• Sonuç bulunamadı

Eyüp'te gece ışıkları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eyüp'te gece ışıkları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstanbul 25. saat: 2. Bölüm

Eyüp'te gece ışıkları

Gece gezintilerimizin ikinci durağı Eyüp’te edindiğimiz zengin izlenimleri, bir

çeşit duygu sarhoşluğunda, fotoğraf karelerine aktarmaya çalışıyoruz.

Ce/alettin Çelik

K

aranlığın örtüsü altındaki İstanbul’un büründüğü atmosferi gözlemlemek üzere giriştiğimiz yolculuk sürüyor. Saat 03.15 ve şehrin korunmaya ça­ lışılan eski nüvelerinden; nice saray mensup­ lan , nice hanım sultanlar, kumandanlar, ni­ ce fikir, sanat ve din adamının gömülü ol­ duğu türbeler ve lahitler, çınarlar ve selviler beldesi Eyüp’e doğru ilerliyoruz. Bir yanda, Haliç’in karanlık sulannda titreşen ışık top­ lan, kırışık çizgiler, diğer tarafta, gecenin de­ rinliklerinde beliren ve nasılsa ayakta kala­ bilmeyi başarabilmiş ahşap ev rölöveleri; bu­ günün dünyasından kopup, geçmiş çağlann dingin atmosferine dalmak üzere olduğumu­ zu düşünüyoruz. Bu arada yağmur çiseleme- ye başlıyor, böylelikle sokak lambalarından dökülen soluk huzmeler ıslak yüzeylerden yansırken aynı zamanda kontrastlan güçlü fotoğraflar verecek.

Türk Barok üslubunun önemli örneklerin­ den Eyüp cami çevresine öbekleşen türbeler, sinler, sebillerin ince parke sokaklar, zarif büklümler çizen Arnavut kaldırımlarla bü­ tünleştiği Feshine, Beybaba, Boyacı sokak­ larında geziniyoruz. Bizler zaman şeridinin, bir ucu yüzyıllar öncesinin derinliklerinde yi­ tip giden ince yollarında gezinirken, ışık gölge oyunlarıyla bezenmiş görsel imajlar birer iki­ şer karşımıza çıkıyor ve edindiğimiz zengin izlenimleri bir çeşit duygu sarhoşluğunda fo­ toğraf karelerine aktarmaya çalışıyoruz. Ki­ mi zaman bir hâzinenin zarif silueti, kimi za­ man bir türbeye nakşedilmiş kitabenin coş­ kulu kıvrımlar içeren dokusu ay ışığının loş aydınlığında beliriyor. Bir gravürün derinlik­ lerinde gezinircesine hissedilen yoğun sessiz­ lik, arada bir uzaklardan geçen bir otomo­ bilin sesiyle ya da bir köpek ulumasıyla ke­ siliyor.

Yoğun bir hüzün

Diz boyu otlara gömülü mezar taşlarının sarık ya da fes biçimine dönüşen veya üstle­ rine çiçek desenlerinin oyulduğu ince sütun­ ları, göğe doğru uzanan nefti servilerle bir­ likte içli harmoniler oluşturuyor. Çatılan bu dekorun gerisinde, yoğun bir hüznün, derin bir melankolinin ürpertisi yerine; doğanın ke­ sintisiz oyunu zaman aşımının sürekli yine­ lenen temsillerine tanık oluyor insan. Sanki

Dede Efendi’nin bir bestesi geziniyor hava­

da. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında bu mekânlarda dolaşan bir Fransız gezginin şi­ irli anlatımım anımsıyorum:

mezar taşlarının altında, genellikle, taştan, mermerden bir kapak bulunur. Or­ tasındaki birkaç parmak derinliğindeki çuku­ ra, ölünün akraba ve dostlan çiçek koyar, süt ya da kokular doldururlar. Bir gün gelir ki çiçekler solar ve artık tazelenmez, çünkü son­ suz acı yoktur ve unutmak olmasa, yaşama imkânsız olur. Gülsuyu yerine o küçük çu­ kura yağmur suyu dolar; küçük kuşlar, kal­ bin gözyaşlanmn döküldüğü yerde yağmu­ run gözyaşlarını içerler. Güvercinler ötüşe­ rek bu mermer küçük banyoya kanatlarını batırır, yandaki mezar taşma konarak da gü­ neşte kurunurlar ve ölü, aldanarak bir yakı­ nılan iç çekmesini duyduğunu sana. Mezar­ lar üstünde nçuşup ötüşen bu kanatlı hayat kadar zarif ve taze bir şey tasavvur edile­ m ez...” (Çelik Gülersoy, İstanbul Estetiği,

