• Sonuç bulunamadı

Bekletici sorun

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bekletici sorun"

Copied!
118
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÖZEL HUKUK ANA BİLİM DALI

BEKLETİCİ SORUN

Buket SEVİNÇ AYDIN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Ömer ULUKAPI

(2)
(3)
(4)

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı BUKET SEVİNÇ AYDIN

Numarası 084233001005

Ana Bilim / Bilim Dalı ÖZEL HUKUK ANA BİLİM DALI

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. ÖMER ULUKAPI

Tezin Adı BEKLETİCİ SORUN

ÖZET

Bekletici Sorun, Buket Sevinç Aydın.

Davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan, değerlendirilmediği takdirde davanın çözümünü de engelleyen ve bu nedenle davadan önce çözümlenmesi gereken sorunlar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda “hadise” olarak nitelendirilmekteydi. Bu sorunlardan bir kısmı Yargıtay uygulamalarında ve doktrinde “bekletici sorun” olarak sınıflandırılmaktaydı. Buna göre bekletici sorun, hadise olarak değerlendirilmesi gereken ve hadiseler gibi çözümlenmesi gereken hukuksal bir sorun olarak değerlendirilmiştir. Bekletici soruna ilişkin tüm hususlar, 6100 sayılı Kanun’da yerini almıştır.

Bekletici sorunun ele alındığı bu çalışmada, bekletici sorun kavramı ayrıntılı bir şekilde açıklanmaya, bekletici sorunun karşılaştırmalı hukukta düzenleniş şekli ile yarar ve sakıncaları hakkında bilgiler verilmeye çalışılmış ve örnek Yargıtay kararları üzerinde durulmuştur.

(5)

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı BUKET SEVİNÇ AYDIN

Numarası 084233001005

Ana Bilim / Bilim Dalı ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. ÖMER ULUKAPI

Tezin İngilizce Adı Dilatory Question

SUMMARY Dilatory Question, Buket Sevinç Aydın.

The problems arising during the trial and preventing the solution of the case, if not considered, and therefore need to be resolved before the case are described as “casus” at the Code of Civil Procedure No.1086. Some of these problems are classified as “dilatory question” in the practices and doctirine of the Court of Appeal. Accordingly, dilatory question is considered as a legal issue that should be considered and resolved as an casus. All aspects related to Dilatory Question that is revealed by taking into consideration the doctirnal views and practises of Court of Appeal found their places in the Law No. 6100.

(6)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... v

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM BEKLETİCİ SORUN KAVRAMI BEKLETİCİ SORUNA İLİŞKİN DÜZENLEMELER BEKLETİCİ SORUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ § 1. BEKLETİCİ SORUN KAVRAMI A) Tanım ... 3

B) Kavram Sorunu ... 5

§ 2. BENZER KURUMLARLA KARŞILAŞTIRILMASI VE HUKUKİ NİTELİĞİ A) Genel Olarak ... 6

B) Benzer Kurumlarla Karşılaştırılması ... 6

I- Hadise (Ara Sorun) ... 6

II- Ön Sorun (Meselei Mukaddime, Küçük Davacıklar) ... 8

C) Hukuki Niteliği ... 10

§ 3. KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA BEKLETİCİ SORUN A) Fransız Hukukunda Bekletici Sorun ... 11

B) İsviçre Hukukunda Bekletici Sorun ... 11

C) Alman Hukukunda Bekletici Sorun ... 13

§ 4. BEKLETİCİ SORUNUN YARAR VE SAKINCALARI A) Genel Olarak ... 14

(7)

B) Yararları ... 15 C) Sakıncaları ... 16

§ 5. TÜRK HUKUKUNDA BEKLETİCİ SORUNA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

A) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Yer Alan

Düzenlemeler ... 17 B) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki Düzenleme ... 20

İKİNCİ BÖLÜM

BEKLETİCİ SORUN TÜRLERİ

§ 6. BEKLETİCİ SORUN YAPILAN DAVA VE İŞİN GÖRÜLDÜĞÜ YERE GÖRE

A) Hukuk Mahkemesinin Başka Bir Hukuk Mahkemesi Kararını Bekletici Sorun Yapması ... 25

I- Asliye Hukuk Mahkemesinin Sulh Hukuk Mahkemesi Kararını Bekletici Sorun Yapması ... 28 II- Sulh Hukuk Mahkemesinin Asliye Hukuk Mahkemesi Kararını Bekletici Sorun Yapması ... 30 III- Asliye Hukuk veya Sulh Hukuk Mahkemesinin Özel Görevli Mahkeme Kararını Bekletici Sorun Yapması ... 31 B) Hukuk Mahkemesinin Ceza Mahkemesi Kararını Bekletici Sorun

Yapması ... 33 C) Hukuk Mahkemesinin İdare Mahkemesi Kararını Bekletici Sorun

Yapması ... 36 D) Hakemlerin Bekletici Sorun Yapması ... 42

E) Hukuk Mahkemesinin Hakem Kararını Bekletici Sorun Yapması ... 46 F) Hukuk Mahkemesinin İdari Makam Kararlarını Bekletici Sorun

(8)

§ 7. DAVANIN VEYA İDARİ MAKAM İNCELEMESİNİN BULUNDUĞU AŞAMAYA GÖRE BEKLETİCİ SORUN YAPMA

A) Görülmekte Olan Bir Davanın veya İdari Makamda Görülmekte Olan Bir İşin

Bekletici Sorun Yapılması ... 50

B) Açılacak Olan Bir Davanın veya İdari Makama Yapılacak Olan Bir Başvurunun Bekletici Sorun Yapılması ... 51

§ 8. İHTİYARİ OLUP OLMAMASINA GÖRE A) Genel Olarak ... 53

B) Zorunlu Bekletici Sorun ... 53

I- Anayasa Mahkemesi Kararının Beklenmesi ... 53

II- Uyuşmazlık Mahkemesi Kararının Beklenmesi ... 60

III- İcra Mahkemesinin Bekletici Sorun Yapması Gerektiği Hâller ... 64

C) İhtiyari Bekletici Sorun ... 65

I- Şekli Şartlar ... 65

1. Bekletici Sorun Yapma Kararı Verecek Olan Mahkemede Derdest Bir Davanın Varlığı ... 65

2. Başka Bir Mahkemede Derdest Bir Davanın Varlığı ... 66

3. Her İki Davanın Birleştirilemiyor Olması ... 66

4. Bekleme Kararının Verilmesi ... 70

II- Maddi Şart: İki Dava Arasında Bağlantı Şartı ... 71

III- Bekletici Sorun Yapılamayacak Hâller ... 76

1. Bekletici Sorun Yapılamayacak Hâllere İlişkin Düzenlemeler ... 77

2. Bekletici Sorun Yapılamayacak Hâllere İlişkin Kararlar ... 77

§ 9. 6100 SAYILI KANUN’DA DÜZENLENEN BEKLETİCİ SORUN TÜRLERİ A) Genel Olarak ... 79

(9)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BEKLETİCİ SORUN YAPMA KARARI İLE BU KARARIN HUKUKİ NİTELİĞİ VE SONUÇLARI

§ 10. BEKLETİCİ SORUN YAPMA KARARI

A) 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa Göre Bekletici

Sorun Yapma Kararı ... 81

B) 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Bekletici Sorun Yapma Kararı ... 82

§ 11. BEKLETİCİ SORUN YAPMA KARARININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE SONUÇLARI A) Bekletici Sorun Yapma Kararının Hukuki Niteliği ... 85

B) Bekletici Sorun Yapma Kararına Karşı İtiraz ... 87

C) Bekletici Sorun Yapma Kararına Karşı Kanun Yolu ... 89

D) Beklenilen Davada Verilen Hükmün Asıl Davaya Etkisi ... 94

I- Zorunlu Bekletici Sorunun Söz Konusu Olduğu Durumlarda Etki ... 94

II- İhtiyari Bekletici Sorunun Söz Konusu Olduğu Durumlarda Etki ... 95

1. Beklenilen Ceza Davasında Verilen Hükmün Asıl Davaya Etkisi .... 95

2. Beklenilen Hukuk Davasında Verilen Hükmün Asıl Davaya Etkisi . 96 SONUÇ ... 98

(10)

KISALTMALAR

AMK : Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun

AMKD : Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi

B. : Basım

BK : Borçlar Kanunu bkz. : bakınız

c. : cümle

C. : Cilt

CMK : Ceza Muhakemeleri Kanunu

E. : Esas

EÜHFD : Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi İBD : İstanbul Barosu Dergisi

İİK : İcra İflas Kanunu

İKİD : İlmi ve Kazai İçtihatlar Dergisi HD : Hukuk Dairesi

HGK : Hukuk Genel Kurulu

HMK : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu HUMK : 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

K. : Karar KK : Kamulaştırma Kanunu m. : madde s. : sayfa S. : Sayı Sİ : Son İçtihatlar T.C. : Türkiye Cumhuriyeti TCK : Türk Ceza Kanunu Teb. K. : Tebligat Kanunu TTK : Türk Ticaret Kanunu

(11)

UYAP : Ulusal Yargı Ağı Projesi

YİBBGK : Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu YKD : Yargıtay Kararları Dergisi

vb. : ve benzeri vd. : ve devamı

(12)

GİRİŞ

Davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan, değerlendirilmediği takdirde davanın çözümünü de engelleyen ve bu nedenle davadan önce çözümlenmesi gereken sorunlar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda “hadise” olarak nitelendirilmekteydi. Bu sorunlardan bir kısmı Yargıtay uygulamalarında ve doktrinde “bekletici sorun” olarak sınıflandırılmaktaydı.

