• Sonuç bulunamadı

Adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak yargılamaların makul sürede bitirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak yargılamaların makul sürede bitirilmesi"

Copied!
349
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KOCAELĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANABĠLĠM DALI

ADĠL YARGILANMA HAKKININ BĠR UNSURU OLARAK

YARGILAMALARIN MAKUL SÜREDE BĠTĠRĠLMESĠ

DOKTORA TEZĠ

HASAN HENDEK

(2)

KOCAELĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANABĠLĠM DALI

ADĠL YARGILANMA HAKKININ BĠR UNSURU OLARAK

YARGILAMALARIN MAKUL SÜREDE BĠTĠRĠLMESĠ

DOKTORA TEZĠ

HASAN HENDEK

TEZ DANIġMANI: Prof. Dr. Nusret Ġlker ÇOLAK

(3)
(4)

II ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET VII

ABSTRACT VIII

KISALTMALAR IX

TABLOLAR LĠSTESĠ XII

GĠRĠġ 1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM 8

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠNDE DÜZENLENDĠĞĠ

HALĠYLE MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI 8

1. AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠNĠN 6. MADDESĠ VE MAKUL

SÜREDE YARGILANMA HAKKI 8

1.1. Genel Açıklamalar 8

1.2. “Makul Süre” Kavramı 9

1.3.Yargı Yeri Kavramı 16

1.4. Medeni Hak ve Yükümlükler Kavramı 21

1.4.1. Hakkın Niteliği: (Hakkın Medeni Hukuk Hakkı Olması) 22

1.4.2. Bu Hak ya da Zorunluluğun Ġç Hukukta Bir Temeli Olması. 25

1.4.3. Medeni Hak Ve Yükümlülüğün Karara Bağlanması 27

1.4.4. AĠHM‟nin SözleĢme Kapsamında Medeni Hak ve Yükümlülük Kabul

Ettiği Haklar 30

1.4.5. Medeni Hukuk UyuĢmazlığı Sayılmayan UyuĢmazlıklar 32

1.5. Cezai Süreç Kavramı 34

1.5.1. Ġç Hukuktaki Sınıflandırma 36

1.5.2. Suçun Niteliği 37

1.5.3. Cezanın Niteliği ve Ağırlık Derecesi 38

2. MAKUL SÜRE ġARTININ ĠHLALĠ ĠDDĠASIYLA BAġVURU

YAPILABĠLMESĠ ĠÇĠN GEREKLĠ ġARTLAR 43

2.1. BaĢvurucunun “Makul Sürede Yargılanma Hakkı” Ġhlal EdilmiĢ Olan Bir

Mağdur Olması 44

2.2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının Ġhlaline KarĢı Ġç Hukukta OluĢturulmuĢ ve AĠHM Tarafından “Etkinliği” Kabul EdilmiĢ Yollarının Tüketilmesi 46 2.3. BaĢvurunun Etkin Ġç Hukuk Yolunun Tüketilmesi Sonrasında 6 Ay Ġçerisinde

Yapılması 51

2.4. BaĢvurucunun Uzun Yargılama Nedeniyle Maruz Kaldığı Zararın “Önemli

Nitelikte” Olması 52

2.5. Mahkemenin Zaman Yönünden Yetkisi 55

2.6. Mahkemenin Taleple Bağlı Olması 58

3. YARGILAMALARIN MAKUL SÜREDE BĠTĠRĠLĠP BĠTĠRĠMEDĠĞĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠNDE DĠKKATE ALINACAK DÖNEM VE

DEĞERLENDĠRME KRĠTERLERĠ 58

3.1. Değerlendirme Konusu Yapılacak Dönem 58

3.1.1. BaĢlangıç Noktası 59

3.1.1.1. Cezai Süreçlerde BaĢlangıç Noktası 59

3.1.1.2. Hukuki Süreçlerde BaĢlangıç Noktası 61

(5)

III

3.1.2. Son Tarihin Belirlenmesi 63

3.1.2.1. Ceza Süreçlerinde Dikkate Alınacak Dönemin Son Tarihi 64 3.1.2.2. Medeni Hukuk (Ġdare Hukuku) Alanında Dikkate Alınacak Dönemin

Son Tarihi 65

3.2. Makul Sürenin Değerlendirilmesinde Dikkate Alınan Ölçütler 71

3.2.1. Davaların KarmaĢıklığı 73

3.2.2. Davanın Taraflarının Tutumu 76

3.2.3. Yetkili Otoritelerin DavranıĢları 80

3.2.4. Davanın Konusunun BaĢvurucu Ġçin Önemi 88

3.2.4.1. ĠĢ UyuĢmazlıkları 89

3.2.4.2. Kaza Kurbanlarının Tazminatlarına ĠliĢkin Davalar 90 3.2.4.3. BaĢvurucunun Milli Mahkemedeki Yargılama Süresinde Tutuklu

Olduğu Davalar 90

3.2.4.4. Polis ġiddeti Davaları 91

3.2.4.5. BaĢvurucunun Sağlık Durumunun Söz Konusu Edildiği ve YaĢamsal

Tehlikenin Mevcut Olduğu Davalar 92

3.2.4.6. KiĢilerin Medeni Haline ve Aile Hukukundan Kaynaklanan

Haklarına ĠliĢkin Davalar 93

3.3. Örnek Davalar IĢığında Mahkemenin Makul Süre BaĢvurularını Karara

Bağlamada Kullandığı Usul 94

3.4. Ġhlal Kararının Sonuçları 101

3.4.1. Tazminat 101

3.4.1.1. Tazminata Hükmedilmesi Ġçin Gerekli ġartlar 102

3.4.1.2. Tazminat Miktarının Belirlenmesi 103

3.4.2. Sadece Ġhali Tespit 106

ĠKĠNCĠ BÖLÜM 107

UZUN YARGILAMALARA MÜCADELE VE MAKUL SÜREDE

YARGILANMA HAKKININ ĠHLALĠ HALĠNDE TELAFĠ 107

1. UZUN YARGILAMALARLA MÜCADELE 107

1.1. Makul Süre ġartını Yerine Getirecek ġekilde Etkin Bir Yargı Sistemi

OluĢturma 110

1.1.1. Uzun Yargılamalara Yol Açan Sorunlar ve Çözüm Yolları 114

1.1.1.1. Yargı Sisteminin Yapısal Yetersizliği 114

1.1.1.1.1. Yargı Sistemine Ayrılan Maddi Kaynakların Yetersizliği 115 i) Hâkim – Savcı ve Adli Personel Sayısındaki Yetersizlik 116 a) Hâkim – Savcı ve Adli Personel Sayısını Arttırma 117 b) Normal Mahkemelerin ĠĢ Yükünü Azaltmak Ġçin Daha

BasitleĢtirilmiĢ Usuller Dairesinde Ve “Lay Judgeslarla (Profesyonel Olmayan Hâkim) ÇalıĢan “Sınırlı Yetkili Mahkemeler” Kurma 118 c) Geçici ĠĢ Birikmesine Müdahale Edebilecek Gezici Hâkim Sistemi

OluĢturma 120

d) Mahkemelerin ve Hâkimlerin UzmanlaĢmasını Sağlama 122 e) Mahkemelerin Tek Hâkimle Faaliyet Göstermesini Sağlama 123 ii) Mahkeme Binalarının ve DuruĢma Salonlarının Yetersizliği 125

iii) Teknik Araçların Yetersizliği 125

1.1.1.1.2. Mahkemelerdeki AĢırı ĠĢ Yükü 126

(6)

IV

a) Takdire bağlı soruĢturma 129

b) Özet prosedürler 131

c) Mahkeme DıĢı Kurumlara UyuĢmazlık Çözme Yetkisi Verme 132

d) Mahkeme DıĢı AnlaĢmaları TeĢvik Etme 133

e) Suçu Kabul Halinde Davaya Devam Etmeme 133

f) Arabuluculuk 136

g) Sulh 136

h) Hakeme BaĢvurma 137

ii) Temyiz Süreçlerindeki ĠĢ Yoğunluğun Azaltılması 139

a) Temyiz Yoluna Haksız ve Gereksiz Bir ġekilde

BaĢvurulmamasının Sağlanması 139

b) Temyiz Ġçin Ġzin Kurumunun GeliĢtirilmesi 139

c) Temyizde Ön Ġnceleme AĢaması OluĢturulması 140

d) Temyize BaĢvurabilmek Ġçin Avukatla Temsil Zorunluluğu

Getirilmesi 141

e) Kötü Niyetli BaĢvurucuya Para Cezası Uygulanması 141 1.1.1.1.3. Mahkemelerin TeĢkilatlanmasının Dengeli Olmaması 142

1.1.1.1.4. Usul Kurallarında Etkisizlik 143

1.1.1.1.5. Sıklıkla Yapılan Yasal DeğiĢiklikler 146

1.1.1.2. Yargı Sisteminin Etkin Bir ġekilde ÇalıĢmaması 147

1.1.1.2.1. Mahkeme Yönetim Sistemi Kurma 148

i) Yargısal Faaliyet Kapsamında Olmayan ĠĢlerin Hâkimler DıĢındaki

KiĢi ya da Kurumlara Havale Edilmesi 148

ii) Yargısal Faaliyetlere Ayrılacak Zamanın Kalitesini Arttırma 151

iii) Etkin Bir Ġstatistik Sistemi OluĢturma 153

iv) Ülke Genelindeki Sistematik Problemi Tespit Eden ve Hızlı Bir ġekilde Cevap Veren Özel Sistemler Kurma ve Bu Anlamda Uygun

