• Sonuç bulunamadı

Konya'nın Ilgın ilçesinde Bulgaristan'dan göçen Orhaniye köyü ile Kafkasya'dan göçen İhsaniye köyünün sosyo kültürel ve dini hayat açısından karşılaştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya'nın Ilgın ilçesinde Bulgaristan'dan göçen Orhaniye köyü ile Kafkasya'dan göçen İhsaniye köyünün sosyo kültürel ve dini hayat açısından karşılaştırılması"

Copied!
164
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI

KONYA’NIN ILGIN İLÇESİNDE BULGARİSTAN’DAN

GÖÇEN ORHANİYE KÖYÜ İLE KAFKASYA’DAN GÖÇEN

İHSANİYE KÖYÜNÜN SOSYO KÜLTÜREL VE DİNİ

HAYAT AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI

Mustafa DAMLAPINAR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Hayri ERTEN

(3)

I T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (İmza)

 

(4)

II T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Mustafa DAMLAPINAR tarafından hazırlanan Konya’nın Ilgın İlçesinde Bulgaristan’dan Göçen Orhaniye Köyü İle Kafkasya’dan Göçen İhsaniye Köyünün Sosyo Kültürel ve Dini Hayat Açısından Karşılaştırılması başlıklı bu çalışma 06 /07 /2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç. Dr. Hayri ERTEN Başkan İmza

Doç. Dr. Mehmet AKGÜL Üye İmza

Doç. Dr. Bayram DALKILIÇ Üye İmza

(5)

III ÖNSÖZ

19.Yüzyılda Osmanlı Devletini en çok meşgul eden konulardan birisi hiç şüphesiz dış göçler olmuştur. Tarihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı - Rus savaşı’nı Osmanlı Devleti’nin kaybetmesi üzerine, gerek Kafkasya’dan ve gerekse Rumeli’den Anadolu’ya büyük bir göç dalgası başlamıştır. Rus ve Bulgarların izlediği politikalar sonucu, işgale uğrayan Osmanlı topraklarındaki Müslümanlar göç etmek zorunda kalmışlardı. Bu çalışmada savaş sonunda Bulgaristan’dan göç ederek Konya’nın Ilgın ilçesi Orhaniye köyüne yerleşen göçmenler ile aynı savaş sonunda Kafkasya’dan göçerek İhsaniye köyüne yerleşen Çerkesler’in sosyo-kültürel ve dini hayatları incelenmiştir. Çalışmamızda böyle bir konuyu seçmemizin nedeni, göç olayının sebebini anlamak ve civar köylerden farklı olduğunu düşündüğümüz Orhaniye ve İhsaniye köylerinin sosyo-kültürel ve dini hayatlarını ortaya çıkarmak ve karşılaştırmaktır.

Bu düşünceden hareketle seçtiğimiz “göçmenlerde sosyo-kültürel ve dini hayat” konulu tezimiz giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, araştırmanın konusu, amacı, sınırlılıkları, yöntemi, araştırmanın varsayımları ve göç realitesi kavramsal olarak ele alınmıştır. Birinci bölümde, Orhaniye ve İhsaniye köyleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde Orhaniye ve İhsaniye göçmenlerinin sosyo-kültürel ve dini hayatları hakkında anket uygulaması sonuçlarının bulguları ve yorumlarını içermektedir. Üçüncü bölümde ise Orhaniye ve İhsaniye köylerindeki merasimler ele alınmıştır.

Araştırmadan önce köy çalışmaları ve litaratür taraması yapılmıştır. Konuyla ilgili Bilal N. Şimşir, ilmi esaslara bağlı olarak Türk, Fransız ve İngiliz vesikalarını üç cilt halinde “Rumeli’den Türk Göçleri Belgeler I 1877-1878, Belgeler II 1879, Belgeler III 1880-1885” adıyla 1989’da yayımlamıştır. Yine konuyla ilgili Konya Vilayetinde Muhacir Yerleşmeleri 1854-1914 isimli Mehmet Yılmaz’ın Doktora tezinde Osmanlı Devleti’nin iskân politikası, göçmen veren bölgelerin coğrafi ve sosyo kültürel yapıları ile göç sebeplerine ayrıca Rumeli’den gelen göçmenlerin Konya Vilayetindeki iskânları konusuna yer verilmiştir. Erdoğan Güçbilmez’in “Yenimahalle ve Kayadibi; Karşılaştırmalı Bir Köy Araştırması” konulu çalışması ile ekonomik açıdan toplumun değişme süreci araştırılmış, ayrıca bu iki köyün şehirleşme ve ulaşım durumları inelenmiştir. Cahit Aslan’ın Nusayri ve Çerkesleri Karşılaştıran Doktora tezi de konumuzla ilgili yazılmış önemli eserlerdendir. Bunlardan başka Bulgaristan’dan göçen göçmenler ve Kafkasya’dan göçen Çerkesler ile ilgili Yüksek Lisans ve Doktora tezleri de incelenmiştir.

(6)

IV

Bizim bu çalışmamızda ise Orhaniye ve İhsaniye göçmenlerinin sosyal, kültürel ve dini hayatları mülakat ve anket teknikleriyle araştırılmış ve sonuçları ortaya konmaya çalışılmıştır.

Bu konuyu tez olarak veren ve bu tezin hazırlanması sırasında çalışmalarımı yönlendiren gerekli tavsiye ve yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen değerli hocam ve tez danışmanım Doç. Dr. Hayri Erten’e teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca İhsaniye köyündeki çalışmalarımda bana verdiği destek yardımlarından dolayı arkadaşım İbrahim Kaygusuz ve Ramazan Kizaroğlu’na sevgili öğrencilerim Abdullah Alan ve Gamze Nur Alabacak’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Orhaniye ve İhsaniye köyü halklarına gösterdikleri yakın ilgi, destek ve samimiyetlerinden dolayı teşekkür ederim.

Mustafa DAMLAPINAR Konya-2009

(7)

V T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Mustafa DAMLAPINAR Numarası 064245041006 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Felsefe ve Din Bilimleri/Din Sosyolojisi

Ö

ğrencinin Danışmanı Doç. Dr. Hayri ERTEN Tezin Adı

KONYA’NIN ILGIN İLÇESİNDE BULGARİSTAN’DAN GÖÇEN ORHANİYE KÖYÜ İLE KAFKASYA’DAN GÖÇEN İHSANİYE KÖYÜNÜN SOSYO KÜLTÜREL VE DİNİ HAYAT AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI

ÖZET

“Göçmenlerde sosyo-kültürel ve dini hayat” konulu tezimiz giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümünde araştırmanın konusu, amacı, sınırlılıkları, yöntemi, varsayımları ve göç realitesi kavramsal olarak ele alınmıştır. Birinci bölümde, Orhaniye ve İhsaniye köyleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde, Orhaniye ve İhsaniye göçmenlerinin sosyo-kültürel ve dini hayatları hakkında anket uygulaması sonuçlarının bulguları ve yorumlarını içermektedir. Üçüncü bölümde ise Orhaniye ve İhsaniye köylerindeki merasimler ele alınmıştır.

Bu çalışma bibliyografya ve anket formlarıyla sona ermektedir

(8)

VI T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Mustafa DAMLAPINAR Numarası 064245041006 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Felsefe ve Din Bilimleri/ Din Sosyolojisi

Ö

ğrencinin Danışmanı Doç. Dr. Hayri ERTEN

Tezin İngilizce Adı THE COMPARISON OF ORHANİYE VILLAGE PEOPLE OF WHICH IMMIGRATED FROM BULGARIA AND IHSANIYE VILLAGE PEOPLE OF WHICH IMMIGRATED FROM CAUCASUS IN TERMS OF SOCIO-CULTURAL AND RELIGIOUS LIFE IN ILGIN; DISTRICT OF KONYA

SUMMARY

Our thesis with the subject of “Socio cultural and religious life of immigrants” consists of introduction and three parts.

In the introduction part, subject, purpose, limits, method, hyposthesis and immigration reality of research were analysed. In the first part, general information about Orhaniye and İhsaniye village was given. In the second part, findings and comments of survey results about socio-cultural and religious life of immigrants of Orhaniye and İhsaniye were given. In the third part, the ceremonies in Orhaniye and İhsaniye villages were analysed.

This study ends with bibliography and survey forms.

(9)

VII

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI...I YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... II ÖNSÖZ... III ÖZET ... V SUMMARY ...VI İÇİNDEKİLER... VII KISALTMALAR ... X GİRİŞ…... 1

A. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI ... 6

B. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ VE SINIRLILIKLARI... 6

C. VARSAYIMLAR ... 8

D. KAVRAMSAL ÇERÇEVE AÇISINDAN GÖÇ VE DEĞİŞME ... 10

I. BÖLÜM ORHANİYE ve İHSANİYE KÖYLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER A. KÖYLERİN ADLARININ KAYNAKLARI VE TARİHÇELERİ ... 15

B. KÖYLERİN COĞRAFİ KONUMLARI, NÜFUSLARI VE GEÇİM KAYNAKLARI ... 16

C. EĞİTİM ... 18

(10)

VIII II. BÖLÜM

ORHANİYE ve İHSANİYE KÖYLERİNDE KÜLTÜREL ve DİNİ HAYAT

A- ÖRNEKLEM GRUBUNUN BAŞLICA ÖZELLİKLERİ ... 26

1. Cinsiyet ve Yaş... 26

2. Medeni Durum... 28

3. Öğrenim Durumu... 29

4. Meslek ve Gelir Düzeyi... 30

5. Çocuk Sayısı... 32

B- ARAŞTIRMANIN İNANÇLA İLGİLİ BULGULARI ... 34

1. Allah İnancı ... 34

2. Bâtıl İnançlar ... 35

a- Orhaniye Göçmenlerinde Bâtıl İnançlar... 36

b- İhsaniye Çerkeslerinde Bâtıl İnançlar ... 50

C- ARAŞTIRMANIN İBADETLE İLGİLİ BULGULARI... 62

1. Günlük Vakit Namaz Kılma Durumu... 62

2. Cuma Namazı ... 67

3. Ramazan Orucu ... 70

4. Zekat ... 71

5. Hac... 74

6. Kurban ... 77

7. Kur’an’ı Kerim Okuma ... 79

8. Dua ... 83

(11)