Bekletici sorun, 1086 sayılı Kanun'da ayrı bir başlık olarak düzenlenmemişse de Yargıtay uygulamaları ve doktrinde kabul edilen görüşler neticesinde tanımlanmış ve açıklanmıştır. Buna göre bekletici sorun, hadise olarak değerlendirilmesi gereken ve hadiseler gibi çözümlenmesi gereken hukuksal bir sorun olarak değerlendirilmiştir. Görülmekte olan bir davaya ilişkin olup, davanın incelenip karara bağlanmasından önce aydınlanması gereken sorun, başka bir mahkemede görülmekteyse ve asıl davanın çözümlenebilmesi için sorunun öncelikle bu mahkeme tarafından karara bağlanması gerekiyorsa ortada bir bekletici sorun var demektir. Böyle bir durumda asıl davadaki uyuşmazlığı gidermekle görevli mahkeme, diğer mahkemenin vereceği kararı bekleme kararı alabilecektir.

Bekletici sorun, doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında aynı şekilde tanımlanıyor olmasına rağmen, bekletici sorun kavramının yerine farklı anlamlara sahip benzer kavramlar sık sık kullanılmaktaydı1. 6100 sayılı Kanun, bu kavram karmaşasını ortadan kaldırabilecek nitelikte bir düzenlemeye yer vermiş bulunmaktadır. Var olan bu kavram karmaşası, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun getirdiği yeni düzenlemeler ve bekletici sorun yapma kararının yarar ve sakıncalarına ilişkin tartışmalar, bu çalışmanın nedenini oluşturmaktadır.

Var olan kavram karmaşası nedeniyle bekletici sorun kavramının benzer kurumlardan farklarına ve bu aşamada 6100 sayılı Kanun’un getirdiklerine değinerek

(13)

kavram karmaşasını mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya çalışmak, Yargıtay uygulamaları ve Kanun değişiklikleri doğrultusunda bekletici sorun yapma kararının usul ekonomisine uygun bir şekilde uygulanırlığını arttırabilmek ise çalışmanın amacını oluşturmaktadır.

Çalışmanın hazırlanmasına neden olan hususlar ve çalışmanın amacı doğrultusunda, Türk Hukukunda bekletici sorunun niteliği ve türleri üzerinde durulmuş, bekletici sorunun karşılaştırmalı hukukta düzenleniş şekli ile yarar ve sakıncaları hakkında bilgiler verilmeye çalışılmış ve örnek Yargıtay kararlarına yer verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yer alan bekletici soruna ilişkin düzenlemelere yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Kanun’da bulunan ilgili düzenlemelerle karşılaştırma yapmak suretiyle değinilmiştir. Bu kapsamda ön sorun ve hadise kavramlarının doktrinde yer alan tanımlarına ve bekletici sorun kavramından farklarına değinilmekle yetinilmiş, bu kavramlar hakkında kapsamlı bilgi verilmemiştir.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

BEKLETİCİ SORUN KAVRAMI

BEKLETİCİ SORUNA İLİŞKİN DÜZENLEMELER VE BEKLETİCİ SORUNUN HUKUKUKİ NİTELİĞİ

§ 1. BEKLETİCİ SORUN KAVRAMI A) Tanım

Bekletici sorun kavramına ilişkin olarak doktrin tarafından kullanılan ve Yargıtay uygulamaları ile ortaya çıkan benzer yönde birçok tanım bulunmaktadır.

“Esas davanın tetkiki sırasında meydana çıkıp, hâlli o mahkemenin vazifesi haricinde ve esas davanın hâlline tesiri olan nizalar, ihtilaflar2” bekletici sorun olarak tanımlanmıştır.

“Bir davanın esasına hükmedebilmek için başka bir makamda ve kural olarak başka bir yargı makamında çözülmesi gereken soruna3” bekletici sorun denilmiş ve bu tanım aynı zamanda “meselei müstehire” kavramının tanımı olarak belirlenmiştir.

Doktrinde geçen diğer bir tanım ise “Bir dava esnasında taraflardan birinin dermeyan edip, rüyeti diğer bir makam veya mahkemeye ait bulunan ve davayı asliyenin hâlline tesirli olan meselelere, meselei müstehire denir4” şeklindedir.

“Mahkeme vazifesi dışında kalan bir iddia muvacehesinde olduğuna ve bu iddia hâlledilmedikçe önünde görülmekte olan davayı bir karar raptedemeyeceğine göre mevzuubahis iddianın vazifesi merci tarafından hâllini beklemelidir. Yani mevzuubahis iddia derdest davaya nazaran bir meselei müstehire teşkil eder5 şeklinde diğer bir açıklamaya da ders kitaplarında yer verilmiştir.

2

Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu Editörlüğünde, Ankara 1944, s. 229.

3 Yılmaz, E., Hukuk Sözlüğü, B. 6, Ankara 2001, s. 125.

4 Belgesay, M. R., Hukuk Usulü Muhakemeleri Şerhi, C. I, B. 2, İstanbul 1939, s. 68. 5 Postacıoğlu, İ., Medeni Usul Hukuku Dersleri, İstanbul 1975, B. 6, s. 145.

(15)

Doktrinde “Bir davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan ve bu davanın incelenebilmesi veya sonuçlandırılabilmesi için, mahkemenin görevi dışında kalması sebebiyle, görevli yargılama makamınca (veya idari makamlarca) çözümlenmesine değin beklenilmesi gereken sorunlara, bekletici sorun denir6” şeklinde bir tanım da yapılmıştır.

“… tetkiki başka bir mahkemenin vazifesine giren ve davanın hâlli onun hâlline bağlı olan bir meseledir7” şeklinde yapılan bir diğer tanım da doktrindeki yerini almıştır.

Yargıtay kararlarında bekletici sorun için “Aslında davayı inceleyen mahkemenin görevi içinde bulunmayan ve davayı kapsayan uyuşmazlığın çözülmesi yönünü sağlayan ön sorunun, görevli olan merci tarafından çözülmesine değin, mahkemenin esas uyuşmazlığı çözümlemesi için beklenmesi gereken meseledir8 ” denilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Adalet Komisyonu tarafından hazırlanan gerekçesinde bekletici sorun, bir davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan ve bu davanın incelenebilmesi veya sonuçlandırılabilmesi için, mahkemenin görevi dışında kalması sebebiyle, görevli yargılama makamınca çözümlenmesine kadar beklenilmesi gereken sorunlar olarak tanımlanmıştır9

. Gerekçeye konu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165’inci maddesinde idari makam kararlarının da beklenebileceği belirtilmiş iken madde metninin gerekçesinde yapılan bu tanımda idari makam kararlarından bahsedilmemiş olması bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.

Yapılan tüm açıklamalar ve farklı tanımlar birlikte değerlendirildiğinde bekletici sorun için “Bir mahkemenin veya makamın görevi içerisinde kalan ve

6 Pekcanıtez, H., Bekletici Sorun, EÜHFD 1980/1, s. 249-275, s. 252. 7

Berkin, N. M., Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 1969, s. 74.

8 Yargıtay HGK, 07.04.1971, 67/4-373 E., 224 K. (İçtihatlar Külliyatı, 1971, C.2, s. 285).

9 Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574), sıra sayısı 393. madde

(16)

aralarında bağlantı olması nedeniyle diğer bir mahkemenin çözmekte olduğu uyuşmazlığın sonucunu da engelleyen sorunların görevli mahkeme veya makam tarafından çözümlenmesine kadar, diğer mahkemede görülmekte olan uyuşmazlığın çözümünün ertelenmesidir.” denilebilir.

Uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin, bu uyuşmazlığın çözümü sırasında ortaya çıkan sorunları yetki ve göreve ilişkin hükümler gereği çözemediği ve bu sorunların yetkili ve görevli yargı organı tarafından çözümünü beklemek durumunda kaldığı hâllerde, bekletici sorunun varlığı söz konusudur denilebilir10

.

B) Kavram Sorunu

Bekletici sorun kavramı, Arapça kökenli “meselei müstehire” kavramının dilimizdeki karşılığı olarak belirlenmiştir11. Doktrinde bekletici sorun kavramı yerine mesele(y)i müstehire12 kavramı kullanılmakla birlikte, bekletici mesele13, ön mesele14, bekletici ön mesele15 gibi kavramlar da kullanılmaktadır.

Yargıtay ise kararlarında bekletici mesele16 kavramını kullandığı gibi bekletici sorun anlamına gelebilecek şekilde ön mesele17 kavramını da kullanmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu bekletici sorun kavramını kullanmayı tercih etmiştir (HMK m. 165).

