• Sonuç bulunamadı

Kanun’un Lafzına Göre Bekletici Sorun Türleri

Belgede Bekletici sorun (sayfa 90-100)

HMK m. 165’de düzenlenen bekletici sorun türü ihtiyari bekletici sorundur. Dolayısıyla bağlantının varlığı hâlinde mahkeme bekletici sorun yapma kararı almada takdir hakkına sahiptir.

HMK m. 165/I'de düzenlenen bekletici sorun, açılmış bir davanın bekletici sorun yapılmasına ilişkindir. HMK m. 165/II'de düzenlenen bekletici sorun ise açılacak olan bir davanın bekletici sorun yapılmasına ilişkindir. Kanun koyucu burada bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılmasının başka bir davanın veya idari

sebep sayılmaz.” Yargıtay 2. HD, 09.04.1950, 2498/714 (Atasayan, T., Hukuk Muhakemeleri Usulü İçtihatlar Külliyatı, Ankara 1954, s.638).

172 “Birinci davanın kira sözleşmesinin feshi, ikinci davanın ise kiralanan taşınmazın mülkiyeti ile

ilgili tapu iptal ve tescil davası olduğuna; ikinci davanın müspet olarak hükme bağlanması halinde birinci dava konusuz kalacak ise, mahkemenin ilk önce ikinci davayı inceleyip karara bağlaması ve birinci davayı ikincisinin sonuçlanmasına kadar ertelemesi, yani birinci dava için ikinciyi bekletici sorun yapması gerekirse de; Borçlar Kanununun 248. maddesine göre kira sözleşmesinin kurulabilmesi için sözleşmeye konu eşyanın (nesnenin) kiralayanın (davacının) mülkiyetinde olmasının zorunlu bulunmadığına (bkz. Becker, H: Borçlar Hukuku, Çeşitli Sözleşme İlişkileri, çev. Suat Dura, Ank. 1993, sn. 241) ve her iki davanın niteliği dikkate alındığında davalı tarafın bu yöne (açtıkları davanın sonuna kadar ilk davanın bekletilmesi isteğine) ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” Yargıtay 3. HD, 17.10.2000, 8689/9920 (MEŞE 26.04.2011).

makamın çözümüne bağlı olduğunun tespiti hâlinde ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması amacıyla uygun bir süre verilmesi gerektiğini düzenlemiş, ilgili tarafın belirlenen süre içerisinde başvurması gereken yere başvuru yapmamış olmasını bir yaptırıma bağlamıştır. Buna göre ilgili taraf belirlenen süre içerisinde başvurusunu yapmamışsa bekletici sorun yapılması gerektiğine ilişkin iddiasından vazgeçmiş sayılacak ve esas dava hakkında karar verilecektir. Bu hükümde yer alan “esas dava hakkında karar verilir” ifadesini “esas dava hakkında mevcut delillere ve duruma göre karar verilir” şeklinde anlamak gerekmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BEKLETİCİ SORUN YAPMA KARARI İLE BU KARARIN HUKUKİ NİTELİĞİ VE SONUÇLARI

§ 10. BEKLETİCİ SORUN YAPMA KARARI

A) 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa Göre Bekletici Sorun Yapma Kararı

Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu'nun 222 ile 225'inci maddeleri arasında asliye hukuk mahkemesinde uygulanan yargılama usulü açısından, 483 ile 485'inci maddeleri arasında ise sözlü yargılama usulü açısından hadisenin incelenme usulü düzenlenmişti. Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu'nda bekletici soruna ilişkin özel bir düzenleme bulunmaması ve bekletici sorunun da hadise gibi genel anlamda ön sorun kavramının bir alt kavramı olması nedeniyle, kanunun ayrıca özel bir usul öngörmediği durumlarda, hadise için geçerli olan bu inceleme usulünün bekletici sorun yapma kararı için de geçerli olacağı kabul edilmişti.

