• Sonuç bulunamadı

Enflasyon - enflasyon belirsizliği ve Merkez bankası bağımsızlığı ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Enflasyon - enflasyon belirsizliği ve Merkez bankası bağımsızlığı ilişkisi"

Copied!
131
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ENFLASYON – ENFLASYON BELİRSİZLİĞİ VE

MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI İLİŞKİSİ

Hazırlayan Yakup ÇİDEM

İktisat Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

Danışman

Yrd. Doç. Dr. İlhan EROĞLU

(2)
(3)
(4)

TEŞEKKÜR

Çalışma boyunca bilgi ve deneyimleri ile çalışmaya yön veren hocam sayın Yrd. Doç. Dr. İlhan EROĞLU’ na, tezin ekonometrik uygulama kısmı üzerine zaman ayırarak inceleme ve değerlendirmeleri ile katkı sağlayan hocam sayın Doç. Dr. Cumhur ERDEM’e sonsuz teşekkür ederim. Ayrıca ekonometrik uygulama için yardımlarını esirgemeyen Ögr. Gör. Dr. Ayşe ÖLMEZ ve değerli eşi Öğr. Gör. Üzeyir ÖLMEZ’e, tezi okuyarak düzeltmelere yardımcı olan Öğr. Gör. İbrahim ÇİDEM' e, yüksek lisans eğitimim boyunca desteğini esirgemeyen Arş. Gör. Yavuz ACUNGİL’e, Düzce Belediyesi Mali Hizmetler Müdürü Okan ÖZKASAP’a, mesai arkadaşım Birol DEMİR’e ve son olarak beni maddi-manevi destekleyen tüm arkadaşlarıma, onlar adına da Fatih YETER, Ahmet KASAP ve Arş. Gör. M. Necati ÇOBAN’ a sonsuz teşekkür ederim. Tezdeki hataların şahsıma ait olduğunun bilinmesini ve bu konu üzerine çalışma yapanlara yararlı olmasını dilerim.

(5)

ÖZET

Enflasyon ve buna bağlı olarak gelişen enflasyon belirsizliği ülke ekonomilerinde büyük tahribatlar meydana getirebilmektedir. Enflasyon ve enflasyon belirsizliğinin meydana getirdiği tahribatların önüne geçilebilmesi ve istikrarın sağlanabilmesi bu iki sorunla etkin mücadele edilmesini gerektirmektedir. Etkin mücadele görevini günümüzde merkez bankaları üstlenmiştir. Merkez bankalarının bu görevde etkin hale gelmesinde II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan ekonomik gelişmelerin etkili olduğu söylenebilir. Bununla birlikte yine bu dönemlerde enflasyonla mücadeleyi yürüten merkez bankalarının görev ve sorumluluklarını yerine getirirken müdahalelerle karşılaştığıve bu müdahaleler sonucunda enflasyonun daha da hızlandığı görülmüştür. Bu nedenle 1990’lara doğru merkez bankalarının görev ve uygulamalarında bağımsız olmasının gerektiği dünya genelinde kabul görmeye başlamıştır. Bu fikir 1990’larla bağımsız merkez bankaları oluşturularak uygulanmaya konulmuştur.

Türkiye’ye gelince merkez bankası bağımsızlığı adına büyük gelişme 2001 yılında yapılan 4651 sayılı yasa ile olmuştur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bu yasa ile daha bağımsız hale getirilmiştir. Bu değişikliğe kadar olan otuz yıllık süreçte Türkiye Ekonomisinin ağır enflasyonlar yaşadığı görülmüştür. 2001 yılından itibaren enflasyonda düşüşlerin olduğu görülmektedir. Türkiye’deki merkez bankası bağımsızlığı adına yaşanan bu süreç enflasyon ile merkez bankası bağımsızlığı arasındaki ilişkinin tespiti bakımından önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Enflasyon değişkenliğinin artması sonucu enflasyon belirsizliğinin artması, toplumlarda ve ekonomilerde enflasyonun etkilerinin daha belirgin hale geldiği görülmektedir.

(6)

Enflasyondaki bu değişkenliği merkez bankası bağımsızlığı ile ilişkilendirildiğinde ise merkez bankası bağımsızlığının düşük olduğu dönemlerde enflasyondaki değişkenliğin arttığı, merkez bağımsızlığının sağlandığı durumlarda ise enflasyon oranlarında düşüşler olduğu değişkenliğinde azaldığı görülmüştür.

Bu çalışmada Türkiye için 1990–2010 dönemi verileri kullanılarak enflasyon, enflasyon belirsizliği ve merkez bankası bağımsızlığı arasındaki ilişki incelenmiştir. Analizde enflasyon belirsizliği verileri, enflasyon oranındaki mutlak değişimin hareketli ortalaması ve enflasyon oranının standart sapması yöntemleri kullanılarak elde edilmiştir. Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi Granger nedensellik analizi yapılarak test edilmiş ve değişkenler arasındaki ilişkinin ölçümünde Vektör Hata Düzeltme (VEC) modeli kullanılmıştır (E-Views 6 Paket Programı). Elde edilen bulgulardan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bağımsızlığından enflasyon ve enflasyon belirsizliğine doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Enflasyon belirsizliği verilerinin enflasyon oranındaki mutlak değişimin hareketli ortalamasına göre elde edilmesiyle yapılan VEC analizinde, enflasyon ile enflasyon belirsizliği ve TCMB bağımsızlığı arasında negatif bir ilişki olduğu sonucuna varılırken, enflasyon belirsizliği verilerinin enflasyon oranının standart sapmasına göre elde edilmesiyle yapılan VEC analizinde ise bu değişkenler arasında pozitif ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Enflasyon, Enflasyon Belirsizliği, Merkez Bankası Bağımsızlığı, TCMB

(7)

ABSTRACT

Inflation and uncertainty of inflation whose development depends on inflation give many damages to economies of countries. In order to prevent these damages and provide stability requires to struggle with these two problems effectively. In our day central banks undertake this struggle task. It can be said that the economic developments after World War II have affected central banks' being active in this duty. However, through those periods, while central banks were performing their duty of struggling with inflation, it has been seen that they were come up against some interferences and as a result of this inflation raised more. Because of this, to 1990s, the idea that central banks have to be independent in their tasks and applications was started to be accepted. This idea, in 1990s, implemented by establishing the independent central banks.

In Turkey, the big progress of the central bank’s independence was occurred in 2001 by the law’s 4651 numbered rule. Republic of Turkey Central Bank was rendered more independent. In the period until this change in the law, it was seen that Turkey’s economy experienced serious inflations. As from 2001, the descents in inflation are seen. This period of the independence of central bank in turkey, can be considered as an important process in terms of identifying the relation between inflation and the central bank.

In this research the connection among the inflation, uncertainty of inflation and independence of the central bank is researched using datas of the years between 1990-2010 for Turkey. In the analysis uncertainty of the inflation datas are gained by using

(8)

the moving average method of absolute variation at the inflation rate and the standard deviation method of the inflation rate. The causality relationship among the variations is tested performing Granger causality analysis and Vector Error Correction (VEC) model is performed at measuring of relation among the variation (E-Views 6 Packet Programme). From the results obtained, a one-way causality relation is determined from the independence of TRCB to inflation and uncertainty of the inflation. Besides, in the VEC analysis, which is found out by comparing the datas of uncertainty of the inflation and the moving average of absolute value, a negative relation is resulted among the inflation, uncertainty of the inflation and the independence of TRCB but in the VEC analysis, which is found out by comparing the datas of uncertainty of the inflation and the standard deviation of inflation average, a positive relation is resulted among these variations.

Key Words: Inflation, Uncertainty of Inflation, Independence of Central Bank, Republic of Turkey Central Bank

(9)

İÇİNDEKİLER ETİK SÖZLEŞME ... i TEŞEKKÜR... ii ÖZET ... iii ABSTRACT... v İÇİNDEKİLER ... vii

TABLOLAR LİSTESİ ...xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xii

KISALTMALAR LİSTESİ ... xiii

GİRİŞ... 1

I. BÖLÜM ENFLASYON VE ENFLASYON BELİRSİZLİĞİ 1.1. ENFLASYON VE ENFLASYON BELİRSİZLİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ ...4

1.1.1. Fiyat İstikrarı ve Enflasyonun Makro Ekonomik Önemi ...4

1.1.2. İktisat Teorisinde Belirsizlik Kavramı ve Belirsizliğin Önemi ...6

1.1.3. Enflasyon Belirsizliğinin Makro Ekonomik İstikrar Üzerine Etkisi ...7

1.2. TEORİK ÇERÇEVEDE ENFLASYON ...8

1.2.1. Klasik Teori ...8

1.2.2. Keynesyen Teori ... 10

1.2.3. Monetarist Teori ... 10

1.2.4. Yapısalcı Teori ... 11

1.2.5. Rasyonel Beklentiler Teorisi ... 12

1.2.6. Reel Konjonktör Teorisi ... 13

1.3. ENFLASYONUN NEDENLERİ ... 14 1.3.1. Parasal Nedenler ... 14 1.3.2. Reel Nedenler ... 15 1.3.3. Dışsal Nedenler... 15 1.3.4. Yapısal Nedenler ... 16 1.4. ENFLASYON ÇEŞİTLERİ ... 16

1.4.1. Nedenlerine Göre Enflasyon Çeşitleri ... 16

1.4.1.1. Talep Enflasyonu ... 16

1.4.1.2. Maliyet Enflasyonu ... 17

1.4.1.3. Yapısal Enflasyon ... 18

(10)

