• Sonuç bulunamadı

Üst düzey yöneticilerin Türk dili ve edebiyatı eğitimleri doğrultusunda konuşma özellikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üst düzey yöneticilerin Türk dili ve edebiyatı eğitimleri doğrultusunda konuşma özellikleri"

Copied!
405
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI EĞİTİMLERİ DOĞRULTUSUNDA KONUŞMA ÖZELLİKLERİ

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Ferah BURGUL

(2)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI EĞİTİMLERİ DOĞRULTUSUNDA KONUŞMA ÖZELLİKLERİ

DOKTORA TEZİ

HAZIRLAYAN Ferah BURGUL

TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. M. Alemdar YALÇIN

(3)

JÜRİ ONAY SAYFASI

Ferah BURGUL’un “Üst Düzey Yöneticilerin Türk Dili Ve Edebiyatı Eğitimleri Doğrultusunda Konuşma Özellikleri” başlıklı tezi 30.12.2011 tarihinde, jürimiz tarafından Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalında Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: Prof. Dr. İsmet CEMİLOĞLU

Üye (Tez Danışmanı): Prof. Dr. M. Alemdar YALÇIN

Üye: Prof. Dr. İsmet ÇETİN

Üye: Yrd. Doç. Dr. Fahri TEMİZYÜREK

(4)

ÖN SÖZ

Konuşma, sözlü anlatımın temel unsuru ve kişiler arası iletişimin en sık kullanılan ögesi olup bireyin sosyal hayatından akademik hayatına kadar tüm yaşantısını etkilemektedir. Çünkü konuşma, bir dil becerisi olmasının yanı sıra, kişinin duygu, düşünce ve tasarımlarını ifade etmesi ile toplumda kendi düşünceleriyle var olan bir birey olmasını sağlayan kavşaktır. Bireyin konuşma becerisini daha etkili kullanmayı öğrenmesi, yaşanılan kültüre dâhil olması ve toplumun bir üyesi olması anlamına gelir.

Konuşma aracılığıyla daha sağlıklı iletişim kurma gereksinimi, hayatın tüm alanında görülmekle birlikte, bulunduğumuz çağda özellikle iş hayatında daha güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Teknolojinin gelişmesi, yönetim anlayışının değişmesi, liderlik tarzlarının farklılaşması, bilgi işçilerinin sayısındaki artış ve bilgiye ait tüm sınırların belirsizleşmesi, iş dünyasındaki her türlü ilişkiyi de dönüştürmekte ve değiştirmektedir. Geleneksel yöneticilerin, vizyonları, stratejileri ve planları tepeden inme emirler şeklinde dayatmasına dayanan yöneticilik anlayışı değişmiştir. Bu durum yerini, çalışanla ilişki ağları geliştirerek oluşturulan iletişimci yöneticilik kavramına bırakmıştır. Bu nedenle günümüz iş hayatında konuşmaya verilen önemin ve gereksinimin arttığı görülmektedir.

İş hayatını yöneten ve yönlendiren yöneticilerin sahip olması gereken birçok özellik olmakla birlikte, dil becerisi yöneticinin sahip olması gereken diğer tüm özelliklerin alt yapısını oluşturmaktadır. Çünkü bir yönetici, dilini etkili kullanma becerisi doğrultusunda teknik yeterliliğini ifade etmekte, yönetsel becerilerini göstermekte, kültürel duyarlılığını aktarmakta, çevresine uyum sağlamakta ve çalışanlar arasında duygusal denge sağlayarak olgunluğunu sergilemektedir. Bu doğrultuda, iletişimi kuran, bilgiye ulaşımı ve bilginin aktarımını sağlayan, hem bir araç hem de bir amaç olan konuşmanın yönetici ve yönetim sürecindeki etkisi yadsınamaz.

Yönetici ve yönetim sürecine etkisi ile günümüz iş hayatına yansıması bu düzeyde yüksek olan konuşmaya yönelik eğitimler değerlendirildiğinde, günümüz öğretim

(5)

programlarının söz konusu ihtiyaçları karşılar nitelikte olmadığı ve çağın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Yukarıda ifade edilen düşüncelerden hareketle bu çalışmada, üst düzey yöneticilerin hangi konuşma özelliklerini yönetici için gerekli gördükleri, söz konusu özellikleri kendi konuşmalarında ne düzeyde kullandıkları ve gerçekleştirdikleri konuşmalar sırasında ne tür hatalar yaptıkları belirlenmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın birinci bölümünde araştırmanın gerekçelerini oluşturan “Problem Durumuna”, “Amaca”, “Öneme”, “Varsayımlara”, “Sınırlılıklara” ve “Tanımlara” yer verilmiştir.

İkinci bölümde çalışmanın kavramsal çerçevesi ele alınmış olup konuşma, konuşma özellikleri, konuşma eğitimi ve Cumhuriyetten günümüze ortaöğretim Türk dili dersi öğretim programlarında konuşma eğitimi konularına ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde, yönetim anlayışının gelişim süreci ve yönetici anlayışında yaşanan değişimler, yöneticilerin liderlik tarzları ve yöneticinin sahip olması gereken konuşma özellikleri açıklanmıştır.

Dördüncü bölümünde, “Yöntem” başlığı altında “Araştırmanın Modeli”, “Araştırmanın Problemini Belirleme”, “Ortam”, “Katılımcılar”, “Araştırmacı”, “Verilerin Toplanması ve Veri Toplama Araçları”, “Verilerin Analizi ve Yorumlanması” alt başlıklarına yer verilmiştir.

Çalışmanın dördüncü bölümünü oluşturan “Bulgular ve Yorum” başlığı altında, üst düzey yöneticilerin gözlem yapılan toplantı konuşmaları, konuşma özelliklerini kullanımları açısından incelenmiş ve belirlenen özelliklere yönelik kullanımlar yöneticilerin konuşma örneklerinden doğrudan atıflarla örneklendirilmiştir.

Beşinci ve son bölümde, “Sonuç ve Öneriler” başlığı altında bulgulardan hareketle elde edilen sonuçlara ve bu sonuçlar ışığında bazı önerilere yer verilmiştir.

(6)

Çalışmanın başından sonuna kadar, bilgi birikimi ve tecrübesi ile bana yol göstererek yardımını, desteğini ve ilgisi esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr.M. Alemdar Yalçın’a, değerli katkı ve tavsiyeleri için Prof. Dr. İsmet Çetin ve Yrd. Doç. Dr. Fahri Temizyürek’e; görüş ve önerileri ile çalışmanın şekillenmesindeki yardımlarından dolayı Prof. Dr. İsmet Cemiloğlu’na, Prof. Dr. Leyla Karahan’a, Doç. Dr. Ülkü Gürsoy’a, Doç.Dr. Fatma Açık’a ve Yrd. Doç.Dr. Kemalettin Deniz’e; rahat ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlayan tüm bölüm hocalarıma teşekkür ediyorum. Çalışmaya ait verilerin toplanmasında uygun ortamı sağlayarak beni makamında ağırlayan tüm üst düzey yöneticilerin her birini teşekkürlerimi sunuyorum.

Çalışma sürecinde desteğini benden esirgemeyen sayın hocalarımın yanı sıra, hayatta yaptığım en değerli yatırımın dostlarım olduğunu bana bir kez daha gösteren ve beni bu süreçte hiç yalnız bırakmayan dostlarım; Neval Akça Berk’e, Aşkın Kiraz’a, Pınar Fettahlıoğlu’na, Dr. Ülker Şen’e ve Başak Uysal’a yardımları için çok teşekkür ediyorum. Yaşamım boyunca bana hep güvenen, sevincime ve hüznüme ortak olan ve desteğini benden hiç esirgemeyerek her zor anımda yanımda olan annem Süeda Burgul, babam Sadık Burgul ile canım kardeşlerim Ferhat Burgul ve Fulya Burgul’a teşekkür ediyor ve en derin sevgilerimi sunuyorum.

(7)

ÖZET

ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI EĞİTİMLERİ DOĞRULTUSUNDA KONUŞMA ÖZELLİKLERİ

BURGUL, Ferah

Doktora, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. M. Alemdar YALÇIN

Aralık- 2011, 389 sayfa

Bu araştırmada, üst düzey yöneticilerin Türk dili ve edebiyatı eğitimleri doğrultusunda sahip oldukları konuşma özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, öğretim programında belirtilen konuşma eğitimine yönelik içeriğin ve gerçekleştirilen uygulamaların üst düzey devlet yöneticilerinin konuşma özellikleri aracılığıyla gerçek hayata ve alana yansımasını belirlemek amacıyla alan araştırması biçiminde desenlenmiştir. Araştırmanın veri toplama ve gözlem aşaması 02.04.2009 – 23.08.2011 tarihleri arasında Ankara’da bulunan on kamu kurumunda gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın katılımcıları; bakan, başbakan veya cumhurbaşkanı tarafından (üçlü kararname ile) atanan müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür ve başkan olarak görev yapan on üst düzey kamu yöneticisidir.

Araştırma, iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk aşamasında, üst düzey yöneticilerin konuşma eğitimi alıp almama durumları, yöneticiler için konuşmanın önemi, kendi konuşmalarında gördükleri eksiklikler ve yeterliliklerine yönelik düşünceler belirlenerek yöneticilerin sahip olması gereken konuşma özelliklerine ilişkin görüşleri saptanmıştır. Üst düzey yöneticilerin, bir yöneticinin sahip olması gereken konuşma özelliklerine ilişkin görüşleri; planlama özellikleri, anlatım özellikleri ile çalışanla iletişim sürecinde kullanılan konuşma özellikleri başlıkları altında sınıflandırılmıştır. Araştırmanın ikinci aşamasında, ilk aşamada belirlenen özelliklerin söz konusu yöneticiler tarafından toplantı konuşmalarında kullanım

(8)

biçimleri ve düzeyleri ele alınmıştır. Elde edilen bulgular; üst düzey yöneticilerin konuşma özellikleri, planlama ve anlatım özellikleri ile çalışanla iletişim sürecinde kullandıkları konuşma özellikleri olmak üzere üç boyutta incelenmiştir.

