• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de eğitimin kalitesinin maksimize ve giderlerinin minimize edilmesi üzerine bir model yaklaşımı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de eğitimin kalitesinin maksimize ve giderlerinin minimize edilmesi üzerine bir model yaklaşımı"

Copied!
173
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANA BİLİM DALI

MUHASEBE – FİNANSMAN BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE EĞİTİMİN KALİTESİNİN MAKSİMİZE

VE GİDERLERİNİN MİNİMİZE EDİLMESİ ÜZERİNE

BİR MODEL YAKLAŞIMI

Mustafa EROL

064227031002

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Osman OKKA

(2)
(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)
(5)
(6)
(7)

ÖNSÖZ

21. yüzyılda dünyamızı şekillendiren küreselleşme, bilgi çağı ve bilişim toplumu gibi kavramların temelinde insan unsuru bulunmaktadır. Eğitim ise insan unsurunun hem bireysel hem de toplumsal olarak sosyal ve ekonomik gelişiminin temel koşuludur. Eğitim hizmeti her toplum için önemini korurken birçok ülkede tamamına yakını kamu tarafından sunulmaktadır. Eğitim hizmetinin sunulmasında birçok problemle karşılaşılmaktadır. Ülkemizde de son yıllarda elde edilen olumlu gelişmelere rağmen eğitim hizmetinin sunulmasında karşılaşılan problemler söz konusudur. Buradan hareketle çalışmamda eğitim sistemimizin problemlerini ana hatları ile ortaya koyarak bu sorunların kalitenin artırılması ve giderlerin minimize edilmesi temelinde çözümünü öngören bir yapılandırma modeli oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışma, tüm sektörlerin lokomotifi durumunda olan ve hem girdi hem de çıktısını insan unsurunun oluşturduğu eğitim sektörünün sorunlarının çözümüne yönelik olması nedeniyle özel bir önem ve anlama sahiptir.

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, eğitim hizmetlerinin genel özellikleri, Türk Milli Eğitim sisteminin yapısı ve karşılaştığı sorunlar ile geleceği üzerinde durulmuştur.

İkinci bölümde, eğitimde kalite ve toplam kalite yönetimi, eğitim kalitesizliğinin yetersizliğinin nedenleri ve eğitim kalitesini artırmaya yönelik faaliyetlere değinilmiştir.

Üçüncü bölümde, Türkiye’de eğitim hizmetlerinin finansmanı, eğitim harcamalarının analizi ve kamu içerisindeki yeri ve önemi ile eğitim harcamaları açısından bazı Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırmalara değinilmiştir.

Dördüncü bölümde, eğitim sistemimizin kalitesinin artırılması ve giderlerinin minimize edilmesi temelinde yeniden yapılandırılmasını hedefleyen bir model önerisi yapılmıştır.

Sonuç ve değerlendirme bölümündeyse bu çalışma sonucunda elde edilen bilgiler değerlendirilerek sonuç ve öneriler ortaya konmuştur.

(8)
(9)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Mustafa EROL Numarası 064227031002 Ana Bilim /

Bilim Dalı

İŞLETME ANA BİLİM DALI / MUHASEBE FİNANSMAN BİLİM DALI

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Osman OKKA

Tezin Adı TÜRKİYE’DE EĞİTİMİN KALİTESİNİN MAKSİMİZE VE GİDERLERİNİN MİNİMİZE EDİLMESİ ÜZERİNE BİR MODEL YAKLAŞIMI

ÖZET

Eğitim, gerek bireyin gerekse toplumun ekonomik ve sosyal yönden gelişmesini sağladığı için devletin yüklenmiş olduğu önemli bir kamu hizmetidir. Ekonomik kalkınmanın sağlanmasında ihmal edilmemesi gereken en önemli üretim unsurudur. Küreselleşen dünyada ve bilgi çağında uluslar arası rekabette ülkelerin sosyal ve ekonomik yönden yerini belirleyen temel belirleyici eğitimdir. Türkiye eğitime önem vermenin gereğine inanmış bir ülkedir. Eğitim sisteminde son yıllardaki olumlu gelişmelere rağmen birçok sorunun hala devam ettiği bilinmektedir. Türkiye’nin AB giriş süreci ve gelişmiş ülkeler arasında yerini alarak dünyaya yön veren bir ülke konumuna yükselebilmesi ülke kaynaklarının etkin kullanımı ile mümkündür. Etkinlik eğitimin kalitesinin yükselmesi ve maliyetlerin minimize edilmesiyle sağlanabilir. Bu çalışmada eğitim sisteminde yapısal sorunlar ele alınarak bu sorunların çözümüne yönelik kalitenin artırılması ve giderlerin minimize edilmesi temelinde daha sosyal, çağdaş ve demokratik yeni bir yapılandırma modeli ortaya konulmaya çalışılmıştır.

 

Anahtar Kelimeler: Eğitim, Finansman, Eğitim Finansmanı, Eğitim Kalitesi

(10)
(11)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Mustafa EROL Numarası 064227031002 Ana Bilim /

Bilim Dalı

İŞLETME ANA BİLİM DALI / MUHASEBE FİNANSMAN BİLİM DALI

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Osman OKKA

Tezin Adı A MODEL APPROACH ON MAXIMIZATION OF

EDUCATION QUALITY AND MINIMIZATION OF EXPENSES IN TURKEY

SUMMARY

Education is an important public service burdened by state, as it provides economic and social development of either individual or society. It is the most important production component that is required not to be ignored for providing economic development. In international competition, the basic determinant thing is education that determines the social and economic places of country in globalization world and in the information age. Turkey is a country which believes in importance of education. In recent years, in spite of positive developments in education, it’s known that many problems still continue. EU process of Turkey and its advancement up to position of a country that can direct the world by getting its place among developed countries is possible with the efficient use of country resources. Efficiency can be provided increase of education quality and minimization of costs. In this study, structural problems in education system are discussed and it’s attempted to increase quality to solve these problems and to reveal more social, modern and democratic new restructuring model on the basis of minimization of expenses.

Key Words: Education, Financing, Financing of Education, Education Quality

(12)
(13)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ...i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU... ii

ÖNSÖZ ... iii ÖZET ...iv ABSTRACT...v İÇİNDEKİLER ...vi ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ...x GRAFİKLER DİZİNİ... xii KISALTMALAR DİZİNİ... xiii GİRİŞ ...1 BİRİNCİ BÖLÜM TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNİN YAPISI VE GELECEĞİ 1.1. Eğitim Hizmetlerinin Genel Özellikleri...3

1.1.1. Eğitim Talebi...5

1.1.2. Eğitim Arzı...6

1.1.3. Eğitimin Tüketim ve Yatırımı ...7

1.1.4. Eğitim hizmetlerinde Maliyet...7

1.1.5. Eğitim Bütçesi...8

1.1.6. Eğitim – Ekonomi – Kalkınma İlişkisi...9

1.1.7. Eğitim – Üretim – Verimlilik İlişkisi ...10

1.2. Türk Milli Eğitim Sisteminin Genel Yapısı...12

1.2.1. Türk Milli Eğitiminin Amaçları ve Temel İlkeleri...17

1.2.2. Türk Milli Eğitim Sisteminin Yasal Temelleri ...18

1.2.2.1. Türk Milli Eğitim Sistemini Düzenleyen Mevzuat ...18

1.2.2.2. Kalkınma Planlarında Eğitim ...19

1.2.2.3. Ulusal Eğitim Şuralarında Eğitim...20

1.2.3. Kademelere Göre Eğitim Sistemi...23

(14)

1.2.3.1.1. Okul Öncesi Eğitim...23

1.2.3.1.2. İlköğretim...24

1.2.3.1.3. Ortaöğretim ...25

1.2.3.1.4. Yükseköğretim ...27

1.2.3.2. Yaygın Eğitim ...27

1.2.4. Türk Milli Eğitim Sisteminde Özel Okullar...28

1.3. Türk Milli Eğitim Sisteminin Problemleri...29

1.3.1. Eğitimde Kalite Yetersizliği...30

1.3.2. Eğitim Yönetiminde Doğan Sorunlar...32

1.3.3. Kaynakların Etkin Kullanılamaması ...32

1.3.4. Giderlerin Minimize Edilememesi ...33

1.3.5. Devlet – Eğitim Kurumları – Sanayi Kuruluşları Koordinasyon Sorunu ...34

1.3.6. Finansal Kaynakların Yetersizliği ve Çeşitliliğin Sağlanamaması ...34

1.4. Türk Milli Eğitim Sisteminin Geleceği ...35

1.4.1. Türk Eğitim Sisteminin Hedefleri ...35

1.4.2. Hedeflere Ulaşabilmek İçin Yapılanma ve Takip Edilecek Stratejiler ...36

1.4.3. Türkiye’nin AB’ne Girmesi Sürecinde Türk Eğitim Sistemi Nasıl Uluslar arası derecelendirmeye girebilir? ...37

1.4.4. Türk Eğitim Sisteminin Çağdaş Olması İçin Yapısal Değişiklikler Neler Olabilir?...39

İKİNCİ BÖLÜM TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE EĞİTİM KALİTESİ 2.1. Eğitimde Kalite Ve Toplam Kalite Yönetimi ...40

2.1.1. Eğitimde Kalite ...41

2.1.2. Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi...42

2.2. Türkiye’de Eğitim Kalitesinin Göstergeleri ...45

(15)

2.3. Türkiye’de Eğitim Kalitesinin Yetersizliğinin Nedenleri...53

2.4. Türkiye’de Eğitim Kalitesini Artırmaya Yönelik Faaliyetler ...55

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYEDE EĞİTİM HİZMETLERİNİN FİNANSMANI 3.1. Türkiye’de Eğitim Hizmetlerinin Finansmanı...59