10 Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 250.

11 Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 250; Yılmaz, s. 580. 12

Mesele(y)i müstehire kavramının da kullanıldığına ilişkin olarak bkz. Belgesay, s. 68; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M., Medeni Usul Hukuku, B. 8, Ankara 2009, s. 356; Kılıç, H., Gayrimenkul Davaları, C. 1, Ankara 2007, s. 253.

13 Bekletici mesele kavramının da kullanıldığına ilişkin olarak bkz. Alangoya, Y., Medeni Usul

Hukuku Esasları, İstanbul 2001, s. 78 vd.; Alangoya, Y./Yıldırım, K./Deren-Yıldırım, N., Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2005, s. 83 vd.

14 Ön mesele kavramının da kullanıldığına ilişkin olarak bkz. Erem, F, Ön Mesele Olarak Anayasaya

Aykırılık İddiası, Ankara1962, s. 3.

15

Bekletici ön mesele kavramının da kullanıldığına ilişkin bkz. Gözübüyük, Ş., İdari Yargı, B. 2, Ankara 1973, s. 234.

16 Bekletici mesele kavramının da kullanıldığına ilişkin olarak bkz. Yargıtay 9. HD. 13.07.1968,

8067/10124 (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. VI, B. 6, İstanbul 2001, s. 3218); Yargıtay 5. HD. 16.03.2004, 2003/14355-2004/2980 (Yıldırım, B./Başsorgun, N., Kamulaştırma, Kamulaştırmasız El Atma ve İmar Mevzuatından Doğan Bedel Davaları, Ankara 2007, s.185).

17 Ön mesele kavramının da kullanıldığına ilişkin olarak bkz. Yargıtay 8. HD, 18.05.1973, 2091/4378

(17)

Görüldüğü üzere doktrin ve öğretide bir kavram birliğine rastlanılamamaktadır. Meselei müstehire kavramının Arapça kökenli olması nedeniyle dilimizi sadeleştirme ve mümkün olduğunca Türkçeleştirme çabalarının yerinde olduğu kanaati neticesinde, meselei müstehire kavramı ile birlikte bahsi geçen diğer kavramlar yerine, bu çalışmada bekletici sorun kavramının kullanılması tercih edilmiştir.

§ 2. BENZER KURUMLARLA KARŞILAŞTIRILMASI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

A) Genel Olarak

Doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında bekletici sorun kavramının sık sık hadise ve ön sorun kavramları ile karıştırıldığı, bu kavramların bekletici sorun anlamına gelebilecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Bu kavram karmaşasını azaltabilmek amacıyla hadise ve ön sorun kavramları üzerinde durulmuş, bekletici sorunun hukuki niteliğinin tespitinde de hadise kavramından faydalanılmıştır.

B) Benzer Kurumlarla Karşılaştırılması I- Hadise (Ara Sorun18)

Doktrinde hadiseler için genel olarak “Mahkemenin teşekkülüne, muhakemenin istikametine, onun sukûtuna, talikine, hulâsa usulü muhakemenin yürüyüşüne müteallik olan bütün iddia ve talepler hadisedir19” şeklinde bir tanıma yer verilmiştir. Hadiseler, tarafların usul kanunları ile davanın sevk ve idaresinde ve tahkikinde sahip oldukları yetkileri kullanarak, esastan önce usul bakımından istedikleri kararlar olarak tanımlanmış20

ve hadiselere usul sorunundan ibaret küçük davalar denilmiştir21

.

18 “Hadise” kavramı yerine “ara sorun” kavramının da kullanıldığı görülmektedir. Bunun için bkz.

Önen, E., Medeni Yargılama Hukuku, Ankara 1979, s. 188.

19

Belgesay, s. 464.

20 Çatalkaya, C./Tarıkoğulları, A./Özcan, M. H., Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Ankara 1965,

m. 221-222.

(18)

Yürürlükten kaldırılan HUMK m. 222 hükmü de değerlendirilerek hadiselerin, görülmekte olan bir davaya ilişkin olup davanın incelenip karara bağlanmasından önce aydınlanması gereken sorunlar olduğu belirtilmiştir22

.

Hadise ile bekletici sorun arasındaki en önemli fark, hadisenin asıl uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin görevine giriyor olmasıdır. Oysa bekletici sorunu çözmekle görevli olan mahkeme, asıl uyuşmazlığı çözmekle görevli olan mahkeme veya makam değildir23. Zaten ortaya çıkan sorunu başka bir mahkemenin veya makamın çözmesi gerektiği kanaatine varıldığı takdirde bekletici sorun yapma kararı alınmaktadır. Asıl sorunu çözmekle görevli mahkemenin, karşılaştığı sorunun çözümünün başka bir mahkemenin veya makamın görevi içerisinde olduğunu fark ettiği anda bekleme kararı vermesi, bekletici sorunun ortaya çıkış nedenidir.

Hadise ile bekletici sorun arasındaki bir diğer fark da, asıl uyuşmazlığın çözümü devam ederken ortaya çıkan sorunun niteliğinde gizlidir. Buna göre, ortaya çıkan sorun başlı başına bir dava olma niteliğine haiz ise ortada bekletici sorun var demektir. Ancak ortaya çıkan sorun tek başına dava konusu yapılamayacak şekilde asıl dava içerisinde yer almakta ve usule ilişkin ise hadise söz konusudur 24.

Bu açıklamalar ışığında ilk itirazların birer hadise olduğu söylenebilir. Çünkü ilk itirazla karşılaşan mahkeme, bu itirazı çözmeden davanın esasına giremez25. İlk itirazlar gibi delil olarak gösterilen senedin sahteliğine ilişkin iddia, hâkimin reddi ve bilirkişinin reddi talepleri, eski hâle getirme talebi, davaya müdahale talebine itiraz da birer hadisedir26. Gerçekten de, hadiselere ilişkin verilen örneklerden de çıkarılacağı üzere hadisenin varlığı halinde asıl uyuşmazlığı gidermekle görevli mahkemenin öncelikli olarak usule ilişkin bir karar vermesi gerekmektedir. Bu nedenle hadiseler, asıl uyuşmazlığın çözümünü engelleyen ve asıl uyuşmazlığı

22 Kuru, Usul, C. VI, s. 3201.

23 Sinan, A. M. (2002), Medeni Usul Hukukunda Bekletici Sorun, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, s. 12-13; Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 252.

24 Sinan, s. 13.

25 Kuru, Usul, C. VI, s. 3201; Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 252. 26 Kuru, Usul, C. VI, s. 3202.

(19)

çözmekle görevli mahkeme tarafından esastan önce usul bakımından çözülmesi gereken sorunlar olarak tanımlanabilir.

II- Ön Sorun (Meselei Mukaddime27, Küçük Davacıklar28)

Genel anlamda ön sorun, bir davadaki asıl uyuşmazlık hakkında karar verilebilmesi için dava sırasında usule ve davanın esasına ilişkin olarak ortaya çıkan ve daha önce çözümlenmesi gereken tüm sorunlara denilmektedir29

.

Dar anlamda ön sorun ise asıl uyuşmazlığın çözümünü engelleyen ve asıl uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin başka bir mahkeme kararına gerek duymaksızın çözebildiği sorunlardır30

.

Dar anlamda ön sorunla karşılaşan mahkeme farklı şekillerde davranabilir. Ön sorun olarak karşısına çıkan sorun, kendi mahkemesinde başka bir dava konusu olarak incelenmekteyse her iki davanın birleştirilmesine karar verebilir ve davalardan birini ön sorun kabul ederek öncelikle o davayla ilgilenebilir. Eğer ön sorun hakkında başka bir dava yoksa ve mahkeme bu ön sorunu çözme görev ve yetkisinin kendisinde olduğu kanaatindeyse davaya kaldığı yerden devam edebilmesi için önce bu ön sorunu çözmelidir. Böyle bir durumda uyuşmazlığı çözmekte olan mahkemenin ön sorunu da çözme yetkisi ve görevi bulunduğu için bu ön sorun, dar anlamda ön sorundur. Ortaya çıkan dar anlamda ön sorun, usule ilişkin bir sorun ise ve çözümü için asıl uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin usule ilişkin bir karar vermesini gerektiriyorsa hadisenin varlığından söz edilir.

Mahkeme, ön sorunun çözümünün başka bir mahkemenin görev alanına girdiğini ve kendisinin bu konuda karar veremeyeceğini düşünmekteyse, artık bekletici sorun söz konusudur. Yine ön sorun hakkında başka bir mahkemede görülmekte olan bir dava varsa ve bu dava ile mahkemenin elindeki davanın

27 “Ön sorun” kavramı yerine “meselei mukaddime” kavramının da kullanıldığı görülmektedir. Bunun

için bkz. Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 252; Yılmaz, s. 580.

28 “Ön sorun” kavramı yerine “küçük davacıklar” kavramının da kullanıldığı görülmektedir. Bunun

için bkz. Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M., Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, B. 11, Ankara 2011, s. 388.

