• Sonuç bulunamadı

İkna edici iletişim açısından korku çekiciliği kullanımı: Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan kamu spotları örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İkna edici iletişim açısından korku çekiciliği kullanımı: Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan kamu spotları örneği"

Copied!
147
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI

İKNA EDİCİ İLETİŞİM AÇISINDAN KORKU ÇEKİCİLİĞİ

KULLANIMI: SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN

YAYINLANAN KAMU SPOTLARI ÖRNEĞİ

Özlem SEKİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

YRD. DOÇ. DR. HAYRİYE NUR GÖRKEMLİ

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Bu çalışmanın ilk bölümünde iletişim ve ikna , ikinci bölümünde çekicilik kavramı ve korku çekiciliği üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise korku çekiciliğinin ikna edici iletişim açısından kullanımı; Sağlık Bakanlığının yayınladığı ve destek olduğu kamu spotları üzerinden içerik analizi yöntemiyle değerlendirilerek, sonuçlarıyla alana katkı sağlamak hedeflenmiştir.

Çalışma boyunca yardım ve desteğini esirgemeyen, her zaman sabırla yol gösteren değerli danışmanım Yrd. Doç. Dr. Hayriye Nur GÖRKEMLİ başta olmak üzere, Prof. Dr. Başak SOLMAZ, Prof. Dr. Şükrü BALCI , Doç. Dr. Kadir CANÖZ ve tüm hocalarıma; kamu spotlarına ulaşma evresinde gereken yardım ve desteği veren Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü Sağlık İletişimi Daire Başkanlığına; başta Hamide Sarıtaş ve Leyla Matır olmak üzere tüm arkadaşlarıma; her zaman olduğu gibi bu süreçte de yanımda ve destek olan anneme, babama, kardeşime teşekkür eder saygılarımı sunarım.

(5)
(6)
(7)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ... i ÖZET ... ii SUMMARY ... iii İÇİNDEKİLER ... iv KISALTMALAR ... viii ŞEKİLLER VE RESİMLER DİZİNİ ... ix TABLOLAR DİZİNİ ... x GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İLETİŞİM VE İKNA 1.1.İLETİŞİM ... 3 1.1.1. İletişim Kavramı ... 3

1.1.2.İletişim Biliminin Doğuşu ve Gelişimi ... 5

1.1.3. İletişim Araçlarının Gelişimi ... 7

1.1.4.İletişimin Amacı ve Önemi ... 10

1.1.5.İletişim Süreci ... 12

1.1.6. İletişim Çeşitleri ... 13

1.1.6.1.Kullanılan Kodlara Göre İletişim Çeşitleri ... 13

1.1.6.1.1.Sözlü İletişim ... 13

1.1.6.1.2.Sözsüz İletişim ... 15

1.1.6.1.3.Yazılı İletişim ... 15

1.1.6.2 Toplumsal İlişkiler Sistemi Açısından İletişim Çeşitleri ... 16

1.1.6.2.1.Kişiler Arası İletişim ... 16

1.1.6.2.2.Grup İletişimi ... 17 1.1.6.2.3.Örgütsel İletişim ... 18 1.1.6.2.4.Toplumsal İletişim ... 19 1.2.İKNA ... 20 1.2.1. İkna Kavramı ... 20 1.2.2. İknanın Ortaya Çıkışı ... 22

1.2.3.İkna, Tutum ve İnanç İlişkisi ... 23

1.2.4.İknanın Unsurları ... 24

1.2.4.1.İnanılırlık ... 25

1.2.4.2.Dinleyiciyi Anlama ... 25

1.2.4.3.Sağlam Bir Sav ... 26

1.2.4.4.Etkili İletişim ... 26

1.2.5.İknaya Karşı Direnme Yolları ... 26

1.2.5.1.Güvenilirlik ... 27

1.2.5.2.Öğrenme ... 27

1.2.5.3.Alışkanlıklar ... 28

(8)

1.2.5.5.Gruplar ... 29

1.2.5.6.Zihni Başka Yöne Çekme ... 30

1.2.5.7.Tepki ... 30

1.2.6.İkna Edici İletişim ... 31

1.2.6.1.İkna Edici İletişim Süreci Kapsamında Stratejiler ... 32

1.2.6.1.1.Kaynak Açısından Stratejiler ... 32

1.2.6.1.1.1.Kaynağın Güvenilirliği, İnanılırlığı ve Uzmanlığı ... 32

1.2.6.1.1.2.Kaynağın Fiziksel Çekiciliği ... 33

1.2.6.1.1.3.Kaynağın Sevilmesi ... 33

1.2.6.1.1.4.Kaynak ve Benzerlik ... 34

1.2.6.1.1.5.Kaynağın Saygınlığı ve Gücü ... 35

1.2.6.1.1.6.Kaynakla İlgili Diğer Faktörler ... 36

1.2.6.1.2.Mesaj Açısından Stratejiler ... 36

1.2.6.1.2.1.Tek Yönlü- Çift Yönlü Mesaj ... 37

1.2.6.1.2.2.Kanıt ... 37 1.2.6.1.2.3.Sonuca Bağlama ... 38 1.2.6.1.2.4. Tekrar ... 38 1.2.6.1.2.5. Sıralama Etkisi ... 39 1.2.6.1.2.6. Korkunun Etkileri ... 39 1.2.6.1.2.7. Mizahın Etkileri ... 40

1.2.6.1.2.8. Olumlu ve Olumsuz İfadeler ... 40

1.2.6.1.3.Araç Açısından Stratejiler ... 40

1.2.6.1.4.Alıcı Açısından Stratejiler ... 42

1.2.6.1.4.1.Zeka ve Eğitim ... 42

1.2.6.1.4.2.Cinsiyet ... 43

1.2.6.1.4.3.Benlik Saygısı ... 43

1.2.6.2.İkna Edici İletişimde Kullanılan Taktikler ... 44

1.2.6.2.1.Evet-Evet Taktiği ... 44

1.2.6.2.2.Acaba Yerine Hangisi Taktiği ... 45

1.2.6.2.3.Önce Küçük Sonra Büyük Rica Taktiği ... 45

1.2.6.2.4.Önce Büyük Sonra Küçük Rica Taktiği ... 45

1.2.6.2.5.Giderek Artan Ricalar Taktiği ... 46

1.2.6.2.6.Soruya Soruyla Yanıt Verme Taktiği ... 47

1.2.6.2.7.Sadece O Değil Taktiği ... 47

1.2.6.2.8.Önce Ver Sonra Al Taktiği ... 48

1.2.6.2.9.Yer Etme Taktiği ... 48

1.2.6.2.10.Borca Sokma Taktiği ... 48

İKİNCİ BÖLÜM KORKU VE ÇEKİCİLİKLER 2.1.KORKU ... 50

2.1.1.Korku Kavramı ... 50

2.1.2.Korku Kültürü ... 52

2.1.3. Korku İle İlişkili Diğer Kavramlar ... 53

2.1.3.1.Kaygı ... 53

(9)

2.1.3.3.Depresyon ... 56 2.2.ÇEKİCİLİK KAVRAMI ... 57 2.2.1.Rasyonel Çekicilik ... 58 2.2.2.Ahlaki Çekicilik ... 59 2.2.3.Duygusal Çekicilik ... 60 2.2.3.1.Korku Çekiciliği ... 61

2.2.3.1.1.Korku Çekiciliği Modelleri ... 64

2.2.3.1.1.1. Dürtü Azalması Modeli (The Drive Reduction Model) ... 64

2.2.3.1.1.2. Paralel Tepki Modeli (The Parallel Response Model) ... 66

2.2.3.1.1.3. Ters-U Biçimi Modeli (Inverted-U Shape Model) ... 68

2.2.3.1.1.4. Korunma Güdüsü Motivasyonu (Protection Motivation Theory) ... 69

2.2.3.1.1.5. Gözden Geçirilmiş Korunma Güdüsü Motivasyonu (The Ordered Protection Motivation Theory) ... 70 2.2.3.2.Mizah Çekiciliği ... 71 2.2.3.3.Cinsel Çekicilik ... 73 2.2.3.4.Animasyon Çekiciliği ... 73 2.2.3.5.Müzik Çekiciliği ... 74 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İKNA EDİCİ İLETİŞİM AÇISINDAN KORKU ÇEKİCİLİĞİ KULLANIMI: SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN YAYINLANAN KAMU SPOTLARI ÖRNEĞİ 3.1.ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ ... 76

3.1.1.Araştırmanın Konusu Önemi ve Amacı ... 76

3.1.2.Araştırmanın Evren ve Örneklemi ... 77

3.1.3.Araştırmanın Varsayımları ... 78

3.1.4.Araştırmanın Sınırlılıkları ... 79

3.1.5.Araştırmanın Yöntemi ... 79

3.1.6.Araştırma Verilerinin Toplanması ve İşlenmesi ... 80

3.2.ARAŞTIRMANIN BULGU VE YORUMLARI ... 81

3.2.1. İncelenen Kamu Spotu Sayısını ... 81

3.2.2. Kamu Spotlarının Süresi ... 82

3.2.3. Kamu Spotlarında Kullanılan Çekicilik Türü ... 82

3.2.4. Kamu Spotlarında Kullanılan Duygusal Çekicilik Türü ... 83

3.2.5. Kamu Spotlarında Ön Plana Çıkan Temel Sorunlar ... 83

3.2.6. Kamu Spotlarında İşlenen Konular ... 84

3.2.6.1. İşlenen Konulara Göre Kullanılan Çekicilik Türü Dağılımları ... 85

3.2.6.2. İşlenen Konulara Göre Kullanılan Duygusal Çekicilik Türü Dağılımları 86 3.2.7. Kamu Spotlarında Ağırlıklı Olarak Kullanılan Korku Ögeleri ... 87

3.2.8.Kullanılan Korku Ögelerinin İşlenen Konulara Göre Dağılımları ... 88

3.2.9. İncelenen Kamu Spotlarında Çözüm Önerisi Sunulma Durumu ... 89

3.2.10. Çözüm Önerisinin Korku İçeren Mesaja Göre Öncelik ve Sonralık Durumu89 3.2.11. Kamu Spotlarında Korku Ögelerine Ayrılan Süre ... 90