3.1.1. Finansman ve Eğitim Finansmanı ...59

3.1.2. Eğitim Hizmetlerinde Finansman Sorunları ...61

3.1.3. Eğitim Hizmetlerinde Finansman Yöntemleri...62

3.1.3.1. Bütçe Finansmanı ...63

3.1.3.2. Kısmi Finansman...64

3.1.3.3. Dolaylı Finansman...64

3.1.3.4. Türkiye’de Eğitim Hizmetlerinin Finansmanı...65

3.1.3.4.1. Eğitimin Finansman Kaynaklarını Etkileyen Faktörler ...66

3.1.3.4.2. Eğitim Finansmanının Kaynakları ...67

3.2. Eğitim Harcamalarının Analizi ve Kamu Harcamaları İçerisindeki Yeri Ve Önemi...68

3.3 Avrupa Birliği Üye Ülkelerinde Harcamalar Yönünden Eğitim Finansmanı.75 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE EĞİTİMİN KALİTESİNİN MAKSİMİZE VE GİDERLERİNİN MİNİMİZE EDİLMESİ ÜZERİNE BİR MODEL ÖNERİSİ 4.1. Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması ...83

4.1.1. Temel Eğitim Sisteminin Yapılandırılması ...83

4.1.2. Mesleki ve Teknik Eğitim sisteminin Yapılandırılması ...85

4.1.3. Yükseköğretime Geçişte Sorunlara Çözüm Önerisi ...87

4.1.4. Özel Dershanelerin Durumu ...88

4.1.5. MEV (Milli Eğitim Vakfı) Yapılanması...89

4.1.6. Okul Dışı Kalan Gençlik ve Yaygın Meslek Eğitimi ...93

4.1.7. Yerelleşme ve Özelleşme Gerekliliği ...93

(16)

4.1.8.1. İkili Öğretim ve Kalabalık Sınıflara Çözüm ...96

4.1.8.2. Okul Yapılarının Artırılması ve İyileştirilmesi...98

4.1.8.3. Ders Araç ve Gereçlerinin Güncellenmesi ...99

4.1.8.4. Verimlilik Artışının Sağlanması ...100

4.1.8.5. Öğretmen Sorununun Giderilmesi...101

4.1.8.6. Yerelleşme ve Özelleşme Gerekliliği ...104

4.1.8.7. Okul Aile İlişkisinin Geliştirilmesi...106

4.1.9. Eğitimde Finansman Yapılanması...106

4.1.9.1. GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla), Harcamalar, Yatırımlar ve Maliyetler Temelinde Eğitim Giderlerinin Karşılanması ...108

4.1.9.2. Halk ve Özel İdare Katkısının Artırılması...112

4.1.9.3. Yerelleşme ve Özelleşme Gerekliliği ...113

4.1.9.4. Eğitim Sisteminin Piyasa Ekonomisine Yapısal Uyumunun Sağlanması...114

4.2. Analitik Hiyerarşi Yaklaşımı (AHY)...116

4.3. Analitik Hiyerarşi Yaklaşımı ile Kurulan Model ...118

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME ...131

(17)

TABLOLAR VE ŞEKİLLER DİZİNİ

Tablo 1.1. Okul Türü ve Öğretim Yılına Göre Okul / Birim, Öğretmen ve Öğrenci

Sayısı...6

Tablo 1.2. Öğretim Yılı ve Eğitim Seviyesine Göre Okullaşma Oranı...11

Tablo 1.3. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci, Öğretmen, Derslik ve Usta Öğretici Sayısı...24

Tablo 1.4. İlköğretim Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci, Öğretmen ve Derslik Sayısı ...25

Tablo 1.5. Ortaöğretim Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci, Öğretmen ve Derslik Sayısı ...26

Tablo 1.6. Özel Öğretim Kurumlarında Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı ...29

Tablo 3.1. Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesinin Ekonomik sınıflandırmaya göre Dağılımı ve 2008 Yılı Bütçe Ödeneğine Oranı...69

Tablo 3.2. GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) ile Konsolide / Merkezi Yönetim Bütçesinin Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesine Oranları ...70

Tablo 3.3. MEB ile YÖK + Üniversiteler Bütçesinin GSYH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla ) ile Konsolide / Merkezi Yönetim Bütçe İçindeki Payları...71

Tablo 3.4. MEB Yatırım Bütçesinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) ve Konsolide Bütçeye Oranları ...71

Tablo 3.5. MEB Bütçesinden Yatırımlara Ayrılan Pay...72

Tablo 3.6. Halkın ve Özel İdarelerin Eğitime Katkısı...72

Tablo 4.1. Analitik Hiyerarşi Sürecinde Kullanılan Ölçek...116

Tablo 4.2. Kriterler İçin İkili Karşılaştırmalar Matrisi Oluşturulması ...117

Tablo 4.3. Analitik hiyerarşi süreci modelinde seviye 1.matrisi ...121

Tablo 4.4. Analitik hiyerarşi süreci modelinde seviye 2.matrisleri ...121

Tablo 4.5. Expert Choice için kriterlerin önem derecelerine göre dağılımı ...122

Tablo 4.6. Expert Choice Sıralama Sonuçları...122

(18)

Şekil 1.1. Türk Milli Eğitim Sistemi ...14

Şekil 1.2. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Şeması ...16

Şekil 2.1. Eğitimde Toplam Kalite Anlayışı...43

Şekil 4.1. Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılmasına Yönelik Bir Model Önerisi... 82

Şekil 4.2. MEV Türkiye Bölgesel Yapılanması ...92

(19)

GRAFİKLER DİZİNİ

Grafik 1. Nitelikli İşlerdeki Nüfus ve Yükseköğretimli Nüfus Oranı...49 Grafik 2. Nitelikli, Yarı Nitelikli ve Nitelikli Olmayan İşgücü Dağılımı ...50 Grafik 3. Yükseköğretimlilerle Nitelikli İşler Arasındaki Fark ile Nitelikli İşlerdeki

Yükseköğretimliler Arasındaki İlişki...51 Grafik 4. Ortaöğretimden Mezuniyet Oranları...52 Grafik 5. PISA 2006 Fen Bilimleri Test Sonuçları Açısından Kız ve Erkek

Öğrenciler Arasındaki Farklılık ...57 Grafik 6. Öğretim Kurumlarına Göre Öğrenci Başı Yıllık Eğitim Harcamasının Kişi

Başına GSMH İçindeki Oranı...74 Grafik 7. Ortalama Sınıf Mevcudu...98

(20)
(21)

KISALTMALAR DİZİNİ

T.C. Türkiye Cumhuriyeti MEB Milli Eğitim Bakanlığı

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri a.g.e. Adı Geçen Eser

a.g.m. Adı Geçen Makale a.g.r. Adı Geçen Rapor AR – GE Araştırma – Geliştirme DPT Devlet Planlama Teşkilatı GSMH Gayri Safi Milli Hasıla GSYİH Gayri Safi Yurt İçi Hasıla TKY Toplam Kalite Yönetimi KDV Katma Değer Vergisi

TIMSS Trends in International Mathematics and Science Study PISA Programme for International Student Assessment

PIRLS International Association for the Evaluation of Educational Achievement

ROSE The Relevance Of Science Education SAT Scholastic Assessment Test

GRE Graduate Record Examinations

GMAT Graduate Management Admissions Test OKS Ortaöğretim Kurumlarına Giriş Sınavı ÖBBS Öğrenci Başarılarının Belirlenmesi Sınavı

(22)

ÖSS Öğrenci Seçme Sınavı

KPSS Kamu Personeli Seçme Sınavı

KPDS Kamu Personeli Yabancı Dil ve Tazminat Sınavı ÜDS Üniversiteler Arası Dil Sınavı

ALES Akademik ve Lisansüstü Eğitim Sınavı TUS Tıpta Uzmanlık Sınavı

ÖSYM Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi

ÖDYM Ölçme Değerlendirme ve Yerleştirme Merkezi EARGED Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı KOSGEB Küçük Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme Birimi

OECD Organisation for Economic Cooperation and Development OSB Organize Sanayi Bölgeleri

TÜBİTAK Türkiye Bilim Teknoloji Araştırmalar Kurumu TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

TÜSİAD Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği USD Amerikan Doları

(23)

GİRİŞ

Ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmalarında, tarihte rol oynamalarında eğitimin oynadığı rolün büyüklüğü düşündürücüdür. Medeniyet kurma, teknoloji geliştirme, ekonomik yapılanma, istihdam, kalkınma ve büyümenin arkasında eğitim vardır. İnternetin devreye girmesi ve internet ağırlıklı “yeni ekonomi” anlayışı da üst bilgiyi ve yüksek teknolojiyi gerektirmekte ve bunun yolu da eğitimden geçmektedir.

Ülkemiz hala kalkınma konusunda büyük problemler yaşamakta ve bunun en menfi etkisi de kişilerdeki eğitim yetersizliği prodüktivite düşüklüğü, kaliteli eleman bulunamaması veya kullanılamamasından kaynaklandığı bilinmektedir. Avrupa Birliği kapılarında bulunan ülkemizin kişi başına milli geliri, son hesap düzenlemesiyle 7500 dolara yükselirken, Lüksemburg’un 70000 dolar düzeyine ulaşması, İngiltere – Almanya – Fransa gibi ülkelerin 35000 dolar civarında bulunmaları ve komşumuz Yunanistan’ın 25000 doları geçmek üzere olması bilgili, kaliteli, çalışkan, üretken insan tipinin ülkemiz açısından ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

Ülke kaynaklarımız kıttır. Bugün itibariyle en fazla bütçe kaynakları eğitime aktarılmaktadır. Öncelikle bu kaynakların etkin yani prodüktif kullanımı en büyük hedefimiz olmalıdır. Etkinlik eğitimin kalitesinin yükselmesi ve maliyetlerin minimize edilmesiyle sağlanır. Böyle büyük bir hedefe nasıl ulaşılacaktır? Hangi yöntemler, hangi sistemler bizi bu hedefe ulaştıracaktır? Burada hedef, Batı eğitiminin sistemini, kalitesini yakalayacak ve bunu da geçecek bir sistemin geliştirilmesi olmalıdır. Bu konu milli bir dava ve büyük bir hedeftir.