IX

D- ARAŞTIRMANIN SOSYAL HAYATLA İLGİLİ BULGULARI... 90

1. Dini Bilgileri Öğrenme Yerleri ... 90

2. Eşlerde Aranan Özellikler ... 94

3. Evlilik Öncesi Kız Erkek İlişkisi ... 99

4. Siyaset ve Dindarlık ... 104

5. Örneklemin Kendilerini Yabancı Hissetme Durumları ... 106

6. Örneklemin Televizyon ve Radyo Yayınlarından Etkilenme Durumları... 108

7. Örneklemin Kız veya Erkek Çocuk Tercihi ... 112

8. Çerkeslerde Kimlerle Evlenilebilir, Kimlerle Evlenilemez... 114

III. BÖLÜM MERASİMLER A. ÇOCUK DOĞUMUNDAKİ ÂDETLER ... 117

B. DÜĞÜN MERASİMLERİ ... 119

C. HIDRELLEZ MERASİMLERİ... 126

D. CENAZE TÖRENİ... 128

E. BAYRAMLAR ... 130

F. HACI UĞURLAMA VE KARŞILAMA... 131

G. ASKER UĞURLAMA ... 132

SONUÇ ... 133

KAYNAKÇA... 138

KENDİLERİYLE MÜLAKAT YAPILANLAR ... 142

ANKET FORMU... 143

(12)

X

KISALTMALAR a. g. e. : Adı Geçen Eser

a. g. mad. : Adı Geçen Madde

a. g. mak. : Adı Geçen Makale

B. D. T. : Basılmamış Doktora Tezi

B. Y. L. T. : Basılmamış Yüksek Lisans Tezi

C. : Cilt

D İ A. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Nr. : Numara

ss. : sayfalararası/sayfadan sayfaya

T. D. V. : Türkiye Diyanet Vakfı

vb. : ve benzeri

(13)

1 GİRİŞ

Kafkasya’nın Asya ile Avrupa arasında transit ticaret yollarının kesiştiği yerde olması bu bölgeyi daima önemli bir ticaret merkezi yapıştır. Tarihi İpek yolunun en önemli kollarından biri Kafkasya’dan geçmekte idi.1 XIX. Yüzyılın sonunda petrolün keşfi ve bu bölgede Ortadoğu’dan sonra en zengin yeraltı kaynaklarının bulunması, Kafkaslar’ın jeopolitik ve jeostratejik önemine iktisadi önemi de katmıştır. Sahip olduğu bu özellikler sayesinde Kafkaslar, bölgedeki büyük güçlerin nüfuz ve mücadele alanı olmuştur. XVI. Yüzyıldan itibaren Osmanlı idaresine giren bölgede, Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ile birlikte, Rus nüfuzu kendini hissettirmiştir. Daha sonra Osmanlı, Rusya ve İran arasında sürekli el değiştiren bölge, XIX. Yüzyıldan itibaren kesin olarak Rus işgaline uğramıştır.2 1828-29 Osmanlı Rus savaşı sonucunda imzalanan Edirne antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Çerkezistan üzerindeki haklarından vazgeçince, Çerkesler Rusya’ya boyun eğmeyeceklerine dair Babıâli’ye ve İngiltere’ye birer muhtıra verdiler. Ruslar’ın Kafkasya’da yerleşmesini istemeyen İngiltere, Çerkeslerin direnme hareketlerini destekleyerek askeri yardımda bulundu ve Çerkezistan’ın bağımsızlığını resmen tanıdı(1837).3 Ruslar Çerkesleri teslim olmaya zorlamak için dış dünya ile bağlarını ve kabileler arasındaki ilişkiyi kesmeye yönelik bir plan uygulamaya çalıştı. Plan uygulamaya konulamadan Dağıstan ve Çeçenistan’da Gazi Muhammed önderliğinde “Müridizm” hareketi ortaya çıktı. “Müridizm” hareketi XVIII. yüzyılın sonlarında başlayarak, 1859 yılına kadar devam etmiştir.4 “İmam Gazi Molla, değişik kabileler arasında derin ayrılıklara neden olan Şii-Sunni bölünmesini önlemek için “Müridizm” adını verdiği, Kur’an’ı temel alan yeni bir doktrinin çağrısını yaptı. Yandaşlarının birinci görevi Müslümanları barıştırmak ve onlara intikam geleneğini unutturmaktı.”5 Nakşibendilik temelinde gelişen bu hareket de Ruslar karşısında yenilgiye uğrayınca 1862’de Ruslar harekete geçerek Çerkes köylerini basıp yıkmaya, geri dönüşü olanaksızlaştırmak için de tarlaları tahrip ederek halkı Karadeniz kıyılarına sürmeye başladı.6 Göç hareketi sırasında

1 Ali Kablan, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkas Kabileleri ile Münasebetleri, B. Y. L. T., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 1994, s. 16.

2 Cengiz Fedakar, Kafkaslar’ın Sosyo-Kültürel ve Siyasi Yapısı, B. Y. L. T., Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 1998, s. IV.

3 Meydan Larousse, “Çerkesler”, Meydan Yay., İstanbul 1985, C. III, s. 199.

4 Süleyman Erkan, Kırım Kafkasya ve Doğu Anadolu Göçleri (1878-1908), B. D. T., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 1993, s. 12.

5 Elexsandre Grıgorıantz, Kafkasya Halkları Tarihi ve Etnografik Bir Sentez Çerkezler Abhazlar

Svanlar Osetler Çeçenler İnguşlar Dağıstanlılar, (çev. Doğan Yurdakul), 2. Baskı, Sabah Kitapçılık, İstanbul 2000, s. 26.

(14)

2

yurtlarından çıkarılan 1500000 (Bir milyon beşyüzbin) Çerkesden ancak 400000’i (Dörtyüzbin) Osmanlı İmparatorluğuna varabildi, diğerleri yollarda öldü. Yarım milyon Çerkes de Rusya’nın başka bölgelerine sürüldü.7

Bulgaristan’daki müslümanlara da çeşitli zulümler yapılmış ve onlar da göçe zorlanmıştır. Bulgarlar Müslüman Türklerin erkeklerini öldürmüşler kadınlarını ise zorla Bulgarlar’la evlendirmişler böylece Müslüman Türklerin neslinin devamını engellemeye ve aile yapılarını bozmaya çalışmışlardır. Bunlarla yetinmeyen Bulgarlar Türkçe konuşmayı ve Türkçe isim koymayı yasaklamışlar ve bu yasaklara uymayanlara dayak hapis para cezaları vermişlerdir. Müslüman Türk nüfusun toplumsal kültürel kimliğini tamamen yok etmek için daha da ileri giden Bulgarlar müslüman örf ve âdetleri yasaklamış, camileri kapatmış zorla hristiyanlaştırma faaliyetleri başlamış ve kadınların başlarını zorla açtırmışlardır.8 Bu gelişmelerin arka planında Rusya’nın da olduğu anlaşılmaktadır. Rus çarı Aleksandır, Avusturya imparatoru Franz Josef ile 1876’da anlaşarak, kendi aralarında Sırp topraklarının Avusturya’ya Doğudaki Bulgar topraklarının da Rusya’ya bırakılmasını kararlaştırmışlardı. Bunu fark eden İngiltere, İstanbul’da bir konferans düzenlenmesini önermişti. Osmanlı Devleti, konferansın yapılacağını ilan etmesine rağmen, Balkanları ele geçirme kararını veren Rusya, Osmanlı Devletine 24 Nisan 1877’de savaş açtı. Rusların Besarabya’ya girmesiyle başlayan bu harp, bir yanda Osmanlı, öbür yanda Rusya ile Sırbistan ve Karadağ arasında geçiyordu. Rumi 1293 yılına rastladığı için bu savaş, Türk tarihinde 93 Harbi olarak anılmıştır.

Kırım Harbinde ezilen Rusya, Boğazları ele geçiremediği gibi, Balkanlardaki itibarı da sarsılmıştı. Rusya bu savaşla, hem boğazlara açılmak hem de Balkanları nufuzuna alıp Islav Birliğini gerçekleştirmek istiyordu.

Ruslar, Tuna cephesinde 1877 Aralık ayında Plevne’nin düşmesini müteakip Ocak 1878’de Edirne’yi ele geçirerek Çatalca önlerine kadar ilerlemişlerdir. Ruslar’a İstanbul yolunun açılması şehir halkı kadar Avrupa devletlerini de endişelendirmiştir. Bu ilerleyişi durdurmak için 3 Mart 1878’de Yeşilköy Antlaşması imzalanmıştır. Daha sonra bu antlaşmanın yerini, 13 Temmuz 1878’deki Berlin Antlaşması almıştır. Berlin Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Romanya, Sırbistan ve Karadağ prensliklerine tam bağımsızlık tanımış ve bu devletçiklerin Türk imparatorluğundan ayrılmalarını kabul etmişti.

7 Meydan Larousse, a. g. mad., s. 199.

8 Ahmet Maranki, Sosyal Yönleri İtibariyle Bulgaristan’dan Göç, B. D. T., İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1990, s. 41-46.

(15)

3

Tuna ile Balkan dağları arasında merkezi Sofya olan bir Ortodoks Islav Prensliği, Bulgaristan Devletçiği kuruluyordu. İç işlerinde bağımsız olan bu prenslik, Osmanlı’ya tabi olacak ve vergi verecekti. Balkan dağlarının güneyinde ise Doğu Rumeli eyaleti teşekkül ediyordu. Merkezi Filibe’de olan bu eyalette de Bulgarlara geniş haklar tanınıyordu. Bu suretle, 1909’da tam bağımsız bir Bulgaristan Devletinin temelleri atılıyordu.9

1877-78 Türk Rus savaşının başladığı tarihten Doğu Rumeli imtiyazlı vilayetinin kurulmasına (1885) kadar olan bu devre, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması tarihinin çok önemli bir dönemidir. Bu yıllar içinde Rumeli toprakları, büyük ölçüde imparatorluktan koparılmıştır. Yine bu yıllar içinde, Rumeli Türk halk kitleleri yüzlerce yıllık yurtlarında büyük ölçüde sökülüp atılmıştır.10

Geçici olarak ülkelerini terk edip savaş sonrası geri dönmeyi planlayan Türk muhacirleri, Rumeli’de işgale uğramamış Türk topraklarında birikmişler ve mahalli idareler tarafından iskâna elverişli bölgelere yerleştirilmişlerdir.11

Rumeli’de yer darlığı çekilmesi üzerine muhacirlerin bir kısmı İzmir, Aydın, Bursa gibi Rumeli’ye yakın vilayetlere geçici olarak iskân edilmiştir. Anadolu’ya sevk edilen bu muhacirlerin çoğu savaş sonrası geri dönemedikleri için bulundukları bölgeleri kendilerine yurt edinmek zorunda kalmıştır.12

Savaş sonrasında da, Rumeli’den Muhacir akını sürmüş ve Batı Anadolu’da göçmen yerleştirmeye elverişli yerler tamamen dolmuştur. Göçmenlerden bir kısmı İç Anadolu’ya sevk edilmiştir. Bu durum karşısında muhacirun komisyonu tarafından Konya vilayetindeki boş araziler tesbit edilmiştir. Ancak 1886-1890 yılları arasında Konya bölgesinde baş gösteren kuraklık nedeniyle Konya bölgesine göçmen gönderilmemiştir.13

1877-1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra Balkanlar’dan Konya vilayetine gelen göçmenlerden çoğunun Bulgaristan havalisinden geldikleri görülmektedir.14

9 Beğlan Toğrol, 112 Yıllık Göç (1989 Yazındaki Üç Aylık Göçün Tarihi Perspektif İçinde Psikolojik

İncelemesi), Yayınevi yok, İstanbul 1989, ss. 15-17.