29 Kuru, Usul, C. VI, s. 3207; Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 253. 30 Kuru, Usul, C. VI, s. 3210; Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 253.

(20)

birleştirilmesi olanağı da ortadan kalkmışsa bekletici sorunun varlığından söz edilir31. Bu nedenle bekletici sorun, geniş anlamda ön sorunun içerisinde yer alır. Her bekletici sorun, bir ön sorun teşkil etmesine rağmen, her ön sorun bir bekletici sorun değildir32

. Dar anlamda ön sorun kavramı hem esasa hem de usule ilişkin sorunlardan oluştuğundan, usule ilişkin olan bu sorunlar hadise kavramı içerisinde değerlendirilir. Dolayısıyla, her hadise dar anlamda bir ön sorun olmasına rağmen, dar anlamdaki her ön sorun bir hadise değildir.

Netice itibariyle, bir davanın görülmesi sırasında usule ve davanın esasına ilişkin olarak ortaya çıkan ve asıl uyuşmazlıktan önce çözümlenmesi gereken tüm sorunlar genel anlamda ön sorundur. Genel anlamda ön sorunun çözümü asıl uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin görevine girmiyorsa bekletici sorunun varlığından söz edilir. Ortaya çıkan ön sorun, asıl uyuşmazlığı gidermekle görevli mahkeme tarafından çözümlenebiliyorsa dar anlamda ön sorundan söz edilir. Ortaya çıkan dar anlamda ön sorun, mahkemenin usule ilişkin bir karar vermesini gerektiriyorsa, böyle bir durumda da hadisenin varlığından söz edilir.

Hadise, ön sorun ve bekletici sorun kavramları doktrinde veya kanunumuzda her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsa da açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu kavramlar arasında belirgin farklar bulunmaktadır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde metinlerinde, dar anlamda ön sorun kavramını karşılayacak şekilde “hadise” kavramını kullanmaktaydı (HUMK m. 222 vd. ve 483 vd.). Bekletici sorun kavramı yerine, Yargıtay kararlarında ön mesele kavramı kullanılmaktaydı33

. Bu kavram karmaşası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte son bulmuştur. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ön sorun ve bekletici sorun kavramlarının arasındaki farkı belirginleştirecek nitelikte bu kavramlara ilişkin olarak ayrı hükümler içermektedir.

31 Kuru, Usul, C. VI, s. 3209-3210.

32 Gözübüyük, İdari Yargı, s. 234 vd.; Kuru, Usul, C. VI, s. 3210. 33 Yargıtay 8. HD, 18.05.1973, 2091/4378.

(21)

C) Hukuki Niteliği

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda bekletici soruna ilişkin açık bir hükmün bulunmaması ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bekletici sorunu düzenleyen madde gerekçesinin yetersiz olması bekletici sorunun hukuki niteliğinin belirlenmesini zorlaştırmaktadır.

Bekletici sorun, hadise ve ön sorun kavramları arasındaki farklara değinilirken geniş anlamda ön sorun kavramının bekletici sorun ve hadise kavramını da içerdiği belirtilmişti. Hadisenin ve bekletici sorunun geniş anlamda ön sorun kavramının birer alt kavramları olduğu düşünüldüğünde, hadisenin niteliğinin belirlenmesi, bekletici sorunun niteliğinin belirlenmesine yardımcı olabilir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 314 ve 478'inci maddelerinde hadise kurumundan bahsederken “davayı hadise” kavramını kullanmıştı. Bu maddelerde hadise kurumuna dava niteliği yüklenmişti. Ancak hadise, asıl davadan ayrı ve farklı bir dava değildir. Asıl davaya bağlı ve asıl davanın içerisinde yer alan bu davanın üzerine aşılanmış küçük davacıklar34, ihtilâfcıklar35

ya da HUMK m. 222'de de belirtildiği üzere “davaya müteallik bir mesele36” dir. Davada karşılaşılan hadiselerin ara kararlar ile hâlledilmesi veya hadiselerin çözümünün nihai karara bağlı olması halinde verilen nihai kararın asıl davayı sonuçlandırması (örneğin yetkisizlik kararı) gibi haller, hadiselerin ayrı birer dava olmadıklarına işarettir37

.

Bekletici sorunun hukuki niteliği, hadiselerin hukuki niteliklerinden bazı farklılıklar içermektedir. Şöyle ki, bekletici sorunun ortadan kalkmasının başka bir davanın çözümlenmesine bağlı olduğu düşünüldüğünde, bekletici sorun, tamamen asıl dava üzerine aşılanmış bir sorun olarak kabul edilemez. Netice itibariyle

34 Hadisenin niteliğini “davanın üzerine aşılanmış küçük davacıklar” olarak kabul eden görüşler için

bkz. Pekcanıtez, H., Medeni Usul Hukuku, Ankara 2000, s. 279; Erdemir, İ., Hukuk Usulü Muhakemeleri Şerhi, B. 2, Ankara 1998, s. 992.

35 Hadisenin niteliğini “ihtilâfcıklar” olarak kabul eden görüş için bkz. Üstündağ, S., Medeni

Yargılama Hukuku, B. 7, İstanbul 2000, s. 604.

36

Hadisenin niteliğini “davaya müteallik bir mesele” olarak kabul eden görüşler için bkz. Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü El Kitabı, İstanbul 1995, s. 544; Ersoy, R., Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Ankara 1976, s. 499.

(22)

bekletici sorun, asıl davadan ayrı bir davanın varlığını gerektirir. Bu nedenle bekletici sorunun hukuki niteliği için, tam olarak “asıl davadan ayrı bir davadır” denilemese de “ayrı bir davanın varlığını gerektiren dava konusudur” denilebilir.

§ 3. KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA BEKLETİCİ SORUN A) Fransız Hukukunda Bekletici Sorun

Bekletici soruna ilişkin olarak Fransız asliye hukuk mahkemelerinde “davanın yargıcı savunmanın da yargıcıdır” ilkesinin benimsendiği görülmektedir. Bu ilke uyarınca asliye hukuk mahkemeleri, idari mahkemelerin veya makamların görevine giren sorunlar hariç, yargılama sırasında önlerine çıkan sorunları kendileri karara bağlamaktadır38

. Asliye hukuk mahkemelerinin bekletici sorun yapmadıkları ve ön sorun şeklinde çözüme bağladıkları bu kararlar, söz konusu yargılama dışında tarafları bağlamamaktadır. Bu nedenle taraflar bu sorunu daha sonra ayrı bir dava konusu yapabilmektedir39.

Fransız asliye hukuk mahkemeleri, idari mahkemelerin veya makamların görevlerine giren ve ön sorun olarak karşılarına çıkan uyuşmazlıklar hakkında karar verememektedirler. Bu durumda idari mahkeme veya makamların vereceği kararı bekletici sorun yapmaktadırlar. İhtisas mahkemelerinin görevine giren, kişisel durum ile ayni haklara ve medeni hakların kullanılmasına ilişkin uyuşmazlıkları da kendileri çözmeyip bu uyuşmazlıkları çözmekle görevli mahkemenin kararına kadar davayı bekletirler40.

B) İsviçre Hukukunda Bekletici Sorun

İsviçre hukukunda, mahkemeler idari makamların görevine giren sorunlarla karşılaştıkları takdirde idari makamlara başvurabilecekleri gibi kendileri de bu sorun hakkında karar verme yetkisine sahiptirler. Ancak mahkeme ön sorun hakkında karar verme seçeneğinden yana tercihte bulunursa bu karar hüküm fıkrasına

38 Postacıoğlu, s. 145.

39 Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 254. 40 Belgesay, s. 67.

(23)

geçirilmeyerek, ön sorun hakkındaki çözüme kesin karar özelliği verilmemeye çalışılmaktadır41

.

Fransız hukukunda olduğu gibi İsviçre hukukunda da idari yargının görev alanına giren sorunlar ön sorun olarak çözümlenemez. Bu sorunların bekletici sorun yapılması zorunludur42

.

İsviçre hukukunda kantonal usul kanunları yerine hazırlanan ve 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren İsviçre Federal Usul Kanunu’nun 116’ıncı maddesinde yargılamanın durdurulması anlamına gelen “Sistierung des Verfahrens” başlığı altında bekletici sorun düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:

“Mahkeme, amaca uygun olduğu sürece, yargılamayı durdurabilir. Yargılama, bilhassa kararın bir başka davanın sonucuna bağlı olması veya tarafların durdurma konusunda anlaşmaları hâlinde durdurulabilir.

Durdurma kararı istinaf yoluyla kaldırılabilir.”

Buna göre İsviçre mahkemelerinin bekletici sorun yapma kararı alabilmeleri için ya davalar arasında bağlantı olması ya da tarafların bekletici sorun yapma kararı alınması hususunda anlaşmaları gerekmektedir.