Eğitim, gerek bireyin gerekse toplumun ekonomik ve sosyal yönden gelişmesini sağladığı için devletin yüklenmiş olduğu önemli bir kamu hizmetidir. Ekonomik kalkınmanın sağlanmasında ihmal edilmemesi gereken en önemli üretim unsurudur. Bu nedenle Türkiye’nin eğitim arzı hususundaki finansal sıkıntıları aşmak için yeni kaynaklar yaratması bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Bu çalışmanın amacı; “Türkiye’de eğitimin kalitesinin maksimize ve giderlerinin minimize edilmesi üzerine bir model yaklaşımı’dır.”

(24)

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Türk eğitim sistemi, eğitimin yapısı, öğrenci büyüklüğü, eğitim talebinin artış trendi, eğitim ile ilgili politikalar ve eğitimin geleceği ele alınmıştır.

İkinci bölümde Türkiye’deki eğitim kalitesi incelenmiştir. Kalite ve toplam kalite konusu anaokullarından başlayarak üniversitelere kadar ele alınmış, kalite yetersizliğine sebep olan faktörler ve bunların giderilmesi üzerinde durulmuştur.

Üçüncü bölümde eğitimin ülkemizdeki finansmanı incelenmiştir. Bütçeden eğitime ayrılan fonlar, diğer katkılar ele alınmış ve kişi başına kaliteyi artırırken giderlerin nasıl minimize edileceği incelenmeye çalışılmıştır.

Dördüncü bölümde bu konuda daha önce yapılan çalışmalar gözden geçirilerek Türkiye için eğitim kalitesi maksimize edilirken giderlerin nasıl minimize edileceği konusunda bir model yaklaşımı üzerinde durulmuştur.

Sonuç ve değerlendirme bölümündeyse bu çalışma sonuncunda elde edilen bilgiler değerlendirilerek ulaşılan sonuçlar ve öneriler ortaya konulmuştur.

(25)

BİRİNCİ BÖLÜM

TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNİN YAPISI VE GELECEĞİ

Türkiye ekonomik kalkınmanın sağlanmasında eğitime önem vermenin gereğine inanmış bir ülkedir. Ancak ekonomik gelişme çabasında olması ve kaynakların yetersizliği nedeniyle eğitim hizmetlerine yeterli kaynak ayıramamaktadır.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda eğitimde kaynak sorunu yaşanmaktadır. Bu sorunun aşılması için merkezi kaynaklardan toplum katkısı yönüne doğru bir eğilim olduğu görülmektedir. Türkiye’de de toplumun eğitime yönelik ilgisinin ve katkısının artırılmasına yönelik çeşitli girişimler yapılmaktadır. Ekonomide başarılı olmak ve özellikle hizmet sektöründe verimliliği artırmak için ülkemiz, eğitime daha fazla önem vermekte dolayısıyla eğitim harcamaları artmaktadır.

Eğitim gerek bireyin gerekse toplumun ekonomik ve sosyal yönden gelişmesini sağladığı için devletin yüklenmiş olduğu önemli bir kamu hizmetidir. Ekonomik kalkınmanın sağlanmasında ihmal edilmememsi gereken en önemli üretim unsurudur. Bu nedenle Türkiye’nin eğitim arzı hususundaki finansal sıkıntıları aşmak için yeni kaynaklar yaratması bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Burada öncelikle eğitim kavramından ne anlaşılması gerektiğinin bilinmesi, eğitim hizmetlerinin genel özellikleri ile Türk milli eğitim sisteminin yapısı, problemleri ve geleceği ele alınacaktır.

1.1. Eğitim Hizmetlerinin Genel Özellikleri

Ekonomistler eğitimi beşeri sermayeye yapılan bir yatırım olarak ele almaktadırlar. Eğitime kaynak tahsisi konusunda sorumluluk, devlet ve özel sektör başta olmak üzere ilgili bütün kurumları kapsamaktadır. Eğitimi incelerken sadece ekonomik boyutu değil aynı zamanda sosyal boyutunun da dikkate alınarak bütün olarak incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca her geçen yıl eğitimin maliyetinin bir takım faktörlere paralel olarak artması eğitimin finansmanı konusunda üzerinde önemle durulması gereken bir noktadır (Brimley ve Garfield, 2005: 27).

(26)

Eğitim, hizmetler ana sektörü içerisinde yer alan sağlık, bankacılık, ulaştırma ve turizm gibi önemli bir alt sektördür. Diğerlerinden farkı, bütün ekonomik ve ekonomik olmayan sektörler için gerekli elemanların yetişmesini sağlayan tek “motor” sektör olmasıdır. Bu nedenle eğitim stratejik bir sektördür; stratejik olduğu içinde her devletin ekonomide korumacı ve karışmacı bir rol oynaması anlamında iktisat politikalarının ilgi alanına girer.

Eğitim, yirmi birinci yüzyılda kalkınma çabalarında veya daha zengin ve müreffeh ülke olma hedefine varmak için sürdürülen uğraşlarda, çok önemli ve işlevsel bir araç haline gelmiştir. Eğitim, belki uzun vadede ürün vermektedir ama bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlayan insan gücünü hazırlayan araç olarak, gün geçtikçe ekonominin temel yatırımı haline gelmektedir. Kısaca, eğitim bireyi geliştirdiği, diğer taraftan ülkenin bilimsel, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını sağladığı için önemlidir ve değeri çok iyi algılanmalıdır (Bowen, 1980: 47).

Eğitim kavramı, literatürde farklı amaçlar doğrultusunda değişik biçimlerde tanımlanmaktadır. Üzerinde görüş birliği sağlanan bazı tanımlamalar şu şekildedir: “Eğitim, bireyin toplumda hak ettiği yeri bulabilmesi, bir yere, ya da mesleğe, toplum ya da kendisi için her zaman yüce olan ereklere ulaşmasında yararlanabileceği bilgi, davranış ve yeteneklerle donatılmasıdır (Adem, 1993: 2).” “En genel anlamda bir davranışı değiştirme süreci olan eğitim, bireylere kazandırılacak davranışların önceden belirlendiği ve nasıl kazandırılacağının planlandığı bir süreçtir. (Ünal, 1996: 7)” “İnsanlığın temel faaliyet alanlarından biri olarak eğitim, entelektüel sermaye birikimini oluşturan bir süreçtir ve bu bağlamda da ekonomik bir gereksinimdir (Skills, 1997: 509-511).” “Eğitim, bir hizmettir. Bu hizmeti ister devlet versin ister özel kurumlar versin bir hizmettir. Eğitim görenler ve aileleri için, aynı zamanda bir yatırımdır (Mutlu, 1997: 117).” Anlaşılacağı üzere yapılan bu tanımlamalarda üzerinde durulan husus, bireyi kişisel gelişimini sağlayıp bilgi birikimi ile donatarak toplumsal yaşama hazırlamaktır.

Bu tanımlamaların dışında eğitim ekonomik anlamda da farklı şekillerde tanımlanabilmektedir (Özgü, 1987: 11-13).

(27)

1. Eğitim ekonomik bir maldır. Öncelikli olarak bir ihtiyaçtır. İhtiyaç insanların bilgi beceri ve tutumlarında değişiklik istekleridir. Bu istekleri konusundaki talepleri eğitimi bir mal hüviyetine sokmaktadır.

2. Eğitim kişisel geliri artıran bir faaliyettir. Eğitim hizmetleri devlet tarafından ücretsiz verilse de, ayrıca kişisel maliyet gerektireceğini ve bu yüzden eğitim maliyetinin kişisel gelirin harcama kompozisyonu içinde yer alacağını bir kenara bırakırsak asıl önemli bağlantı eğitimin kişisel geliri artırıcı etkisidir.

3. Eğitim milli geliri arttıran bir faaliyettir. Kişilerin üretim, bilgi ve becerisini ve dolayısıyla kişinin üretimini arttırıyorsa, kişilerden oluşan toplumun, üretimini de otomatik olarak arttırmaktadır.

Eğitim hizmeti, hiçbir ülkede hiçbir zaman ekonomik anlamdaki maliyeti temel alınarak sunulmamaktadır (Adem, 1993: 183). Türkiye’de eğitim; adalet, güvenlik ve sağlık gibi devletin temel işlevlerinden birisi olup devletin denetimi ve gözetimi altında yapılmaktadır. Türkiye’de eğitimin ekonomik nitelik amacı, bireylerin ilgi ve becerilerini geliştirerek birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi yapmaktır (Gökçe, 2005: 43).

Küreselleşen dünyada kalkınmanın yani ülke insanlarını geliştirmenin temel yolu olan eğitimin arz ve talep unsurları ile ekonomi ilişkilerinin bilinmesinde fayda vardır.

1.1.1. Eğitim Talebi

Talep, alıcının uygun bir fiyattan satın almak istediği miktardır (Begg, 2001: 18). Talep diğer faktörler sabitken belirli bir malın fiyatı ile özel bir zaman süresince bu fiyata satın almak isteyen tüketicilerin miktarı arasındaki ilişkiyi göstermektedir (Taylor, 2001: 39).