1.4.2.1. Ilımlı Enflasyon ... 19

1.4.2.2. Yüksek Enflasyon ... 19

1.4.2.3. Hiperenflasyon ... 19

1.5. ENFLASYONUN ETKİLERİ ... 20

1.5.1. Gelir Dağılımına Etkileri... 20

1.5.2. Tasarruf – Yatırımlara Etkileri ... 21

1.5.3. Ödemeler Dengesine Etkileri ... 21

1.5.4. Finansal Piyasalar ve Enflasyon ... 22

1.6. ENFLASYONUN ÖLÇÜLMESİ ... 22

1.6.1. Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE) ... 22

1.6.2. Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE)... 23

1.6.3. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ... 23

1.6.4. Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH) Deflâtörü... 24

1.7. ENFLASYON VE BELİRSİZLİK ... 25

1.7.1. Enflasyon Belirsizliği ve Makro Ekonomik Değişkenlerle İlişkisi ... 25

1.7.1.1. Enflasyon ve Enflasyon Belirsizliği ... 25

1.7.1.2. Faiz Oranları ve Enflasyon Belirsizliği ... 26

1.7.1.3. Yatırımlar ve Enflasyon Belirsizliği ... 27

1.7.1.4. Büyüme ve Enflasyon Belirsizliği ... 27

1.7.2. Enflasyon Belirsizliğinin Nedenleri... 28

1.7.3. Enflasyon Belirsizliğinin Ölçülmesi ... 29

II. BÖLÜM TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI VE ENFLASYON İLİŞKİSİ 2.1. MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI ... 30

2.1.1. Merkez Bankası Bağımsızlığı Kavramı ... 30

2.1.2. Merkez Bankası Bağımsızlığının Önemi ... 32

2.1.3. Bağımsızlık Türleri ... 33

2.1.3.1. Yasal Bağımsızlık ... 33

2.1.3.2. Fiili Bağımsızlık ... 34

2.1.3.3. Ekonomik Bağımsızlık ... 34

2.1.3.4. Politik Bağımsızlık ... 35

2.1.4. Merkez Bankası Bağımsızlığının Ön Koşulları ... 36

2.1.4.1. Hesap Verebilirlik ... 36

(11)

2.1.4.3. Denetim ... 37

2.1.5. Merkez Bankası Bağımsızlığına Etki Eden Unsurlar ... 38

2.1.5.1. Yasal Düzenlemeler ... 38

2.1.5.2. Başkanın Atanması ve Görev Süresi ... 38

2.1.5.3. Fiyat İstikrarı Hedefi Önceliği ... 39

2.1.5.4. Para Politikası Düzenleme ve Yürütülmesi ... 40

2.1.5.5. Kamu Kaynak İlişkileri ... 41

2.1.6. Merkez Bankası Bağımsızlığının Etkileri ... 42

2.1.6.1. Kredibilite (Güvenilirlik) ... 42

2.1.6.2. Enflasyon ... 43

2.1.6.3. Uluslararası İlişkiler ... 44

2.1.6.4. Ekonomik Büyüme... 45

2.1.6.5. Bankacılık Sisteminin Denetimi ... 46

2.2. TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI ... 46

2.2.1. Yasal Düzenlemelerde Merkez Bankası Bağımsızlığı ... 46

2.2.1.1. 1715 Sayılı TCMB Kanunu ve Merkez Bankası Bağımsızlığı ... 46

2.2.1.2. 1211 Sayılı TCMB Kanunu ve Merkez Bankası Bağımsızlığı ... 47

2.2.1.3. 4651 Sayılı Kanun ve Merkez Bankası Bağımsızlığı ... 49

2.2.2. TCMB’nin Politik Bağımsızlığı ... 50

2.2.2.1. Merkez Bankası Başkanın Atanması ve Görev Süresi ... 50

2.2.2.2. Merkez Bankasının Hükümetle İlişkisi ... 52

2.2.2.3. Kurumsal Düzenlemeler ... 53

2.2.2.4. Hesap Verebilirlik ... 54

2.2.2.5. Şeffaflık ... 55

2.2.3. TCMB’nin Ekonomik Bağımsızlığı ... 56

2.2.3.1. Amaç Bağımsızlığı ... 56

2.2.3.2. Araç Bağımsızlığı ... 56

2.3. TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI VE ENFLASYON-ENFLASYON BELİRSİZLİĞİ İLİŞKİSİ ... 57

2.3.1. Merkez Bankası ve Enflasyon ... 57

2.3.2. Merkez Bankası Bağımsızlığı ve Enflasyon İlişkisi ... 58

2.3.2.1. Enflasyon Olgusu ... 58

2.3.2.2. Fiyat İstikrarı... 60

2.3.3. Türkiye’de Enflasyon ve TCMB Bağımsızlığı... 60

2.3.3.1. Enflasyona Neden Olan Politikalar ve Enflasyonun Nedenleri ... 62

2.3.3.2. Bütçe Açıkları ve Enflasyon İlişkisi ... 63

(12)

2.3.3.4. Enflasyon Hedeflemesi Rejimi ... 65

2.3.3.4.1. Türkiye’de Enflasyon Hedeflemesine Geçiş Süreci ve Uygulanması ... 67

2.3.3.4.2. TCMB Bağımsızlığının Enflasyon Hedeflemesi Açısından Önemi ... 69

III. BÖLÜM ENFLASYON-ENFLASYON BELİRSİZLİĞİ VE TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR UYGULAMA 3.1. MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI VE ENFLASYON-ENFLASYON BELİRSİZLİĞİ ÜZERİNE EKONOMETRİK BİR UYGULAMA ... 71

3.1.1. Literatür İncelemesi ... 71

3.1.1.1. Dünya Genelinde Yapılan Çalışmalar ... 71

3.1.1.2. Türkiye Ekonomisi Üzerine Yapılan Çalışmalar ... 74

3.1.2. Araştırmada Amaç, Dönem, Kullanılan Değişkenler Veri Seti ve Model ... 79

3.1.3. Ekonometrik Yöntem ve Bulgular ... 82

3.1.3.1. Enflasyon Oranındaki Mutlak Değişimin Hareketli Ortalaması... 83

3.1.3.2. Enflasyon Oranının Standart Sapması ... 84

3.1.3.3. Birim Kök Testi ... 86

3.1.3.4. Johansen Eş Bütünleşme Analizi ... 88

3.1.3.5. Granger Nedensellik Analizi ... 89

3.1.3.6. VEC (Vektör Hata Düzeltme) Analizi ... 94

3.1.3.7. Etki-Tepki Grafikleri ... 98

SONUÇ ... 101

KAYNAKLAR ... 105

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 3. 1. 60. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Siyasi İstikrar Oranı ... 80 Tablo 3. 2. ADF Test Sonuçları ... 87 Tablo 3. 3. Johansen Eş Bütünleşme Test Sonuçları... 88 Tablo 3. 4. TÜFEB, TÜFE, MBB, DK, SİO Granger Nedensellik Analiz Sonuçları .... 93 Tablo 3. 5. Birinci Yönteme Göre VEC Analiz Sonuçları ... 96 Tablo 3. 6. İkinci Yönteme Göre VEC Analiz Sonuçları ... 97

(14)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 3. 1. Birinci Yönteme Göre Değişkenlerin Dıştan İçe Doğru Sıralaması... 94

Şekil 3. 2. İkinci Yönteme Göre Değişkenlerin Dıştan İçe Doğru Sıralaması ... 94

Şekil 3. 3. Birinci Yöntemin Etki-Tepki Grafikleri ... 98

(15)

KISALTMALAR LİSTESİ

ADF : Augmented Dickey–Fuller (Genişletilmiş Dickey-Fuller Testi) ARCH : Autoregressive Conditional Heteroskedasticity

(Otoregresif Koşullu Değişen Varyans) ARIMA : Autoregressive Integrated Moving Average

(Otoregresif Hareketli Ortalama)

DK : Döviz Kuru

EB : Enflasyon Belirsizliği

EVDS : Elektronik Veri Dağıtım Sistemi

GARCH : Generalized Autoregressive Conditional Heteroskedasticity (Genelleştirilmiş Otoregresif Koşullu Değişen Varyans) GSMH Deflâtörü : Gayri Safi Milli Hâsıla Deflâtörü

HM : Hazine Müsteşarı

MBB : Merkez Bankası Bağımsızlığı

OECD : Organisation for Economic Co-operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)

OLS : Ordinary Least Squares (En Küçük Kareler Yöntemi) PARCH : Power Autoregressive Conditional Heteroskedasticity

(Üslü Otoregresif Koşullu Değişen Varyans) PPK : Para Politikası Kurulu

SİO : Siyasi İstikrar Oranı

TCMB : Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TEFE : Toptan Eşya Fiyatları Endeksi

TÜFE : Tüketici Fiyat Endeksi

TÜFEB : Tüketici Fiyat Endeksi Belirsizliği ÜFE : Üretici Fiyat Endeksi

(16)

GİRİŞ

Enflasyon, fiyatlar genel seviyesinin sürekli yükselmesi veya paranın satın alma gücünün düşmesi olarak tanımlanabilir. Fiyatlardaki sürekli yükselişlerin veya paranın satın alma gücünün düşmesinin nedeni olarak toplam talebin arzdan fazla olması, yapısal bozukluklar ve maliyetlerdeki artışlar gibi çeşitli nedenler görülmekle birlikte bu durum ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Enflasyon, gelir dağılımında adaletsizliğe, tasarruf ve yatırım dengesinin bozulmasına, ödemeler dengesinin bozulmasına, kamu gelirlerinde ve harcamalarında bozulmalara neden olduğu gibi sosyal ve siyasal alanlarda olumsuz sonuçlarda meydana getirmektedir. Enflasyonun yaşandığı ülkelerde bireylerin geleceğe yönelik olumlu beklentilerin olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Bunda ise enflasyonun sebebi veya sonucu olarak ifade edilen enflasyon belirsizliği kavramı ön plana çıkmaktadır. Enflasyon belirsizliği, genelde yüksek oranlı ve değişken enflasyona bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla enflasyon belirsizliğini, enflasyonun sonuçları arasında göstermek mümkündür. Enflasyon belirsizliği ise ekonomilerde neden olduğu olumsuz hava ile daha yüksek oranlı enflasyonlara neden olmaktadır. Bu bakımdan enflasyon ve enflasyon belirsizliğinin birbirinden etkilendiği söylenebilir. Enflasyon Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve benzeri endekslerle ölçmek mümkündür. Ancak enflasyon belirsizliğinin tespit edilmesi çeşitli ekonometrik yöntemleri gerektirmektedir.

