ÖZEL EĞİTİMLE İLGİLİ KAVRAMLAR
ÖZEL EĞİTİMİN İLKELERİ
ÖZEL EĞİTİM İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
Her çocuğun benzer özelliklerinin yanı sıra kendine özgü farklı özellikleri de bulunmaktadır. Bazı çocuklar çeşitli
özellikleri nedeniyle daha fazla dikkat çekerken, bazı çocuklar engelleri
nedeniyle zıplamakta, koşmakta hatta oyun oynamakta zorlanabilmektedirler.
Özel Eğitim Gerektiren Çocuk
Akranlarından beklenen düzeyde
anlamlı farklılık gösteren çocuklar, özel eğitim gerektiren çocuklar olarak
nitelendirilmektedir.
573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’de ise özel
eğitime muhtaç çocuklar beden, zihin, ruh, duygu, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumlarındaki olağandışı ayrılıkları sebebiyle normal eğitim hizmetlerinden yararlanmayan 4-18 yaş grubunda
bulunan çocuklar olarak ifade edilmektedir
ÖZEL EĞİTİM NEDİR?
Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri, bu bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ile akademik disiplin alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak uygun ortamlarda sürdürülen eğitimdir.
ZEDELENME
Bireyin psikolojik, fizyolojik, anatomik özelliklerinde geçici ya da kalıcı türden bir kayıp, bir yapı ya da işleyiş bozukluğu bulunmasıdır. Vücudun bir parçasının olmayışı, eksik oluşu, iyi işlemeyişi gibi. Örneğin, bacakların olmayışı, kolların felçli oluşu, parmakların tutmayışı, iyi görememe, işitememe, yüz felci, zihinsel gerilik gibi durumlar birer zedelenmedir.
YETERSİZLİ K
Yetersizlik (Impairment): Kişinin tıbbi teşhis sonucunda anatomik, fiziki ve psikolojik yapısı ile ilgili fonksiyonlarını kaybetmesidir ya da bunların eksikliğidir.
Birey zedelenme ya da sapma sonucu yaşamında bir takım güçlüklerle karşılaşmakta, bazı güçlüklerin üstesinden gelmede yetersiz kalmaktadır. Örneğin, bacakların olmayışı yürümede zorluk oluşturmakta, böylece yürüyememe, yürüyerek sonuçlandırılacak etkinliklerde yetersizlik halinin oluşmasına neden olmaktadır.
ÖZÜRLÜLÜK
Özür-Engel:Bireyin yaşamı boyunca çeşitli etmenlere bağlı olarak oynaması gereken bazı roller vardır.Birey yetersizlik nedeniyle bu rolleri yeterince yerine getiremezse yetersizlik özür engel durumuna dönüşür.
ENGELLİLİK (Handicapped): yetersizlik veya özür nedeni ile yaşa,cinsiyete,sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak kişiden beklenen rollerin kısıtlanması veya yerine getirememesidir.
Özel eğitimin bireylere yararlı
olabilmesi ve amacına ulaşabilmesi için özel eğitimin ilkelerine önem verilmesi ve uygulanması gerekmektedir. 573
Sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’de özel
eğitimin ilkeleri şu şekilde sıralanmaktadır
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Özel eğitim gerektiren tüm bireyler ilgi,istek,yeterlilik ve yetenekleri
doğrultusunda ve ölçüsünde özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır
Özel eğitime erken başlamak esastır. Engelli bireylerin engelinin erken farkedilerek tanının erken konulması ve eğitime başlanması
engelli bireyin gelişimi açısından önemlidir.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireyleri sosyal ve fiziksel çevrelerinden
mümkün olduğu kadar ayırmadan planlanır ve yürütülür.
Özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim performansları dikkate alınarak amaç,
muhteva ve öğretim süreçlerinde uyarlamalar yapılarak diğer bireylerle birlikte
eğitilmelerine öncelik verilir.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Özel eğitim gerektiren her tür ve kademedeki eğitimlerin kesintisiz sürdürülebilmesi için her türlü
rehabilitasyonlarını sağlayacak kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılır.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Özel eğitim gerektiren bireyler için
bireyselleştirilmiş eğitim planı geliştirilmesi ve eğitim programlarının bireyselleştirilerek
uygulanması esastır. Bu ilke özel eğitimin
bireyin ihtiyaçlarından hareketle planlanarak yürütülmesini öngörmekte, bu amaçla her
birey için ayrı ayrı bireyselleştirilmiş eğitim planı yapılmasını ve çerçeve programların
bireyselleştirilerek uygulanmasını esas kabul etmektedir.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Ailelerin özel eğitim sürecinin her
boyutuna aktif katılımının sağlanması esastır. Bu ilkede ailelerin rolü
vurgulanmakta ve ailelerin tanılama dahil, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitiminin her aşamasına aktif katılımı ve söz sahibi olması gerekli
görülmektedir.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Özel eğitim politikalarının
geliştirilmesinde, özel eğitim gerektiren bireylerin örgütlerinin görüşlerine önem verilir. Gönüllü kuruluşların eğitimdeki rolünün giderek artma eğilimin
göstermesinin bir yansıması olarak özel eğitim politikalarının geliştirilmesinde
gönüllü kuruluşların katılımı sağlanmaktadır.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
Özel eğitim hizmetleri özel eğitim
gerektiren bireylerin toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini
kapsayacak şekilde planlanır.
Özel Eğitimin Temel İlkeleri
ÖZEL EĞİTİMİN TARİHÇESİ
ÖZEL EĞİTİMİN NEDENLERİ
SINIFLANDIRILMASI
ÖZEL EĞİTİMİN TARİHÇESİ
Özel Eğitimimin Tarihçesi Bölümü
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI (YÖK) DERSLERİ
PLATFORMUNDA YER ALAN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ TARAFINDAN HAZIRLANAN N. ARAL TARAFINDAN EDİTÖRLÜĞÜ YAPILAN ‘ÇOCUK GELİŞİMİ
UYGULAMALARI’ KİTABININ ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLAR BÖLÜMÜNDEN YARARLANILMŞTIR.
Gürsoy, F. 2020. Özel Gereksinimli Çocuklar. Çocuk Gelişimi Uygulamaları. Ed. N.Aral Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını.Erzurum
DÜNYADA ÖZEL EĞİTİM
Dünya’da özel eğitim kavramı 18. ve 19. Yüzyılda oluşmaya başlamıştır.
Antik çağlarda çocukların öldürüldükleri, ihmal ve istismara uğratıldıkları belirtilmiştir. Göçebe Kızılderili kabilelerin göç dönemine geldiğinde kabilelerin yaşlı ve bakıma muhtaç kişileri
çadırlarına yiyecek ve yakacak bırakarak onları son konaklama yerlerinde terk ettikleri
vurgulanmaktadır.
Bazı Eskimo kabilelerinde ise yaşlılar ve
bakıma muhtaç bireyler yakın akrabalarınca soyularak köyden uzak bir yerde buzların üstünde donmaya bırakıldığı bilinmektedir.
Eski Mısır gibi bazı toplumlarda engelli olarak dünyaya gelen veya sonradan engelli olan
bireylerin, anne ve babaların işledikleri bir
günahın cezası olduğuna inanılırdı. Bu bireylere yardım eden veya koruyan kişilerin Tanrı
tarafından cezalandırılacağı korkusu yaygındı.
Tanırının takdir ve sevgisini kazanmada engelli bireyleri ortadan kaldırmanın veya onlara eziyet etmenin etkili olacağına inanılırdı
Büyük dinlerin ortaya çıkması ile birlikte özel gereksinimli bireylere yapılan kötü davranışlar günah işleme veya sevap kazanma amacıyla yerini koruma ve merhamete bırakmıştır. Bu
alandaki 1789 yılında Itard ‘ın Fransa’nın Aveyron ormanlarında bulunan 12 yaşındaki zihinsel
engelli Victor isimli çocuğunu eğitmeye
başlaması özel eğitim alanındaki ilk bireysel çalışma olarak kabul edilmektedir.
İlk körler okulu Fransa’da 18. Yüzyılda açılmıştır.