HUMK m. 222 uyarınca bekletici sorun yapma talebi asliye hukuk mahkemelerinde duruşmada tutanağa geçirilmek suretiyle yapılabileceği gibi mahkemeye verilecek iki nüsha dilekçe ile de yapılabilmekteydi173. Celse arasında dilekçe ile yapılan talebi, hâkim kabule değer görmediği takdirde karşı tarafın düşüncesini almadan talebi reddedebilmekteydi174

. Hâkim dilekçede belirtilen hususu incelemeye değer bulursa, dilekçe nüshalarından bir sureti dosya arasına alıp kalan suretleri ise diğer taraflara tebliğ ederdi. Tebliğle birlikte taraflara bekletici sorun yapma talebine ilişkin itirazlarını sunmaları için makul bir süre verilirdi (HUMK m. 223/I). Süre sonunda dosya üzerinden veya duruşma sırasında tüm tarafların iddia ve itirazları değerlendirilerek ya bekletici sorun yapma kararı verilir ya da bekletici sorun yapma talebi reddedilirdi (HUMK m. 223/II).

173

Madde metninde her ne kadar “iki nüsha dilekçe” denilmiş ise de bekletici sorun yapma talebini içeren dilekçe talepte bulunmayan diğer tarafa da tebliğ edileceğinden bu ibareyi “talepte bulunan hariç, taraf sayısından bir fazla nüsha” olarak anlamak gerekmektedir.

Bekletici sorun yapma talebinin duruşma sırasında ileri sürülmüş ve bu şekilde zapta geçirilmiş olması hâlinde hâkim, her iki tarafın iddia ve itirazlarını dinleyerek aynı celse bekletici sorun yapma kararı verebilir ya da bekletici sorun yapma talebini reddedebilirdi. Hatta delilleri daha sonra değerlendirmek üzere duruşmayı erteleyebilirdi (HUMK m. 224/I).

HUMK m. 225 uyarınca hâkim, kararını hemen verir ve iki tarafa tefhim eder veya kararını yazıp üç gün içinde kaleme verirdi. Ancak bazı hâllerde hâkimin bu kadar kısa süre içerisinde bekletici sorun yapma kararı verebilmesi mümkün olmayabilirdi. Hâkimin aralarında bağlantı olduğunu düşündüğü diğer mahkeme dosyasını getirtip gerekli incelemeyi yapması ve bu dosyada verilecek kararı beklemesinin uygun olup olmayacağını tartışması gerekebilirdi. Bu inceleme ve tartışma da belirlenen üç günlük süreyi aşabilirdi. Bu nedenle hâkimin, incelemesini süreyle bağlı olmaksızın yapıp bu inceleme sonucunda diğer davayı beklemesinin uygun olacağı yönünde kanaate ulaşması halinde bekleme kararı aldığını derhâl ve açıkça taraflara bildirmesi veya tebliğ etmesi gerekmekteydi.

Sulh hukuk mahkemelerinde hadisenin (bekletici sorun yapma talebinin) HUMK m. 483 uyarınca daima sözlü olarak bildirilmesi gerektiğine ilişkin bir görüş bulunmaktaydı175. Ancak tarafların yazılı olarak ileri sürmesi ve takip eden celseye mazeretlerini bildirerek gelmemeleri hâlinde dahi hâkimin yazılı olarak ileri sürülen bekletici sorun yapma talebini inceleyip karara bağlayabilmesi uygun görülmekteydi.

B) 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Bekletici Sorun Yapma Kararı

6100 sayılı Kanun’un 165’inci maddesi, her ne kadar bekletici sorunu düzenlemişse de bekletici sorun yapma kararının usulüne ilişkin olarak özel ve açık bir düzenleme içermemektedir. Kanun’un 164’üncü maddesinde ön sorun kararının nasıl alınacağına ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Ön sorunun ve bekletici sorunun hukuki benzerlikleri, bekletici sorunun da ön sorunun bir alt kavramı olduğuna ilişkin daha önce yapmış olduğumuz açıklamalar dikkate alındığında ön

sorun için uygulanması öngörülen usul kurallarının bekletici sorun yapma kararı alınırken de uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılabilir176

.

HMK m. 164'e göre: “(1) Hâkim, taraflardan birinin ileri

sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer tarafa tefhim veya tebliğ eder.

(2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını verir.