Merkez bankası bağımsızlığı bankanın hiçbir kişi, kurum ve kuruluşun etkisinde kalmadan görev ve sorumluluklarının yerine getirmesi olarak tanımlanmaktadır. Ancak

(17)

bu bağımsızlık hiçbir sorumluluk taşımaksızın hareket etmesi anlamına gelmez. Bağımsızlık, yasaların bankaya vermiş olduğu görev ve sorumluluklarını yerine getirirken, hiçbir etki ve müdahale görmeden hareket etmesidir. Merkez bankası bağımsızlığı fikrinin ortaya çıkmasında 1970 yılı itibariyle dünya genelinde yaşanan yüksek enflasyonların etkili olduğu söylenebilir. Merkez bankalarının enflasyonla mücadele de daha etkin sonuçlar alınacağı düşünceleriyle 1990’larla birlikte merkez bankaları bağımsızlaştırılmaya başlanmış ve bağımsız merkez bankaları oluşturulmuştur. 1970 yılından itibaren dünya genelinde etkili olan yüksek enflasyonlardan Türkiye’de nasibini almış ve otuz yılı aşkın yüksek enflasyona maruz kalmıştır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası açısından bağımsızlık adına en büyük gelişme 2001 yılında yürürlüğe giren 4651 sayılı kanunla olmuştur. Merkez bankasının nihai amacının ‘fiyat istikrarını sağlamak’ olarak belirlendiği ve bu amaç doğrultusunda bağımsız hareket etme imkânı veren bu kanun enflasyonla mücadelede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı daha güçlü hale getirmiştir.

Merkez bankası bağımsızlığı ile enflasyon-enflasyon belirsizliği ilişkisinin incelenmesinde Türkiye ekonomisi dikkate değer bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. 1970’lerde başlayıp süregelen enflasyon dönemlerinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) müdahalelerin artığı görülmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) yapılan müdahaleler artıkça enflasyonla mücadele zorlaşmıştır. 2001 yılında 4651 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) müdahaleler azaldığı gibi enflasyon oranlarında düşüşlerin olduğu görülmektedir.

(18)

“Enflasyon-Enflasyon Belirsizliği ve Merkez Bankası Bağımsızlığı İlişkisi” konulu bu tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde enflasyonun tanımları, nedenleri, sonuçları, çeşitleri ve teorik boyutu ile enflasyon belirsizliği kavramı, enflasyon belirsizliğinin nedenleri ve enflasyon- enflasyon belirsizliği ilişkisi üzerinde durulmaktadır.

İkinci bölüm iki kısım üzerine oluşturulmuştur. Birinci kısımda, merkez bankası bağımsızlığı, bağımsızlık koşulları, önemi ile birlikte Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bağımsızlığı, 4651 sayılı yasa öncesi ve sonrası dönem itibariyle incelenmiştir. İkinci kısımda ise merkez bankası bağımsızlığının enflasyon-enflasyon belirsizliği ilişkisi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ilişkilendirilerek tarihi gelişmeler ışığında ele alınmıştır.

Tezin üçüncü ve son bölümünde Türkiye’de 1990-2010 dönemi için enflasyon-enflasyon belirsizliği ve merkez bankası bağımsızlığı ilişkisi ekonometrik bir uygulama ile ele alınmıştır.

(19)

I. BÖLÜM

ENFLASYON VE ENFLASYON BELİRSİZLİĞİ

1.1. ENFLASYON VE ENFLASYON BELİRSİZLİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ

1.1.1. Fiyat İstikrarı ve Enflasyonun Makro Ekonomik Önemi

Fiyat istikrarı tüm iktisadi birimlerin iktisadi faaliyetlerini yürütürken veya geleceğe yönelik alacağı kararları alırken fiyat düzeyindeki değişmelerden etkilenmediği durum olarak ifade edilebilir (Orhan, 2007:30). Bir başka ifadeyle, iktisadi birimlerin tüm faaliyetlerini yerine getirirken dikkate almadıkları düşük enflasyon oranıdır (Greenspan, 1996:1). Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli olan artışlar ekonomide enflasyon olduğunu göstermektedir (Uğurlu ve Saraçoğlu, 2006:58). Dolayısıyla, bir ekonomide enflasyondan bahsedebilmek için fiyatlar genel düzeyinin sürekli artması gerekir (Ünsal, 2007:13).

Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışlar, iktisadi birimlerin faaliyetlerini ve beraberinde getirdiği belirsizlik ortamı da geleceğe yönelik kararları olumsuz etkilemektedir. Enflasyonun iktisadi anlamda istenmeyen bir durum olması taşıdığı bir takım maliyetlerle yakından ilgilidir. Gerek talep kaynaklı gerekse arz kaynaklı

(20)

enflasyon; gelir dağılımını bozmakta döviz kurlarında aşırı oynaklığı beraberinde getirmekte ve en önemlisi de üretimin düşmesi sonucunu doğurarak birçok istikrarsızlığı beraberinde getirmektedir (Kartal, 2009:7). Bu bakımdan, fiyat istikrarı makroekonomik istikrarın en önemli yapı taşı olarak görülmektedir.

Enflasyonun maliyetlerinin önüne geçilebilmesi iktisadi birimlerin etkilenmediği bir oranda fiyatlar genel düzeyinde istikrarın sağlanması ile mümkündür (Bozkurt, 2010:169). Enflasyonun ülke ekonomilerine yüklediği maliyetler ve belirsizlik durumları, fiyat istikrarının ülke ekonomilerinde en önemli iktisadi hedef olarak uygulanmasını kaçınılmaz kılmıştır (Orhan, 2007:30).

Enflasyon makroekonomik dengeleri bozan sorunlar içerisinde üst sıralarda yer almaktadır (Şiriner ve Turgay, 2007:68). Enflasyonun düşük oranlarda tutulmasına ve uzun dönemde fiyat istikrarının sağlanmasına az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özellikle dikkat etmesi gerekmektedir. Yüksek enflasyon oranlarının uzun süre devam etmesi ekonomik daralmaya ve verimlilik kaybına neden olmaktadır (Erilli vd. 2010:43). Ayrıca, yüksek enflasyonun varlığı, ekonomik yapıyı, uzun dönemli tasarrufları ve yatırım kararlarını olumsuz etkilemektedir (Şahin, 2001:14).

Özetle, fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışlar, enflasyonun ekonomik ve sosyal maliyetlerini beraberinde getirmektedir. Enflasyonist bir ekonomide, iktisadi büyüme olumsuz etkilenmekte, karar süreci karmaşık hale gelerek iktisadi birimlerin iktisadi geleceğini doğru yorumlama kabiliyeti körelmektedir. Bunun yanında, finansal piyasalarda yaşanan olumsuzluklar, güven ortamını bozarak, risk primlerini artırmakta,

(21)

müteşebbislerin vergi yükü artmakta, işgücü piyasasının etkinliği kaybolmakta, kaynakların adil dağılımı bozularak ülkelerin dış piyasalardaki rekabet gücü zayıflamaktadır. Fiyat istikrarının sağlanamadığı veya yüksek enflasyon durumunun ekonomik boyutları dışında, sosyal etkileri küçümsenemez bir yapı teşkil etmektedir. Enflasyon, sosyal yapıyı önemli derecede etkilemekte, toplumun güven duygusunu zedeleyerek belirsiz ve güvensiz bir ortama sebep olmaktadır. Gelir ve servet dağılımını bozarak ülkede yoksullaşmayı artırmaktadır. Toplumun davranış yapısını bozarak ekonomik, sosyal ve siyasal ilişkilerde kısa dönemli yaklaşımlar ve ahlaki olmayan davranışlar sergilemesine neden olabilmektedir. Bu nedenle fiyat istikrarı ve enflasyon olgusu makroekonomik açıdan çok önemli kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.1.2. İktisat Teorisinde Belirsizlik Kavramı ve Belirsizliğin Önemi

Geleneksel iktisat teorisinde piyasaların şeffaf olduğu, bilgi asimetrisinin olmadığı ve bireylerin tam bilgi sahibi olduğu belirtilmektedir. Bireyler bilgilerini etkin olarak kullanıp hatalar yapmamaktadır. Bilginin tam olması piyasaları temizlenmesini sağlamakta ve optimal kaynak dağılımının olduğu iktisadi denge oluşmaktadır. Ancak gerçek hayat tam bilgi varsayımının aksini göstermektedir. Bireyler piyasa hakkında bilgi edinmek için araştırma yapmalı ve maliyetine katlanmalıdır. Zira, eksik bilgi piyasa etkinliğini bozmakta, piyasa dengesi asimetrik bilgi şartlarında gerçekleşerek, optimal kaynak dağılımı bozulmaktadır (Akalın ve Dilek, 2007:34). Bireyler bu süreçle birlikte, hayatları boyunca çeşitli risklerle karşı karşıya kalmaktadır. İçinde bulunulan şartlar ise riskin büyüklüğünü oluşturmaktadır. Riskin oluşmasında belirsizlik çok etkilidir. Bu bakımdan belirsizlik, sonuçların ve geleceğin tam olarak kestirilemediği ve

(22)

uygun değerlendirmelerin yapılmasını engelleyen durum olarak ifade edilebilir (Özbek, 2008:2, 4).

