadolu’da da 813 okul vardır. Katolik, Protestan ve Latin okulları da dahil edildiğinde Osmanlı Devleti’nde yüz binin üzerinde Ermeni öğrenci vardı. I. Dünya Savaşı sonunda Ermeni okulları sadece İstanbul’da varlıklarını koruyabildi. 7

Sonraki bölümlerde bahsedilecek olan Mükemmel Yemek Kitabı’nın Türkçe harflere çevrilmiş baskısına önsöz yazan Zafer Yenal, kitabın yazıldığı döneme atıfta bulunarak, “yazılan Ermeni harfli Türkçe eserlerin, bugünkü millet

5 Rober Koptaş, “Ermeni Harfleriyle Türkçe.” Ermeni Harfli Türkçe Metinler, Haz:

Kevork Pamukciyan (İstanbul: Aras Yayıncılık, 2002): 11.

6 Koptaş, “Ermeni Harfleriyle Türkçe”, 12.

7 Cemil Koçak, “Tanzimat’tan Sonra Özel ve Yabancı Okullar” Tanzimat’tan

(14)

7

tanımları içerisinde yer alan milli dil unsurunu boşa çıkardığını” savunmuş ve bazı durumlarda ‘kullanılan dilin’ farklı etnik ve dinsel gruplar arasında biraradılığı sağlayan unsur olabileceğini belirtmiştir. 8 Bu savunmasını ise milli kimlik tanımlarının darlığına vurgu yaparak bitirmiştir.

Fatma Müge Göçek, Osmanlı Devleti’nde Türk Milliyetçiliğinin Oluşumu:

Sosyolojik Bir Yaklaşım adlı makalesinde; Osmanlı dönemindeki sosyal yapı söz

konusu olduğunda, bireyin gücünü hünkârın kendisine vermiş olduğu yetkeden aldığını, toplumda da hünkârın bu yetke dağıtımını ise din boyutunu temel alarak Müslüman olanlara ilettiğini belirtir.9 Nitekim bu büyük ‘ayrıma’ rağmen, dil konusunda yaşanan milliyetçi politikalar ele alındığında; 19. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkan Osmanlı ve Türk ayrımı, milletin isminin, dilinin ve edebiyatının ‘Türk’ olarak nitelendirilmesi ve sonrasında ise 1876 yılında ilan edilen anayasa ile devlet memuru olma koşullarına Türkçe bilme zorunluluğu getirilmesi gibi şartlar; Osmanlı Ermenileri’nin Türkçe bilgilerini arttırmaya yönelik etkili süreçlerdi.

Ermeni harfli Türkçe metinlerle ilgili en önemli kaynaklardan bir tanesi Hasmik Stepanyan’ın hazırladığı Ermeni Harfli Türkçe Kitaplar ve Süreli

Yayınlar Bibliyografyası’dır.10 Bu kitapta görüldüğü üzere 1727’den 1968 yılına kadar iki yüzden fazla matbaada iki binden fazla eser basılmıştır. Stepanyan’ın bibliyografyasına göre sadece İstanbul’da 85 tane matbaa vardır ve buralarda Tanzimat sonrası, hatta Osmanlı döneminin bitiminden sonra bile kitap basımı

8 Zafer Yenal, “Hatırlattıkları ve Düşündürdükleriyle Mükemmel Yemek Kitabı”,

Mükemmel Yemek Kitabı, Ed. Vağinag Pürad. (İstanbul: Aras Yayıncılık, 2010): 8.

9 Fatma Müge Göçek, “Osmanlı Devleti’nde Türk Milliyetçiliğinin Oluşumu: Sosyolojik

Bir Yaklaşım”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, Cilt:4 (İstanbul: İletişim Yayınları, 2003): 65-73.

10 Hasmik Stepanyan, Ermeni Harfli Türkçe Kitaplar ve Süreli Yayınlar Bibliyografyası

(15)

8

devam etmiştir. Ermeni Harfli Türkçe eserlerin basıldığı merkezler arasında şu şehirler bulunmaktadır: Adana, Antep, Bandırma, Bursa, İstanbul, Edirne, İzmir, Merzifon, Beyrut, Şam, Halep, İskenderiye, Kahire, Kudüs, Eçmiyadzin, Aleksandropol (Gümrü), Bakü, Nahvican, Tebriz, Feodosya, St. Petersburg, Paris, Malta, Marsilya, Roma, Sofya, Londra, Trieste, Venedik, Viyana, New York, Philadelphia, Boston, Los Angeles, Fresno, Pasadena, Buenos Aires. 11

En eski Ermeni matbaası 1565’te Venedik’te Tokatlı Apkar Tıbir tarafından kurulmuş, ülkemizde ise ilk Ermeni matbaası yine İstanbul’da 1567 yılında kurulmuştur.12 Alpay Kabacalı’nın hazırladığı Başlangıcından Günümüze

Türkiye’de Matbaa Basın ve Yayın kitabında yazar, Pars Tuğlacı’ya göre 1567 –

1923 yılları arasında imparatorluk sınırları içinde İstanbul’da 131, taşrada ise 63 Ermeni matbaası kurulduğunu, bunlarda Ermenice ve Ermeni harfleriyle Türkçe 598 gazete ve dergi ile çok sayıda kitabın basıldığını belirtmiştir. 13 Bir diğer yandan bugüne kadar açığa çıkan külliyata göre, İstanbul’da basılan ilk Türkçe kitap, Karamanlıca bir kitaptır ve 1718 yılında basılmıştır. Osmanlı Türkçe’sinde ilk basılı kitap ise 1729 yılında İbrahim Müteferrika matbaası tarafından basılmıştır. Bu tarihten önce 1727 yılında da Ermeni harfli Türkçe bir kitap basılmıştır. 14

Stepanyan, hazırladığı bibliyografyanın önsözünde Ermeni harfli Türkçe eserleri kataloğunun kusursuz olmadığını, eksik bilgilerin kendilerine

11 Stepanyan, Ermeni Harfli Türkçe Kitaplar ve Süreli Yayınlar Bibliyografyası, 21-23.

12 Kevork Pamukciyan, “Mıkhitharistler Hakkında” Toplum ve Bilim, Sayı: 28, (Nisan

1986): 46-47. Museviler’in ilk matbaası 1492 veya 1493’te İstanbul’da; Rumların ilk matbaası ise 1624 yılında yine İstanbul’da kurulmuştur.

13 Alpay Kabacalı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Matbaa, Basın ve Yayın,

(İstanbul: Literatür Yayınları, 2000): 101.

14 Evangelina Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz

Karamanlılar ve Karamanlıca Edebiyat Üzerine Araştırmalar. (İstanbul: İş Bankası

(16)

9

ulaştırılmasını beklediğini belirtmiştir. 15 Bu konu üzerine çalışan kişiler ve son dönemlerde yapılan çalışmalar doğrultusunda bu katalogta yer almayan birçok eserin olduğu biliniyor. Bu tezin konusu olan kitapları ararken, bir tanesinin katalogda yer almadığını farkettim. Stepanyan, bu kitabı hazırlarken bibliyografyaya eklediği eserlere denk geldiği kütüphaneleri ve bazı özel koleksiyonları da eklemiştir. Bu araştırma için kitapları bahsedilen yerlerde bulmaya çalışırken, ne yazık ki kitapların bu belirtilen yerlerde olmadığını gördüm. Hasmik Stepanyan’ın oluşturduğu bibliyografya, Ermeni harfli Türkçe eserler konusundaki tek, dolayısıyla da en önemli kaynaktır. Bu tezde değinilecek yemek kitaplarını bulmak ve yerlerini belirlemek konusunda yardımcı olamasa da; Ermeni harfli Türkçe süreli yayınlar üzerine çalışan birisi için büyük resmi görebilmek adına oldukça faydalıdır.