Değerlendirme Mekanizmaları OluĢturma 155

1.1.1.2.2. Dava Yönetimi Sistemi Kurma 158

i) Yargı Mensuplarının Bakacakları ĠĢ Sayısına Dair Standartlar

OluĢturma 160

ii) Davalara ĠliĢkin Zaman Yönetim Sistemi OluĢturma 161

a) Davaları Sınıflandırma 162

b) ÖncelikleĢtirme 166

c) Mahkemelerin Uhdesinde Bulunan Davaların Bitirilme Sürelerine

Dair Hedef ve Standartlar Belirleme 168

d) OluĢturulmuĢ Zaman Hedeflerine UlaĢabilmek için Takvim Sistemi

OluĢturma 175

1.1.1.2.3.Makul Olmayan Sürelerle Mücadele Kültürü OluĢturulması 190 i) Uzun Yargılamalarla Mücadelede Ġç Motivasyonu Sağlama 194

ii) Yargısal Kararlılık ve Liderliği Arttırma 195

iii) Eğitim 196

2. MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKININ ĠHLALĠ HALĠNDE

TELAFĠ 198

2.1. Bir Zorunluluk Olarak Ġç Hukukta Telafi Yolu OluĢturma 198 2.2. SözleĢmenin 13. Maddesi Gereğince GeliĢtirilmesi Gereken Ġç Hukuk Telafi

(7)

V

2.2.1. Devam Eden Davada Makul Süre AĢılmıĢsa Hızlandırma Yönünde

Tedbirler Alma 203

2.2.2. Uzun Süren Yargılamadan Dolayı Mağdura Tazminat Ödenmesi 205

2.2.3. Maddi Tazminat DıĢındaki Telafi Yolları 206

2.3 Ġç Hukuk Telafi Yollarının Etkin Olup Olmadığının Değerlendirilmesi 209

2.3.1. Genel Olarak Etkinlik Kriterleri 211

2.3.1.1. Ġç Hukuk Yolunun Önleyici/Telafi Edici Niteliği 211

2.3.1.1.1.Yasal Düzenleme ve Uygulamada Netlik 212

2.3.1.1.2. Ġç Hukuk Yolunun Uygulamasının Niteliği 213

2.3.1.1.3 Ġhlalin Varlığının Açıkça Kabulü 216

2.3.2.Uzun SürmüĢ Davayı Hızlandırıcı Çözüm Yolunun Etkinlik Kriterleri 216

2.3.3 Tazmini Çözüm Yolunun Etkinlik Kriteri 217

2.3.3.1. Tazminatın Ödenme Hızı 218

2.3.3.2.Verilen Tazminatın Miktarı 218

2.4. KarĢılaĢtırmalı HukukSistemlerinde OluĢturulmuĢ Ġç Hukuk Telafi Yollarına

Örnekler 222

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 230

TÜRK YARGI SĠSTEMĠ VE UZUN YARGILAMALARLA MÜCADELE 230 1. MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI VE TÜRK YARGISI 230

1.1. Yasal Düzenlemeler 230

1.2. Yargılamaların Makul Sürede Bitirilmesi Adına Türk Hukuk Sisteminde

Kaydedilen GeliĢmeler 231

1.2.1. Bireysel BaĢvuru (Anayasal ġikâyet) Yolu OluĢturulması 232

1.2.2. Tazminat Komisyonu Kurulması 239

1.2.3. Satürn Projesinin BaĢlatılması 242

1.2.4. Mahkeme Yönetimi Projesinin Uygulamaya Geçirilmesi 243

1.2.5. Yasalarda Yapılan Düzenlemeler 245

1.2.6. Alternatif UyuĢmazlık Çözüm Yöntemlerinin GeliĢtirilmesi 251 1.2.7. Altyapıyı Güçlendirme ÇalıĢmalarının GerçekleĢtirilmesi 257

1.2.7.1. Bilgi Teknolojilerinin Etkin Kullanımı 257

1.2.7.2. Hâkim, Savcı ve Yardımcı Personel Sayısında ArtıĢ 260 1.3. Uzun Yargılamaları Engelleme Sorumluluğu ve Bu Sorumluluk Kapsamında

Sürekli Mücadele 264

1.3.1. Uzun Yargılamalarla Mücadele Stratejesine Hakim Olması Gereken

Ġlkeler 265

1.3.1.1.Yargısal Gecikmeler Konusunda Milli Bir UzlaĢma Sağlanmalıdır 265 1.3.1.2.Yargısal Gecikmelerle Mücadele Adına Çözüm Yolu OluĢturma AĢamalarına Yargı Profesyonellerinin Katılımını Sağlanmalıdır 266 1.3.1.3.Yargısal Gecikmelerle Mücadele Adına OluĢturulan Çözüm Yolları

Bütüncül Bir YaklaĢım Tarzı Ġle Ele Alınmalıdır 267

1.3.2.Uzun Yargılamalarla Mücadele Adına Yapılması Gerekenler 269 1.3.2.1 Atama ve Yetkilendirme Sistemindeki Aksaklıkların Giderilmesi 269

1.3.2.2. ĠĢ Sayısına Dair Standartların OluĢturulması 270

1.3.2.3.Hizmet Öncesi ve Hizmet Ġçi Eğitime Ağırlık Verilmesi 271 1.3.2.4. Dava AkıĢını Azaltıcı Tedbirlerin GeliĢtirilmesi 277 1.3.2.5 Uygulamadan Kaynaklanan Problemlerin Önüne Geçilmesi 287

(8)

VI

1.3.2.5.1. Tek Celse Esasının Etkin Kullanılmaması ve DuruĢmaya Ara

Verilmesi 288

1.3.2.5.2.Tebligat Uygulamasından Kaynaklanan Eksiklikler 289 1.3.2.5.3. ÇalıĢma Saatlerinin Verimli Kullanılamaması 291

1.3.2.5.4. Mevcut Yasaların Etkin Kullanılmaması 292

1.3.2.5.5. Ġnsan Kaynaklarının Verimli Kullanılmaması 293

1.3.2.5.6. BilirkiĢilik Uygulamasında YaĢanılan Aksaklıklar ve Adli Tıp

Kurumu 295

1.3.2.5.7. Adli Tatil Uygulaması 298

1.3.2.5.8 Zorunlu Müdafi Sisteminde YaĢanılan Aksaklıklar 301 1.3.2.6. GeliĢtirilen Çözüm Yolunun Kendi BaĢarısının Mağduru Olma

Riskine KarĢı Gerekli Tedbirlerin Alınması 301

SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME 305

KAYNAKLAR 322

(9)

VII ÖZET

Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından biri yargılamaların makul sürede sona ermesi gerekliliğidir. Ancak bir yargılama sürecinin, ne zaman makul sayılacağı konusunda üzerinde uzlaĢılmıĢ zaman sınırları oluĢturulamamıĢtır ve aslında baĢtan makul sayılacak süreler belirlenmesi fiilen mümkün de değilidir. Çünkü her bir dava dosyasının kendisine mahsus özellikleri vardır. Bu gerçekten hareketle, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (AĠHM), kendisine bu yönde yapılan baĢvurulara rağmen, yargılama süreçlerinde makul sayılacak sürelerin ne olduğu konusunda baĢtan bir belirleme yapmaktan kaçınmıĢtır. Mahkeme bunun yerine, bir dava süresini değerlendirirken geliĢtirdiği kriterleri dikkate sunarak, her bir müstakil davanın ne zaman makul sayılacağına veya aĢırı bir Ģekilde uzun hale geleceğine dair kullanıcılara yol göstermiĢtir. Buna göre AĠHM bir davanın makul sürede sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığını belirlerken “davanın karmaĢıklığı”, “yetkili otoritelerin dava sürecindeki davranıĢları”, “baĢvurucunun davranıĢları” ve nihayetinde “davanın konusunun baĢvurucu için önemi” olmak üzere 4 ölçütü dikkate almaktadır. Mahkeme, uzun yargılama Ģikâyetleriyle kendisine yapılan baĢvuruları incelerken sıklıkla vurguladığı unsurlardan biri “bir devletin yargı sistemini adil sürede yargılama hakkını, özellikle de makul sürede yargılanma hakkını, gerçekleĢtirecek Ģekilde düzenleme yükümlülüğü altında olduğudur.” Bu zorunluluk, üye ülkelere davaların makul sürede neticelenmesi için gerekli tedbirleri almak ve her nasılsa dava uzun sürmüĢse bu hak ihlalini iç hukukta telafi etme görevini yükler. Buna göre üye devletler makul sürede yargılanma adına yargı sistemlerinin altyapılarını güçlü hale getirmenin yanında gerçekleĢen ihlalleri de iç hukukta etkin bir Ģekilde telafi etmek zorundadırlar. Bu etkin telafi yolları, mağdura tazminat ödenmesi ya da uzun süren davasını hızlandırmak Ģeklinde olacaktır.

(10)

VIII

ABSTRACT

One of the most important requirements of the right to fair trial is to finish the trials within a reasonable time. However agreed time limits over the question of when the length of a proceeding is reasonable could not be set up and, in fact, practically the determination of reasonable time for judicial proceedings in advance is impossible. Because each case file has its own feature. Therefore, The European Court of Human Rights has avoided an advance determination of reasonable time limits for judicial proceedings despite many applications from member states to do so. Instead, the Court has guided the users in respect of when the length of a specific case is reasonable or becomes excessively long, by presenting the criteria, which The Court has created. Accordingly, when the ECrHR specifies whether the judicial proceedings are finished within a reasonable time, it has taken 4 criteria into consideration, those are “the complexity of the case”, “the attitudes of authorities over the course of the judicial process”, “the behaviours of the applicant” and “the merit of the case and its importance for the applicant”. One of the compounds, which the Court often underlines when it examines the applications of unreasonable delays, is that “A State is obliged to design its judicial system to secure the right to fair trail, in particular the right to be tried within a reasonable time”. This requirement compels member states to take necessary actions to finish cases within a reasonable time and, if somehow a case has become excessively long, to remedy that vialotion within the domestic legal system. Accordingly as well as the member states have to make sure that the infrastructure of their judicial systems is strength enough to secure the right to be tried within a reasonable time, they also have to remedy violations effectively within the domestic legal system. These effective remedies would be to compensate the victims or to accelerate the case.

(11)

IX KISALTMALAR

age : adı geçen eser

agm : adı geçen makale

ABD :Amerika BirleĢik Devletleri

ATK : Adli Tıp Kurumu

AYM : Anayasa Mahkemesi

AĠHM : Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi

AĠHS : Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi

AÜSBF :Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

bkz : bakınız

C : Cilt.