10 Bilal N. Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri Belgeler, C. II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1970, s. IX.

11 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Tasnifi-Sadaret Hususi Maruzatı, Nr. 159/33,lef.4:Sadaret Tezkiresi (17 Ağustos 1877); Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Ayniyat Defteri, Yıldız Esas Evrakı , Nr. 36-135-152-x, s. 83, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Meclis-i Mahsusu, Nr. 2629’dan aktaran Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877-1890), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1994, s. 43.

12 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Ayniyat defteri, Nr. 1553, Evrak Nr. 163; muhacirun Komisyonu Başkanı Riyasetine tezkire (12 Nisan 1880)’den aktaran Nedim İpek, a. g. e. , s. 43.

13 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Tasnifi, Sadaret Hususi Maruzatı, Nr. 255- 64, lef.4’den aktaran Mehmet Yılmaz, Konya Vilayetinde Muhacir Yerleşmeleri 1854-1914, B. D. T., Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1996, s. 215.

(16)

4

Konya vilayetine gelen Bulgaristan muhacirlerinin tamamı, ya Silistre, Tutrakan ve Eski Cuma gibi Güney Dobruca ya da Rusçuk, Şumnu ve Hezargrad gibi Deliorman havalisinden gelen göçmenlerdir.15

Osmanlı Devleti, kuruluş ve genişleme devirlerinde fethedilen topraklara topluluklar yerleştirerek “dışa dönük” bir siyaset izlemiştir. Duraklama ve gerileme devirlerinde ise istila edilen topraklarından merkeze göçmen kabul etmeye başlamıştır. Çünkü bu dönemde sürekli toprak kaybeden Osmanlı Devleti’nin esaret altındaki vatandaşlarına karşı duyarsız kalması mümkün olmamıştır. Duraklama ve gerileme devirlerinde yerlerini terk eden göçmenler, boş ve harap sahalara yerleştirilerek buraların ziraata açılması hedeflenmiştir.16 Ancak bunun uzun vadeli bir gelişme olduğunu belirtmek gerekir. Göçmenlere tanınan uzun süreli vergi ve askerlik muafiyetleri, Devletin bu alandaki yatırımlarının belirli bir süre daha ölü kalmasına neden olmuştur.17

Bu göç hareketleri ve iskân çalışmaları Anadolu’da çoğunlukta olan Türk unsuruna ezici bir sayısal üstünlük vermiştir. Devletin göçmenlere çeşitli yardımlarda bulunması neticesinde dinç ve dinamik kalan göçmen kitlesi Anadolu halkı gibi Balkan harbi, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’nın asker kaynağını teşkil etmiştir. Öte yandan göçmenlerin ülkede tarım ve ticaretin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Nitekim tahıl üretimi artmış ve dolayısıyla devletin vergi gelirleri yükselmiştir. Ayrıca muhacirlerin Osmanlı toplumuyla başarılı bir şekilde bütünleşmesi Anadolu’nun sosyal yapısını kuvvetlendirmiş ve Milli Türk Devletinin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Ancak muhacirlerin iskân masrafları devletin diğer masrafları ile artınca, hazine ortaya çıkan açığı kapayabilmek için dış borçlanmaya gitmek zorunda kalmıştır.18

Çerkes, Karadeniz’den Hazar Denizi’ne kadar olan Kuzey Kafkasya topraklarında yaşayan halkların ortak adıdır. Araplar, Avrupalılar ve Türklerce kullanılan bir terimdir. Hiçbir Kuzey Kafkasya halkı kendi dilinde Çerkes adını kullanmaz.19 Çerkes kabilelerinin kendilerini diğer halklardan ayırmak için birbirlerine Adige hemşehri, hem-millet dedikleri bilinmektedir.20 15 Mehmet Yılmaz, a. g. e. , s.218. 16 Nedim İpek, a. g. e. , s.237. 17 Süleyman Erkan, a. g. e. , s. 259. 18 Nedim İpek, a. g. e. , ss.238, 239.

19 Tülay Kuzu, Kayseri-Pınarbaşı Yöresinde Yaşayan Adigelerin Dili Üzerine Bir Araştırma, B.Y. L.T., Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1977, s. 2.

20 Mirza Bala, “Çerkesler” İslam Ansiklopedisi İslam Âlemi Tarih, Coğrafya, Etnografya ve Biyografya

(17)

5

Kafkasya, doğuda Hazar denizinden başlayarak batıda Azak denizi ve Karadeniz’e kadar uzanan; kuzeyini Rus bozkırlarının, güneyini ise Kafkas sıradağlarının ve Karadeniz’in oluşturduğu kıt’a koridorudur.21

Kuzey Kafkasya’ya Hristiyanlık ve Musevilik 4. yüzyılda, Müslümanlık ise Halife Ömer zamanında 7. yüzyılda ulaşmış ve doğudan batıya doğru yayılmaya başlamıştır.22 İslamiyet’in Kuzey Kafkasya’da yayılmasında Osmanlı Devleti tarafından Soğucak Kalesi muhafızlığına atanan Vezir Ferah Ali Paşa’nın çok emeği geçmiştir.23

Yenilgiyle sonuçlanan 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında dikkati çeken hususlardan biri de, savaş esnasında gerek Rusya sınırları içerisinde, gerekse Osmanlı topraklarında yaşayan Kafkas topluluklarının Osmanlılar lehine gösterdikleri ilgidir. Bu ilgi içindir ki, savaş sonunda, Rusya onları bu tutumlarından dolayı suçlayacak ve göçe zorlayacaktır.24

Kafkasya’dan Anadolu’ya göçler kara ve deniz yolu ile yapılmıştır. Kara yolu ile yapılan göçler genellikle öküz arabaları (kağnı) ile yapılmış olup Doğu Anadolu’dan gelmişlerdir. Ancak göçlerin çoğunluğu deniz yolu ile olmuştur. Göçmenler Osmanlı Devleti’nin uygun gördüğü yerlerde ve muhacirlerin özelliklerine uygun olarak yerleştirilmişlerdir. Osmanlı Devleti savaş esnasında göç edenleri herhangi bir kritere bağlı kalmaksızın kabul etmek zorunda kalmıştır.25

Genel olarak bir göçmen grubunun Anadolu’daki iskânına kadarki göç hadisesi şu safhalardan geçmiştir. Önce grupların Osmanlı Devletine göç etme talepleri ortaya çıkmaktadır. Bu talepler çoğu zaman grup temsilcileri tarafından devlete ulaştırılmaktadır.

Osmanlı Devleti, göç taleplerini incelemekte ve göçmen temsilcilerini bundan haberdar etmektedir. Göçmenler kendilerine vaat edilen bölgelerde iskân olunmayı kabul ettikleri takdirde menkul ve gayrimenkulleri satmakta ve göçe hazır hale gelmektedir. Göçe hazır hale gelen gruplar kara ve deniz yoluyla Anadolu’ya gelmekte ve devlet tarafından iskân bölgelerine sevk edilmekte ve göç tamamlanmaktadır. Ancak az da olsa bu sisteme uymayan göç hareketleri de olmuştur. Fakat bunların sayıları oldukça sınırlıdır. Osmanlı topraklarına göç talebinde bulunan her göçmen grubu fiilen göç etmemiştir. Çoğu

21 Fethi Güngör, SSCB Sonrası Dönemde Batı Kafkasya’da Sosyal Yapı ve Değişme-Adige Toplumu

Örneği, B. D. T., İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2004, s. 10.

22 Tülay Kuzu, a. g. e. , s. 3.

23 Geniş Bilgi İçin bakınız, Ali Asmaz, Vezir Ferah Ali Paşa’nın Hayatı, Şahsiyeti ve Çerkesler’in

Osmanlı Devletine Kazandırılmasındaki Faaliyetleri, B. Y. L. T., Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Zonguldak 1991.

24 Süleyman Erkan, a. g. e. , s. 24. 25 Ali Kablan, a. g. e. , ss. 164,165.

(18)

6

defa istedikleri bölgelerde iskânlarına izin çıkmayanların bundan vazgeçtikleri bilinmektedir.26

A- ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI

Araştırma, bilginin bulunması, geliştirilmesi ve gerçeğe uygun olup olmadığının kontrol edilmesi için harcanan çabadır.27 Bu bağlamda araştırmamızın konusu Bulgaristan’da yaşarken Osmanlı-Rus Savaşı’nda (1877-1878) Bulgaristan’dan göç ederek Orhaniye köyüne yerleşen göçmenler ile aynı savaşta Kafkasya’dan göçerek İhsaniye köyüne yerleşen Çerkeslerin “sosyo kültürel ve dini hayat açısından karşılaştırılması”dır.

Orhaniye Göçmenlerinin ilk gelişlerinin üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmiştir. Göçmenler, yerli halkla büyük ölçüde uyum sağlamışlardır. Göçmenler ile yerli halkın kültürel/dini hayatları büyük benzerlikler göstermekle birlikte halen bazı farklılıkları barındırmaktadır. Zaman geçtikçe de mevcut olan sosyo-kültürel farklılıkların unutulmaya yüz tuttuğu düşünülmektedir.