Ermeni harfli Türkçe yazılmış ilk kitap olan Yeni Ermenice Dilbilgisi 16,

İngilizce adı ile Armenian – Introduction to the Grammar of New Armenian:

Written in the Turkish Language for those Armenians Who Know Only Turkish and Would Like to Learn Modern Armenian 1727 yılında Venedik’te Mıkhitar

Sepasdatsi tarafından basılmıştı.17 Stepanyan, Ermeni harfli Türkçe eserleri basım tarihlerine göre üç bölüme ayırmayı uygun görmüştür: 1727 – 1840, 1850 – 1890 ve 1890lardan günümüze kadar. Kataloğa göre Ermeni harfli Türkçe yazılmış son eser 1968 yılında Buenos Aires’te Dikran Kireçyan tarafından yazılmış Destan

Kitabı’dır. Türkiye’de basılmış son eser ise 1963 yılında Surp Agos Hastanesi’nin

15 Hasmik Stepanyan, Ermeni Harfli Türkçe Kitaplar ve Süreli Yayınlar Bibliyografyası

(1727 – 1968), (İstanbul: Turkuaz Yayınları, 2005): 23.

16 Stepanyan, Ermeni Harfli Türkçe Kitaplar ve Süreli Yayınlar Bibliyografyası, 29.

17 Laurent Mignon, “Lost in Translation: A Few remarks on the Armeno-Turkish novel

and Turkish Literary Historiography”, Between Religion and Language: Turkish

Speaking Christians, Jews and Greek-Speaking Muslims and Catholics in the Ottoman Empire, Ed. Evangelina Balta ve Mehmet Ölmez (İstanbul: Eren Yayıncılık, 2011): 113.

(17)

10

1956-63 yılları arası için çıkardıkları rapordur. 18 İlk dönemlerde dini eserlerin yer alması ile daha çok misyonerlik faaliyetlerinin göze çarptığını dile getirdikten sonra; Osmanlı dönemindeki baskının azaldığı 1850-1870 yılları arasında bazı ünlü düşünürlerin ve edebiyatçıların eserlerinin basılmış olduğu görülür. Sultan II. Abdülhamid (1876 – 1909) döneminde sansürün uygulanması nedeniyle de Ermeni harfli Türkçe kitapların; genelde aşk, macera, fantastik ve güncel konuları işlediği ifade edilebilir.

Sabri Koz; Ermenilerin divan, halk ve yeni edebiyat dallarında da eserler ürettiğin; Ermeni asıllı şairlerin ise gazeller, divanlar, semailer, koşmalar, destanlar, halk ve meddah hikayeleri, fıkralar, atasözleri ve özellikle 19. yüzyıl ikinci yarısında halk arasında yaşayan aşuğ’ların (Ermeniler arasında aşığa verilen ad) birçok eseri olduğundan bahseder. Bu tür basılı materyallerin Arap, Rum veya Ermeni harfli Türkçe örnekler olduğunu vurgular. 19 1915 öncesi sadece Ermeni harfli Türkçe eserler değil, Ermenice eserlerin de gündemde olduğu dönemlerdir. Ari Şekeryan, Sarkis Srents’in hazırladığı Ermeni Edebiyatı Numuneler - 1913 kitabının Türkçe’ye çevrilmiş basımının ön sözünde, Kasım 1912 – Mart 1913 tarihleri arasında çevrilen seçilmiş edebiyat numunelerinden bahsederken; 1908’de başlayan II.Meşrutiyet dönemi sonrası Türk ve Ermeni halklarının bu edebiyat çevirileriyle birbirlerini anlamaları yönünde adım atılmış olduğunu belirtir. 20 Şekeryan; Harurutyun Şahrigyan’ın, bu eserler ve işlenilen konularla alakalı, hepsinin 1895 ve bu tarihten sonraki zamanda Ermenilerin katliamının

18 Stepanyan, Ermeni Harfli Türkçe Kitaplar ve Süreli Yayınlar Bibliyografyası, 385.

19 Sabri Koz, Gül Ağacı Boy Vermez: Ermeni Harfli Türkçe ve Ermenice Mâniler.

(İstanbul: Turkuaz Yayınları, 2014): 8.

20 Ari Şekeryan. “Sunuş”, Ermeni Edebiyatı Numuneleri – 1913. Çev. Mahir Ünsal Eriş

(18)

11

hazırlanıp uygulandığı yıllara raslamasının en dikkat çeken noktalardan biri olduğunu dile getirdiğine de değinir.

Kısacası; Osmanlı’nın son dönemlerinde 1915 yılında yaşanan olaylara kadar, Osmanlı Ermenileri’nin özellikle edebiyat ve basılı eserler konusunda oldukça büyük katkısı söz konusudur. Sadece Ermenice eserler değil, Ermeni harfli Türkçe eserlerin de çokluğundan dolayı; ileride daha detaylı bahsedilecek olan Osmanlıca Bilenlere Dört Günde Ermenice Okumanın Usûlü isimli bir kitap dahi çıkarılmıştır. 21

Murat Cankara “Batı Ermeni edebiyatı söz konusu olduğunda 1915’in yerini anlama” amacıyla yazdığı 1915: Temsil, Kopuş, İroni adlı makalesinde Stepanyan’ın kitabını ‘temsil kabiliyeti tartışmalı’ olarak nitelendiriyor. 22 Bunun sebeplerini de iki şekilde açıklamaya çalışıyor: Ermeni harfli Türkçe edebiyatın, ne derece Batı Ermeni edebiyatına bağlı olduğunu sorguladıktan sonra; Stepanyan’ın bibliyografyasının takdir edilesi fakat bireysel bir çabanın ürünü olduğunu belirtip, Ermeni harfli Türkçe metinlerin bütününün ne kadarını kapsadığının bilinmediğini belirtiyor. Kütüphanelerde ve arşivlerde bu kaynakların kayıt altına alınırken ‘Ermenice’ veya ‘bilinmeyen dil’ olarak nitelendirildiğinden bahsediyor. Aynı zamanda Ermeni harflerini bilen ancak Modern Ermenice’ye hakim olmayan kişilerin zamanında daha çok gündelik ve kişisel pratikler nedeniyle bunun gibi metinleri ortaya koyduğunu; dolayısıyla matbu olmayan eserlerin, matbu olanlardan çok daha fazla olabileceğini savunuyor. Son dönemlerde yapılan çalışmalardan yola çıkarak; birçok yerde

21 Hacıbeyzade Ahmed Muhtar Efendi. Osmanlıca Bilenlere Dört Günde Ermenice

Okumanın Usûlü. (İstanbul: Boyacıyan Agob Matbaası, 1891)

22 Murat Cankara. “1915:Temsil, Kopuş, İroni.” Şerhh: Şiir ve Eleştiri Dergisi, Sayı:1

(19)

12

ortaya çıkan katliama tanık olan birinin anılarının yer aldığı, yemek tariflerinin, nota ve şarkı sözlerinin olduğu ve hatta büyü tariflerinin yer aldığı defterlerden bahsediyor.