CCJE :Concultative Counsil of European Judges ( Avrupa Yargıçlar DanıĢma Konseyi)

CEPEJ : Avrupa Adaletin Etkinliği Komisyonu

CEPEJ-SATURN : Study and Analysis of Judicial Time Use Research Network (Yargısal Zaman Kullanım Analizi ve ÇalıĢmalarına Dair AraĢtırma Ağı)

(12)

X

CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu

CMUK : Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu (Mülga)

E. : Esas

ECHR : European Convention on Human Rights (Avrupa Ġnsan Hakları

SözleĢmesi

ECrHT : European Court of Human Rights (Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi)

HMK : Hukuk Muhakemesi Kanunu

HSYK : Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu

HUDOC :Human Rights Documentation (Ġnsan Hakları

Dökümantasyonu)

ĠYUK : Ġdari yargılama Usul Kanunu

K : Karar

K.T : Karar tarihi

md : madde

par. : paragraf

(13)

XI

s : sayfa

S : Sayı

TCK : Türk Ceza Kanunu

TESEV : Türkiye Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Vakfı

TÜSĠAD :Türkiye Sanayici ve ĠĢ Adamları Derneği

UHDĠGM : Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü

(14)

XII TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo Sayfa

Tablo 1. (AĠHM Tarafından Ġhlal Bulunan Davalar) 15

Tablo 2. (AĠHM Tarafından Ġhlal Bulunmayan Davalar) 16

Tablo 3. (AĠHM‟nin BaĢvuruları Sınıflandırmasına ĠliĢkin Tablo) 198

Tablo 4. (Türkiye‟de Hâkim-Savcı Sayısındaki GeliĢmeler) 272

Tablo 5 (Ġncelenen Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi Kararlar) 326

Tablo 6(Bireysel BaĢvuru kapsamında Anayasa Mahkemesinin Ġncelenen Kararları) 330

(15)

1 GĠRĠġ

Bilindiği üzere adli süreçler kiĢilerin yaĢamlarında kaygıya yol açıp zihinleri meĢgul eden ve yıpratıcı özellikleri olan süreçlerdir. Zira yargısal süreçlere konu olan meseleler sıklıkla kiĢilerin çocukları, ailesi, geliri, yaĢama koĢullar, iĢi, mülkiyeti ve güvenliği gibi günlük yaĢamlarıyla çok sıkı bağlantılı olan konulardır. Bu Ģekildeki konuları içeren uyuĢmazlıkları çözmeye matuf yargısal süreçlerin makul sürede bitirilmesi son derece insani bir sorumluluk olduğu gibi (Smolej, 2007: s. 17), yargılamaların uzun sürmesi halinde her zaman için adaletin yok sayılması (gerçekleĢmemesi) Ģeklinde bir tehlike vardır. Zaman geçtikçe bazı yasal menfaatler kötü bir Ģekilde etkilenebilir, deliller kaybolabilir ve yeni deliller ileri sürülmek zorunda kalınabilir. Buna ek olarak, tanıklar dağılabilir ve inanılırlıklarını kaybedebilir ve tarafların iyi niyetinin artık kaldıramayacağı daha fazla masrafa yol açılır (Walsh, 1992, s. 71; Calvez, 2012, s.16).

Yine uzun yargılamalar toplumun yargıya olan güveninin azalmasına neden olmaktadır. Uzun süren yargılamalar, kiĢilerin aralarındaki uyuĢmazlıkları barıĢçıl yollardan çözmeleri gerektiğine dair inancını da zayıflatmakta ve yasal belirlilik olarak ifade edilen kiĢilerin yasal yönden geleceklerini görme imkânını da ortadan kaldırmaktadır. Bunun neticesinde ülkenin ekonomik faaliyetleri dahi olumsuz yönde etkilenmektedir (Kuijer, 2013, s.1). Nihayetinde, yargılama süreçleri “bir yargı kararı aracılığı ile makul bir süre içerisinde bir kiĢinin hukuki hakları ile ya da kendisine karĢı yöneltilen cezai bir suçlama ile ilgili içinde bulunduğu belirsizliği sona erdirme amacı ve hedefi taĢımaktadır (Mole ve Harby, 2006, s.23).”

Uzun yargılamaların bir ülkede yargı sisteminin kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Zira bir yargı sistemi önündeki davayı uzun sürede neticelendiremediğinde bu davayı uhdesinde tutmaya ve bu davayla meĢgul olmaya devam etmekte ve bu durum hukuki koruma bekleyen baĢka kiĢilerin haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır (Gündüz, 2009, s.1). Aynı zamanda makul sürede yargılanma hakkının ihlali, baĢka önemli insan haklarının da ihlaline neden olmaktadır. Örneğin, soruĢturma ve yargılama aĢamalarında gecikmelere neden

(16)

2

olunması halinde Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi‟nin (AĠHS) 3. maddesinde düzenlenmiĢ olan “iĢkence ve kötü muamele görmeme hakkı”, 5. maddedeki özgürlük ve güvenlik hakkı ve 8.maddedeki özel hayatın masuniyeti hakkı gibi haklar zamanında tesis edilmemiĢ ve dolayısıyla ihlal edilmiĢ olacaktır (Venice Commission, 2006, par.18,19).

Tüm bu gerekçelerden ötürü, “makul sürede yargılanma hakkı” demokratik toplumların üzerine inĢa edildiği hukuk devleti ilkesine ve adaletin ifasında yargının büyük rolüne iĢaret eden adil yargılanma hakkının (White ve Ovey, 2010, s.242) en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu özelliğinden dolayı hemen hemen bütün hukuk sistemleri tarafından korunmaktadır.

Bilindiği gibi dünya genelinde uluslararası alanda insan hakları koruma sistemi BirleĢmiĢ Milletler Ģemsiyesi altında geliĢmiĢtir. BirleĢmiĢ Milletler Örgütü, insan haklarının korunması için üç aĢamalı bir faaliyet programı tasarlamıĢtır. Buna göre, önce insan haklarının uluslararası boyutlarını saptayıp belirleyen “Ġnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ilan edilmiĢ, daha sonra, taraf devletleri uluslararası düzeyde hukuken bağlayıcı olan “KiĢisel ve Siyasal Haklara dair Uluslararası SözleĢme” ve “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara dair Uluslararası SözleĢme” yürürlüğe girmiĢtir. Son aĢamada ise bu belgelerde öngörülen hak ve özgürlüklerin uluslararası düzeyde korunmasını sağlamak amacıyla Ġnsan Hakları Komitesi kurulmuĢtur (Uslan ve Güner, 2014, s.309). Makul sürede yargılanma hakkının KiĢisel ve Sosyal Haklara dair Uluslararası SözleĢmenin 9/3. maddesinde düzenlendiği görülmektedir.1

Bölgesel düzeyde ise üç önemli “insan hakları koruma sistemi” vardır. Bunlardan birincisi ve en yaygını 1950 tarihinde oluĢturulmuĢ Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesine dayanan Avrupa sistemidir. Diğeri, 1969 tarihinde oluĢturulmuĢ Ġnsan Hakları Amerika SözleĢmesine dayanan Amerikan Devletleri Bölgesel sistemi ve en sonuncusu ise 1981 tarihli Afrika Ġnsan Hakları Charter‟ına dayanan Afrika sistemidir (Mazzuoli, 2010. s.175.)

1 “Cezai bir fiilden ötürü gözaltına alınan veya tutulan bir kimse derhal bir yargıç veya hukuken

yargılama yetkisine sahip diğer bir görevli önüne çıkarılır ve bu kimse makul bir sürede yargılanma veya salıverilme hakkına sahiptir.”

(17)

3

Amerikan Devletleri Bölgesel sistemi esas olarak Ġnsan Hakları Amerika SözleĢmesine2

(1969) ve Ġnsan Hak ve Ödevlerine dair Amerika Deklarasyonuna (1948) dayanmakta ve üye devletlerin bu SözleĢmelere uyumluluğunu da Amerikan Devletleri Ġnsan Hakları Komisyonu ve Amerikan Devletleri Ġnsan Hakları Mahkemesi takip etmektedir. Komisyon genellikle ülke raporları ve bireysel baĢvuru Ģeklinde faaliyet göstermekte olup Mahkemeye bireysel baĢvuru hakkı yoktur. Sadece Komisyon kararından etkilenen devletin baĢvuruda bulunabilme hakkı vardır. Mahkeme ve Komisyon kararlarına karĢın uyumluluğu Amerikan Devletleri Politik Organları olan Daimi Konsey ve Genel Kurul takip eder (Grossman, 2009. s.49). Bu Ģekilde altyapısı oluĢturulmuĢ Amerikan SözleĢmesinin 8. maddesinin 1. fıkrasında makul sürede yargılanma hakkı düzenlenmiĢtir.3

Makul sürede yargılanma hakkı Afrika sisteminde, bu sistemin dayanağı olan Afrika ġartının 7. maddesinin 1. fıkrası ile düzenlenmiĢtir.4

Avrupa sisteminin dayanağı olan Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 6. maddesinin 1. fıkrası ise “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuĢ bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…” Ģeklindedir.

Yine Avrupa'nın birçok ülkesinde etkin bir Ģekilde uygulanan ve son olarak Lizbon AnlaĢması gereğince Avrupa Birliği AnlaĢmalarına eĢit bir statü tanınan Avrupa Birliği Temel Haklar ġartı‟nın 47 / 2 maddesi de “yargılama sürelerinin

2 Bu sözleĢme 1969 yılında imzalanmıĢ ve 11 üyenin onayını almasıyla birlikte 18 Haziran 1978‟de

yürürlüğe girmiĢtir. Fakat Amerika BirleĢik Devletleri ve Kanada gibi Amerika kıtasında yer alan devletler bu anlaĢmayı imzalamıĢ olmalarına rağmen halihazırda onaylamamıĢlardır.(Valerio De Oliveria, agm, s.178.)