Ekonomiyi farklı yollarla etkileyen belirsizlik özellikle faiz oranlarının uzun dönemde yükselişine ve ekonomik değişkenlerin gelecekte beklenen değerlerinde belirsizliğin artışına neden olarak piyasaların işleyişini bozmaktadır. Belirsizliğin meydana getirdiği riskten kaçmak isteyen iktisadi birimler, kaynaklarını yatırıma yönlendirme yerine belirsizliğin riskini azaltmak için harcarlar (Oltulular ve Terzi, 2006:2). Belirsizlik hem mikro, hem de makro etkileri bulunan bir faktördür. İktisat literatüründe ve iktisadi hayatta belirsizliği önemli kılan neden; bireylerin davranışlarını etkileyerek ekonominin geneli için söz konusu olan olumsuz sonuçlar doğurmasıdır.

1.1.3. Enflasyon Belirsizliğinin Makro Ekonomik İstikrar Üzerine Etkisi

Ekonomiler için en önemli sorunlardan biri de parasal otorite ile iktisadi birimler arasında bilgiler ve beklentiler bakımından uyumun sağlanabilirliğidir. Uyumun sağlanamadığı durumda gelecek için yapılan öngörüler hatalı ve tutarsız olacaktır. Bu ise makroekonomik dengesizliklere yol açar (Süslü, 2005:24). Bu bağlamda, enflasyon belirsizliği hem geçerli olduğu dönemde hem de gelecek dönemler üzerinde etkisi olan makroekonomik bir sorundur (Yamak, 1996:40).

Bireylerin gelecek için yapacakları yatırım ve tasarruflar enflasyon belirsizliği durumunda olumsuz etkilenerek beraberinde üretimde düşüşler, işsizlik oranlarında artışlar, gelir dağılımda bozulmalar ve kaynak dağılımında etkinsizlikler meydana getirmektedir. Ayrıca, bu durum siyasal ve sosyal çalkantılara sebep olurken, uzun

(23)

dönem faiz oranlarını yükselterek para ve sermaye piyasalarını bozmaktadır (Yamak, 1996:37, 39). Kaynakların etkin dağılımındaki fiyat mekanizmasının etkisinin azaltması çıktıyı olumsuz etkileyecektir. Enflasyondaki belirsizliğin artması öngörülemeyen enflasyon oranlarını artıracak ve diğer maliyetlerle birlikte, toplamda katlanılması gereken maliyet artacaktır. Bu maliyetlerin ortaya çıkmasında, enflasyon belirsizliğinin kaynak dağılımlarını hem dönem içi hem de dönemler arası etkileri yatmaktadır.

Sonuç olarak; enflasyon belirsizliği, parasal aktarım kanallarından; faiz kanalı ve beklentiler kanalı yoluyla, istikrarı bozmakta ve enflasyonla mücadelede başarıyı etkileyen en önemli etken haline gelmektedir.

1.2. TEORİK ÇERÇEVEDE ENFLASYON

1.2.1. Klasik Teori

Klasik teori enflasyon olgusunu miktar teorisi ile açıklamakta, enflasyona tek ve temel sebep olarak para arzındaki artış görülmektedir (Ekinci, 2003:56). Klasik teoride ekonomi her zaman tam istihdam düzeyindedir. Fiyatlar genel düzeyi para miktarına bağlı olarak değişmektedir. Buna göre, para arzındaki artışlar üretim, yatırım, istihdam, tasarruf gibi reel büyüklükleri etkilemeyerek sadece fiyatlar genel düzeyini etkilemektedir. Dolayısıyla iktisadi arenada para arzı arttığında, yalnızca fiyatlar genel düzeyi artmaktadır.

Klasik teoride miktar teorisi çerçevesinde para miktarında belirli bir miktar değişmenin fiyat düzeyini de aynı oranda değiştireceğini savunan iki görüş hâkimdir.

(24)

Bu görüşler, Fischer’in geliştirdiği mübadele denklemi ile Marshall ve Pigou tarafından geliştirilen Cambridge denklemidir (Ünsal, 2007:476).

Fischer’in Mübadele denklemi M.V=P.T denklemi ile açıklanmaktadır. Denklemin sol tarafında yer alan M terimi ekonomide arz edilen para miktarını, V terimi ekonomideki paranın değişim hızını, P terimi cari fiyat düzeyini, T terimi ise işlem hacmini yani paranın aracılık ettiği işlem miktarını göstermektedir.

Öte yandan, Cambridge denklemi ise M= k.P.T eşitliği ile izah edilmektedir. Denklemde M terimi ekonomideki para miktarını, P terimi fiyatlar genel düzeyini, T terimi işlem hacmini belirtmektedir. P.T terimi nominal işlem hacmini (nominal milli geliri), k terimi ise bu gelirden nakit olarak tutulan oranı ifade etmektedir. Dolayısıyla k.P.T nominal para talebidir ve para piyasası dengede iken para arzına (M) eşit olmaktadır (Dinler, 2001:417, 419).

Bu denklemlerde miktar teorisi açıklanırken farklı yollar kullanılmış fakat aynı sonuçlara ulaşılmıştır. Farklılığın nedeni ise paranın değerinin belirlenmesinden ileri gelmektedir. Mübadele denkleminde para arzı üzerinde durulurken, Cambridge denkleminde para talebi üzerinde durulmaktadır. Mübadele denkleminde kısa dönemde paranın dolanım hızının değişmediği, Cambridge denkleminde ise kısa dönemde para talebinin değişmediği kabul edilmektedir. Dolayısıyla her iki denklemde de aynı sonuca ulaşılmakta, yani, fiyatlar genel düzeyi ile para miktarı arasında aynı yönlü bir ilişki olduğu görülmektedir (Dinler, 2001:419-420).

(25)

1.2.2. Keynesyen Teori

Keynesyen teori, Klasik teorinin enflasyon görüşüne karşı çıkarak, fiyatlar genel düzeyini para arzındaki değişikliklerin dışında etkileyen birçok değişken olabileceği vurgulamaktadır (Orhan ve Erdoğan, 2003:280). Keynes'e göre, ücret ve fiyatlar esnek değildir bu yüzden ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilir. Devlet otonom harcamalar yaparak ekonominin dengeye gelmesini sağlar. Bu şekilde yapılan harcamalar para miktarının artmasına neden olabilir. Ancak bu artıştan, klasik teorideki gibi, sadece fiyatlar etkilenmeyecek, sırasıyla; milli gelir, daha sonra fiyatlar genel düzeyi ve belli bir noktadan itibaren de sadece fiyatlar etkilenecektir (Eken, 2000:13).

Keynesyen teoride tam istihdam halinde toplam talep ile toplam arz arasındaki fark enflasyon olarak nitelendirilir (Karakayalı, 2002:444). Keynes ve birçok iktisatçıya göre, fiyatlar genel düzeyinin talebe bağlı etkilerle yükselmesinin asıl nedeni toplam talep düzeyinde meydana gelen bir artıştır (Kepkep, 1991:37).

Keynesyen teoride iktisadi sorunların giderilmesinde maliye politikası uygulamalarına önem verilmektedir. Bu doğrultuda kamu harcamalarındaki artış fiyatlar genel düzeyini artırarak pozitif enflasyona yol açmaktadır. Keynesyenler enflasyonla mücadele konusunda birbiriyle uyumlu maliye ve para politikalarının uygulanmasının daha başarılı sonuçlar vereceğini ileri sürmektedirler.

1.2.3. Monetarist Teori

Monetarist teoride enflasyon her durumda ve her zaman parasal bir olgu olarak ifade edilmektedir (Gibson, 2011:6). Monetaristlerin bu görüşü, enflasyonu fiyatlar

(26)

genel düzeyinde sürekli ve hızlı artışlar olarak tanımlayan birçok iktisatçı tarafından destek görmektedir (Miskhin, 2000:299).

Monetarist teoride enflasyonun nedeni para arzındaki artışlardır. Para arzındaki artışlar belli bir süre sonra piyasada fiyatlar genel düzeyinin artmasına neden olacak, buna bağlı olarak artan enflasyon, ekonominin genelini etkileyecektir. Teorinin vurguladığı enflasyona neden olan para arzındaki artışlar, üretim artışından bağımsız olan artışlardır. Dolayısıyla, para arzındaki artışla mal arzındaki artıştan daha hızlı olması enflasyonisttir. Zira para arzındaki artışın mal arzındaki artıştan daha hızlı olması enflasyonist süreci beraberinde getirecektir (Ersoy, 2008:588).

Monetarist teori, enflasyonun nedeni olarak gördüğü üretilen mal miktarına paralel olmadan para arzı artışlarına müdahale edilerek enflasyonun önüne geçilebileceği görüşündedir. Para arzındaki genişlemeler enflasyonist eğilimleri artırmaktadır. Bu nedenle Monetarist teori enflasyonla mücadele politikasını kontrollü para arzı prensibi üzerine inşa etmiştir (Orhan ve Erdoğan, 2003:284).

1.2.4. Yapısalcı Teori

Yapısalcı teori, Monetarist teoriye bir tepki olarak doğmuştur. Yapısalcılar tek başına para arzı ile enflasyonun açıklanamayacağı ve ekonomideki gelişmelere uygun olan para arzı büyümesinin enflasyonun çözümünde yeterli olmayacağı görüşünü savunmaktadırlar (Aktan, 2000:35). Yapısalcı iktisatçılar enflasyonun sebebini ekonominin yapısındaki sorunlar olarak görmektedir. Bu görüşlerini tüm ekonomiler ve özellikle de az gelişmiş ülkeler için geçerli olduğunu ileri sürmektedirler.