19. yüzyılda Osmanlı himayesi altındaki topluluklar arasında birçok dil konuşuluyordu ve Türkçe, Farsça, Arapça, Yunanca, Ermenice ve İbranice dillerinde basılmış eserlerin oluşturduğu bir literatür vardı. Osmanlı himayesindeki Yahudi toplumundan Osmanlı Yahudileri’nin birçoğunun kitapları Osmanlı topraklarında basılmış olsa da; Amsterdam, Venedik, Floransa, Frankfurt gibi yerlerde de, eserler basılmıştı. Yine Osmanlı himayesinde yaşayan Rumların ürettikleri Karamanlıca eserler, Osmanlı toprakları dışında olan bağımsız Yunanistan’da da basılmıştı. Osmanlı Ermenileri’nin ise durumu farklıydı. Rum topluluk gibi yurtdışında ait hissettikleri başka bir ülke yoktu. Osmanlı Ermenileri için; Türkçe’ye hakim olan Ermeniler’in, Klasik Ermenice’yi bilip de Türkçe bilmeyenlere göre fazla sayıda olması neticesinde bu dönem çıkarılmış birçok eser Ermeni harfli Türkçe olarak İstanbul’da basılmıştı. 23

1.2. 1915 Öncesi Osmanlı Ermenileri’nin Kültür Hayatına Etkileri

Markar Esayan, 20.Yüzyıla Girerken Ermeni Edebiyatında Modernite, Yeni

Burjuvazi ve Sınıfsal Çatışmalar isimli yüksek lisans tezinde, Osmanlı

Ermenileri’nin çoğunun zengin olduğu düşüncesinin hakim olduğunu belirtir ve bunun doğru olmadığını savunur. 24 Nüfusun üçte birinin dar gelirli köylü bir

23 Johann Strauss, “Who Reads What in the Ottoman Empire (19th-20th centuries)?”

Arabic Middle Eastern Literatures 6. Sayı: 1, (2003): 44.

24 Markar Esayan. “20.Yüzyıla Girerken Ermeni Edebiyatında Modernite, Yeni Burjuvazi

(20)

13

nüfustan ibaret olduğunu belirtip, orta sınıfın eski zanatkârlar, tacirler ve Avrupa görmüş milli aydınlardan; üst kademenin ise varlıklı, Avrupalılaşmış serbest meslek erbabı olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca zengininden fakirine birçok insanın şüphe duymadan inandığı ve saydığı bir ruhban sınıfı olduğunu belirtir. Gayrimüslimlerin, Müslümanların sahip olduğu birçok hakka sahip olmadıklarını, Müslüman mahallelerinden haç ve domuz geçirememe, Müslümanlarla aynı kıyafetleri giyememe ve çan çalamama gibi birçok sınırlamaların yanında; özellikle köylü kesim için ağır gelen cizye vergisi ödediklerini belirtmiştir. 25

Sagaster, diğer gayrimüslim topluluklar gibi Osmanlı Ermenileri’nin de Tanzimat reformlarının çıkarıldığı dönemde, Avrupa ülkelerine ve kültürüne yakın olmaları sayesinde önemli bir konumda olduklarını savunur. 26 Tiyatro oyunları, Ermeni harflerle Türkçe yazılmış Batı eserleri ve İstanbul’un kosmopolit yapısı sayesinde, Rumların, Ermenilerin, Avrupalıların ve Levantenlerin kendi hayat tarzlarını da dahil ederek şehrin kültür hayatına etki ettiklerini belirtir. Pars Tuğlacı, Osmanlı Ermenileri’nin özellikle Tanzimat’la birlikte çeşitli haklar elde ederek, yüksek mevkilere yerleştiklerini; bu gelişmeler ile kendi kültürlerini ilerletme yolunda yoğun faaliyetler gerçekleştirdikleri ve bununla birlikte Türkiye’nin kültür ve ekonomisinin gelişmesinde de önemli bir rol oynadıklarını belirtmiştir. 27 Osmanlı Ermenilerinin, Müslüman nüfustan daha önce Batı dünyası ile ilişki kurma imkanına sahip olduğunu, zaten Tanzimat’tan önce de

25 Esayan, “20.Yüzyıla Girerken Ermeni Edebiyatında Modernite, Yeni Burjuvazi ve

Sınıfsal Çatışmalar”, 5-7.

26 Börte Sagaster, “The role of Turcophone Armenians as literary innovators and

mediators of culture in the early days of Modern Turkish literature”, Between Religion

and Language: Turkish Speaking Christians, Jews and Greek-Speaking Muslims and Catholics in the Ottoman Empire, Ed. Evangelina Balta ve Mehmet Ölmez, (İstanbul:

Eren Yayıncılık, 2011): 101-102.

27 Pars Tuğlacı, “Osmanlı Türkiyesi’nde Ermeni Matbaacılığı ve Ermenilerin Türk

(21)

14

batılı anlamda sosyal konularda belirli bir düzeye ulaşmış olduklarını vurgulamıştır. Özellikle kurulan matbaa, öğretim kurumları ve dernekler aracılığıyla yetiştirdikleri aydın eğitimcilerle kendi aralarında toplumsal ve kültürel ıslahat fikrini yaydıklarını, böylece Tanzimat sonrası dönemde birçok alanda ülke yararına küçümsenmeyecek hizmetleri olduğunu belirtmiştir. Esayan, Ermenilerin de Osmanlı eliti gibi, Batı ile hayranlık ve korku ilişkisi içinde olduğunu, 1830lu yıllarda başlayan bir akımla Genç Ermeniler’in İtalya ve özellikle de Fransa’ya eğitim görmeye gittiklerini, böylelikle akıl ve bilimi toplumun merkezine yerleştirmek istediğini belirtmiş; bu dönemde eğitim ve bilimin önemli bir noktada olduğunu, bununla beraber hem devletin hem de Ermeni toplumunun içinde bulunduğu sefaletin ise batının yaptığını yapamamaktan dolayı olduğunu savunmuştur. Matbaaların açılması, eğitim, ziraat, dil ve kadın dernekleri kurmalarının sebebinin ise; eğitim konusunda reformlar peşinde olmalarıyla açıklamıştır. 28

19. yüzyıl sonunda milliyetçilik ideolojisinin henüz hakim olmadığı dönemde, gayrimüslim topluluklar arasında Ermeniler’in Türkler’e en yakın sayılan millet olduğu düşüncesi vardı. Tanzimat dönemi yazarı Ahmed Midhat (1844 – 1912) Osmanlı Ermenileri’nin çoğunun iki dil konuştuğunu, hatta bazılarının ise sadece Türkçe konuştuğunu belirtip onlar için iyi anlamda ‘gerçek Osmanlılar’ şeklinde ifadesini kullanırdı. Bundan dolayı Ermeniler’in bu kadar çok Türkçe eser bırakmış olması pek şaşırtıcı bir durum değildi. 29 Rekin Ertem,

Elifbe’den Alfabeye adlı kitabında yer verdiği dil tartışmalarından Ahmed Cevdet

28 Esayan, “20.Yüzyıla Girerken Ermeni Edebiyatında Modernite, Yeni Burjuvazi ve

Sınıfsal Çatışmalar”, 170 - 171.

