• Sonuç bulunamadı

Çanakkale zaferinin tiyatral anlatımı üzerine yapılan reji çalışması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çanakkale zaferinin tiyatral anlatımı üzerine yapılan reji çalışması"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SAHNE SANATLARI ANABİLİM DALI

REJİSÖRLÜK BİLİM DALI

ÇANAKKALE ZAFERİ’NİN TİYATRAL ANLATIMI ÜZERİNE

YAPILAN REJİ ÇALIŞMASI

Yusuf Oğuz ALTUNTAŞ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Fuat RAUFOĞLU

(2)
(3)
(4)

iii

ĠÇĠNDEKĠLER

Bilimsel Etik Sayfası ... ..i

Tez Kabul Formu ... ..ii

Önsöz / Teşekkür ... .ix

Özet ... ..x

Summary ... ..xi

Giriş ... …1

1.BELGESEL TİYATRO ... 3

1.1 Belgesel Tiyatronun Niteliği ... 3

1.2 Belgesel Tiyatro ÇalıĢmalarını Belirleyen Farklı Ölçütler ve Sorular ... 3

1.3 Belgesel Tiyatronun ÇıkıĢ Noktaları ... 4

1.4 Gösterim ve Eylem Yerleri ... 5

1.5 Belgesel Tiyatronun Gücü ve Ġçeriği ... 6

1.6 Belgesel Tiyatroda Oyucu ve Seyirci ĠliĢkisi ... 7

1.7 Belgesel Malzemenin Biçimsel Olarak ĠĢleniĢine ĠliĢkin BaĢka Örnekler ... 7

1.8 20.Yüzyılda Belgesel Tiyatro AnlayıĢı Ve Örnekleri ... 9

2. I.DÜNYA SAVAġI VE ÇANAKKALE MUHAREBESĠNĠN KAPSAMLI TARĠHSEL ĠNCELEMĠ ... 13

2.1 SavaĢ Öncesi Avrupanın Durumu ... 13

2.1.1 Üçlü BağlaĢma (Ġttifak) ve Üçlü AnlaĢma (Ġtilaf) ... 13

2.1.1.1 Üçlü BağlaĢma (Ġttifak) ... 13

2.1.1.2 Üçlü AnlaĢma (Ġtilaf) Fransa - Ġngiltere - Rusya (1881 - 1907) ... 13

2.2 SavaĢın Nedenleri ... 14

2.3 1.Dünya SavaĢından Önce Osmanlı Ġmparatorluğunun Durumu ... 16

2.4 Osmanlı Hükümetinin SavaĢa Çekilmesi ... 17

2.5 Çanakkale SavaĢları ... 19

2.5.1 Deniz SavaĢları ... 19

2.5.2 Kara Muharebeleri ... 22

(5)

iv

2.5.4 Seddülbahir Cephesi ... 26

2.5.5 Birinci Kirte Muharebesi ... 26

2.5.6 Ġkinci Kirte Muharebesi ... 26

2.5.7 Üçüncü Kirte Muharebesi ... 27 2.5.8 Zığındere Muharebesi ... 28 2.5.9 Arıburnu Cephesi ... 29 2.6 Anafartalar Cephesi ... 32 2.6.1 Kanlısırt Muaharebesi ... 32 2.6.2 Tekketepe Muharebesi ... 33

2.6.3 Ġkinci Anafartalar Muharebesi ... 34

2.7 Çekilme ... 34

3. METĠN OLUġTURMA ÇALIġMALARI ... 35

3.1 Anlatıcı GiriĢ 1. Sahne Balkan Harbi ... 35

3.1.1 KonuĢma Örgüsü... 35

3.2 1. Sahne (Balkan Harbi) ... 36

3.2.1 Sahnenin konusu ... 36

3.2.2 KonuĢma Örgüsü ... 37

3.2.3 Sahnede Bulunan KiĢiler ... 37

3.2.4 Mekan ve Durum ... 38

3.2.5 Aksiyon ... 38

3.2.6 Doruk nokta ... 38

3.3 2.Sahne (Rus Çarı) ... 38

(6)

v 3.3.2 KonuĢma Örgüsü ... 38 3.3.3 KonuĢma Örgüsü ... 39 3.3.4 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 40 3.3.5 Aksiyon Noktaları ... 40 3.3.6 Doruk Nokta ... 40

3.4 3. Sahne (Amiral De Robeck) ... 40

3.4.1 Sahnenin konusu ... 41

3.4.2 KonuĢma örgüsü ... 41

3.4.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 42

3.4.4 Mekan ve Durum ... 43

3.4.5 Aksiyon Noktaları ... 43

3.5 4.Sahne (Geliyorlar PaĢam) ... 44

3.5.1 Sahnenin konusu ... 44

3.5.2 KonuĢma örgüsü ... 44

3.5.3 Mekan ve Durum ... 45

3.5.4 Aksiyon ve doruk nokta ... 45

3.5.5 KiĢiler……….45 3.6 5.Sahne (Dıdar) ... 46 3.6.1 Sahnenin konusu ... 46 3.6.2 KonuĢma örgüsü ... 46 3.6.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 47 3.6.4 Mekan ve Durum ... 47