1983)

10

Eyüp camisi çevresinde öbekleşen türbelerin bulunduğu sokaklarda, yağmur çiselemeye başladığında, sokak lambalarından dökülen huzmeler ıslak yüzeyler­ den yansıyor.

Çevremizi kuşatan anıtsal yapıların doku­ larından sızan eski müziklerle kıvrıla kıvrıla giden evcimen yollarla, engebeli araziyi be­ zeyen süslü taşların yükselip alçalan denizin­ de yakamozlanan ışık huzmeleriyle besleni­ yor ortamın büyüsü ve Haliç’in sabahın dör­ dündeki panoramasını görmek üzere Pierre

Loti kahvesine yöneliyoruz.

Dolambaçlı ve dar geçitlerin olduğu Eyüp sırtlarında yolumuzu kaybettiğimizde, kar­ şımıza çıkan uzun sakallı, yaşlı bir adam , ge­ cenin esprisi olacak biçimde, ilerlemiş saate karşın, ağzından tane tane dökülen munis sözcüklerle, en ince ayrıntıların altlarım özen­ le çizerek bizlere yolu art arda üç kez tarif ediyor.

Kahvenin, nice karasevda öyküsünün sin­ diği pitoresk bahçesinde, meyve ağaçlarının diplerine dizili boş masa ve sandalyelerin ara­ sında, yalana akasyaların altlarında, taş dö­ şeli ince yollarda geziniyoruz. Aziyade’nin mezarını umutsuzca arayan romantikler gi­ biyiz.

Gecenin kalın örtüsü İstanbul’un üstünden henüz kalkmadı. Haliç’in çırpıntısız yüzeyin­ deki pırıltıların oluşturduğu ışık şenliklerinin seyrine doyum olmuyor. Uyuyan metropol­ den yükselen uğultu ise kesintisiz sürüyor. Bizler sabah ezanını Süleymahiye camisinin avlusunda dinlemek ve doğan günü eski İs­ tanbul evleriyle karşılamak üzere otomobi­

limizi Eyüp sırtlarından aşağıya vuruyoruz. □ Sabahın dördünde Haliç sırtlarından, Pierre Loti kahvesi önünden bir İstanbul panoraması.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Fo to ğ ra fla r: M E H M E T A K İF

Referanslar

Benzer Belgeler

Yumurta, larva, nimf ve ergin olmak üzere dört yaşam dönemi olan keneler her dönemde kan emerler.

Diyaframı ne kadar kısarsak yani f/16 veya f/22 gibi diyafram değerleri kullanırsak alan derinliği o kadar büyük olur.. Bazen yetersiz ışık şartlarından dolayı her

The Private Audience Chamber glows with crimson and gold, highlighted by the small round tables presented to Sultan Abdülmecit by Napoleon (the two near the entry door

Kad ınlar dünyanın tarımsal üreticilerinin çoğunluğunu oluşturduğu için (%70-80 oranı ile Güney Afrika'daki yerli gıda üretiminde olduğu gibi) ve ortak kullanılan

• Doğal suların ticarileştirilmesi (su sisteminin havzalarıyla birlikte kullanım hakkının şirketlere devri) Derelerin, Göllerin, Yer altı sularının, Denizlerin ve

We studied the distinctive morphology of the left ventricle (LV) and attempted to relate advanced age and hypertension to this characteristic feature in elderly patients

Araştırmacılara göre Neptün’ün, Güneş’ten aldığından daha fazla ısı salmasının nedeni, derin- lerindeki bu elmas yağmuru olabilir.. Science, 1

Işık, objeyi her noktadan aynı şiddetle aydınlatmadığı için; ışığın geliş yönüne yakın yüzeyler daha fazla ışık aldığından açık; ışığa uzak ve arkada kalan