29 Sagaster, “The role of Turcophone Armenians as literary innovators and mediators of

(22)

15

Paşa’nın Latin harflerinin kabulüne kadar geçen yetmiş yedi yıllık sürede sürdürülen alfabe tartışmalarını özetlediği yazısında; Ermeni harflerini alma fikrinin de yer aldığını belirtmiştir. Ertem, dünyadaki alfabeler arasında ses bakımından en zengin olanının Ermeni alfabesi olduğunu, yeni bir alfabe arayan Türklerin bu alfabeyi almalarının yerinde olacağının ileri sürüldüğünü belirtir. Ahmed Mithat Efendi’nin bu alfabenin zenginliğinden bahsettiğini, ancak kabulünden bahsetmediğini belirtip, bu fikri sadece Macid Paşa’nın istediğini belirtmiştir. 30

Nuri Akbayar tarafından hazırlanan Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye

Ansiklopedisi’nin Osmanlı yayıncılığı başlıklı bölümünde, 1729’dan Arap harfli

Türkçe kitap yayımına son veridiği 1928 yılında kadar geçen dönemde basılan kitap sayısının toplam 30.000; kütüphaneci Meral Alpay’ın tespitlerine göre bu sayının 27.407, M.Seyfettin Özege’nin tespitine göre ise 25.554 olduğu belirtiliyor. 31 Akbayar, 1880’lerden sonra Ermeni asıllı yayıncıların yayın dünyasına önemli katkıları olduğunu, Kasbar Efendi’nin kurduğu Tedrisat Kütüphanesi, Kirkor Efendi’nin kurduğu Asır Kütüphanesi ve Ohannes Efendi’nin kurduğu Vatan Kütüphanesi’nin dönemin ünlü yayınevleri arasında olduğunu belirtir. Akbayar, Ermeni matbaaların yayınladıkları kitaplar ile okur sayısını arttırdıklarını da eklemiştir.

Ermenice yayınlar, Osmanlı Devleti’nin finanse ettiği Takvim-i Vakâyi’nin Ermenice nüshasının basılmasıyla yani 1832 yılında başlamıştır ve bu gazete toplam 150 abone bulabilmiştir. Ermeni basınının en parlak dönemi 1909-1910

30 Rekin Ertem, Elifbe’den Alfabeye. (İstanbul: Dergah Yayınları, 1991): 258.

31 Nuri Akbayar, “Yayıncılık”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt:6.

(İstanbul: İletişim Yayınları, 1985): 1686 – 1687. Ayrıca bu bölümde Meral Alpay’ın dönemlere göre tespit ettiği sayılar ve Jale Baysal’ın basılan kitapların konularına göre yaptığı araştırmaya okunabilir.

(23)

16

yıllarıdır ve sayı olarak en fazla dergi ve gazete de 1914 öncesi aylarda çıkmıştır. 1832’den 1970’e kadar İstanbul’da 350, İzmir’de 38 ve diğer bölgelerde 70 kadar Ermenice gazete ve dergi yayımlanmıştır. 32

1.3.1915 ve Etkileri

Ermeni harfli Türkçe yazımı ile ilgili bir tez yazıldığında - konu yemek kitapları üzerine olsa bile - 1915 yılına değinmeden geçmek doğru olmayacaktır. Yaşanan olaylardan ve gelişmelerden Ermeni mutfağının nasıl etkilendiği üzerine yazmak ve bu etkileri anlamaya çalışmak gibi bir ‘basit’ çabadan ziyade, - tezin konusu olmadığı için uzun tarihsel süreçten de bahsetmeden – Murat Cankara’nın 1915:

Temsil, Kopuş, İroni adlı makalesindeki şu alıntıyı kullanmak yeterince açıklayıcı

olacaktır:

Osmanlı Ermenileri’ne ne olduğunu gerçekten anlamak isteyen birinin yapabileceği en basit şeylerden biri, eline bir Ermeni Edebiyatı Antolojisi (tercihen Batı) ya da entelektüel tarihi alıp art arda sıralanan yazarların parantez içindeki ölüm tarihlerine bakmaktır: Melkon Gürcyan (1859 – 1915), Krikor Zohrab (1881 – 1915), Yervant Sırmakeşhanlıyan (1870 – 1915), Ardaşes Harutyunyan (1870 – 1915), Rupen Zartaryan (1874 – 1915), Siamanto (1878 – 1915), Dikran Çöğüryan (1884 – 1915), Taniel Varukjan (1884 – 1915), Rupen Sevag (1885 – 1915), Tigadintsi (1894 – 1915). Şüphesiz bu tek yol değildir ama

en etkililerinden biridir. 33

32 Orhan Koloğlu, “Türkçe-Dışı Basın”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye

Ansiklopedisi. Cilt:1. (İstanbul: İletişim Yayınları, 1985): 97.

33 Murat Cankara. “1915:Temsil, Kopuş, İroni.” Şerhh: Şiir ve Eleştiri Dergisi, Sayı:1

(24)

17

Hasmik Stepanyan’ın bibliyografyasına göre 1914 yılında toplam 18 adet Ermeni harfli Türkçe eser yazılmıştır ve bunların 13 tanesi Osmanlı sınırları içindeki şehirlerde basılmıştır. 1915 yılında ise sadece – maalesef elimizde hangi ay olduğu bilgisi yoktur – 5 adet kitap basılmış. Bunların üç tanesi Kitab-ı

Mukaddes, bir tanesi İncil-i Şerif ve diğeri de Haç Taşıyan isimli bir başka dini

kitaptır. 1916 yılında ise sadece tek bir kitap, Viyana’da basılmıştır: Aziz

Vingienso Ferrarinin Hikmetli Ömrünün Muhtasar İcmali. 34 İlerideki bölümlerde daha detaylı incelenecek olsa da, bu tezin konusu olan yemek kitaplarından sadece bir tanesi 1915’ten sonra, 1926 yılında basılmıştır. Yine aynı bibliyografyada dikkat edilebilecek bir diğer nokta da 1920lerde Osmanlı toprakları dışında basılan Ermeni harfli Türkçe kitapların arttığıdır. 1915 sonrası özellikle artık Beyrut, Marsilya, İskenderiye, Tebriz, Şam, Halep, Kahire, Boston, Los Angeles, New York ve Buenos Aires gibi kentlerde yaşayan diyaspora Ermenilerin hala Türkçe kullandığı anlaşılabilir.