(27)

Yapısalcılar, enflasyonla mücadelenin yapısal sorunların giderilmesi ile mümkün olacağını savunmaktadırlar. Bu bağlamda, para ve maliye politikaları gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş ülkeler bakımından farklı sonuçlar meydana getirmektedir. Enflasyonla mücadele politikaları gelişmiş ülkelerde başarılı olabilir, ancak az gelişmiş ülkeler için aynı sonuçları görmek oldukça zordur. Bu durum enflasyonun varlığının gelişmişlikle olan ilişkisinden ileri gelmektedir. Ekonomik gelişme ve yapısal değişim ekonominin kendi kendini geliştirecek düzeyde olmadığı müddetçe enflasyon kaçınılmaz olacaktır. Yani fiyat istikrarını sürekli olması isteniyorsa kalkınmanın sağlanması gerekmektedir. Ancak yapısalcı teori tutarsız bir tutum sergilemektedir. Kendi kendini geliştiren bir ekonomi az gelişmiş bir ülke için söz konusu olmayacaktır. Bununla birlikte enflasyon gelişmiş ülkelerde de görülmektedir. Sadece az gelişmiş ülkelere has bir durum değildir.1

1.2.5. Rasyonel Beklentiler Teorisi

Rasyonel Beklentiler Teorisi, bireylerin sistematik hata yapmadıklarını, ekonomik değişkenleri tam olarak anlayabilecekleri, tüm bilgilere önceden sahip olabildiklerini ve bu bilgileri bekleyiş ve davranışlarına yansıtabildiklerini ileri sürmektedir (Parasız, 2002:494).

Enflasyonun nedeni para arzında beklenen artışların yalnızca fiyatlar genel düzeyini artırmasıdır. Monetizasyon yoluyla kamu açıklarının kapatılması enflasyonist

1

Enflasyonun yapısal olduğu ekonomilerde enflasyonu uygun bir seviyeye çekmek zordur. Yapısal sorunların giderilmeden kalkınma adına istenilen sonucun alınamayacağı belirtilmektedir. Bu tür enflasyonlar ise daha çok gelişmemiş ülkelerde görülmektedir. Bununla birlikte gelişmiş ülkelerde ılımlı enflasyonlar olduğu gibi yüksek enflasyonlar da görülmektedir (Karaçor, 1999).

(28)

olacaktır. Kamu açıkları için borçlanmaya gidilmesi ise faiz ödemelerine bağlı olarak daha büyük bir açık meydana getirebilir. Bu yüzden, kamu açıkları ile enflasyon bekleyişleri arasında aynı yönlü bir korelasyon söz konusudur.

Rasyonel beklentiler teorisi bireylerin iktisat politikası uygulamaları karşısında hemen tavır alıp politika uygulamalarından beklenen sonuçları etkileyebileceklerini öne sürmektedir. Bu teoride bireyler tam bir enformasyona sahip oldukları için sistematik hata yapmaları söz konusu değildir. Bu bağlamda, para arzı artırıldığı zaman bireyler belli bir süre sonra fiyatlar genel düzeyinde ve nominal faiz oranının da yükselebileceğini tahmin edebilirler. Teoriye göre, bireyler para arzının enflasyona neden olacağını bildikleri için bu durum karşısında rasyonel davranışlar sergileyeceklerdir.

1.2.6. Reel Konjonktör Teorisi

Reel konjonktür teorisine göre iktisadi dalgalanmaların ardında arz şokları yer almaktadır. İktisadi birimler talep ve maliyetteki değişmelere karşı hızlı fiyat ayarlamaları yapabilmektedirler. Para hem kısa ve hem de uzun dönemde yansızdır. Para arzındaki değişmelerden reel iktisadi faaliyetler değil fiyatlar genel düzeyi etkilenecektir. Bu ise kısa dönem için geçerli bir durumdur. Ayrıca Reel konjonktür teorisi, para arzı ve fiyatlar düzeyinin çıktı ve istihdam gibi değişkenlerde ortaya çıkan dalgalanmalarda hiçbir etkisi olmadığını ileri sürmektedir.

Teori aynı zamanda, para arzı-üretim ilişkisi üzerinde de durmaktadır. Para miktarının üretimi değil, üretimdeki değişiklerin para miktarını etkileyeceğini öne

(29)

sürülmektedir. Bu teorinin temelini üretim arttığında bankaların yüksek harcamaları karşılayabilmek için para arzını artırması durumu oluşturmaktadır(Dornbusch ve Fischer, 1998: 251).

1.3. ENFLASYONUN NEDENLERİ

Enflasyon, ekonomide çeşitli şartlara ve dönemlere göre, farklı bir şekilde oluşan birçok faktöre bağlıdır. Bu yüzden enflasyonun birçok nedeni vardır. Enflasyonun nedenleri; parasal, reel, dışsal ve yapısal nedenler olarak sıralanabilir.

1.3.1. Parasal Nedenler

Enflasyona neden olan temel olay para arzında değişmelerdir. Para arzının enflasyonu artıracak şekilde artması, bütçe açıkları, ödemeler dengesindeki değişmeler ile devalüasyon, enflasyonun parasal nedenleri arasında gösterilebilir. Ayrıca siyasi otoritenin enflasyonist yollardan finansman sağlaması, kamu iktisadi teşekküllerinin sebep olduğu emisyon ve bankacılık sistemindeki gelişmelerin para arzında değişmelere neden olması da parasal nedenler arasında gösterilebilir (Kılıçbay, 1991:20).

Enflasyonun parasal nedenleri arasında gösterilen bütçe açıkları ile enflasyon arasında karşılıklı etkileşim söz konusudur. Bütçe açıkları enflasyonu etkilerken, enflasyonda bütçe açıklarına neden olmaktadır. Enflasyonist ortam vergi gelirlerinin reel değerini düşürmektedir. Böylece bütçede açıklar meydana gelmektedir. Bu açıkların kapatılmasında merkez bankasının kaynaklarına başvurulması enflasyonun artmasına neden olacaktır (Abdioğlu ve Terzi, 2009:195, 196).

(30)

1.3.2. Reel Nedenler

Reel nedenler daha çok arzla ilgilidir. Ekonominin mal ve hizmet üretim miktarını etkileyen reel faktörler; ihracat politikaları, teknolojik gelişme, üretim faktörlerindeki değişmeler ve arzın esnekliğindeki gelişmeler olarak sıralanabilir (Özgüven, 1991:388). Mal ve hizmetlerin fiyatlarının belirlenmesinde maliyetler önemli yer tutmaktadır. Maliyetlerde meydana gelen artışlara bağlı olarak fiyatlar genel düzeyi yükselmektedir. Arza bağlı olarak fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi arzın yetersiz olmasıdır. Çünkü talepteki artış toplam arz ile karşılandığı müddetçe enflasyondan söz etmek mümkün değildir.

1.3.3. Dışsal Nedenler

Enflasyonun gelişmesinde ülke içi etkilerin dışında ülke dışı etkiler de söz konusudur. Dış dünyada meydana gelen fiyat artışları ithalatla birlikte ekonomiye yansımaktadır. İthal edilen malın fiyatındaki artış enflasyonun ithali anlamına gelmektedir.

Dış ödemeler dengesi ve ithal edilen malların fiyatlarının yükselmesi ve bir ülkede meydana gelen gelir-talep değişmelerinin ticari ilişkilerde bulunulan ülkelere yansıması enflasyonun dışsal nedenleri arasında gösterilebilir.

(31)

1.3.4. Yapısal Nedenler

Yapısal nedenlere bağlı oluşan enflasyonun daha çok az gelişmiş ülkelerde görüldüğü söylenebilir. Bu ülkelerde teknolojinin gelişmemiş olması, siyasi otoritenin iyi olmayışı ve aşırı dışa bağımlılık sağlıklı ekonomik bir yapının oluşmasına engel olmaktadır. Bununla birlikte ekonomideki yapısal bozukluklar enflasyona yol açmaktadır. Bu tür sorunlarla uğraşmak kamu kaynaklarına ek bir maliyet yüklemektedir. Bu maliyetin halka vergi olarak yansıması enflasyona sebep olmaktadır. Ayrıca az gelişmiş ülkelerde gıda maddelerinin arzında, ülkenin ithalat yapısı ve devlet harcamalarındaki artışlara bağlı olarak da enflasyon meydana gelebilmektedir.

1.4. ENFLASYON ÇEŞİTLERİ

1.4.1. Nedenlerine Göre Enflasyon Çeşitleri

Enflasyonu nedenlerine göre talep enflasyonu, maliyet enflasyonu ve yapısal enflasyon olarak sıralayabiliriz.

1.4.1.1. Talep Enflasyonu

Talep enflasyonu, toplam talebin toplam arz tarafından karşılanamadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Üretilen mal ve hizmetlerin toplam talebi karşılayamaması fiyatların yükselmesine neden olmaktadır (Dinler, 2001:436). Böyle bir durumun söz konusu olması için ekonomide tam kapasitede ya da tam kapasiteye yakın bir üretim seviyesinin olması gerekmektedir (Espinosa vd., 1997:8). Bilindiği üzere fiyatlar talep ve arza bağlı olarak değişmektedir. Toplam talebin toplam arzdan fazla olması piyasada dengesizlik meydana getirecektir. Bu dengesizlik ise malın veya

(32)

hizmetin fiyatını artıracaktır. Piyasa dengesinin daha yüksek bir fiyatta sağlanması ve bu artışın süreklilik kazandığı durum talep enflasyonu olarak ifade edilmektedir. Çeşitli sebeplerle toplam talepte artışlar olabilmektedir. Bu sebepler arasında yüksek düzeylerde yapılan cari ve yatırım harcamaları, kredi kaynaklarının genişlemesi ve merkez bankası kaynaklarına sıkça başvurulması gibi durumları gösterilebilir (Türk, 1999:83).