(3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder.”

Bu madde hükmüne göre, hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü bekletici

sorun yapılması talebinin incelenmeye değer olmadığı kanaatine varırsa talebi direk reddeder. Hâkim, bekletici sorun yapma kararı verilmesi gerektiğine ilişkin iddiayı ciddi görürse, belirleyeceği süre içerisinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için talebi diğer tarafa tefhim veya tebliğ eder. İki taraf arasında bekletici sorun yapma kararı verilmesi talebi açısından uyuşmazlık varsa ve hâkim gerekli görürse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını verir. Bekletici sorun yapma talebine ilişkin hâkimin verdiği ret veya kabul yönündeki karar taraflara tefhim veya tebliğ edilir.

HMK m. 164 hükmü, HUMK'taki 223 ve 224 maddelerine karşılık gelmektedir. Düzenlenen bu hükümler açısından kanunlar arasında bazı farklılıklar vardır. HUMK'taki düzenlemeler genel olarak hadise kurumuna ilişkindi ve bu nedenle hem ön sorun hem de bekletici sorun yapma kararlarında uygulanmaktaydı. HMK m. 164 hükmü ise özel olarak ön soruna ilişkin bir düzenlemedir ve daha önce de belirtildiği üzere kıyasen bekletici soruna da uygulanması gereken bir hükümdür.

176 Bekletici sorunun ön sorunun bir alt kavramı olduğuna ilişkin daha önce yapımlı açıklamalar için

HUMK m. 225 hükmünde yer alan üç günlük değerlendirme süresine HMK'da yer verilmemiştir. Dolayısıyla hâkim, ön sorun veya bekletici sorun talebini değerlendirmek amacıyla herhangi bir süre ile sınırlandırılmamıştır. Süreye ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun tarafından benimsenen durum daha isabetli olmuştur. Nitekim bazı hâllerde hâkimin bekletici sorun yapma kararı verebilmesi için bazı hususları ayrıntılı olarak incelemesi, bağlantılı olduğu iddia edilen dava dosyasını mahkemesinden getirtmesi veya talepte bulunan tarafın kötü niyetle bu talepte bulunmadığının tespiti amacıyla delil toplaması gerekebilecektir. Bu işlemlerin belirli bir sürede tamamlanmasının mümkün olmadığı hâllerde belirlenen süre sınırının da uygulamada herhangi bir yararı olmayacaktır. Hatta zaman zaman ilgili hâkimin veya kalem personelinin sorumluluğuna da yol açabilecektir. Bu nedenle bekletici sorun hakkındaki taleplerin değerlendirilmesinin süreye bağlanmaması doğru bir tercihtir. Ancak süre yokluğunun da hâkimlerimiz tarafından değerlendirme süresinin sınırsız olduğu şeklinde yorumlanmaması gerekmektedir. Bu nedenle hâkimin, gelen talebi makul olan süre içerisinde değerlendirerek kararını taraflara derhal bildirmesi gerekmektedir. Açıklanan bu karar üzerine mevcut durumda herhangi bir değişiklik olmadığı müddetçe, bekleme kararı, beklenen dosyada verilen karar kesinleşinceye kadar devam etmelidir177. Aksi hâlde, kesinleşmemiş kararın kanun yolu denetimi sırasında kabul görmemesi hâlinde çelişkili hükümlerin ortaya çıkması ihtimali doğacağından ve çelişkili olan bu hükümlerin yerine getirilmesinde de sorunlarla karşılaşılacağından, bekletici sorun yapma kararının da bir yararı kalmayacaktır178

.