1.4. Ermeni Harfli Türkçe Yayınların Osmanlı Kültür Tarihine Etkisi

Yukarıda bahsedilen Ermeni harfli Türkçe metinler arasında birçok roman da bulunuyor. Bu romanların Osmanlı veyahut Türk Edebiyatı incelemeleri arasındaki yerine değinmenin, tezin konusu olan eserlerin Osmanlı kültür tarihine etkilerini anlayabilmek adına aydınlatıcı olacağı kanısındayım. Laurent Mignon,

Ana Metne Taşınan Dipnotlar isimli edebiyat eleştirisi kitabında, Tanzimat

(25)

18

sonrası edebiyat üzerine yapılmış çalışmaları inceler. 35 Türk edebiyatı çalışmalarını gerçekleştiren araştırmacılardan kimsenin gayrimüslim yazarlara değinmediğinden bahseder. Günümüz edebiyat dünyasındaki Karin Karakaşlı ve Mario Levi gibi örneklerden yola çıkarak, bugün Türkçe yazan gayrimüslimlere karşı bir ayrımcılığın olmadığını belirtir, ancak geçmiş senelerde ise akademik edebiyat tarihçiliğinde durumun çok farklı olduğunu savunur. Birçok araştırmada yer alan Şemseddin Sami ve Mehmet Akif’in Arnavut, Ahmet Haşim’in Arap ve Ziya Gökalp’in Zaza kökenli olduğunu vurgular. Kevork Pamukçiyan, Mehmet Fuat Köprülü gibi araştırmacıların Ermeni harfli Türkçe edebiyatla ilgilendiklerini, ama bunu Tanzimat sonrası Türk edebiyatı şeklinde değil de, Türk edebiyatının genel çizgisi dışında inceleyerek devam ettirdiklerini belirtir.

Mignon, bu makalesinde Tanzimat sonrasındaki dönemde ortaya konulmuş gayrimüslim Türkçe edebiyatların mutlaka ortaya çıkartılmasını ve incelenmesini savunur ve Ermeni harfli Türkçe edebiyatın ise Türk edebiyat tarihi bağlamında en dikkate değer olan tür olduğunu belirtir. Tarihte ilk Arap harfli Türkçe roman olarak kabul edilen Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat (1872) öncesinde yazılmış Ermeni harfli Türkçe romanlara örnekler verir: Vartan Paşa’dan Akabi Hikayesi (1851), Boşboğaz bir Adamın Lafazanlık ile Husûle

Gelen Fenalıkların Muhtasar Risalesi (1852), Hovsep Balıkçyan’dan Karnig, Gülunya ve Dikran’ın Dehşetli Vefatları Hikayesi (1863), Hovsep Maruş’tan Bir

35 Laurent Mignon,“Bir Varmış Bir Yokmuş: Kanon, Edebiyat Tarihi ve Azınlıklar

Üzerine Notlar”, Ana Metne Taşınan Dipnotlar: Türk Edebiyatı ve Kültürlerarasılık

(26)

19

Sefil Zevce (1868) ve Viçen Tilkiyan’dan Gülunya Yahut Kendi Görünmeyecek Herkesi Gören Kız (1868). 36

Sagaster; Vartan Paşa’nın Akabi Hikayesi adlı kitabındaki anlatılanların Ermeni cemaati içinde geçen bir hikaye olmasına rağmen Müslüman okuyucuların da ilgisini çekmiş olduğunu belirtip, her ne kadar o dönemde Ermeni harflerini öğrenmeye yönelik bazı kitaplar çıkarıldığını bilinse de; bu kitabın bahsedilen yıllarda ne ölçüde okunduğunun bilinmediğini belirtir.37 Berberian’ın, 1832 yılında çıkarılmaya başlanan Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis gibi toplam 45 adet süreli yayın olduğu tespitine yer vererek; bu kadar çok sayıda yayının olmasının sebebi olarak, sansür organlarının Müslüman olmayan kesimi daha az kontrol ediyor olabileceği fikrini belirtmiştir. Strauss, Akabi Hikayesi’nin Türkçe yazılmış olmasının; o dönemlerde Ermenice bilmeyen ama Türkçe’ye hakim insanların sayısının, Ermenice’yi çok iyi bilen ve Türkçe’yi gözardı eden insan sayısından çok daha fazla olduğu için ve bu çoğunluğa duyulan saygıdan dolayı olduğunu savunur. 38

Ermeni harfli Türkçe romanlar üzerine doktora çalışması yapmış olan Murat Cankara da İmparatorluk ve Roman: Ermeni Harfli Türkçe Romanları

Osmanlı/Türk Edebiyat Tarihyazımında Konumlandırmak başlıklı tezinde Ermeni

harfli Türkçe yazılmış romanların edebiyat tarihinde hesaba katılmamasının hatalara sebep olduğunu savunur:

36 Mignon, “Bir Varmış Bir Yokmuş”, 124. Bu kitaplardan sadece Akabi Hikayesi,

Avusturyalı Türkolog Andreas Tietze tarafından 1991 yılında Latin Türk alfabesine aktarılmıştır.

37 Sagaster, “The role of Turcophone Armenians as literary innovators and mediators of

culture in the early days of Modern Turkish literature”, 104.

38 Johann Strauss, “Who Reads What in the Ottoman Empire (19th-20th centuries)?”

(27)

20

‘Türk’lük üzerinden yapılan bu tanımlama tartışmalıdır. Bunun en çarpıcı örneği, bu eserlerin çoğunda “ilk Türk romanı” olduğu iddia edilen Taaşşuk-ı Talat ve

Fitnat’ın yazarı Şemsettin Sami’nin Türk değil, Arnavut olmasıdır. O halde

burada kast edilen etnik anlamda değil, bir üst kimlik olarak, yani Osmanlı anlamında Türk olsa gerektirir. (…) Öte yandan, Osmanlı/Türk edebiyat tarihyazımında kullanılagelen ‘Türk’ sözcüğüyle kast edilen “Osmanlı” olsa da sorun çözülmemektedir çünkü bu kez de “öteki” Osmanlıların, yani gayrimüslimlerin, yani Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin kültürel birikimleri dahil edilmemektedir. Akla gelen üçüncü olasılık ‘Türk’ sözcüğünün ‘Müslüman’ anlamında kullanılıyor olmasıdır. Dönemin Batılı kaynaklarında ‘Türk = Müslüman’ denlemine sık sık rastlamak mümkündür. Fakat bu kez de şu soru yanıt beklemektedir: Niye imparatorluğun Müslüman tebasının (örneğin Şemsetin Sami dışındaki Arnavutların ya da Arapların) adı bile geçmemektedir bu edebiyat tarihlerinde? Dördüncü olasılık ‘Türk’le kastedilenin aslında ‘Türkçe’ olduğudur. Ancak bu kez de İbrani, Yunan ve Ermeni harfleriyle Türkçe birikimin nerede olduğu sorusu yanıtsız kalır. Çemberi daraltmaya devam edip ‘Türk’le kast edilenin ‘Arap harfleriyle Türkçe’ olduğu ihtimalini de göz önüne alabiliriz. Ancak bu kez de AHT (Arap harfli Türkçe) yazan gayrimüslim

yazarların dışarıda kalması sorun yaratır. 39

Cankara’nın bu çözümünden sonra, Laurent Mignon’un makalesine dönerek gayrimüslim Türkçe edebiyata, kuramsal olarak nasıl yaklaşılınabileceği konusuna dönmek önem arz ediyor. Mignon, bu inceleme için Gilles Deleuze ve Feliz Guattari’nin Kafka incelemeleri sonucu ortaya attıkları ‘minör edebiyat’ kavramını ele alıyor. Buna göre minör edebiyat, “minör bir dilin edebiyatı değil, daha ziyade, bir azınlığın majör bir dilde yaptığı edebiyattır” 40 ve minör

39 Murat Cankara, “İmparatorluk ve Roman: Ermeni Harfli Türkçe Romanları

Osmanlı/Türk Edebiyat Tarihyazımında Konumlandırmak.” (doktora tezi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, 2011) 9-10.