1.4.1.2. Maliyet Enflasyonu

Fiyatlar genel düzeyindeki artışlara üretim faktörlerinin neden olduğu ya da toplam talep fazlalığına bağlı olmadan maliyetlerde olan bir artışla fiyatlar genel düzeyinin yükseldiği durumlarda ortaya çıkan enflasyon maliyet enflasyonudur (Unay, 1997:376). Ancak enflasyonun ortaya çıkabilmesi için bu maliyetlerin fiyatlara yansıtılması gerekmektedir. Bu ise fiyat artışlarının malların piyasaya sürülmesini etkilediği durumlarda söz konusu olur. Öte yandan emeğin verimliliğinin ücretlerde olan artışlar kadar yükselememesi de enflasyon meydana getirecektir.

Oluşum biçimine göre maliyet enflasyonu ücret enflasyonu ve kar enflasyonu olarak değerlendirilmektedir (İşgüden, 2001:213). Maliyetlerdeki artışa bağlı olarak fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi alım gücünün düşmesine neden olacaktır. Emek piyasasında alım gücü düşen ücretlerin artırılması yönünde baskılar oluşacaktır. Ücretlerde olan bir artış ise fiyatlarda yeniden artışa neden olacaktır. Ücret ve fiyatların bu şekilde karşılıklı tepkileriyle ortaya çıkan enflasyon, ücret enflasyonu olarak adlandırılmaktadır (Pekin, 2005:187). Piyasaya sürülen malların fiyatlarının yükselme nedenleri arasında bir diğer neden de rekabetin aksadığı piyasalarda firmaların anlaşma

(33)

yapmalarıdır. Açık ya da gizli olarak anlaşan firmalar rekabeti ortadan kaldırmaktadır. Anlaşan firmalar yapay olarak fiyatların yükselmesini sağlayabilirler. Bu yolla karlarını artıran firmaların neden olduğu enflasyona kar enflasyonu denilmektedir (Dinler, 2001:436).

1.4.1.3. Yapısal Enflasyon

Ekonominin yapısına bağlı olarak enerji, hammadde veya nitelikli eleman eksikliği gibi nedenlerle talebin üretim yapısına uygun olmaması sonucu fiyatlarda artışlar meydana gelmektedir. Bu fiyat artışları yapısal enflasyon olarak nitelendirilmektedir (Susam, 2009:64). Gelişmekte olan ülkelerde genelde yapısal enflasyon görülmektedir. Enflasyonla mücadele de bir çok tedbirler alınmasına rağmen, bu ülkelerin uzun dönemde enflasyondan kurtulamamaları, enflasyonun yapısal kaynaklı olmasıyla alakalıdır (Kibritçioğlu, 2002:51). Aslında ekonomide genel anlamda talep fazlası söz konusu değildir. Bununla birlikte belirli bir sektörün ürünlerine olan talep artışları bu sektörde üretimin artmasına değil de fiyat ve ücret artışlarına neden olmaktadır. Talebin azaldığı sektörler için fiyatlar ve ücretlerde herhangi bir değişme olmayacaktır. Buna bağlı olarak, kısmi talep genişlemesi ve ekonomik yapının katılığı, para arzının sürekli olarak artırıldığı durum itibariyle, tüm ekonomiye yayılmakta ve genel bir enflasyon söz konusu olmaktadır (Dinler, 2001:436).

1.4.2. Artış Oranlarına Göre Enflasyon Çeşitleri

Artış oranlarına göre enflasyon ise ılımlı enflasyon, yüksek enflasyon ve hiper enflasyondur.

(34)

1.4.2.1. Ilımlı Enflasyon

Enflasyonun oranının iki haneleri görmediği, ancak etkilerini halkın hissettiği ve enflasyonist beklentilerin oluştuğu süreç olarak ifade edilmektedir (Yıldırım ve diğerleri, 2009:373). Her ülkenin yapısına bağlı olarak normal karşılanan enflasyon oranlarının olduğu enflasyon türüdür. Gelişmekte olan ülkeler için bu oran yıllık %6, gelişmiş ülkelerde ise %4’ ün altında fiyat artışları gerçekleşmektedir. Ilımlı enflasyon dönemlerinde fiyat artışları düşük oranlarla artarken genel olarak ücretler fiyat artışlarından daha hızlı artmaktadır. Tüketici fiyat artışlarını pek hissetmemektedir. Para fonksiyonları yerine getirebilmekte ve tasarruf olarak saklanabilmektedir. Para değerindeki kayıpların düşük seyirde olması spekülasyon kaynağı olmasını engellemektedir.

1.4.2.2. Yüksek Enflasyon

Yüksek enflasyon dörtnala veya aşırı enflasyon olarak da bilinmektedir. Fiyat artışları iki ve üç rakamlı olabilmektedir. Aylık fiyat artışları %5, %10 ve %15’lere ulaştığı görülmektedir (Parasız, 2002b:7). Yüksek enflasyon durumlarında halk ulusal paradan kaçmaktadır. Sözleşmeler kısa vadeli hazırlanmakta ve bir yılı geçmediği görülmektedir. Dövizli alışverişler, gayrimenkul alışları ve yurt dışına yapılan yatırımlarda artışlar olmaktadır.

1.4.2.3. Hiperenflasyon

Enflasyon oranı aylık oranlarla hesaplanmakta yıllık enflasyon oranlarının ise yüzde binlere ulaştığı görülmektedir. Enflasyon oranlarının yüzde bini geçtiği bu

(35)

enflasyonun kaynağı olarak para gösterilebilir. Bu süreçte para miktarı çok hızlı artar ve fiyatlarda aynı şekilde çok hızlı yükselmektedir. Para değerini kaybederek görevlerini yerine getirememektedir. Artan enflasyon, bireylerin paradan kaçışı artırıp, para yerine altın, döviz ve kıymetli eşya kullanımına sevk etmektedir (Bulut, 2002:94).

1.5. ENFLASYONUN ETKİLERİ

Enflasyon gelir dağılımı, tasarruf-yatırım, ödemeler dengesi ve finansal piyasalar üzerine çeşitli etkileri bulunmaktadır.

1.5.1. Gelir Dağılımına Etkileri

Enflasyon adaletsiz bir vergi olarak düşük gelir gruplarının aleyhine gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir (Akkurt, 2003:145). Bu adaletsizlik enflasyonun önemli etkileri arasında gösterilmektedir. Çünkü sabit gelirli olan işçi, memur ve emekli harcamalarını kısmak zorunda kalmaktadır (Unay, 1997:371). Ancak şu belirtilmelidir ki, enflasyondan sabit gelirliler zarar görürken, serbest meslek sahipleri, iş adamları ve benzeri gelir grupları ise enflasyona karşı önlem alabilmekte ve hatta enflasyon dönemlerinde daha fazla kar elde etme durumları bile söz konusu olmaktadır. Servetin para olarak elde tutulması halinde satın alma oranı kadar servetlerinde azalma meydana gelecektir. Servetlerini para haricinde değerlendirenler bu durumdan karlı çıkacaklardır. Dahası, paranın elde tutulmasının zararı fark edilince bireyler servetlerini mal olarak saklamak yoluna gideceklerdir. Enflasyon, gelir dağılımını üreticilerle spekülatörlerin lehine etkilerken sabit gelirlilerin aleyhine etkiler yapmaktadır. Gelir dağılımdaki bu dengesizlik enflasyonla birlikte artacak toplumda yoksulların sayısı artarken belli bir kesimin gelirinde ise yüksek bir artış olacaktır.

(36)

1.5.2. Tasarruf – Yatırımlara Etkileri

Enflasyon dönemlerinde tasarruf-yatırımlar olumsuz etkilenmektedir. Enflasyon tasarruflara gelir yapısına göre etkileri farklı olmaktadır. Sabit gelirli bireyler tasarruf yapamadıkları gibi ellerinde olan tasarrufları koruyamayacaklardır. Enflasyon dönemlerinde sabit gelirlilerin tasarrufları olmadığından yatırımlara herhangi bir katkıları olmamaktadır. Bireyler veya firmalar ise tasarruflarını üretim yapmak yerine, daha çabuk gelir elde etmek amacıyla, verimsiz yatırımlar olarak altına, gayrimenkule ya da enflasyonu daha da artıran tüketim harcamalarına yöneltmektedirler. Fiyat yükselmeleri kamu kesimi ve özel kesimin yatırımlarında maliyeti artırmaktadır. Dolayısıyla, enflasyon iktisadi birimlerin yatırımlarının zamanında ve beklenen maliyetle gerçekleşmesini engelleyerek arz-talep dengesini bozmaktadır.

1.5.3. Ödemeler Dengesine Etkileri

Enflasyon, ödemeler dengesini olumsuz etkilemektedir. Enflasyonist bir ekonomide döviz kurlarına bağlı olarak ithal malların ülkeye girişi daha ucuz hale gelirken, ihraç mallarında fiyat yükselmesine neden olacaktır. Bu durumda ithalat artarken ihracat düşecek ödemeler dengesi bozulacaktır (Dinler, 2001:444). Yani iç piyasa da malların yükselen fiyatları bu malların ihraç imkânını daraltmaktadır. Diğer taraftan ithal edilen malların fiyatları değişmedikçe talepleri giderek artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde gösteriş tüketiminin yüksek olması, fazla olan ithal malları kullanım oranının, fiyatlardaki düşüklükle desteklenmesi döviz rezervlerini eritecektir. İhracatın ithalatı karşılayamamasına sebep olan enflasyon, ödemeler dengesinde olumsuz sonuçlar meydana getirecektir.