3.2.12. Kullanılan Korku Ögelerine Göre Süre Dağılımları ... 91

(10)

3.2.13.1.Kaynak İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların Kullanılan Çekicilik Türlerine

Göre Dağılımları ... 94

3.2.13.2.Kaynak İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 95

3.2.14. Kamu Spotlarında Mesaj İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurlar ... 96

3.2.14.1.Mesaj İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların, Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 97

3.2.14.2.Mesaj İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 98

3.2.15. Kamu Spotlarında Verilen Mesaj İle İlgili Kullanılan Kanıt Türü ... 99

3.2.16.Verilen Mesaj İle İlgili Kullanılan Kanıtların, Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 100

3.2.17. Kamu Spotlarında İkna Amaçlı Kullanılan Taktikler ... 101

3.2.18. Kamu Spotlarında Kullanılan Renk ... 101

3.2.19.Kullanılan Renklerin Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları .... 102

3.2.20.Kamu Spotlarında Kullanılan Görselin Türü ... 103

3.2.21. Kamu Spotlarında Slogan ve Logo Kullanılma Durumu ... 104

3.2.22.Kamu Spotlarında Slogan ve Logo Korku Kullanımı ... 105

3.2.23.Kamu Spotunun Geçtiği Mekanın Türü ... 105

3.2.24.Kamu Spotunun Geçtiği Mekanda Korku Unsuru Kullanım Durumu ... 105

3.2.25.Kamu Spotlarında Ses Kullanılma Durumu ... 107

3.2.25.1.Kamu Spotlarında Kullanılan Sesin Verdiği Duygu ... 107

3.2.25.2.Sesin Verdiği Duyguya Göre Kullanılan Çekicilik Türlerinin Dağılımları108 3.2.25.3.Sesin Verdiği Duyguya Göre Kullanılan Duygusal Çekicilik Türlerinin Dağılımları ... 109

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 110

(11)

KISALTMALAR

CFCU: Merkezi Finans ve İhale Birimi

GARD:Kronik Solunum Hastalıklarına Karşı Küresel İşbirliği HETADER:Hemofili ve Talasemi Derneği

HKD: Hayatta Kal Derneği

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

ONKOD: Organ Nakli Koordinatörleri Derneği

RTÜK: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

TAPDK: Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu UNICEF: Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu

(12)

ŞEKİLLER VE RESİMLER DİZİNİ

Şekil- 1: İletişim Süreci ... 13

Şekil- 2: İtki Modeli Paradigması ... 65

Şekil- 3: Paralel Modelin Temel Özellikleri ... 67

Şekil- 4: Korku ve Davranış Değişikliği Arasındaki Ters-U İlişkisi ... 68

Şekil- 5: Korunma Motivasyonu Teorisinin Genel Modeli ... 69

Şekil-6: Talesemi Hakkında Bilgi Veren Kamu Spotu ... 92

Şekil-7: Aile Hekimliği Hakkında Bilgi Veren Kamu Spotu ... 93

Şekil-8: Anne Sütünün Önemini Anlatan Kamu Spotu ... 93

Şekil-9: Demet Dedeoğlu Obezite İle Mücadele Kamu Spotu ... 99

Şekil-10: İyot Kullanımı İle İlgili Kamu Spotu ... 99

Şekil-11: Organ Nakli İle İlgili Kamu Spotu ... 103

Şekil-12: Dumansız Hava Sahası Kamu Spotu ... 104

Şekil-13: Sigara Pişmanlıktır Kamu Spotu ... 106

Şekil-14: Bilinçsiz Gözlük Kullanımı Kamu Spotu ... 107

(13)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo-1:İncelenen Kamu Spot Sayısı ... 81

Tablo-2: Kamu Spotlarının Süresi ... 82

Tablo-3: Kamu Spotlarında Kullanılan Çekicilik Türü Frekans Tablosu ... 82

Tablo-4: Kamu Spotlarında Kullanılan Duygusal Çekicilik Türü Frekans Tablosu ... 83

Tablo-5:Kamu Spotlarında Ön Plana Çıkan Temel Sorunlar Frekans Tablosu ... 83

Tablo-6:Kamu Spotlarında İşlenen Konular Frekans Tablosu ... 84

Tablo-7: İşlenen Konulara Göre Kullanılan Çekicilik Türü Dağılımları ... 85

Tablo-8: İşlenen Konulara Göre Kullanılan Duygusal Çekicilik Türü Dağılımları ... 86

Tablo-9: Kamu Spotlarında Ağırlıklı Olarak Kullanılan Korku Ögeleri Frekans Tablosu ... 87

Tablo-10: Kullanılan Korku Ögelerinin İşlenen Konulara Göre Dağılımları ... 88

Tablo-11: İncelenen Kamu Spotlarında Çözüm Önerisi Sunulma Durumunu Gösteren Tablo ... 89

Tablo-12: Çözüm Önerisinin Korku İçeren Mesaja Göre Öncelik ve Sonralık Durumu ... 89

Tablo-13: Kamu Spotlarında Korku Ögelerine Ayrılan Süreyi Gösteren Frekans Tablosu ... 90

Tablo-14: Kullanılan Korku Ögelerine Göre Süre Dağılımları ... 91

Tablo-15: Kamu Spotlarında Kaynak İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurlar Frekans Tablosu ... 92

Tablo-16:Kaynak İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların Kullanılan Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 94

Tablo-17:Kaynak İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 95

Tablo-18: Kamu Spotlarında Mesaj İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurlar Frekans Tablosu ... 96

Tablo-19:Mesaj İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların, Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 97

Tablo-20:Mesaj İle İlgili Kullanılan İkna Edici Unsurların Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 98

Tablo-21: Kamu Spotlarında Verilen Mesaj İle İlgili Kullanılan Kanıt Türü Frekans Tablosu ... 99

Tablo-22:Verilen Mesaj İle İlgili Kullanılan Kanıtların, Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 100

Tablo-23: Kamu Spotlarında İkna Amaçlı Kullanılan Taktiklerin Frekans Tablosu .. 101

Tablo-24: Kamu Spotlarında Kullanılan Renklerin Frekans Tablosu ... 101

Tablo-25: Kullanılan Renklerin Duygusal Çekicilik Türlerine Göre Dağılımları ... 102

Tablo-26:Kamu Spotlarında Kullanılan Görsel Türü Frekans Tablosu ... 103

Tablo-27: Kamu Spotlarında Slogan ve Logo Kullanılma Durumu Frekans Tablosu 104 Tablo-28:Spotlarında Slogan ve Logoda Korku Kullanımı Frekans Tablosu ... 105

Tablo-29:Kamu Spotunun Geçtiği Mekan Türü Frekans Tablosu ... 105

Tablo-30:Kamu Spotunun Geçtiği Mekanda Korku Unsuru Kullanım Durumu Frekans Tablosu ... 105

(14)

Tablo-32:Kamu Spotlarında Kullanılan Sesin Verdiği Duyguyu Gösteren Frekans Tablosu ... 107 Tablo-33:Sesin Verdiği Duyguya Göre Kullanılan Çekicilik Türlerinin Dağılımları . 108 Tablo-34:Sesin Verdiği Duyguya Göre Kullanılan Duygusal Çekicilik Türlerinin Dağılımları ... 109

(15)

GİRİŞ

İletişimin varlığı insanlığın var oluşu kadar eski bir tarihe dayanmaktadır. Çünkü iletişimin temel öğesi insandır, kısacası insanın olduğu her ortamda iletişim de kaçınılmaz olarak mevcuttur. İlk çağlardan beri var olan bu kavram, sürekli gelişen ve değişen dünyada sadece biçim, yöntem ve teknik olarak değişikliğe uğramıştır fakat sosyal birer varlık olan insanların birbirleriyle ve doğayla olan ilişkisini sağlama işlevi her zaman aynı geçerliliğini korumuştur (Işık, 2000: 3).

İletişimin var olması için kaynak ve iletinin yanı sıra bunu hedefe aktarmayı sağlayacak araç ve tekniklere de gerek vardır. Bu yüzden de insanlık, duygu ve düşüncelerini doğru şekilde aktarabilmek için hemen hemen her dönemde farklı araç ve yöntemler keşfetmek ya da var olan araç ve yöntemleri geliştirmek için çalışmalar yapmıştır (Kaya, 1985: 1). İnsanların var oldukları dönemden bu zamana kadar iletişime bu kadar önem vermelerinin temelinde haber alma ve haber verme istekleri yatmaktadır. İlk dönemlerde basit bir şekilde, doğal bir ihtiyaç olarak haberleşme amacının gerçekleştirilmesine yönelik keşfedilip geliştirilen araç ve yöntemler, zamanla değişen ve daha karmaşık hale gelen yapıya paralel olarak gelişim ve ilerleme göstermişlerdir. İlk dönemi kapsayan iletişim araçlarından ilkel olarak tabir edilebilecek, en eski iletişim biçimlerinden biri duman ya da ateş kullanılarak gerçekleştirilen haberleşmedir. Basit bir yapıya sahip olsa da önemli bir gelişmedir ve o dönem insanları tarafından uzun süre kullanılmıştır. Bununla birlikte bu iletişim biçimini sözsüz iletişim kapsamında değerlendirmek mümkündür. Yine o dönemlerde bir diğer iletişim yöntemi yaya olarak sözlü mesaj iletimidir ve bu da yaygın bir şekilde kullanım alanına sahip olmuştur. Yazının icadı ile birlikte iletişim sözsüz ve sözlü boyutunun yanında bir de yazılı şekilde gerçekleşmeye başlamıştır bunun yanı sıra ticari ilişkilerin gelişmesi, teknolojideki gelişmeler, ulaşım alanındaki vb. gelişmeler de iletişimin geniş alanlara yayılmasında önemli bir etkiye sahip olmuştur (Alemdar, 1981:3). Duman, güvercin, ulak ile başlayan iletişim alanındaki gelişmeler günümüzde telefon, televizyon, radyo, internet gibi araçların gelişmesiyle hala ilerleme göstermeye devam etmektedir. İletişim açısından değerlendirildiğinde yirminci yüzyıl bir değişimin ve gelişimin başlangıcı olarak nitelendirilebilir çünkü görüntü ve ses birlikte kullanılmaya başlanmış bu da kitle

(16)

iletişim kavramını ortaya çıkarmıştır. Kısa sürede geniş kitlelere ulaşabilme gücü kitle iletişim kavramıyla açıklanmaktadır. Gazete, radyo, televizyon gibi araçlar da bu iletimi sağlayan kitle iletişim araçları olarak adlandırılmaktadır Mc. Luhan’ın Global Köy söylemi de tam bu gelişmelerle birlikte kanıtlanmaya başlamıştır diyebiliriz (Işık, 2000:4).Gazete, radyo, televizyon gibi iletişim araçlarının gelişimi iletişim açısından çok önemli bir gelişme olmuştur fakat günümüzde internet diye bir araç vardır ve bu da iletişimin iki yönlülük boyutuna, işlerlik kazandırma noktasında önemli bir gelişme olmuştur. Gazete, radyo, televizyon sadece mesajı aktarıp geri bildirimini anında alamazken, internet geleneksel medyanın tüm özelliklerini barındırdığı gibi anında geri bildirimi de mümkün kılarak etkileşimi sağlamaktadır ve gelişmelere uyum sağlayabilecek yapıda olması da diğer araçlardan farklı kılan özelliklerinden birini oluşturmaktadır ( Birsen vd. , 2013:30).