Üst düzey yöneticilerin konuşma özelliklerini belirlemeye yönelik yapılan bu araştırma sonucunda, çalışanın mesleğe başlama ve ilerleme sürecinde etkili olması, kurumun kamuya tanıtılması ve kurum hakkında olumlu bir imaj yaratılması, yöneticinin ise çalışanla iletişim kurması ve prestij kazanması açısından konuşma özelliklerinin doğru kullanımının önemli olduğu ancak yöneticilerin eğitim öğretim sürecinde bu konuda yeterli eğitim almadıkları belirlenmiştir.

Üst Düzey yöneticilerin konuşmalarını planlama özelliklerine ilişkin bulgular doğrultusunda, yöneticilerin konuşmanın planlanması açısından yeterli olmadıkları; anlatım özelliklerine ilişkin bulgular doğrultusunda, yöneticilerin anlatım özelliklerini kullanmaları açısından ele aldıkları konuya hâkim oldukları ancak ifade etmekte yeterli olmadıkları; iletişim sürecinde kullandıkları konuşma özelliklerine ilişkin elde edilen bulgular doğrultusunda ise yöneticinin iletişim özellikleri açısından belirlenen kriterlere uygun bir konuşma gerçekleştirmediği sonucuna ulaşılmıştır.

Üst düzey yöneticilerin sahip oldukları konuşma özellikleri açsından kendilerini yeterli gördükleri ve “iyi” şeklinde niteledikleri tespit edilmiştir. Ancak incelenen toplantı konuşmalarından hareketle, yöneticilerin konuşmayı planlama özellikleri, anlatım özellikleri ve iletişim sürecinde dil kullanım özelliklerine yeterli düzeyde hâkim olmadıkları belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Konuşma, Konuşma Eğitimi, Konuşma Özellikleri, Üst

Düzey Yönetici

(9)

ABSTRACT

SPEECH FEATURES OF SENIOR MANAGERS ON THE BASIS OF THEIR TURKISH LANGUAGE AND LITERATURE EDUCATION

BURGUL, Ferah

PhD, Department of Turkish Language and Literature Teaching Thesis Advisor: Prof. Dr. M. Alemdar YALÇIN

December- 2011, 389 pp.

The aim of this study is to determine the speech properties of senior managers, in context with their Turkish language and literature education. In this study, field research method is choosen in order to determine the incidences of the contents defined in the program and in realized practices in the field and in real-life situations, via speech properties of senior managers indicated as role models. The stages of data acquisition and observation of the study was realized between 02.04.2009 and 23.08.2011 in ten public institutions in Ankara. Participants of this study are ten senior managers, positioned as consultant, assistant consultant, general manager and chief executive by minister, prime minister and president of the republic (by tecnary decree).

Study consists of two stages. In first stage, based on the interviews, the opinions of the senior managers about the speech properties they require is determined, by defining considerations whether they got an speech education, the importance of the speech for them and their inadequacies and qualifications. The opinions of the senior managers about the planning properties of the required speech properties is categorized under expression properties and the speech properties which used in the communication processes with the co-workers; the application styles and levels of these properties by aforecited senior managers is determined in the second stage. Collected data is studied in three extends as speech properties, envisioning and expression properties and speech properties used in the processes of communication with co-workers.

(10)

As a result of this research, aiming to determine the speech properties of senior managers, it is determined true that the employee is effective in the start of service and progress stages, in introducing the institution to the public and in creating positive public opinion about the institution, in establishing communication effectively with co-workers and in gaining prestige in terms of accurate usage of speech properties, but it is also determined that senior managers did not have an adequate education about this matter.

In context with usage of planning their speech properties, it is determined that senior managers are not adequate at planning; in context with the data, regarding expression properties, they are adequate at dealing with the subject, but inadequate at expressing, in terms of using expression properties; in context with the data regarding the usage speech properties in the process of communication, it is determined that they can not realize a conversation matching the criterias in terms of communication properties.

It is also determined that senior managers see themselves adequate at speech properties and describe themselves “good” on the matter, but regarding the data collected from the speechs made in meetings, senior manager are not adequate at the usage of language properties, in the process of planning properties, expression properties and communication properties.

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Cumhuriyetten Günümüze Öğretim Programlarında Ders Saati, Ders

Adı ve Ders İçeriği Açısından Konuşma Eğitimi ... 85

Tablo 2: Yönetici Adaylarının Sahip Olması Gereken Yeterlilikler ... 129

Tablo 3: Örgütsel Toplantıların Amaçları ve Türleri ... 144

Tablo 4: Toplantı Çeşitlerinin Birey Temelli Dağılımı ... 144

Tablo 5: Çalışma Analizi ... 163

Tablo 6: Katılımcılara Ait Demografik Bilgiler ... 176

Tablo 7: Gözlem Yapılan Toplantı Tarihleri ve Süreleri ... 184

Tablo 8: Üst Düzey Yöneticilere Göre Yöneticinin Konuşma Özelliklerinin Yönetici, Çalışan ve Kurum Açısından Önemi ... 190

Tablo 9: Üst Düzey Yöneticilerin Konuşma Eğitimi Alıp Almama Durumları ve Kendi Konuşma Özelliklerini Değerlendirmeleri ... 198

Tablo 10: Yöneticilerin Sahip Olması Gereken Konuşma Özellikleri ... 207

Tablo 11: Üst Düzey Yöneticinin Konuşmasını Planlama Özellikleri ... 212

(12)

KISALTMALAR LİSTESİ Akt. : Aktaran Bkz. : Bakınız c. : Cilt Çev : Çeviren K : Kişi

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı T : Toplantı TDK : Türk Dil Kurumu vb. : Ve benzeri vd. : Ve diğerleri Y : Yönetici Yay. : Yayınları

(13)

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ... İV ÖZET ... Vİİ ABSTRACT ... İX TABLOLAR LİSTESİ ... Xİ KISALTMALAR LİSTESİ ... Xİİ 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 16 1.3. Araştırmanın Önemi ... 17 1.4. Araştırmanın Varsayımları ... 23 1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 23 1.6. Tanımlar ... 24 2. BÖLÜM ... 25 2.1. KONUŞMA ... 25

2.1.1. Konuşmanın Boyutları ve Özellikleri ... 32

2.1.1.1.Konuşmanın Zihinsel Özellikleri ... 33

2.1.1.1.1.Dinleme ... 34

2.1.1.1.1.1. Dinleme Çeşitleri ... 37

2.1.1.1.2.Konuşma ve Bellek ... 39

2.1.1.1.2.1. Konuşmanın Planlanması ... 41

2.1.1.1.2.2. Sözcük Dağarcığı ve Anlatım Özellikleri ... 47

2.1.1.2.Konuşmanın Fizyolojik Özellikleri ... 52

2.1.1.3.Konuşmanın Fiziksel Özellikleri ... 56

2.1.1.4.Konuşmanın Psikolojik Özellikleri ... 60

2.1.1.5.Konuşmanın İletişim Özellikleri ... 62

(14)

2.1.2.1.Konuşma Eğitiminin Önemi ... 81

2.1.2.2.Cumhuriyetin İlanından Günümüze Ortaöğretim Programlarında Konuşma Eğitimi ... 83 2.1.2.2.1. 1927- 1929- 1942 Öğretim Programları ... 86 2.1.2.2.2. 1949-1952 Öğretim Programları ... 89 2.1.2.2.3. 1954-1956-1957 Öğretim Programları ... 93 2.1.2.2.4. 1976 Öğretim programı ... 100 2.1.2.2.5. 1991-1992/ 1995-1996/1998 Öğretim Programları ... 102 2.1.2.2.6. 2005 Öğretim Programı ... 107

2.1.2.3. Yükseköğretim Türk Dili Programında Konuşma Eğitimi ... 110

3. BÖLÜM ... 116

3. YÖNETİM ANLAYIŞININ GELİŞİM SÜRECİ VE YÖNETİCİ ... 116

3.1.Geçmişten Günümüze Yönetim Anlayışında Yaşanan Değişim ... 116

3.2.Yönetim Anlayışındaki Değişimlerin Yönetici Anlayışına Yansımaları ... 121

3.2.1.Yöneticilerin Liderlik Tarzları ... 123

3.2.2. Yöneticilik Kavramı ve Yöneticinin Sahip Olması Gereken Özellikler ... 126

3.2.2.1. Yöneticilerin Konuşma Özellikleri ... 134

3.2.2.1.1.Yöneticinin Konuşmasını Planlama Özellikleri ... 136

3.2.2.1.2.Yöneticinin Anlatım Özellikleri ... 137

3.2.2.1.3.Yöneticinin Ses ve Söyleyiş Özellikleri ... 138

3.2.2.1.4. Yöneticinin Çalışanlarıyla İletişimleri Doğrultusundaki Konuşma Özellikleri ... 139

3.2.2.2. Yöneticilerin Kullandıkları Sözlü İletişim Türleri ... 141

3.2.2.2.1. Toplantı ... 142

3.2.2.2.1.1. Toplantı Türleri ... 143

3.2.2.2.1.2. Toplantıda Bulunması Gereken Unsurlar ... 146

3.2.2.2.1.3. Toplantı Yöneticisinin Toplantı Kapsamındaki Görevleri ... 153

3.2.2.2.1.4.Yöneticinin Toplantı Sürecinde Dikkat Etmesi Gereken Konuşma Özellikleri ... 156