Eğitim hizmetlerinde genel olarak talep teorisinde göz önünde bulundurulan, tüketici tatmini, fiyat ve gelir gibi unsurlar, her zaman eğitim hizmeti talep eden tüketicinin davranışlarını etkilemez. Çünkü eğitim talebinin karşılanması için verilen burslar ve yapılan yardımlar, eğitimin maliyetini çok düşürür, sıfıra indirebilir, hatta, bazı hallerde tüketicinin hem eğitim giderlerini hem de okula devam ettiği için

(28)

kaybettiği geliri kapsar ve bazen bu iki kalemin toplamından da büyük olur. Bundan başka eğitim hizmetlerinden sağlanan tatmin kesin olarak tespit edilemez (Serin, 1979: 77).

Herhangi bir toplumdaki eğitim talebini mikro ve makro ekonomik unsurlar şeklinde iki grupta toplamak mümkündür. Makro ekonomik unsurlar; toplumun gelir seviyesi yani milli geliri, nüfus büyüklüğü ve nüfusun yaş ve cinsiyet bakımından bileşimidir. Mikro ekonomik unsurlar ise; tercihler, gelir ve fiyattır (Serin, 1979: 77).

Tablo 1.1. Okul Türü ve Öğretim Yılına Göre Okul / Birim, Öğretmen ve Öğrenci Sayısı Öğretim yılı Okul türü 2004-2005 2005-2006 2006-2007 2007-2008 2008-2009 Okul / Birim 35,611 34,990 34,656 34,093 33,769 Öğretmen 401,288 389,859 402,829 445,452 453,318 İlköğretim Öğrenci 10,565,389 10,673,935 10,846,930 10,870,570 10,709,920 Okul / Birim 2,939 3,406 3,690 3,830 4,053 Öğretmen 93,209 102,581 103,389 106,270 107,789 Genel lise Öğrenci 1,937,055 2,075,617 2,142,218 1,980,452 2,271,900 Okul / Birim 3,877 4,029 4,244 4,450 4,622 Öğretmen 74,405 82,736 84,276 84,771 87,117 Mesleki ve teknik lise Öğrenci 1,102,394 1,182,637 1,244,499 1,264,870 1,565,264 Okul / Birim 1,283 1,306 1,339 - - Öğretmen 82,096 84,785 89,329 - - Fakülte ve Yüksekokul Öğrenci 1,969,086 2,181,217 2,291,762 - -

1 Faal olan okullar kapsanmıştır.

2 Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenleri kapsar. 3 Açık ilköğretim ve açık lise öğrencilerini de kapsar.

Kaynak: Milli Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim 2008 - 2009

1.1.2. Eğitim Arzı

Arz, belirli bir malın fiyatı ile o malı bu fiyattan satmak isteyen satıcıların miktarı arasındaki ilişkidir (Taylor, 2001: 44).

(29)

sıralamak mümkündür. Genel kamu hizmeti niteliği taşıyan eğitim hizmetleri arzı diğer mal ve hizmetlerin arzına göre bazı özellikler taşır (Serin, 1979: 41-55):

Bu özelliklerden birincisi, eğitim hizmetleri arzının zaman bakımından eğitim hizmetleri talebine nazaran öncelik göstermesidir. Eğitim hizmetleri arzının, eğitim talebi göz önünde bulundurulmaksızın yani talepten önce yapılması gerekir.

Eğitim hizmetleri arzının ikinci özelliği, arz biriminin büyüklüğüdür. Eğer her kademede talebi karşılayacak kadar arzda bulunulmazsa, bir eğitim kademesinde meydana gelen büyüme daha az kaliteli öğretmen kullanılmasına, sınıfların kalabalıklaşmasına, eğitim araçlarının sayıca yetersiz kalmasına ve daha az kabiliyetli öğrencilerin okula alınmasına yol açacağı için, bir taraftan, söz konusu eğitim kademesinde hizmetin kalitesini bozacak ve diğer taraftan da, diğer eğitim kademelerinde ciddi yetersizliklere ve zararlara yol açacaktır.

Eğitim hizmetleri arzının üçüncü bir özelliği de arz unsurlarının birbirini tamamlayıcı nitelikte oluşudur. Eğitim hizmetinin iyi ve aksamaksızın yürütülebilmesi için öğretmen, yönetici, gerekli eğitim aracı, kütüphane, kitap vs., unsurların belli oranlarda kaynaşması zorunludur.

1.1.3. Eğitimin Tüketim ve Yatırımı

Ekonominin gereklerine uygun bir eğitim sistemi, ülkelerin gelişme perspektiflerinde belirleyici bir güç konumunda olmuştur. Kişi başına düşen gelir seviyesinin yanı sıra, özelikle bir ülkede eğitim seviyesini gösteren okullaşma oranı, eğitimin bütçe ve milli gelir içindeki payı, mesleki-teknik eğitim düzeyi, nüfusun ilk, orta ve yükseköğrenimdeki dağılımı gibi göstergelerde sosyo-ekonomik gelişme düzeylerini belirleyen çok önemli ölçütler olmuştur. Böylece, uzun dönemde eğitim yatırımları, ülkelerin gelişmişlik farklılıklarını da yansıtan önemli bir gösterge olarak genel kabul görmüştür (http://bilgiyönetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=255).

1.1.4. Eğitim Hizmetlerinde Maliyet

Eğitim maliyeti, eğitim hizmetini gerçekleştirmek üzere kullanılan girdilerin ekonomik değeridir (Tural, 2002: 112). Eğitim harcamaları kavramı ise genel olarak, eğitime kaynak ayıran (finanse eden) kişi ve kurumların, özelliklede devletin bütçesinden yaptığı mal ve hizmet alımlarını ve yatırımları ifade etmek için

(30)

kullanılmaktadır (Ünal, 1996: 235).Eğitim hizmetlerinde maliyet kavramını çeşitli türler altında incelemek mümkündür. Bu türler aşağıda başlıklar halinde sunularak kısaca tanımlanmıştır:

Parasal Maliyet, eğitim hizmetinin üretiminde kullanılan tüm mal ve

hizmetlerin fiyatları toplamıdır (Adem, 1993: 133).

Gerçek Maliyet, eğitim hizmetinde kullanılan girdileri oluşturan insan

kaynakları ve fiziksel kaynaklardır (Tural, 2002: 113).

Fırsat Maliyeti, kıt kaynakların alternatif kullanımları arasında “tercih”

yapmak, seçilen alternatiflerin dışında kalanları feda etmek anlamına gelir (Üstünel, 1988: 16-17).

Ekonomik Maliyet, eğitim hizmetlerini gerçekleştirmek için gerekli fiziksel

ve insan kaynaklarının toplam fiyatını ifade etmektedir (Adem, 1993: 133-134).

Sabit ve Değişken Maliyet, eğitim sistemi göz önüne alındığında belli sayıda

öğrencinin belli nitelikte eğitim görebilmesi için her zaman yüklenilmesi gereken bina maliyeti, asgari ücret ödemeleri, mobilya, ekipman, ısınma maliyeti gibi harcamaları sabit maliyetleri oluştururken, üretim düzeyine diğer bir deyişle, öğrenci ve mezun sayısına bağlı olarak öğretmen ücretleri, sınıflarda kullanılan araç ve gereçler, ders kitapları giderleri gibi harcamaları değişken maliyetleri oluşturur (Tural, 2002: 121).

Toplam Ortalama ve Marjinal Maliyet, belirli bir çıktının üretiminde

kullanılan tüm kaynakların maliyetine toplam maliyet; toplam maliyetten birim maliyete ulaşmak için toplam maliyetin çıktıya bölünmesiyle ulaşılan sonuca ortalama maliyet ve son olarak ta toplam maliyete bir birim ilave ile ortaya çıkan maliyete marjinal maliyet denmektedir.

1.1.5. Eğitim Bütçesi

Eğitim faaliyetlerinin istenilen düzeyde yürütülmesi; her şeyden önce yeterli parasal kaynakların araştırılması, sağlanması, çeşitli alt kesimler arasında dengeli biçimde bölüştürülmesi ve eldeki kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını

(31)

Bütçe, bir örgütün kaynaklarının hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik belirlenen alanlara ayrılması sürecidir. Bütçe, bir örgütün amaçlarının mâlî portresini ortaya koyar. Okul kendi bütçe yaparak, örgütsel hedeflerine ulaşmanın yanı sıra kaynaklarını nerelere ve nasıl harcayacağına da karar verebilir (Guthrie vd., 1988: 217). Eğitime yapılan harcama miktarının artması eğitim hizmet miktarının, kalitesini olumlu etkilemektedir. Ülkemizde öğrenci sayısı sürekli artış gösterirken eğitim hizmetleri arzını genişletmek ve bu amaçla bina ve dayanıklı tüketim malları için yatırım yapmak gerekmektedir. Basit bir tahminle eğitim harcamalarının %80’ini cari harcamalar, %20’ini yatırım harcamaları oluşturmaktadır (Serin, 1979: 118).

1.1.6. Eğitim – Ekonomi – Kalkınma İlişkisi

Eğitim üretim faktörlerinden emeğe nitelik kazandırma özelliğiyle toplumsal ve ekonomik kalkınmayı hızlandıran bir etkendir. Yirminci yüzyılın ilk bölümlerinde fiziksel yatırımlar kalkınma için anahtar konumda iken, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren yavaş yavaş bu düşünce yerini insana yapılan yatırıma bırakmaya başlamıştır. Bu çerçevede, 1960’ların ilk yıllarından başlayarak iktisat literatürü “iktisadi düşüncede insana yatırım devrimine” şahitlik yapmıştır (Psacharopoulous, 2000: 247).