3 “Her kiĢi, kendisine yöneltilen herhangi bir suç isnadının kanıtlanmasında ya da medeni, çalıĢmaya

iliĢkin, mali yahut herhangi bir mahiyetteki hakların ve yükümlülüklerin belirlenmesinde, usulüne uygun güvencelerle, makul sürede yargılanma hakkına sahiptir.”

4

“Her birey davasının (taleplerinin) dinlenmesine hak sahibidir. Bu hak aĢağıdaki hususları kapsar: (a) yürürlükteki sözleĢmeler, yasalar, düzenlemeler ve gelenekler ile tanınan temel haklarını ihlal eden tasarruflara karĢı yetkili ulusal organlara baĢvurma hakkı, (d) tarafsız bir mahkeme ya da yargı yeri tarafından makul bir sürede yargılanma hakkı”

(18)

4

makul olması” gerektiğini hüküm altına almıĢtır. Avrupa Birliği Temel Haklar ġartı‟nın 52/3 maddesi de “Bu ġartın düzenlediği hakların Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi tarafından da düzenlenmiĢ olduğu durumlarda, ġart tarafından düzenlenen hakların AĠHS‟de düzenlenmiĢ hakların anlam ve kapsam ile aynı anlamda ve kapsamda olduğunu” hüküm altına almıĢtır.

Bu Ģekilde uluslararası sözleĢmelere ek olarak, BirleĢmiĢ Milletler tarafından oluĢturulan ve hâkimlerin mesleki ve özel yaĢamlarındaki davranıĢ ilkelerini düzenleyen Hâkimler Ġçin Bangolar Yargı Etiği Ġlkelerinde 6.5 numaralı ilkesinde “Hâkim, mahkeme kararlarının verilmesi de dahil tüm yargısal görevlerini etkin bir Ģekilde, âdilâne ve makul bir süre içerisinde yerine getirmelidir (Adalet Bakanlığı Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, (ABABGM), 2004. s.8.) Ģeklinde hâkime davaları makul sürede bitirme ödevi yüklemiĢtir.

Tüm bu düzenlemelerden anlaĢılmaktadır ki, “bir kiĢinin davasının makul bir sürede bitirilmesi hakkı” öncelikle uluslararası hukuk tarafından koruma altına alınmıĢtır. Daha sonra bu hak, gittikçe artan bir Ģekilde sözleĢmeci devletlerin milli mevzuatlarına da dahil olmuĢtur.

Ancak, ulusal ve uluslararası düzeydeki bu düzenlemelere rağmen uzun yargılamaların dünya yargı sistemlerinin ortak bir problemi olduğu görülmektedir.

Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerinde adalete eriĢim hakkı kapsamında yapılan bir araĢtırma, Avrupa Birliği üye devletlerden olan Slovenya hakkında Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (AĠHM) tarafından verilen “adil yargılanma hakkının” ihlaline dair kararların %95‟inin “makul sürede yargılanma hakkına iliĢkin olduğu bu oranın Macaristan için %80 Slovakya için ise %75 olduğunu ortaya koymuĢtur. Yine aynı araĢtırma 27 Avrupa Birliği üye devletinin 10‟unda “uzun yargılama sorununun” sistematik bir hal olduğunu göstermiĢtir (Access to Justice in Europe, 2011, s.41).

Bu yöndeki tespitin doğruluğu AĠHM‟nin kararlarına dair istatistiklerle de teyit edilmektedir. Buna göre, AĠHM‟nin 2012 Faaliyet Raporuna baktığımızda

(19)

5

Mahkemenin verdiği kararların % 25‟inin uzun yargılamalarla ilgili olduğu görülmekte ve en çok ihlal kararının sırasıyla Türkiye (51) Yunanistan (35), Ukrayna (31), Bulgaristan (17), Portekiz (17), Rusya (16) ve Ġtalya (16) olduğu görülmektedir (Kuijer, 2013, s.2).

Bu Ģekilde dünyanın genelinde devletlerin yargı sistemlerinin en önemli sorunlarından biri olduğu belirtilen “yargılamaların uzun sürmesi” Türkiye için de ciddi bir problem teĢkil etmektedir ve bu problem hâlihazırda toplumun yargı ile algısını oluĢturan en önemli gerçeklerden biridir.

Türkiye‟nin 12 ilinde örnekleme yöntemi ile seçilen 3.000 kiĢi üzerinde 2006 ve 2007 yıllarında 3 dönem halinde ilk derece mahkemeleri için yapılan araĢtırmada katılımcıların sadece %20‟si “mahkemelerde davaların yeterince hızlı bir Ģekilde neticelendirildiğini” düĢündüğünü belirtmiĢtir ki bu memnuniyete iliĢkin sorulan 14 baĢlık altındaki en düĢük oranı teĢkil etmektedir (Jahic ve Kalem, 2009. s. 56). Yine TESEV tarafından Türkiye‟nin değiĢik bölgelerinde yapılan bir araĢtırmada da “yargılamaların uzun sürmesi” toplumun yargı ile ilgili algısını oluĢturan yaygın kanaatlerden birisi olarak dile getirilmiĢtir (Sancar ve Aydın, 2009).

Bahsedildiği Ģekilde gerek toplum/devlet ve gerekse de Ģahıslar için büyük önemine, “makul sürede yargılanma hakkının” tesis edilmesinde halen sorunlar olduğu ve uzun süren yargılamalarla” mücadelenin ya yeterince yürütülmediği veya bu amaçla geliĢtirilen politikaların istenilen baĢarıyı sağlamadığı görülmektedir.

Bu yüzden çalıĢma konumuz olarak “makul sürede yargılanma” hakkını seçtik. Üç bölüm halinde incelemeyi düĢündüğümüz çalıĢma kapsamda öncelikle “makul sürede yargılanma hakkını”, daha sonra da bu hakkı tesis edebilme adına yapılması gerekenleri, bir baĢka ifade ile uzun yargılamalarla mücadele adına neler yapılabileceğini ele almayı düĢünüyoruz. En son olarak, Türk yargı sisteminde uzun yargılamalarla mücadele adına Ģimdiye kadar neler yapıldığını ve daha yapılması gerekenler varsa bunların neler olabileceğini incelemeye çalıĢacağız.

(20)

6

Makul sürede yargılanma hakkından ne anlaĢılması gerektiği konusunu esas olarak AĠHS ve bu SözleĢmeyi yorumlayıp anlamlandıran AĠHM‟nin içtihatları kapsamında irdelemenin daha uygun olacağı kanaatindeyiz.

Zira genel kabul gören kanaat, “Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesinin standartlar oluĢturan ve insan hakları alanında faaliyet gösteren diğer ulusal ve uluslararası mahkemeler için yol gösterici mahiyette ilkelere koyan bir özelliğinin olduğudur (Larsen ve Torres, 2011. par. 25.03). Nitekim bu konudaki çok sayıda olan örnekten birisi Amerikan Devletleri Ġnsan Hakları Mahkemesinin uygulaması olabilir. Bahsi geçen Mahkemenin, Amerika SözleĢmesinin 8. maddesinde düzenlenmiĢ bulunan makul sürede davayı çözümleme hakkının ihlaline dair baĢvuruları incelerken AĠHM‟nin makul süreyi değerlendirmede kullandığı kriterleri yani “davanın karmaĢıklığı, ilgili tarafın yargısal faaliyetleri (hareketliliği) ve yetkili yargı organlarının davranıĢları kriterlerini” uyguladığı görülmektedir (Larsen ve Torres, 2011. par. 25.24). Aynı Ģekilde Türk hukuk sisteminde oluĢturulan “Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel baĢvuru” kapsamında Mahkemeye yapılan “uzun yargılama” Ģikâyetlerine dair AYM'nin kararlarının incelenmesinde de Mahkemenin neredeyse tıpatıp aynı denecek derecede AĠHM'nin yorum ve yaklaĢım sistematiğini benimsediği ve AĠHM'ni kendisine örnek aldığı görülmektedir.

Dolayısıyla biz de AĠHM içtihatlarının “makul süre” kavramı yönünde belirleyici ve yol gösterici bir özellik taĢıması nedeniyle ve ayrıca Avrupa Konseyi üyesi olan ülkemizin AĠHM‟nin yargı yetkisi kapsamında olması nedeniyle içtihatlarının da Türkiye açısından bağlayıcı olmasından dolayı çalıĢmamızda “makul süre” kavramını incelerken AĠHS'de yer alan düzenlemeyi ve bu maddeyi yorumlayan AĠHM içtihatlarını temel almanın doğru olacağını düĢünmekteyiz.

Makul sürede yargılanma hakkının tesisi açısından geliĢtirilebilecek çözüm yollarını ise esas olarak bu alanda faaliyet gösteren uluslararası kuruluĢların geliĢtirdiği raporlar ve uyguladığı projelerle doktrinde bu konu ile ilgili yapılmıĢ çalıĢmalardan faydalanarak ele almanın uygun olacağını düĢünmekteyiz.

(21)
(22)

8

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠNDE DÜZENLENDĠĞĠ HALĠYLE MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI

1. AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠNĠN 6. MADDESĠ VE MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI

1.1. Genel Açıklamalar

Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 6. Maddesinin 1. fıkrası “Herkes, gerek

medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…” Ģeklindedir.

Görüldüğü gibi “makul sürede yargılanma hakkı” 6. maddenin lafzından kolayca ortaya çıkmaktadır.

Buna ek olarak, “yargılama prosedürlerinin etkinliği” prensibi de bu hakkın tanınması gerektiğini bir zorunluluk olarak ortaya koymaktadır. Zira “Makul süre Ģartı” bir mahkemeye giden herhangi bir kimsenin bir davaya iliĢkin son kararı makul bir süre içinde almasını garanti eden bir Ģarttır (Fabri ve Langbroek, 2003. s.3).5

5 24/10/1989 tarihli H ve diğerleri – Fransa kararı, par. 58. (“6. madde kararların etkinliğini ve inanılırlığını riske atabilecek olan gecikme olmaksızın hükmün verilmesini garanti altına alır.)