40 Gilles Deleuze ve Felix Guattari, Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin, Çev: Özgür Uçkan

(28)

21

edebiyatın üç temel özelliği vardır: Dilin yersizyurtsuzlaşması, bireyselin dolaysız-siyasal olana bağlanması ve sözcelemenin kolektif düzenlenişidir. 41 Bu düşüncelerden yola çıkarak azınlık edebiyatlarının farklılık ve özgünlüklerinin tespit edilmesi sonrası, öncelikle varlıklarının kabul edilmesi ve araştırmalara dahil edilmesi gerektiğini savunarak; eserlerin, yazıldığı dönemlerin anlayışlarını yansıttıklarını da göz önüne alarak bu eserlere gereken önemin verilmesi gerektiğini savunuyor. 42 Bu tez de edebiyat alanında olmasa da, o dönemki Arap harfli Türkçe yazma ve basma eserli yemek kitapları ile Ermeni harfli Türkçe yemek kitaplarını birlikte konumlandırabilmeyi amaçlıyor.

Ermeni harfli Türkçe romanların, Türk edebiyatı araştırmalarında bahsedildiği şekildeki yerini anlamak, bu tezin başlığının daha iyi anlaşılmasını da sağlayacaktır. Daha açık ifade edebilmek için yine Murat Cankara’nın bir başka makalesine değinilebilir. Çifte Maduniyet, Çifte İşlev: Ermeni Harfli Türkçe

Basında Dil ve Kimlik başlıklı yazısında Cankara, “Osmanlı/Türk basın tarihinin

çoğulcu bir perspektifle yeniden ele alınması gerektiğini Ermeni harfli Türkçe süreli yayınlardan örneklerle” anlatmayı amaçladığını söylüyor. 43 Osmanlı kültür tarihine dair ortaya konulan akademik çalışmalarda yer almış literatür değerlendirmelerinde genel olarak gayrimüslimlerin, özellikle de Ermeniler’in söz konusu alandaki ‘katkıları’nın görmezden gelindiğini belirtiyor ve burada kullanılan “katkı” sözcüğünün son derece sorunlu olduğunu savunuyor. Bu kelimenin kullanımının Osmanlı Ermenilerini, Osmanlı’nın dışında görme tutumunu ifade ettiğini savunuyor. Ana akım Osmanlı/Türk tarih yazımının

41 Deleuze ve Guattari, Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin, 28.

42 Mignon, “Bir Varmış Bir Yokmuş”, 128-129.

43 Murat Cankara, “Çifte Maduniyet, Çifte İşlev: Ermeni Harfli Türkçe Basında Dil ve

(29)

22

Ermenileri dışarıda bırakmış olmasıyla, Ermenileri ‘madun’ olarak nitelendirilemeyeceğini ve hatta bunun haksızlık olduğunu belirtiyor. Ermenilerin alfabelerinin yaratıldığı 5. yüzyıldan itibaren zengin bir yazılı kültüre sahip olduklarını, birçok eserin farklı dillerden Ermenice’ye çevrildiğini, ilk matbaalarının 16. yüzyılda Venedik’te kurulduğunu ve 19. yüzyıl boyunca Osmanlı topraklarında yayıncılık faaliyetleriyle, matbaanın diğer dallarında sahip oldukları rollerin önemini hesaba katarak; Osmanlı ve Cumhuriyet matbaa kültürünün Ermeniler’den bağımsız anlatımının mümkün olmadığını savunuyor. Yine aynı makalede Osmanlı/Türk tarihyazımının Ermenileri dışarı bırakmış olmasının, bu tarihyazımının zayıflığını ortaya koyduğunu ve yeniden ele alınması gerektiğini belirtiyor. Bunun için de Ermenilerin neden Türkçe’yi konuşup yazıyor olduğunu anlamaya çalışmanın gerekliliğinden bahsediyor. 44

Kültür hayatına etkilerden bahsediliyorsa, farklı alfabelerle ama Türkçe yazılan eserleri bir kenara koyarak, Osmanlı himayesinde yaşayan gayrimüslim toplulukların Batıda yayımlanan kitapları kendi dillerine çevirip basmalarından da bahsetmeliyiz. Klasiklerin, farklı filozofların çıkardığı kitapların Yunanca veya Ermenice basımları 18. yüzyılda ve 19. yüzyıl başlangıcında gerçekleşmişken, bu kitapların Türkçe’ye çevirisi çok daha geç olmuştur. 45 Bütün topluluklarda özellikle Fransızca’dan çevrilen romanlar da oldukça popülerdi 46 ve bazı Ermeni yazarlar, Arap harfli Türkçe kullanarak eserler ortaya koydularsa da, hiçbir Karamanlı yazar bu şekilde yazmamıştır. 47

44 Cankara, “Çifte Maduniyet, Çifte İşlev”, 111-112.

45 Strauss, “Who Reads What in the Ottoman Empire (19th-20th centuries)?”, 48.

46 Strauss, “Who Reads What in the Ottoman Empire (19th-20th centuries)?”, 51.

(30)

23

1.5. Türkçe’nin Ermenice Harflerle Yazımı

Agop J. Hacikyan tarafından yazılmış The Heritage of Armenian Literature adlı çalışmanın 18. yüzyıldan günümüze kadar olan kısmını inceleyen üçüncü cildinde, “Armeno-Turkish Literature” başlıklı bölümünde Ermenice harfli Türkçe metinler işlenmiştir ve Hacikyan’ın çalışması, bu tür yazılmış metinlere sadece iki sayfa ayırmıştır. 48 Bu kitaba göre, 17. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasında ortaya çıkmış çok sayıda Ermeni harfli Türkçe eserlerin ve süreli yayınların çıkması, o dönemdeki siyasi koşullara bağlanabilir. Hacikyan’a göre, Osmanlı yönetiminin baskısı ile Ermeniler ana dillerini bırakıp Türkçe kullanmaya başlamışlardı. Kayseri, Adana ve Ankara’daki Ermeni nüfusunun çoğu, ana dillerini kaybetmelerine rağmen dinlerini ve milli kimliklerini koruyabilmişlerdi. Ermeni Katolik Kilisesi de halkın dinden uzaklaşma ihtimalini engellemek adına, dinî metinleri Türkçe’ye çevirmişti. Bu durum, Ermeni halkının dinî metinleri anlamasını kolaylaştırsa da, ana dillerinden uzaklaşmalarına da sebep olmuştu. Stepanyan’ın bibliyografyasında da görülebileceği gibi ilk dönem eserlerin birçoğunun dinî metinler olmasının bir sebebi de buydu.

Murat Cankara doktora tezinde Türkçe konuşan Osmanlı Ermenileri’nin kendi alfabelerini kullanmalarını açıklamak için Jack Goody’nin değerlendirmesinden faydalanmıştır. 49 Goody’e göre, alfabeye dayalı yazı daha kolay öğrenilir ve bu kolay öğrenme durumu, yayılmaya çalışılan öğretinin de daha kolay öğrenilmesine yardımcı olur. Söz konusu dinin ritüellerinin alfabeye

48 Agop J Hacikyan, “Armeno-Turkish Literature”, The Heritage of Armenian Literature

Volume III: From the Eighteenth Century to Modern Times (Detroit: Wayne State

University Press, 2005): 58-59.