Bu noktadan haraketle tezimizin amacı, toplumbilim açısından şimdiye kadar araştırılmamış olan Ilgın ilçesinden seçilen İhsaniye Çerkesleri ile Orhaniye Göçmenlerinin göçle beraber getirdikleri kültürel ve dini hayatlarını tesbit etmek; bu arada göçmenlerde meydana gelen sosyo-kültürel değişimi kayda geçirmek ve iki farklı etnik kökenden ve de coğrafyadan gelen ama aynı bölgeye yerleşen iki topluluğun sosyo-kültürel ve dini hayatını karşılaştırmak varsa farklılıkları ortaya koyabilmektir. Ayrıca tezin amacı göç gibi önemli bir olgunun ardından problemsiz olarak sosyal yapıyla bütünleşerek kültürel zenginlikler sağladığını ortaya çıkarmaktır.

B. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ VE SINIRLILIKLARI

Metod (Yöntem) kelimesi, araştırma yolu ile bulunup ortaya konabilecek somut sebep-netice ilişkilerini ve (mümkün olduğu hallerde) bu ilişkilerin temelinde yer alan soyut ilmi kanunları tesbit edebilmek için izlenmesi gereken yol anlamına gelir.28

26 Süleyman Erkan, a. g. e. , ss. 75,76.

27 Zeki Arslantürk, Sosyal Bilimciler İçin Araştırma Metod ve Teknikleri, 5. Baskı, Çamlıca Yay., İstanbul 2001, s. 38.

(19)

7

Araştırma konusunu oluşturan evrenin tüm özelliklerini yansıtan bir parçasının seçilmesine örneklem denir. Bir örneklem, seçildiği bütünün küçük örneğidir.

Örneklemin seçildiği grubun tümüne de evren (population) denir.”29 Araştırmamızın evrenini Bulgaristan’dan göçerek Türkiye’nin Konya ili Ilgın ilçesi Orhaniye köyüne yerleşen göçmenler ile Kafkasya’dan Konya ili Ilgın ilçesi İhsaniye köyüne yerleşen Çerkesler oluşturmaktadır. Tesadüfi örnekleme yoluyla seçmen listesinden 130 kişi seçilmiştir. Anketimize gönüllü olarak 117 kişi katılmış 13 kişi ise katılmak istememiştir. Bu sayının köydeki 18 yaş ve üzeri olan nüfusa oranı %18’dir. İhsaniye köyünde Çerkeslerin büyük çoğunluğu (köye kayıtlı olmalarına rağmen) şehirde yaşamaktadırlar. Bu yüzden anket Çerkeslerin hemen hemen hepsinin köyde bulunduğu bayram günlerinde yapılmıştır. Seçmen listesinden tesadüfi örneklem yoluyla seçilen örneklemden bayram günlerinde köyde bulunanlara anket uygulanmıştır. İhsaniye Çerkeslerinde anket uygulanan örneklem sayısı 87’dir.

Çalışma bir alan araştırması olduğundan verilerin temininde soru kağıdı (anket) kullanılmıştır. Çalışmada anketteki sorular deneklere sorulmuş ve kaydedilmiştir. Her iki köyde de tanıdıklarımızın olması ve bizi köylülere tanıtması çalışmamızı kolaylaştırmıştır. Araştırmada sağlanması amaçlanan bilgileri karşılayacak biçimde anket soruları hazırlanmıştır. Anket uygulaması yoluyla elde edilen bilgilere tablolar ve yorumlar şeklinde yer verilecektir. Ankette sorular gözlemlerimiz ve ön görüşmelerimiz sonucunda hazırlanmıştır. Bâtıl inançlarla ilgili sorularımız her iki köyde farklı, diğer sorular aynı sorulmuştur. Orhaniye köyüne uygulanan anket 25 sorudan müteşekkildir. İhsaniye köyüne uygulanan anket 31 sorudan müteşekkildir. Ankette kapalı uçlu sorular olmakla birlikte, açık uçlu sorular da bulunmaktadır. Tercihler içinde bazı sorularda “diğer” seçeneği açık uçlu olarak bırakılmış ve örneklemin düşüncelerini belirtmeleri istenmiştir. Sorular hem kültürel hayatı hem de dini hayatı ölçmeye yöneliktir. Çeşitli konularda düşünce, tutum ve dünya görüşlerini belirlemektir.

Anket, dini inanç ve tutumların netleştiği 18 yaş30 ve üzeri yaştakilere tesadüfi örneklem yoluyla seçilen örnekleme uygulanmıştır. Verilerin güvenirliği açısından anket formları bizzat tarafımdan dağıtılmıştır. Okuma yazma bilmeyenlere ve soruyu anlamayanlara tarafımızdan okunmuş, açıklanmış ve birebir işaretlenmiştir.

29 Birsen Gökçe, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, Savaş yay., Ankara 1992, s. 133. 30 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, 4. Baskı, T. D.V., Yay., Ankara 2001, s. 280.

(20)

8

Anket formunu verdiğimiz deneklere amacımızın ne olduğu ve ne yapmak istediğimiz açıkça belirtilmiş ve sonuçta onların hiçbir mağduriyete uğramayacaklarına ikna edilmişlerdir.

Buna rağmen az sayıda denek, yaptığımız çalışmadan şüphelenerek, cevap vermek istememiştir. Deneklerden “bir siyasi parti adına çalıştığımızı” zannedenler olmuştur. Çabamız sonucunda onların endişeleri de giderilmeye çalışılmış ve anket istekli olanlara yapılmıştır.

Araştırma sonucunda elde edilen verilerin frekans ve yüzde dağılımları tablolar halinde sunulmuştur. Tablolar, bilgilerin sistemli ve sıralı olarak düzenlenmiş şekilleridir. Tablolar sayısal olaylar arasındaki ilişkileri anlamayı, yorumlamayı ve çözümlemeyi daha kolay hale getirmektedir.31 Tablolar vasıtasıyla elde edilen veriler analiz edilmeye ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Araştırmamız, Bulgaristan’da yaşamakta iken (1877-1878) Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucu Konya ili Ilgın ilçesi Orhaniye köyüne yerleşen, yine aynı savaş sonucunda Kafkasya’dan İhsaniye köyüne yerleşen göçmenlerle sınırlıdır. Araştırmada aynı ilçeye yerleşmiş iki göçmen köy karşılaştırılmıştır; biri Bulgaristan göçmeni diğeri ise Kafkas göçmenidir. Ilgın ilçesinde göçle gelmiş diğer köyler de bulunmaktadır. Ancak, bu konuyu derinlemesine inceleyebilmek amacıyla, çalışmamıza diğer köyleri dâhil etmedik. Konya’daki ve Türkiye’deki diğer göçmenler araştırmamızın dışında tutulmuştur.

Araştırmamızda sosyal hayatın ve özellikle yaşayan geleneklerin tesbiti amacıyla birtakım mülakat ve gözlemlerde bulunulmuştur.

C. VARSAYIMLAR

Araştırmanın önemli aşamalarından biri de hipotezlerdir. Hipotez (varsayım), araştırılan konuyla ilgili olarak öne sürülen, doğruluğu veya yanlışlığı henüz test edilmemiş, fakat doğruluğuna önceden güven duyulan bir önerme, ifade veya çözümlemedir.32 Hipotezler, kör ve rastgele tahminler değildirler. Bir takım tecrübelere ve ön çalışmalara dayanırlar.33 Bu nedenle üzerinde araştırma yapılacak konu hakkında genel bir bilginin bilinmesi gerekir. Aşağıdaki varsayımlarımız araştırdığımız köylerin çocukluğumuzdan itibaren yaşadığmız ilçede bulunmaları, bu köylerde yaşayan

31 Halil Seyidoğlu, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, 6. Baskı, Güzem Yay., İstanbul 1995, s. 172. 32 Halil Seyidoğlu, a. g. e., s. 11.

(21)

9

tanıdıklarımızın olması ve ön çalışmalarımız esnasında ki gözlemlerimiz sonucu oluşturulmuştur.

1. Balkan göçmenleri ile Kafkas göçmenlerinin demografik özelliklerindeki farklılıklar onların sosyo-kültürel ve dini hayatlarının da farklılık göstermesine sebep olmuştur.

1.1. İhsaniye Çerkeslerinin bâtıl inançlara inanma oranı şehirle etkileşimleri daha fazla olduğu için Bulgaristan göçmenlerinden daha azdır.

1.2. Çerkeslerin Bulgaristan göçmenlerine kıyasla dini vecibeleri yerine getirme alışkanlıkları daha zayıftır.

1.3. Orhaniye göçmenlerinde kadınların bâtıl inançlara inanma oranı erkeklere nisbetle daha yüksektir.

1.4. Köyden şehre doğru göçler İhsaniye Çerkeslerinin sosyo kültürel yapısına etki etmiş ve değiştirmiştir.

2. Göçmen denekler yerleşik kültürel özeliklerden farklı unsurlar taşımalarına rağmen; din onların mevcut sosyal yapı ile bütünleşmelerine katkı sağlamaktadır.

2.1. 19. yüzyılda farklı bir coğrafya ve kültürel ortamdan göç ederek Orhaniye ve İhsaniye köylerine yerleşen göçmenlerin yerli kültürle bütünleşmelerinde din önemli katkı sağlamıştır.

2.2. İslam dininin kardeşlik ruhu ve kucaklayıcılık özelliği göçmenlerle yerli halkın bir arada yaşamasını kolaylaştırmıştır.

3. İki göçmen köyün göç öncesi coğrafya ve kültürel özellikleri, onların günümüzde hala farklılıklara haiz olmalarına neden olmaktadır.

3.1. Çerkeslerin kültürel yapıları, zamanla (yerli kültürün de etkisiyle) değişime uğradığı halde yerleşik kültürden farklı hususiyetler taşımaktadır.

3.2. Çerkeslerin gelenek, görenek, yaşam tarzı ve değerleri kendine özgü yapısı ile İhsaniye köyünde sürdürülmeye devam etmektedir.

3.3. Orhaniye göçmenlerinde bayram ve düğün gibi özel günlerde yapılan merasim ve eğlenceler, geleneğin devamında etkin rol oynamaktadır.

3.4. Çerkeslerin asimilasyona karşı kültürel değerlerini koruma düşüncesi Bulgaristan göçmenlerine kıyasla daha güçlüdür. Bu durum onları örgütlenmeye itmiştir.