Adam Smith 1776 yılında yazdığı “Milletlerin Zenginliği” adlı eserinde kalkınmanın temel faktörü ve milletlerin zenginliğinin tek kaynağının “kaliteli emek” olduğunu belirtmiştir. Günümüz bilgi toplumunun en önemli yazarlarından Peter Drucker da “Kapitalist Ötesi Toplum” adlı eserinde sermaye, doğal kaynak ve emeği üretim faktörü dahi saymamakta, üretimin tek aracını bilgi olarak kabul etmektedir. Ulusal zenginlik için eğitimin kalite ve etkinliği birinci derecede önem taşımaktadır (Muter ve Gökpınar, 2000: 375) .

Eğitim, toplumların ve bireylerin örgütsel yapıdan bireysel özelliklere kadar birçok alanda ulaşmaya çalıştıkları hedefleri ortaya koyarken, ekonomide genel olarak bu hedeflere en etkili nasıl ulaşılır bunun üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Eğitim ekonomisi ise, eğitimin ekonomi ile ilişkilerini kuran, olayların ve insanların karar ve davranışlarını objektif bir gözle gören ve bunların gerekçelerini ortaya

(32)

çıkaran bir bilim dalı olarak ifade edilmektedir. Bu yönüyle eğitim ekonomisi, insanların ve toplumların geleceğe ilişkin daha sağlıklı planlama yapmalarına da katkı sağlamış olur. Ayrıca hükümetlerin ülke kalkınmasında hedefledikleri noktalara daha kolay ve kısa sürede ulaşmalarına yardım eder. Yine eğitim ekonomisi, eğitimin ekonomik değerinin nasıl ölçülmesi gerektiğine, eğitimde kullanılacak kaynakların etkili ve verimli bir şekilde nasıl kullanılacağına, eğitimin planlamasına, eğitim kesiminde çalışanlara ödenen ücretlere ve bunların finansmanının nasıl sağlanacağına ilişkin araştırmalarda yaparak eğitim ekonomisi bilimine katkı sağlar. Ayrıca eğitim ekonomisi toplumsal yapı içerisinde, ekonomik değişme ve bireyin kazandığı bilgi ve beceriler arasındaki ilişkileri de ortaya çıkarmaya çalışır (Carnoy, 1989: 297).

Eğitim ve ekonomi arasındaki ilişki günümüze kadar birçok farklı açıdan değerlendirilerek bu anlamda çalışmalar ortaya konmuştur. Yapılan son çalışmalarla birlikte eğitim ve ekonomiye yüklenen anlamda değişmeye başlamıştır. Eski dönemlerde insanlara verilen eğitim, insanların yeteneklerinin geliştirilmesini amaçlarken, yeni dönemde verilen eğitim insanların kazanç artışına uygun olarak eğitilmesini amaçlamaktadır (Ercan, 1998: 21).

Eğitimin iktisadi kalkınmaya katkısı ne olursa olsun, bu alana yapılan harcamaların hepsi veya bir kısmı yatırım olarak kabul edilsin veya edilmesin, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ve daha kaliteli hale getirilmesine ilişkin çabaların gerektirdiği masraflar çok büyüktür. Bu nedenle, dikkat, eğitim amacına yöneltilebilecek daha fazla kaynak bulunmasına, birim maliyetin düşürülmesine, dengeli ve toplumun ve iktisadi kalkınmanın ihtiyaçlarına uygun bir eğitim sistemi uygulanmasına ve eğitim kalitesinin yükseltilmesine yöneltilmelidir. Bu hususlar özellikle kalkınan ülkeler için çok daha büyük önem taşımaktadır (Serin, 1979: 169).

1.1.7. Eğitim – Üretim – Verimlilik İlişkisi

İktisatçılar, insanların eğitim düzeyleri ile üretim ve verimlilik arasında doğrudan bir ilişki olduğunu bilimsel verilerle açıklamaktadırlar (Özsoy, 2004: 31).

(33)

kazançları da artırdığı biçimindeki İnsan Sermayesi Görüşü, kişisel kazanç ve gelir farklılıklarını tümüyle eğitimsel farklılıklara bağlamaktadır. Oysa Eleme Denencesi, bireyin ilgi, yetenek, zeka, güdülenme düzeyi gibi doğuştan getirdiği ve/veya sonradan geliştirdiği kişisel özelliklere dikkati çekmekte ve işgücünü bu özellikleri bakımından sıralayan eleyen bir süreç olarak eğitimi verimlilikle ilişkilendirmektedir. Öte yandan, İş Rekabeti kuramı, yüksek verimliliğin, teknoloji ve iş örgütlenmesinin sonucu olduğunu ileri sürerken; verimliliği örgütün davranışsal yönü bağlamında değerlendiren araştırmacılar, işgücünün güdülenmesiyle ilgili değişkenlerin verimliliği etkilediğini ileri sürmektedirler (Tural, 2002: 78).

Ekonomik göstergeler bağlamında ülkelerin üretim düzeyleri ve kaynak kullanımlarının etkinliği açısından eğitim düzeyi yüksek olanların üretim düzeyinin ve verimliliğin yüksek olduğu bilinmektedir.

Tablo 1.2. Öğretim Yılı ve Eğitim Seviyesine Göre Okullaşma Oranı Öğretim yılı Okullaşma

oranı İlköğretim (%) Toplam Ortaöğretim (%) Toplam Yükseköğretim (%) Toplam Brüt 99,45 67,89 23,37 2001 / ‘02 Net 92,40 48,11 12,98 Brüt 96,49 80,76 27,1 2002 / ‘03 Net 90,98 50,57 14,65 Brüt 96,30 80,97 28,15 2003 / ‘04 Net 90,21 53,37 15,31 Brüt 95,74 80,90 30,61 2004 / ‘05 Net 89,66 54,87 16,60 Brüt 95,59 85,18 34,46 2005 / ‘06 Net 89,77 56,63 18,85 Brüt 96,34 86,64 36,59 2006 / ‘07 Net 90,13 56,51 20,14 Brüt 104,54 87,55 38,19 2007 / ‘08 Net 97,37 58,56 21,06 Brüt 103,84 76,62 - 2008 / 2009 Net 96,49 58,52 -

(1) Kaynak: Milli Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim 2008 - 2009

(2) 1997 ve sonraki yılların okullaşma oranları 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre yapılan en son nüfus projeksiyonuna göre hesaplanmıştır.

(3) 2007-2008 yılından sonraki okullaşma oranları Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2007 Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır.

(34)

1.2. Türk Milli Eğitim Sisteminin Genel Yapısı

Eğitim hizmetlerinin genel özellikleri ve eğitimle ilgili olan bazı önemli finansal kavramlar özet olarak açıklandıktan sonra, bu bölümde Türk milli eğitim sisteminin genel yapısı üzerinde durulacaktır.

Sistem denildiği zaman, belirli parçalardan (bölümlerden, alt-sistemlerden) oluşan bir bütün anlaşılmaktadır. Sistemde önemli olan bütünü meydana getiren parçaların kendilerine özgü işleyişleri bulunması, fakat her birinin etkinliğinin de bir diğerine bağlı olmasıdır (Şimşek, 2005: 89).

Eğitim örgütünün sistem özellikleri açıklanırken eğitim sistemi şu üç düzeyde düşünülmelidir (Başaran, 1994: 25).

a) Üst Sistemler. Bakanlık merkez örgütünü kapsar.

b) Aracı Üst Sistemler. İl ve İlçe eğitim örgütlerini, yurtdışı temsilciliklerini kapsar.

c) Temel Sistemler. Okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, yaygın eğitim, yükseköğretim ve hizmetiçi eğitim kurumlarını kapsar.

Eğitim sisteminin kendine özgü yanları, sistem özellikleri ölçüt alınarak şu şekilde belirlenebilir (Başaran, 1994: 25-33):

1. Eğitim sisteminin girdileri. Eğitim sistemleri kendilerine gereken girdileri çevredeki sistemlerden alırlar. Üst sistemlerin işlediği girdi, bilgidir. Bilgiyi işleyen girdi de uzman personeldir. Girdiyi işlemek için de teknoloji, araç ve gereç girdilerini kullanırlar. Temel sistemlerin işlenen girdisi ise öğrencilerdir. Bu girdiyi işlemek için başta öğretmen olmak üzere nitelikli uzman personeli kullanmak zorundadırlar.

2. Eğitim sisteminin işlemesi. Eğitim sisteminin amaçlara ulaşabilmesi için temel sistemden beklenen işlemler, eğitim programları, öğrenci, işgören, yapım onarım ve donatım ile bütçeleme işlemleri olarak ele alınmaktadır.

(35)

sistemlerin çıktıları ise; öğrencilere kazandırılan hedef davranışlar, bilimsel araştırma sonucu üretilen bilgiler ve okulda üretilen ürünler ve bunlardan üretilen kazanç şeklinde sıralanabilir.

4. Eğitim sisteminin alt sistemleri. Bir sistemi incelerken esas olan temel sistemlerdir. Bu nedenle eğitim sisteminin alt sistemleri daha önemlidir. Bir okulun alt sistemleri de; üretim alt sistemi, uyarlama alt sistemi, yaşatma alt sistemi ve yönetim alt sistemi şeklinde sınıflandırılabilir.