İletişime dair tüm bu gelişmelere bağlı olarak çeşitli amaçlar için çeşitli stratejiler geliştirilmiştir. Bu çalışma kapsamında da ikna edici iletişim stratejilerinden biri olan korku çekiciliği konusu ele alınmıştır. Korku çekiciliği özellikle siyaset ve pazarlama alanlarında çeşitli kampanyalar aracılığı ile kullanılmaktadır. Bu çalışmada da Sağlık Bakanlığı tarafından 2006-2016 yılları arasında yayınlanan ve ya desteklenen kamu spotlarında, korku çekiciliğinin nasıl bir kullanım alanı bulduğu noktasında içerik analizi yöntemi uygulanarak konuya ait farklı bir bakış açısı geliştirmek hedeflenmiştir. Sonuç olarak da Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan ve desteklenen kamu spotlarında duygusal çekicilik türlerine yer verildiği, duygusal çekicilik türlerinden de en fazla korku çekiciliğine yer verildiği ortaya çıkmıştır.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM

İLETİŞİM VE İKNA

1.1.İletişim

1.1.1. İletişim Kavramı

İletişim kelimesinin İngilizce ‘deki karşılığı olan ‘communication’ kelimesinin tarihi ortak, müşterek anlamlarına gelen‘common’ kelimesiyle ilişkilidir. Kökeni ise Latince’de paylaşmak, ortaklaşa bir şeyler yapmak alamına gelen ‘communicare’ kelimesine dayamaktadır ve bu da ‘communis’ kelimesinden türemiştir. Yani iletişime geçildiğinde bilgi paylaşımında, bütün toplumlarca kabul edilen ortak hislerin paylaşımı konusunda artış söz konusu olmaktadır (Rosengren, 2000:1).En geniş anlamıyla bu doğrultuda iletişimin tanımı, canlılar arasındaki ortaklaşa unsurlardan temelini alan bir süreç olarak yapılabilir. Bu nokta iletişimin sadece insanı değil tüm canlıları da kapsadığını göstermektedir (Gökçe, 2005:7).

İletişim geniş kapsamlı olduğu için çeşitli şekillerde tanımlaması yapılmıştır. İletişim bir başkasıyla konuşma, bir televizyon, bilgi yayma, saç şeklimiz, eser eleştirmesi kadar geniş yelpazede bir alanı kapsar bu yüzden de bilim adamları tanımlamada problemlerle karşılaşmıştır ancak genel anlamıyla iletişim; mesajların doğrultusunda sosyal bir etkileşim olarak tanımlanabilir (Fıske, 1990:1-2). İletişimin daha detaylı diğer tanımları ise; iletişim bilginin, duyguların, düşüncelerin, becerilerin simgeler vasıtasıyla iletilmesi ve bir anlam arama çabasıdır (Tutar,Yılmaz ve Erdönmez, 2005:16). İletişim bilgi, duygu ve düşüncelerin sözlü ve sözsüz olarak kişiden kişiye ve ya gruptan gruba aktarılması ve ya iletilmesi sürecidir. Bununla birlikte iletişim, kişilerarası iletişimde gönderilen iletilerin karşılıklı olarak aynı zamanda alınıp verilmesi ve yorumlanarak sonuç çıkarılmasını da kapsayan başlangıcı ve sonucu olmayan bir süreçtir (Mısırlı, 2003:1). Türk Dil Kurumu ise iletişimi duyguların, fikirlerin, kişiler, toplumsal kümeler ya da toplumlar arasında sözcüklerle, el-kol hareketleriyle, yazı ya da görünü gibi çeşitli araçlarla değiş tokuşu sağlayan toplumsal bir etkileşim süreci olarak tanımlamıştır (tdk.gov.tr).

Tanımların geneline bakıldığında temelde aktarım, paylaşım ve etkileşim unsurlarının olduğu görülmektedir. Buradan hareketle iletişimde öncelikli olanın,

(18)

anlaşma amacıyla bir şeyleri aktarmak olduğu söylenebilir ve bir gönderim-alım işlemi söz konusudur. Ancak her gönderim-alım işlemini de iletişim olarak değerlendirmek yanlış olur çünkü bu durum iletişimin tek yönlü olduğu ve etki tepkiye dayandığı anlamına gelir. İletişim yalnızca söylenenden ibaret değildir hatta bazen söylenenden çok söylenmeyen daha önemli olmaktadır (Gökçe, 2006:8). Kişilerin birbirini algılamasıyla birlikte iletişim başlar ve söylediklerinin, söylemediklerinin, yaptıklarının, yapmadıklarının, yüz ifadelerinin, beden duruşunu, seslerinin, bakışlarının anlamı olur. Buna göre iletişimin her ortamda gerçekleşebilen bir anlam alışverişi süreci olduğu söylenebilir (Cüceloğlu, 2002:45-46).Sonuç olarak iletişimin gerçekleşmesi için sadece sözlü bir şekilde mesajların aktarılması gibi bir zorunluluğun olmadığı görülmektedir. Bu zamana kadar iletişim dediğimizde genellikle aklımıza gelen ‘konuştuğumuzda iletişim olur ’ sözünün aslında iletişim kavramı için ne kadar sığ kaldığı, hiç konuşmadan da iletişimin gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır. Ancak bu tür aktarım olmaksızın gerçekleştirilen iletişim canlı tutulamaz yani uzun süreli olamaz. Bu yüzden aktarım-gönderim iletişimden tamamen ayrı düşünülemez çünkü iletişimin temel koşulunu oluşturmaktadır (Gökçe, 2006:9).

İletişim sürecinde anlam kavramının ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Anlamın neyi kapsadığı incelediğinde ise; bireylerin birbirleriyle iletişime geçmeleri sonucu oluşan, karşılıklı anlaşmaya dayanan, insanların birbirlerini anlamalarını sağlayan düşünsel çağrışımların hepsinin ‘anlam’ ile ilişkili olduğu söylenebilir. Özetle; alıcı kitle ile mesaj arasındaki etkileşimi dile getirir ve iletişimi başlatanın anlamı ile alıcı kitlenin anlamı aynı olmayabilir, anlam kavramının önemi tam bu noktada ortaya çıkar (Mutlu, 1995:38-39).Bu açıklamalar doğrultusunda iletişim sürecini şekillendiren en önemli etken olarak anlam kavramının gösterilmesi, iletişimin başarılı olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin, iletinin istenildiği şekilde alıcıya gönderilip gönderilmediğinin anlam kavramıyla bağlantılı olmasından kaynakladığı söylenebilir. Çünkü iletişim aktarımlar ve anlamlar üzerinden var olmaktadır.

(19)

1.1.2.İletişim Biliminin Doğuşu ve Gelişimi

İletişim ile ilgili incelemeler yapılırken ve stratejiler geliştirilirken, iletişimin diğer toplumsal bilimlerle olan ilişkisinin de göz önünde bulundurulması, araştırmaya daha kapsamlı bir bakış açısı sağlayabilmektedir. Çünkü diğer bilimlerle olan bu ilişkiyi insanlığın gelişim süreci içinde iletişimin sürekli var oluşu kurmaktadır. Değerlendirmelerin buna göre yapılması göreceli olan gerçeklik

anlayışına tam olarak ulaştırmasa da en yakın değerlere ulaşmayı sağlamaktadır ( Alemdar, 2001:260).

İletişimin toplumsal bilimlerden özellikle tarih ve sosyoloji ile olan ilişkisi önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Tarih açısından bakıldığında, tarihin sadece insanın gelişimini değil o dönem içinde gerçekleşen olayları, kurumları, ekonomi unsurlarını, kültürü de araştırdığı görülmektedir. Bununla birlikte ekonomik alandaki gelişmelerin ve değişmelerin kapsamına, ulaşım ve haberleşme de girdiği için bu noktada iletişim, tarih biliminin verilerinden büyük oranda yararlanabilmektedir. İletişimin bir bilim haline gelmesinde katkısı olan bir diğer bilim dalı ise sosyolojidir. Bu ilişki ise özellikle sosyologların basının toplum üzerindeki etkilerini araştırması noktasında oluşmaktadır (Alemdar, 1981:4-6).

Kitle iletişim araçlarının ortaya çıkışının insanların üzerinde çeşitli etkileri olduğu dönem dönem etki düzeyine göre tartışmalara konu olmuştur.1910’dan 1940’a kadarki dönemi kapsayan araştırmalarda kitle iletişim araçlarının etkilerinin çok fazla olduğu sonucuna varılmıştır ve bu etkileri açıklayan ‘‘hipodermik iğne ‘‘ ya da ‘‘ sihirli mermi’’ de denilen kuram ortaya atılmıştır. Bu kuram gönderilen iletiyi bir mermi ya da iğne olarak adlandırmış ve hedef kitleye etkisinin bir iğne ya da mermi gibi hızlı ve anında olduğu savunulmuştur ve bu dönem güçlü etkiler dönemi olarak adlandırılmıştır. Kitleyi oluşturan bireyler arasında ilişkinin olmayışı da etkiyi arttıran bir faktör olarak görülmüştür (Işık, 2012:28).