(23)

9

SözleĢmenin 6/1 maddesinin yazılımına baktığımızda, adil yargılama hakkının, bir yargı yeri (tribunal) tarafından neticeye bağlanacak olan, “medeni hak ve yükümlülüklerle”, “cezai süreçlerde” saygı gösterilmesi ve korunması gerekli bir hak olduğu anlaĢılmaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının kapsamını tam olarak belirleyebilmek için öncelikle “yargı yeri” kavramının ne olduğuna daha sonra da “medeni hak ve yükümlülükler” ve “cezai süreçler” kavramlardan ne anlaĢılması gerektiğinin ele alınması zorunludur. Ancak bundan önce “makul süre” kavramının belirlenmesinde fayda olduğunu düĢünmekteyiz.

1.2. “Makul Süre” Kavramı

Makul süre kavramından ne anlamak gereklidir? Makul sürede yargılanma davaların hızlı bir Ģekilde neticelendirilmesi anlamına mı gelir? Hızlı bir yargılama yapıldığında “adil yargılanma hakkı da” sağlanmıĢ olacak mıdır? Bu sorulara cevap verebilmek ve “makul süreden” ne anlaĢılması gerektiğini anlayabilmek açısından öncelikle bu kavramın ayrıntılı olarak incelenmesi gereklidir.

Öncelikle belirtmeliyiz ki; SözleĢmenin 6. maddesinde düzenlenmiĢ olan ve bahsedildiği gibi “yargılama süreçlerinin etkinliği” prensibinden kaynaklanan makul sürede yargılanma hakkı, SözleĢmenin 5. maddesinde düzenlenmiĢ olan ve daha sıkı bir Ģekilde incelenen “tutukluluk/gözaltı süresinin makullüğü” ile karıĢtırılmamalıdır (Vitkauskas ve Dikov, 2012. s.73). SözleĢmenin 5/3. maddesi veya 6/1. maddesi arasında yakın bir iliĢki vardır (Mole ve Harby, 2006, s.19) ve her iki kapsamda AĠHM‟nin bulduğu ihlaller aynı sebeplere dayanıyor gözükebilir. Ancak, SözleĢmenin 6/1 maddesi ile 5/3. Maddesi arasında çok önemli bir fark vardır. 5/3. madde, tutuklama ve tutuklu kiĢinin Ģartları ile ilgilidir; 6. madde ise tüm mahkeme prosedürlerinin tüm taraflarına uygulanır ve amacı onları aĢırı yargısal gecikmelere karĢı korumaktır (Calvez, 2012, s.32; Mole ve Harby, 2006, s.8). Bu husus, Mahkemece Ģu sözlerle ifade edilmiĢtir. “Bir diğer yandan 5/3. maddedeki “makul

süre” kavramı ile 6/1. maddedeki makul süre arasında bir karışıklık yoktur. 6. madde yargısal süreçlerin tüm taraflarına uygulanır ve amacı onları aşırı yargısal

(24)

10

gecikmelere karşı korumaktır. Ayrıca bu maddedeki makul süre şartı, özellikle de cezai prosedürler söz konusu olduğunda, suçlanan kişiyi onun kaderi hakkında uzun süreli bir bekleyişten kurtarmak için dizayn edilmiştir. 5/3. madde ise suçlanan ve özgürlüğü kısıtlanan kişi ile ilgilidir ve davaların soruşturulması sırasında bu kişilerle ilgili olarak özel bir gayretin gösterilmesini gerektirir.” 6

Makul süre hakkının tanımına gelince, AĠHM‟nin makul süreden ne anlaĢılması gerektiği konusunda bir tanım yapmaktan kaçındığı gibi dava çeĢitleri temel alınmak suretiyle hangi sürelerin makul sayılacağına dair bir standartta oluĢturmadığı gözlemlenmektedir (Smolej, 2007: s. 18, 20). Dolayısıyla hem makul süre kavramındaki “makul” kavramının anlamı üzerinde hem de hangi sürelerin “makul” sayılacağı hususunda tam bir netlik yoktur.

Ancak kesin olan bir Ģey vardır ki makul sürede yargılama her zaman “hızlı yargılama” anlamına gelmemektedir. Zira “makul sürede yargılanma hakkını” düzenleyen SözleĢmenin 6. maddesi sadece makul sürede yargılanma hakkını içermemektedir. Bunun yanında bir yargılamanın adil olabilmesi için baĢka Ģartları da düzenlemiĢtir. Bir baĢka ifade ile, cezai süreçlerle ve hukuki uyuĢmazlık ve hakların karar bağlanması sırasında “herkese” baĢka haklarında tanınması gerektiğini belirtmiĢtir. Dolayısıyla sadece süreye odaklanıp yargılama süreçlerini çabuk/hızlı bitirme adına diğer hakları göz ardı etmek, 6. maddedeki “adil yargılanma hakkının” ihlal edilmesine yol olacaktır (Osuna, 2012. s.178). Bu yüzden illaki hız anlamına gelmeyen fakat her Ģeyden önce doğru bir yargısal zaman yönetimine dair bir zorunluluğun altını çizen “makul süre” kavramı ve anlayıĢı daha doğru bir anlayıĢ tarzı olacaktır.

Amerika BirleĢik Devletleri Anayasasının düzenlediği en önemli insan haklarından biri olarak kabul edilen “hızlı ve kamuya açık yargılamanın” hız unsurunun “adil bir yargılama”, “eĢitlik” gibi temel insan haklarının önüne geçmemesi gerektiğinden hareketle hızla – kalite arasında doğru bir dengenin kurulması gerektiği vurgulanmıĢtır. Bu araĢtırmaya göre “hızlılık” ve “kalite”

6

(25)

11

birbirinin aleyhine iĢleyen kavramlar değildir ve dolayısıyla iyi performans gösteren mahkemeler hem hızlı hem de kaliteli bir yargılama yapmak zorundadırlar (Ostrom ve Hanson, 2000. Özet.) Bu açıklamalardan hareketle makul sürede yargılama, “adaletin gereksiz/gerekliliği ispatlanmamıĢ gecikme olmaksızın tesisi” olarak tanımlanmıĢtır (Osuna, 2012. s.188).

Davaları ele alırken sürenin yanında kaliteye de dikkat etmek te tek baĢına yeterli değildir. Kaliteye dikkat etmenin yanında ayrıca, kaynakların ölçülü kullanılması ve mümkün olan en az masrafla davaların neticelendirilmesi hususuna da dikkat edilmelidir (Gündüz, 2009, s.17). Ucuzluk ilkesi olarak tanımlanabilecek bu unsura ek olarak “davanın yürütülmesi sırasında mevcut düzeni zorlaĢtırmamak” veya “yoruma müsait konularda kolay olan iĢlerin zor olanlara tercih edilmesi” Ģeklinde tanımlanan basitlik ilkesi de “hız” unsuruna eklenmesi ve göz ardı edilmemesi gereken bir baĢka unsur olarak karĢımıza çıkar (Çetin, 2010. s.85).

Bu gerçeklerden hareketle, son zamanlarda değiĢik Avrupa uygulamalarında yargılama süreleri ile ilgili olarak makul süreden ziyade en uygun süre anlayıĢına doğru bir yönelim vardır (Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu- CEPEJ- 2006-13). Optimum zaman çerçevesinden “mümkün olan en hızlı şekilde” yargılamanın sürdürülmesi ve neticelendirilmesi anlaĢılmalıdır. Bu da yargılamanın bu süreçler için öngörülmüĢ düzenlemelere bağlı kalınarak yürütülmesini ve

“yargılama sürecinde hiç bir şey yapılmaksızın beklenen zamanların en aza indirilmesini” gerektirir. Nitekim bir kısım Kuzey Avrupa ülkelerinde yargılama

süreleri için daha esnek zaman çerçevesinde planlama yoluna gidilmiĢ ve en son süre, normal ya da ortalama son süre ve optimum son süre gibi kavramlar oluĢturulmuĢtur (Smolej, 2007: s. 18, 20).

CEPEJ7 ise SATURN çalıĢma Grubunu kurarken her bir davanın en kısa ve tahmin edilebilir bir zaman dilimi içerisinde neticelendirilmesi amacını belirterek ve AĠHS tarafından belirlenen “makul sürenin” bu hakkın ihlali ile ihlal bulunmama

7CEPEJ, (Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu) Avrupa Konseyi tarafından üye ülkelerdeki

yargı sistemlerinin kalitesini arttırmak ve yargı alanında karĢılaĢılan problemlerle baĢa çıkabilme adına kurulmuĢ bir Komisyondur.

(26)

12

arasında bir sınır belirleyen “alt limit olması” gerektiğini belirterek bu sefer önceden tahmin edilebilir, en kısa zaman kavramını literatüre sokmuĢtur (Johnsen, 2011: s.1). Gerçektende davaların taraflar için söz konusu olan önemi çoğu zaman mahkemelerin AĠHM‟nin bu konuda genel olarak kabul ettiği yaklaĢımdan daha hızlı hareket edilmesini gerektirebilir (Timeliness Report 2010-2011. s.7).

Bir tanımda da “makul sürenin” “adaletin etkin ve verimli bir Ģekilde tesisini gerçekleĢtirebilmek için mahkeme (ceza, idare ve hukuk) kararlarının verilmesi gereken dönemi” iĢaret ettiği belirtilmiĢtir (Salamoura, 2010. s.166).

Tüm bu açıklamalar ıĢığında makul sürede yargılamayı “kiĢiler arasındaki cezai ve hukuki uyuĢmazlıkların, adaletin gerçekleĢmesi için gerekli baĢka haklar ihlal edilmeksizin mümkün olan en kısa sürede çözülmesi” olarak tanımlayabiliriz.