İsviçre usul hukukunda, Türk usul hukukundan farklı olarak, bekletici sorun yapma kararlarına karşı kanun yoluna başvurma olanağı bulunmaktadır. Hem temyiz hem de istinaf kanun yolunun uygulandığı İsviçre hukukunda bekletici soruna karşı başvurulabilecek kanun yolu olarak istinaf belirlenmiştir. Buna göre İsviçre ilk derece mahkemeleri tarafından verilen bekletici sorun yapma kararının hukuka uygunluğunu denetleme görevi, İsviçre istinaf mahkemelerine aittir. İsviçre Federal Usul Kanunu’nun 300’üncü maddesi, hukukun yanlış uygulanmasını ve maddi

41 Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 255. 42 Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 255.

(24)

vakıanın yanlış tespit edilmesini istinaf sebepleri arasında saymıştır. Bekletici sorun yapma kararı verilmesi sırasında her hangi bir maddi vakıa tespitinin yapılmadığı dikkate alındığında, bekletici sorun yapma kararına karşı ancak hukukun yanlış uygulandığı iddiasıyla istinafa başvurulabilecektir. İsviçre istinaf mahkemesi tarafından hukukun yanlış uygulandığı yönünde oluşan kanaat neticesinde bekletici sorun yapma kararının kaldırılmasına karar verilebilecektir.

C) Alman Hukukunda Bekletici Sorun

Bekletici sorun, Alman Medeni Usul Kanunu'nun (ZPO) “Yargılama” başlığı altındaki 3’üncü Kısımda yer alan 148’inci ile 149’uncu paragrafında düzenlenmiştir. ZPO’nun 148’inci paragrafında hukuk mahkemesinin diğer bir hukuk mahkemesinin veya idarenin görevine giren uyuşmazlığın çözümünü beklemesi hâli düzenlenmiştir. Kanunun 149’uncu paragrafında ise hukuk mahkemesinin ceza mahkemesinin vereceği kararı beklemesi hâline yer verilmiştir.

ZPO’nun 148’inci paragrafına göre:

“Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davanın konusunu teşkil eden bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına veya bir idari makamın tespitine kısmen veya tamamen bağlı ise, mahkeme diğer uyuşmazlığın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılamayı erteleyebilir”.

Alman Medeni Usul Kanunu’nun bu hükmü incelendiğinde Kanun’un lafzına ilişkin yorum neticesinde Alman Hukuku’nda hukuki ilişkinin varlığına veya idari bir makamın tespitine ilişkin verilecek kararları bekletici sorun yapmada hâkimin takdir hakkına sahip olduğunu anlamaktayız. Bu maddede, hâkim için bekletici sorun yapma kararı, bir mükellefiyet değildir. Hâkime bekletici sorun yapma kararı

(25)

hususunda takdir hakkı verilmiştir43. Ancak hâkim bu takdir hakkını her iki uyuşmazlık arasında bağlantının olması halinde kullanabilecektir44

.

ZPO’nun 149’uncu paragrafı açısından yine hukuk yargılaması yapılan dava ile ceza yargılaması yapılmakta olan dava arasında bağlantı şartı aranır45

. Kanunun bu maddesinde de hâkime takdir hakkı tanınmıştır46

. Bu hükme göre hukuk mahkemesinin cezai bir eylem nedeniyle doğan ihtilafı çözmekte olduğu durumlarda aynı eyleme ilişkin ceza yargılaması devam etmekte ise ve bu yargılamanın sonucu hukuk mahkemesindeki yargılamayı etkileyebilecek nitelikte ise hukuk yargılaması, ceza yargılamasının sonuçlanmasına kadar durdurulabilir. Bu durdurma kararının üzerinden bir yıl geçmiş ve henüz ceza yargılaması neticelenmemişse, hukuk mahkemesi taraflardan birinin talebi üzerine yargılamaya kaldığı yerden devam etmek zorundadır. Yargılamaya devam edilmesi yönünde talepte bulunan tarafın esaslı bir gerekçe göstermesine gerek yoktur. Hukuk mahkemesinin yargılamaya devam etmesi için bu yöndeki talebin sebepsiz dahi olsa varlığı yeterlidir.

Alman Medeni Usul Kanunu’nun bu hükümleri dışında bekletici sorun yapmayı zorunlu kıldığı hükümleri de bulunmaktadır. Bunlar arasında Kanun’un 151 ile 154’üncü paragrafları arasında yer alan hükümler ve 578/II paragrafı sayılabilir47

.

§ 4. BEKLETİCİ SORUNUN YARAR VE SAKINCALARI A) Genel Olarak

Bir mahkemenin görülmekte olan bir davada herhangi bir hususu bekletici sorun yapma kararı almasının yararları olabildiği gibi sakıncaları da bulunabilir. Bekletici sorun yapma kararının tespit edilebilen yarar ve sakıncaları aşağıda sıralandığı gibidir.

43

Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 256.

44 Thomas, H./Putso, H., Zivilprozessordnung, München 2005, s. 275; Rosenberg, L./Schwab, K.

H./Gottwald, P., Zivilprozessrecht, München 1993, s. 750; Schellhammer, K., Zivilprozess, 9. B., Heidelberg 2001, s. 835; Musielak, H.-J., Grundkurs ZPO, München 2007, s. 190-191.

45

Rosenberg/Schwab/Gottwald, s. 750.

46 Sinan, s. 17 (asıl kaynak için bkz. Mittenzwei, Ingo, Die Aussetzung Des Prozesses Zur Klarung

von Vorfragen, Berlin 1971, s. 14).

(26)

B) Yararları

Aynı uyuşmazlığa ilişkin farklı mahkemeler tarafından verilen farklı hükümlere yol açan kararların mevcut olması bu kararlardan hangisinin uygulanacağı sorununu ortaya çıkararak tarafların hukuka olan güvenini sarsabilir48

. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 1’inci maddesine göre hüküm uyuşmazlıkları her ne kadar Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından giderilebilmekteyse de ortaya çıkan hüküm uyuşmazlıklarının giderilmesine kadar geçen süreçte çelişkili kararların yerine getirilmesi gecikebilecektir. Dolayısıyla mahkemelerin gerekli hâllerde bekletici sorun yapma kararı vermeleri hüküm uyuşmazlıklarının ortaya çıkmasını engelleyebileceği gibi hüküm uyuşmazlıkları nedeniyle kararların yerine getirilmesinin gecikmesini de engelleyebilecektir.

Bekletici sorun yapma kararının bir diğer yararı ise usul ekonomisine yaptığı katkıdır. Usul ekonomisi ilkesi, Anayasa m. 141/IV, HMK m. 30 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 6 ile güvence altına alınmış, yargılama hukukuna ilişkin bir ilke olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasa’nın 141/IV maddesi ile davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiştir. HMK m. 30 ise hâkimi, yargılamayı makul süre içerisinde ve düzenli bir biçimde yürütmekle ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla görevlendirmiştir. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ıncı maddesinde de herkesin, davasının makul bir süre içerisinde sonlandırılmasını isteme hakkı olduğundan bahsedilmiştir.

Usul ekonomisi ilkesi, bünyesinde üç unsuru taşır: çabukluk, basitlik ve ucuzluk49. Yargılamayı yapmakta olan mahkemenin, elindeki davayı en çabuk ve en basit nasıl çözebileceğini araştırması ve davayı bu çözüme göre sonuçlandırması gerekmektedir. Yine görevli ve yetkili mahkeme gereksiz araştırmalardan kaçınmalı, davayı uzatmamalıdır. Nitekim gereksiz araştırmalardan kaçınan mahkeme, gereksiz masraflardan da kaçınmış olacaktır. Başka bir mahkemede daha ileri aşamada olan ve görülen davayla bağlantısı olduğu tespit edilen dava sonucunun beklenmesi, asıl

48 Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, B. 6, İstanbul 2001, s. 885.

(27)

davayı görmekte olan mahkemeye hem zamandan hem de masraftan tasarruf sağlayacaktır. Daha ileri aşamada olduğu anlaşılan mahkemenin aynı konuya ilişkin yapmış olduğu incelemeler yeniden inceleme konusu yapılmayacak ve böylece bu incelemeler nedeniyle ortaya çıkacak gereksiz emek ve masraftan kaçınılacaktır. Dolayısıyla yargılaması daha ileride olan bağlantılı dava sonucunun beklenilmesi ile, ilgili hususa tek bir mahkemenin eğilmesi ve diğer mahkemenin çözümü yapılan bu hususta tekrar araştırma yapmaksızın kararında aynen yer vermesi sağlanarak farklı iki mahkemenin aynı hususta zaman, emek harcaması ve masraf yapması engellenmiş olacaktır.

C) Sakıncaları

Bekletici sorun yapma kararının asıl davayı uzatıcı etkisi olabilir. Bu etki, asıl davanın davalısı tarafından kötü niyetli kullanılmak istendiğinde gereksiz davaların açılmasının ardından bekletici sorun yapma kararı verilmesiyle asıl davanın uzamasına neden olma şeklinde ortaya çıkabilir.

