• Sonuç bulunamadı

BaĢvurucunun Uzun Yargılama Nedeniyle Maruz Kaldığı Zararın “Önemli Nitelikte” Olması

1. AVRUPA ĠNSAN HAKLARI SÖZLEġMESĠNĠN 6 MADDESĠ VE MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKK

2.4. BaĢvurucunun Uzun Yargılama Nedeniyle Maruz Kaldığı Zararın “Önemli Nitelikte” Olması

Bir hakkın ihlalinin bir uluslararası mahkemenin korumasından faydalanabilmesi için minimum ağırlığa/ciddiyete sahip olması gerektiği fikrine dayanmakta olan (Leach, 2011. s.146) “zararın önemli nitelikte olmasına dair kabul edilebilirlik kriteri” 35. maddeye bir ek paragraf mahiyetinde 14. Protokol‟le 1 Haziran 2010 tarihinde getirilmiĢtir. 14. Protokol‟ün geçici maddesiyle bu kriterin kullanımı, bu konuda yeterli içtihadın ortaya çıkmasını temin maksadıyla, iki yıl süreyle Dairelere ve Büyük Daire‟ye hasredilmiĢti. Komite‟ler ve “tek hâkim” oluĢumu, bu kriteri 1 Haziran 2012 tarihinden bu yana kullanabilmektedir (Durmaz, 2013. s.242).

Mahkeme ihlalin ciddiyetini değerlendirirken hem baĢvurucunun Ģahsi durumunu hem de objektif bir bakıĢ açısıyla somut davada var olan durumu dikkate

53

alacaktır. Ciddi zarar mali bir zarar olabileceği gibi davanın baĢvurucu için önemi de olabilir (Leach, 2011. s.146). Buna göre eğer AĠHM “baĢvurucunun esaslı bir kayıp ya da zarara uğramadığı durumlarda” baĢvuruyu kabul edilemez bulacaktır. Artık bu kriter dolayısıyla “hukuk yargılama süreçlerinden bazıları” sözgelimi davanın konusu ihmal edilebilir bir para değeri taĢıyorsa ya da baĢvurucu davayı kaybetmiĢse “önemli zarar yokluğu kriterinden dolayı” kabul edilemez bulunabilecektir (Tulkens, 2007, s.340). Yine bir ceza davasında, yargılama süresinin uzunluğu sebebiyle sanığa uygulanan nihai cezada indirim yapılması, yargılama süresinden doğan zararı önemsiz hale getirebilecektir (Mutaf, 2013, s.2).55

.

Ancak Mahkemenin “baĢvurucunun zarar görmemiĢ olması dolayısıyla” yapılan baĢvuruyu reddedemeyeceği iki durum vardır. Buna göre eğer SözleĢmede yer alan diğer haklar bu baĢvurunun incelenmesini zorunlu kılıyorsa (sözgelimi o ülkede bu baĢvurunun konusunu oluĢturan ihlaller sistematik bir hal aldıysa ya da Mahkemenin o uygulamaya ilgili devletlerin sorumluluklarını tespit etme ihtiyacı hissetmesi durumunda) “zararın önemsiz olduğu” gerekçesi ile baĢvuru kabul edilemez bulunamayacaktır (Bringing a Case to the European Court of Human Rights, 2012. s.101).56 Ġnsan haklarına saygının davayı görülmesini sağlamasına örnek somut davanın daha önce Mahkeme ya da Bakanlar Komitesi önünde görülmüĢ ve karara bağlanmıĢ bir hususu değiĢtirmesi hali örnek gösterilebilir (Leach, 2011. s.112).