Eğitim sistemi, karşılıklı olarak birbirine bağımlı pek çok öğeden (alt sistemler) oluşmuş dinamik bir sistem olarak ele alındığında, sistemin bir parçasındaki herhangi bir değişmenin (örneğin girdi oranları veya girdilerin kullanım yoğunluklarında bir değişme ya da teknoloji, örgüt veya yönetimde bir değişme) sistemin diğer öğeleri ile gelecekteki maliyet ve etkinliklerinde de önemli olumsuzluklara neden olabileceğini öngörmek kolaylaşacak ve bu doğrultuda çözüme dönük çok daha fazla alternatif üretilebilecektir ( Coombs and Hallak, 1994: 89).

Bir ülkenin ulusal eğitim politikası doğal olarak ulusal eğitim sistemini temel almakta, diğer bir deyişle, ulusal eğitim sistemi ulusal eğitim politikasını biçimlendirmektedir. Dolayısıyla bu bölümde Türk Ulusal Eğitim Politikasına konu olan Türk Ulusal Eğitim Sisteminin temel yapısı kısaca betimlenmeye çalışılacaktır. Buna ilişkin şekil aşağıdadır.

(36)
(37)

Görüldüğü gibi, Türk Ulusal Eğitim Sistemi;

1. Okul Öncesi Eğitim (Anaokulu ve Anasınıfı) 2. İlköğretim

3. Genel ve Mesleki Teknik Ortaöğretim 4. Çıraklık Eğitimi

5. Yaygın Eğitim 6. Yükseköğretim

7. Yetişkin – Sürekli Eğitim’den oluşmaktadır (Yılmaz, 2004: 86).

Türk Ulusal Eğitim Sistemi çerçevesinde diğer bir yapıda Türkiye’de eğitimi ulusal düzeyde yönlendiren, yani politika oluşturan, bu politikaları uygulayan ve denetleyen en yetkili ve üst düzey kuruluş olarak Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra olmak üzere başlıca iki temel örgütten oluşmaktadır (Yılmaz, 2004: 91).

Milli Eğitim Bakanlığının teşkilat şeması aşağıda Şekil 1.2. de ayrıntılı şekilde sunulmaktadır.

(38)
(39)

Gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de eğitim sistemini baskı altında tutan ve sistemin yeniden yapılandırılmasını engelleyen birtakım etkenler bulunmaktadır. Bunları dış ve iç etkenler olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Eğitim sistemini baskı altında tutan dış faktörlerden bazıları, ekonomik, sosyal ve politik yapıdaki değişim ve gelişmeler, bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler ve demografik yapıdaki değişmeler şeklinde sıralanabilir. İç etkenler ise daha çok eğitimin iç bünyesindeki faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan baskı unsurlarıdır (Kılıç, 1996: 108). Burada Türkiye’de milli eğitimin amaçları, temel ilkeleri, yasal dayanağı, kademelere göre Türk milli eğitim sistemi ile özel okullar ve bakanlık teşkilatı genel olarak açıklanmaya çalışılacaktır.

1.2.1. Türk Milli Eğitiminin Amaçları ve Temel İlkeleri

Bir örgütün yönetiminin amaçları, ürettiği ürünün niceliğini artırmak ve ürettiği ürünün niteliğini yükseltmektir (Başaran, 1994: 47).

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasasında Türk Milli Eğitiminin genel amacı,Türk Milletinin bütün fertlerini,

1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; 3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

(40)

Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.

Türk milli eğitiminin temel ilkeleri ise; genellik ve eşitlik, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, yöneltme, eğitim hakkı, fırsat ve imkan eşitliği, süreklilik, Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Atatürk milliyetçiliği, demokrasi eğitimi, laiklik, bilimsellik, planlılık, karma eğitim ve okul ile ailenin işbirliği şeklinde sıralanabilir (Milli Eğitim Temel Kanunu (1739 S.K.), Md. 3-4; 1973).

1.2.2. Türk Milli Eğitim Sisteminin Yasal Temelleri

Eğitim sistemimizi düzenleyen mevzuat, kalkınma planları ve eğitim şuraları Türk eğitim sistemine yön veren yasal temelleri oluşturmakta ve aşağıda başlıklar halinde kısaca özetlenmektedir.

1.2.2.1. Türk Milli Eğitim Sistemini Düzenleyen Mevzuat

Eğitim sistemimizi düzenleyen mevzuatı genel olarak iki başlıkta toplayabiliriz (Subaşı ve Dinler, 2003: 16);

9 T:C: Anayasası.

9 Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. Eğitim ve öğretimimizi düzenleyen yasalar ise; 9 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Yasası 9 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Yasası

9 3797 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa

9 4306 Sayılı Sekiz Yıllık Eğitim Yasası

9 3308 Sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası 9 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası

(41)

1.2.2.2. Kalkınma Planlarında Eğitim

Türkiye'de 1960'tan sonra planlı kalkınma politikası benimsemiştir. 1963 yılında ilki hazırlanan, bundan sonra birbirlerini izleyen kalkınma planlarıyla eğitim ile kalkınma arasında ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Kalkınma planlarıyla; eğitim sisteminin içinde bulunduğu darboğazlar belirlenerek, eğitim sisteminde yaşanan sorunları çözmeye yönelik öneriler belirtilerek; eğitim sisteminin değişen kültürel ve sosyo-ekonomik sistemlerin gereksinmesini karşılayabilmesi için kendisini yenilemesi ve yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Eğitim politikalarının oluşturulmasında temel kaynaklardan biri olan kalkınma planlarında yer alan ortak politikalar; tüm vatandaşlara temel eğitimi vermek, eğitim sisteminde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak, kalkınmanın ihtiyaç duyacağı insan gücünü yetiştirmek olarak özetlenebilir. Burada güncel durumu daha iyi ortaya koyabilmek için 2000 – 2013 yılları arasını kapsayan 8. ve 9. kalkınma planlarının eğitimle ilgili bölümleri üzerinde kısaca durulacaktır.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (2001-2005) eğitime ilişkin uygulanması benimsenen politikalar özetle şöyledir (DPT, 2000: 93-98): “Toplumun eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacıyla önceki plan döneminde 4306 sayılı Kanun ile zorunlu temel eğitim süresi 8 yıla çıkarılmış, bu doğrultuda ilave kaynakların sağlanmasına yönelik düzenlemeler de yapılmıştır. Dünya Bankasından sağlanan krediyle Temel Eğitim Projesine bir işlerlik kazandırılmıştır. Milli Eğitim, herkes için hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla bilgiye ulaşma yol ve yöntemlerini öğreten, piyasa meslek standartlarına uygun, üretime dönük eğitime ağırlık veren, fırsat eşitliğini gözeten bir sistem bütünlüğü içerisinde yeniden düzenlenecektir”.

Hala uygulanmakta olan Dokuzuncu Yedi Yıllık Kalkınma Planı'nda (2005-2013) ise; bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması, Ar-ge faaliyetlerinin geliştirilmesi, eğitimin işgücü talebine duyarlılığı ile yerel dinamiklerin harekete geçirilerek kurumsal kapasitenin artırılması gibi önem arz eden temel konular üzerinde durulmaktadır.

(42)

1.2.2.2. Ulusal Eğitim Şuralarında Eğitim

Bilindiği üzere Milli Eğitim Şuraları, Türk Milli Eğitim Sistemini geliştirmek ve niteliğini artırmak amacıyla eğitimciler başta olmak üzere akademisyenlerin, siyasetçilerin, kamu ve özel kuruluş temsilcilerinin katılımıyla düzenlenmektedir.

Her şura özel bir gündemle toplanmakta ve belirlenen gündem doğrultusunda kararlar alınmaktadır. Eğitim şuralarında eğitim sorunlarına ilişkin önemli kararlar alınmasına rağmen bunlardan ancak bir kısmı uygulamaya konulmuş, önemli bir kısmı ise yasal düzenlemelerdeki yetersizlikler ve finansal darboğazlar nedeniyle sonraki yıllara sarkmıştır. Milli Eğitim Şuraları' nda alınan kararlar anayasa, kanun ve kalkınma planlarından sonra eğitimcilerin başvurduğu temel kaynak olurken, eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde de belirleyici olmaktadır.

Burada eğitim şuralarında alınan kararların tümü üzerinde bir değerlendirilmeye girilmeksizin, özellikle eğitim hizmetlerinin kamusal niteliğine vurgunun yapıldığı ve dolayısıyla eğitimde fırsat ve imkan eşitliğinin sağlanması ve bu doğrultuda geliştirilecek alternatif finansman yöntemleri konusunda değerlendirmelerin yapıldığı yakın geçmişten günümüze kadar yapılan eğitim şuraları üzerinde durulmaya çalışılacaktır.

13-17 Mayıs 1996 tarihinde "ilköğretimde yönlendirme, ortaöğretimde yeniden yapılanma, yükseköğretime geçiş" gündemiyle toplanan XV. Milli Eğitim Şurasında, "eğitim sisteminin finansmanı" başlığı altında yapılan değerlendirmeler doğrultusunda üzerinde önemle durulması gereken konular ve tavsiye niteliğinde alınan kararlar özetle şu şekilde belirlenmiştir (MEB, 1996: 61).

Siyasal erk, makro kamu kaynaklarının tahsisinde eğitime öncelik vermelidir. Eğitim sektörüne kamu kaynaklarının tahsisi, proje bazında değil, makro düzeyde ele alınmalı ve eğitim kademelerine göre ödenekler toplu olarak tahsis edilmelidir. Yatırım teklifleri gerçekçi ve yerel ihtiyaçlarla tutarlı programlara bağlanmalı ve bu programların uygulanmasında politik etkiler kaldırılmalıdır. Yatırımların tespitinde ve kaynakların kullanımında yerelleşme ve katılımcılık ilkesine geçilmelidir.

