• Sonuç bulunamadı

1.2. Türk Milli Eğitim Sisteminin Genel Yapısı

1.2.2. Türk Milli Eğitim Sisteminin Yasal Temelleri

Eğitim sistemimizi düzenleyen mevzuat, kalkınma planları ve eğitim şuraları Türk eğitim sistemine yön veren yasal temelleri oluşturmakta ve aşağıda başlıklar halinde kısaca özetlenmektedir.

1.2.2.1. Türk Milli Eğitim Sistemini Düzenleyen Mevzuat

Eğitim sistemimizi düzenleyen mevzuatı genel olarak iki başlıkta toplayabiliriz (Subaşı ve Dinler, 2003: 16);

9 T:C: Anayasası.

9 Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. Eğitim ve öğretimimizi düzenleyen yasalar ise; 9 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Yasası 9 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Yasası

9 3797 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa

9 4306 Sayılı Sekiz Yıllık Eğitim Yasası

9 3308 Sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasası 9 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası

1.2.2.2. Kalkınma Planlarında Eğitim

Türkiye'de 1960'tan sonra planlı kalkınma politikası benimsemiştir. 1963 yılında ilki hazırlanan, bundan sonra birbirlerini izleyen kalkınma planlarıyla eğitim ile kalkınma arasında ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Kalkınma planlarıyla; eğitim sisteminin içinde bulunduğu darboğazlar belirlenerek, eğitim sisteminde yaşanan sorunları çözmeye yönelik öneriler belirtilerek; eğitim sisteminin değişen kültürel ve sosyo- ekonomik sistemlerin gereksinmesini karşılayabilmesi için kendisini yenilemesi ve yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Eğitim politikalarının oluşturulmasında temel kaynaklardan biri olan kalkınma planlarında yer alan ortak politikalar; tüm vatandaşlara temel eğitimi vermek, eğitim sisteminde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak, kalkınmanın ihtiyaç duyacağı insan gücünü yetiştirmek olarak özetlenebilir. Burada güncel durumu daha iyi ortaya koyabilmek için 2000 – 2013 yılları arasını kapsayan 8. ve 9. kalkınma planlarının eğitimle ilgili bölümleri üzerinde kısaca durulacaktır.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (2001-2005) eğitime ilişkin uygulanması benimsenen politikalar özetle şöyledir (DPT, 2000: 93-98): “Toplumun eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacıyla önceki plan döneminde 4306 sayılı Kanun ile zorunlu temel eğitim süresi 8 yıla çıkarılmış, bu doğrultuda ilave kaynakların sağlanmasına yönelik düzenlemeler de yapılmıştır. Dünya Bankasından sağlanan krediyle Temel Eğitim Projesine bir işlerlik kazandırılmıştır. Milli Eğitim, herkes için hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla bilgiye ulaşma yol ve yöntemlerini öğreten, piyasa meslek standartlarına uygun, üretime dönük eğitime ağırlık veren, fırsat eşitliğini gözeten bir sistem bütünlüğü içerisinde yeniden düzenlenecektir”.

Hala uygulanmakta olan Dokuzuncu Yedi Yıllık Kalkınma Planı'nda (2005- 2013) ise; bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması, Ar-ge faaliyetlerinin geliştirilmesi, eğitimin işgücü talebine duyarlılığı ile yerel dinamiklerin harekete geçirilerek kurumsal kapasitenin artırılması gibi önem arz eden temel konular üzerinde durulmaktadır.

1.2.2.2. Ulusal Eğitim Şuralarında Eğitim

Bilindiği üzere Milli Eğitim Şuraları, Türk Milli Eğitim Sistemini geliştirmek ve niteliğini artırmak amacıyla eğitimciler başta olmak üzere akademisyenlerin, siyasetçilerin, kamu ve özel kuruluş temsilcilerinin katılımıyla düzenlenmektedir.