3.5. Göçmenlerin çoğunun kendilerine özgü muhafaza ettikleri kültürleri, yaşadıkları sosyo-kültürel ortama kendilerini yabancı hisetmelerini sağlamamaktadır.

(22)

10

D-KAVRAMSAL ÇERÇEVE AÇISINDAN GÖÇ ve DEĞİŞME

Göç, kişilerin hayatlarının gelecekteki kısmının tamamını veya bir parçasını geçirmek üzere, tamamen yahut geçici bir süre için bir iskân ünitesinden (şehir, köy gibi) diğerine yerleşmek kaydiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme olayıdır.34

Başka bir tanımla göç (az veya çok) bireylerin ya da grupların sembolik veya siyasal sınırların ötesine, yeni yerleşim alanlarına ve toplumlara doğru kalıcı hareketini içerir.35

Göçler daha çok sosyal, ekonomik, siyasal ve eğitsel nedenlerin sonucunda meydana gelir. Günümüzde göçler, kitlelerin tamamı yerine belli bir bölümü için söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere işçi göçü, ülkemizde de özellikle de sanayinin geliştiği kentlere kırsal kesimden göç yaşanmaktadır. Göçler beraberinde birtakım siyasi, ekonomik ve psikolojik problemleri de getirmektedir.36

İslam tarihinde ise özel bir anlama bürünen hicret, dini sebeplerle bir yerden diğer bir yere göç edilmesidir. Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi bu anlamda ilk örnektir. Sözlükte terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek anlamına gelen hecr (hicran) mastarından isim olan hicret “kişinin herhangi bir şeyden bedenen lisanen veya kalben ayrılıp uzaklaşması demektir; ancak kelime daha çok bir yerin terk edilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır. Terim olarak genelde gayri müslim ülkeden İslam ülkesine göç etmeyi, özelde ise Hz. Peygamber’in ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder. Medine’ye göç eden müslümanlara muhacir ünvanı verilmiştir.37

Önemli nüfus hareketleri, insanlık tarihinin akış seyrini etkileyen ve hatta yönünü değiştirebilen faktörlerin ön sırasında yer almaktadır. Uzak ve yakın tarih incelendiğinde bu durum açık bir şekilde görülebilir. Tarihe damgasını vuran büyük değişimlerin, savaşların (öncesinde ve sonrasında) dikkat çeken nüfus kaymalarına ve göçlere sebep olduklarını görmekteyiz. Bu nüfus hareketleri, çeşitli sebeplerle kendiliğinden doğmuştur veya hâkim güçlerin zorlayıcı politikası neticesinde ortaya çıkmıştır.

Serbest ya da gönüllü göçler kişilerin maddi kazanç, yenilik yapma, macera arama ya da geleceğini garanti altına alma gibi kişisel isteklerin sonucunda gerçekleşen nüfus

34 Taylan Akkayan, Göç ve Değişme, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1979, s. 21.

35 Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev. (Osman Akınbay, Derya Kömürcü), Bilim ve Sanat Yay. Ankara 1999, s. 685.

36 Sezgin Kızılçelik- Yaşar Erjem, Açıklamalı Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Göksu Matbaası, Konya 1992, s. 185.

(23)

11

hareketidir. Zorunlu göçler ise can ve mal güvenliği, cezalandırılma korkusu baskı ve aşağılanma gibi etmenlerin gündeme getirdiği gönüllü olmayan göçlerdir.38

Göçün insanlar üzerinde çok yönlü müsbet ve menfi etkileri olmuştur. Ekonomik ve sosyal açıdan arzulanan bir olgu olmadığı halde, insanlık tarihindeki büyük medeniyetlerin temelinde göç olgusu yatmaktadır.

Göç eden fert ve toplulukların, yeni çevreye karşı kendilerini ispatlama ihtiyaçları, fiziki ve tabii şartlara hâkim olma arzuları ve sosyal çevreye kendilerini kabul ettirme gayretleri, gizli kabiliyetlerinin ve doğal yeteneklerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu durum, iktisadi, sosyal, fikri, kültürel, ahlaki ve insani anlamda güzel değerlerin ortaya çıkmasına vesile olmuş veya var olan bu değerlerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee, tarihte bugüne kadar 21 medeniyetin var olduğunu tesbit etmiştir. Toynbee’ye göre, bu medeniyetlerin hemen hepsi, göçlerin olduğu kıtalarda yaşamış olan muhacir ırklara aittir.

Hicret medeniyetine en iyi örnek, Hz. Muhammed’in (sav) Mekke’den Medine’ye göçü ile (miladi 622) başlayan ve günümüze kadar gelen İslam medeniyetidir.39

Kuran’ı Kerim’de, “zulüm sonrası Allah için göç eden müslümanların, dünyada ve ahirette mükâfatlandırılacağı” açıkça dile getirilmektedir.40

Yukarıda göç olgusunu iradi (isteğe bağlı) ve zorunlu olmak üzere ikiye ayırmıştık. Klasik yaklaşıma göre göç, iki şekilde gruplandırılabilir:

a)İç Göç b)Dış Göç

İç göçler, bir ülkenin milli sınırları içinde; dış göçler ise, ülkenin milli sınırlarını aşarak (her iki yönde de olabilir, milli sınırların içinden dışarıya veya milli sınırların içine doğru) oluşan nüfus hareketleridir.41

Tarihte insanlıkla beraber görülen ve toplumların yapısında önemli yeri olan göç olgusu, gerek göç veren gerekse göç alan toplum ve çevre açısından çok büyük sonuçlar doğuran ve değişimi tetikleyen bir olgu olmuştur. İç ve dış göçler, toplumsal yaşamda sosyo-kültürel değişmelerin oluşmasında rol oynayan önemli etkenlerdir.42

38 Havva Özgür, Bulgaristan Göçmenlerinde Ruhsal Durum Değerlendirilmesi, B. Y. L. T., İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 2002, s. 8.

39 Hüseyin Arslan, 16. yy. Osmanlı Toplumunda,Yönetim, Nüfus, İskan, Göç ve Sürgün, Kaknüs Yay., İstanbul 2001, ss. 163-165.

40 Ku’an’ı Kerim, Nahl, 16/ 41. 41 Taylan Akkayan, a. g. e., s. 23.

42 Özcan Gökçebay, Türkiye’ye Yerleşen Tatarlarda Dini Hayat ve Adetler (Konya Yöresi Örneği), B. Y. L. T., Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2006, s. 44.

(24)

12

Değişme kavramıyla, sosyal değişim anlatılmak istenmektedir. Sosyal değişme, bilimsel bir kavramdır. Bu nedenle iyilik, kötülük gibi herhangi bir değer taşımaz. Buna karşılık toplumsal ilerleme veyahut gelişme gibi kavramlar belli bir değer yargısı taşımakta olup belli bir hedefe doğru olan değişmeyi belirtir.43

Sosyal değişme bütün insan toplumlarında ve sosyal sistemlerde sürekli işleyen bir süreçtir. Değişme her insan toplumunun temel karakteristiğidir. Herakleitus; ”Evren’de hiçbir şey sabit değildir; değişme müstesna” demiştir.44

Günümüzde sosyal değişme, toplum yapısındaki farklılaşma veya başkalaşma olarak tanımlanmaktadır. Her toplum belirli derecede bir değişme süreci içindedir. Bu yüzden çağımızda değişmeyen statik bir toplum düşünmek mümkün değildir.45

Sosyal değişmeden söz edildiği zaman sosyal yapıda, sosyal kurumlarda ve bu kurumlar arası ilişkilerdeki değişmeler anlatılmak istenir. Kültürel değişme ise kültürü oluşturan, maddi, manevi kültür ünite ve komplekslerdeki değişmeyi dile getirmektedir.46

Toplumun yapısı, toplumsal kurumların belirlediği toplumsal ilişkilerden meydana geldiğine göre değişme bu ilişkilerin değişmesidir. Bu değişiklikler, zamanla birey ve grupların davranışlarında etkili olur ve farklılaşmalara yol açar.47

Göç olgusu, toplumun sosyo-kültürel ve iktisadi yapısını derinden etkileyen ve değiştiren bir olaydır. Toplum için göçlerin ortaya çıkaracağı ilk sonuç demografik yapının değişmesidir. Göçle birlikte nüfusun mevcut yaş ve cinsiyet yapısı değişime uğrar. Demografik yapının etkilenmesi, göç alan ve göç veren çevrelerde ters orantılı olarak gerçekleşir. Göçe katılan kitlenin cinsiyet ve yaş gruplarına bağlı olarak, göç alan çevrede bu özellikler yönünden yığılmalar, göç veren çevrede ise azalmalar ortaya çıkar. Ayrıca nüfusun nitelikli yapısında da değişme görülür. Bütün bu durumların sosyo kültürel yapıyı, ekonomik ve siyasi durumu etkilemesi kaçınılmazdır.48

Göç yarar ve zararı bünyesinde barındırabilir. Kalifiyeli eleman ve iş gücünün nakli, göç alan çevre için olumlu etkiler meydana getirmektedir. Ancak göçle ortaya çıkacak sosyo-ekonomik problemler de önemlidir. Aşırı nüfus, iskân, işsizlik ve eğitim sorunları bunlardandır. Bu iki durumdan hangisinin ön plana çıkacağı ise göçün boyutuna, meydana geldiği şartlara ve çevreye göre belli olacaktır.

43 Emre Kongar, Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, 11. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2006, s. 59.

44 Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, 12. Baskı, Beta Yay., İstanbul 1999, ss. 399, 400.

45Orhan Türkdoğan, Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları, Ankara Üniversitesi Basımevi, Erzurum 1970, s. 11.