(37)

1.5.4. Finansal Piyasalar ve Enflasyon

Enflasyon faizlerin yükselmesine neden olmaktadır. Kredi taleplerindeki artışlara rağmen milli paranın değerindeki düşüş nedeniyle bireyler geçerli faiz düzeyinde borç vermek istemeyecektir. Bu gelişmeler faizin yükselmesine sebep olacaktır. Enflasyon dönemlerinde yükselen faiz hadleri ise spekülatif yatırımları artırmaktadır. Fonlar uzun vadeli piyasalara arz edilmemektedir. Şirketler tarafından dağıtılan karlar görünüşte artmış olsa bile ortaklar olumsuz etkilenmektedir. Şirketlerin halka açılması yeterli talep olmadığı için güçleşmektedir (Kartal, 2009:10, 13).

1.6. ENFLASYONUN ÖLÇÜLMESİ

Enflasyonun ölçülmesi, ona karşı alınacak tedbirler ve uygulanacak politikalar bakımından önemlidir. Enflasyonu ölçmek tedbirlerin etkinliğini göstermekle birlikte uygulanan politikaların enflasyonu nasıl etkilediğini de göstermektedir.

1.6.1. Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE)

Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE) toptan satışa konu olan ürünlerin toptan fiyatlarındaki değişimin bir göstergesidir. TEFE belirli bir referans döneminde, toptan satışa konu olan ürünlerin fiyatlarının zaman içinde karşılaştırılarak fiyat değişikliklerinin ölçülmesinde kullanılır. Endeks, aynı miktar ve kalitedeki aynı maddeleri, içerdiğinden sadece fiyat değişmelerini yansıtır (Demir, 2006:11). Toptan Eşya Fiyatları Endeksi, yurt içinde firma, kurum, kuruluş, borsa, birlik, hal ve kooperatifler gibi yerlerde yapılan üretim veya toptan satışların zaman içindeki fiyat değişikliklerini kapsar. GSMH hesapları içinde yer alan sektörlerin, ürettiği ve sattığı

(38)

maddelerin değerinden, yurtdışına yapılan satışlar (ihracat) çıkarılmış, yurtdışından satın alışlar(ithalat) ise kapsam dışı bırakılmıştır. Ayrıca hane halkının ürettiği mal ve hizmetler de endeks kapsamında bulunmamaktadır.

1.6.2. Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE)

Üretici fiyatları endeksi, belirli bir referans döneminde ülke ekonomisinde üretimi yapılan ve yurtiçine satışa konu olan ürünlerin, üretici fiyatlarını zaman içinde karsılaştırarak fiyat değişikliklerini ölçen fiyat endeksidir. Üretici Fiyatları Endeksi ile Toptan Eşya Fiyatları Endeksi arasındaki temel fark, fiyatı derlenen birimlerde ortaya çıkmaktadır. Toptan Eşya Fiyat Endeksi’nde fiyatlar, üreticilerin yanı sıra toptan satış noktalarından da (sebze, meyve ve balık hallerinden) derlenmektedir. Toptan eşya fiyatlarına KDV vb. vergiler dahil edilmektedir. Üretici fiyatları endeksinde, fiyatların özellikle üreticilerden derlenmesi esastır ve ürün fiyatları KDV vb. vergiler hariç, yurtiçi peşin satış fiyatlarıdır. ÜFE genelde maliyet enflasyonu olarak algılanır. Çünkü ÜFE endeksi üretimde kullanılan her türlü maddenin (örneğin, hammadde) fiyatları ve işgücü maliyeti ile firmaların vergi yükünden etkilenir (Kurnaz, 2009:5, 6).

1.6.3. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)

Genel tanımı ile tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE), belirli bir döneminde belirli bir kitle tarafından tüketici mal ve hizmetlerine ödenen perakende fiyatlardaki değişikliklerin ölçüsüdür.

Tüketici Fiyatları Endeksi belirli bir referans döneminde belirli bir kitle tarafından satın alınan mal ve hizmetlerle belirlenen bir sepetin maliyetini, zaman içinde

(39)

karşılaştırarak fiyat değişikliklerini ölçer. Sepet aynı maddeleri içerdiğinden, miktar ve kalitede aynı kaldığından, endeks sadece fiyat hareketlerini yansıtır. Bu nedenle Tüketici Fiyatları Endeksi, tüketici fiyatlarında, dolayısıyla tüketicilerin satın alma gücünde, zaman içinde meydana gelen değişmelerin göstergesi olarak kullanılır (Demir, 2006:11).

1.6.4. Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH) Deflâtörü

Bir ülkede belirli bir sürede yurtiçi faaliyetler sonucu elde edilen hizmetlerin değerinden, kullanılan girdilerin düşülmesi halinde Gayri Safi Yurtiçi hasıla elde edilir. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, belli bir dönemde (genellikle bir yıl veya üç aylık dönemlerde), bir ülkenin milli sınırları dahilinde, üretim faktörlerinin katkısı sayesinde oluşan nihai mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder. Bu, ülke sınırları içinde elde edilen katma değerlerin toplamı olarak da ifade edilebilir (Zortuk, 2007:7). Nominal gayri safi milli hasıla rakamının reel gayri safi milli hasıla rakamına bölünmesiyle elde edilen gayri safi milli hasıla deflatörü, bir ekonomide fiyatlar genel düzeyindeki değişmeleri gösteren en kapsamlı ve en güvenilir fiyat endeksi olarak kabul edilir. Çünkü çesitli sektörlerdeki ayrı ayrı fiyat değişmelerinin ağırlıklı bir ortalaması olarak görülmektedir(Demir, 2006:11).

(40)

1.7. ENFLASYON VE BELİRSİZLİK

1.7.1. Enflasyon Belirsizliği ve Makro Ekonomik Değişkenlerle İlişkisi

1.7.1.1. Enflasyon ve Enflasyon Belirsizliği

Belirsizlik, iktisadi birimlerin geleceğe yönelik kararlarını etkileyen önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Tanım olarak belirsizlik, bireylerin geleceği tam olarak öngöremediği durum olarak ifade edilebilir. Enflasyona bağlı gelişen belirsizlik yüksek oranlarda seyreden enflasyonlarda oluşmakta ve iktisadi birimlerin gelecekteki fiyat artışlarını öngörülebilirliğini zorlaştırmaktadır. Bu açıdan enflasyon belirsizliğini; enflasyonun geleceğinin öngörülebilir olmadığı durumlar için kullanmak mümkündür (Sekman, 2007:7, 8).

.

İktisatçılar tarafından görüş birliğinin tam olarak sağlanamadığı halde enflasyon belirsizliğini artıran temel olay cari dönemde ya da geçmiş dönemlerde yaşanan yüksek oranlı ve değişken enflasyondur (Erdoğan ve Bozkurt, 2004:63). Bu ifadenin de destek verdiği enflasyon ile enflasyon belirsizliği arasındaki ilişkiye yönelik ilk görüşler Okun’un çalışmalarında yer almıştır. Okun çalışmalarında yüksek enflasyon dönemlerinde para politikalarının ön görülmez hale geldiğini bu yüzden enflasyon ile enflasyon belirsizliği arasında pozitif ilişki olduğunu savunmaktadır (Omay, 2008: 82). Bu çerçevede yüksek enflasyonların yaşandığı dönemlerde enflasyon belirsizliğinin daha fazla olduğu, düşük ve ılımlı enflasyonların yaşandığı ekonomilerde ise belirsizliğin daha az ve hatta görülmeyebileceği söylenebilir.

(41)

Enflasyon belirsizliği üzerine bir diğer görüşte enflasyon belirsizliğine yüksek enflasyonun neden olduğu görüşüdür. Bu bağlamda, enflasyon belirsizliğinin artışı, siyasi baskı altında kalan merkez bankalarının sürpriz enflasyon kararları almalarına neden olacaktır. Sürpriz enflasyon ise her dönem için daha yüksek enflasyon durumunu gerektirdiği için merkez bankalarının böyle bir tutumda bulunmaları enflasyonu daha da artıracaktır (Erkam, 2008:160).

1.7.1.2. Faiz Oranları ve Enflasyon Belirsizliği

Enflasyon belirsizliği, faiz oranlarına risk primini ekleyerek faiz oranlarında artışlara neden olmaktadır (Kara, 2009: 20). Yatırımcılar ise bu belirsizlik riskini azaltmak için uzun vadeli sabit kredilere yönelecektir. Bu durum ise nominal faiz oranlarını yükseltecektir. Uzun dönemli borçlanma yoluna gidilmesi finansman maliyetini artırarak yatırımları azaltacaktır. İpotekli (mortgage) ev alma sistemi bu durum için gösterilebilecek en güzel örneklerdendir. Enflasyonun gelecekteki durumunu tam olarak bilemeyen tüketici gelecekteki faiz konusunda da aynı durumla karşı karşıya kalmaktadır. Gelecekteki faiz riskini kaldırmak isteyen tüketici değişken oranlı ipotekleme yerine sabit oranlıyı seçebilir. Daha küçük miktarlı ipoteğin yapıldığı bu durum enflasyon belirsizliğinin ipotek büyüklünü sınırlayabildiğini göstermektedir (Sever ve Demir, 2008:45, 46).

Bununla birlikte iktisatçılar arasında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bu görüşlerden bazıları enflasyon belirsizliği ile faiz oranları arasında pozitif bir ilişki olduğunu savunurken bir diğer grup ise negatif bir ilişkiden bahsetmektedir (Sekman, 2007:9).

(42)

1.7.1.3. Yatırımlar ve Enflasyon Belirsizliği

Enflasyon belirsizliği yurt içi ve yurt dışından yapılacak yatırımları olumsuz etkilemektedir. Yüksek oranlı ve sürekli değişen enflasyonun hakim olduğu bir ekonomide ortaya çıkan belirsizlikler, yatırımların reel getirilerini belirsiz kılmaktadır. Bu belirsizlikler iktisadi birimlerin uzun vadeli sözleşme yapmalarını zorlaştırarak yatırım harcamaları yapmalarına engel olmaktadır (Sekman, 2007:10).