4.BÖLÜM ... 159

(15)

4.1.Araştırmanın Modeli ... 159

4.1.1.Alan Araştırmasının Basamakları ... 164

4.2. Araştırma Problemini Belirleme ... 172

4.3.Ortam ... 174

4.4.Katılımcılar ... 175

4.5.Araştırmacı ... 177

4.6.Verilerin Toplanması ve Veri Toplama Araçları ... 178

4.6.1.Yönetici Kişisel Bilgi Formu ... 179

4.6.2.Toplantı Gözlem Formu ... 179

4.6.3. Ses Kayıtları ... 183

4.6.4. Araştırmacı Günlüğü ... 183

4.7.Verilerin Analizi ve Yorumlanması ... 184

5. BÖLÜM ... 188

5. BULGULAR VE YORUM ... 188

5.1.Üst Düzey Yöneticilerin Konuşma Eğitimi ve Konuşmanın Önemine Yönelik Düşüncelerine İlişkin Bulgular ... 189

5.1.1. Üst Düzey Yöneticinin Konuşma Özelliklerinin Yönetici, Çalışan ve Kurum Açısından Önemine Yönelik Düşüncelerine İlişkin Bulgular ... 189

5.1.2.Üst Düzey Yöneticilerin Konuşma Eğitimi Alma Durumları, Orta ve Yüksek Öğretimde Aldıkları Eğitimin Sahip Oldukları Konuşma Özellikleri Üzerine Etkisi ve Kendi Konuşma Özelliklerini Değerlendirmelerine İlişkin Bulgular ... 197

5.1.3. Üst Düzey Yöneticilere Göre Yöneticilerin Sahip Olması Gereken Konuşma Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 207

5.2. Üst Düzey Yöneticilerin Konuşma Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 210

5.2.1. Üst Düzey Yöneticilerin Konuşmalarını Planlamalarına İlişkin Bulgular ... 210

5.2.2.Üst Düzey Yöneticilerin Anlatım Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 245

5.2.3.Üst Düzey Yöneticilerin Çalışanla İletişim Sürecinde Kullandıkları Konuşma Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 272

5.3. Üst Düzey Yöneticilerin Toplantı Yönetimlerine İlişkin Bulgular ... 298

(16)

6. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 309

6.1. SONUÇLAR ... 309

6.1.1. Üst Düzey Yöneticilerin Konuşma Eğitimi ve Konuşmanın Önemine Yönelik Düşüncelerine İlişkin Bulgular ... 309

6.1.2.Üst Düzey Yöneticilerin Konuşma Özelliklerine İlişkin Sonuçlar ... 311

6.1.2.1.Üst Düzey Yöneticilerin Konuşmayı Planlama Özelliklerine İlişkin Sonuçlar ... 311

6.1.2.2.Üst Düzey Yöneticilerin Anlatım Özelliklerine İlişkin Sonuçlar ... 311

6.1.2.3.Üst Düzey Yöneticilerin Çalışanla İletişim Sürecinde Kullandıkları Konuşma Özelliklerine İlişkin Sonuçlar ... 312

6.1.3.Üst Düzey Yöneticilerin Toplantı Yönetimlerine İlişkin Sonuçlar ... 313

6.2.ÖNERİLER ... 314

6.2.1.Öğretim Programlarına Yönelik Öneriler ... 314

6.2.2. Üniversitelere Yönelik Öneriler ... 315

6.2.3. Okul Yönetimine Yönelik Öneriler ... 315

6.2.4. Teftişe Yönelik Öneriler ... 316

6.2.5. Üst Düzey Yöneticilere Yönelik Öneriler ... 317

6.2.6. Sonraki Araştırmalara Yönelik Öneriler ... 317

KAYNAKÇA ... 319

(17)

1. GİRİŞ

Bu bölümde, çalışmanın yapılma gerekçelerini ortaya koyan “Problem Durumu”, çalışma ile ulaşılmak istenen “Amaçlar”, çalışmanın alan yazın ve Türk Dili ve Edebiyatı öğretimi açısından “Önem”i, çalışmayı etkileyen “Sınırlılıklar”, araştırma başlangıcındaki “Varsayımlar” ve tezde geçen “Tanımlar” yer almıştır.

1.1. Problem Durumu

Dil ve edebiyat eğitimi, çağlar boyunca toplum kalitesinin yükseltilmesinde en önemli görevleri üstlenmiştir. Ancak dil ve edebiyat eğitimi hiçbir çağda 21. yüzyıldaki kadar büyük önem taşımamıştır. Çünkü bilgi ve iletişim çağı olarak da adlandırılan bu yüzyılda, bilginin ve iletişimin temel taşıyıcılığını dil ve edebiyat gerçekleştirmektedir. Günümüz teknoloji ve iletişim çağında, bilgiyi taşıyan ve depolayan unsur dildir. Bununla birlikte bilgiyi edinme ile aktarma sürecinde başarıya ulaşmanın tek yolu da dili doğru kullanmaktır. Dolayısıyla, yeni yüzyılda ortaya çıkan yeni bilim dalları, toplum ve yönetim anlayışı, ulaşım ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerle birlikte, toplumun her kademesinde dile verilen önemin günden güne arttığı görülmektedir.

Dil, bildirişime dayanan dizgelerin en gelişmişi, bir toplumu ulus yapan bağların en güçlüsü ve söze dayanan bütün sanatların ham maddesi ve ürünüdür (Aksan, 2000: 13). Aynı zamanda kültür aktarıcısı, toplumu birleştirici unsur, öğretim aracı, duygu aktarım aracı ve yönlendirici olmak gibi birbirinden farklı birçok işlevi olan dilin asıl işlevi, kişiler arası iletişimi sağlamaktır (Özdemir, 1999; Yalçın, 2002; Başkan, 2003; Günay, 2004). Bu doğrultuda, dil eğitiminin temel amaçlarından birisi, bireye iletişim becerileri kazandırmaktır. Çünkü insanlar arasında sağlıklı iletişimin kurulabilmesi, dilin etkili ve bilinçli kullanılmasına, dilin etkili ve bilinçli kullanımı ise iyi bir dil eğitimine bağlıdır (Coşkun, 2009: 1).

Bireyin dil becerilerini kazanmasını ve doğru kullanmasını sağlayan dil eğitimi, çok yönlü ve girişik dil becerilerinin koordineli çalışmasıyla oluşur. Temel dil becerileri olan dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin sağlıklı gelişimi; dengeli ve

(18)

uyumlu etkileşimi ile dil öğretimi gerçekleşir (Sever, 2000). Dengeli bir biçimde geliştirilen bu dört alanın yerinde, zamanında ve etkili kullanımı, bireyin duygu, düşünce ve tasarımlarını açık, net, doğru anlatmasını ve çevresinden gelen uyaranları / mesajları doğru anlamasını sağlar. Bireyin bilgi ve tecrübe birikimini geliştirerek zenginleştirmesi, anlama ve anlatma becerilerinin gelişmiş olmasını gerektirmektedir (Erginer, 2000).

Birey, dil yoluyla anlama ve anlatma sürecine girer. Dolayısıyla dil, bireyin anlamasını ve anlatmasını sağlayan en önemli araç işlevi görür (Adalı, 2009). Dil sanatları olarak da adlandırılan anlama (okuma-dinleme) ve anlatma (konuşma-yazma) becerileri bir bütündür ve dil eğitimi sürecinde bu iki beceriyi birbirinden ayırmak mümkün değildir (Özbay, 2005). Bu nedenle öğrenciye, ilköğretimden itibaren anlama ve anlatma alanlarıyla ilgili davranışların bir bütün olarak kazandırılması amaçlanmaktadır. Dil yoluyla iletişimin bir yönünü anlatmanın diğer yönünü de anlamanın oluşturması, bütün ülkelerin eğitim sistemlerinde dil eğitimine, özellikle ve öncelikle ana dili eğitimine büyük önem verilmesini sağlamaktadır (Kavcar, 1998: 12). Ülkemizde de ilköğretimden yükseköğretime kadar dil öğretiminin bütün aşamaları için saptanan amaçlar incelendiğinde, bu amaçların genel olarak bireylere “anlama” ve “anlatma” ile ilgili dil becerilerinin ve alışkanlıkların kazandırılmasına yönelik olduğu görülmektedir. Dil yeterliliğini oluşturan temel dil becerileri arasındaki ilişki şu şekilde gösterilebilir:

Şekil 1: Dil Becerileri Arasındaki İlişkiler

Anlama ve anlatma, bireyin dil becerilerinin temelini oluşturmakta ve beyindeki dil ile ilgili merkezler tarafından gerçekleştirilmektedir. Beynin anlama işlevi (receptive

(19)

language), sözel uyaranların duyu ağı ve işitsel süreçler aracılığı ile alınması ve anlaşılması olarak tanımlanmakta ve sözel uyaranları yorumlayarak sözcük ile cümleden anlam çıkarabilmeyi sağlamaktadır (Miller vd., 1980; Behrman ve Vaugan 1987; Smolak, 1982; Akt. Karacan, 2000). Beynin bu işlevi sonucunda, okuma ve dinleme dil becerileri ile gerçekleştirilen anlama kavramı oluşur.

Anlama, bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak, yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek, sorup öğrenmek, birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek şeklinde tanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr). Anlama, bireyin çevreden gelen her türlü uyarıcıyı okuma ve dinleme yoluyla algılaması, anlamlandırması ve bir anlam çıkarması sürecidir. Okuma ve dinleme etkinliklerini bünyesinde barındıran anlama kavramı ile öğrencinin öğrenim sürecinin sonunda, alanı ile ilgili metinleri ve konuşmaları gelişmiş düzeyde anlayabilme yeterliliğine sahip olması beklenir.