46 Taylan Akkayan, a. g. e., s. 13.

47 Mehmet Akgül, Türk Modernleşmesi ve Din, Çizgi Kitabevi, Konya 1999, s. 38. 48 Taylan Akkayan, a. g. e., ss. 19, 20.

(25)

13

Göç olgusu, buna katılan grup veya kitleler ile göç edilen sosyal çevre ve toplum arasında karşılıklı etkileşim meydana getirir. Göç alan sosyal çevre açısından yeni sosyal gruplar ve bu gruplara ait bir sosyal gerçeklikle karşılaşma söz konusudur. Göç eden kitle veya gruplar, sosyal yapı ve kurumlarını, kültürel ve dini tutum inanış ve davranış kalıplarını da beraberinde getirmiş olmaktadırlar. Göç olgusu, göçmenler açısından yeni bir sosyal çevre ve tanımadıkları veya alışmadıkları bir toplumsal yapı ile karşılaşma ve buna uyum sağlama anlamına gelmektedir. Bu durum doğal olarak karşılıklı etkileşim ve sosyal yapının değişimini meydana getirecektir. Değişimin boyutları ve hızı, birçok faktöre bağlı olarak kendini gösterse de göçmen gruplar açısından değişimin daha hızlı ve hissedilir bir süreç olacağı söylenebilir. Burada değişim, sosyal, ekonomik ve kültürel yapıda görüleceği gibi dini yapıda da görülecektir. Göç olayına katılanların dini inanç yaşayış ve tutumları, ibadet şekilleri ve çeşitli ritüelleri, yeni sosyal çevre ile karşılıklı etkileşime girer ve bu durum da, iki taraf açısından değişim olgusunu gündeme getirir. Burada değişimin niteliği ve hızı, taraflar açısından dini inanç ve yaşayış benzerliğine veya uyuşmazlığına göre değişir.49 Göç olgusunda çeşitli nedenlerden dolayı itici olan bir toplumdan, aynı nedenlerle çekici hâle gelen bir başka topluma geçiş söz konusudur.

Göç ve iskân sırasında göçmenler, genellikle geleneksel dini kurumlarını yeni vatanlarına taşırlar. Göçmenler önceki vatanlarında olduğu gibi dini tutum ve davranışlarını basit tarzda yeniden oluşturmaktan ziyade, dini yaşantılarını göç ettikleri ülkenin sosyal şartlarına uygun hale getirirler.50

Orhaniye Göçmenlerinin Müslüman olması ve hatta mezheplerinin de “Hanefi” olması; bu arada soy, tarih, dil, kültür gibi ortak unsurların da varlığı, yukarıda ifade edilen uyumun bir tezahürü olmuştur. Sonuçta, Orhaniye Göçmenleri, yerli köylülerle ve Ilgın ilçe halkıyla sosyo-kültürel ve dini anlamda bir uyum sağlamış ve kaynaşmışlardır.

İhsaniye Çerkesleri ise, ilk göç ettikleri zamanlarda yerli halkla birtakım sorunlar yaşamışlardır. Fakat zamanla birbirlerine alışmışlar, uyum ve kaynaşma meydana gelmiştir. Çerkeslerin de Müslüman ve Hanefi mezhebinden olmaları İhsaniye köyünde yaşayan diğer köylülerle ve Ilgın ilçe halkıyla ilişkilerinin olumlu olmasına katkı sağlamıştır.

49 Özcan Gökçebay, a. g. e., s. 45.

50 İhsan Çapçıoğlu, “Yeni Göçmen Dinler’deki Değişimler ve Küresel Etkileri” Din Sosyolojisi Klasik ve

Çağdaş Yaklaşımlar, Editörler Bünyamin Solmaz- İhsan Çapçıoğlu, Çizgi Kitabevi, Konya 2006, ss. 157, 158.

(26)

14

Sonuç olarak göç olgusu, merkezinde insanın bulunduğu bir yer değiştirme hareketi olarak çok önemli sosyal, siyasal, kültürel, demografik ve ekonomik değişmeyi sağlayan bir olgu, dinamik bir süreç ve değişimi ortaya çıkaran bir faktördür.

(27)

15 I. BÖLÜM

A- ORHANİYE VE İHSANİYE KÖYLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER 1. KÖYLERİN ADLARININ KAYNAKLARI ve TARİHÇELERİ

1891 yılında Bulgaristan’dan yapılan göçlerde bir artış olmuştur. Konya vilayetine gelenlerden Ilgın’da iskân olunacak olan 22 hane, bir müddet Ilgın’da kaldıktan sonra,1893 yazına doğru, Ilgın’ın doğusunda “sivri” adı verilen tepenin önündeki düz bir araziye yerleştirilmiştir. Bunların teşkil ettikleri yerleşim yerine “Orhaniye” adı verilmiştir.51

Köy sakinlerinden emekli eğitmen Osman Şafak’tan alınan bilgilere göre, Orhaniye, bu sırada inşa halinde olan İstanbul-Konya demiryolu hattı kenarında Hasan Hoca, Hacı Mustafa ve Hacı Hüseyin efendiler tarafından 1893 yılında kurulmuş ve mezkur demiryolunun açılmasıyla birlikte yeni gelen göçmenleri çekmeye başlamıştır. Mesela; 1906-1908 yılları arasında yaklaşık 50 hane kadar yeni göçmen yerleşmiştir. Nihayet 1908 yılında 18 hanenin iltihakı ile bu köyde iskân olunan muhacir sayısı 75 hanede 375 nüfusa ulaşmıştır. Burada yerleştirilenlerden bir kısmı, Şumnu’ya bağlı Yeni Pazar kazasının muhtelif köylerinden göç etmekle beraber, çoğunluğunun yine Şumnu’ya bağlı Damaröz ve Karalar köylerinden gelenler teşkil etmektedir. Karalar’dan gelenler Deliorman’ın meşhur pehlivanlarından Koca Yusuf’un akrabaları veya hemşehrileridir.

Damaröz köyünde doğan Osman Şafak, 1933 yılında Bulgaristan’da çıkarılan bir kanunla Türklerden hiç kimsenin devlet memuru kabul edilmemesi ve hatta kendi köylerine bekçi olmalarına dahi izin verilmemesi üzerine 1935 yılında göç ederek Orhaniye’ye yerleşmiştir.52

Deliorman’dan gelen göçmenler, 1890 yılından sonra geldikleri ve yer seçimi konusunda fazla seçenekleri kalmadığından, Konya ovasındaki boş arazilerde yerleşmişlerdir. Ancak bunların hepsinin dileği yol güzergâhı üzerinde yerleşmektir. Çünkü geride mal ve mülklerini, ya da yakın akrabalarını bırakmışlardır.53

Köy sakinlerinden Salih Sarışın 1951 yılının üçüncü ayının onikinci günü trenle Bulgaristan’ın Tırnava bölgesinden Türkiye’ye gelmiş devlet onu Orhaniye köyüne

51 Tercüman-ı Hakikat, Nr. 9163,27 Eylül 1322 (10 Ekim 1906), s.1’den aktaran Mehmet Yılmaz, a. g. e., s. 222.

52 Mehmet Yılmaz, a. g. e., s. 230. 53 Mehmet Yılmaz, a. g. e.,s. 271.

(28)

16

yerleştirmiş ve geçimi için tarla vermiş. O, köye ilk gelen göçmenlerin at arabası ve tekerlek ustası olduklarını belirtmektedir.54

1951 yılında Orhaniye köyüne yerleşen iki göçmenden biri olan Havva Pehlivan ise Bulgarlar’ın ekinlerine, hayvanlarına el koymalarından dolayı Tırnava’dan göç etmek zorunda kaldığını, 1958 yılında tekrar geride kalan evine bakmak için gittiğini 1991 yılına kadar Bulgaristan’da kaldığını, Bulgar hükümetinin zorla isim değiştirme politikası başlayınca 1991 yılında tekrar Orhaniye köyüne geldiğini belirtmektedir.55

İhsaniye Çerkeslerinin kabilelerinin adı Abhaz (Abaza)’dır. Abhazlar Kuzeybatı Kafkasya’nın Karadeniz sahillerinde oturan otokton halklarındandır. Toprakları kuzeydoğu kıyısı ile Kafkas Dağları silsilesi arasındaki kısımdır.56

1877-1878 Osmanlı Rus savaşından sonra Ilgın’a gelen Ziya Efendi Cemaati oldukça kalabalık olduğu için, iki ayrı gruba bölünmüştür. Bunlardan 98 hânede 420 nüfus Ilgın’ın güneybatısında pınarların bolluğundan dolayı “Sebiller” adı verilen bir mevkide iskan olunmalarına karar verilmiş ve 1891 Haziran’ında, ilk etap olarak 40 hânede 175 nüfusun iskânıyla teşkil olunan yerleşim yerine, Şehzade Burhaneddin Efendi’nin ismine nisbeten “Burhaniye” adı verilmiştir.57

Ilgın’a gelen Ziya Efendi cemaatinden 170 hânede 660 nüfus ise Ilgın’ın doğusunda “Gazi Hüyük” mevkiinde yerleştirilerek58 bunların teşkil ettikleri yerleşim yerine Saltanat-ı Seniyye’nin bağışına atfen “İhsaniye”adı verilmiştir.59

2. KÖYLERİN COĞRAFİ KONUMLARI, NÜFUSLARI ve GEÇİM KAYNAKLARI Orhaniye (Sivri) köyü Konya’nın Ilgın ilçesisinin 7 km. doğusunda, Ilgın-Konya karayolu üzerinde, adını aldığı Sivri Dağının doğusunda düz bir arazi üzerinde kurulmuştur.

54 Salih Sarışın, (72), 15 Mayıs 2007 55 Havva Pehlivan, (79), 15 Mayıs 2007

56 Mustafa Özsaray, Kafkas Halklarından Adığelerin Eski Dinleri ve İslamiyet’in Kuzey Kafkasya’ya

Girişi, B. Y. L. T., Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1998, s. 5.

57 BOA,Y. Mtv, Nr. 53/16’ dan aktaran Mehmet Yılmaz, a. g. e., s. 180.

58 Tercüman-ı Hakikat, Nr. 4006, s.4; Konya Vilayeti Salnamesi, (H.1310-M.1892), s.246-247’den aktaran Mehmet Yılmaz, a. g. e., s. 180.

59 BOA, İMM, Nr. 6875, lef. 1., BEO, Vilayet Gelen-Giden, Nr. 161, 1310. CA/40’dan aktaran Mehmet Yılmaz, a. g. e., s. 180.