(43)

dışında tutulmalıdır. Resmi ve özel okullardaki öğrencilere veya velilerine bankalarca uzun vadeli eğitim kredileri sağlanmalıdır. Eğitim tesislerinin kurulması ve kapatılması konularında asgari şartlar tespit edilmelidir. Eğitim tesislerinin ve donanımlarının tam gün, karma ve bütün yıl (hafta sonları ve yaz tatilleri dahil) tam kapasite kullanımıyla ilgili yeni düzenlemelere gidilmelidir.

Kamu eğitim bütçesinin konsolide bütçe içindeki payı en az % 20, GSMH içindeki payı en az % 8 düzeyine yükseltilmelidir, özel okullar ve yaygın mesleki ve teknik kurslara vergi destekleri (gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti, düşük oranda KDV uygulaması, eğitim araçlarının AB ülkeleri dışında kalan ülkelerden gümrüksüz ithali) sağlanmalıdır, özel okullara kamu sübvansiyonu sağlanmalı, ancak bu sübvansiyon kamu okullarındaki birim öğrenci harcamalarının % 50'sini aşmamalıdır.

Kaynakların etkin kullanımı ve kamu eğitim bütçesinin artırılmasına karşın, kaynakların eğitim gereksinimini karşılayamaması durumunda ailelerin eğitim giderlerini katılımı (zorunlu eğitimin dışında) gündeme getirilmeli ve maliyetlere katılım payı: ailelerin gelir düzeyi, eğitim kademeleri, okul türleri ve bilim alanlarına göre farklı olmalıdır. Yükseköğretimde ortaöğretimden daha yüksek bir pay alınmalıdır. Eğitim maliyetlerine katılımın düzenlemesiyle eş zamanlı olarak, tüm eğitim kademelerinde fırsat eşitliğini sağlayıcı düzeyde etkin bir burs ve kredi sistemi oluşturulmalı, parasız yatılılık sistemi yaygınlaştırılmalıdır. Kamuoyu eğitimin finansai darboğazları konusunda duyarlı hale getirilerek birtakım yardım ve bağışlar eğitim sektörüne yönlendirilmeli ve eğitime yapılan bağışların vergi matrahından düşülmesi sağlanmalıdır (MEB, 1999: 465).

XVI. Milli Eğitim Şurası ise, 22-26 Şubat 1999 tarihinde "Mesleki ve teknik eğitim" gündemiyle toplanmıştır. Mesleki ve teknik eğitimin finansmanı konusunda alınan kararlar kısaca şöyledir (MEB, 1999: 391).

Kamu eğitim harcamaları, tasarruf tedbirleri ve bütçe kesintileri dışında tutulmalıdır. Ulusal düzeydeki eğitim seferberliği bağlamında, 2000-2010 yılları arasında, kamu kaynaklarından eğitime ayrılacak payın GSMH içinde en az % 10, konsolide bütçe ödenekleri içinde en az % 25 düzeyinde olması, yasal düzenlemeyle

(44)

garanti altına alınmalıdır. Bu kaynaklardan mesleki ve teknik eğitime ayrılan pay yükseltilmelidir. Genel bütçeden eğitime ayrılan ödeneklerin, eğitim kademeleri ve türlerine göre dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldırmak için 2547 sayılı Yasanın 46. maddesinde düzenlenen ve öğrenci başına düşen cari hizmet ödeneği benzeri bir ölçüt oluşturulmalı ve kaynak tahsisi, öğrenci sayısı, öğrenim dallarının nitelikleri, süreleri ve öğretim kurumlarının özellikleri ile ilişkilendirilmelidir.

4306 sayılı Yasa çerçevesinde, ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere başlatılan eğitime katkı payı uygulamasının, 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren, ortaöğretimi yaygınlaştırmak ve geliştirmek amacıyla kullanılmak üzere, 31 Aralık 2005 yılına kadar uzatılmalı ve her yıl enflasyon oranında artırılmalıdır. Belediyelere mesleki ve teknik eğitime kaynak ve hizmet sağlamada, aktif görev verilmeli ve bazı belediye gelirlerinden mesleki ve teknik eğitime belirli bir pay ayrılmalıdır. Ailelerin eğitim giderleri, yıllık gelir vergisi matrahlarından düşürülmeli, KDV oranları indirilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığının merkezi yerlerdeki taşınmazları değerlendirilmeli ve bu yolla elde edilen gelirlerin eğitim hizmetlerinde kullanılması sağlanmalıdır.

Mesleki ve teknik eğitim ağırlıklı yapılan XVI. Milli Eğitim Şurasında, alternatif finansman konusunda bunlara ek olarak özel sektörden de yararlanılabileceği belirtilerek, şu değerlendirme yapılmıştır: "Mesleki ve teknik eğitim pahalı bir eğitimdir, başarılı olarak sürdürülebilmesi için önemli unsurların başında finansman gelmektedir. Mesleki ve teknik eğitim için yapılan yatırım ve diğer harcamalar için devletin ayırdığı bütçenin yanında, mesleki ve teknik eğitimin çıktılarını kullanan sektörlerin imkân ve destek sağlamaları gereklidir. Bu sebeple, devlet kaynaklarının etkin olarak kullanılmasının yanında diğer kuruluşların da daha fazla kaynak aktarımı için gerekli yasal düzenlemelere gereksinimi vardır.

2006 yılında yapılan son eğitim şurasında ise eğitimin finansmanı konusunda doğrudan bir vurgu yapılmamıştır. Bu şurada üzerinde durulan konular ise Türk millî eğitim sisteminde kademeler arasında geçişler, yönlendirme ve sınav sistemi ile küreselleşme ve Avrupa birliği sürecinde Türk eğitim sisteminin durumunu kapsamaktadır (MEB, 2002: 398).

(45)

1.2.3. Kademelere Göre Eğitim Sistemi

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası ile belirlenmiş olan bugünkü milli eğitim sistemi, örgün eğitim ve yaygın eğitim olmak üzere iki ana gruptan oluşmaktadır.

1.2.3.1. Örgün Eğitim

Örgün eğitim; okulöncesi eğitimi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimi kapsamaktadır. Örgün eğitim, belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki bireylere, amaca göre hazırlanmış programlarla okul çatısı altında yapılan düzenli eğitimdir.

1.2.3.1.1. Okulöncesi Eğitim

Okulöncesi eğitim; isteğe bağlı olarak zorunlu ilköğretim çağına gelmemiş 3-5 yaş grubundaki çocukların eğitimini kapsar. Okulöncesi eğitim kurumları, bağımsız anaokulları olarak kurulabildikleri gibi, gerekli görülen yerlerde ilköğretim okullarına bağlı anasınıfları halinde veya ilgili diğer öğretim kurumlarına bağlı uygulama sınıfları olarak da açılabilir. Okulöncesi eğitimin amacı, çocukların bedensel, zihinsel, duygusal gelişimini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını, onların ilköğretime hazırlanmasını, koşulları elverişsiz çevrelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratılmasını, Türkçe’nin doğru ve güzel kullanılmasını sağlamaktır (Türkmen, 2002: 12).

(46)

Tablo 1.3. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci, Öğretmen, Derslik ve Usta Öğretici Sayısı

Öğretmen sayısı Eğitim kademesi kurum Okul / Öğrenci sayısı öğretici Usta

Kadrolu Sözleşmeli Derslik Okul öncesi eğitim 23 653 804 765 18 291 28 848 494 39 481 Anaokulları toplamı

(resmi + özel) 1698 141 392 3 106 4 939 494 6 306 Bağımsız anaokulu 1 024 117 153 2 834 4 066 494 4 432 Özel anaokullar toplamı

674 24 239 272 873 - 1 874 Anasınıfları toplamı (resmi + özel) 20 128 618 526 15 185 16 789 - 24 559 Anasınıfları toplamı (resmi) 19 545 601 416 15 122 15 976 - 23 323 Özel okullar bünyesindeki anasınıfları 583 17 110 63 813 - 1 236 Sosyal hizmetler ve

çocuk esirgeme kurumu

1 505 29 641 - 5 878 - 7 721

Kaynak: Milli Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim 2008 – 2009.

Ülkemizde özel sektörde okul öncesi eğitim hizmeti sunabilmektedir. Türkiye’de okul öncesi özel öğretim kurumu açmak için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan “Kurum açma izni” alınır. Okul öncesi özel eğitim kurumları öğretim ve yönetim bakımından Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimine tabidir (Özel Öğretim Kurumları Kanunu. (625 S.K.), Md. 3 – 11; 1965).

1.2.3.1.2. İlköğretim

İlköğretim 6-13 yaş grubundaki çocukların eğitim ve öğretimini kapsar. İlköğretimin amacı; her Türk çocuğunun iyi birer yurttaş olabilmesi için, gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlık kazanmasını, milli ahlak anlayışına uygun

(47)

olarak yetişmesini, ilgi, yeti ve yetenekleri doğrultusunda hayata ve bir üst öğrenime hazırlanmasını sağlamaktır.

İlköğretim kız ve erkek bütün yurttaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. İlköğretim kurumları sekiz yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve ilköğretim eğitimini tamamlayan öğrenciler ilköğretim diploması almaya hak kazanır (Türkmen, 2002: 12).

Tablo 1.4. İlköğretim Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci, Öğretmen ve Derslik Sayısı

Öğretmen sayısı Eğitim kademesi Okul /

kurum Öğrenci sayısı Kadrolu Sözleşmeli Derslik İlköğretim 33 769 10 709 920 419 340 33 978 320 393

Açık ilköğretim 1 346 475 - - -

İlköğretim (resmi) 32 861 10 123 457 394 451 33 978 305 420

İlköğretim (özel) 907 239 988 24 889 - 14 973

Kaynak: Milli Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim 2008- 2009.