Kitle iletişim araçlarının etkisinin sınırlı olduğu görüşü ise 1940 ve 1944 başkanlık seçimlerinde kitle iletişim yoluyla gönderilen mesajların etkisinin seçmenin oy verme davranışında çok fazla etkisinin olmadığının görülmesiyle ortaya çıkmıştır ve ‘‘iki aşamalı akış kuramı ‘‘ ileri sürülmüştür. Bu modelin temelinde ise

(20)

hedef kitlenin tercihlerinde kitle iletişim araçlarından aldıkları mesajların değil de yer aldıkları grubun etkisinde daha çok kaldıkları görüşü yer almaktadır. Yine bu dönem ‘’kamuoyu önderleri ‘’ olarak adlandırılan toplumda güven kazanmış ve saygınlığı olan kişilerce gönderilen mesajların, kişisel etki aracılığıyla hedef kitlede etki oluşturduğu görüşü savunulmuştur ( Yaylagül, 2010:57).

Çeşitli araştırmaların sonucunda kitle iletişim araçlarını kitleler üzerinde etkili bir konumda olduğu görüşü tekrardan geri dönmüştür. Özellikle 1960’lı yıllarda ‘‘tutum’’ kavramı üzerinde durulmuştur, sonrasında da geleneksel etki araştırmalarının yanı sıra iletişim kurumları ve diğer sistemlerle olan ilişkiler de araştırma kapsamında değerlendirilmiştir. Bu araştırmalarda kitle iletişim araçlarının etkili olduğu ve bu etkinin gücünün toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel sistemler gibi değişkenlere bağlı olarak değişiklik gösterebileceği sonucuna varılmıştır. Televizyonun yaygın bir şekilde kullanımına paralel olarak da 1970’li yıllarda ise ‘‘gündem kurma’’ ve ‘‘suskunluk sarmalı ‘‘ kuramları geliştirilmiş ve bu kuramlar sonucunda kitle iletişim araçlarının etkisinin birey ve toplum üzerinde güçlü bir etki oluşturduğu görüşü tekrar önem kazanmıştır (Işık, 2012:31-32).Gündem koyma ve saptama kuramı uzun yıllar kitle iletişim araçlarının sınırlı bir etkiye sahip olduğu görüşünü çürütmüştür ama yine de tam anlamıyla kabul görmemiştir çünkü bu kuramda bazı değişkenlerin duruma etki edebilmesi söz konusu olmuştur. Bu değişkenler izleyicinin nitelikleri, kökeni, kitle iletişim araçlarını takip etme alışkanlıkları, eğitim düzeyi, mesaja duyulan ilgi ve istek düzeyi vb. şeklinde sıralanabilir (Yumlu, 1994:92).Gündem belirleme kuramı kısaca medyanın haberi sunarken hedef kitleyi etkileyerek istediği doğrultuda manipüle etmesidir, bu sayede de halkın düşünceleri aynı doğrultuda birleştirilerek kamuoyu yaratılmaktadır (Mora, 2011:67).

İnsanlar sürekli bilgilenme ihtiyacı duymaktadır bunu da karşılayan kitle iletişim araçlarıdır ancak kitle iletişim araçlarını elinde bulunduranlar bu gereksinimleri göz önünde bulundurmalarına rağmen toplumu ilgilendiren öncelikli konuların yerine toplumda gündem olmasını istediklerini sunmaktadır yani toplumun önceliklerinin yerini siyasi ve ticari güçlerin öncelikleri almaktadır. Bu güçler toplumun ne üzerinde düşünmelerini isterse medya gündemi ona göre düzenlenir ve

(21)

izleyicilerin bu sayede bu konular üzerinde tartışması ve konuşması sağlanır (Güngör, 2011:98-99).Tüm bunlar gündem koyma ve saptama kuramını açıklamaktadır.

Bu döneme ait bir diğer kuram olan suskunluk sarmalı ise kişinin başkalarının düşüncesini nasıl algıladığıyla ilişkilidir. Kişinin belirli inanç ve tutumlara bağlı olarak toplumdan dışlanma korkusuyla, öncelikle hangi düşünce baskın, hangi düşünce daha az geçerli, gözlemleyerek kendi fikirlerini sorgular. Eğer baskın olan düşünceye ters bir kategoride düşünceye sahipse bunu açıklamaktan çekinir.Tam tersi eğer baskın düşünceyle paralel bir fikre sahipse fikirlerini açığa vurmakta daha cesur olur bu da suskunluk sarmalı kuramının temelini oluşturmaktadır. Bu noktada da hakim olan düşünce çoğu zaman medya tarafından belirlenmektedir (Mc. Quail ve Windahl 1993:99).

1.1.3. İletişim Araçlarının Gelişimi

Kitle iletişim araçlarının en belirleyici özelliği, teknik araçlar vasıtasıyla zaman ve uzay içinde ve büyük sayılarda tekrar edilme özelliğine sahip mesajları geniş izleyici topluluklarına iletmesidir. Tek bir alıcı ve ya küçük gruplarla gerçekleştirilen yüz yüze iletişim araçlarının aksine, kitle iletişimin seslendiği büyük çoğunluk birbirinden haberdar değildir (Geray, 2003:17). İletişim araçlarının geçmişten günümüze gelinceye kadar böylesi büyük bir değişime uğraması çeşitli etkenlerle bağlantılı olarak gerçekleşmiştir. Bunlar teknik, ekonomik ve sosyal olmak üzere üç şekilde incelenebilir (İnuğur, 2005:15-16):

Teknik Gelişmeler; kağıdın icadı ve basım işleminin gerçekleşmesinin mümkün olmaya başlamasıyla birlikte iletişimde çeşitli açılardan gelişime ve değişimler gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler devamında basın, haberleşme ve dağıtım kavramlarını da ilerleterek basının bugünkü haline gelmesinin temelini oluşturmuştur.

Ekonomik Gelişmeler; kağıdın daha ucuza elde edilmesi, gazetelerin çoğalması buna bağlı olarak okuyucunun da artması, sayfa sayısının artması, reklam ve ilanlardan da gelir elde edilebilmesi gibi gelişmeler gazetenin fiyatının düşmesine neden olmuştur. Bu düşüş de gazetenin geniş kitlelere yayılmasını sağlamıştır. İlan

(22)

ve reklam diğer iletişim araçlarının gelişmesinde de etkili olmuştur sonuç olarak bunların toplamı ekonomik gelişmeler olarak adlandırılabilir.

Sosyal Gelişmeler; oy hakkının tanınmasıyla demokrasiye geçilmesi, eğitime önem verilmesi ve yaygınlaşması, savaşlar vb. sosyal olaylar iletişim araçlarının daha da önemli hale gelmesini sağlamıştır.

Bütün bu gelişmeler daha çok okuyan, daha çok ve çeşitli bilgiye ihtiyaç duyan bir toplum oluşturmuştur, bu toplumun gerek ihtiyaçlarını karşılamak gerekse eleştirel bir yaklaşım açısından bakarsak; bu toplumu kontrol altına almak ve yönlendirmek amacıyla iletişim araçları çok büyük gelişmeler göstermiştir ve bu araçlar kitle iletişim araçları olarak adlandırılmıştır. Kitle iletişim araçları okuma yazma geleneğinden, eğlence anlayışına kadar birçok açıdan değişim yaratmıştır kısaca duyuları yeniden biçimlendirmiştir (Baldini, 2000:92).

Kitle iletişim araçlarının gelişimine baktığımızda ilk olarak yazılı basımın ortaya çıktığını söylemek mümkündür Avrupalılar kâğıt yapmayı öğrenip, matbaayı da kurduktan sonra günlük gazeteleri çıkarmaya başlamış. Günümüz şartlarına uygunluk gösteren ilk günlük gazete ise 1660 yılında Almanya’da yayınlanan Leipziger Zeitung olarak kabul edilmiştir (Şapolyo, 1971:13).Yazılı basının gelişmesini bu açıdan değerlendirdiğimizde geniş kitlelere ulaşmada ilk basamağı oluşturduğunu ve diğer kitle iletişim araçlarını temellendirdiği söylenebilir.

Radyonun gelişimi ile birlikte yazılı basına yeni bir yorum katılmıştır ve adına konuşma biçiminde haber verme denmiştir. Bu biçimde haber vermenin özünde ise arkadaşça, dostça ve basit bir dille aktarma yapılması söz konusudur. Radyo yayınlarının başlangıcı ise pek çok ülkede 1920’li yıllara kadar dayanmaktadır fakat az gelişmiş ülkelerde radyonun toplumla buluşması 1930-1940 yıllarını bulmuştur (Tokgöz, 2003:369-370).Radyo özellikle birinci dünya savaşından sonra propaganda ve haber alma amacıyla yaygın şekilde kullanılmıştır ve ne kadar etkili olduğunu da Başkan Franklin Roosevelt’in gerçekleştirdiği ‘‘Ocakbaşı Sohbetleri’’ ve Orson Welles’in ‘‘Dünyalar Savaşı’’ programları kanıtlamıştır (Bektaş, 1996:133).