Bu aĢamada önemle belirtilmeli ki AĠHM, “makul süre Ģartını” incelerken herhangi bir Ģekilde belirli süre tipolojileri oluĢturmamıĢtır (Mole ve Harby, 2006, s.23; Harris vd, 2009. s.279). Mahkemenin her bir dava çeĢidi için “makul yargılama süreleri” belirleme Ģeklindeki üye devletlerden ve doktrinden gelen isteklere8

kendisinin yargılamalarda makul sürenin aĢılıp aĢılmadığını değerlendirirken kullandığı kriterlere atıf yapmak suretiyle cevap vermiĢtir (Edel, 2007. s.34-35).9

Mahkemenin standart bir süre belirlememesi Ģeklindeki uygulaması belki de Ģu mahzurların önüne geçmek için olmuĢ olabilir: Buna göre eğer bir ülkede genel kanunlarla davaların bitirilmesi için kesin süreler öngörülmüĢ olsa idi bu durumda davanın spesifik Ģartları dikkate alınmadığı için hız için kaliteden taviz verilmiĢ olacaktı. Ayrıca bu durumda mahkemelerin davanın niteliğinin zorunlu kıldığı

8“Hükümet, Mahkemeden önünde bulunan her bir davadaki müstakil yargılama aşaması için ne kadar sürenin normal sayılacağını, davanın karmaşıklığı göz önüne alındığında ne kadar sürenin kabul edilebilir sayılacağını, ne kadar ertelemenin davanın taraflarına atfedildiğini açıklamasını istemiştir.” 29.03.2006 tarihli Scardino, Ġtalya Büyük Daire kararı, No:1, par. 157.

929.03.2006 tarihli Scardino, Ġtalya Büyük Daire kararı, No:1, par. 177. (“AİHM mahkeme süreçlerindeki gecikmeleri değerlendirirken devamlılık gösteren bir uygulama göstermenin önemli olduğunu düşünmektedir. Makul sürenin aşılması konusu ile ilgili olarak davanın spesifik şartlarına ve özelliklede davanın karmaşıklığı, başvurucunun davranışları, yetkili otoritelerin davranışları ve davanın konusunun başvurucu için önemi kriterleri olmak üzere Mahkemenin içtihatlarında belirtiği kriterleri değerlendirmenin gerekliliğini tekrar eder.)

(27)

13

durumlarda bazı davaları öne almasının önüne geçilmiĢ olacak ve öncelik verilmesi gereken dava öncelikli olarak bitirilememiĢ olacaktı (Timeliness Report 2010-2011. s.14).

Bununla birlikte, her ne kadar AĠHM makul süre için belirli bir süre tipolojisi belirtmekten kaçınmakta ise de, bu konu ile ilgili içtihatların incelenmesi sonrasında AĠHM‟nin sürelerle ilgili yaklaĢımı konusunda birtakım sonuçlar çıkarılabilir.

Sözgelimi Vitkauskas / Dikov “bu zamana kadar “makul süre Ģartını ihlal ettiği kabul edilen en kısa sürenin” iki dereceli bir mahkeme süreci ile görülen HIV virüsü taĢıyıcısının tazminata iliĢkin baĢvurusu ile ilgili dava olduğunu belirtmiĢtir. Yargılamanın makul olduğuna karar verilen en uzun süre ise iki dereceli mahkeme süreci ile görülen bir davadaki 8 yıllık süredir” (Vitkauskas ve Dikov, 2012. s.74). Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi hâkimlerinden Vladimiro Zagrebelsky ile yapılan bir mülakatta da Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesinin hukuk davaları için eğer dava ilk derece mahkemesinde görülmüĢse 3 yıl buna temyiz sürecide dahilse 5 yıl sürenin makul kabul ettiğine dair görüĢ beyan etmiĢtir. (Fabri, 2009. s.19)

Ancak bu konuda en kapsamlı bulgulara Calvez tarafından 2006 – 2011 yılları arasında Mahkemece, makul sürede yargılanma hakkı ihlallerine dair baĢvurular neticesinde verilen kararların incelenmesi neticesinde ulaĢılmıĢtır.10

Buna göre:

“KarmaĢık olmayan davalarda her bir mahkeme safhasındaki 2 yıla kadar olan süreler genel olarak makul bulunmaktadır. Bir dava süreci bir mahkeme aĢamasında 2 yılı aĢtığında ise Mahkeme, davacı devletin yetkili otoritelerin gereken gayreti gösterip göstermediklerini belirleyebilmek için davayı daha yakından incelemektedir. Öncelikli davalarda ise bu genel yaklaĢımdan ayrılabilmekte ve dava 2 yıldan az sürmüĢ olsa bile ihlal kararı verebilmektedir. KarmaĢık davalarda Mahkeme, uzun sürelere pozitif yaklaĢabilmekte fakat bu durumda da açıkça uzun olan bekleme zamanlarına (hiç bir Ģey yapılmaksızın beklenen zaman) (inactivity time) özel bir hassasiyet göstermektedir. Fakat karmaĢık zamanlarda bile 5 yıldan fazla dava

10

(28)

14

süresinin mazur görüldüğü nadirattandır ve 8 yıldan fazla süren bir makul bulunduğu ise neredeyse hiç olmamıĢtır. Açıkça aĢırı olmasına rağmen Mahkemece makul süre Ģartını ihlal etmediğine kanaat getirilen davalar ise ancak baĢvurucunun davanın uzun sürmesine etki ettiğini düĢündüğü davalardır (Calvez, 2012, s. 4).”

Tablo 1.

AĠHM Tarafından Ġhlal Bulunan Davalar

Dava ÇeĢidi Ġçerik Süre Karar

Ceza Davaları ÇeĢitli davalar 5 yıldan fazla Ġhlal

Hukuk Davaları Öncelikli davalar 2 yıldan fazla (En az 1 y. 10 ay)

Ġhlal

Hukuk Davaları KarmaĢık davalar 8 yıldan fazla Ġhlal

Ġdari Davalar Öncelikli davalar 2 yıldan fazla Ġhlal

(29)

15 Tablo 2.

AĠHM Tarafından Ġhlal Bulunmayan Davalar

Dava ÇeĢidi Ġçerik Süre Karar

Ceza Davaları Normal davalar 3 yıl 6 ay (3 dereceli

mahkeme aĢamasında); 4 yıl 3 ay (3 dereceli

yargılamada)

Ġhlal olmadığına

Ceza Davaları KarmaĢık davalar 8 yıl 5 ay (3 dereceli yargılamada)

Ġhlal olmadığına

Hukuk Davaları Basit davalar 1 yıl 10 ay ilk derece, 1 yıl 8 ay istinaf, 1 yıl 9 ay temyiz.

Ġhlal olmadığına

Hukuk Davaları Öncelikli dava (ĠĢ davası)

1 yıl 7 ay ilk derece, 1 yıl 9 ay istinaf, 1 yıl 9 ay Temyiz,

Ġhlal olmadığına

(Tabloda belirtilen süreler incelenmiĢ davalardan elde edilmiĢ sonuçlardır ve kesin bir kural olarak ele alınamaz.)

(30)

16 1.3.Yargı Yeri Kavramı

SözleĢmenin 6. Maddesinin Ġngilizce metninde, bu dilde kendi özel anlamına sahip olan “court (mahkeme)” tabiri yerine “tribunal” tabiri kullanılmıĢtır. Tribunal tabiri ise “herhangi bir mahkeme, yargısal organ veya yargılamaya benzer fonksiyonları olan kurul olarak”11

veya “özel bir mahkeme veya belirli tür yasal problemleri ele almak için resmi olarak özellikle de hükümet tarafından seçilen insan grubu”12

olarak tanımlanmıĢtır.

Türkçe‟de tribunal kelimesinin ifade ettiği nüansı yansıtacak bir kelime, bir karĢılık tam olarak bulunmadığı için, geniĢ ve Ģümullü bu kavram, 6. madde Türkçe‟ye tercüme edilirken (asıl maksadın sınırlı olarak anlaĢılması neticesini doğuracak Ģekilde) Türkçe‟de “Cour-Court-Gericht” anlamındaki, “mahkeme” Ģeklinde çevrilmiĢ ve bu Ģekilde kullanılagelmiĢtir (BaĢlar, 2005. s.9). Ancak, Türk hukukunda bireysel baĢvuru yolunun oluĢturulması sonucunda kendisine yapılan adil yargılanma hakkının ihlali baĢvurular neticesinde verdiği kararlarda Anayasa Mahkemesi “tribunal” tabirini “yargı yeri” olarak tercih etmiĢ ve bu Ģekilde kullanmaktadır. Bu yüzden çalıĢmanın takip eden bölümünde, “yargı yeri” tabiri kullanılacaktır.

Bütün ülkelerde tecrübe edildiği gibi “medenileĢmenin geniĢlemesi ve modern yaĢamın problemlerinin artması, haklar üzerinde karar oluĢturma yetkisine sahip “Ġdari Kurulları” ortaya çıkmıĢtır. Bu kurullar yargısal usullerle yönetilirler ve yeminle tanık dinlerler fakat bilinen mahkeme sistemi içerisinde yer almazlar. Bazı uyuĢmazlıklar bu çeĢit Kurullar tarafından ele alınır bazı uyuĢmazlıklar ise genel mahkeme sistemi tarafından ele alınır. Usulleri farklıdır fakat fonksiyonları ise esas olarak aynıdır. (her ikisininde yargısaldır). Bu iki unsur arasındaki farkı bir cümleyle izah edecek olursak “her mahkeme bir yargı yeridir; ancak her yargı yeri bir mahkeme değildir.”13

11 http://legal-dictionary.thefreedictionary.com/tribunal. 12

http://dictionary.cambridge.org/dictionary/british/tribunal?q=tribunal

13 Tribunal Different from Court: Supreme Court explains. 12.01.2011

http://legalperspectives.blogspot.fr/2011/01/tribunal-different-from-court-supreme.html EriĢimtarihi: 05.04.201

(31)

17

Mahkeme ile yargı yeri arasında Ģu benzerlikler ve farklılıklar dile getirilmiĢtir. Yargısal kurullar mahkemeler gibi bağımsızdırlar ve kamuya açık olarak faaliyet gösterirler. Her ikiside kararlarında gerekçe göstermek zorundadır ve tarafların her iki organın kararlarına karĢı temyiz ve itiraz hakkı mevcuttur. Fakat Kurullar delil hukukuna (rules of evidence) uygun davranmada mahkemelere göre daha rahat bir yaklaĢım içerisindedirler. Kurullarda görülen süreçlere, kiĢilerin bizzat kendilerinin katılımı teĢvik edilir ve özel durumlar haricinde avukatlar yer almazlar. Kurullar genellikle belirli alanlarda uyuĢmazlık çözmekle yetkilidirler. Mahkemeler ise daha geniĢ alanda yargı yetkisine sahiptir. Genellikle kurulda uyuĢmazlığı çözmek mahkemedeki usule göre daha ucuz ve kısadır.14

AĠHS‟nin yazılımında bu Ģekilde daha geniĢ anlamı olan “yargı yeri” tabirinin kullanılmasının, “üye devletlerin yargı sistemi çeĢitliliği dolayısıyla ülkelerin “cezai süreçleri” veya medeni hak ve yükümlülükler konusundaki uyuĢmazlıkları” karara bağlayan “kurumları” klasik mahkeme yapılandırması dıĢında tutma Ģeklindeki uygulamalarını göz önünde tutarak daha geniĢ koruma alanı sağlamak amacı” taĢıdığı belirtilmiĢtir (Roca ve Zapatero, 2012. s.221). SözleĢmeyi hazırlayan irade sadece genel mahkemelerde ele alınan uyuĢmazlıkları değil, kiĢilerin medeni hak ve yükümlülükleri üzerinde karar veren bütün organların yürüttüğü süreçlerin “adil” olması adına böyle bir tercihte bulunmuĢ gözükmektedir.