(31)

24

dayalı yazıyla ifade edilmesi, o dine geçişi ve o dini sahiplenmeyi kolaylaştırır. Goody, düşüncesini daha da ileri götürerek; “sırf alfabeye dayalı yazının kendisinin bile bir dinin benimsenmesi için başlı başına bir motivasyon olabileceğini” ifade etmiştir.

19. yüzyılda kiliselerde törenlerin Klasik Ermenice dilinde yapılması ve genelde sadece din adamlarının bu dili konuşabiliyor olması sonucu, Osmanlı Ermenileri o dönemde sadece alfabe bilgileriyle bu törenlere katılabiliyorlardı. 1876’da ilan edilen Kanun-ı Esasi ile birlikte devlet memuru olmak isteyenlere Türkçe bilme şartı getirilmesi; Osmanlı Ermenileri’nin ticaretle ilgilenmeleri ve Batılı tüccarlarla Müslüman/Türk ahali arasındaki köprü olma vazifeleri gibi nedenlerle özellikle İstanbul’da yaşayan Osmanlı Ermenileri Türkçe’yi sıklıkla kullanıyordu. Okula gitmeden önce kilise vasıtasıyla öğrendikleri Ermeni harflerini, Osmanlı dönemindeki gündelik hayat pratikleriyle birleştirince, Ermeni harfli Türkçe yazımının ortaya çıkış nedenleri biraz netleşebilir. 50

Ermeni harflerinin kutsallığı ve önemini anlamak için alfabenin nasıl oluşturulduğuna da değinmekte fayda var. İnanışa göre Ermeni alfabesi, 5. yüzyılda Mesrop Mashtots’a ilahi bir rüyada gözükmüştür ve bu andan itibaren alfabeye sadece iki harf eklenerek günümüze kadar gelmiştir. Razmik Panossian, Ermeni alfabesini milletin kurucu unsurlarından biri olarak görür ve alfabenin ilahi bir şekilde hayata geçmiş olmasının onun Hristiyanlar tarafından kabul edilmesini kolaylaştırdığını belirtir. 51 Aynı zamanda Osmanlı Ermenilerini örnek göstererek, 18. yüzyıl ve 19. yüzyılda Ermenice bilmeyen Ermenilerin başka

50 Murat Cankara, “İmparatorluk ve Roman”, 46 – 59.

51 Razmik Panossian, The Armenians : From Kings and Priests to Merchants and

(32)

25

dilleri bile yine kendi dillerinin harfiyle kullanmasının çok nadir bir durum olmadığını belirtir.

Osmanlı Ermenileri’nin Ermenice harflerle Türkçe yazıyor olmasının nedenlerini farklı şekilde açıklamak mümkündür ve bununla ilgili yukarıda da bahsedildiği üzere farklı fikirler vardır. Murat Cankara, daha önce de referans olarak kullanılan makalesinde, Ermenilerin Türkçe’yi sahiplenmelerinin henüz sosyolinguistik açıdan incelenmediğini; bunu açıklamaya çalışan bazı çabaların olduğunu ve bunların başında Ermeni dilbilimci Hraçya Acaryan’ın geldiğini belirtir. 52Cankara; Acaryan’ın “Ermeniler’in eskiden beri Osmanlı yönetimi

altında despotik uygulamalarla yaşadığını, bu nedenden dolayı dillerini tamamen unutup Türkçe konuşmaya başladıklarını; bununla birlikte ayrılıkçı Katoliklerin Ermeniliğe dair birçok şeyden hoşlanmadıkları için Türkçe’yi tercih ettiklerini” görüşüne makalesinde yer verir. Sonrasında ise Acaryan’ın kitabıyla ilgili şu eleştirilerine yer verir:

Örneğin Ermenilerin kendilerine ‘yabancı ve barbar’ bir dili doğrudan bir baskının olmadığı bölgelerde nasıl ve niçin benimsediklerini açıklayamamıştır, Acaryan. Dahası, kaynak kullanmadan geçiştirdiği bazı noktaların üzerine gidilmesi gerekir. Örneğin dil söz konusu olduğunda Türk yöneticiler Ermeniler üzerinde ne zaman, nerede ve nasıl bir baskı mekanizması kurmuşladır? Öte yandan, Ermenilerin bir kısmının anadil olarak Türkçeyi konuşmaları gerçeğinin bir alt kümesi olarak Ermeni harflerini kullanarak Türkçe yazmaları meselesine baktığımızda, Ermenice değil de Türkçe yazmak, Ermeni harflerini kullanarak Türkçe yazmak ya da yazarken – kendi deyişleriyle – ‘kaba Türkçe’ kullanmak – ki burada söz konusu olan gündelik konuşma dilidir – sosyololinguistik açıdan düşük prestijli durumlardır. Burada hem kullanılan dil hem o dilin kullanılan

(33)

26

varyantı hem de nereden baktığınıza bağlı olarak seçtiğiniz dil-alfabe kombinasyonu açısından bir ‘aşağı olma’ durumu söz konusudur. Dolayısıyla Ermeni harfli Türkçe yayınlar için belki tam olarak kavramın sömürgecilik sonrası çalışmalarındaki anlamıyla değil ama sözcüğün asıl anlamıyla yani Arapçadaki ‘ma’ ve ‘dûn’ sözcüklerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ‘aşağıda olan’ anlamında bir maduniyettten bahsedilebilir; hem de çifte bir maduniyet. Ermeni harfli Türkçe yazmayı seçen bir yazar hem Türkçe yazdığı hem de bu dili yazarken Ermeni harflerini kullandığı hem de bu dilin yazı görmeye pek alışık olmayan aşağı varyantını kullandığı için aşağıdadır,

ötekidir.53

Yukarıda yer verilmiş örnekler ve fikirlerden anladığımız kadarıyla; Osmanlı Ermenileri’nin Türkçe’yi benimsemiş olmalarının birçok farklı nedenden kaynaklandığı söylenebilir: Dönemin politik şartları, Ermeni dilinin kendi içindeki farklılıkları ve zorlukları, Osmanlı Ermenileri’nin 19. yüzyıla kadar kendi okullarını açamamış olmaları ve yine bu dönemde devlet memuru olmak için Türkçe şartı konması, gündelik yaşamda uğraşılan meslekler nedeniyle Türkçe’ye hakim olma gerekliliği, kiliselerdeki dinî metinlerin anlaşılmaması nedeniyle din adamları tarafından Ermenice harflerle Türkçe eserlerin ortaya konması…

1.6. Karamanlılar ve Karamanlıca Üzerine

Türkçe yazan Osmanlı Ermenileri bir yana, Karamanlılar olarak bilinen Türkçe konuşan Rumlar da, Ortodoks Hristiyanlardı ve yazı dili olarak Türkçe’yi kullanıyorlardı. Geniş bir sınır çizilirse bugünkü Kapadokya’nın sakinleri olan Karamanlılar, 1924 yılındaki nüfus mübadelesine kadar Türkçe konuşan

