• Sonuç bulunamadı

Bekletici Sorun Yapma Kararına Karşı Kanun Yolu

Belgede Bekletici sorun (sayfa 100-105)

1086 sayılı Kanun, bekletici sorunu müstakil olarak düzenlemediği gibi bekletici sorun yapma kararına karşı başvurulabilecek kanun yollarına da yer vermemişti. 6100 sayılı Kanun ise, bekletici sorunu açıkça düzenlemişse de bekletici sorun yapma kararına karşı itiraz yolunun öngörülmesine ilişkin beklentileri

karşılayamamıştır. 6100 sayılı Kanun’un örnek olarak benimsediği İsviçre Federal Usul Kanunu, durdurma (bekletici sorun yapma) kararına karşı istinaf yolunu öngörmüştür.

Kanun haline getirilememiş hukuk usulü muhakemelerine ilişkin 1971 Tasarısı da bekletici sorun yapma kararlarına karşı temyiz yolunu öngörmekteydi. Bekletici sorun yapma taleplerinin reddi kararlarının nihai kararla birlikte incelenmesi uygun görülmüş, temyiz yolu sadece bekletici sorun yapma kararlarına karşı öngörülmüştü. Ayrıca bekletici sorun yapma kararlarına ilişkin olarak Yargıtay tarafından yapılacak temyiz incelemesinin de acele işlerden sayılacağına ilişkin kural getirilmişti193.

6100 sayılı Kanun, bekletici sorun yapma kararlarına karşı ne İsviçre Usul Kanunu’nda yer alan istinaf yolunu ne de 1971 Tasarısı’nda yer alan temyiz yolunu benimsemiştir. 6100 sayılı Kanun’da bekletici soruna ilişkin olarak herhangi bir kanun yolu öngörülmemiştir. Bekletici sorun yapma kararının bir ara karar olduğunun kabul edilmesi halinde, bu kararın tek başına kanun yolu denetimine tabi olamayacağının da kabulü gerekir. Bu nedenle bekletici sorun yapma kararının hukuka veya usule aykırı olduğuna ilişkin iddialar ancak nihai hükmün denetimi sırasında ileri sürülebilecektir.

Kanun yolları olağan kanun yolu ve olağanüstü kanun yolu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Olağan kanun yolu henüz kesinleşmemiş olan kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularıdır. Kesinleşmemiş olan kararlara karşı bu yola başvurulduğunda kararın kesinleşmesi ertelenmiş olur ve bu kararın kanun yolu yargılamasında hukuka uygun olduğuna dair karar verilmesiyle kesinleşmesi sağlanır. Olağanüstü kanun yolları ise hükmün kesinleşmesinden sonra kesinleşmiş olan hükmün yeniden incelenmesidir. İstinaf sistemi ve bölge adliye mahkemeleri uygulamaya geçinceye kadar, ilk derece mahkemelerinin kesinleşmemiş kararlarına karşı Yargıtay’da temyiz; temyiz üzerine verilen kesinleşmemiş Yargıtay kararlarına karşı da yine Yargıtay’da temyiz kararını veren daireye karar düzeltme yoluna

başvurulması mümkündür. Hem ilk derece mahkemesi hem de Yargıtay tarafından verilen kesinleşmemiş bu kararlara karşı başvurulan temyiz ve karar düzeltme194 kanun yolları olağan kanun yollarındandı. Her ne kadar bir üst mahkeme tarafından inceleme yapılmamasına rağmen kesinleşmiş kararlar açısından incelemeyi gerektirdiğinden, yargılamanın yenilenmesi yolu, olağanüstü kanun yolu olarak kabul edilebilir. Yargılamanın yenilenmesi sebepleri Kanun’da sınırlı olarak sayılmış ve sıkı başvuru şartlarına bağlanmıştır.

İstinaf kanun yolunun kabul edilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin kurulması ile birlikte, ilk derece mahkemesinin kesinleşmemiş kararlarına karşı bölge adliye mahkemesinde istinaf, bölge adliye mahkemelerinin kesinleşmemiş kararlarına karşı da Yargıtay’da temyiz yoluna başvurulacaktır. Bu yeni kanun yolu sistemi ile birlikte karar düzeltme de yürürlükten kalkacaktır. Bu nedenle olağan kanun yolları artık istinaf ve temyiz kanun yolu olacaktır.

İstinaf yoluna başvurulabilecek kararlar HUMK m. 426A’da düzenlenmişti. Bu hükme göre, ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bununla birlikte malvarlığına ilişkin davalar açısından verilen kararın belli bir meblağın üzerinde de olması gerekir. Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde kesinlik sınırı alacağın tamamına göre tespit edilir. Alacağın tamamı dava edilmiş olmasına rağmen kısmi kabul ve kısmi ret söz konusuysa, ilk derece hukuk mahkemesi kararında asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü belirlenen meblağı geçmeyen taraf da kural olarak istinaf yoluna başvuramaz (HUMK m. 426A/III, IV). Malvarlığına ilişkin olmayan hukuk davalarına ilişkin olarak ilk derece hukuk mahkemelerinden verilen her türlü karara karşı istinaf yolu açıktır. İstinaf sebepleri Kanun’da açıkça sayılmamıştır. İstinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olarak yapılır. Bununla birlikte taraflar maddi hukuk kurallarına her türlü aykırılığı, davaya konu sözleşme hükümlerinin yanlış uygulanmasını, usul hukukuna aykırılık hallerini ve delillerin incelenmesinde

194 Karar düzeltme, Yargıtay’ın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı yine

Yargıtay’a başvuru imkânının tanınmış olduğu kendine özgü olağan bir kanun yoludur (Kuru, Usul, C. V, s. 4851).

ve değerlendirilmesinde hataya düşülmüş olmasını istinaf sebebi olarak gösterebilirler.