(23)

Hareketli görüntülerin elektromanyetik dalgalar ile iletilebilmesini kapsayan çalışmalar 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleştirilmesine rağmen televizyonun bir kitle iletişim aracı olarak yaygın hale gelmesi 1950’li yıllarını bulmuştur (Atabek, 2001:77). Televizyonun gelişimi ile uzun süre kitle iletişiminde önemli bir yer tutan radyo, 1936 yılında İngiltere de BBC’nin gerçekleştirdiği ilk televizyon yayınıyla birlikte önem kaybetmeye başlamıştır. Çünkü televizyon hem göze hem kulağa hitap eden bir araçtır bu da kitlelerin ilgisini çekmek için önemli bir özellik olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında televizyonun, dünyanın bir ucundaki bir mesajı uydular sayesinde başka bir ucuna kadar iletebilme özelliğine sahip olması ve bunu canlı bir şekilde evlere kadar ulaştırabilmesi de popüler olmasında etkili olan başka bir özelliğini oluşturmaktadır (Gönenç, 2004:439). Televizyon genellikle en çok tartışılan kitle iletişim araçlarından biri olmasına rağmen şu an ki dönemde bakıldığında hemen hemen her evde yer almaktadır. İzleyicilerin tercihine bakıldığında, internet gibi yeni bir mecra ortaya çıkmış olmasına rağmen, televizyonun hala önemli bir yerde olduğu yorumu; programlardaki çeşitliliğe, kanallardaki çeşitliliğe, reyting oranlarına vb. bakarak yapılabilir. Film, kaset ve radyo gibi araçlar daha çok müzik temelli doğdukları için kültürü eğlenceli hale getirmeyi amaç edinmişler ve Amerika’da yaratmış oldukları etki o dönemde oldukça göze çarpmıştır. Ancak televizyon her türlü söylemi kapsadığı için bu araçlardan ayrılır. İnsanlar sadece eğlenmek amaçlı değil herhangi bir konuda enformasyon sahibi olmak için de televizyonun başına geçer ve bu da televizyonun kültürün her alanından kaynak bulmasının sebebini oluşturur (Postman, 2012:106-107).

Kitle iletişim araçlarının bu kadar gelişme göstermesi sosyalleştirme işlevini de ortaya çıkarmıştır. Bakıldığında sosyalleştirme görevi sırasıyla birinci derecede ailede, ikinci okulda, üçüncü olarak sosyal çevrede iken kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle artık dördüncü derecede kitle iletişim araçlarının da sosyalleştirme etkisi ortaya çıkmıştır (Kızıldağ, 2001:63). Bunun yanı sıra günümüzde internet ortamında özellikle sosyal medya adı altında toplanan web tabanlı sayfaların bireyleri sosyalleştirme işlevi tartışılmalara konu olmaktadır. Bazı görüşler bu tür

(24)

araçların bireyi yalnızlaştırdığını savunurken, bazı görüşler de aksine sosyalleştirdiğini ileri sürmektedir.

1.1.4.İletişimin Amacı ve Önemi

İletişimin amacı genel olarak karşı tarafın duygularını, düşüncelerini etkilemek ve aynı zamanda da karşı tarafın mesajlarından etkilenmektir. Bireylerin birbirleriyle iletişiminden yola çıktığımızda bu etkileme ve etkilenme açıkça görülmektedir. Çünkü kişi mesajında ya duygularını ya düşüncelerini ya da fikirlerini alıcıya açar ve alıcının da bir şekilde kendisi gibi hissetmesini isteyebilir, karşı tarafı ikna edip fikirlerini benimsemesini isteyebilir, bir talebi olabilir vb. yani kişilerin birbirini etkilemesi ve etkilenmesi bu şekilde söz konusu olmaktadır. Kitle iletişim araçları açısından incelersek etkileme amacının daha yüksek olduğu söylenebilir. Çünkü tek yönlü bir iletişim söz konusudur. Kitle iletişim araçlarının etkilenmesi ise dolaylı şekilde hedef kitlenin ihtiyaçları, eğilimleri, istekleri vb. doğrultusunda gerçekleşmektedir.

İletişimin diğer başlıca amaçlarına bakıldığında bunlardan bir tanesi de bireysel keşfetmedir yani biri hakkında bilgi alındığında, iletişime geçildiğinde, birey kendi hakkında da bilgi sahibi olmaktadır. Kısacası birey kendisi ile ilgili algı oluştururken özellikle kişilerarası iletişimde elde ettiği bilgilerden yararlanmaktadır. Bununla birlikte iletişim dış dünyanın keşfine de yardımcı olur, iletişim sayesinde dünya ve insan ile ilgili belirsizlikler azalır bu durumda etkili iletişim kurulmasın da yardımcı olur (Küçük, 2012:6). Bunun yanında insanların iletişim eyleminde bilgilenmek, ikna etmek, bilgilendirmek, yönetmek, eğlenmek gibi amaçları da vardır. Bu amaçların bir kısmının temelinde karşılığını ya da ödülünü kısa dönemde hemen elde etme isteği vardır, bir kısmını da uzun vadeli beklentiler oluşturmaktadır ( Zıllıoğlu, 2003:9-10).

İletişim geçmişten günümüze kadar önemini her zaman koruyan bir kavram olmuştur. Bunun nedeni de aslında iletişimin temel ihtiyaçlardan yemek yemek, uyumak, dinlenmek gibi bir ihtiyaç oluşundan kaynaklanmaktadır. İnsanın iletişimden kendini soyutlaması çok da mümkün olamaz, bireyin hiç evden çıkmayıp

(25)

kendini odaya kapatması bile çevresine bir mesaj verir bu noktada iletişimin önemi ortaya çıkar.

İletişimin önemi sosyal yaşamda yer alan anne, baba, çocuk, işçi, işveren, işsiz, öğrenci, yönetici her bireyi kapsar. İnsanların birbirlerini daha iyi tanıyabilmeleri ve anlayabilmeleri, örgütlerde ve işyerlerinde işlerin daha iyi yapılabilmesi ve sorunların daha hızlı çözülebilmesi sağlıklı bir iletişimle mümkündür. Öğrenme noktasında da iletişimin önemi devreye girer, bireyler toplumsal yaşamda kendileri için gerekli olan bilgiyi, beceriyi ve tutumları iletişim sayesinde kazanmaktadır (Çağlar ve Kılıç, 2011: 4-5).

Hangi içeriğe sahip olursa olsun, insanlar herhangi bir sorunu çözmek için birbirleriyle fikir alışverişi yapma gereksinimindedir yani iletişime ihtiyaç duymaktadır. Uygarca konuşma ve tartışma becerisi gelişmeyen toplumlarda, herhangi bir sorun ortaya çıktığında bunu çözmek amacıyla başlattıkları iletişim çabaları da kısa sürede çatışma ve sürtüşmeyle sonuçlanmaktadır. Bu durumda var olan sorun çözüme kavuşmadığı gibi, üzerine yeni sorunlarda eklenmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde görülen kanlı çatışmalar bu büyüyen sorunlardan kaynaklanmaktadır ve bilinçsizce yaratılan sosyal ortamdaki iletişim düzensizliği de bunun temel noktasını oluşturmaktadır (Cüceloğlu, 2012:12).Bu noktada açıkça görülüyor ki doğru şekilde gerçekleştirilen bir iletişim, toplumsal çatışmalardan bireyler arasındaki çatışmaya kadar tüm anlaşmazlıkları en aza indirgeyecek güce sahiptir. Bu nedenle de iletişim sadece mesaj alıp verme süreci olarak görülmeyip, en etkili ve doğru şekilde gerçekleştirilmesi için çalışmak gerekmektedir.

İletişimin ne derece önemli olduğu işlevleri açısından değerlendirildiğinde de görülmektedir. Bu işlevler genel anlamda bakıldığında, iletişimin aynı zamanda amaçlarından da olan bilgilendirme, yönlendirme, eğitme, eğlendirme, birleştirme, bütünleştirme, sorun çözme, denetleme şeklinde sıralanabilmektedir ( Gürüz vd. , 2005:3). Çağlar ve Kılıç ise iletişimin işlevlerini altı ana başlık altında toplamıştır bunlar ( Çağlar ve Kılıç , 2011: 5-6) :

 İletişim bilgi taşır; bilgi, hem birey, hem gruplar, hem de kurumlar için önemlidir ve bilgiyi bu unsurlar arasında taşıma işini iletişim gerçekleştirir.

(26)

 İletişim sağlıklı ilişkilerin kurulmasına yardım eder; kişilerin arasındaki ilişkinin iyiye ya da kötüye gitmesi iletişimle aktarılan mesajlara bağlıdır yani iletişim sayesinde ilişkiler şekillenir.

 İletişim etkileşimi sağlar; tüm yönetsel ve eğitsel amaçlı iletişimler, etkileşimi amaçlar. Birey açısından bakıldığında da eğer amaç karşı tarafın fikirlerini değiştirmek ya da davranışa geçirmek olursa, bu kişi iletişimi hem yönetsel hem eğitsel anlamda kullanmış olur.

 İletişim kararları taşır; iletişim kurum ve kuruluşlarda sorun oluştuğunda bu soruların çözümünü sağlayacak kararın, zamanında ve önemini yitirmeyecek şekilde, doğru birime ulaşmasını sağlar.

 İletişim emirleri taşır; işlerin verimli şekilde devam etmesi için gerekli olan, kurumun amaçlarını, görevlerini, işlerin açıklanmasını içeren bilgilerin personele iletimi iletişim sayesinde olur.

 İletişim geri bildirme imkan sağlar; organizasyondaki geri bildirim kaynaklarını çalışanlar, gözetmenler, alt kademe yöneticileri, müşteriler vb. oluşturur. Sorunlar, öneriler, görüşler, gözlemler, yapılan değerlendirmeler vb. de geri bildirimle üst birime gönderilir bu sayede plan ve politikalar geliştirilir. 1.1.5.İletişim Süreci

Süreç; düşüncenin belli bir sonuca ulaşıncaya kadarki durumunu, olguların belli sonuçlara göre düzenlenişini ya da art arda gelişini, olayların yine belirlenmiş bir sonuca ulaştıracak olan gidişini, bir şeyin üretilişini, meydana gelişini, yaratımını amaçlayan diziliştir ( Cevizci, 1997:637). Tanıma bakıldığında, süreçte belli bir sonuca ulaşmanın önemle vurgulandığı görülmektedir. Süreçte, etkinlik ile herhangi bir katkı (bilgi, düşünce, enerji vb.) belli bir sonuca dönüşebilir ve bu dönüşüm sonunda süreç anlaşılır. Olaylar zincirinde de bir sürecin sonucu diğer sürecin katkısı olabilir. İletişim de izleyiciden istenen sonuçlara mesaj üretilmesi ve birbirine bağlanması sürecidir (Erdoğan ve Alemdar, 1990:52).İletişim incelendiğinde, insanın hem doğal, hem toplumsal çevresindeki ilişkilerine göre

(27)

Mesaj (Şifre) Gönderme (Kanal) Alıcı (Şifre Çözer) Anlamını Bulur Geri Bildirim Gönderici (Fikir)

şekillenen bir yapıda olduğu, aynı zamanda insanı değiştiren bir süreç olduğu görülür. Bu durumun sürekli oluşu tartışmalara neden olsa da iletişim; öğeleri, bu öğelerin arasındaki ilişkiler ve işleyiş düzeni üzerinde durulmasıyla bir süreç olarak kabul edilmiştir ( Zıllıoğlu, 2003:94-97).