Bekletici sorun yapma kararının alınmasıyla mahkemenin yeniden bir duruşma günü belirlemesi gerekecektir. Belirlenecek olan bu duruşma gününün bekletici sorun teşkil eden davanın sonuçlanacağı süre de göz önünde bulundurularak uzun ama yine de makul bir süre sonrasına bırakılması yararlı olacaktır. Bu erteleme süresi asıl davanın tabi bulunduğu zaman aşımı süresinden daha uzun olmamalıdır179

. Mahkemenin de zaman zaman beklediği dosyanın akıbetini sorarak gereksiz

177 Yargıtay 1. HD. 14.03.1985, 3170/2964 (Turan, s. 661-662).

178 Kuru, Usul, C. VI, s. 3262. 179 Kuru, Usul, C. VI, s. 3262.

beklemeler nedeniyle ortaya çıkacak zaman kaybını önlemesi gerekmektedir180 . Makul sürenin belirlenmesinde etkili olan davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu ve yetkili mercilerin tutumu gibi hususlar181 bir arada değerlendirilerek sorunun makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilmeyecek şekilde diğer mahkeme tarafından çözümü beklenmeli ve bu çözüm beklenirken aynı hususlara dikkat edilerek belli aralıklarla duruşma günleri tespit edilmelidir.

Bir davanın bekletici sorun yapılmasında hukuki yarar varsa asıl davanın her aşamasında karar verilebilir. Mahkeme, bozma sonrası da başka bir mahkemede görülen davanın beklenmesine karar verebilir.

Sonucu beklenilen dava HMK m. 150182 uyarınca işlemden kaldırılmışsa hâkimin davanın yenilenmesi amacıyla taraflara makul bir süre vermesi, bu süre sonunda herhangi bir mazeret olmaksızın davanın yenilenmemesi hâlinde de hâkimin bekletici sorun yapma kararını kaldırarak asıl davayı görmeye devam etmesi gerekir183.

§ 11. BEKLETİCİ SORUN YAPMA KARARININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE SONUÇLARI

A) Bekletici Sorun Yapma Kararının Hukuki Niteliği

Hukukumuzda kararlar ara kararlar ve nihai kararlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ara kararlar yargılamaya son vermeyen, tam tersine yargılamayı ilerletmek amacıyla verilen kararlardır. Ara kararların ortak özelliği ise hâkimin yargılamadan henüz elini çekmemesidir. Örneğin, mahkemenin görev veya yetki itirazına karşı verdiği ret kararı, işbölümü ilk itirazına karşı verdiği ret kararı ve keşif gideri yatırılması için taraflara süre verilmesine ilişkin kararı birer ara karardır184

.

180 Madde gerekçeleri, s. 55.

181 İnceoğlu, S., Adil Yargılanma Hakkı ve Yargı Etiği, Ankara 2007, s. 112-113; Gölcüklü,

F./Gözübüyük, A. Ş., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Ankara 1994, s. 224.

182 HMK’nın 150’inci maddesinin HUMK’ta düzenlenmiş hâli için bkz. m. 409. 183 Kuru, Usul, C. VI, s. 3264.

Nihai karar, yargılamaya son veren ve hâkimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran kararlardır. Bu nedenle davanın kabulü veya reddi kararları, görevsizlik veya yetkisizlik kararları ile tespit davalarında verilen tespit kararı birer nihai karardır.

Ara karar ile nihai karar arasında hâkimin davadan elini çekmesi hususu dışında belirgin farklar vardır. Hâkim, kural olarak ara kararından her zaman dönebilir. Bu kuralın tek istisnası, verilen ara karar neticesinde taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hakkın doğmuş olması hâlidir. Hâkimin vermiş olduğu ara karar neticesinde taraflardan biri lehine bir usuli kazanılmış hak doğmuşsa bu ara karadan artık vazgeçilemez. Hâkim, verdiği nihai karardan ise hiçbir zaman dönemez. Çünkü nihai kararla birlikte söz konusu uyuşmazlık açısından hâkimin görev ve yetkisi son bulmuştur. Hâkim, bu uyuşmazlıktan artık elini çekmiştir.

Ara kararlar davayı sona erdirmediği için tek başına temyiz edilemez, ancak nihai kararla birlikte temyiz edilebilir. Nihai kararlar ise kural olarak tek başına temyiz edilebilirler185.

Bekletici sorun yapma kararı, tek başına değerlendirildiğinde nihai bir karar değildir186. Çünkü hâkim, bekletici sorun yapma kararı neticesinde davadan elini çekmemekte, yargılamaya devam etmekte ve sadece yargılamaya katkı sağlayacağını düşündüğü başka bir mahkeme kararını beklemektedir. Bu nedenle bekletici sorun yapma kararı, bir ara karardır.

Bekletici sorunun ara karar niteliğinde olması nedeniyle hâkim, kural olarak her zaman bu kararından dönebilir. Hâkimin ara kararından dönebilmesinin tek istisnasının usuli kazanılmış hak olduğu dikkate alındığında ve bir davanın beklenilmesine karar verilmesi hâlinde genel itibariyle taraf lehine herhangi bir usuli

185 Ara karar ve nihai karar arasındaki farklar konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Kuru/Arslan/Yılmaz,

Medeni Usul, s. 539 vd.

kazanılmış hak oluşmayacağının kabul edilmesi neticesinde, hâkimin her zaman bekletici sorun yapma kararından dönebileceği sonucu çıkarılabilir.

Bekletici sorun yapma kararının bir ara karar olmasının sonucunda bu karara karşı istinaf ve temyiz yolu kapalıdır. Bekletici sorun yapma kararı, ancak nihai kararla birlikte istinaf yoluna götürülebilir veya temyiz edilebilir.

Medeni usul hukukuna hakim olan ilkeler içerisinde “yargılamanın hâkim tarafından yürütülmesi ilkesi” de yer almaktadır. Medeni usul hukukunun diğer ilkeleri olan tasarruf ilkesi ve taraflarca getirilme ilkesi ile taraflara bazı yükümlülükler ve haklar yüklenmişken yargılamanın yürütülmesi ilkesi ile de hâkime bir takım yükümlülükler yüklenmiştir. Bu ilkeye göre hâkim, davayı kısa sürede mümkün olduğu kadar basit ve ucuz biçimde sonuçlandırmakla yükümlüdür. Dolayısıyla bekletici sorun yapma kararı da yargılamanın hâkim tarafından yürütülmesi ilkesi içerisinde değerlendirilmektedir187

. Bekletici sorun yapma kararının usul ekonomisine yaptığı katkı ve çelişkili hükümlerin önlenmesine ilişkin amacı ve yargılamanın yürütülmesi ilkesi dikkate alındığında, hâkimin yargılama sırasında yaptığı araştırmalar neticesinde bağlantıyı tespit etmesi halinde tarafların talepleri olmaksızın, re’sen bekletici sorun yapma kararı alabileceğinin kabulü gerekir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında taraflarca bekletici sorun yapma talebi ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından da re’sen bekletici sorun yapma kararı verilebilir.

B) Bekletici Sorun Yapma Kararına Karşı İtiraz

Bekletici sorun yapma kararının bir ara karar olması nedeniyle davanın taraflarının ayrıca bu kararı alan mahkemeye itiraz etme hakları bulunmaktadır. İtiraz üzerine mahkemenin, kural olarak her zaman bekletici sorun yapma kararından dönmesi mümkündür. Bu nedenle asıl davayı görmekte olan mahkeme hâkiminin davanın seyri ve zamanını etkileyen bu karara karşı yapılan itirazları da itina ile değerlendirmesi gerekmektedir. Ara kararlardan her zaman dönülebileceğine ilişkin kuralın tek istisnası verilen ara kararla birlikte taraflardan biri lehine usuli kazanılmış

hakkın doğmuş olmasıdır188. Usuli kazanılmış hak, bir davada, mahkemenin veya taraflardan birinin yaptığı usuli işlem neticesinde taraflardan biri lehine ortaya çıkması nedeniyle gerek mahkemenin gerekse tarafların artık ihlal edemeyeceği haktır189

. Anayasa Mahkemesi bir kararında usuli kazanılmış hakların tanınmasının ve korunmasının hukuk devletlerinde benimsenen bir ana hukuk kuralı olduğundan bahsetmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda dahi bu kuralı ortadan kaldıracak hiçbir hükmün yer almadığını ve yer alamayacağını savunmuştur190. Dolayısıyla hâkim, verdiği bir ara kararla ortaya çıkan kazanılmış hakkı ortadan kaldıracak nitelikte yeniden bir karar vererek ara kararından dönemez. Ancak bekletici sorun yapma kararına ilişkin örnekler dikkate alındığında hâkimin, bekletici sorun yapma kararı ile birlikte taraflardan biri lehine kazanılmış hak yaratmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Çünkü hâkim, bekletici sorun yapma kararı ile birlikte sadece bir mahkeme kararının beklenilmesine karar vermekte ve bu karar neticesinde herhangi bir tarafa herhangi bir hak teslim etmemektedir. Dolayısıyla hâkim, vermiş olduğu bekletici sorun yapma kararından her zaman makul gerekçelerle dönebilecektir.

Bekletici sorun yapma kararından dönülmesine gerek olmadığına ilişkin verilen karar neticesinde, hâkimin davaya bakmasının sağlanması istenebilir. 1086 sayılı Kanun uyarınca hâkimin davaya bakmasını sağlamak isteyen taraf noter vasıtasıyla hâkime davaya devam etmesi hususunda ihtarname gönderebilmekteydi (HUMK m. 574/II). Hâkimin ihtara rağmen kötü niyetle ve kasten davaya devam etmemesi, hakkın yerine getirilmesinden kaçınma olarak kabul edilip hâkime karşı tazminat davası açılabilmekteydi (Anayasa m. 36, HUMK m. 573/VI ve m. 574/II )191

.

HMK m. 46/I-e uyarınca hâkimin hakkın yerine getirilmesinden kaçınmış olması nedeniyle açılacak tazminat davaları 01.10.2011 tarihinden itibaren artık Devlet aleyhine açılacaktır. Aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca da Devlet, ödediği tazminatı, sorumlu hâkime, ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu

188

Bilge/Önen, s. 282; Kuru, Usul, C. III, s. 3001.

189 Kuru, Usul, C. V, s. 4737.

190 Anayasa Mahkemesi 11.11.1963, 106/270 (AMKD, S. 1, s. 473). 191 Pekcanıtez, Bekletici Sorun, s. 263.

edebilecektir. Hâkimlerin, kendileri ile ilgili olarak açılan tazminat davaları ile meşgul edilmelerinin engellenmesi gerekçesiyle getirilen 6100 sayılı Kanun’un bu hükmü yararlı görünmektedir. Ancak hukuka aykırı olduğu düşünülen bekletici sorun yapma kararlarının kaldırılmasıyla ilgili tek yol olan ve 1086 sayılı Kanun’da yer alan hakkı yerine getirmekten kaçınan hâkime noter vasıtasıyla ihtar gönderilmesi usulü, 6100 sayılı Kanun’un bu hükmüyle kaldırılmıştır. Bu nedenle hukuka ve usule aykırı olduğu düşünülen bekletici sorun yapma kararlarının kaldırılmasına yönelik herhangi bir yol da kalmamıştır. 6100 sayılı Kanun’da yer alan hâkimin sorumluluğuna ilişkin hükümler hukuka ve usule aykırı bekletici sorun yapma kararları nedeniyle sadece cezalandırılmayı mümkün kılmaktadır. Halbuki hem 6100 sayılı Kanun’da hem de 1086 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda hukuka ve usule aykırı bekletici sorun yapma kararlarını önleyen veya kaldıran nitelikte hukuk kurallarının eksikliği dikkat çekmektedir.

Anayasa m. 36 hükmü herkesin, meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu ve hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla hâkimin kötü niyetli olarak bekleme kararı vermesi Anayasa’ya dahi aykırılık teşkil etmektedir. Usul ve kanuna aykırı bekletici sorun yapma kararından dönmeyen hâkimin, hukuki sorumluluğunun yanında, Türk Ceza Kanunu’na göre cezai sorumluluğu da söz konusu olabilir. Hâkim, kastının yoğunluğuna göre görevi ihmal (TCK m. 257/II) veya görevi kötüye kullanma (TCK m. 257/I) suçlarıyla yargılanabilir192

. Ancak bu düzenlemelerin de hakkı yerine getirmekten kaçınan hâkimin bu eylemini önleyici nitelikte herhangi bir yaptırım içermedikleri görülmektedir.

Belgede Bekletici sorun (sayfa 90-100)