Beynin anlatma işlevi (expressive language), sözcükleri öğrenmeyi, düşünceleri denetlemeyi ve cümleler hâlinde ifade etmeyi kazanmayı kapsamaktadır (Miller vd., 1980; Behrman ve Vaugan, 1987; Smolak, 1982; Akt., Karacan, 2000). Beynin söz konusu işlevi sonucunda, konuşma ve yazma dil becerileri ile gerçekleştirilen anlatma eylemi meydana gelmektedir.

Anlatma, kişinin iletmek istediklerini belli bir dilin kuralları içinde sözlü ya da yazılı olarak dışa vurması, zihninde tasarladıklarını dile dönüştürmesidir (Adalı, 2009: 93). İnsanların bir arada yaşamaları ve oluşturdukları toplulukları bir kültür bağlamında toplumlara dönüştürmeleri dil aracılığıyla gerçekleşmiş ve dil aracılığıyla birey kendini dışa vurmuş, bir başka deyişle anlatmıştır. Bu doğrultuda anlatım; bir duygunun ya da düşüncenin, zihinde tasarlanan bir konunun sözle ya da yazıyla bildirilmesi, bir başka ifadeyle iki insanın karşılıklı ileti aktarımını gerçekleştirerek iletişim kurması olarak da tanımlanabilir (Özkırımlı, 2006: 181). Bireyin anlatıma yönelik kazanımları ile öğrenim süreci sonunda, alanı ile ilgili konular hakkında konuşabilecek, his ve düşüncelerini etkili bir şekilde sözlü ya da yazılı olarak ifade edebilecek anlatım becerilerini kullanabilecek seviyeye ulaşması hedeflenmektedir.

(20)

Anlatma, gerçekleşme şekline göre sözlü ve yazılı anlatım olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Her türlü olay, düşünce, durum, tasarı ve duygunun dilin kurallarına uygun, açık ve net bir şekilde, belli bir plan içerisinde yazılı olarak aktarılmasına “yazılı anlatım”, konuşma ile sözlü olarak aktarılmasına ise “sözlü anlatım” adı verilmektedir. Sözlü anlatım, bireyin iletişim sürecinde kendisini göstermesi ve kanıtlamasının en etkili yollarından birisi olarak görülmekte ve duygu, düşünce ve isteklerin mantıklı ve etkili bir şekilde sözlü olarak ifade edilmesi olarak tanımlanmaktadır (Beverton, 2005: 61).

Temel dil becerilerinden biri olan, en fazla kullanılan ama en az araştırılan iletişim etkinliği sözlü anlatım becerisidir. Yapılan araştırmalar, öğrencinin iletişim becerisi ile akademik başarısı arasında paralel bir ilişki olduğunu (Rubin, Graham ve Mignere, 1990; Vangelisti ve Daly, 1989) göstermektedir. Dolayısıyla, öğrencinin ilköğretim ve ortaöğretim sürecinde istenen sözlü anlatım düzeyine ulaşamaması, akademik başarısını da olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü konuşma, aynı zamanda bir öğrenme ve öğretme yolu olup eğitim öğretim sürecinde kullanılan temel araçlardan biri olarak kullanılmaktadır. Öğrencinin derse katılımı, öğretmenin bilgi aktarımı, ders içi anlatım, soru sorma, açıklama, düzeltme ve değerlendirme çalışmaları konuşma aracılığıyla gerçekleştirilmektedir (Quandt, 1983). Bu nedenle, öğrenci merkezli eğitimin esas olduğu günümüzde, sözlü anlatımı yetersiz olan bir öğrencinin derste göstereceği performans ve dersten alacağı verimin de zayıf olacağı söylenebilir.

Bireyin diğer insanlarla dil yoluyla kurduğu iletişimin bir boyutunu oluşturan konuşma, bir duygu ve düşünce alışverişi ve bireyler arasındaki yaşantı paylaşım sürecidir (Temizyürek, 2004: 277). Bireylerin eğitimleri sırasında her türlü öğrenmeyi gerçekleştirebilmeleri, büyük ölçüde konuşma becerilerini etkili kullanmalarına bağlıdır. Sözlü anlatım becerisi gelişmiş bir öğrenci; soru soran, düşünen, düşündüren ve etkin olan öğrencidir (Kavcar vd., 2004). Zorunlu eğitim sonucunda bu becerilere sahip olan birey, ülkesindeki gündemi takip edebilecek, medyadaki olayları izleyerek yorumlayabilecek ve kendi duygu ve düşüncelerini anlatabilecek düzeyde konuşma seviyesiyle toplumun bilinçli bir ferdi hâline gelebilecektir. Dolayısıyla geleceğin bilinçli, ülkesinin gündeminden haberdar, yaşananlara duyarlı, kendini doğru ifade edebilen, eleştirel düşünebilen ve problem çözme yeteneğine sahip vatandaşı olacaktır.

(21)

Ayrıca söz konusu bireyler geleceğin toplumunu oluşturacaktır. Dolayısıyla konuşma becerisi, birey için olduğu kadar toplum için de son derecede önemlidir. Çünkü demokratik bir toplumda, toplumsal yaşama etkin katılım, bireylerin iletişim becerilerini geliştirmelerine bağlıdır. Demokratik bir toplum; duygu, düşünce, izlenim, tasarımlarını açık, net, doğru, eksiksiz ve etkili bir şekilde aktarabilen, karşıdan iletilenleri doğru anlayabilen ve çatışmaları iletişim becerilerini kullanarak çözmeyi bilen bireylere gereksinim duymaktadır (Sever, 1998; Yalçın, 2002). Bunun için de dil ve iletişim becerilerini kullanabilen, kendini ifade edebilen bireylerin yetiştirilmesi önemlidir.

Konuşmanın, ilköğretimden yükseköğretime kadar dil eğitimi sürecinde ve günlük hayat içinde en fazla kullanılan fakat dinlemeden sonra üzerinde en az çalışılan beceri olduğu görülmektedir (Coşkun, 2003). Oysa insanoğlunun en eski dil becerileri olan konuşma ve dinleme becerileri, iletişim sürecinin temellerini oluşturan becerilerdir. Bu sebeple, söz konusu becerinin henüz ilköğretimin ilk aşamasında öğrencilere bir alışkanlık olarak kazandırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, İlköğretim 6 ,7, 8. sınıf Türkçe Öğretimi Programının konuşma becerisi ile ilgili genel amaçları ve özel amacı şu şekilde ifade edilmektedir: (İlköğretim Türkçe Öğretim Programı MEB, 2006: 4-6)

“Duygu, düşünce ve hayallerini sözlü ve yazılı olarak etkili ve anlaşılır bir biçimde ifade etmeleri (Genel Amaç Madde 2)

Türkçeyi, konuşma ve yazma kurallarına uygun olarak bilinçli, doğru ve özenli kullanmaları (Genel Amaç Madde 3).”

“Konuşma kurallarını uygulama, sesi ve beden dilini etkili kullanma, hazırlıklı konuşmalar yapma, kendi konuşmasını değerlendirme, kendini sözlü olarak ifade etme alışkanlığı kazanma”(Özel Amaç)”

Türkçe öğretim programında belirtilen amaçlar, konuşma eğitimi ve konuşma becerisinin öğrenci açısından önemli olduğunu göstermektedir. Ancak ilköğretim öğrencilerinin konuşma becerileri hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde, uygulama boyutunda çeşitli sorunlar olduğu görülmektedir (Sargın, 2006; Arhan, 2007; Sağlam, 2010). Yapılan çalışmalar, ilköğretim sürecinde öğrencilerin konuşma becerisi açısından istenilen düzeye ulaşamadığını dolayısıyla öğrencilerin yetersiz sözlü anlatım becerileri ile ortaöğretime başladıklarını göstermektedir.

Konuşma eğitiminin ilköğretimden sonra ortaöğretimdeki devamı niteliğindeki ders Dil ve Anlatım dersidir. Dil ve Anlatım dersi öğretmeninin görevi, ilk olarak

(22)

ilköğretimden istenilen düzeyde konuşma becerisine ulaşamadan mezun olan bireylerin eksiklerini tamamlamak, ardından Dil ve Anlatım dersinin kazanımlarını öğrenciye kazandırmaktır. Ancak bu dersin öğretim programının amacı incelendiğinde, öğrencinin dil gelişimine yönelik amaçlar daha ayrıntılı olduğu görülmektedir.