Şekil- 1: İletişim Süreci

Kaynak: Can, 1999: 255.

1.1.6. İletişim Çeşitleri

İletişimin çeşitli sınıflandırmaları vardır ancak genel olarak kullanılan kodlara göre sınıflandırılan; sözlü, sözsüz, yazılı iletişim ve toplumsal ilişkiler sistemi kapsamında sınıflandırılan; kişiler arası iletişim, grup iletişimi, örgütsel iletişim, toplumsal iletişim çeşitleri kullanılmaktadır ( Gökçe, 2006:25).

1.1.6.1.Kullanılan Kodlara Göre İletişim Çeşitleri

Kullanılan kodlara göre iletişimin sınıflandırılmasında temel olan noktayı, kaynağın sözlü, sözsüz ve yazılı göstergelerden hangisini kullanarak mesajını şifrelendirdiği oluşturmaktadır (Gökçe, 2006:25). Kaynak mesajını, alıcının özelliklerini, ortam vb. düşünerek seçer, mesajı seçtiği yönteme göre kodlar ve alıcıya ulaştırır.

1.1.6.1.1.Sözlü İletişim

Sözlü iletişim doğrudan, yüz yüze gerçekleşebileceği gibi radyo, televizyon, telefon gibi araçlarla da gerçekleşebilir burada önemli olan dil unsurdur (Gökçe, 2006:46).Çünkü konuşma yoluyla sözlü iletişim gerçekleşir ve bu noktada dilin önemi ortaya çıkmaktadır. İnsanın kendini anlatabilmesi ve başkalarını anlayabilmesi konuşma ile gerçekleşir. Sözsüz iletişimle başlayan bir iletişim konuşma ile devam

(28)

eder ya da iletişimin kopmasıyla sonlanması kaçınılmaz olur. İnsanlar sözlü iletişimle acısını, kederini ya da tüm sevincini, kısacası duygularını karşısındaki kişiye aktarabilir, geçmişi, şimdiki durumu ve geleceğini anlatarak kişiliği hakkında bilgi verebilir, düşünceleriyle birlikte dünya görüşünü anlatabilir, kısaca kendisini sözlü iletişim sayesinde anlatabilir. Burada önemli olan kendini anlatırken doğru şekilde anlatabilmektir bu da konuşma sanatı ile ilgilidir. Bu sanatı iyi bilen kişi de karşısındaki kişiyle doğru iletişim kurup kendini daha iyi ifade edebilmektedir ( Köknel, 2005: 84-85).

Sözlü iletişimde teknolojik araçların kullanıp kullanılmamasına bağlı olarak, yer ve zaman beraberliği ya da farklılığı oluşur. Eğer iletişim, teknolojik bir araç kullanımıyla gerçekleşmiyorsa burada yüz yüze iletişim söz konusu olur ve bireyler aynı yer ve aynı zamanı paylaşır. Eğer iletişim, teknolojik bir araç ile gerçekleşiyorsa zaman ve mekan ayrımı ortadan kalkar çünkü bireylerin farklı yerde olmaları ya da iletişimin farklı zamanda gerçekleşmesi, teknolojik araçların gelişmesiyle iletişime engel unsur olmaktan çıkmıştır. Sözlü iletişim, farklı zaman ve mekanlarda iletişim amaçlarını gerçekleştirirken, farklı yönde bazı işlevleri de yerine getirmektedir. Bu işlevler ( Erdoğan, 2008:198,199):

 Sözlü iletişim, fiziksel objeleri, duygusal durumları ve karmaşık ilişkileri dile getirmeyi sağlayarak, insanlar arasındaki ilişkinin gerçekleşmesini sağlar.

 Sözlü iletişim, amaçların gerçekleştirilmesinde ve gereksinimlerin karşılanmasında vazgeçilmez bir rol oynar.

 Sözlü iletişim, kişinin bireysel kimliğini ve kişiliğini geliştirmeye yardım eder.  Sözlü iletişim, sayesinde kişi diğer kişilerle olan ilişkilerini düzenleyebilir.  Sözlü iletişimle kişi hem kendisini hem de sosyal ve fiziki çevresini anlayıp,

(29)

1.1.6.1.2.Sözsüz İletişim

Kitle iletişim araçları ile gerçekleştirilen iletişimde de, kişiler arasında gerçekleşen iletişimde de görsellik büyük önem taşımaktadır. Örneğin bir gazete ya da televizyon reklamında içeriğin yanında görsel olarak nasıl sunulduğu da önemlidir. Kişiler arası iletişimde de aynı şekildedir; iki kişi sözlü iletişime geçmeden önce beden diliyle sözsüz iletişime geçer (Işık, 2004:24 ).Sözlü iletişimin anlamını ortaya çıkaran ve pekiştiren sözsüz iletişimin unsurları olan ses tonlaması, yüz ifadeleri, mimikler, beden hareketleri, jestler ve görsel göstergelerdir. Bu noktadan hareketle sözsüz iletişimin tanımı; jestler, mimikler, beden hareketleri ya da ses nitelikleri gibi görsel göstergeler üzerinden gerçekleşen ve iletişimin özellikle yüz yüze iletişimin önemli bir yönünü oluşturan bir iletişim çeşidi, olarak yapılabilir (Gökçe, 2005:123-124). Sözsüz iletişim her zaman belli bir ortamda gerçekleşir bu yüzden de farklı ortamdaki bir el, kol hareketi başka bir ortamda çok farklı anlama gelebilir. Ancak sözlü iletişimle kıyaslandığında, sözsüz dilde kültürden kaynaklanan farklılıklar daha azdır buna rağmen sözsüz iletişimdeki farklılık da kayda değer şekilde karışıklıklar yaratmaya yetecek çoğunluğu sağlamaktadır ( McKay, Davis ve Fanning, 2012:58-59). Kısacası sözsüz iletişim, iletişimin doğasında yer alan ses tonlaması, yüz ifadesi, mimikler, jestler, beden hareketleri, renkler ve aksesuarlar gibi göstergelerden oluşmaktadır (Fidan, 2009:101).

Sözsüz iletişimin, sözlü iletişimle adeta bir bütünlük sağladığı görülmektedir. İkisinin doğru şekilde kullanmanın iletişimin istenen şekilde gerçekleşmesinde önemli rol oynar bu yüzden hem sözlerin, hem beden diliminin farkında olarak, bilinçli şekilde kullanmak önemlidir. Bununla birlikte ‘iletişimsizliğin mümkün olmadığı’ sözünün kanıtı sözsüz iletişimin varlığındadır çünkü bir ortama girildiğinde hiçbir jest mimik yapılmasa dahi giyilen kıyafet, rengi vb. bile mesaj vermektedir.

1.1.6.1.3.Yazılı İletişim

Duygu, düşünce ve bilgilerin yazılı şekilde aktarılması, yazılı iletişimin temelini oluşturmaktadır. Yazılı iletişimim en önemli özelliği kanıt niteliği taşımasıdır. Sözlü iletişimde mesajların unutulması, amacından sapması, bazı noktaların göz ardı edilmesi çok olasıdır. Ancak yazılı şekilde gerçekleşen iletişim

(30)

belge şeklinde yıllarca saklanabilir. Yazılı iletişim bir diğer özelliği zaman ve mekan ayrımını ortadan kaldırmasıdır. Bununla birlikte yazılı iletişim, alıcısına yazılı içerik hakkında derin bir şekilde düşünebilme fırsatı da sağlamaktadır (Gürüz ve Gürel, 2009:342).Günümüzde okuma yazma oranı artmasına rağmen, okuma ve yazma bilmeyen kişilerin de var olduğu bilinmektedir ve bu kişiler için yazılı şekilde gönderilen mesajların anlamlandırılması imkansızdır. Bu yüzden yazılı iletişimin amacına ulaşabilmesi için alıcının okuma ve yazma bilme özelliğine sahip olması gerekmektedir. Aksi halde yazılı iletişim hiçbir şekilde gerçekleşemez. Bu durum da yazılı iletişimin dezavantajları arasında sayılabilir.

1.1.6.2 Toplumsal İlişkiler Sistemi Açısından İletişim Çeşitleri

Toplumsal yapı içindeki insanlar birbiriyle, bir grupla ya da bir örgütle vb. ilişkiler içerisindedir. Bu ilişkiler kaynak durumundaki kişiyle, alıcı durumundaki kişinin toplumsal yapı içindeki yerine göre şekillenmektedir. Toplumsal ilişkiler sistemini temel alarak oluşturulan bu iletişim çeşitleri ise; kişiler arası iletişim, grup iletişimi, örgütsel iletişim ve toplumsal iletişim şeklinde sıralanmaktadır ( Gökçe, 2006:25).

1.1.6.2.1.Kişiler Arası İletişim

Kişilerarası iletişim, toplumsal yapının vazgeçilmez bir öğesini oluşturmaktadır. Sosyal gruplar iletişimle ortaya çıkar ve bu grup içindeki bireylerin birbirleriyle olan ilişkisi ne kadar güçlü ve olumlu olursa, sosyal grubun sürekliliği de o kadar fazla olur. Bu ilişki de kişilerarası iletişimi oluşturmaktadır. Kişilerarası iletişim, en az iki kişinin birbirleriyle anlamlar paylaştığı, kaynağın da hedefin de bireylerden oluştuğu iletişim şeklidir. Karşılıklı iletişime geçen bireyler semboller, fikirler üretir ve bunu birbirlerine aktararak ve yorumlayarak süreci devam ettirirler. Kişilerarası iletişimin farklı açıdan yapılmış bir tanımı da kişinin, karşıdaki kişiyi ölçüp tartarak, bir yargıya varıp o doğrultuda iletişime geçmesi şeklindedir. Bu tanımda vurgulanan nokta yargıdır ki bu da önyargıyı oluşturmaktadır. İletişim açısından önyargı da büyük bir engel teşkil etmektedir (Özodaşık, 2012:27-28).