(29)

17

Evlerinin hepsi çatılı, dışları sıvalı ve badanalı olan Orhaniye’nin Aşağı mahalle, Yukarı mahalle ve Orta mahalle adlı üç mahallesi düzgün yollarla birbirinden ayrılmıştır. Köyde 260 hanede 970 nüfus yaşamaktadır.60

Köyde konutlar, genellikle bir bazen de iki aileyi barındıran, çeşitli ziraat aletlerinin saklandığı, hayvanların korunması, bakımı için ahıra da bünyesinde yer veren, fazla mahsulün depo edildiği ikemetgah’a ait, özel bölmeleri bulunan geniş avluları ve bu avluları toprak bir duvarla birbirinden ayrılmış binalardır. Fakat bu ayrılma köye dağınık bir görünüm kazandırmamaktadır. Köyde evler birbirine çok yakındır. Köy bu şekliyle toplu bir görünüm arz etmektedir. Toplu köy bir köyün ya da iskân grubunun içe doğru gelişmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Böyle bir yerleşmede konutların köy içinde belirli bir noktada, özellikle bir cami etrafında toplanmış ve bunların da birbirine çok yakın kurulmuş oldukları görülür. Toplu yerleşmeleri dağınık yerleşmelerden ayıran diğer bir husus ise, yaşam ve geçim sahalarının birbirinden ayrılmış olmasıdır.61

Geçim kaynağı hayvancılık ve tarım olan köyde buğday, arpa, mısır, şeker pancarı, nohut, mercimek, fasulye vb. ürünler yetiştirilir. Boğa damı, 70 dekar köy tarlası, düğün salonu, sellektör binası, tatlı su çesmesi köyün ortak mallarıdır. Ayrıca köyde hayvancılığa bağlı olarak iki süt alım merkezi bulunmaktadır.62

Köyün doğusunda bulunan Şeker Fabrikası, köyün geçimini sağladığı önemli çalışma alanlarından biridir. Fabrikada işçi olarak çalışmanın yanında şeker pancarı posası alım satımı da önemli gelir kaynağıdır. Ayrıca, şeker pancarını teslim etmek için sıra bekleyen, şeker pancarı posası taşımasında kullanılan traktör sahibi ve şoförlerine, kahvehane ve lokanta hizmeti de Orhaniye köylüleri tarafından verilmektedir.

Köylülerin anlattıklarına göre Orhaniye köyünün etrafı yakın zamana kadar bataklıkmış. Bu yüzden köyde veba, sıtma yaygınmış. Köyün etrafına kanal açılmasıyla sular çekilmiş ve tarımsal teknolojideki gelişmeler bu arazileri verimli hâle getirmiştir.

Köy 1982’de Şeker Fabrikasının kurulmasıyla civar köylerden ve Ilgın’dan göç almıştır.

İhsaniye köyü Ilgın’ın 18 km güneydoğusunda düz bir arazi üzerinde kurulmuştur. Barakmuslu, Çiğil, Beykonak, Gökçeyurt gibi komşu köy ve kasabalardan göç almıştır. Aşağı ve yukarı diye iki mahallesi vardır. Köyde köy konağı ve sellektör binası köylünün ortak kullanım yerleridir.

60 İlhami Demirci, (47 ), Köy Muhtarı, 10 Mart 2007

61 Mustafa Soysal, Köy Sosyolojisi, Çukurova Üniversitesi Yay., Adana 1998, s. 45. 62 İlhami Demirci (47 ), Orhaniye Köyü Muhtarı, 10 Mart 2007

(30)

18

İhsaniye köyünün geçim kaynakları çiftçilik ve hayvancılıktır. Köyde 450 nüfus yaşamaktadır. Bunlardan 250’si Çerkes’dir. 250 Çerkes’in 150’si köy dışında ikamet etmektedirler. Bununla birlikte köy dışında yaşayan Çerkesler köyle bağlarını koparmamışlardır.63

Köylerde karasal iklim hâkimdir. Kış ayları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kuraktır. Köy içlerinde evlerin avlularında birkaç ağaç görülmesine rağmen, köylerin etrafında ormanlık alan hiç yoktur. Bunun nedeni suyun olmaması değil, köylülerin ağaç dikmeye olan ilgisizlikleridir.

İhsaniye köyünde bir zamanlar yaygın olan at yetiştiriciliği de tümüyle kaybolmuştur. Köyde atın kaybolmasında en önemli etken, teknolojik gelişmeler sonucunda tarımda ve ulaşımda ata ihtiyaç duyulmamasıdır.

Köylerde eski yapı evler kerpiçten, üzeri kamış ve çorak toprak örtülüdür. Yeni yapılan evler betonarme ve çatılıdır. Orhaniye köyünde evler geniş avlulu ve bu avlular yüksek duvarlarla çevrilidir. İhsaniye Çerkeslerinde ise yüksek duvarlarla çevrili avlular yoktur. Çerkeslerin evleri bahçenin ortasında evlerinin görünmemesine değil aksine görülmesine çalışırlar. İhsaniye köyünde köyün doğusunda Çerkeslerin oturduğu evler tek katlı modern yazlık tipi ve hepsi aynı planla yapılmış evlerdir. Çerkeslerin İhsaniye köyünde yaptıkları ilk evlerin de temel bulunmamaktadır. Bu onların Kafkasya’da göçebe kabile hayatı yaşadıklarının göstergesidir.

Orhaniye ve İhsaniye köylerinde merkezi yerde birer cami ve bu camilerde birer imam vardır. Her iki köyde de müslüman olmayan yoktur. Bütün herkes sunni müslümandır.

3. EĞİTİM

Yetişkin nesiller tarafından sosyal hayata hazır olamayan nesiller üzerinde uygulanan bir işlem olarak ifade edilen eğitim, kültür naklini ve sosyal hayatın sürekliliğini sağlamaktadır. Eğitim, eğitimden faydalananların sosyal tabakalaşma piramidinde yukarı doğru hareket kazanmalarıyla elde edecekleri sosyal statü sayesinde meslek sahibi olmalarına da zemin hazırlamaktadır. Toplum hayatını bu derece geniş bir şekilde kapsayan eğitimin sosyal hayatta oynadığı rol büyüktür. Fertlerin sosyalleşmesine yardımcı

(31)

19

olan, sosyal münasebetleri ve toplumun sosyal bakımdan kalkınmasında rol oynayan eğitim, faaliyet sahası itibariyle sosyolojinin kapsamı ve çemberi içinde bulunan en önemli kurumlardan biridir.64

Orhaniye Göçmenleri özellikle son yıllarda eğitime büyük önem vermektedirler. Zorunlu eğitim çağında olup da okula gitmeyen veya devamsızlık yapan hiçbir öğrenci yoktur.

Köyde 2000 yılına kadar iki derslik ile birleştirilmiş sınıflarda eğitim öğretim yapılıyor. İlköğretim ikinci kademe öğrencileri 2000 yılına kadar Şeker İlköğretim okuluna taşınıyor. 2000 yılından itibaren lojman binanın da derslik olarak düzenlenmesiyle sabahçı/öğlenci olmak üzere sekiz yıllık eğitime geçilmiştir.

Köyde yeni okul binasına 2005 yılında başlanmış ve 2006 Nisan ayında 3 katlı yeni okul binası tamamlanmıştır. Okulun tüm iç dizaynı ve ihtiyaçları, muhtarlık ve köylüler tarafından giderilmektedir.

Köylünün eğitime verdiği önemin göstergelerinden biri de anasınıfındaki okullaşma oranıdır. Ilgın ilçesinde anasınıfı okullaşma oranı %19 iken Orhaniye köyünde bu oran %28’dir.

Okulun bir web sitesi mevcuttur. Okul ayrıca Sivri Biber adında bir dergi yayımlamaktadır. Okul 2006-2007 eğitim öğretim verilerine göre 12 öğretmeni ve 15’i anasınıfı öğrencisi olmak üzere toplam 167 öğrencisiyle eğitim öğretime devam etmektedir.65

Babalar ve anneler arasındaki resmi eğitim kurumlarından faydalanma yönündeki eşitsizlik, erkek ve kız çocuklar arasında kaybolmuştur. İlköğretim eğitimi hem kız hem de erkek çocuk için arzulanmaktadır. Hatta çocukların örgün eğitimi ilköğretim seviyesinden çıkmış lise, yüksekokul ve üniversite seviyesine yükselmiştir.

Kahve sohbetlerinde ve diğer sohbetlerimizde görüştüğümüz veliler, hem erkek hem de kız çocuklarını ellerinden geldiği kadar okutmak istediklerini dile getirmişlerdir. Veliler kız ve erkek konusunda herhangi bir ayırım gözetmemektedirler.

İhsaniye köyünde ilköğretim okulu öğrenci azlığından dolayı kapalı tutulmaktadır. Öğrenciler Şeker ilköğretim okuluna taşınmaktadır. Her iki köyde lise düzeyinde okul bulunmamaktadır. Lise öğrencileri ilçe merkezine gitmektedirler.

İhsaniye köyünde yaşlılar ve orta yaşlılar kendi dillerini (Çerkesçeyi) anlayıp konuşabildikleri halde genç kuşak anlasa bile konuşamamaktadırlar. İlköğretim ve

64 Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilimi), 8. Baskı, Der Yay., İstanbul 1997, s. 110. 65 Murat Akar (37) Orhaniye köyü İlköğretim okulu müdür yardımcısı, 15 mart 2007

(32)

20

ortaöğretim seviyesindeki öğrenciler ise hem okul hemde arkadaş çevresinin etkisiyle Çerkesçe’yi hem anlamamakta hem de konuşamamaktadır. Buna rağmen konuştuğumuz aileler çocuklarına dillerini öğretebilmek ve dillerini yaşatmak için çaba sarfettiklerini belirtmektedirler.

4. GÜNDELİK YAŞAM

Orhaniye köyünün geçim kaynağı hayvancılıktır. Bu yüzden ekilebilen arazinin % 60 kadarına hayvan yemi olacak bitkiler ekilmektedir. Çiftçilik, köyün ikinci geçim kaynağıdır. Kümes hayvancılığı ise kendilerine yetecek kadar yapılmaktadır. Köyde, Şeker fabrikasında işçi olarak çalışan köylüler olduğu gibi fabrika etrafındaki lokantaları, kahvehaneleri işletenler de mevcuttur. Bu arada, mevsimlik olarak küspe alım satım dönemlerinde küspe doldurup boşaltmada çalışan köylüler de vardır.66

Orhaniye köyünde düz verimli bir arazi bulunduğu ve fabrika avantajı olduğu halde işsizlik en büyük sorundur.