“Bu derste öğrencilerin kazandıkları dil becerileri ile kendilerini her düzeyde sözlü ve yazılı olarak iyi, doğru ve güzel ifade etmeleri; her türlü Türkçe metni doğru anlayıp yorumlayabilme alışkanlığı kazanmaları hedeflenmiştir.”(Dil ve Anlatım Dersi Öğretim Programı MEB, 2005)

Programda, diğer öğretim programlarında olduğu gibi “öğrencinin kendini sözlü ve yazılı olarak iyi, doğru ve güzel ifade edebilmesi” amacı aynen tekrar edilirken, amaca “her düzeyde” ibaresi eklenmiştir. Öğrencinin ortaöğretimden mezun olduktan sonra, en yüksek düzeyden en düşük düzeye kadar bulunduğu her mevki, ortam, durum ve koşula uygun ifade şeklini kullanabilmesine yönelik bir amacın programda yer alması olumlu bir gelişmedir. Ancak önemli olan, genel bir ifade olan “düzeye göre ifade becerisi” kazandıracak öğrenim içeriğinin açık, net ve sistematik olarak belirtilmesi ve öğrenciye kazandırılabilirliğinin sağlanmasıdır. Oysa programda söz konusu düzeyler ve düzeye göre öğretim sistematiği belirtilmemiştir. Söz konusu amacın ilköğretim programına benzerliği, ilköğretimden ortaöğretime geçiş sürecinde öğretim programının birbirinin devamı niteliğinde değil tekrarı niteliğinde olduğunu ve kolaydan zora doğru bir seviyelendirme yapılarak hazırlanmadığını göstermektedir. Programda dil kullanımına yönelik diğer bir ifade şu şekildedir:

“Programın hareket noktası ortaöğretimi bitiren öğrencilerin, dili kullanma becerisi kazanarak zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek aydın kişiler durumuna gelebilmelerini sağlamaktır.” (Dil ve Anlatım Dersi Öğretim Programı MEB, 2005)

Bu ifadede zamanın ihtiyaçlarına vurgu yapıldığı açıkça görülmektedir. Öğretim programlarının temel işlevlerinden biri, yeni gelişmeler doğrultusunda bireyleri çağın koşullarına göre hazırlayacak çerçeveyi sunmaktır (Smith vd.; 1957). Bu nedenle son öğretim programında (Dil ve Anlatım Dersi Öğretim Programı, 2005), bilgi ve teknoloji çağı olarak da adlandırılan ve bilginin takip edilemeyecek hızla ilerlediği çağımızda, zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek aydın kişiler yetiştirme amacı güdülmektedir.

(23)

Programın yeni gelişmeleri sürece dâhil ederek, aydın kişi yetiştirmeyi hedeflemesi olumlu bir gelişmedir. Ancak zamanın ihtiyaçları olarak görülen ihtiyaçların neler olduğuna yönelik bir çalışma yapılmadan program içeriğinin oluşturulması amaçla örtüşmemektedir. Oysa bir öğretim programının hazırlanması sürecinde birçok bileşenin ortak paydada birleşmesi ve ilk olarak toplumun gerekliliklerinin belirlenmesi, ardından da toplumun gereklilikleri doğrultusunda bir içeriğin oluşturulması kaçınılmazdır.

Geçmişten günümüze kadar tüm öğretim programlarında sözlü anlatım açısından aynı amaçlar güdülmüş ve son programda belirtilen özel ve genel amaçlar ayrıntılı olarak ifade edilmişse de şimdiye kadar ortaöğretim öğrencilerinin anlatım becerilerinin gelişimlerini belirlemeye yönelik araştırmalar, bu beceriler açısından istenen düzeye ulaşılamadığını göstermektedir (Ercilasun, 1999: 31; Karahan, 1999: 55). Karageçi (2006)’ye göre, bir milletin gelişmişlik düzeyi, teknik açıdan ilerlemesinin yanı sıra dil ve edebiyat açısından gelişmesi ile de ölçülmektedir. Ancak lise öğrencileri, lise öğrenimleri boyunca sözlü anlatımda istenen başarıyı yakalayamamaktadır. Çünkü ilköğretimde yeterli konuşma eğitimi temeli almayan öğrenci kendini kırık dökük ifadelerle anlatmaya çalışmakta, söz dizimi, söyleyiş ve cümle yapısında hata yapmakta, yaptığı hatalarla ne sözlü ne de yazılı olarak duygu ve düşüncelerini açık ve net bir şekilde ifade edememektedir. Babacan (2003)’a göre, öğrenciler ortaöğretimde de temel bilgileri alamamaktadırlar. Bu noktada en büyük görev, Türk Dili ve Edebiyatı (Dil ve Anlatım ile Edebiyat) öğretmenlerine düşmektedir. Çünkü hataların yüksek öğretime devam etmeyen bireyler için en son görülmesi ve düzeltilmesi gereken kurumlar, Babacan (2009)’a göre ortaöğretim kurumları olarak görülmektedir.

İlk ve ortaöğretim sürecinde konuşma eğitimi konusunda değinilen eksiklikler ve yaşanan sorunlar yükseköğretime de yansımıştır. Ortaöğretim mezunlarıyla beraber yükseköğretim mezunlarının da istenilen düzeyde anlatım becerisi kazanamadığını ve Türkçeyi etkili ve güzel kullanamadığını gösteren araştırmalar üzerine (Ergin, 1964), 1981 yılında üniversite öğretim programına zorunlu YÖK dersi olarak Türk Dili dersi eklenmiştir. Vural (2007: 496), bu durumu şu şekilde ifade etmektedir:

“İlk ve ortaöğretimde dilbilgisi ve Türkçe dersleri yeterli ölçü ve nitelikte ele alınmadığı için üniversiteye gelen öğrenciler, dillerini doğru ve güzel kullanma yeteneğini kazanmamış bulunmaktadır. Bu sonuçta, Türk dilinin elli yıldan beri çeşitli yönlere çekilmesinden doğan istikrarsızlığın da etkisi vardır. Bu durum, üniversite öğrenimi için

(24)

yetersizlik olarak kendini göstermiş ve yükseköğretime Türk Dili derslerinin konmasını zaruri kılmıştır.” (Vural 2007, 496)

Bu doğrultuda Yükseköğretim Türk Dili dersinin amacı şu şekilde ifade edilmektedir (http://www.aku.edu.tr):

"Yüksek öğrenimini tamamlamış olan her gence, ana dilinin yapı ve işleyiş özelliklerini gereğince kavratabilmek; dil-düşünce bağlantısı açısından, yazılı ve sözlü ifade vasıtası olarak, Türkçeyi doğru ve güzel kullanabilme yeteneği kazandırabilmek; öğretimde birleştirici ve bütünleştirici bir dili hâkim kılmak ve ana dili şuuruna sahip gençler yetiştirmektir. Fikirlerin maksada göre en mükemmel şekilde ifade edilebilmesi için gerekli kuralları kapsayan retorik bilgisi, her meslekte yetişmiş gençler için önemli bir konu teşkil etmektedir. Bu bakımdan yükseköğretim kurumlarında verilecek Türkçe derslerinin, liselerde verilen Türkçe ve edebiyat derslerinin bir devamı olarak özellikle retorik alanında yoğunlaştırılması yararlı olacaktır. Diğer taraftan gençlerin yazılı kompozisyon yanında düzgün ve etkin bir hitabet alışkanlığı kazanmaları da ihmal edilmemesi gereken bir husustur….”

Zorunlu Türk Dili dersinin amacı incelendiğinde, bireyin anlatım becerilerini geliştirmenin esas alındığı ve bireye uzmanlık alanı doğrultusunda etkileyici ifade becerisi kazandırılması gerektiğinin ifade edildiği görülmektedir. Ancak söz konusu amaca yönelik olarak hazırlanan ders içeriğinin, belirtilen sözlü anlatım becerilerinin geliştirilmesinden çok dil bilgisi ağırlıklı olduğu ve kuramsal nitelik taşıdığı görülmüştür. Üniversitelerde Türk dili öğretimi üzerine yapılan araştırmalar ve üniversite öğrencilerinin Türkçeyi kullanım düzeyleri üzerine yapılan çalışmalar (zorunlu Türk Dili dersinden sonra da) sözlü anlatımda istenilen düzeye ulaşılamadığını göstermektedir (Özarslan, 1986: Kaya, 2004: Öztürk, 2002). Söz konusu araştırmalara göre, meslek hayatına atılacak olan üniversite mezununun öğretim süreci kapsamında dil ile ilgili olarak son bilgileri kazanacağı Türk Dili dersi, kimi öğrenciler tarafından zaman kaybı, eziyet olarak nitelendirilmekte ve gereksiz olarak görülmektedir. Dolayısıyla yükseköğretim kademesinde de sözlü anlatıma yönelik hedeflenen kazanımlar tam anlamıyla gerçekleşememekte ve istenilen sonuçlara ulaşılamamaktadır (Cemiloğlu, 2004; Zülfikar, 2007). Amacını tam olarak yerine getiremediği anlaşılan yükseköğretim Türk Dili dersinin konuşma eğitimi boyutunda da çeşitli sorunlar yaşandığı görülmektedir. Sonuç olarak, MEB ve YÖK tarafından tüm öğretim programlarına konuşma eğitimini kapsayan bir dersin koyulduğu, fakat hiçbir kademede hedeflenen kazanımların bireylere yeterince verilemediği söylenebilir.

(25)

Öğrencinin ilk, orta ve yükseköğretim sürecinde hedeflenen konuşma ve sözlü anlatım becerisine ulaşamamasının sebep olduğu sonuçlar, günümüz toplum hayatındaki ihtiyaçlar doğrultusunda giderek daha fazla fark edilmektedir. Çünkü konuşma becerisi sadece bir dil becerisi değil, kişinin kendi duygu, düşünce ve tasarımlarını ifade etmesi ile toplumda kendi düşünceleriyle var olan bir birey olmasını sağlayan kavşaktır. Sözlü anlatımı daha etkili kullanmayı öğrenmek, yaşanılan kültüre girmek ve toplumun bir üyesi olmak anlamına gelir (Beverton, 2005; Bruner, 1996). Bu nedenle, toplum gerekleri ve çağın ihtiyaçlarının öğretim programlarına, ama özellikle bireyin kendini ifade becerisini kazanmasını sağlayan dil ve anlatım programına, yansıması gerektiği düşünülmektedir.