İstinaf yoluna başvurulabilecek kararlar açısından 6100 sayılı Kanun’da da 1086 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemelere yer verilmiştir. Bununla birlikte ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ile bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilen kararlara karşı da istinaf yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. İstinaf sebeplerine ilişkin olarak yine herhangi bir düzenleme yapılmaması tercih edilmiştir.

Bölge adliye mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar temyiz yoluna başvurulabilecek kararlar HUMK’un 427’inci maddesinin 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlinde yer almaktadır. Buna göre mahkemeler tarafından verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Malvarlığına ilişkin davalar açısından verilen kararların temyiz edilebilmesi için belli bir meblağın üzerinde olması gerekir. Bölge adliye mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar uygulanacak temyiz sebepleri HUMK’un 428’inci maddesinin 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlinde düzenlenmiştir. Verilen kararı etkilemiş olan maddi hukuk kurallarının yanlış uygulandığı bütün haller maddi hukuka dayanan temyiz sebepleri olarak değerlendirilmiştir195. Mahkemenin görevsiz olması, tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında birbirine çelişik kararlar verilmiş olması, iki taraftan birinin davasını ispat için gösterdiği delillerin kanuni sebep olmaksızın reddedilmiş olması, yargı yolunun caiz olmaması, bir davaya bakması yasak olan hâkimin yargılamaya ve karara iştirak etmiş olması, vekil ve mümessil olmayan kişiler huzuruyla davaya bakılmış ve hüküm verilmiş olması, hüküm mahkemesinde davanın görülmesi sırasında taraflardan birince bir usul kuralının yanlış uygulandığını ispat edecek derecede itiraz edildiği halde mahkemenin bu itirazı incelememiş olması usule ilişkin mutlak temyiz sebepleri arasındadır. Bununla birlikte hükmün gerekçesiz olması ve bütün dava şartlarının bulunmaması da usule

ilişkin mutlak temyiz sebepleri arasında değerlendirilmiştir196

. Mutlak temyiz sebeplerinin varlığı hâlinde, karar ile temyiz sebebi arasında illiyet bağı aranmaksızın ilk derece mahkemesinin verdiği karar bozulur. Nispi temyiz sebeplerinde ise bir usul hukuku kuralının yanlış uygulanmış olmasının temyiz sebebi teşkil edebilmesi için, bu yanlış uygulamanın verilen kararı etkileyebilecek nitelikte olması gerekir (HUMK m. 428/4 ve fıkra II, ilk yarım cümle).

6100 sayılı Kanun’un 361’inci maddesi ile bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı ve hakem kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. 362’inci maddesinde ise temyiz edilemeyen kararlara ilişkin düzenleme yer almaktadır. Temyiz sebepleri Kanun’un 371’inci maddesinde sayılmıştır. Buna göre hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması maddi hukuka dayanan temyiz sebebidir. Dava şartlarına aykırılık bulunması ve taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ise usul hukukuna dayanan mutlak temyiz sebeplerindendir. Usul hukukuna dayanan mutlak temyiz sebepleri 6100 sayılı Kanun ile azaltılmıştır. Karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerin bulunması, nispi bozma sebebidir.

Mutlak bozma sebepleri düzenlenirken hem 1086 sayılı Kanun’da hem de 6100 sayılı Kanun’da Bekletici sorun yapma kararlarına ilişkin olarak herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Bekletici sorun yapma kararlarına karşı temyiz sebepleri ancak nispi temyiz sebepleri olabilir. Buna göre, temyiz veya istinaf incelemesi sırasında bekletici sorun yapma ara kararının esas hükmün hukuka aykırı olmasına bir etkisi olmuşsa, bekletici sorun yapma kararı bozma sebebi arasında gösterilebilir. Ancak, bekletici sorun yapma kararının asıl hükmün hukuka aykırı olmasında herhangi bir etkisi olmamışsa, bu karar bozma sebebi yapılmamalıdır197

. Temyiz incelemesi sırasında Yargıtay ilgili dairesinin vermiş olduğu karara karşı diğer şartların da bulunması halinde karar düzeltme yoluna başvurulabilir. Ancak yargılamanın yenilenmesi sebepleri sınırlı olarak sayıldığından ve şartları oluşmadığından,

196 Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul, s. 738. 197 Postacıoğlu, s. 504; Berkin, s. 144.

bekletici sorun yapma kararlarına karşı nihai karar ile birlikte dahi olsa yargılamanın yenilenmesine başvurulamayacaktır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda bekletici sorun yapma kararlarına karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması, usul ve kanuna aykırı alınan bekletici sorun yapma kararlarına karşı farklı kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği yönünde yorumlara yol açmıştır. Ancak uygulanması tavsiye edilen kanun hükümlerinden hiçbiri yargılamayı açıkça uzattığı sabit olan usul ve kanuna aykırı olarak alınmış bekletici sorun yapma kararlarını kaldırıcı özelliğe sahip değildir. Önerilen bu yollar alınan usul ve kanuna aykırı bekletici sorun yapma kararlarını sadece yaptırıma bağlama özelliği taşımaktadır. Bu nedenle usul ve kanuna aykırı bekletici sorun yapma kararlarının alınmasının önlenmesi amacıyla bu kararlara karşı kanun yolunun açılması ya da en azından bu kararlara itiraz edilebilir olma özelliğinin verilmesi gerekmektedir.

Belgede Bekletici sorun (sayfa 100-105)