Bunu İngiltere, Almanya ve Rusya’da açılan
görme engelliler okulları izlemiştir. Görme engelli Louis Braille (1809-1852) kendisi gibi görme
engelli insanların kullanabilecekleri, kabartılmış altı nokra esasına dayanan, dokunma duyusuyla algılanan bir sistem geliştirmiştir. Altı kabartmalı nokta esasına dayanan sistem bugün hala
kullanılmaktadır.
1800’lü yıllarda psikiyatri kliniğinde doktor olarak çalışan Maria Montessori zihinsel yetersizliği olan çocuklar için eğitimsel müdahalenin tıbbi tedaviden daha etkili olabileceği sonucuna varmıştır. Çocukların çevrelerindeki uyaranları artırmak için
duyulara dayalı eğitim programı geliştirmiştir.
Avrupada 18. yüzyılın başlarında ortaya çıkan özel eğitim çalışmaları ABD’de 19. yüzyılda görülmüştür.
ABD de önceler hayırseverlik üzerine kurdukları kurumlar 1817 yılından itibaren kendi ihtiyaçlarını karşılama üzerine tasarlanmış ve bu kurumların amacı bakım ve koruma olmuştur. Ödeneklerin çoğu özel kurum veya kişiler tarafından karşılanmıştır.
Devlet okulları 20. yüzyılın başlangıcında özel gereksinimli çocuklar için çalışmalara başlamıştır.
ABD de 1960 lı yıllarda özel gereksinimli çocukları diğer çocuklardan ayrı sınıflarda veya bireysel eğitim alacakları sınıflarda program uygulamaya başlamışlardır.
Kaynaştırma açısından da 1960 yılından
sonra gelişmeler hızlanmış ve 1970 yılından itibaren pek çok ülkenin yasalarında yer
almıştır.
Amerika’da engelli çocuk ve gençlere 1960 yılından sonra yasalarla yurttaşlık haklarının tanındığı ve eğitim kurumlarına çeşitli sorumluluk yüklendiği
görülmektedir.
Engelli bireylerinin yakınlarının gösterdiği çabalar yasaların çıkmasında ve toplumun engelli bireylere yönelik tutumların değişmesinde etkili olmuştur. Daha sonraki yıllarda çıkarılan yasalarla, engelli çocuk ve
gençler ayrımcılıktan korunmaya çalışılmış ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için fonlar oluşturulmuştur.
İşitme engelli çocuklar için önceleri Fransa’da 1755 yılında ilk işitme engelliler okulu açılmış, bu okulu
İngiltere, Almanya, Amerika’da açılan işitme engelliler okulu takip etmiştir.
A. Graham Bell’in 1876 yılında telefonu icat etmesi,
işitme engellilerin eğitimde işitme araçlarını kullanmaya başlamasını sağlamıştır.
Özel gereksinimli çocukların örgün eğitimlerine 18. yüzyılda başlanmasına rağmen, üstün
yetenekli çocuklarla yapılan ilk çalışma 14.
yüzyılda sadece Türklerde görülmüştür.
İngiltere, Fransa ve Almanya’da üstün
yeteneklilerin değerlendirilmesine yönelik tedbirler 1918 yılından sonra alınmaya
başlamış ve bu çocuklar için 1918 yılında Lousville kentinde özel bir sınıf açılmıştır.
Diğer ülkelerde de benzeri yasal düzenlemeler yapıldığı gözlenmektedir. Yasal düzenlemeler çerçevesinde özel gereksinimli çocuklar 1963 yılından itibaren koruma altına alınmış, mesleki eğitimleri, mesleğe uyumları ile ilgili önlemler alınmaya başlanmıştır.
Danimarka, Hollanda, İtalya, İrlanda, Lüksemburg, Portekiz ve İspanya’da engellilerin istihdamları, rehabilitasyonlarına yönelik yasalar
bulunmaktadır.
Fransa’da 1975 yılında çıkarılan yasa,
engellilere yönelik düzenlemeleri, çocuk ve yetişkin olmak üzere iki şekilde ele almış ve engelli bireylerin eğitim ve sosyal
entegrasyonları için maddi yardımlar sağlanmasında sorumluluk devlete verilmiştir.