Yüksek enflasyona bağlı olarak ortaya çıkan enflasyon belirsizliği ek maliyetler oluşturarak, piyasanın işleyişini bozmakta ve gelecek hakkında olumsuz beklentiler oluşturmaktadır. Bu belirsizlik, ekonomide yüksek faiz oranı ve düşük yatırım düzeyi ile kendini gösteren risk unsurunun uzun vadeli sözleşmelere eklenmesine sebep olmaktadır. Kısaca, tasarruflar uzun vadeli üretken yatırımlardan, üretken olmayan kısa vadeli yatırımlara yönelecektir (Sekman, 2007:10, 11).

1.7.1.4. Büyüme ve Enflasyon Belirsizliği

Enflasyon belirsizliğinin ekonomideki büyüme üzerinde olumsuz etkiler olduğu ve bu etkinin beklenen yüksek enflasyondan daha büyük bir etkiye sahip olduğu birçok literatürde yer almaktadır. Yüksek enflasyon oranlarında gelecek enflasyon beklentilerine ilişkin belirsizliğin ve göreceli fiyat değişikliklerinin artacağı ve dolayısıyla ekonomik büyümenin olumsuz etkilenebileceği ileri sürülmektedir (Akyazı ve Artan, 2004:2). Enflasyonda artan değişiklikler ve belirsizlikler düşük bir yatırım ve düşük bir ekonomik büyümeyi beraberinde getirecektir. Enflasyondaki belirsizlikler artıkça üretimde düşüşler artacaktır. Dolayısıyla, ekonomik büyümenin tesisi için

(43)

belirsizliğin en aza indirilerek enflasyon oranının daha düşük seviyelerde tutulması kaçınılmazdır (Bozkurt, 2010:179).

1.7.2. Enflasyon Belirsizliğinin Nedenleri

Enflasyon belirsizliğinin temelinde yüksek enflasyon dönemlerinde uygulanacak politikalar konusundaki belirsizlikle birlikte politika otoritelerinin tutumlarına karşı duyulan şüpheler yatmaktadır. Yüksek enflasyona müdahale etmek isteyen para otoriteleri uyguladığı politikanın ekonomide sebep olacağı sonuçları kestirememektedir. Böylece uyguladığı politikada kararsızlık durumu ortaya çıkmaktadır. Enflasyona para politikası ile müdahale edilebilir görünmektedir. Ancak enflasyona müdahale için uygulanan politikanın gecikmeli olarak etkilerinin göründüğü, reel ekonomide olumsuz sonuçları, büyüme oranını negatif etkilediği ve işsizliğe sebep olduğu bilinmektedir. Daraltıcı para politikası ile ekonominin resesyona girmesi halinde politika otoritelerinin ekonomiyi canlandırmak için tekrar enflasyonist politikaya döneceği konusunda beklentiler artmaktadır. Bu tür beklentiler uygulanacak politikaya güvenin azalmasına neden olduğu gibi enflasyon belirsizliğini de artıracaktır. Ayrıca yüksek enflasyon dönemlerinde uygulanacak politikanın tam olarak tarihinin belirlenememesi ve etkilerini kestirmek zor olması da enflasyon belirsizliğini artırmaktadır (Hasanov, 2008:192).

Paranın tam olarak kontrol edilememesi, politika sapmalarının bireyler tarafından tam olarak bilinmediğinden belirsizlik durumunu artırmaktadır. Para otoriteleri bu belirsizlik durumunda parasal sürprizler yaparak çıktıyı artırabilmektedirler. Bu şekilde devam edilen bir politika daha yüksek bir enflasyona sebep olmakta ortalama enflasyon oranını da yükseltmektedir. Sonuçta paranın etkin

(44)

olarak kontrol edilememesiyle birlikte oluşan enflasyon belirsizliği daha yüksek bir enflasyon ortaya çıkaracaktır (Abiyev, 2008:78).

1.7.3. Enflasyon Belirsizliğinin Ölçülmesi

İktisat literatüründe geçmiş enflasyon verileriyle ve geleceğe yönelik enflasyon beklentisi kullanılarak analizlerin yapıldığı iki farklı yaklaşımla enflasyon belirsizliği ölçülmüştür (Hülagü ve Şahinöz, 2011:1). Geçmiş enflasyon verilerinde tahminin hata terimleri, enflasyondaki mutlak değişimin ortalaması ve ekonometrik ARCH ve GARCH gibi yöntemlere bağlı olarak ölçülmektedir. Anket yönteminde belirsizlik, beklenen enflasyon ve gerçekleşen enflasyon farkına bakılarak ölçülmektedir. Beklenen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon arasındaki fark ne kadar fazla ise belirsizliğin artığını, tersi durum ise azaldığını göstermektedir (Sever ve Demir, 2008:47).

(45)

II. BÖLÜM

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI VE ENFLASYON İLİŞKİSİ

2.1. MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI

2.1.1. Merkez Bankası Bağımsızlığı Kavramı

İkinci dünya savaşı ile 1970’li yılların sonuna kadar geçen süreçte yaşanan ekonomik sorunlar merkez bankasının bağımsızlığı kavramına ilgiyi artırmıştır. Bu yıllarda yaşanan enflasyon merkez bankalarının yönetim yapılarının değişmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir (Crowe ve Meade, 2007:70). Ancak merkez bankacılığı üzerine büyük değişim 1990’larda olmuştur. Bu değişimle birlikte bağımsız ve şeffaf bir merkez bankası oluşturulmasına yönelik çalışmalar öne çıkmıştır (Geraats, 2002:532). Merkez bankası bağımsızlığı konusundaki gelişmelerin temel nedeni para politikalarının, hükümet politikalarından ayrı tutulması düşüncesidir (Alkınoğlu, 2000:76). Bu düşünce ile birlikte, hükümet etkisinde kalmadan belirlenen para politikaları ve bağımsız merkez bankaları fiyat istikrarını sağlamada daha başarılı olacağı düşünülmektedir (Brumm, 2001:807). Bununla birlikte merkez bankası bağımsızlığı kavramı nasıl ortaya çıkmıştır, neyi ifade etmektedir ve hangi durumlarda merkez bankalarının bağımsızlığından söz edilebilir? Bu tür soruların cevabını vermek

(46)

bağımsızlık açıklamalarının temelini oluşturacaktır. Literatürde merkez bankası bağımsızlığı kavramı hakkında çeşitli yorumlar ve görüşler bulunmaktadır.

Merkez bankasının bağımsız olması düşüncesinin gelişmesinde para politikasının fiyat istikrarını sağlamayı amaç edinmesi gösterilebilir. Zira iktisadi birimlerin para politikalarına inandırılması için yetki ve yönetiminde bağımsız bir merkez bankası gereklidir. Siyasi gücün etkisinden uzak ve siyasi amaçların aksine hareket eden merkez bankaları iktisadi birimlere ihtiyaç duyulan güven ortamını sağlayabilir. Ancak şu durum göz ardı edilmemelidir: merkez bankaları tamamen hükümetten ayrı hareket etmeyip genel ekonomik programı destekleyen politikalar izlemeleri gerekmektedir (Eroğlu, 2009:89, 91). Buradan çıkan sonuç; ekonomik program içerisinde hiçbir kurumdan talimat almıyor ve herhangi bir kurumun etkisinde kalmayıp para politikasını belirleyip uygulamaya geçirebiliyorsa merkez bankasının bağımsız olduğu söylenebilir (Eroğlu ve Abdullayev, 2005:80). Merkez bankası bağımsızlığı üzerine yapılan çalışmalarda başkan ve üyelerin atanma biçimi, başkan ve üyelerin görevde kalma süreleri, para politikasının belirlenme süreci ve işleyişi, merkez bankasının öncelikli amacının ne olduğu veya amaçlarının ne olması gerektiği ve son olarak da merkez bankaları tarafından kamu kesimlerine açılan krediler gibi unsurlar üzerinde durulmaktadır (Eroğlu ve Eroğlu, 2010:122). Bu unsurlar merkez bankası bağımsızlığı açısından oldukça önemlidir.

Son olarak merkez bankası bağımsızlığı; para politikasını kendisine tanınan yasal çerçevede siyasi otoritenin etkisinde kalmadan düzenlemesi, değiştirmesi ve uygulayabilmesidir (Erarslan, 2011:97). Bir başka ifadeyle, para politikasını belirlerken

Referanslar

Benzer Belgeler

Buradan yola çıkarak firmaların uluslararası pazarlara yönelmesinin önemli nedenlerini şu maddelerle özetleyebiliriz (Root, 1994, s. Daha cazip fırsatların bulunması..

Neoliberal düşüncenin Türkiye’de tam anlamıyla yerleştiği 2001 yılındaki Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı öncesi ve sonrasında, siyasal partilerin merkez

Yatırım danışmanlığı hizmeti SPK tarafından yayımlanan tebliğ çerçevesinde, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri

Türkiye’nin ana ticaret ortaklarında büyüme öngörüleri 2021 yılı için Ekim Rapor dönemine göre daha çok yukarı yönlü güncellenirken, 2022 yılı büyüme öngörüleri

Breitung ve Candelon (2006) frekans alanı nedensellik testine ait sonuçlar ise merkez bankası rezervleri ile sanayi üretim endeksi arasında yüksek ve orta frekanslarda (kısa ve

düzenlemelere tabi kurum ve kuruluĢların kanuna uygun hareket edip etmediğini ve verilen bilgilerin doğruluğunu denetlemekle görevli ve yetkilidir. Temel hedefinin fiyat

yasası, halen girm edik saha bırakmadı... Karsta bir süt tozu fabrikası

Küresel finansal kriz döneminde, gelişmiş ülkelerin ekonomik istikrarı yeniden sağlama çalışmaları ve gelişmekte olan ülkelerin sermaye hareketlerindeki oynaklığın