“Türkçe”, “Dil ve Anlatım” ile “Türk Dili” derslerinin öğretim programlarının amaçları incelendiğinde, her birinde ortak olan şu ifadenin; “bireye duygu, düşünce, tasarım ve isteklerini her düzeyde sözlü ve yazılı olarak iyi, doğru ve güzel ifade etme; her türlü Türkçe metni doğru anlayıp yorumlayabilme alışkanlığını kazandırma” esas amaç olduğu görülmektedir. Çünkü teknoloji ne kadar değişirse değişsin iş dünyasındaki başarı, karmaşık meseleleri anlama ve karmaşık fikirleri açıkça anlatabilme kabiliyetine giderek artan bir şekilde bağlı olacaktır (Sillars, 2003: 18). Bu nedenle bireye henüz iş hayatına atılmadan kendini ifade etme becerisi kazandırılmalıdır. Ancak ilköğretimden yükseköğretime kadar birbirinin devamı niteliğindeki konuşma eğitimi içeriğinin birbirini tamamlaması ve basitten zora doğru ilerlemesi gerekirken, birbirinin tekrarı niteliğinde olduğu, temel becerilerle sınırlı kaldığı ve çağın ihtiyaçlarını karşılamadığı görülmektedir. Oysa öğretim programlarından beklenen, bireyleri yeni gelişmelere ve dönemin gerektirdiği bilgi ve donanıma sahip bir şekilde yetiştirmesidir.

Modern dünya yapılanması içinde bilgi, bilim dalı ve mesleklerin bile değişimden geçtiği bu yüzyılda, ders programlarının da bireyin beklentilerine ve amaçlarına yanıt verebilmesi, toplum ve dünya koşullarının gerisinde kalmaması büyük önem taşımaktadır (Büyükkantarcıoğlu, 2005). Ders programlarının temelde iki amacı olması beklenir: 1. Ulusal, kültürel ve geleneksel değerlerin aktarılmasını sağlayacak adımları belirlemek; 2. Yeni gelişmeler doğrultusunda bireyleri çağın koşullarına göre hazırlayacak çerçeveyi sunmak (Smith vd.;1957). Belirtilen amaçlar doğrultusunda,

(26)

günümüz dil ve anlatım programı ile Türk Dili öğretim programlarının ikinci amacı, yani yeni gelişmeler doğrultusunda bireyleri çevreye hazırlayacak nitelikte olup olmadığı tartışılmalıdır. Çünkü yapılan araştırmalar orta ve yükseköğretimden mezun olan öğrenicilerin konuşma becerisi açısından çağın ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikteki kazanımlarla mezun olmadığını göstermektedir. Bu nedenle söz konusu öğretim programlarının öğrenci niteliği, yeni gelişmeler ve çağın koşulları açısından değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Öğretim programları aracılığıyla, bireylere çağın gerekleri ve yapacakları mesleklerin özellikleri doğrultusunda donanım kazandırmak önemlidir. Örneğin, Amerika’da, 1991 yılında, “Amerika’nın 2000’li yıllarının meslekleri için bir okulun ne tür eğitim vermesi gerektiği” (A SCANS Report for America 2000) konusunda, toplumun her kesiminden bireylerin katılımıyla (çeşitli sivil toplum kuruluşu çalışanları, akademisyenler, işverenler, siyasetçiler, yönetici ve öğretmenlerin) bir çalışma yapılmıştır. Gerçekleştirilen çalışma sonrasında öğretim programı için çeşitli içerik önerileri ve standartlar belirlenmiştir (US Departmant of Labor, 1991). Söz konusu çalışmanın sadece eğitim birimleri tarafından değil çalışma hayatı ile ilgilenen birimlerle koordineli bir şekilde hazırlanmasının sebebi, toplum hayatının her aşamasının eğitimle doğrudan ilişkili olmasındandır. Ülkelerin gelecekleri ile ilgili olarak değerlendirmeler yapan bilim adamlarının tamamı, eğitim sisteminde içten dışa doğru değil, dıştan içe doğru değerlendirme yapmaktadırlar. Sonuç olarak toplumların ayakta kalması ve birbirleriyle rekabet edebilmesi için eğitim, çok önemli bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Bu duruma örnek olarak, ABD’de özellikle ekonomi konusunda önemli bir yere sahip olan Prof. Dr. Lester Thurow’un, ülkelerin ayakta kalabilmelerinin en önemli faktörleri arasında eğitimi de saydığı görülmektedir (1994: 295). Ülkemizde öğretim programlarının hazırlanma sürecinde ise toplumun ya da çağın ihtiyacını karşılamak üzere herhangi bir ihtiyaç analizi yapılmadan program hazırlanmaktadır. Bu nedenle, öğretim istenilen şekilde sonuçlanmamakta, bireyler, öğretim süreci başında belirtilen düzeye ve kazanımlara ulaşamamaktadır. Bu bağlamda, program hazırlanırken ilk olarak çağın ihtiyaçlarının neler olduğu ve bu ihtiyaçların dil ve anlatım programına yansıyıp yansımadığı belirlenmeli ve program, ihtiyaçların yansıyacağı şekilde tasarlanmalıdır.

(27)

Konuşma becerisi ya da sözlü iletişim becerisi, bireyin tüm hayatında olduğu gibi lisans eğitimi sonrasında işe girme sürecinde de oldukça büyük önem taşımaktadır. Çeşitli araştırmalara göre, işverenler sözlü iletişim yeteneklerini, başarılı iş statülerine ulaşmak için hayati derecede önemli görmektedir (Curtis, Winsor ve Stephens, 1989; Disalvo, Larsen ve Seiler, 1976). Bireyin ev, okul ve iş çevresiyle iletişimi sürecinde bu derece önemli olan sözlü iletişim becerisinin önemi bilinmekle birlikte, istenilen düzeyde olmadığı ve gelişimine yeterince önem verilmediği görülmektedir (Saraç, 2006). Yaşları on sekiz ve yirmi dört arasında değişen gençlerin %25’den fazlasının temel iletişim süreçleri arasında yer alan açık bir direktif verme eylemini gerçekleştiremedikleri belirlenmiştir (Vangelisti ve Daly, 1989). Oysa konuşma aracılığıyla daha sağlıklı iletişim kurma gereksinimi, hayatın tüm alanında görülmekle birlikte özellikle iş hayatında daha güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Teknolojinin gelişmesi, yönetim anlayışının değişmesi, liderlik tarzlarının farklılaşması, bilgi işçilerinin sayısındaki artış ve tüm sınırların belirsizleşmesi, iş dünyasındaki her türlü ilişkiyi de dönüştürmekte ve değiştirmektedir. Geleneksel yöneticinin vizyonları, stratejileri ve planları tepeden inme emirler şeklinde dayatmasına dayanan yöneticilik anlayışı değişerek yerini, çalışanla ilişki ağları geliştirerek oluşturulan iletişimci yöneticilik kavramına bırakmıştır. Bu nedenle, iş hayatında konuşma ve konuşma özelliklerine olan gereksinimin arttığı görülmektedir.

Konuşma becerisinin büyük önem taşıdığı ve kilit rol oynadığı durumlardan biri, hiç şüphesiz yönetim kademesi ve “yöneticilik” mesleğidir. Yirmi birinci yüzyılla birlikte önemi gitgide artan yönetim, “insanların iş birliği yapmasını ve onların belli bir amaca yönelmesini sağlayan faaliyet ve çabaların tümü olarak tanımlanmakta, bu süreci yöneten yönetici ise “bilginin uygulanmasından ve performansından sorumlu kişi” olarak nitelendirilmektedir (Drucker, 2001: 102). Yönetici, söz konusu süreçleri sözlü ve yazılı iletişim aracılığıyla gerçekleştirmektedir. Başarılı ve etkili bir yöneticinin hangi niteliklere sahip olması gerektiği konusunda birçok uzmanın birleştiği özellikler şu şekilde sıralanmaktadır (Pirotok, 1979; 122):

1. Teknik yetenekler 2. Yönetsel beceriler 3. Kültürel duyarlılık

(28)

4. Uyum gösterme yeteneği ve esneklik 5. Diplomatik yetenek

6. Dil yeteneği

7. Duygusal dengelilik ve olgunluk

Yöneticilerin sahip olması gereken yukarıdaki özelliklerin her biri, bir diğerinden önemli olmakla birlikte, dil becerisi, diğer altı özelliğin alt yapısını oluşturmaktadır. Çünkü bir yönetici, dilini etkili kullanma becerisi düzeyinde teknik yeterliliğini ifade etmekte, yönetsel becerilerini göstermekte, kültürel duyarlılığını aktarmakta, çevresine uyum sağlamakta, kullandığı diplomatik ifade ile duygusal denge sağlayarak olgunluğunu sergilemektedir. Yani yöneticinin mesleki yeterliliği ile dil kullanımı birbirini desteklemektedir. Bu konuda Peter Drucker (1996), geleceğin yöneticisi üzerine yaptığı değerlendirmelerin tamamında, yöneticiyi bir orkestra şefine benzetmekte ve yönetim stillerinin tamamen değiştiğini belirttikten sonra, gelecekte yöneticinin dil becerilerine daha çok ihtiyacı olacağını vurgulamaktadır. Çünkü yönetici, bilgiyi hızlı ve net olarak iletebilmek ve insanları motive edebilmek zorunda olan diğer bir deyişle, diğer yöneticilerin, profesyonel uzmanların ve çalışanların katılımını sağlamak zorunda olan bireydir (Drucker, 1996: 400). Bu durumlarda yöneticinin kullanabileceği en önemli aracı, dili yani sözlü ifadesi ve konuşma becerisi olacaktır.

Yöneticinin en önemli iletişim aracı olan dil becerilerindeki başarısı, onun günlük hayatta kullandığı birçok etkinliğine de yansımaktadır. Çünkü bir yönetici, yönetim için harcadığı zamanın büyük bir kısmını çeşitli iletişim süreçlerine (toplantı, görüşme, telefon, vb.) ayırmak zorunda kalmaktadır. Buna rağmen bugün yöneticiler, iş arkadaşlarından, üstlerinden ve astlarından etkili bir biçimde iletişimde bulunamadıkları konusunda eleştiri almaktadırlar (Uçkun vd., 2007).