Nitekim günümüzde Avrupa Konseyi üye devletlerinin çoğunda bazı meslek üyelerinin disiplin cezasını gerektiren davranıĢlarını soruĢturma görevi bu meslek birliklerinin yargısal organlarına verilmiĢtir. Böyle bir görevlendirmenin tek baĢına genel olarak adil yargılanma hakkını ihlal etmeyeceği belirtilmiĢtir. Ancak böyle bir durumda adil yargılanmanın sağlanabilmesi açısından en azından iki husustan birinin varlığı Ģart koĢulmaktadır. Buna göre ya bu disiplin eylemini soruĢturma yapma ve neticesinde cezayı vermekle yetkilendirilmiĢ organ, 6. maddenin gereklerine uyacak ya da bu organın kararları 6. maddenin garantilerini taĢıyan yetkili bir yargı organının denetimine tabi olacaktır.15

Aynı durum bazı küçük suçların soruĢturulması

14 Courts vs Tribunals, Different Types of Dispute Resolution Systems

http://www.cttt.nsw.gov.au/Resources/Students/Courts_vs_tribunals.html EriĢim tarihi: 05.04. 2014

15

(32)

18

ve gerekli cezanın verilmesi görevinin idari makamlara verilmesi halinde de söz konusudur. Yani bu durumda da soruĢturma ve ceza vermekle yetkilendirilmiĢ organın ya bizzat kendisi 6. maddenin gereksinimlerine uyması gerekecek ya da onun verdiği karara iliĢkin olarak konuyu esastan incelemekle yetkili bir bir yargı organına baĢvuru imkânı sağlanması gereklidir.16Nitekim bu mantıktan hareketle

AĠHM, üyelerinin hâkim dıĢında idari memurlardan oluĢtuğu bir bölgesel arazi heyetini “söz konusu organı oluşturan üyelerin hukukçu ya da hâkim olmalarına

gerek yoktur” diyerek 6. maddede geçen yargı yeri kapsamında değerlendirmiĢtir.17

Aynı Ģekilde AĠHM‟nin 6. maddede düzenlenmiĢ olan “adil yargılanma hakkının” “mahkemeye eriĢim hakkını da” içerdiğini ilk defa kabul ettiği karar olan ve Mahkemenin SözleĢme hükümlerini yorumlarken baĢvurduğu en yaratıcı adımlardan biri olarak kabul edilen 21.12.1975 tarihli Golder- BirleĢik Krallık davasında da, idari bir heyetin eylemi adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiĢtir (Harris vd, 2009. s.235).18

Her ne kadar doktrinde, bir organın AĠHS anlamında bir “yargı yeri” sayılması için 4 Ģartın (yasayla kurulma, bağımsız olma, tarafsız olma ve yargılama usulü güvencesine sahip olma Ģeklinde) birlikte olması gerektiği belirtilmiĢse de (BaĢlar, 2005. s.56) bize göre söz konusu organ “yargısal fonksiyon” ifa ediyor yani önündeki konuları hukukun üstünlüğü prensibi ve önceden belirlenmiĢ usuli kurallar çerçevesinde karara bağlama yetkisine sahipse ve bu kararlar herkesi bağlayıcı nitelikte olup derhal uygulanıyorsa bu durumda 6. madde anlamında bir “yargı

16 29.04.1988 tarihli Belilos – Ġsviçre kararı, par. 68. 17 23.041987 tarihli Ettl - Avusturya, par. 36-38. 18

Konusu, bir mahkûmun bir cezaevi görevlisince kendisine hakaret edildiği iddiasıyla hukuki süreç baĢlatmak adına bir avukatla irtibat kurmasına dair talebinin ĠçiĢleri Bakanlığınca reddi nedeniyle “adil yargılanma hakkının” ihlali iddiası olan baĢvurunun incelenmesi sırasında Mahkeme “lafzi

yorumla 6. maddenin kişilerin medeni haklarını koruyor olmasını ve maddede sadece “mahkeme” tabiri yerine “yargı yeri” tabirinin kullanılmış olmasını dikkate alarak, Hükümetin bu maddenin sadece yargı organları önünde başlamış buluna süreçler için koruma sağladığına dair itirazının aksine, “kişilerin medeni haklarının neticeye bağlandığı her aşamada” 6.maddenin korumasının devreye gireceğini; 6. maddenin yargılama aşamalarını düzenlediği gerçeğinin bu süreçlerin ilk olarak başlatıldığı aşamayı dışarda bırakmasını gerektirmediğini” belirtmiĢtir. Ek olarak AĠHM,

“eğer 6. maddenin sadece bir yargı önünde başlatılmış bulunan süreçleri kapsadığı kabul edilirse,

herhangi sözleşmeci devletin, belirli hakların karar bağlanmasını mahkemelerden alarak, hükümete bağlı idari organlara verilmesi ihtimalinin olacağını ve bu durumda da Sözleşmeyi ihlal etmemiş sayılacağını” belirtmiĢtir. (21.12.1975 tarihli Golder- BirleĢik Krallık davası, par. 32-35.)

(33)

19

yerinden” bahsedilecektir ve artık bu yargı yerinin 6. maddedeki diğer Ģartları taĢımaması (yasayla kurulma, bağımsız olma ve tarafsız olma gibi) bu kurulun, SözleĢme anlamında “yargı yeri” özelliğini ortadan kaldırmaz fakat verdiği kararlarda “adil yargılanma hakkının” ihlal edilmesine yol açar. Ġnceleme konumuz açısından bu durumu ele aldığımızda bu tür kurulların diğer Ģartları taĢıyıp taĢımadıklarına bakılmaksızın (bu durumda adil yargılanma hakkı baĢka gerekçe ile ihlal edilmiĢ olur) önünde bulunan kiĢilerin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili süreçleri ve cezai süreçleri makul sürede bitirmeleri gereklidir.

Nitekim geliĢtirdiği kararlar vasıtasıyla, SözleĢme maddelerini yorumlayan ve onları anlamlandıran AĠHM‟nin yaklaĢımı da bu Ģeklidedir. AĠHM‟ne göre, bir organın 6. madde anlamında bir kurul ya da mahkeme olarak kabulü için tek Ģart (Baro tarafından yürütülen bir disiplin süreci sonucunda bir avukatın baro kaydının silinmesine dair olayda, kararı alan Baro ile ilgili olarak ta belirtildiği gibi) “yargısal fonksiyon” Ģartıdır. Yani bu kurul eğer önündeki konuları hukukun üstünlüğü prensibi ve önceden belirlenmiĢ usuli kurallar çerçevesinde karara bağlama yetkisine sahipse ve verdikleri kararlar yargısal olmayan bir otorite tarafından değiĢtirilemeyecek ise yani bir değer ifade ile hükümetlerin bu kararları uygulamama yönünde bir yasal güce sahip değillerse (Harris vd, 2009. s.286; Roca ve Zapatero, 2012. s.221; Gölcüklü, 1995. s. 18.), 6. madde anlamında bir “yargı yerinden” bahsedilecektir. 19 Bu Ģekilde bir organın mesela yönetim, mevzuat çıkarma, tavsiye kararları yayımlama ve disiplin gibi birden çok fonksiyonu olsa bile bu çoklu fonksiyon bu kurumu yukarıdaki tanım çerçevesinde hareket ettiği durumlarda (disiplin organı olarak hareket ettiği durumlarda) 6. madde anlamında yargı yeri olarak kabul edilmesini engellemez.20

Bu açıklamalardan Ģu ortaya çıkmaktadır ki; 6. madde açısından, “yargı yerinin” bir ülkenin normal yargı sistemi içinde düzenlenmiĢ bir “mahkeme” olmasına gerek yoktur. Bu Ģekilde yargı yerleri, bazı özel konularla ilgilenmek için normal mahkeme sistemi dıĢında yönetilen kurumlar da olabilir. Burada önemli olan

19 30 Kasım 1987 tarihli H – Belçika kararı, par. 50, ayrıca bkz 22 Ekim 1984 tarihli Sramek –

Avusturya kararı, par. 36.

20

(34)

20

unsur daha önceden belirtildiği gibi kendisine tanınan yetki çerçevesinde ve önceden belirli usuller dairesinde yürütülmüĢ bir süreç sonucunda önündeki konuları karara bağlama anlamına gelen “yargısal fonksiyon” Ģartıdır. Buna ek olarak yargısal olmayan bir otorite tarafından değiĢtirilemeyecek Ģekilde “karar verme gücü” (Harris vd, 2009. s.286; Roca ve Zapatero, 2012. s.221; Gölcüklü, 1995. s. 18.) yargı yerinin özünü oluĢturur. Dolayısıyla belirtmek gerekir ki, sadece tavsiye kararları alan organlar (bu organların kararları uygulamada büyük çoğunlukla takip ediliyor olsa bile) 6.madde anlamında yargı yeri olarak kabul edilemezler (Ġnceoğlu, 2002. s.155).