Bireylerin çevresiyle olan iletişiminin niteliği, o insanın yaşam kalitesiyle doğru orantılıdır ve her birey kaliteli bir yaşam sürdürmek ister. İletişimin kaliteli

(31)

olabilmesi de etkili ve çift taraflı olmasıyla ilişkilidir ve bu noktada bireyin çevresiyle olan iletişiminin önemi ortaya çıkmaktadır (Yüksel, 1994:3 ).

Kişilerarası iletişim, yapısı gereği bireylerin birbirleriyle etkileşim halinde olmalarına olanak sağlar, İletişim sırasında bireyin, karşısındakini inandırma gücü ve etkileme gücü; yüz yüze iletişimde kullandığı beden dili ile alakalı olduğu kadar, kullandığı dil ile de alakalıdır. Nitelikli şekilde geliştirilen bir iletişim de kişinin çevresiyle daha uyumlu ilişkiler geliştirmesini sağlayarak daha kaliteli bir yaşam sürdürmesine yardımcı olacaktır (Güneş, 2011:707).

1.1.6.2.2.Grup İletişimi

Genel olarak bireyler bir ya da birden fazla grubun üyesidir. Yani toplumsal yaşantının temelini; aile, iş grubu, siyasi gruplar, meslek grupları ve arkadaş vb. grupların içindeki bireylerin rollerine göre şekillenen yaşantılarının oluşturduğu söylenebilir (Varol, 1993:151). İkiden fazla kişinin bir araya gelmesi her zaman grup olarak adlandırılamaz, grup olarak adlandırılabilmesi için bireylerin arasında bir etkileşim olması gereklidir aksi halde bu topluluklar sosyolojik ve psikolojik açıdan grup olarak nitelendirilemez. Gruptan bahsedilebilmesi için devamlılık arz eden bir süreç olması gerekmektedir ve grup üyeleri arasında bir ilişkinin başlaması da söz konusu olmalıdır (Aktaş, 1997:6).Bireylerin gruplara üye olmaları için çeşitli sebepleri vardır. Örneğin, bir amaca bireyin tek başın ulaşmasının mümkün olmadığı bir durumda, bir grupla birlikte hareket ettiğinde bu amacı gerçekleştirmesi mümkün olabilir ve ya bireyde tek başına bulunmayan farklı türdeki bilgi ve beceri başkalarının değişik türdeki bilgi ve beceriyle birleştiğinde bir bütün oluşturup verimli şekilde kullanılabilir. Bunun yanında kimsenin doğruyu tam olarak bilmediği durumlarda, ilişkili kişilerin grupça verdikleri ortak kararla doğru saptanabilir. Birden fazla kişinin aldığı ortak kararın uygulanabilirliği, tek kişinin aldığı karar göre daha fazla olabilmektedir (Hortaçsu, 1998:85 ).

İnsanın sosyal bir varlık olması sebebiyle grup kavramı ortaya çıkmıştır. İnsanın olduğu yerde iletişim kaçınılmazdır ve dolayısıyla grupların oluşumunda da kişiler arası iletişim önemli bir yere sahiptir. Grupların var olma nedenleri ya da yapıları ne olursa olsun, varlıklarını devam ettirebilmelerinin yolu öncelikle

(32)

iletişimden geçer ve bu sebepten dolayı iletişim ve grup birbirlerini tamamlar niteliktedir. Gruplarda iletişim ise birlikte hareket etme bilincine ulaşmış kişiler arasında gerçekleşmektedir ve grubun sahip olduğu özellikler grup iletişiminin belirleyicisi olmaktadır. Grubun özellikleri neyi gerektiriyorsa iletişim buna göre yapılanır ve bireylerde bu yapıya ters düşmemek için açıkça belirtilen ya da belirtilmeyen iletişim kurallarına göre hareket ederler. Grup iletişimi, kişiler arası iletişimin özelliklerini taşır. Yani grup iletişimi de yüz yüze iletişimle ya da iletişim teknolojilerini kullanarak, ortak mekanlarda vb. şekilde gerçekleşebilmektedir ( Dal, 2012 :102).Grup iletişiminde önemli olan noktanın; grubun üyelerinin, grubun özelliğine ve amaçlarına göre bir etkileşimde bulunmasıyla başlaması ve kişilerarası iletişim sürecindeki gibi devam etmesi olduğu söylenebilir. İletişimsizlik nasıl mümkün değilse, her alanda varsa aslında gruplarda her zaman vardır ve hemen hemen her bireyin bu gruplara üye olduğu görülmektedir. Bunun sebebi de insanın toplumdan ayrı düşünülememesi yani toplumun bir parçası olmasıdır.

1.1.6.2.3.Örgütsel İletişim

Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen insanların oluşturduğu gruplar için iletişim geçmişte ne kadar önemli olduysa günümüzde o kadar önemlidir ve önemini korumaya gelecekte de devam edecektir. Çünkü insan için iletişim kurmak ne kadar önemliyse, bir kurum, kuruluş ya da örgütün varlığını devam ettirebilmesi için de iletişim o kadar önemlidir. Bütün örgütlerin faaliyetlerinde, bir teşkilatın oluşturulmasında, faaliyetlerin uyumlu hale getirilmesinde ve işlerin verimli bir şekilde yürütülmesinde etkili ve yeterli bir iletişim kilit rol oynamaktadır. Örgüt içerisindeki bireyler arasında uygun etkileşim ve bilgi alışverişi örgütsel iletişim kavramını oluşturmaktadır. Bunun yanında çevresini etkileyen ve çevresinden etkilenen açık sistemli bir yapıya sahip olan örgütsel iletişim, iletilerin yönünü, amacını, akışını ve araçlarını da kapsamaktadır ( Akıncı, 1998:111-112). Bu bilgiler doğrultusunda örgütsel iletişim; kurum içinde bireylerin birbirleriyle olan ileti ve anlam alışverişi süreci, kurum dışında ise kurumun genellikle tüzel kişiliğiyle bazen de üyelerin dış çevreyle olan mesaj ve anlam alışverişi süreci olarak tanımlanabilir (Gülnar, 2007:43).

(33)

Örgütlerin sistemlerden oluşması nedeniyle ve sistem de insanlardan oluştuğu için bu iletişimin temelini kişisel iletişim oluşturmaktadır. Kişisel iletişim, bireyin örgüte olan öznel yargılarını içerir ve bu doğrultuda örgütle ilgili tutum oluşturmaktadır. Örgütlerdeki iletişimi kişilerarası iletişim, formel ve informel gruplar arasındaki iletişim olarak sınıflandırmak mümkündür. Formel gruplara resmi grup da denebilir ve belli kural ve prosedürlere göre iletişim gerçekleşir. Formel iletişim hem alt üst ilişkisini bulunduğu farklı departmanlarda, hem de aynı kademede ki departmanlar arasında gerçekleşebilir. Bu gruplar arasındaki iletişimde duygusal içeriklere yer yoktur ve iletişim genel olarak sözle kurulur. İnformel iletişim ise bireyin isteğine bağlı olarak gerçekleşir ( Tutar, 2003:84 ). Formel iletişimin yetersiz kaldığı durumlarda, iş görenler ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla doğal gruplar oluşturur. İnformel iletişim de bu noktada genellikle dedikodu ve söylenti şekline gerçekleşir. Kurumun içinde meydana gelen bu doğal iletişim de informel iletişim olarak adlandırılmaktadır (Dengiz ve Keçeli, 2014:29).Gruplar arasında olduğu gibi örgütlerde de iletişim önemlidir. Örgüt kapsamındaki iletişimin biraz daha alt üst ilişkiler sistemine göre şekillendiği söylenebilir. Üst kademedeki bir yönetici ile alt kademedeki bir bireyin iletişimi daha kurallara bağlı, resmi olarak gerçekleşirken; aynı kademedeki bireyler arasında iletişim, daha sıcak, kuralsız, doğal şekilde gerçekleşebilmektedir.

1.1.6.2.4.Toplumsal İletişim

Marx’a göre toplumun temeli, insanların karşılıklı etkileşimlerine dayanmaktadır. Ancak insanlar nasıl bir toplumun üyesi olacaklarının kararını vermekte tam anlamıyla özgür değillerdir. Çünkü belli bir üretim, tüketim ve ticaret devresinin gelişimine göre toplumsal bir alt yapı, aile, düzen, sınıflar yani sivil toplum grupları ortaya çıkmaktadır (Erdoğan, 2007:199).İnsanlar toplumun birer parçasıdır ve çeşitli nedenlerle özellikle de üretim ve tüketim açısından, toplum içindeki bu insanlar çeşitli sınıflara ayrılmaktadır. Mevcut sistemin kendini yeniden üretmek amacıyla, toplum içindeki farklı gruplara ait insanlarla, farklı yöntemleri kullanarak kurduğu ilişki toplumsal iletişim kapsamında gerçekleşmektedir.

Toplumsal iletişim diğer iletişim türlerine süreç olarak benzemektedir ve bazı amaçlara hizmet etmek için gerçekleştirilmektedir. Bu amaçlar toplumu

(34)

bilgilendirmek, bir kurum ya da kişiyi övmek, suçlamak ya da savunmak vb. şeklinde sıralanabilmektedir. İletişim ile sosyalliği bir bütün olarak görmek mümkündür ve sosyallik de ancak toplum içinde sürdürülebilir. Çünkü toplum içindeki bireyler duygu ve düşünce alışverişinde bulunma halindedir. Bu duygu alışverişinin kısıtlanması ya da genişletilmesi bireylerin yaşam biçiminde de değişikliğe neden olmaktadır ve bu değişim en fazla iletişim teknolojilerinin gelişimiyle kendini göstermiştir. Çünkü hiçbir teknolojik buluş yaşam biçiminde, toplumun bilinçlenmesinde ve toplumsal davranışlarda bu kadar çok etki yaratmamıştır. Bu doğrultuda yine kitle iletişim araçlarıyla toplumlar manipüle edilebilmektedir, hatta bu araçlar üzerinde büyük etki sahibi olan ülkeler kendi toplumları dışında tüm dünya toplumlarını da etkileyebilmektedir (Summak ve Çöllü, 2011:189-190).