Almanya’da 1974’te engellilerin
korunmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılmıştır. İngiltere’de engellilerin tedavi, bakım, eğitim ve rehabilitasyon
hizmetlerinin yanı sıra işe yerleştirme, mesleki eğitim gibi yardım hizmetlerini sağlayan yasal düzenlemeler
bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 20 Aralık 1993 tarihinde yapılan toplantısında ‘Engelliler İçin Fırsat Eşitliği’ konusunda ‘Standart Kurallar’
başlığıyla kapsamlı ve ayrıntılı haklar bildirgesi onaylanmıştır.
Dünyadaki birçok ülke özel gereksinimli çocukların kaynaştırma aracılığıyla
eğitilebilmeleri için yasalarında düzenlemeler yapmıştır.
İlk kaynaştırma çalışmaları bilinçli bir entegrasyon anlayışına dayanarak yapılmamış devlet okulları içinde açılan özel sınıflar şeklinde olmuş, 1960’lardan sonraki dönemde de çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. İtalya’da 1971 yılında, Norveç’te 1976 yılında, İngiltere’de 1974 yılında, Amerika’da ve Fransa’da 1975 yılında çıkarılan yasalarla özel gereksinimli çocukların akranları ile birlikte genel eğitim sınıflarında eğitim görmeleri yasal olarak kabul görmüştür.
Amerika Birleşik Devletlerinde 1975 yılında kabul edilen Tüm Engelli Çocukların Eğitimi Yasası okul çağındaki özel gereksinimli çocukların eğitim
hizmetlerinden yararlanmasını amaçlayan
kapsamlı bir yasadır. Bu yasada en az kısıtlayıcı ortamlardan söz edilmiş, bireysel eğitim
programının hazırlanması yasal olarak güvence altına alınmıştır. Bu yasada 1990 yılında değişiklik yapılmış ve bu yasa Özürlü Bireylerin Eğitimi
Yasası adını almıştır.
Türkiye’de özel eğitim Osmanlı döneminde başlamış ve özel
gereksinimli bireyler, yaşlılar evinde koruma altına alınarak becerilerine uygun işlerde çalıştırılmışdır
Enderun mektepleri Osmanlı devleti döneminde kurulmuştur. Enderun
mekteplerinin üstün yetenekli çocukların eğitiminde öncü olduğu söylenebilir.
İstanbul Sultanahmet’te 1889 yılında Grati Efendi’nin İstanbul Ticaret Mektebinin bir bölümünde sağırlar okulunu açmasıyla sistemli ilk özel eğitim çalışmalarına başlanmıştır.
Okulun öğrenci sayısı başlangıçta 25-30 civarındayken, bir yıl sonra 45’e ulaşmıştır.
Bir yıl sonra görme yetersizliği olan bireyler için bir sınıf açılmış ve bu bireylere müzik ve kabartma alfabesi öğretilmiştir.
Okul 30 yıl eğitim ve öğretime devam ettikten sonra 1919 yılında kapatılmıştır. Daha sonra İzmir’de 1921 yılında körler okulu kurulmuş ve bunu 1923 yılında kurulan sağırlar okulu izlemiştir. Önceleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olan bu okullar 1950 yılında Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır .
Özel Eğitim Hizmetlerinin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından Milli Eğitim Bakanlığına devredilmesi, özel eğitimin sağlık konusu olarak değil eğitim konusu olarak değerlendirilmesi açısından önemlidir.
Özel Eğitim Hizmetlerinin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından Milli Eğitim
Bakanlığına devredilmesi, özel eğitimin sağlık konusu olarak değil eğitim konusu olarak değerlendirilmesi açısından
önemlidir.
Bunun sonucun da özel gereksinimli bireylerin eğitim almasının gerekliliği hayata geçirilmiştir.
Atatürk tarafından 1923 yılında uluslararası nitelikte Cenevre sözleşmesi imzalanması özel
eğitim açısından önemli bir adım olarak kabul edilir.