Her şura özel bir gündemle toplanmakta ve belirlenen gündem doğrultusunda kararlar alınmaktadır. Eğitim şuralarında eğitim sorunlarına ilişkin önemli kararlar alınmasına rağmen bunlardan ancak bir kısmı uygulamaya konulmuş, önemli bir kısmı ise yasal düzenlemelerdeki yetersizlikler ve finansal darboğazlar nedeniyle sonraki yıllara sarkmıştır. Milli Eğitim Şuraları' nda alınan kararlar anayasa, kanun ve kalkınma planlarından sonra eğitimcilerin başvurduğu temel kaynak olurken, eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde de belirleyici olmaktadır.

Burada eğitim şuralarında alınan kararların tümü üzerinde bir değerlendirilmeye girilmeksizin, özellikle eğitim hizmetlerinin kamusal niteliğine vurgunun yapıldığı ve dolayısıyla eğitimde fırsat ve imkan eşitliğinin sağlanması ve bu doğrultuda geliştirilecek alternatif finansman yöntemleri konusunda değerlendirmelerin yapıldığı yakın geçmişten günümüze kadar yapılan eğitim şuraları üzerinde durulmaya çalışılacaktır.

13-17 Mayıs 1996 tarihinde "ilköğretimde yönlendirme, ortaöğretimde yeniden yapılanma, yükseköğretime geçiş" gündemiyle toplanan XV. Milli Eğitim Şurasında, "eğitim sisteminin finansmanı" başlığı altında yapılan değerlendirmeler doğrultusunda üzerinde önemle durulması gereken konular ve tavsiye niteliğinde alınan kararlar özetle şu şekilde belirlenmiştir (MEB, 1996: 61).

Siyasal erk, makro kamu kaynaklarının tahsisinde eğitime öncelik vermelidir. Eğitim sektörüne kamu kaynaklarının tahsisi, proje bazında değil, makro düzeyde ele alınmalı ve eğitim kademelerine göre ödenekler toplu olarak tahsis edilmelidir. Yatırım teklifleri gerçekçi ve yerel ihtiyaçlarla tutarlı programlara bağlanmalı ve bu programların uygulanmasında politik etkiler kaldırılmalıdır. Yatırımların tespitinde ve kaynakların kullanımında yerelleşme ve katılımcılık ilkesine geçilmelidir.

dışında tutulmalıdır. Resmi ve özel okullardaki öğrencilere veya velilerine bankalarca uzun vadeli eğitim kredileri sağlanmalıdır. Eğitim tesislerinin kurulması ve kapatılması konularında asgari şartlar tespit edilmelidir. Eğitim tesislerinin ve donanımlarının tam gün, karma ve bütün yıl (hafta sonları ve yaz tatilleri dahil) tam kapasite kullanımıyla ilgili yeni düzenlemelere gidilmelidir.

Kamu eğitim bütçesinin konsolide bütçe içindeki payı en az % 20, GSMH içindeki payı en az % 8 düzeyine yükseltilmelidir, özel okullar ve yaygın mesleki ve teknik kurslara vergi destekleri (gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti, düşük oranda KDV uygulaması, eğitim araçlarının AB ülkeleri dışında kalan ülkelerden gümrüksüz ithali) sağlanmalıdır, özel okullara kamu sübvansiyonu sağlanmalı, ancak bu sübvansiyon kamu okullarındaki birim öğrenci harcamalarının % 50'sini aşmamalıdır.

Kaynakların etkin kullanımı ve kamu eğitim bütçesinin artırılmasına karşın, kaynakların eğitim gereksinimini karşılayamaması durumunda ailelerin eğitim giderlerini katılımı (zorunlu eğitimin dışında) gündeme getirilmeli ve maliyetlere katılım payı: ailelerin gelir düzeyi, eğitim kademeleri, okul türleri ve bilim alanlarına göre farklı olmalıdır. Yükseköğretimde ortaöğretimden daha yüksek bir pay alınmalıdır. Eğitim maliyetlerine katılımın düzenlemesiyle eş zamanlı olarak, tüm eğitim kademelerinde fırsat eşitliğini sağlayıcı düzeyde etkin bir burs ve kredi sistemi oluşturulmalı, parasız yatılılık sistemi yaygınlaştırılmalıdır. Kamuoyu eğitimin finansai darboğazları konusunda duyarlı hale getirilerek birtakım yardım ve bağışlar eğitim sektörüne yönlendirilmeli ve eğitime yapılan bağışların vergi matrahından düşülmesi sağlanmalıdır (MEB, 1999: 465).