Davaya bakan hâkimin, davalının sonradan açtığı davasını bekletici sorun yaparken davalının bu davayı açmada iyi niyetli olup olmadığını değerlendirmesi, sırf yargılamayı uzatma amacı taşıyan davaları bekletici sorun yapmaması gerekir50

. Bununla birlikte kötü niyetle talepte bulunduğu daha sonra açıkça anlaşılan tarafa bekletici sorun yapma kararı verilmesi nedeniyle sebep olduğu tüm giderlerin yükletilmesine imkân sağlayan açık bir hükmün getirilmesi gerektiğinden bahsedilmiştir51

. Burada “Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı HMK’nın 327’inci maddesinin birinci fıkrasına değinmekte yarar vardır. Bu hükme göre, gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebep olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilecektir. Uygulama sırasında da şartları oluştuğu takdirde bu madde hükmü uyarınca dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde davranması neticesinde bekletici sorun yapma kararı verilmesine ve gereksiz yere davanın uzamasına veya

50 Kuru, Usul, C. VI, s. 3222.

51 Bkz. benzer yönde, Kuru, B., Hukuk Davalarında Yargılanmanın Çabuklaştırılması İçin Alınması

(28)

gider yapılmasına sebep olan tarafın bir kısım yargılama giderlerini ödemesine karar verilebilir. Yine bekletici sorun yapma kararına karşı itiraz yolunun açık olması hâlinde, asıl davayı görmekte olan mahkeme tarafından verilmiş olan karar, bir diğer mahkeme tarafından incelenerek şartları oluşmadığı hâlde verilen bekletici sorun yapma kararları ortadan kaldırılabilir. Hatta bu incelemenin sonucunda bekletici sorun yapma kararının hukuka ve usule uygun olduğuna dair karar verilmesi halinde ise, tarafların dava sonucunu beklemek açısından daha sabırlı hâle geleceği dahi söylenebilir.

Bekletici sorun yapma kararının sakıncalarını ve yararlarını değerlendirerek bu kararı vermek görevi asıl davaya bakan mahkemeye aittir. Bu nedenle asıl davaya bakmakta olan mahkeme, bekletici sorun yapılması istenen hukuki soruna ilişkin neticenin bakmakta olduğu asıl davanın neticesine etkili olmayacağı veya bu sorunu çözme yetkisinin kendisinde de bulunduğu kanısında ise bekletici sorun yapma talebini reddetmelidir. Belirtilen şartlar dikkate alınarak sadece gerekli hâllerde bekletici sorun yapma kararının verilmesi hâlinde bu kararın sakıncaları bertaraf edilip, yararları sakıncalarına üstün hâle getirilebilir52.

§ 5. TÜRK HUKUKUNDA BEKLETİCİ SORUNA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

A) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Yer Alan Düzenlemeler

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 218’inci maddesi “Ceza Mahkemelerinin Ek Yetkisi” başlığı altında ceza usul hukuku açısından bekletici sorunu düzenlemiştir53

. Ceza Muhakemeleri Kanunu, bu madde hükmüyle bekletici

52

Kuru, Usul, C. VI, s. 3212; Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı (6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış), B. 22, Ankara 2011, s. 484, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul, s. 567.

53 CMK m. 218’e göre “Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.”

(29)

sorun yapma kararına ilişkin olarak mahkemeye açık bir şekilde takdir hakkı vermiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) “Hadise” başlığı altında hadise kurumunu düzenleyen 222 ile 225 arasındaki maddeler ve 483 ile 485 arasındaki maddeler bulunmaktayken “Bekletici Sorun” başlığı altında herhangi bir düzenleme bulunmamaktaydı. Bununla birlikte bekletici sorunun HUMK’ta düzenlenip düzenlenmediği hususu tartışılmaktaydı.

Doktrinde yer alan bir görüşe göre bekletici sorunun Kanunumuzda açıkça düzenlenmemiş olması, hukukumuzda “davanın yargıcı, savunmanın da yargıcıdır” ilkesinin kabul edilmiş olmasından ileri gelmektedir. Buna göre mahkeme sadece istisnai hâllerde bekletici sorun yapma kararı alabilecektir. Bu nedenle mahkeme görmekte olduğu dava sırasında ortaya çıkan sorunları öncelikle kendisi çözmeye çalışacak ve zorunlu kalmadıkça başka bir mahkemenin çözmesini beklemeyecek veya davacıyı başka bir mahkemeye çözmesi için göndermeyecektir54

.

Bir diğer görüşe göre ise HUMK’ta hadise dışında bekletici soruna ilişkin hükümlere de yer verilmiştir55. Bekletici sorunun hadiseler gibi ayrı bir başlık altında özel olarak düzenlenmemiş olmasının “davanın yargıcı, savunmanın da yargıcıdır” şeklinde anlaşılamayacağı belirtilmiştir. Yargılama sırasında karşılaşılan bir takım sorunların beklenmesini zorunlu kılan diğer Kanun hükümlerinin varlığından da bahsedilerek, asıl uyuşmazlığın görülmekte olduğu mahkemenin bu sorunları çözme yetkisine sahip bulunmadığı, bu nedenle bekletici sorun yapma kararı verilmesinin zorunlu olduğu hâller dışında, mahkemenin görevine ve yetkisine girmeyen bir hususla karşılaşması hâlinde, bekletici sorun yapma kararı vermesi gerektiği belirtilmiştir 56.

54 Karafakih, İ. H., Hukuk Muhakemeleri Usulü Esasları, Ankara 1952, s. 88-89. 55 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 2009, s. 356-357.

(30)

Gerçekten de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu incelendiğinde, her ne kadar Kanun’da bekletici soruna ilişkin ayrı bir başlığa yer verilmemişse de özel olarak bazı hükümlerde bekletici sorunun düzenlendiği görülmekteydi. HUMK m. 42, yargılama sırasında taraflardan birine vasi atanması veya kanuni müşavir ya da kayyım tayin edilmesi gerektiği hallerde yargılamanın erteleneceğinden bahsetmekteydi57. Yine HUMK’un 568’inci maddesinde genel bir düzenleme olmamakla birlikte bekletici soruna ilişkin hükümler yer almaktaydı. Bu madde hükmüne göre, taksim davasını görmekte olan sulh hâkimi, görevini aşan bir durumla karşılaştığı takdirde, dava sonucuna etkili olan tarafların açacağı davayı bekleyebilmekteydi58. HUMK m. 519 ise bir uyuşmazlığın hakemler vasıtası ile halledilip edilemeyeceği hususunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların mahkemece çözümleneceğinden ve dolaylı bir şekilde hakemlerin, mahkemenin bu uyuşmazlığa ilişkin kararını bekletici sorun yapması gerektiğinden bahsetmekteydi.

Bekletici soruna ilişkin bu düzenlemeler bir kenara bırakıldığında, hukukumuzda, mahkemelerin görev ve yetkilerinin ancak kanunla düzenlenebileceği ve mahkemelerin görevlerinin kamu düzenine ilişkin olduğu açıktır (Anayasa m. 142, HMK m. 1 vd.). Taraflar, aralarında yapacakları anlaşmalarla dahi görevli mahkemeyi değiştiremezler. Dolayısıyla mahkeme, görevine girmeyen bir sorunu kendisi görevliymiş gibi çözemez. Bu nedenle usul hukuku açısından “davanın yargıcı, savunmanın da yargıcıdır” düşüncesi kabul edilemez. Mahkemenin asıl davanın çözümünü engellediğini düşündüğü sorun, görevi veya yetkisi dışındaysa bekletici sorun yapma kararı vermesi daha uygundur.

Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu da “davanın yargıcı, savunmanın da yargıcıdır” ilkesini benimsemediğini ortaya koyacak bir biçimde asıl

57

HUMK m. 42’ye göre “Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine kanuni bir

müşavir tayin edilmesi talep edilir ise hâkim bu hususta kati bir karar verilinceye kadar muhakemeyi talik edebilir.

Taraflardan biri icabı kanuniye binaen şifahaneye konulmuş veya ihtilattan meni ve tecrit edilmiş olup da asaleten veya vekâleten mahkemede bulunması mümkün değilse kezalik o kimse hakkında davayı takip için bir kayyım tayin olununcaya kadar muhakeme talik olunabilir.”

58 HUMK m. 568’e göre “Taksim esnasında zuhur eden nizalar yalnız bunun neticei haline

(31)

uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin gerektiğinde bekletici sorun yapma kararı verebileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer vermiştir.

B) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki Düzenleme

Yeni bir usul kanunu hazırlamak üzere 27.01.2004 tarihinde oluşturulan komisyon, başta Alman Medeni Usul Kanunu Tasarısı olmak üzere Avrupa Ülkeleri usul kanunlarından ve İsviçre Federal Usul Kanunu Tasarısı'ndan yararlanarak 2006 yılında bir taslak ortaya çıkarmıştır59

. Hazırlanan taslak, çeşitli kuruluş ve kişilerin görüşü alındıktan sonra 2008 yılında Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı adıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu unvanını alan yeni usul kanununun 451'inci maddesi uyarınca yürürlük tarihi 01.10.2011 olarak belirlenmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili maddeleri incelendiğinde, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu'nda yer alan “hadise” kavramından ve genel düzenlemeden vazgeçildiği, ön sorun ile bekletici sorunun ayrı ayrı ve açıkça düzenlendiği fark edilmektedir. Bu düzenlemeyle her iki kavram arasındaki fark daha belirgin hâle gelmiştir. Buna göre, görülmekte olan bir davada öncelikle çözümlenmesi gereken bir sorunla karşılaşıldığı takdirde bu sorunu asıl davaya bakmakta olan mahkeme çözmeye yetkiliyse ön sorun (HMK m. 163 ve 164), sorunun çözümü başka bir mahkemenin görevine giriyorsa bekletici sorun (HMK m. 165) söz konusu olacaktır.