Türk Medeni Kanununda 1926’da özel eğitim konusuna değinilmiş ve anne-babaların çocuğun engelli olup olmamasına bakılmaksızın çocuğu yetiştirmekle sorumlu olan kişiler olduğu
vurgulanmıştır.
Korunmaya Muhtaç Çocuklar Yasası 1949 yılında çıkarılarak ilköğretim düzeyindeki çocukların
bakımı ve yetiştirilmeleri Milli Eğitim Bakanlığının sorumluluğuna verilmiş görme ve işitme engelli çocuklar için 1950’li yıllarda okullar açılmış ve bu çocuklar için programlar hazırlanmıştır. Bu
yıllarda personel yetiştirmede de önemli
gelişmeler olmuş, Gazi Eğitim Enstitüsünde “Özel Eğitim Şubesi” açılmıştır.
Özel gereksinimli çocukları belirlemek ve
rehberlik etmek için 1955 yılında Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinin temelini oluşturan
“Psikolojik Servis Merkezi” kurulmuştur.
Sonraları Ankara’da Yeni Turan ve Hıdırlıktepe ilkokullarında zihinsel yetersizliği olan çocuklar için özel sınıflar açılmıştır. Bu iki özel sınıf,
ülkemizde uygulanmakta olan “alt özel sınıf”
uygulamasının temelini oluşturmaktadır.
1957 yılında çıkarılan yasa ile korunmaya muhtaç çocuklardan özel gereksinimli olanlar Milli Eğitim Bakanlığınca güvence altına alınmıştır. Özel
gereksinimli çocukların hakları 1961 Anayasası ile devlet tarafından garanti altına alınarak özel
gereksinimli çocukların eğitimleri ilk defa bir yasada yer almıştır.
Özel gereksinimli bireylerle ilgili; 1971 yılında kabul edilen 1475 sayılı İş
Kanununun 50. maddesiyle “İşverenler 50 ve daha fazla işçi çalıştırdıkları iş yerlerinde
% 2 oranında sakat kimseye meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun bir işte
çalıştırmakla yükümlüdür” hükmü
getirilerek işverenlere sorumluluk verilmiştir
Özel eğitim açısından 1973 yılında
yürürlüğe giren 1739 sayılı Milli Eğitim
Kanunu önemlidir. Bu kanunun 8. Maddesi ile özel eğitimin genel eğitimin bir parçası olduğu kabul edilerek, özel eğitime genel eğitim sisteminde yer verilmiştir.
Özel eğitimle ilgili önemli gelişmeler 1980’li
yıllarda da yaşanmış ve 1982 yılında kabul edilen anayasa ile özel gereksinimli çocuklar için
önlemler alınmıştır. Önceleri Özel eğitim
alanında yapılan çalışmalar İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan ayrı bir şube müdürlüğü tarafından yürütülürken, 1980’li
yıllarda bu alandaki çalışmaların yürütülebilmesi için “Özel Eğitim Genel Müdürlüğü” kurulmuştur.
. Bu müdürlük 1982 yılında Özel Eğitim Genel
Müdürlüğü Daire Başkanlığına dönüştürülmüştür 1983 yılında 2916 sayılı “Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Yasası’ ile özel gereksinimli bireyler için kapsamlı adım atılmıştır.
Bu yasada “Özel gereksinimli çocukların normal akranları arasında eğitilmeleri” ve “Özel eğitime erken başlamasının gereği” ilkelerine yer
verilmiştir
1990’lı yıllarda özel eğitim ve kaynaştırma
alanında geliştirmeler kaydedilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığının 1990 yılında düzenlediği XIII. Milli Eğitim Şura kararları doğrultusuna 1991 yılında 1. Özel Eğitim Konseyi toplanmış ve gündüzlü öğretime ağırlık verilmesi ve kaynaştırma
programlarının yaygınlaştırılması kararına varılmıştır.
Özel gereksinimli çocuklara fırsat eşitliği ve eşit katılım sağlamada 1997 yılında
yürürlüğe giren 573 sayılı Özel Eğitim
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çok etkili olmuştur
Bu kararname ile özel gereksinimli çocukların tümüne eğitim hakkı
sağlanmıştır. Ayrıca Kararname Türkiye’de özel gereksinimli çocuklara yönelik olarak hazırlanmış en kapsamlı yasal düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Ayrıca 1997 yılında Başbakanlık Özürlüler İdaresi kurulmuştur.