Yöneticinin bir örgütte kullandığı sözlü iletişim türleri, iletişim yönüne göre şu şekilde gösterilmektedir (Yoder, 1962: 559):

(29)

a. Yukarıdan aşağıya doğru iletişim: kişisel yönergeler, açıklamalar, konferanslar, komite toplantıları, telefon görüşmeleri, sendikal faaliyetler, gizli haberler.

b. Aşağıdan yukarıya doğru iletişim: Söyleşiler ve yüz yüze rapor verme, görüşler, düşünceler, telefon görüşmeleri, toplantılar, konferanslar, gizli bilgiler.

c. Yatay iletişim: açıklamalar, konferanslar, komite toplantıları, raporlar, telefon görüşmeleri, örgüt içi iletişim sistemleri, filmler, sendikal faaliyetler, sosyal işler, gizli bilgiler.

Yoder’in 1962 tarihli kaynağında belirtilen sözlü iletişim türleri bazı eklemelerle bugün daha sık kullanılmaktadır. Du Pont’un yaptığı araştırmaya göre ilk kademe yöneticileri, zamanlarının %53’ünü kişiler arası toplantılar ve grup toplantılarıyla geçirmektedir (Tutar, 2003: 78). Toplantı, yöneticilerin en sık kullandığı sözlü iletişim türlerindendir. Toplantının başarısını etkileyen önemli unsurlardan biri, toplantı yönetimi bilgisidir. Toplantı yönetiminin temeli, yöneticinin sözlü anlatım becerisine dayanır. Verimsiz toplantı sayısının artması, emeğin, paranın, zamanın boşa harcanması ve kamu yararının gecikmesi anlamına gelir. Örneğin, yirminci yüzyılın ikinci yarısında iş yeri toplantılarının tüm dünyada neredeyse iki katına çıktığı görülmektedir. Toplantılarda harcanan sürenin gitgide daha çok uzadığı ve bu durumun çalışanları olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir (Bilim Teknik, Mart 2006: 10). Yöneticilerin söz konusu kapsamda bir eğitim almadan meslek hayatına adım atması bu sorunların sebeplerinden birini oluşturmaktadır.

Yöneticinin mesleki yeterliliğinin ifadesi ve iletişim becerisinin göstergelerinden olan konuşma becerisine yönelik yapılan bir araştırmada, kişilerarası iletişim kapsamında “retorik, sözel iletişim, konuşma edimi, argümantasyon süreçleri ve demokratik konuşma süreçleri” gibi sözlü anlatım becerileri konusundaki çalışmaların azlığına dikkat çekilmektedir (Köker, 2005: 36). Ayrıca, yöneticilerin bu kapsamda özel bir eğitim almadıkları da bilinmektedir. Bir yönetici için dil becerilerinin gerekliliği konusunda Peter Drucker (1995: 372), şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

“Yöneticinin işinin mühendislik, muhasebe ya da satış olması fark etmez, etkinliği dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerisine bağlıdır. Yönetici, insanların neyin

(30)

peşinde olduğunu anlamının yanı sıra düşüncelerini karşı tarafa aktarma becerisine de gerek duyar. İhtiyacı olan bu becerilerden, günümüz yöneticisinin en az okuma, yazma, konuşma ve hesaplaması vardır.”

Bir yönetici, sözlü anlatımını ve konuşma becerisini geliştirmek amacıyla her ortaöğretim öğrencisinin tabi olduğu Dil ve Anlatım (Türk Dili ve Edebiyatı, Kompozisyon) ile lisans öğrencisinin zorunlu olarak aldığı Türk Dili dersleri dışında bir ders almamaktadır. Her meslek için önemli olan ancak kamuda görev yapan bir üst düzey yönetici için çok daha fazla önemli olduğu düşünülen bu derslerin öğretim programları ve içerikleri tezin ilerleyen bölümlerinde ele alınmıştır. Ancak öğretim programları incelendiğinde, geçmişten günümüze hiçbir öğretim programında yöneticilerin en sık kullandığı iletişim türlerine ilişkin bir içeriğin (açıklama, yüz yüze görüşme, konferans dışında) bulunmadığı belirlenmiştir. Bir yöneticinin, kullandığı sözlü iletişim türlerine yönelik bir eğitim almadan bu iletişim türlerini kullanma konusunda başarılı olması oldukça güçtür. Yapılan araştırmalar da bu durumu desteklemekte ve yöneticilerin toplantı ve görüşme gibi sözlü iletişim türlerini kullanma yeterliliklerinde büyük eksiklikleri olduğunu göstermektedir (Hageman, 1995: Fellows ve İkeda, 1982: Rogelberg, 2006). Bu doğrultuda, toplantı yönetiminde görülen eksiklikler ise yöneticinin ve kurum yönetiminin başarısını olumsuz yönde etkilemektedir.

Öğretim programlarının incelenmesi sonucunda ve çalışma kapsamında yöneticilerle yaptığımız görüşmelerde, yöneticilerin sözlü anlatım becerilerinin gelişmesi konusunda ilk, orta ve yükseköğretim sürecinde bir eğitim almadıkları, ancak bu tür eğitimlere ihtiyaç duydukları kendileri tarafından ifade edilmiştir. Başarılı bir üst düzey yönetici olan eski Garanti bankası CEO’su Akın Öngör de sözlü anlatımın bir yönetici için önemini ve eğitim öğretiFm süreci boyunca verilen sözlü anlatım eğitimi eksikliğini şu şekilde ifade etmektedir (Öngör, 2010: 93):

“Benim okuduğum yıllarda ülkemizdeki okullarda topluluğa konuşma ve sunum yapma konusunda özel bir eğitim ve öğretim yoktu. Halbuki bir iletişim uygulaması olarak etkin sunum yapabilmek yönetim kademelerinde yukarılara doğru çıktıkça daha da önem kazanan bir unsurdur. Bu konuda eğitim almadan, deneyimi olmadan en üst görevlerde olup topluluk karşısında büyük sıkıntı çeken pek çok yönetici gördüğümü anımsıyorum.”

(31)

Yöneticilerle yapılan görüşmeler ve konu hakkında yapılan araştırmalar, günümüz yöneticilerinin son dönemlerde etkili konuşma, hitabet, etkili iletişim, diksiyon, toplantı yönetimi gibi konularda hizmet içi eğitime ihtiyaç duyduklarını göstermektedir. Yöneticilerin katılmak istedikleri ya da ihtiyaç duydukları eğitimlerin başında “iletişim” ve “etkili konuşma” konularının gelmesi, özellikle sözlü iletişimin yönetici açısından ne derece önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Son zamanlarda yurt içinde ve yurt dışında çalışmalar yapan eğitim kurumlarının ülkemizde yöneticiler için verdikleri hizmet içi eğitim ve konferansların önemli bir kısmının yöneticilikte iletişim becerilerinin artırılmasıyla ilgili olduğu görülmektedir. Çoban (2006)’ın çalışması doğrultusunda, 300 yöneticinin; %70’inin doğru etkili konuşma, %64’ünün bilgisayar kullanımı, %63’ünün davranış eğitimleri, %54’ünün zaman yönetimi, %53’ünün stres yönetimi, %49’unun etkin iletişim, %28’inin yaratıcılık, %63’ünün halkla ilişkiler konularında hizmet içi eğitime katıldığı belirlenmiştir. Yöneticilerin çoğunun “etkili konuşma” programına katılması, bu konuda hissettikleri eksikliğin bir göstergesidir. Sözü edilen konunun konuşma eğitimi içerisinde yer alması nedeniyle, bu konudaki eksikliğin temel sebebinin ilk, orta ve yükseköğretim sürecinde konuşma eğitiminin yeterince gerçekleştirilmemesi olduğu düşünülmektedir.

Konuşma eğitiminde yaşanan söz konusu eksiklik, yeni bir sektör oluşturmuştur. Yöneticilerin talepleri doğrultusunda kamu ve özel sektör kurumlarında özel yönetici eğitimlerinin sayılarının gün geçtikçe artması, çok sayıda eğitim-danışmanlık şirketinin kurulmasına neden olmuştur. Bu şirketler aracılığıyla, söz konusu alanlarda yeterli eğitimi olmayan bireyler tarafından, eksik ve kalıplaşmış bilgilerin, kısa süreli hızlandırılmış seminerler şeklinde verilmesi, amaçları belirtilen sözlü iletişim içeriklerinin söz konusu davranışları kazandırmasında yeterli olmamaktadır. Nitekim yöneticilerle yapılan bir çalışmada, yöneticilerin aldıkları hizmet içi eğitimler sonucunda edindikleri bilgileri iş yerlerinde kullanamadıklarını belirtmeleri, bu tür hizmet içi eğitimlerin niteliğini göstermektedir (Çoban, 2006: 53). Bir diğer araştırmaya göre, Türkiye’de uygulanan yönetici geliştirme programlarının sonuçlarının bu programa tabi olan çalışanlar tarafından başarılı bulunmadığı görülmektedir (Şen, 2006: 103). Verilen eğitimlerin ticari bir şirket tarafından verilmesi, bir eğitim kurumu ve alan uzmanı eğitmenler tarafından olması gereken süre ve içerikle verilmemesi ve maddi

(32)

kaygı gütmesi nedeniyle istenilen başarıya ulaşılamamakta, kamu maddi açıdan zarar görmektedir. Oysa verilen bu tür eğitimler (etkili konuşma, hitabet, diksiyon, iletişim, vb.), orta ve yükseköğretim aşamasında Dil ve Anlatım ile Türk Dili dersleri kapsamında verilmesi gereken ders içeriklerinden farklı eğitimler değildir. Bu eğitimler, en verimli şekilde ancak sistemli bir öğretim süreci içerisinde gerçekleştirilebilir. Bu nedenle, daha donanımlı ve nitelikli bireyler yetiştirilmesi için yöneticilerin konuşma becerileri ile ilgili ihtiyaç duydukları her bir eğitim içeriğinin öğretim programlarına yansıtılarak öğretim sürecine aktarılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.