Yeni Kanun'daki en belirgin farklardan biri de ön sorunun ve bekletici sorunun kendilerine özel bir ayrımda, kendi adlarını içerir ayrı başlıklar altında ve sadece bir kez düzenlenmiş olmalarıdır. Yani asliye hukuk mahkemelerinde uygulanan yargılama usulü (kural olarak yazılı yargılama usulü) açısından ve sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan yargılama usulü (basit yargılama usulü) açısından farklı

59 Koca, G., “Hukuk Muhakemeleri Kanunu” Tasarısı ve Yargılamanın Gecikmesi Sorununa Getirdiği

(32)

düzenlemeler öngörülmemiş, tüm yargılama usullerinde geçerli olabilecek şekilde tek bir düzenleme tercih edilmiştir.

Yeni Kanun'da da farklı kavramlar içerisinden bekletici sorun kavramının kullanılması tercih edilmiştir. Yeni Kanun'un Üçüncü Kısmının Beşinci Bölümünün Üçüncü Ayrımının “Ön Sorun ve Bekletici Sorun” başlığı altında yer alan 163'üncü ve 164'üncü maddelerinde “ön sorun”, 165'inci maddesinde de “bekletici sorun” düzenlenmiştir. Kanun'un 163'üncü maddesinin Alman Medeni Usul Kanunu Tasarısı'nın 303'üncü maddesi ve İsviçre Federal Usul Kanunu Tasarısı'nın 233'üncü maddesi; Kanun'un 164'üncü maddesinin Alman Medeni Usul Kanunu Tasarısı'nın 303'üncü maddesi; Kanun'un 165'inci maddesinin ise İsviçre Federal Usul Kanunu Tasarısı'nın 124'üncü maddesi60

örnek alınarak hazırlandığı görüşü bulunmaktadır61. Ancak Kanun’un 165’inci maddesinin lafzına bakıldığında Yürürlükteki Alman Medeni Usul Kanunu’nun 148’inci paragrafında yer alan düzenlemeyle benzerlik gösterdiği fark edilmektedir62. Yine her ne kadar İsviçre Federal Usul Kanunu Tasarısı’nın 124’üncü maddesi bekletici sorun yapma kararına karşı istinaf yolunu öngörmüşse de Yeni Kanunumuz bu hususu düzenlememiştir. Dolayısıyla Yeni Kanunumuzda yer alan bekletici soruna ilişkin düzenlemenin Alman Medeni Usul Kanunundaki ilgili düzenlemeyle daha fazla benzerlik gösterdiği söylenebilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 165'inci maddesine göre: “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari

makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.

60 İsviçre Federal Medeni Usul Kanunu Tasarısı’nın 2011 yılında kanunlaşmasıyla örnek alınan

bekletici soruna ilişkin hüküm 116’ıncı maddede yerini almıştır. Yürürlükteki 60

İsviçre Federal Medeni Usul Kanunu’nun 116’ıncı maddesine ilişkin çeviri için bkz. s. 12.

61 Budak, A. C., Karşılaştırmalı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı, İstanbul 2009, s. 162-163. 62 Yürürlükteki Alman Medeni Usul Kanunu’nun 148’inci paragrafına ilişkin çeviri için bkz. s. 13.

(33)

Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içerisinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.”

Maddenin birinci fıkrasında bekletici sorun yapılacak hâllerden “başka bir davaya ... bağlı ise” ibaresinin “başka bir davanın sonucuna ... bağlı ise” şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Madde metninde bekletici sorun yapılacak hâllerden biri olarak sayılan “dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı” ibaresinden kastedilenin ne olduğu anlaşılamamaktadır. Şöyle ki, görülmekte olan bir davada, dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin tespitinde görevli ve yetkili mahkeme, kural olarak yine davayı görmekte olan mahkemedir. Bu durumda bekletici sorunun varlığından ziyade ön sorunun varlığı söz konusu olacaktır. Dolayısıyla hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına da asıl davayı görmekte olan mahkeme karar verecektir. Hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına dair tespit, mahkemenin görev alanına girmiyorsa bu takdirde, hukuki ilişkinin tespitinin yapıldığı davanın beklenmesi, “başka bir davanın sonucuna bağlı olması” hâline girer ki; bu hâl de zaten madde metninin başında yer almaktadır. Bu nedenle maddenin birinci fıkrasında yer alan “yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına” ibaresinin madde metninde yer almaması herhangi bir eksiklik arz etmeyeceği gibi, tam aksine bu ibarenin madde metninde yer almamış olması hâlinde maddenin daha anlaşılır olabileceği görüşü ileri sürülebilir.

Maddenin birinci fıkrasında yer alan “idari makamın tespitine” şeklindeki ibarenin, ikinci fıkrada neden “idari makamın çözümüne bağlı ise” şeklinde düzenlendiği, maddeye ait gerekçede açıklanmamıştır63

.

63 Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı Değerlendirme ve

(34)

Maddenin ikinci fıkrası, mahkemenin belirlediği makul süre içerisinde ilgili davanın açılmaması hâlinde tarafların bu husustaki iddialarından vazgeçmiş sayılacağını düzenleyerek belirlenen süreye hak düşürücü süre olma niteliğini vermiştir. Tarafların bekletici sorunu sırf davayı uzatmak amacıyla kötü niyetli olarak kullanmalarını engelleyebilecek nitelikteki bu düzenleme yerinde olmuştur.

Kanun'da bekletici sorunun düzenlendiği 169’uncu maddenin gerekçesi Adalet Komisyonu tarafından hazırlanan raporda şu şekildedir:

“Bir davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan ve bu davanın incelenebilmesi veya sonuçlandırılabilmesi için, mahkemenin görevi dışında kalması sebebiyle, görevli yargılama makamınca çözümlenmesine kadar beklenilmesi gereken sorunlara, bekletici sorun denir. 1086 sayılı Kanunda bekletici soruna ilişkin bir hüküm yer almamakta iken, bu maddede iki tür bekletici sorun düzenlenmiştir.

Birinci hâl, bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya veya idarî makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkeme görülmekte olan davanın sonuçlanmasına ya da idarî makamın kararına kadar yargılamayı bekletir. Burada beklenen sorun, bir mahkemede açılmış ve görülmekte olan bir dava ya da idarî makamın kararıdır.

İkinci hâl ise yine bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya makamın çözümüne bağlı, fakat o dava henüz açılmamış ya da idarî makama başvurulmamış ise hâkim ilgili tarafa, dava açması ya da idarî makama başvurması için süre verecektir. Bu süre içinde başvurulmazsa, tarafın bu husustaki iddiasından vazgeçtiği varsayılarak esas hakkında bir karar verilecektir. Buna karşılık süresi içinde dava açılır ya da idarî makama başvurulursa, bu davanın

(35)

sonuçlanmasına ya da idarî makamın kararına kadar asıl dava ertelenecektir.

Ancak her iki hâlde de bekletici soruna karar veren mahkemenin, zaman zaman duruşma yaparak diğer davanın veya idarî makamın kararının akıbetini araştırması, zaman kaybını önlemek bakımından önemlidir.”

Kanun'un gerekçesinde hadise kavramından vazgeçilerek bekletici sorun ve

ön sorunun ayrı ayrı düzenlenmesinin neden tercih edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Madde metninin ve gerekçesinin bekletici sorun yapma kararının asıl amacının hukuk birliğini, güvenliğini ve barışını sağlamak olduğuna ilişkin her hangi bir bilgi, görüş veya düşünce içermemesi eleştirilmiştir64

. Maddenin gerekçesi yazılırken sadece madde metninin açıklanmasıyla yetinildiği fark edilmektedir.

Yeni Kanun'da ön sorun ve bekletici sorun kavramlarının ayrı ayrı düzenlenmesi doktrin ve yargı uygulamalarındaki kavram karmaşasına son vermek bakımından önem arz etmektedir. Ayrıca bu iki kavramın farklı maddelerde düzenlenmesi ve bekletici sorunun 165'inci maddede tanımının yapılmış olması, iki kavramın doktrinde ve Yargıtay kararlarında birbirlerinin yerlerine kullanılmasının uygun olmadığını ortaya koymuş, bu kavramların arasındaki farkları belirginleştirmiş ve bu farkları yazılı hâle getirmiştir. Bu düzenlemelerden sonra doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında kavram birliğinin sağlanması amacıyla görülmekte olan bir davada karşılaşılan sorunu asıl davaya bakmakta olan mahkeme çözmeye yetkiliyse ön sorun kavramının, sorunun çözümünün başka bir mahkemenin görevine girdiği hallerde de bekletici sorun kavramının kullanılması uygun olacaktır.