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinin 2000 yılında yürürlüğe girmesiyle birlikte özel
gereksinimli bireylere sunulacak özel eğitim
hizmetleri yönetmelikte ayrıntılarıyla açıklanmış ve tanılama aşamasından başlayarak yerleştirme ve değerlendirme aşamasına kadar özel eğitim hizmetinin nasıl ve kimler tarafından yapılacağı belirtilmiştir.
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği 2006 yılında yeniden düzenlenmiş ve özel eğitim kurumları Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumundan alınarak Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. 2005 yılında 5378 sayılı “Özürlüler Kanunu” yürürlüğe girmiştir.
Bütün bu çalışmaların yanı sıra üniversitelerin özel eğitim bölümleri de özel eğitim alanına eğitimci ve uzman yetiştirmektedir. Üniversitelerde Eğitim Fakültelerinin 2016-2017 eğitim ve öğretim yılında yeniden yapılandırılması kapsamında Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından üniversitelere zihinsel, işitme, görme ve üstün zekâlılar öğretmenliği olmak üzere dört farklı alanda verilen lisans programlarının ismi YÖK tarafından “Özel Eğitim Öğretmenliği”
olarak belirlenmiştir.
Eğitim Fakültelerinin yanı sıra çeşitli dernek ve vakıflar da özel eğitim alanına katkı sağlamaktadır.
ENGELLİ OLMA NEDENLERİ
Engelli olmanın nedenleri
doğum öncesi,
doğum anı ve
doğum sonrası olmak üzere üç grupta ele alınmaktadır.
Engelli Olma Nedenleri
Annenin doğum öncesinde geçirmiş olduğu hastalıklar (özellikle hamileliğin ilk üç ayında geçirilen kızamıkçık, frengi, toksoplazma gibi), annenin yaşı,
beslenmesi,
hamilelikte kullanılan ilaçlar,
annenin sigara,alkol ve uyuşturucu maddeleri kullanması,
annenin radyasyona maruz kalması,
annenin yaşadığı psikolojik sorunlar,
akraba evlilikleri,
annenin geçirdiği kazalar, travmalar,
anne-çocuk arasındaki kan uyuşmazlığı,
kalıtsal olarak aileden geçen özellikler v.b.
doğum öncesi nedenler arasında yer almaktadır
Doğum Öncesi Nedenler
Doğum sırasında
bebeğin başına uygulanan basınç ve bebeğin doğum kanalında uzun süre kalması nedeniyle bebeğin beynine yeterince oksijen gitmemesi,
doğumun steril olmayan ortamlarda yapılması,
doğum sırasında vakum, forseps gibi aletlerin uzman olmayan kişiler tarafından kullanılması
bebeğin boynuna kordon dolanması,
bebeğin erken ya da geç doğması, zor doğması,
v.b. doğum sırasında yaşanan kazalar doğum anı nedenleri arasında yer almaktadır
Doğum Anı Nedenleri
Doğum öncesinde sağlıklı gelişen bebek,
doğum sonrasında yaşadığı olumsuzluklar ya da geçirdiği hastalıklar sonucu engelli olabilir.
Doğum sonrasında geçirilen menenjit gibi hastalıklar,
travmalar,
zehirlenmeler,
hastalıklarda yanlış ve geç müdahale,
enfeksiyonlara maruz kalma,
beslenme bozuklukları,
çocukların ihmal ve istismar edilmesi,
yetersiz çevre koşulları v.b. doğum sonrasındaki nedenler arasında sayılmaktadır
Doğum Sonrası Nedenler
KAYNAKLAR
Aral, N. ve Gürsoy, F. 2007. Özel Eğitim Gerektiren Çocuklar ve Özel Eğitime Giriş. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Gürsoy, F. 2020. Özel Gereksinimli Çocuklar. Çocuk Gelişimi Uygulamaları. Ed. N.Aral.Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını. Erzurum