Türk Anayasa Mahkemesi de “bireysel baĢvuru yolu oluĢturulmadan önceki yorumunda mahkeme kavramını sert bir Ģekilde yorumlarken21 “bireysel baĢvuru yolunun” ihdasından sonra AĠHM ile aynı yaklaĢım tarzını belirleyerek “Ġlçe Seçim Kurulu BaĢkanlığını” yargı yeri olarak değerlendirmiĢtir.22Ancak bu kararın

incelenmesinde Anayasa Mahkemesinin “ilçe seçim kurulu baĢkanlığını” adil yargılama hakkının süjesi anlamında “yargı yeri” kabul ederken kullandığı kriterlerin “yasayla önceden kurulmuĢ olma”, “önceden belirlenmiĢ usuli kurallar doğrultusunda karar verme ve hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığına sahip olup (BaĢkanın hakim olması ve HSYK tarafından atanmasını dikkate alarak) kesin ve bağlayıcı karar verme ölçülerini dikkate aldığı görülmektedir. Kanaatimizce yukarıdaki açıklamalarımız ıĢığında böyle bir yaklaĢım AĠHM‟nin yaklaĢımına göre sınırlı bir yaklaĢımdır. Sözgelimi üyeleri hâkim sınıfından olmayan ve görev

21 Anayasa Mahkemesi 1992 yılında verdiği bir kararında Ġlçe Seçim Kurulu BaĢkanlığının

Anayasa'nın 152. ve 10/11/1983 tarih ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun‟un 28. maddesinde sözü edilen “mahkeme” deyiminin kapsamı içine girip girmediğini değerlendirmiĢtir. Anayasa Mahkemesi, “Seçim kurulları ve seçimlerle ilgili yasa

hükümleri kendine özgü bir çözüm ve kurallar bütünüdür. Anayasa'nın 79. maddesinde dayanağını bulan seçim yasaları ile bu kurullara ve yargıçlara verilen görevler seçimin sınırları içinde ve kendi bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir” gerekçesi ile Ġlçe Seçim Kurulu BaĢkanlığının “bir davaya bakmakta olan mahkeme” olarak nitelendirilemeyeceğine karar vermiĢtir (AYM, E.1992/12,

K.1992/2, K.T. 18/2/1992). Anayasa Mahkemesinin 06.02.2014 tarihli 2013/3912 BaĢvuru nolu kararı, par: 35, 36.

22 AİHM de, AİHS’in 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı bağlamında mahkemeyi, ulusal kanunlarda mahkeme olarak nitelendirilmiş olup olmadığına bakmaksızın, belli bir usul izleyerek ve hukuk kurallarına dayanarak, gerektiğinde devlet zoruyla yerine getirilmesi mümkün olan karar verme yetkilerini elinde tutan organ olarak nitelemektedir (bkz. Sramek/Avusturya, B. No: 8790/79, 22/10/1984, § İlgili karar organının mahkeme olarak nitelendirilebilmesi için ayrıca dava konusu olayı hem maddi hem de hukuki açıdan inceleme yetkisine sahip olması (bkz. Belilos/İsviçre, B. No: 10328/83, 28/4/1988, § 70) ve dava konusunu bağlayıcı bir şekilde sonuçlandırma yetkisinin bulunması gereklidir (bkz. Findlay/İngiltere, B. No: 22107/93, 25/2/1997, § 77).”Anayasa

(35)

21

yaparken hakimlik teminatına sahip bir Ģekilde görev yapmayan “tüketici hakem heyetini” yargı yeri olarak değerlendirilmeyecek midir? Bu konudaki olumsuz bir yorum AĠHM‟nin yukarıdan beri izah etmeye çalıĢtığımız yaklaĢım ve kabullerine aykırılık teĢkil edecektir.

1.4. Medeni Hak ve Yükümlükler Kavramı

AĠHS‟nin 6.maddesinin ve dolayısıyla tez konumuz açısından yargılamanın makul sürede bitirilmesi hakkının kiĢilerin medeni hak ve yükümlülüklerine iliĢkin uyuĢmazlıkların karara bağlanması sırasında uygulanacağını belirtmiĢtir.

Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin hazırlık çalıĢmaları sırasında esinlenildiği belirtilen iki temel belgeden biri olan Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 10. maddesinde herhangi bir hak sınırlamasına gidilmeksizin ve ayrım yapılmaksızın bütün haklar için yargı güvencesinin getirildiği görülmektedir. Ancak sadece bir bildirge olan ve herhangi bir bağlayıcılığı olmayan bu belgeden sonra oluĢturulan BirleĢmiĢ Milletler KiĢisel ve Sosyal Haklar SözleĢmesinin 14. maddesi ile, bu Ģekilde her hak için yargı güvencesi getirilmesi halinde idarenin taktir hakkı kapsamında kalan hususlar için bile yargı yolunun açılacağı endiĢesinden hareketle, adil yargılanma hakkının korumasından faydalanacak haklar özellikle “medeni” karakterli olanlar olarak sınırlandırılırmıĢtır. Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin oluĢturulması için bir Hazırlık Komisyonu kuran Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi aynı kararında, BirleĢmiĢ Milletlerin bu konuda bu tarihe kadar elde ettiği kazanımlardan da faydalanılması Ģeklindeki kabulü gereğince, Hazırlık Komitesi tarafından BirleĢmiĢ Miletler KiĢisel ve Sosyal Haklar SözleĢmesinin ilgili maddesindeki yargı korumasından faydalanacak hakkın “medeni bir hak olması” gerektiğine dair kabul aynen alınmıĢtır (Altıparmak, 1998. s. 7-9). Ancak böyle bir kabul bu sefer medeni hak kavramının ne olduğu sorununu ortaya çıkarmıĢtır.

Fakat SözleĢmenin metninde geçen “medeni hak ve yükümlülükler tabiri” SözleĢmenin yorumlanmasındaki en karmaĢık sorunlardan biri olmuĢtur. Bu

(36)

22

kavramın herhangi bir Ģekilde somut tanımı yapılamamıĢ ve sözleĢme organlarının kararları ile bir çerçeve çizilmesi yoluna gidilmiĢ olduğu görülmektedir (Ġnceoğlu, 2002. s.155).

AĠHM içtihatlarını incelediğimizde Mahkemenin medeni hak ve yükümlülüğün ne olduğu konusunda somut bir tanım yapmaktan kaçındığını ve her somut olayın kendi özelliklerini dikkate alarak hakkın niteliğini belirlediğini görmekteyiz (Gölcüklü, 1995. s. 27; White ve Ovey, 2010, s.24). Dolayısıyla Mahkeme içtihatlarını incelemek suretiyle AĠHM‟nin bir hakkı ne Ģekilde medeni bir hak olarak kabul ettiğini incelemenin doğru bir yol olduğunu düĢünmekteyiz.

Mahkeme içtihatları, SözleĢmenin 6. maddesinin devreye girebilmesi için üç ayrı Ģartın birlikte olması gerektiğini göstermektedir. Buna göre öncelikle ortada medeni nitelikte bir hak veya yükümlülük olmalı, ikinci olarak bu medeni nitelikteki hakkın iç hukukta temeli olmalı ve nihayetinde bu medeni nitelikteki hak ve yükümlülüğe iliĢkin bir uyuĢmazlığın karara bağlandığı bir süreç olmalıdır (Practical Guide to Article 6, s.5).

1.4.1. Hakkın Niteliği: (Hakkın Medeni Hukuk Hakkı Olması)

UyuĢmazlık konusu hakkın “makul sürede neticeye ulaĢtırılabilme” garantisinden faydalanabilmesi için öncelikle bu hakkın “medeni nitelikte bir hak” olması gereklidir.

Bir hakkın medeni bir hak olup olmadığının tespiti için iki farklı yaklaĢım tarzı geliĢtirilebilir. Birinci yol bu hakkın nitelendirilmesini devletlerin kendi iç hukuk düzenlemelerine havale etmek ikinci olaraksa devletlerin kendi sınıflandırmalarından bağımsız olarak SözleĢme kapsamında genel bir anlam vermek olacaktır. Birinci yolun seçilmesi halinde, devletlerarasındaki sınıflandırma farklılıkları dolayısıyla aynı mahiyetteki bir hakla ilgili olarak bir ülke için daha dar, diğer ülke için daha geniĢ bir koruma sağlanması tehlikesini doğuracaktır. Bu yüzden AĠHM, ikinci

Referanslar

Benzer Belgeler

The variation of the chromium and iron concentrations released from S2 as a function of contact time and concentration of complex forming substances (s: citric acid, œ: ascorbic

The Early Iron Age archaeological and chronological construction of the Eastern Anatolian peoples especially on the basis of Lake Van Basin and Malatya-Elazığ regions,

Bireylerin cinsiyetlerine göre aile içinde kadına yönelik şiddet ile ilgili bazı görüşleri incelendiğinde; “Çocuğu olmayan”, “psikolojik sorunları

Tablodan yaralanarak ismi verilen kişilerin kumbaralarındaki paralarının miktarlarını bulun. Şükriye, Yunus ve. Zümra'nın 10 yıl sonra yaşları toplamı

nqop onpq oqnp onqp qpon qpno opnq noqp opqn pqon onqp pnqo npqo qnop noqp oqnp onqp qonp ponq qnpo opnq opqn onqp.. qonp nopq npqo nopq pnqo

Bununla beraber cerrahi öncesinde ve cerrahi sonrası nüks görülen vakalarda rijid bronkoskopiyle beraber dilatasyon işlemi mutlaka düşünülmelidir.. Surgical treatment

The clinical signs and symptoms may vary with the tumor site, size and existence of ulceration. Abdominal indisposition, hemorrhage, abdominal mass and weight loss were

Maküla merkezinden itibaren bir disk çapı (1500 µ) uzaklıktaki bir alanda yer alan, herhangi bir retina kalınlaşması ya da sert eksuda oluşumları fokal