(36)

İKİNCİ BÖLÜM

BEKLETİCİ SORUN TÜRLERİ

§ 6. BEKLETİCİ SORUN YAPILAN DAVA VE İŞİN GÖRÜLDÜĞÜ YERE GÖRE

A) Hukuk Mahkemesinin Başka Bir Hukuk Mahkemesi Kararını Bekletici Sorun Yapması

Hukuk mahkemesinin başka bir hukuk mahkemesinde görülmekte olan veya görülecek olan bir davayı bekletici sorun yapma gereği farklı hâllerde ortaya çıkabilir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ayrı yargı çevrelerinde yer alan, aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ve aralarında bağlantı olduğu düşünülen davaların birleştirilmesine ilişkin talepler ilk itiraz olarak kabul edilmekteydi. Dolayısıyla bu hallerde birleştirme talebi belirli bir aşamaya kadar sadece taraflarca ileri sürülebilmekteydi. İlk itiraz süresinin kaçırılmasıyla birlikte birleştirilme imkânı kalkan durumlarda, mahkeme, her iki dava arasında bağlantı bulunduğunu düşünmekteyse diğer mahkeme kararını bekleyebilmekteydi.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, birleştirme talebini ilk itirazlar arasında düzenlememiş, ayrı yargı çevrelerinde yer alan, aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan davalarda birleştirme talebinin her zaman ileri sürülebileceğini kabul etmiştir65

. Ancak mahkemenin böyle bir durumda re’sen birleştirme kararı vermesi imkânı bulunmamaktadır. Taraflardan birinin birleştirme talebinde bulunması halinde, mahkeme, ilk davanın açıldığı mahkemeden bilgi ister ve şartların oluştuğu kanaatine varırsa davaların birinci mahkemede birleştirilmesine karar vererek, dava dosyasını birinci mahkemeye gönderir.

(37)

Uygulamada ilk davanın açıldığı mahkemeden istenilen bilgi ile birlikte ilk mahkemenin birleştirme talebine ilişkin görüşü de bildirilmektedir. Buradaki asıl sorun, mahkemenin birinci mahkemenin verdiği birleştirmeye ilişkin bilgiyle bağlı olup olmayacağıdır. Birinci mahkemeden istenilen bilgi, “davaların birleştirilmesinde hukuki yarar yoktur” şeklinde gelmişse mahkemenin bu bilgiye rağmen birleştirme kararı verip veremeyeceği hususu açık değildir. Mahkemelerin kimseden emir, talimat ve görüş alamayacakları, yani bağımsız oldukları dikkate alındığında mahkemenin bu bilgiyle bağlı olmadığının kabulü gerekir. Buna rağmen, gelen bilgi neticesinde birleştirme talebinin reddine karar verilmesinin ardından ilk davanın açıldığı mahkeme kararının da beklenilmesine karar verilmesi doğru bir uygulama olmayacaktır. Aynı şekilde, birinci mahkemeden istenilen bilgi, “davaların birleştirilmesinde hukuki yarar bulunmaktadır” şeklinde gelmesine rağmen mahkemenin birleştirme talebinin reddine karar vermesi halinde de ilk davanın açıldığı mahkeme kararının beklenilmesine karar verilmemelidir. Bununla birlikte birleştirme talebinin reddine ilişkin karardan bir süre sonra ortaya çıkan yeni deliller neticesinde, davalar arasında bağlantı olduğu kanaatine ulaşan mahkeme, ortada reddedilen bir birleştirme talebinin olması ve yeni bir birleştirme talebinin olmaması gibi nedenlerle re’sen birleştirme kararı veremiyorsa ilk davanın açıldığı birinci mahkemenin kararını bekleme kararı alabilmelidir.

Hukuk mahkemesinin başka bir hukuk mahkemesinin kararını beklemesi, mahkemenin görev veya yetkisini aşan bir sorunla karşılaşması hâlinde de söz konusu olabilir. Anayasa’nın 142’inci ve HMK’nın 1’inci maddeleri uyarınca mahkemelerin görev ve yetkileri kanunla düzenlenmektedir. Usul hukukumuzda görev, kamu düzenine ilişkindir. Bununla birlikte, kamu düzenine ilişkin yetki kuralları da mevcuttur. Bu nedenle, görevli olmayan veya kamu düzenine ilişkin yetkinin söz konusu olduğu hallerde yetkisi bulunmayan mahkemenin, uyuşmazlığın görevli ve yetkili mahkeme tarafından çözümünü beklemesi gerekmektedir.

Genel görevli asliye hukuk mahkemesi başka bir asliye hukuk mahkemesinde görülmekte olan ve kendi elinde bulunan dava açısından da çözümü önem taşıyan bir hususu, bu iki davanın artık birleşme olanağı kalmamışsa bekletici sorun yapabilir.

(38)

Örneğin, bir taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi davası ile tapu kaydının iptali davası ayrı ayrı açılmış ise tapu iptali davası, el atmanın önlenmesi davası açısından bekletici sorun teşkil eder66

. Tapu iptali davasında taşınmaza ilişkin tespit edilen mülkiyet, elatmanın önlenmesi davasını da çözebileceğinden, tapu iptali davası sonucunun beklenmesi gereklidir. Böylece mahkemeler malik ve hak sahibini belirlerken gereksiz masraf yapmamış ve kararlar arasında çelişki yaratmamış olur.

Müvekkili tarafından azledilen avukatın açtığı vekâlet ücretine ilişkin davada, daha önce müvekkil tarafından davacı avukat aleyhine açılan vekâlet görevini özenle yerine getirmemekten dolayı tazminat davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir67. Vekâlet görevini özenle yerine getirmeyen avukatın vekâlet ücreti, vekâlet sözleşmesine aykırı davranıldığı gerekçesiyle kısmen ya da tamamen ödenmeyebileceğinden, vekâlet ücretine ilişkin davada, vekâlet görevini özenle yerine getirmemekten dolayı açılan tazminat davasının bekletici sorun yapılması bir anlamda zorunlu hâle gelmektedir.

Bir sulh hukuk mahkemesi, başka bir sulh hukuk mahkemesinde görülmekte olan diğer davanın sonucunu kendi görmekte olduğu dava açısından önemli bulmaktaysa ve bu iki dava arasında birleştirme olanağı kalmamışsa bekletici sorun yapma kararı verebilir.

Yine özel görevli bir hukuk mahkemesinin kendisiyle aynı isimde anılan bir başka özel görevli hukuk mahkemesi kararını bekletici sorun yapmasında her hangi bir engel yoktur (iş mahkemesinin başka bir iş mahkemesi kararını beklemesi, tüketici mahkemesinin başka bir tüketici mahkemesi kararını beklemesi veya ticaret mahkemesinin başka bir ticaret mahkemesi kararını beklemesi vb.).

66 Kılıç, C. 1, s. 253. 67

“Müvekkili tarafından azledilen Avukatın açtığı avukatlık ücreti davasında, daha önce müvekkil tarafından davacı avukat aleyhine açılan, vekalet görevini özenle yerine getirmemekten dolayı tazminat davasının sonucunun beklenmesi gerekir. Davalı müvekkil tarafından davacı avukat aleyhine açılan dava sonunda verilecek karar, hem davacının görevini özenle yürütüp yürütmediğini belirleyecek ve hem de dolayısıyla azlin haklı olup olmadığını tespit edecektir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davacı aleyhine açılan davanın sonucunu beklemeden ve hasıl olacak duruma göre bu davayı halletmekten ibarettir.” Yargıtay 4. HD 06.03.1979, 78/12405 E., 79/2914 K (Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 270).

Referanslar

Benzer Belgeler

Konumuz; yasal anlamda izah edilemeyen kasa fazlalıkları ve ortakların işletmeden çektiği paraların nasıl oluştuğundan ziyade, bu hesapların bakiyelerine dönem

 ISO 20000:2005 – Bilgi Teknolojileri Hizmet Yönetim Sistemi: Bilgi teknolojileri hizmeti sunan firmaların veya birimlerin iç ve dış müşterilerinin beklentilerini

• Örgütler genellikle bu olası sorunların örgüt için gelecekte önemli sonuçları olacağına inanıyorlarsa sorun yönetimi

Bu yöntemde özde öğrenenlerin bir konu ya da bir sorun üzerinde birlikte konuşarak mümkün olan çözüm yollarını aramalarına dayanır. Tüm grubun etkinliğe

Sabah Tam Sayfa Seçilen ilin plaka numarasına göre belirlenen sayfa. 6

• Yeni e-fatura kullanıcılarının açılması ve iptali için ayrı bir ekran sağlar (Özel Entegratör Çözümü için).. • E-fatura kullanıcılarının sözleşme bilgileri

Her iki tarafın da bir şeyler kazanabileceği bir çatışma çözümü ararlar. Ortak bir noktada buluşup ortak kazanç için bir anlaşma

Eğer ön sorunun çözümü için lex causae’da o yabancı hukuk düzeninin, kanunlar ihtilâfı hukuku kurallarının uygulanması benimsenmiş ise; uyuşmazlığın ön