XVI. Milli Eğitim Şurası ise, 22-26 Şubat 1999 tarihinde "Mesleki ve teknik eğitim" gündemiyle toplanmıştır. Mesleki ve teknik eğitimin finansmanı konusunda alınan kararlar kısaca şöyledir (MEB, 1999: 391).

Kamu eğitim harcamaları, tasarruf tedbirleri ve bütçe kesintileri dışında tutulmalıdır. Ulusal düzeydeki eğitim seferberliği bağlamında, 2000-2010 yılları arasında, kamu kaynaklarından eğitime ayrılacak payın GSMH içinde en az % 10, konsolide bütçe ödenekleri içinde en az % 25 düzeyinde olması, yasal düzenlemeyle

garanti altına alınmalıdır. Bu kaynaklardan mesleki ve teknik eğitime ayrılan pay yükseltilmelidir. Genel bütçeden eğitime ayrılan ödeneklerin, eğitim kademeleri ve türlerine göre dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldırmak için 2547 sayılı Yasanın 46. maddesinde düzenlenen ve öğrenci başına düşen cari hizmet ödeneği benzeri bir ölçüt oluşturulmalı ve kaynak tahsisi, öğrenci sayısı, öğrenim dallarının nitelikleri, süreleri ve öğretim kurumlarının özellikleri ile ilişkilendirilmelidir.

4306 sayılı Yasa çerçevesinde, ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere başlatılan eğitime katkı payı uygulamasının, 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren, ortaöğretimi yaygınlaştırmak ve geliştirmek amacıyla kullanılmak üzere, 31 Aralık 2005 yılına kadar uzatılmalı ve her yıl enflasyon oranında artırılmalıdır. Belediyelere mesleki ve teknik eğitime kaynak ve hizmet sağlamada, aktif görev verilmeli ve bazı belediye gelirlerinden mesleki ve teknik eğitime belirli bir pay ayrılmalıdır. Ailelerin eğitim giderleri, yıllık gelir vergisi matrahlarından düşürülmeli, KDV oranları indirilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığının merkezi yerlerdeki taşınmazları değerlendirilmeli ve bu yolla elde edilen gelirlerin eğitim hizmetlerinde kullanılması sağlanmalıdır.

Mesleki ve teknik eğitim ağırlıklı yapılan XVI. Milli Eğitim Şurasında, alternatif finansman konusunda bunlara ek olarak özel sektörden de yararlanılabileceği belirtilerek, şu değerlendirme yapılmıştır: "Mesleki ve teknik eğitim pahalı bir eğitimdir, başarılı olarak sürdürülebilmesi için önemli unsurların başında finansman gelmektedir. Mesleki ve teknik eğitim için yapılan yatırım ve diğer harcamalar için devletin ayırdığı bütçenin yanında, mesleki ve teknik eğitimin çıktılarını kullanan sektörlerin imkân ve destek sağlamaları gereklidir. Bu sebeple, devlet kaynaklarının etkin olarak kullanılmasının yanında diğer kuruluşların da daha fazla kaynak aktarımı için gerekli yasal düzenlemelere gereksinimi vardır.

2006 yılında yapılan son eğitim şurasında ise eğitimin finansmanı konusunda doğrudan bir vurgu yapılmamıştır. Bu şurada üzerinde durulan konular ise Türk millî eğitim sisteminde kademeler arasında geçişler, yönlendirme ve sınav sistemi ile küreselleşme ve Avrupa birliği sürecinde Türk eğitim sisteminin durumunu kapsamaktadır (MEB, 2002: 398).