Orhaniye köylülerinden, çalışmak için il dışına çıkanlar çoğunlukla Bursa’ya gitmektedirler. Konya il merkezi çok daha yakın olmasına rağmen buraya çalışmak için göç yok denecek kadar azdır. Orhaniye köylüleri, Bursa’nın belli mahallelerinde yoğunlaşmışlardır. Bunun en önemli sebebi, hemşehrilerine iş imkânı sağlama ve karşılıklı yardımlaşmadır. Bursa’da akrabası olmayan ya da akrabaları başka kentlerde iskân edilmiş olan göçmenler de Bursa’yı tercih etmişlerdir. 1950- 1951 ve 1989 Bulgaristan’dan göçen göçmenler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre göçmenlerin Bursa ilini tercih nedenleri; iklim ve doğal mekânın avantajları ile iş bulma imkânı olmuştur. Göçmenler genellikle Bursa’ya gelmeden önce Bursa hakkında edindikleri bilgi ve bu bilgiler ışığında kendi yaşadıkları doğal ve fiziksel mekân ile bu mekânlardaki gündelik pratiklerin örtüştüğü için Bursa’yı seçtikleri sonucuna varılmıştır.67 Yine Bulgaristan’dan göçen ilk göçmenlerin coğrafi benzerlikten dolayı Bursa’yı tercih ettikleri tahmin edilmektedir.68

Kırdan kente göçen İhsaniye Çerkesleri de Çerkeslerin yoğun olduğu bölgeleri seçmişlerdir. Böylelikle komşuluk ilişkisi ile hemşehrilik ilişkisi paralellik göstermiştir.

66 İlhami Demirci, (47), Orhaniye Köyü Muhtarı, 10 Mart 2007

67 Berrin Akgün, Mekansal İmge-Mekansal Pratik İlişki/İlişkisizliğinin Bursa’da 1950-1951 ve 1989

Bulgaristan Göçmenleri Üzerinde İncelenmesi, B. D. T., Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara 2001, ss. 94, 95, 121.

68 Nesrin Türkarslan, Bursa İlinde Meskun Bulgaristan Göçmenlerinin Etno-Sosyolojik İncelenmesi, B. D. T., Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1997, s. 14.

(33)

21

Kendi kimlik ve kültürlerini egemen kültür içerisinde yaşatmaya çalışan Çerkesler dernekleşmeye de büyük önem vermişlerdir.

İhsaniye köyünde ise göç ağırlıklı olarak, eğitim ve iş gerekçeleriyle, çevre illere olmaktadır. Göç edilen başlıca il Konya’dır. Şehirlere göç edenler köyle bağlarını koparmamaktadırlar. Yaz aylarında, bayramlarda, özel günlerde ve hafta sonları kısa süreliğine de olsa köye gelerek zamanını köyde geçirmeye çalışmaktadırlar. Nüfusları hâlâ İhsaniye köyüne kayıtlıdır.

Orhaniye ve İhsaniye köylerinde oda geleneği kalkmıştır. Ulaşım araçlarının çoğalması ve ulaşımın kolaylaşması nedeniyle köy odalarında kalan misafirlerin ayağı kesilmiştir.

Kahvesi bulunmayan İhsaniye köyünde gençler ayrı ayrı evlerde toplanmaktadırlar. Orhaniye köyünde evlenen çiftler, erkeğin baba evine yerleşmektedirler. Ancak son dönemlerde yeni evlenen çiftlerin, yerleşmek için anne-babalarından uzak yerleri tercih ettikleri gözlenmektedir. Yeni evlenen çiftlerin kızın ailesinin yanına yerleşmeleri Orhaniye köyünde nadiren görülmektedir. İhsaniye Çerkeslerinde ise kızın ailesinin yanına yerleşmek hiç görülmemektedir.

İnsanlar örtünmek ve korunmak için giyinirler, giysilerin şekilleri, insan topluluklaının yaşayış biçimlerinin göstergelerindendir. Anavatanları Kafkasya olan ve orada yaşayan insanların giysileride doğal olarak o bölgenin coğyasının ve insanlarının etkisini taşır.69 Çerkeslerin geleneksel kadın ve erkek giysileri diyebileceğimiz elbisileri bulunmaktadır. Ancak günümüzdeki Çerkeslerin elbise şekilleri, (etkileşim sonucunda) içinde yaşadıkları yerli halkla paralellik göstermektedir. Geleneksel elbiselerini düğün gibi özel günlerde giymektedirler. Orhaniye köyünde, giyim ve süslenme hususunda, kadınlar evlerinden çıkarken başlarını ve omuzlarını kareli siyah bir çarşafla örterler ve şalvar giyerler. Erkeklerde ise giyim kuşam, yöresel özellikler göstermemektedir.

Yemek ve beslenme alışkanlığı toplumların yaşam biçimlerine göre farklılaşmaktadır. Orhaniye Göçmenlerinin kendilerine has yöresel yemekleri de mevcuttur.

Sütlü Çorba: Süt, şehriye ve tavuk suyundan yapılan bir yemek çeşididir.

Kırma Böreği: Pazı (yufka), peynir, kaymak ve uyuşuk (kaynatılmadan bekletilen katılaşmış) sütten yapılan bir çeşit börek.

Dızmana: Küçük parçalar şeklinde kesilmiş hamur, kaymak ve uyuşuk sütten yapılan ve taş veya toprak fırında pişirilen bir tür börek.

69 Mehmet Eser, Uzunyayla Bölgesinde Yaşayan Çerkes Köylerinde Sosyo-Kültürel Değişme, B. Y. L. T., Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas 1993, s. 22.

(34)

22

Somun Ekmeği: Toprak veya taş fırında pişirilen hafif ekşimsi ‘Vakfıkebir’ ekmeğine benzer bir ekmek.

Sivri Biber: Sivri küçük acı biberi Orhaniyeliler yemeklerinden eksik etmemektedirler. “Dokuz macırı sivri biberin köküne bağlamışlar ama sökememişler” şeklinde muhacirlerin sivri biberi çok sevdiklerini gösteren bir özdeyişleri de vardır.

İhsaniye Çerkeslerinin yemek ve beslenme alışkanlıkları değişmekle birlikte kendilerine has yemek kültürlerini korumaya çalışmaktadırlar.

Çerkes Peyniri: Kaynatılan sütün yoğurt suyu ile mayalanmasından elde edilen Çerkeslere özgü bir peynir.

Şıpsı: Tavuk eti, un, sarımsak ve hıvben (bir çeşit baharat)’den yapılan Çerkes tavuğu.

Paste: Suda kaynatılan bulgur yoğrularak hamur kıvamına getirilir ve şıpsı ile birlikte yenir.

Becine: Limon tuzu ve şekerle yapılan kabak tatlısı.

Mamısa: Mısır unu, tereyağı, yumurta, kavurmadan yapılan bir tür yemek. Haluce: Anadoluda bişiye benzeyen kızartılmış küçük börek.

Şelame: Bişi’nin (Haluce) peynirlisi. Halvane: Hıdrellezde yapılan bir tür simit.

Aşure: Muharrem ayında mısır, buğday, incir, üzüm ve Çerkes peyniri katılarak yapılır. Çevre köylerden farklı olarak Çerkesler Aşure’yi tatlı değil tuzlu yaparlar ve çorbaya benzemektedir.

Çerkeslerin et, peynir vb. gıdalarını kuruttukları bacaları İhsaniye köyünde artık hiçbir Çerkes evinde bulunmamaktadır. Gıdaları bacalarda kurutmak unutulmuş bir Çerkes kültürüdür.

Orhaniye köyü kadınları ev işlerini doğal bir görev olarak benimsemekte ve herhangi bir sınır tanımadan bunu yerine getirmeye çaba harcamaktadır. Kadınlar ev işlerinin yanı sıra yapabilecekleri bazı tarımsal işleri de yapmaktadırlar. Kadınlar yine çocuk bakımı, ev temizliği, inek sağımı vb. işleri gün içinde sıraya koyarak yapmaktadır. Ev ekonomisi ile ilgili çeşitli konserve, reçel, peynir yapım ve muhafazası da tipik kadın işleridir. Bu işlerle uğraşan kadınların gerçek anlamda boş vakitleri bulunmamaktadır. Ancak kadınların bu işlerinden artan vakitlerinde el işleri (örgü, dantel, nakış, dikiş vb.) yaptıkları ve altın günleri düzenleyerek bir araya geldikleri; yaşlıların hiçbir iş yapmayarak evde oturdukları, gençlerin de tv izledikleri ve radyo dinledikleri anlaşılmaktadır.

Şekil

Tablo 9: Örneklemin kırk basmasına inanıp inanmadıklarına ilişkin dağılım
Tablo 11: Örneklemin eğitim düzeyine göre kırk basmasına inanıp inanmama durumlarıyla  ilgili dağılımı
Tablo 14: Örneklemin eğitim düzeyine göre çocukları cin çarpmasın diye anahtar,   demir vb
Tablo 15: Örneklemin medeni durumları ile çocuğu cin çarpmasın diye anahtar,   demir vb
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak değişik dinlerdeki cenaze törenleri ve cenazeyi ortadan kaldırma yönteminde değişen tercihlere rağmen, hemen hemen bütün inançların esas amacının ölen

Kamusal alan tecrübeleri bir şekilde olan Müslüman kadınlar erkeklerle başka türlü bir ilişki talep edeceklerdir diye vurgulayan Tuksal, bu İslam da kadın tartşmaları

Özgür irade tartışmalarının isimlerinden John Martin Fischer’in de savunduğu bu görüşe göre özgür iradenin olabilmesi için kişinin önünde alternatif

Araştırmada “cinsiyet, göç etmeden önce hayatın geçtiği yer, doğum yeri, Ereğli’den ayrılma durumu, göç nedeni, Ereğli’ye göç etme nedeni, Ereğli’de geçirilen süre

İzmirli, ahlâkın niteliklerini aynı zamanda İslam dininin önemli bir rüknü olarak görür. Bu rükün ilahi bir hüküm olarak insanlar için konulmuştur. O, sosyal hayatta ve

Numanoğlu’nun sahip olduğu dinî ve ahlakî hassasiyet, hayatının 40’lı yaşlarına tekabül eden ikinci döneminde belirgin hale gelmektedir. Bu dönem, Numanoğlu’nun

588 Descartes, Foucault’nun tabiriyle, öznenin kendi içsel dönüşümünü sağlayan ve kendi üzerine yoğunlaşması anlamına gelen kendilik kaygısıyla (tinsellik) felsefe

Numanoğlu’nun sahip olduğu dinî ve ahlakî hassasiyet, hayatının 40’lı yaşlarına tekabül eden ikinci döneminde belirgin hale gelmektedir. Bu dönem, Numanoğlu’nun