55“1998 yılında istinaf mahkemesi ceza yargılamasının uzunluğu nedeniyle rüşvet suçunun zamanaşımına uğradığına karar vermiştir. Dosya unsurları yapılan indirimin ne boyutta olduğunun tam olarak değerlendirilmesine ve makul sürenin ihlali ile bu indirim arasında var olan bağın sonradan aydınlatılmasına izin vermiyorsa da, zamanaşımına uğrayan suçun ilgilinin itham edildiği iki suçtan en ağırı olduğu da dikkate alındığında, bu durum şüphesiz başvurucuya verilen cezada bir indirim sağlamıştır. Başvurucu, İtalya hukukunda kendisine sunulan bir olanak olan, zamanaşımından feragat etmemeye karar vermiştir. Bu şartlarda söz konusu cezada yaşanan indirim, yargılamanın uzunluğundan normalde kaynaklanan zararları ciddi bir şekilde azaltmış veya en azından bu zararları telafi etmiştir. Şu halde Mahkeme başvurucunun makul sürede yargılanma hakkı bakımından “önemli bir zarara” uğramadığını düşünmektedir. 06.03.2012 tarihli Gagliano Giorgi – Ġtalya kabul

edilmezlik kararı.

56

06.03.2012 tarihli Gagliano Giorgi – Ġtalya kabul edilmezlik kararı. (“Bu şikâyet ceza alanında

makul süre hakkı ile ilgili bir sorunla alakalı olup bu konu Mahkeme’nin birbirini kopyalayan bir içtihadına konu olmuştur. Dolayısıyla Sözleşme ile Protokollerinin katıldığı Avrupa kamu düzeniyle ilgili hiçbir zorlayıcı neden bu şikâyetin incelenmesine devam edilmesini haklılaştırmamaktadır.”)

54

Önemli zarar yokluğu nedeniyle baĢvurunun kabul edilmemesini engelleyen ikinci durum ise iç hukukta baĢvurucunun davası gereği gibi ele alınmamıĢ olması halidir.”57 Milli mahkeme tarafından gereği gibi ele alınma kriteri ise “her davanın muhakkak yargı incelemesinden geçmesi ana fikrine dayanır. Bu yüzden söz gelimi değeri 71 ve 312 € olan iki baĢvuruda Mahkeme “Almanya‟nın iç hukuk telafi yolu oluĢturmaması nedeniyle “ciddi zarar kriterini” uygulamamıĢtır. (Ancak bu baĢvuruda Mahkeme bu kriteri uygulamakla birlikte baĢvuruyu” baĢvuru hakkını kötüye kullanma kriterinden dolayı kabul edilemez bulmuĢtur.) (Leach, 2011. s.147)

Bu kriter çok kısa süre önce yürürlüğe girmiĢ olması dolayısıyla Mahkemenin zararın “maddi” niteliğine mi yoksa “baĢvuruya esas iĢlemin baĢvurucu üzerindeki etkilerini mi” dikkate aldığı hususunda değiĢik kararlara rastlanılmaktadır (Mutaf, 2013, s.2).

Örneğin, konusu 504 avro olan bir davanın uzun sürdüğüne dair baĢvuruda, davanın konusunun maddi değerinin “baĢvurucunun kiĢisel hayatında herhangi bir önemli etkisi” olup olmadığını irdelemiĢ ve bu kriteri kullanmak suretiyle kabul edilemez bulmuĢtur. 58Tabii ki bu değerlendirme için standart bir asgari değer

belirlemek mümkün olmayacaktır zira herkes için o kiĢinin kendi Ģahsi durumu ve

57 “Başvurucu istinaf mahkemesinin ona parasal bir tazminat vermeyi reddetmesinden çıkardığı argümanları Yargıtay hâkimine sunmuş olduğundan dolayı, ceza yargılamasının süresiyle ilgili konu “Pinto” yasasına göre yetkili olan istinaf mahkemesi ile Yargıtay hâkimi tarafından iki kez incelenmiştir. Bu şartlarda dava ulusal bir mahkeme tarafından gereği gibi incelenmiş olup Sözleşme’nin yorumlanması veya uygulanması veya ulusal hukukla ilgili ciddi hiçbir soru cevapsız bırakılmamıştır. Yeni kabul edilemezlik kriterinin şartları yerine geldiğinden dolayı bu şikâyetin kabul edilemez olduğuna hükmedilmiştir.” 06.03.2012 tarihli Gagliano Giorgi – Ġtalya kabul edilmezlik

kararı.

