• Sonuç bulunamadı

Necatigil'i anmak...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Necatigil'i anmak..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EVET/HAYIR

OKTAY AKRAL

/

/

Necatigil’i Anmak...

"Adres - bendekine postalıyorum Değişmiş olabilir

Geçmez de eline bir yerde kalırsa Bir gün açar birisi belki kendisinedir."

“ Behçet Necatigil yok şim di” Bu, onun bir dizesiydi. Gerçek­ leşti. Yok şimdi Necatigil. Altı yıldır yok. 13 Aralık 1979’da dünya­ mızdan koptu gitti. Uzaklara mı? Zaten yakınlarda mıydı? Yanınız- daydı, gözünüzün değdiği, elinizin uzandığı yerdeydi. Siz öyle sa­ nırdınız! Yanılırdınız. Uzaktaydı oysa. Kendi içinde bir yerde giz­ liydi. Konuşurdu, gülümserdi, zaman zaman bağırırdı, tartışırdı, katıldığınız ya da katılmadığınız şeyler söylerdi. Ama içine kapa­ nıktı. Bambaşka şeyler düşünür, belki de yazar gibiydi. Bir gün birisinin açacağı bir mektubu yazarcasına, değişmiş bir adrese postalarcasına...

Eski bir dosttu. Beşiktaş’ta Vişnezade'deki kocaman ahşap evin ufacık bir odasına sıkışmıştı. Koskoca şair, edebiyat öğretmeni Beh­ çet Gönül’ün dünyası o küçük odaydı işte... Gönül’dü o sıralarda soyadı. Ama şiirlerinde önceleri Necati, sonraları da Necatigil adını kullanıyordu. Herkes onu Behçet Necatigil olarak tanıyordu, bu yüzden de mahkemeye başvurdu, soyadını Gönül’den Necatigil’e çevirtti. İki tanık gerekliydi bu yasal işlem için. Biri bendim, biri de Naim Tirali. Ne olduysa oldu duruşmaya gidemedim, benim yerime ünlü bir şair gitti. Yargıç sormuş tanıklara "Herkes bu bayı Necatigil diye mi tanır?” Buna ‘evet’ denecek ki yargıç karar vere­ bilsin! Naim 'Evet herkes öyle tanır’ demiş, ama ünlü şair ‘Ben herkesin böyle tanıdığını nerden bileyim’ yanıtını verince yargıç ner- deyse Behçet’in soyadını değiştirmeyecekmiş!..

Anılar geliverir birdenbire... “ Ben gidince nem kalır’ demiş, ama öyle çok şeyler kalmış ki bellekte!.. O kocaman ahşap evdeki ni­ kâh töreni, Huriye Hanım’la evlenmesi... Ki, Behçet’in tanığı ben­ dim. Daha sonra o da benim tanığım olmuştu. İlk kez bir nikâhta tanıklık yapıyordum. Sonra da nikâh memurunu evine kadar gö­ türmüştüm. Necatigil’ in mutlu günlerinin, üzüntülerinin, öfkeleri­ nin de tanığı oldum yıllarca...

“Birdir bir. Zaman atlar üzerinden kolayca" demiş. Ama atlayan

zamanı da yakalamak olasıdır böyle anlarda... İşte son bir anı: Cerrahpaşa Hastanesi'ndeki ya­ tağında Necatigil. Yanında kitap ve şiir yazmak için kâğıt. Külebi, Karaören’le gitmiştik. Hiçbir sıkın­ tısı yokmuş gibiydi. Her zamanki Behçet’ti. Daha önceki yıllarda da onu hastane koğuşlarında gidip görmüştüm. Kalktı, bizleri dış ka­ pıya kadar geçirdi. Dönüp baktım, gülüyor, el sallıyordu. Belliydi so­ nun çok yaklaştığı. O onarılmaz hastalık yakasına yapışmıştı.

Behçet N ecatigil’in ‘Bütün Eserleri’ Cem Yayınları’nda çıktı. Şiirleri, düzyazıları, oyunları, ko­ nuşmaları, konferansları... B irde adına konulmuş şiir ödülü var. Bir şair uzun zamanların içinde ya­ şar. Ölse de yaşar, şiirleri yaşıyor­ sa.. Ben bu kitapları açınca Beh­ çet’i buluyorum. Yaşarken günler­ ce görüşmediğimiz olurdu, hafta­ lar, aylar da geçerdi bazen. Ama onu bir kahvede bulmak, bir içki­ li yerde, olasıydı. Bilirdik bunu, ama yaşam koşulları, gündelik iniş-çıkışlar, sıkıntılar, çekişmeler kişiyi kendine bile yabancı kılıyor. Son yıllarda azalmıştı karşılaşma­ larımız. Ama o vardı yaşamda, is­ tesem bulabilirdim. Ki, zaman za­ man buluşup konuşuyordum, ye­ tiyordu. “ Yaşantıları yazmak. Hem

acı güzelleşir hem katlanma kolaylığı" diyordu. Yazmak, yaşa­

maktır derken bunu mu anlatmak istiyordum, bilmem. Acıları güzel­ leştirmek, yaşama kolaylıkla kat­ lanmak, ancak yazmakla olabilir­ di. Necatigil’in sanatı bir acıyı ya­ zarak güzelleştirmektir, desek yanlış mı olur?

Altı yıl Necatigil’siziz. Ama Ne­ catigil şiirinden uzak değiliz. Her zamankinden daha etkin, daha kalıcı, daha yaşam dolu... “ Ya­

şam dır giderim , ölüm dur, geliyorum" diye diye geçirdiği yıl­

lar boyunca dizeleriyle direnmişti ölüme. Kimileri, zaman zaman şairdir, böyleleri yapay, zoraki ki­ şiliklerdir, rastgele güzel dizeler ortaya koysalar da... Ama Neca­ tigil gibiler, yaşamlarıyla, tüm var­ lıklarıyla şairdirler, her halleriyle, her anları ile... "Şiirin eski savaş­

çılarından biriyim, yorulmadım, yorgun değilim. Yıllar önce ‘evler­ le savaşımız savaşların çetini’ de­ miştim, şiirle savaşım da çetinlik­ te evlerle savaştan geri kalmadı"

demişti bir konuşmasında... O bu büyük savaşı kazanmasını bildi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama dolarlı, mark- lı turistler dünyayı dolaşıp ge­ zecekler.. Frank yerinde otur­ mak için Fransız yerinden kı

Bu konuda, bir süre önce Tür­ kiye'ye gelen Nancy Festivalinin temsilcisi, tanınmış tiyatro ada­ mı Henri Baradier, «Sersem Kocanın Kurnaz Karısı» adlı

Yüreğindeki sanatçı heyecanını, sanatçı tutku­ sunu, Yaşar Kem al kadar dört bir yanma saçan bir sanatçı daha görmedim, di­ yebilirim.. Bu heyecanı ade­

Günübirlik ziyaretçiler, ço­ cukları için Eyüp oyuncakçılarından boyalı kayıklar, beşikler, fırıldak, tahta kılıç, kamış tüfek, tef, dü­ dük,

Dışişlerinden aldığı bursla Madrid Güzel Sanatlar Akademisinde baskı, gravür kıs­ mını bitirdi.. Kendi dalında araştırmalar

Ahiren Leipzig Konservatuvarında tahsillerini bitirdikten sonra Almanya’da bir çok konserler veren, İstanbulda da ilk ciddî konserlerini dinle­ ten ve şimdi

Türk balesine eği­ timci olarak da katkıları bulunan Akın, “Kuğu Gö­ lü”, “Uyuyan Güzel”, “Romeo ve Jüliet”, “Ham­ let”, “Cindirella” gibi

Kulağım onda, gözlerim tekerlekli sandalyenin tekerleklerinde dinli­ yorum: “Daha iyi, daha güzel daha insanca, yani insanın insanlığım bütün boyutlarıyla