(34)

27

Ermeniler ve Türkçe konuşan Protestanlar ile bir arada, Rumca konuşan Ortodoks Hristiyanların da olduğu yerleşim bölgeleri içinde yaşıyorlardı. 1864 yılında Arkeolog Georges Perrot’un yaptığı gözlem şöyleydi:

Anadolu’nun iç kesimlerinin hemen her yöresinde ne Rumlar Rumca ne de Ermeniler Ermenice konuşur, her iki cemaat de sadece efendileri olan Türklerin

lisanını konuşur; ancak bunu bir cemaat Rum, diğeri Ermeni harfleriyle yazar. 54

Çokkültürlü Osmanlı İmparatorluğu’nda birbirileriyle ilişki içinde olan farklı kültürlerin oluşturduğu kültürel yapıya dahil olan, Türkçe konuşan Ortodoks Rumlar bu çokdilli toplum içinde Karamanlıca kitaplarla da kendilerini tanımlıyorlardı. Ermeniler de daha uzun süredir ortaya koydukları Ermeni harfli Türkçe yayımlar ile yer almışlardı. Yahudi kesimin İbrani harfleriyle Türkçe yayımladıkları El Üstad gibi dergiler de vardı. Özellikle Abdülhamid döneminde (1876 – 1909) imparatorluk şemsiyesi altında barınan bu etnik topluluklarının ihtiyaçlarını gidermek için Ermeni ve Yunan alfabeleriyle ama Türkçe birçok eser basıldığını biliyoruz. Bu topluluklar, birbirlerinden dinleri veya inanışları konusunda farklılıklar gösteren, ancak hakim dili kullanarak gündelik hayatta ilişki kuran ve kültürel hayat anlamında da yolları kesişen etnik topluluklardı. 55

Türkçe konuşan Ortodoks Rumlar da, Osmanlı Ermenileri gibi Yunanca’yı unuttukları ve kilisede okunanları anlamadıkları için Patrikhane; İslamlaşmaya, sonrasında ise Protestan ve diğer misyonerlerin telkinlerine karşı olarak, ilahileri

54 Evangelina Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz:

Karamanlılar ve Karamanlıca Edebiyat Üzerine Araştırmalar. (İstanbul: İş Bankası

Yayınları, 2016): 117 – 118.

(35)

28

ve dini metinleri Türkçe’ye çevirip Yunan harfleriyle yayımlamıştır. 56 Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalar sonunda Karamanlıca biyografya, 752 kitap içerir ve söz konusu kitapların başlangıç tarihi 1584 yılına kadar gider. 57

Osmanlı Ermenileri’ni etkileyen birçok tarihsel olay bir yana, Ermeni harfli Türkçe eserlerin basım yıllarına göre çeşitleri ve işledikleri konu da değişiklik göstermiş olup, özellikle bu tezin konusu olan yemek kitaplarının (1871-1926) içinde bulunduğu dönemde var olan sansür politikaları nedeniyle gündelik yaşama dair eserler yazıldığı görülür. Karamanlıca kitapların tarihsel seyrine bakıldığında da, başlangıçta tümüyle dinsel içerikli iken Tanzimat’tan sonra din dışı yayınların varlığı söz konusudur. Bu farklı içerikli yayınlar, Müslüman nüfusla kaynaşmayı gösterirken, Batı ve Yunanistan’ın da etkilerini yaygınlaştırmaya yardımcı olmuştur. 58

İleriki yıllarda, basılacak yeni kitaplar, bu konuya eğilen araştırmacılar ve akademisyenler sayesinde, bu eserlere dair daha çok şey öğrenilebilir. Bu bölümde, Osmanlı Ermenileri’nin neden Ermeni alfabesiyle Türkçe kullandığı konusuna değindikten sonra, bir sonraki bölümde yemek kitapları yazma meselesi üzerine gidilecektir.

56 Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, 147.

57 Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, 165 – 166.

(36)

29

2. Yemek Kitapları Üzerine

Osmanlı İmparatorluğu şemsiyesi altında yaşamış birçok halktan biri olan Osmanlı Ermenilerinin, diğer halklar gibi kendi harfleriyle ama Türkçe ortaya koydukları külliyat içine yemek kitapları da vardır. Yaşadığımız bölge içinde geçmişte ve günümüzde, yemek kültürü her zaman önemli olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde saray mutfaklarının ele alındığı birçok araştırma yapılmıştır. Eski yazma/basma eserler de aynı şekilde incelendiğinde dönemin mutfak anlayışıyla ilgili bazı ipuçları verecektir. Bu bölüm de, yemek kitapları üzerinden dönemi okuyabilmenin temellerini vermeye çalışarak, öncelikle bu tür kitapların basımının etkilerine değinecek ve sonrasında yemek ile kimlik ilişkisinden bahsedecektir.

2.1. Yemek Kitapları ve Sosyokültürel Tarih Üzerindeki Etkileri

Bahsi geçen kitaplarda yer alan yemek isimleri üzerinden yapılacak incelemeyle, o dönem yaşamış bu kitlenin mutfak kültürünü her detayıyla öğrenemeyeceğimizi kabul ederek; yine de bu bilgiler üzerinden bazı bilgiler edinebiliriz. Bu küçük ve belli bir gruba hitap eden külliyatta yer alan yemek adları, kullanılan ürünler ve malzemeler üzerinden; aynı zamanda ileride de bahsedilecek olan yemek alışkanlıkları ve kültür ilişkisi ile değerlendirerek ortaya çıkan listeler üzerinden bu kitaplara dair bazı fikirler oluşabilir.

Barbara Ketcham Wheaton, yemek pişirmenin ve yemenin birlikte çalışılması gerektiğini ve bazı kitapların diğer insanları seyrederek öğrenilenleri,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizler zaman şeridinin, bir ucu yüzyıllar öncesinin derinliklerinde yi­ tip giden ince yollarında gezinirken, ışık gölge oyunlarıyla bezenmiş görsel imajlar birer iki­ şer

In conventional lathe (manual) the process of making thread is less efficient, because the repetition of cutting must be controlled manually, so that the turning process takes a

藥學科技二報告 吳建德老師部分 藥學系三年級 A 班 B303097107 李昱陞

at low rates increasing from 0.3 to 0.9 dm 3 min −1 increased from 0.06 to 0.15 at a current density of 68.3 A dm −2 , indicating that the AO6 removal efficiencies decreased as

The screenshot of the MATLAB program written for the differential equation system which gives integral curves of this linear vector field is given below:..

SİPARİŞ ADRESLERİ İSTANBUL ANKARA ANKARA ANKARA GAZİANTEP ELAZIĞ DİYARBAKIR ESKİŞEHİR ADAPAZARI BALIKESİR SAMSUN : ESİN YAYINEVİ Taşsavaklar Sk.. Abdullah Alpdoğan

Bu makalede klinik gidişleri birbirinden tamamen farklı olan biri benign ve diğeri malign iki feokromositomalı olgu nedeniyle literatür gözden

Altıncı Sınıf Öğrencilerinin Öz Bildirime Dayalı Sağlık Düzeyleri İçin Bir Belirleyici: Aile Sağlık Özellikleri A Determinant for Self-Reported Health Level of Sixth