58 “Mahkeme öncelikle mali açıdan davanın konusunu değerlendirecektir. Bunun için de maddi zarar nedeniyle talep edilen miktarı dikkate alacak manevi zarar nedeniyle talep edilen miktara bakmayacaktır. Maddi zarara ilişkin iddialar, başvurucu tarafından kişisel tahminleri çerçevesinde serbestçe talep edilebilen manevi tazminat taleplerinden farklı olarak, başvurucunun gerçekte var olan mali kayıplarını yansıtırlar. Bu uyuşmazlıktaki mali açı oldukça düşüktür (504 Avro). Başvurucunun bu davadaki belirtilen maddi durumu dikkate alındığında bu miktar uyuşmazlığın neticesinin “başvurucunun kişisel yaşamında önemli bir etki doğuracağına” dair bir bilgi dosyada bulunmamaktadır. Mahkeme bu aşamadan sonra mevcut başvuruda söz konusu edilen Sözleşme konusu ile ilgili olarak açık ve geniş içtihatlar bulunup bulunmadığına bakacaktır. Mahkemenin birçok kez Yunanistan İdare Mahkemeleri önündeki davaların uzunluğu konusunu incelediği dikkate alındığında, başvurunun Sözleşmenin yorumlanması ile ilgili ciddi bir konuyu ya da iç hukukla ilgili herhangi önemli bir hususu içerdiği iddia edilemez. … Özet olarak, Başvurucu, davasının makul sürede bitirilmesi hakkının kullanımı ile ilgili olarak herhangi bir şekilde “önemli bir dezavantajla” karşılaşmamıştır” 20.09.2011 Kiousi – Yunanistan kabul edilmezlik kararı.

55

yaĢadığı ülke ya da bölge itibariyle Ģahsi hayatında önemli olacak maddi değerin miktarı değiĢecektir (Mutaf, 2013, s.2).

Mahkemenin, SözleĢmenin 35. maddesinin 3- b paragrafı kapsamında “önemli eksiklik” kavramının, ilk derece mahkemesinde bahis konusu olan paranın miktarı temelinde değil, “iddia olunan ihlalin başvurucunun durumu üzerindeki etkileri

ışığında” taktir edilmesi gerektiğini vurguladığı kararları da vardır. (14 Aralık 2010

tarihli Holub v.Çek Cumhuriyeti kararı). Buna göre çok küçük miktardaki maddi zarara yol açmıĢ bir hak ihlali kiĢinin ekonomik ve sosyal durumu ile içinde bulunduğu koĢullar ve yaĢadığı bölgenin koĢulları itibariyle pekala kiĢi için önem arz edebilir. Dolayısıyla bahsettiğimiz gibi bu kriterin yeni olmasından kaynaklanan tereddütler bu konudaki içtihatların çeĢitliliğinin artması ve bir müstakarlaĢma neticesinde ortadan kalkacaktır (Durmaz, 2013. s.243).

Buraya kadar Mahkemenin “makul sürede yargılanma hakkının” ihaline dair baĢvuruyu incelemeye değer bulması için gerekli olan Ģartları inceledik. Ġlk inceleme sonrasında bu Ģartları taĢıdığına kanaat getirilen baĢvuru AĠHM önünde dava aĢamasına gelir, Bu aĢamada AĠHM‟in, “kendisine yapılan makul süre ihlaline dair baĢvuruları ele aldığı davalarda nasıl bir usul izlediğine”; “makul süre Ģartının ihlal edilip edilmediğine hangi kriterleri uygulayarak karar verdiğine” dair bilgi vermek gereklidir. Ancak AĠHM‟in bu tür davaları incelerken izlediği usulü ele almadan önce, makul süre Ģartı ihlalleri özelinde AĠHM‟in genel yaklaĢımının ve içtihatların daha iyi anlaĢılabilmesi amacıyla, “mahkemenin zaman bakımından yetkisi”, “taleple bağlı olması” gibi hususlarla, içeren temel bilgilerin verilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz.