• Sonuç bulunamadı

Şekli Şartlar

Belgede Bekletici sorun (sayfa 76-82)

C) İhtiyari Bekletici Sorun

I- Şekli Şartlar

1. Bekletici Sorun Yapma Kararı Verecek Olan Mahkemede Derdest Bir Davanın Varlığı

Bekletici sorun yapma kararı, mahkeme tarafından yargılama yapılmaktayken alınır. Mahkeme, karar vererek elini çekmiş olduğu dava dosyaları açısından sonradan yapılacak işlemler için bekletici sorun yapma kararı alamaz. Örneğin mahkeme, dosyanın temyiz talebi nedeniyle temyiz merciine gönderilmesinin veya kararı icra edecek organa yazı yazılmasının bekletilmesi kararını alamaz. Mahkemenin bekletici sorun yapma kararı alabilmesi için hâlihazırda görülmekte olan, henüz el çekilmemiş, yani derdest bir davanın varlığı şarttır.

2. Başka Bir Mahkemede Derdest Bir Davanın Varlığı

Bekletici sorun yapma kararının bir diğer şartı, başka bir mahkemede de derdest olan bir davanın varlığıdır144. Bu şart, iki olasılığı içinde barındırır. Birinci olasılık, başka bir mahkemede açılmış ve hâlen yargılaması devam eden bir dava olması hâli, ikinci olasılık ise asıl davaya bakan mahkemenin görev ve yetkisi dışında kalan ve ayrı bir dava açılmasını gerektiren hâldir.

Birinci hâlde, mahkeme diğer şartların da varlığı hâlinde, zaten açılmış olan bir davayı bekletici sorun yapacağı için ortada herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Mahkeme, bekletici sorun yapma kararı aldıktan sonra, diğer mahkemede görülmekte olan dava sonucunun kesinleşmesini bekleyecektir. Ancak karşılaşılan sorunun başka bir mahkemenin görevine girdiğinin tespiti halinde ortada henüz açılmış bir dava da yoksa hâkim, taraflara dava açmaları için makul bir süre verecektir. Hâkimin belirleyeceği bu süre kesin olabilecektir. Eğer hâkim sürenin kesin nitelikte olduğunu belirtmiş ve kesin süreye uyulmaması hâlinde ortaya çıkacak hukuki sonuçları açıkça anlatmışsa artık, eldeki davanın mevcut delillere göre çözülmesi gerekir. Hâkimin belirlediği ilk süre kesin nitelikte belirlenmemişse ve taraflar bu süre içerisinde dava açmamışsa, hâkim taraflara yeniden bir süre verir. Bu süre artık kesin bir süredir. Taraflar bu süre içerisinde de dava açmamışlarsa artık eldeki davanın mevcut delillere göre çözülmesi gerekir. Ancak taraflar belirlenen sürede davayı açmış ve davayı takip etmekte ise, bu açılan dava sonucunun, diğer şartların da varlığı hâlinde bekletici sorun yapılması gerekir. Çünkü taraflara dava açtırılmasındaki amaç, bekletici sorunun ortaya çıkmış olmasıdır. Dava açıldıktan sonra, makul bir gerekçe gösterilmeden, açılan davanın beklenmesinden vazgeçilmesi ve eldeki davaya mevcut delillerle devam edilmesi beklenilemez.

3. Her İki Davanın Birleştirilemiyor Olması

Davaların birleştirilmesi hâli HMK m. 166'da düzenlenmiştir (bkz. HUMK m. 45). Bu maddenin birinci fıkrasına göre aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede

birleştirilebilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmışsa bağlantı sebebiyle birleştirme, ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Maddenin ikinci fıkrası ile ayrı yargı çevrelerinde yer alan mahkemelerde görülmekte olan davaların birleştirilmesi talebi, bir ilk itiraz olmaktan çıkarılmış ve yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilen bir talep haline getirilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile aralarında bağlantı bulunan iki davanın yargılamanın her aşamasında birleştirilebilmesi mümkün hale getirildiğinden, bağlantılı davaların birleştirilememesi halinde birinin diğeri açısından bekletici sorun yapılması gerektiğine ilişkin kuralın da herhangi bir uygulanırlığı kalmamıştır. Buna rağmen, çok istisnai bir durum olsa da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğü sırasında mahkemeler, her iki dava arasında bağlantı olmasına rağmen birleştirme kararı veremeyecekleri hallerle karşılaşabilirler.

Davalar aynı mahkemelerde açılmışsa bu iki dava arasında bağlantı olması mahkemenin vereceği birleştirme kararı için yeterlidir. Aynı yargı çevresi içerisinde yer alan ve aynı göreve ilişkin kurulan hukuk mahkemeleri, aslında tek bir mahkemenin daireleri konumunda olduklarından, bu dairelerde görülen iki ayrı dava, aynı mahkemede görülüyor sayılır145. Yargıtay kararlarından asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesinin dahi aynı mahkeme sayıldığı anlaşılmaktadır146. Bu nedenle bir mahkemenin farklı dairelerinde görülmekte olan bağlantılı davalar, davanın her aşamasında birleştirilebilir. Bu durumda, mahkemenin bekletici sorun yapma kararı vermemesi, her iki dava dosyasının birleştirilmesi kararı vermesi gerekmektedir.

1086 sayılı Kanun’un uygulandığı 01.09.2011 tarihinden önce davalar ayrı mahkemelerde açılmışsa birleştirme talebinin ikinci davanın açıldığı mahkemede davanın esasına girilmezden önce, diğer ilk itirazlarla birlikte ileri sürülmüş olması gerekirdi (HUMK m. 188). Eğer birleştirme talebi ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gereken süre içerisinde ileri sürülmemişse, ikinci davanın açıldığı mahkeme, daha

145 YİBBGK, 14.02.1992, 1991/3 E., 1999/2 K (UYAP, 24.04.2011). 146 Yargıtay 18. HD, 25.05.2004, 2204/4398 (UYAP, 24.04.2011).

ileri aşamada olan ilk davanın açıldığı mahkeme kararını bekletici sorun yapabilmekteydi147. Bu husus Yargıtay kararlarında da yer almaktaydı148. 6100 sayılı Kanun ise ayrı mahkemelerde görülmekte olan davaların birleştirilmesine ilişkin talepleri ilk itiraz olmaktan çıkarmış, bu talebin yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceğini kabul etmiştir. 01.09.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce, ilk itirazların ileri sürülmesine ilişkin süre dolmuş ve ayrı mahkemelerde görülmekte olan davaların bu süre içerisinde birleştirilmesi talebinde bulunulmamış ise 01.09.2011 tarihinden sonra tekrar birleştirme talebinde bulunulması halinde uygulamanın nasıl olacağının tartışılması gerekmektedir.

Bilindiği üzere, yargılama hukukları bakımından derhal uygulanırlık ilkesi geçerlidir149

. Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ayrı mahkemelerde görülmekte olan davaların birleştirilmesine ilişkin getirdiği değişikliğin, Kanun’un yürürlük tarihi olan 01.09.2011 tarihinden itibaren uygulanması gerekir. Dolayısıyla, ayrı mahkemelerde görülmekte olan davaların birleştirilmesi gerektiği hususu ilk itirazlar açısından belirlenen süre geçtikten sonra ileri sürülmüşse ve diğer mahkemede görülmekte olan davanın beklenilmesine karar verilmişse birleştirme talebinin 01.09.2011 tarihinden sonra yenilenmesi halinde, bekleme kararından vazgeçilmesi ve her iki davanın birleştirilmesine karar verilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, ilk itirazlar açısından belirlenen süre içerisinde ve 01.09.2011 tarihinden önce birleştirme talebinde hiç bulunulmamışsa ve ancak bu tarihten sonra birleştirme talebinde bulunulmuşsa artık, bu talebin mahkemece ön sorun olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkeme bu aşamadan sonra her iki dava arasında bağlantı olduğu kanısına varırsa bekletici sorun yapma kararı vermemeli, her iki davanın birleştirilmesine karar vermelidir. Bununla birlikte, mahkeme, kendi görmekte olduğu dava ile bağlantılı olan başka bir davayı yargılama usullerinin farklılığı nedeniyle birleştiremiyorsa diğer davayı, kendi gördüğü dava açısından bekletici sorun yapabilir. Örneğin, Yargıtay 17'inci Hukuk Dairesi, tasarrufun iptali

147 Kuru, Usul, C. VI, s. 3226. 148 Kuru, Usul, C. VI, s. 3227.

davası ile işçi işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davanın aynı yargılama usulüne tabi olmaması ve birlikte görülmelerinde yarar bulunmaması gerekçesiyle birleştirilmesini uygun görmemiştir150. Ancak mahkemenin her iki dava arasında bağlantı olduğu yönünde kanaati bulunmaktaysa birleştirilmesi uygun görülmeyen bu davalardan birinin sonucu diğeri açısından bekletici sorun yapılabilmelidir.

1086 sayılı Kanun’un yürürlüğü sırasında, derdestlik ilk itirazının süresinde yapılmamış olması nedeniyle derdest olan diğer davanın bekletici sorun yapılmasını gerektiren durumlar otaya çıkabilmekteydi. Örneğin, davacı hukuk mahkemesinde görülmekte olan davanın sonucunu beklemeksizin aynı hukuki olaya ilişkin aynı talepleri içerir başka bir dava açmıştır. Ancak sonradan açılan davada süresinde derdestlik itirazında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ihtimali ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte derdest olan iki dava farklı mahkemelerde görülmektedir ve dolayısıyla birleştirme talebi de ilk itiraz olarak ileri sürülmediğinden bu iki davanın birleştirilme imkânı da kalmamıştır. Sonradan açılan davaya devam etmek zorunlu hâle geldiğinden mahkemenin artık ilk açılan dava sonucunu beklemesi gerekmiştir. Derdestlik itirazının Kanun'da dava şartı olarak düzenlenmeyip ilk itiraz olarak düzenlenmiş olması doktrinde yoğun bir şekilde eleştirildiğinden151

kanundaki bu hatalı düzenleme bekletici sorun yapma kararı ile çözüme kavuşturulmuştu. 1086 sayılı Kanun’da aynı konuya ilişkin çelişkili hükümlerin varlığı bozma sebebi sayıldığından (HUMK m. 428/III) bir anlamda, bahsedilen hâllerde bekletici sorun yapma kararının verilmesi de zorunlu hale gelmişti. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun, derdestlik itirazının ilk itiraz olmaması gerektiğine ilişkin görüşlere hak vermiş ve derdestlik

150 “… birleştirilen dava işçi işveren ilişkisinden kaynaklanan ve iş mahkemesinde görülebilecek

davalardan olsa dahi asıl dava İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davası olmakla bu dava yönünden işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, her iki dava dosyası hakkında da görevsizlik kararı verilmesi doğru bulunmadığı gibi aynı yargılama usulüne tabi olmayan ve birlikte görülmelerinde yarar bulunmayan davaların birleştirilmesi de doğru bulunmamıştır. Yargıtay 17. HD 08.07.2010, 5762/6632 (MEŞE, 26.04.2011).

151 Uyanış, F. (1994), İlk İtirazların Hukuki Niteliği ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundaki

Düzenleniş Tarzı, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, s. 129; Ulukapı, Ö., Medeni Usul Hukukunda Derdestlik ve Sonuçları, Yargıtay Dergisi, C. 21, S. 4, Ekim 1995, s. 406; Bilge/Önen, s. 421; Kuru, Makaleler, s. 132; Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, B. 6, İstanbul 2001, s. 885-886, Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. III, B. 6, İstanbul 2001, s. 3016; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 2011, s. 341.

hâlinin var olmamasını artık olumsuz bir dava şartı olarak düzenlemiştir (HMK m. 114/I-ı). Bu hükümle birlikte derdestlik itirazının süresinde ileri sürülmemiş olması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilemeyen ve birleştirilemeyen davaların bekletici sorun yapılması uygulamasına son verilmiştir. Yargılama hukukundaki derhal uygulanırlık ilkesi gereğince, 01.09.2011 tarihinden önce derdestlik ilk itirazının süresinde ileri sürülmemesi nedeniyle diğer mahkemede görülmekte olan dava sonucunun beklendiği hallerde, derdestliğin artık olumsuz bir dava şartı olması nedeniyle, mahkemenin resen bekleme kararından dönerek derdest olan davanın dava şartı nedeniyle reddi gerekmektedir.

4. Bekleme Kararının Verilmesi

Bekletici sorun yapma kararının diğer şartlarının da mevcut olduğuna kanaat getiren mahkemenin, vereceği bir ara kararla bekleme kararı aldığını açıkça belirtmesi gerekmektedir. Hangi mahkemedeki tahkikat daha ileri aşamadaysa diğer mahkemenin bekletici sorun yapma kararı vermesi usul ekonomisine daha uygundur. Ancak davalardan biri sonuçlanmadıkça diğer davanın çözümü mümkün değilse önce sonuçlanması gereken dava sonucunun beklenmesinde herhangi bir sorun görülmemektedir152

.

Bekletici sorun yapma kararı alınırken hâkimin tarafsızlığını zedelemeyecek bir şekilde, bekleme kararının gerekçesinin ana hatlarıyla ortaya konulması uygun olacaktır. Böylece taraflar da diğer dava sonucunun makul gerekçelerle beklenip beklenmediği hususunda görüş sahibi olabilecek, belki de dava sonucunun beklenmesinde daha sabırlı davranabileceklerdir. Mahkemenin incelenmek üzere kendisine gelen dava dosyasında bekletici sorun teşkil edebilecek hangi hususları tespit ettiğini duruşma tutanağında ya da özel olarak düzenlediği dosya inceleme tutanağında açıkça belirtmesi ve dosyanın incelenmesi neticesinde verdiği kararını duruşma tutanağına ara karar olarak geçirmesi gerekmektedir. Mahkeme incelenmek üzere kendisine gönderilen dava dosyasını bekletici sorun yapacaksa ara kararında “ilgili dava dosyası kararının beklenilmesine” şeklinde, eğer bekletici sorun yapılmasında herhangi bir yarar görmemişse veya bekletici sorun yapma şartlarının

oluşmadığına kanaat getirdiyse “bekletici sorun yapılmasına yer olmadığına” şeklinde kararını duruşma tutanağına geçirmelidir. Mahkemenin davaya ilişkin diğer hususları çözmeye geçmeden önce bekletici soruna ilişkin karar vermesi zorunludur. Aksi halde davanın ilerlemesini engelleyen bekletici soruna ilişkin husus çözümlenmeden davaya devam edilmiş ve tarafların talepleri hakkında herhangi bir karar verilmediğinden savunma hakkı kısıtlanmış olacaktır ki bu da diğer şartların varlığı halinde hâkimin sorumluluğunu gerektirir.

Belgede Bekletici sorun (sayfa 76-82)