Ortak bir dilin konuşulduğu ve yine ortak bir kültüre sahip olan toplum bireylerinin gazete, radyo, televizyon, dergi, kitap vb. kitle iletişim araçları ile gerçekleştirdikleri iletişim de toplumsal iletişim olarak değerlendirilmektedir (Türkmen, 2000:19).Burada farklı olarak toplumu oluşturan bireylerin belli ortak noktalara sahip olması vurgulanmaktadır. Çünkü kitle iletişim araçlarında bu ortak noktalara göre mesajlar kodlanır, doğru alıcılara bu şekilde iletilebilir. Kısacası kitle iletişim araçlarıyla dünyanın çok farklı bir bölgesinden mesaj alabilmek mümkündür ancak alınan bu mesajın farklı bölgedeki toplumu etkileyebilmesi için o toplumla belli noktalarda uyumunun sağlanması gerekmektedir.

1.2.İkna

1.2.1. İkna Kavramı

İkna kavramı Arapça kökenli bir sözcük olup, İngilizcede ‘persuation’, Fransızcada ‘persuasion’ olarak karşılık bulmaktadır. Türkçede ‘inandırma’ anlamında kullanılsa da inandırma tam olarak ikna kavramını karşılamamaktadır. Çünkü inandırmada karşı taraf söylenenlere ve söyleyene inanmıştır ancak iknada inanma her zaman bir öncül olmayabilir. İknada farklı sebeplerden dolayı birey söyleneni kabul edip, istenileni yapmaya razı olabilmektedir (Türkkan, 2004:17). Bununla birlikte iknanın bazı tanımlarında inandırma üzerinde de durulmuştur. Örneğin, Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedisinde ikna ‘ bir konuda inanmasını sağlama, inandırma’ olarak tanımlanmıştır (‘‘ikna’’Meydan Larousse

(35)

Büyük Lügat ve Ansiklopedisi, 1992:430).İknanın diğer bazı tanımlamaları ise; alıcının davranışlarını ya da düşüncelerini etkilemeyi amaçlayan bilinçli çabaları gerektiren bir süreçtir (Bettinghaus ve Cody, 1994:5), belirli bir iletişim bağlamının sınırları içinde davranışları, motivasyonları, amaçları, tavırları, inançları değiştirme, pekiştirme ya da ortadan kaldırma faaliyetlerini bir araya getiren iki ya da daha fazla kişinin gerekli olduğu bir aktivite aynı zamanda süreçtir (Gass ve Seiter, 2003:34), kaynak durumundaki birey ya da bireylerin hedef durumundaki kişinin herhangi bir ürün, kişi ya da görüşe dair olumlu bir tutum oluşturmasını sağlamak ya da var olan tutumu değiştirmeye yönelik faaliyetlerdir (Demirtaş, 2004: 74), hedef üzerinde istenilen amaçların ortaya çıkması amacıyla gerçekleştirilen bir iletişim türüdür (Yüksel vd. , 2012:4-5), şeklinde sıralanmaktadır.

Tanımlar incelendiğinde ortak noktanın belirli bir amaç doğrultusunda, karşı tarafın davranış, tutum, inanç, düşünce vb üzerinde etki yaratmak ya da bunları değiştirmek olduğu görülmektedir. İkna ve iletişim süreç bazında bakıldığında ikisinin de kaynak, mesaj, araç ve hedef modeline göre işlemesine rağmen her iletişim ikna özelliği taşımayabilir. Örneğin, günlük selamlaşmalarda karşı tarafı herhangi bir şekilde önceden planlamış olduğumuz bir davranışa yönlendirme amacımız olmaz, o an onunla ilgili bilgi almak amacıyla iletişim kurulur. İkna da ise öncelikle bir amaç belirlenir ve iletişim bu amaç doğrultusunda gerçekleşir. Eğer ikna başarılı olursa istendik davranış hedef üzerinde kendini gösterir, amaca ulaşılır. Fakat çeşitli sebeplerden dolayı ikna başarısız olursa bu değişim gözlemlenemez ancak iletişim her iki durumda da gerçekleşmiş olur.

İknanın en belirgin özelliği baskı ya da zorlamanın olmayışıdır çünkü psikolojik - fiziksel baskı ya da kişinin içerisinde bulunmuş olduğu fizyolojik durum, tutum ya da davranışı değiştirmede etken olabilir (‘‘ikna’’ Ana Britannica Ansiklopedisi, 1988:504). Kitlelerin tutumlarını kaba kuvvete başvurmadan yönlendirmek ya da belirli hususlarda ikna etme gücü temelini dilden alır. Dilin doğru bir şekilde kullanımıyla kaba kuvvete başvurmaya gerek kalmadan istendik davranış gerçekleşebilir. Aksi halde herhangi bir zorlama ya da kaba kuvvet kullanılması durumunda, istendik davranış tam aksi yönde sonuçlanabilir (Brown, 1980:7).İknanın bir farklı yönü de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Kaba kuvvet

(36)

olmaksızın, özellikle dilin doğru kullanımıyla insanlar üzerinde bir etki sağlamaktadır. Bununla birlikte ikna toplumsal denetimin, karşılıklı uyumun ve toplumdaki kargaşanın önlenmesinde büyük bir öneme sahiptir. Tüm bu özellikleri sebebiyle de ikna insanlık tarihi boyunca bir beceri, bir sanat ve bir bilim olarak incelenmiştir (Anık, 2000:34).

1.2.2. İknanın Ortaya Çıkışı

İkna kavramı günümüzde satış ve pazarlama, reklam, siyaset gibi bir çok alanda etkili bir şekilde kendini göstermeye başlamıştır. İkna kavramının doğuşu ise çok eski tarihlere dayanmaktadır ve hatta o dönemlerde bazı ikna kuramları ve uygulamaları da ortaya çıkmıştır. Bu eski kuram ve uygulamalar incelendiğinde ise günümüzdeki ikna çalışmalarından çok da farklı olmadığı görülmüştür. İkna ile ilgili kuramları ortaya çıkaran ilk kuramcılardan biri de Aristo’dur ve bu kuramları mahkemeleri, pazaryerlerini gözlemleyerek ortaya çıkarmıştır. Antik Yunanistan’ın en büyük araştırmacılarından biri olan Aristo bu günde geçerliliğini sürdürmekte olan çağdaş iknanın temellerini atan 400’den fazla çalışma yapmıştır (Yüksel vd. , 2012:21).

Aristo, iknaya yaklaşımında öncelikle artistik kanıtlar diye nitelendirdiği olgular üzerinde yoğunlaşmıştır. Artistik kanıtlar, büyük oranda iknacının kontrolünde olan ve iknayı gerçekleştirenin yaratıcılığı ve yönetim yeteneği ile ilgilidir. Aristo bunları 3 bölüme ayırmıştır ve bunlar ethos, pathos, logosdur. Ethos fiziki kanıtları içermektedir. Örnek olarak kaynağın tanıdık olması, ses etkinliği, göz teması, jestler, seçilen kelimeler vb. bunların hepsi insanın karizmasını yani ethos’unu oluşturmaktadır. Pathos ise fazilet, erdem gibi duygusal çekicilikleri içermektedir ve daha çok hislerle bağlantılıdır. Adalet, sağduyu, cömertlik, cesaret, ölçülü olmak, hoşgörü, nezaket, bilgelik gibi özellikler artistik kanıtın öğelerinden ikincisi olan pathos kapsamında yer almaktadır. Logos ise mantıksal çekiciliğin karşılığıdır. İkna sürecindeki bireylerin olay ve olgulara mantıklı bakabilmeleri ve bu doğrultuda güvenilir kararlar alabilmeleri ile ilgili süreç logos ile açıklanmaktadır. Artistik olmayan kanıtlar ise iknacının kontrolü dışındaki durumları kapsamaktadır. Örnek olarak iknanın nerede gerçekleştiği, konuşmacının fiziksel çekiciliği gibi unsurlar verilebilir (Yüksel vd. , 2012:21-23).

Şekil

Grafik ve İstatistikler  3  2,7  2,7  23,0

Referanslar

Benzer Belgeler

Naim 'Evet herkes öyle tanır’ demiş, ama ünlü şair ‘Ben herkesin böyle tanıdığını nerden bileyim’ yanıtını verince yargıç ner- deyse Behçet’in

Burada Kâbe’ye olan saygınlık boyutundan, Yüce Allah’a olan saygınlık boyutuna geçilerek, bir eğitim süreci içerisinde insanlar moral karakterlerini ve ahlâkî

Bu ol- gudaki gibi atefl, lökositoz, CPK yüksekli¤i ve sar›l›k ile sey- reden, multiorgan tutulumunun oldu¤u hastalarda ay›r›c› tan›- da Weil hastal›¤›

Ankete katılan sağlık çalıĢanlarında mesleklere göre sigara içme durumlarına bakıldığında doktorların %55.4’ünün hiç tütün kullanmadığı, %22.2’sinin

Bizim çalışmamızda copeptin seviyesi ile NIHSS arasında anlamlı bir ilişki tesbit edilemedi fakat çalışmamızda hem copeptin hem NIHSS hem de İSK değeri ex olan hastalarda

Mattson da (2005) aktif öğrenmenin eğitimciler tarafından yanlış kullanılmasının olumsuz sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekerek, öğrencilerin zaman kaybetmesine

Çalışmamızda eş eğitim düzeyi üniversite altı olan kadınlardaki PND prevalansı eş eğitim düzeyi üniversite olan kadınlara göre 2.21 kat daha fazla bulunmuştur..

Pegasus’un 2015 yılı faaliyet kiralamalarına ilişkin yükümlülük verileri esas alınarak, belirli varsayımlar altında, faaliyet kiralaması işlemlerinin UFRS