İlköğretim hizmetleri özel sektör tarafından da sunulabilmektedir. T.C. Anayasası özel ilk ve orta dereceli okullarla ilgili hususların kanunla düzenlenmesini öngörmektedir. Bu bağlamda, özel okulların açılma ve işletilmesine ilişkin konular 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve bu yasaya dayanarak yapılan çeşitli yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Eğitimin tüm kademelerinde büyük ölçüde “öğrenim ücretlerine” dayalı Türk ve yabancı özel ve tüzel kişiler tarafından açılan ve işletilen okullar mevcuttur (MEB, 2007: 122).

1.2.3.1.3. Ortaöğretim

Ortaöğretim; ilköğretime dayalı en az üç yıllık genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Ortaöğretimin amacı; öğrencilere asgari ortak bir genel kültür vermek, birey ve toplum sorunlarını tanıtmak ve çözüm yolları

(48)

aramak, ülkenin sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak bilinci kazandırarak öğrencileri ilgi, yeti ve yetenekleri doğrultusunda yükseköğretime, hayata veya iş alanlarına hazırlamaktır (Türkmen, 2002: 13).

Ortaöğretim, genel ve mesleki-teknik ortaöğretim olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır. 2005-2006 öğretim yılından geçerli olan yeni düzenlemeyle; ortaöğretim okulları en az dört yıl süreli okullara dönüşmüşlerdir. Bazı okullar, yabancı dil hazırlık sınıfı dahil beş yıl sürelidir. Ortaöğretim okulları zorunlu eğitim kapsamı dışındadır.

Tablo 1.5. Ortaöğretim Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci Öğretmen ve Derslik Sayısı

Öğretmen sayısı Eğitim kademesi Okul /

kurum Öğrenci sayısı

Kadrolu Sözleşmeli Derslik Ortaöğretim 8 675 3 837 164 193 255 3 458 109 042 Ortaöğretim (resmi) 7 864 3 216 847 178 230 3 458 99 797 Genel 3 269 1 799 127 91 422 1 651 56 795 Mesleki ve teknik 4 595 1 417 720 86 808 1 807 43 002 Ortaöğretim (özel) 783 110 896 14 716 - 9 064 Açıköğretim lisesi 1 146 165 - - -

Kaynak: Milli Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim 2008- 2009.

Ortaöğretim hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülebilmesi de mümkündür. T.C. Anayasası özel ilk ve orta dereceli okullarla ilgili hususların kanunla düzenlenmesini öngörmektedir. Bu bağlamda, özel okulların açılma ve işletilmesine ilişkin konular 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve bu yasaya dayanarak yapılan çeşitli yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Eğitimin tüm kademelerinde büyük ölçüde “öğrenim ücretlerine” dayalı Türk ve yabancı özel ve tüzel kişiler tarafından açılan ve işletilen okullar mevcuttur (MEB, 2007: 141).

(49)

1.2.3.1.4. Yükseköğretim

Yükseköğretim; ortaöğretime dayalı, en az iki yıllık yüksek öğrenim veren eğitim kurumlarının tümünü kapsar. Yükseköğretimin amacı; ülkenin bilim politikasına, toplumun yüksek düzeyde ve çeşitli kademelerdeki insan gücü gereksinimine göre öğrencileri ilgi, yeti ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirmek, bilimsel alanlarda araştırma yapmak, araştırma-inceleme sonuçlarını gösteren ve bilim-tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayını yapmak, hükümet tarafından istenecek inceleme ve araştırmaları sonuçlandırarak düşüncelerini bildirmek, Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici ve kamuoyunu aydınlatıcı bilimsel verileri sözle ve yazıyla halka yaymak ve yaygın eğitim hizmetinde bulunmaktır. Yükseköğretim kurumları; üniversite, fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuar, meslek yüksek okulu ile uygulama ve araştırma merkezlerinden oluşmaktadır.

Türkiye’de özel yada tüzel kişiler kâr amaçlı üniversite kuramamaktadır. Özel yükseköğretim kurumları yalnızca belirli koşulların yerine getirilmesiyle vakıflar tarafından kurulabilmektedir. Anayasamızın 130. maddesi üniversitelerin yasayla kurulmasını, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabileceğini hükme bağlamaktadır. Özel üniversiteler hak ve yetkiler bakımından devlet üniversiteleri ile aynı hak ve yetkilere sahiptir (MEB, 2007: 181).

1.2.3.2. Yaygın Eğitim

Örgün eğitim sistemine hiç girmemiş yahut herhangi bir kademesinde olan veya bu kademeden çıkmış bulunan yurttaşlara verilen eğitimdir. Yaygın eğitim faaliyetleri (Akçay, 2006: 126).

9 Genel eğitim programları

9 Mesleki ve teknik eğitim programları 9 Çırak, kalfa ve ustalık eğitim programları 9 Açık öğretim programları

Türkiye’de gerçek ve tüzel kişiler ile yabancılar özel öğretim kurumu açabilir (MEB, 2007: 183). Özel kursların amacı, Türk milli eğitiminin genel amaçlarına ve

(50)

temel ilkelerine uygun olarak kişilerin; sosyal, kültürel ve mesleki alanlarda bilgi, beceri, yetenek ve deneyimlerini geliştirmek veya isteklerine göre serbest zamanlarını değerlendirmektir (Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kurslar Yönetmeliği. (25883 S.K.), Md. 5; 2005).

1.2.4. Türk Milli Eğitim Sisteminde Özel Okullar

Bütün dünya'da olduğu gibi, Türkiye ve Avrupa Birliği ülkelerinde de devletlerin topladığı vergileri, kullanacak yerler her geçen gün çoğalmaktadır. Bu nedenle devletler eğitime ayırmaları gereken kaynakları yeterince ayıramamakta ve eğitimden istenilen sonuçlan almakta zorluk çekmektedirler. Bu nedenle hem dünyadaki diğer devletler hem Türkiye'de eğitim sisteminin içinde bulunduğu darboğazlar ve eğitimin finansmanındaki güçlükler özel öğretim kurumlarının kurulması ve gelişmesi için zemin oluşturmuştur. Ayrıca bu darboğazlar devletlerin eğitim politikalarım yeniden gözden geçirmelerine neden olmuş ve özellikle Türkiye için 1980’li yıllardan sonra özel eğitim kurumlarının açılmasına ilişkin çabalarda bir artış meydana getirmiştir. Eğitim yükünü hafifletmek isteyen devletler eğitim masraflarının bir kısmını bu eğitimi alanlardan karşılamak üzere özel okulların açılmasına ilişkin teşviklerde bulunmuşlardır. Özellikle Türkiye'de kalkınmada öncelikli bölgelerde vergi indirimi, teşvik tedbirleri ve diğer bazı katkılar özel okulların açılmasına olumlu katkılarda bulunmuştur. Devletin özel okulların açılmasına ilişkin yaptığı bu yardımların altında ise kamuya sağladığı yararlar vardır. Bu tür yardımların devletin yararına olduğu kadar özel girişimcilerinde yararına olduğundan hareketle özel girişimcilerde kendilerine sağlanan bu kolaylıklardan yararlanarak özel okulların açılmasına çaba harcamışlardır (Hesapçıoğlu ve Özcan, 1995: 160).

Ülkemizde özel okullar giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Özel okulların eğitim sistemi içerisinde daha fazla yer edinme çabaları devam etmektedir. Tablo 1.6.’ da 2007-2008 eğitim yılındaki özel okul, öğrenci ve öğretmen sayıları verilmektedir.

Şekil

Tablo 1.1. Okul Türü ve Öğretim Yılına Göre Okul / Birim, Öğretmen ve  Öğrenci Sayısı  Öğretim yılı   Okul türü  2004-2005 2005-2006 2006-2007 2007-2008 2008-2009  Okul /  Birim  35,611 34,990 34,656 34,093  33,769  Öğretmen  401,288 389,859 402,829 445,45
Tablo 1.2. Öğretim Yılı ve Eğitim Seviyesine Göre Okullaşma Oranı
Tablo 1.3. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci,  Öğretmen, Derslik ve Usta Öğretici Sayısı
Tablo 1.4. İlköğretim Eğitim Kurumlarının Kademelere Göre Okul, Öğrenci,  Öğretmen ve Derslik Sayısı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Resmi, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitim ile Resmi, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitim ile ilgili faaliyetleri, Milli eğitim amaçlarına ilgili faaliyetleri,

• Türk milli eğitim ve öğretim sistemi, bu genel amaçları gerçekleștirecek șekilde düzenlenir ve çeșitli derece ve türdeki eğitim kurumlarının özel amaçları,

14) 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa göre, okul-aile birliklerinin faaliyetleri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?. A) Ayni ve nakdi

yönetmelikle düzenlenir. Eğitim kurumlarının amaçlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak için okul ile aile arasında işbirliği sağlanır. Bu amaçla okullarda

Kısacası, bireyler birbirinin gözünde ‘insanlaşır;’ belli bir grubun üyesi olmaktan ziyade insani özellikleriyle ön plana çıkarlar”(Gürkaynak, 2012, p. Çocuklar

İtalya’da 1971 yılında, Norveç’te 1976 yılında, İngiltere’de 1974 yılında, Amerika’da ve Fransa’da 1975 yılında çıkarılan yasalarla özel gereksinimli

Madde 15 – Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkan ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca

Örgün eğitimde kullanılan ders kitaplarıyla 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu” nda belirtilen Türk Milli Eğitimin “amaçları” ve “temel ilkeleri” arasındaki ilişkiyi