Sonuç olarak, çağımızda başarılı yönetim konusu giderek toplumların ilgi odağı hâline gelmektedir. Daha iyiye ulaşmanın yolu, çalışanıyla doğru iletişim kuran, düşüncelerini, amaç ve hedeflerini çalışanlarına en güzel şekilde aktarabilen, başarılı yöneticilerin oluşturduğu ekiplerden geçmektedir. Ancak yapılan literatür taraması, yöneticilerin konuşma özelliklerini içeren bir araştırmanın eğitim alanında henüz yapılmadığını göstermektedir. Bu alanda yapılan araştırmalar kamu yönetimi, iletişim ve dilbilim çalışmalarıyla sınırlı kalmaktadır. Yöneticilerin konuşma becerisinin incelenmesi ve konuşma eğitimi ile ilgili alanların ihmal edildiği görülmektedir. Oysa üst düzey yönetici, taşıdığı misyon ve vizyonunun genişliği ile hitap ettiği kitle açısından en üst düzeyi ve devleti temsil etmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, üst düzey yöneticinin konuşmasıyla da topluma ve çalışanlarına örnek olması gerektiği düşünülmektedir.

Konuşma becerisinin üst düzey yöneticiler için söz konusu hayati önemi düşünülerek üst düzey yöneticilerin konuşma özellikleri ve konuşma özellikleri doğrultusunda toplantı yönetimleri araştırmamızın konusu olarak seçilmiştir.

1.2. Araştırmanın Amacı

Çalışmanın genel amacı, üst düzey yöneticilerin aldıkları Türk dili ve edebiyatı eğitimi doğrultusunda, sahip oldukları konuşma özelliklerini ve bu özellikleri kullanma düzeylerini belirlemektir. Bu doğrultuda, yöneticilerin aldıkları eğitim ile konuşma özellikleri arasında bir ilgi olup olmadı saptanacaktır. Elde edilen sonuçlardan hareketle, ortaöğretim ile yükseköğretim sürecinde konuşma eğitimini kapsayan

(33)

derslerin içeriklerinde konuşma becerilerini geliştirmek doğrultusunda nasıl bir düzenleme yapılması gerektiği belirlenecektir.

Söz konusu genel amaca ulaşmayı sağlayan araştırma soruları şu şekilde ifade edilebilir:

1. Üst düzey yöneticilerin konuşma eğitimi ve yöneticiler için konuşmanın önemine

yönelik düşünceleri nelerdir?

1.1. Üst düzey yöneticilerin konuşma özelliklerinin yönetici, çalışan ve kurum

açısından önemine yönelik düşünceleri nelerdir?

1.2. Üst düzey yöneticilerin konuşma eğitimi alıp almama durumları, orta ve

yükseköğretimde aldıkları konuşma eğitimi hakkındaki düşünceleri ile kendi konuşma özelliklerine ilişkin düşünceleri nelerdir?

1.3. Üst düzey yöneticilere göre yöneticilerin sahip olması gereken konuşma

özellikleri nelerdir?

2. Üst düzey yöneticilerin konuşma özellikleri kullanma düzeyleri nedir?

2.1. Üst düzey yöneticilerin konuşmalarında kullandıkları planlama özellikleri

nelerdir?

2.2. Üst düzey yöneticilerin konuşmalarında kullandıkları anlatım özellikleri nelerdir? 2.3. Üst düzey yöneticilerin konuşmalarında yer alan iletişim özellikleri nelerdir? 3. Üst düzey yöneticilerin konuşma özellikleri doğrultusunda toplantı yönetim

özellikleri nelerdir?

1.3. Araştırmanın Önemi

21. yüzyılda birey, bilgiye kolaylıkla ulaşarak onu hayatına ve çevresine aktarabilme, kendini rahat ve iyi ifade edebilme, iş birliği yapabilme, çevresiyle uyumlu iletişim kurabilme ve liderlik gibi becerilere sahip olabilmelidir. Çünkü söz konusu beceriler, özellikle konuşma ve sözlü anlatım becerileri ile gelişen iletişim becerilerini oluşturmaktadır. Ayrıca bireyin akademik, sosyal ve iş hayatındaki başarısına yön vermektedir. Bu açıdan yaklaşıldığında konuşma becerisinin aslında insan yaşamının her döneminde ve her çağda önemli olduğu söylenebilir. Ancak 21. yüzyılda medya ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerle, dilin bireylerarası iletişim sağlayan sıradan bir iletişim aracı olmaktan öte işlevlerinin olduğunun anlaşılmıştır. Hemen her

(34)

eylemimizin, kimliğimizin ve değerlerimizin dil yoluyla yansıma bulması, amaçlarımızı gerçekleştirmede etkin dil kullanımının önemli rol oynaması gibi nedenlerden dolayı modern dünyada sözlü anlatım becerilerinin giderek daha fazla önem kazandığı ve bu ihtiyacın yaşamsal hâle geldiği görülmektedir (Büyükkantarcıoğlu, 2006).

Sözlü anlatım becerileri açısından yetkin olan kişiler; kişilerarası iletişimde başarılı, kendilerine güvenen ve yeteneklerini kullanarak hedeflerine ulaşabilen bireylerdir. Dil becerilerini iyi kullanan kişilerin daha sağlıklı ilişki kurdukları, toplumla daha çabuk kaynaştıkları ve toplum içerisinde saygı duyulan bir statü kazandıkları belirlenmiştir (Wall, 1969). Birçok meslekte, sosyal, bilimsel ve politik kuruluşlarda ön sıralarda sözlü anlatım gücü yüksek bireylerin bulunduğu, yönetim kurullarında bu tür kişilerin gidişatı yönlendirdiği, toplumları yönettikleri ve yönlendirdikleri görülmüştür (Saraç, 2006). Milletlerin ve dünyanın kaderini etkileyen liderlerin ortak özellikleri dili etkin kullanmaları ve etkili konuşmalarıdır. (Taylor vd., 2007: 336). Bu nedenle, gençlerin toplum içinde sağlam bir yer edinebilmeleri ve mesleklerinde başarılı olmaları için konuşma eğitiminin özellikle orta ve yükseköğretimde çağın ihtiyaçları doğrultusundaki etkili bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bireyin konuşma becerisini geliştiren temel dersler olarak Dil ve Anlatım, Türk Dili ile Yazılı ve Sözlü Anlatım dersleri verilmektedir. Bilgi toplumunun beklentilerini gerçekleştirmek açısından bu derslere önemli görevler düşmektedir. Ancak üniversitelerde verilen Türk dili ile Sözlü ve Yazılı Anlatım, ortaöğretimde verilen Dil ve Anlatım derslerinin içeriği ve niteliği hakkında yapılan araştırmalar incelendiğinde, programda sözlü anlatım becerilerinin ancak bir kısmına, yüzeysel olarak ve sadece bilgi düzeyinde yer verildiği görülmektedir. Oysa günümüz iletişim toplumunda bireyin hem iş hem günlük hayatta istenilen başarıya ulaşması kendini etkili ifade edebilmesine bağlıdır. Kendini ifade edebilme yeterliliği kazandıran sözlü anlatım becerileri ise uygulama ve pratik gerektiren bir programla kazandırılabilir. Bu nedenle bireylerin daha ortaöğretim kademesinden itibaren sözlü anlatım konusunda geliştirilmelerini esas alan bir programın düzenlenmesinin gerektiği düşünülmektedir. Çalışma, belirlenen eksiklikler doğrultusunda programa yönelik öneriler getirilmesi açısından önemli görülmektedir.

Şekil

Şekil 1: Dil Becerileri Arasındaki İlişkiler
Şekil 2: Bilgi işleme Süreci
Şekil 3: İletişim Süreci
Tablo 1: Cumhuriyetten Günümüze Öğretim Programlarında Ders Saati, Ders Adı ve
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

esas olan, gerekse sözü geçen yıllık derlemeler- de , SCI'in taradı ğı derg ilerin tümünde değil, yalnız SCI bas kı edisyonunca (veya CD-ROM edisyonu)

Science Citation Index'in taradığı dergilerde yer alan toplam Türk tıp yayınları 1997 yılında 1643 idi.. Toplam bi- lim ve teknoloji yayınları içindeki durumu ve

Öğrenme-öğretme sürecinde önemli olan öğrencilerin okulda öğrendikleri temel bilgi ve becerileri yeni durumlarda özellikle gerçek yaşam

Beceri ile yetenek arasındaki temel fark Kutlu, Doğan ve Karakaya (2014) tarafından beceri bilgi düzeyi öğrenmelerle bu öğrenmelerin aşina durumlarda

Bireyin, problem çözme yetisini doğru kullanabilmesi için nerede olması gerektiğiyle ilgili bir düşünceye ve şu an nerede olduğuyla ilgili geçerli bir bilgiye sahip

Tahmin daha öznel ve sezgilere dayalı da bir süreci ifade ederken yordama ilişkiler, veriler ve gözlemler ışığında nesnel durumlara dayalı olarak bir akıl

Bilimsel yaratıcı düşünme süreci bireyin özgün bir ürün(fikir) ortaya koymasını gerektirir ancak ürünün ve izlenen yolun bilimsel doğrularla çelişmemesi,

Performans görevleri öğrencilere gerçek yaşamda karşılaşabilecekleri problem durumlarını sunan ve öğrencilerin üst düzey zihinsel becerilerinin