3.6.5 Aksiyon ve Doruk Nokta ... 47

3.7 6.Sahne (Liman PaĢa) ... 48

(7)

vi

3.7.2 KonuĢma örgüsü ... 49

3.7.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 50

3.7.4 Mekan ve Durum ... 50

3.7.5 Aksiyon ve Doruk Nokta ... 51

3.8 7.Sahne (Asım Ġle Zeynep) ... 52

3.8.1 Sahnenin konusu ... 52

3.8.2 KonuĢma örgüsü ... 52

3.8.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 55

3.8.4 Mekan ve Durum ... 55

3.8.5 Aksiyon ve Doruk Nokta ... 56

3.9 8.Sahne(Edincikli Ġbrahim) ... 56

3.9.1 Sahnenin konusu ... 56

3.9.2 KonuĢma örgüsü ... 56

3.9.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 58

3.9.4 Mekan ve Durum ... 58

3.9.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 58

3.10 9.Sahne(Dr.Dimitroyati: ... 59

3.10.1 Sahnenin konusu ... 59

3.10.2 KonuĢma örgüsü ... 59

3.10.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 61

3.10.4 Mekan ve Durum ... 62

3.10.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 62

3.11 10.Sahne ( Bir Yudum Yardım) ... 62

3.11.1 Sahnenin konusu ... 63

(8)

vii

3.11.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 64

3.11.4 Mekan ve Durum ... 65

3.11.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 65

3.12 11.Sahne(Siperde AtıĢma)... 65

3.12.1 Sahnenin konusu ... 65

3.12.2 KonuĢma örgüsü ... 66

3.12.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 68

3.12.4 Mekan ve Durum ... 68

3.12.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 68

3.13 12.Sahne (Kannengisser M.Kemal) ... 68

3.13.1 Sahnenin konusu ... 68

3.13.2 KonuĢma örgüsü ... 68

3.13.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 70

3.13.4 Mekan ve Durum ... 70

3.13.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 70

3.14 13.Sahne (Toppuk Mayını) ... 70

3.14.1 Sahnenin konusu ... 71

3.14.2 KonuĢma örgüsü ... 71

3.14.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 71

3.14.4 Mekan ve Durum ... 72

3.14.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 72

3.15 14.(Sahne) Er Tahir ... 72

3.15.1 Sahnenin konusu ... 72

3.15.2 KonuĢma örgüsü ... 72

3.15.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 74

(9)

viii

3.15.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 75

3.16 15.Sahne (Hasanoğlu Ahmet) ... 75

3.16.1 Sahnenin konusu ... 75

3.16.2 KonuĢma örgüsü ... 75

3.16.3 KiĢiler ve KiĢileĢtirme ... 77

3.16.4 Mekan ve Durum ... 77

3.16.5 Aksiyon, Düğüm ve Doruk Nokta ... 77

4. OYUNUN YORUMLANMASI ... 78

4.1 Oyunda Var Olan Dramatik Malzemeler ... 78

4.2 Oyunda Var Olan Dramatik Değerler ... 79

4.3 Genel Açıdan Temanın Değerlendirilmesi ... 80

4.4 Üslup ... 80

5. OYUNUN REJĠ DEFTERĠ VE SAHNEYE KOYMA ÇALIġMASI ... 82

5.1 Oyuncularla ÇalıĢma ve Oyuna Adaptasyon ... 82

5.2 Dekor ÇalıĢması ve Sahne Düzeni ... 82

5.3 Kostüm ... 83

5.4 IĢık Tasarımı, Müzik, Efekt ve Görsel Sunumlar ... 84

5.5 Reji Defteri Düzeni ... 85

5.6 Oyunun Müzik Ve Efekt Sıralaması……… …..86

5.7 Barkovizyonda Yansıtılan Resimler………87

5.8 Oyunun IĢık Planı………....89

5.9 Oyunun Q Sıralaması 1.Perde………90

5.10 Oyunun Q Sıralaması 2.Perde……….………..91

5.11 Reji Defteri……….….……...92

SONUÇ ... 143

KAYNAKÇA ... 145

(10)

ix ÖNSÖZ

Önsözler nedense en son yazılır ve ilk önce okunurlar. Destanlar ise önceden yazılır sonradan hatırlanırlar. Hele bu destan Çanakkale olunca, bence her an hatırlanmalıdır. Çanakkale savaĢıyla bütün Dünya bir Ģeyler öğrenmiĢti, mesela Avrupa, geliĢmiĢ sanayisini ve kadim dostlarını ardına alarak, elimi kolumu sallayarak Ġstanbul‟u alırım, Türkleri de tarih sahnesinden silerim sanmıĢtı. Ama bu sanrılarının ütopik bir hayal olduğunu ancak Çanakkale hezimetinden sonra öğrenebildiler. SavaĢ meydanında yenemeyeceği Türk‟ü masa baĢında yenmeyi de bu sayede öğrenmiĢ oldular. Bizler ise masa baĢında kaybettiğimiz bir zaferin ardından küllerimizden yeni bir Türkiye kurmayı ve Türkün tarih sahnesinden hiçbir zaman silinemeyeceğini tekrar hatırlattık.

ġu da bir gerçektir ki kitapların önsözlerini birçok okuyucu okumaz, önsözler gibi destanlar da gün geçtikçe unutulur ve tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolurlar. Bu kayboluĢu Çanakkale destanına yaĢatmamak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düĢünmekteyim. Çanakkale zaferinin gelecek nesillere anlatılması ve dersler çıkarılması ölçüsünde, tiyatronun hatırlatıcı, öğretici ve ders verici üstün gücünü kullanmak kadar doğal bir sebep yoktur kanaatindeyim. Bu düĢünce ile yola çıktığımız da gördüm ki Çanakkale zaferi hakkında detaylı bir tiyatro eseri bulunmamakta. Bu eksikliği giderme düĢüncesi ile ele aldığımız oyunla, gelecek kuĢakların tarihini unutmaması yönünde bir katkı sağlamaya çalıĢtım. Çanakkale zaferinin büyüklüğünü Tiyatronun ölümsüz ruhuyla birleĢtirmeye çalıĢtığımız bu tez çalıĢması ile Ģehitlerimizin anısını canlandırmıĢsak, ne mutlu bize.

Bu çalıĢmamızın tez haline getirilmesinde büyük destekleri olan danıĢman hocam sayın Prof.Dr. Fuat RAUFOĞLU ve eĢi sayın Prof.Dr. Zamine HACIYEVA hocalarıma, eğitimimizde büyük katkısı olan sayın Yrd.Doç.Dr. Dilek ZERENLER hocamıza, bu çalıĢmanın oluĢumunda büyük emeği ve desteği olan dostum, Ġnkılap Tarihi Okutmanı Ahmet Nedim KĠLCĠ hocama ve oyunda emeği geçen bütün oyuncu ve öğrenci arkadaĢlara, kostüm konusunda bize desteğini esirgemeyen TRT kurumuna teĢekkür ederim.

(11)

x

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

encin

in

Adı Soyadı Yusuf Oğuz Altuntaş Numarası 094250011003 Ana Bilim / Bilim Dalı Sahne Sanatları Anabilim Dalı

Rejisörlük Bilim Dalı Danışmanı Prof.Dr. Fuat Raufoğlu

Tezin Adı Çanakkale Zaferinin Tiyatral Anlatımı Üzerine Yapılan Reji Çalışması

ÖZET

Milli Tarihimiz birçok zaferlerle doludur, ancak Çanakkale zaferinin önemi tüm bunların içinde ayrı ve mistik bir yer tutmaktadır. Yaşamın her alanında yokluklarla mücadele eden, sanayisi geri kalmış Osmanlı Devleti’nin kendinden kat ve kat üstün ve her türlü donanıma sahip olan gelişmiş devletlere karşı kazandığı büyük zaferin sembolü ve adıdır Çanakkale.

Bu tez çalışması Çanakkale savaşı sırasında yaşanılan olayları ele alarak, adım adım zafere yürüyüşün sahneye taşınmasını, ülkemizde tiyatral bir kazanıma ve zenginliğe yol açmasını hedeflemiştir.

Çalışmada tarihi belgeler ve anlatımında mantıksal bir sakınca olmayan haber-i vahid (anonim hikâyeler) de ele alınarak yazılı bir metne dönüştürülüp sahneleştirilmesi yapılarak yeni bir oyun metnine dönüşmesi sağlanmıştır. Çalışma Epik tarzda göstermeci üslupla ele alınmıştır. Sahnelerin oluşturulmasında kronolojik tarih esas alınmıştır. Sahne aralarında anlatıcı yardımıyla sahnenin serimi yapılarak seyircinin dikkati ve ilgisinin en üst seviyeye çıkarılmasına çalışılmıştır.

Oyunlar sırasında projeksiyon cihazı kullanılarak sahne arkasında bulunan perdeye ilgili görsellerin ( fotoğraf, yazı, film) yansıtılıp görsel efektin zenginleştirilmesi sağlanmıştır.

Oyunun epizot yoğunluğu ve sahne geçişlerinin fazla olması nedeniyle mevcut temada işlevsel bir dekor anlayışı üzerinde durulmuştur.

Bu yöntemler dâhilinde Çanakkale savaşları ve zaferinin belgesel nitelikli anlatımı ve sunumu, tiyatro sanatında farklı ve ilgi çekici bir tarzı deneme şansını araştırmamızda bizlere sunmuştur.

(12)

xi

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

encin

in

Adı Soyadı Yusuf Oğuz Altuntaş Numarası 094250011003 Ana Bilim / Bilim Dalı Sahne Sanatları Anabilim Dalı

Rejisörlük Bilim Dalı Danışmanı Prof.Dr. Fuat Raufoğlu

Tezin Adı A Stage Direction about documental narration of the Çanakkale Victory

SUMMARY

Our national history is full of victories; yet, Çanakkale (Gallipoli Dardanelles) Victory is unique and mystical of these victories. Çanakkale Victory is the name and the symbol of the victory that the Ottoman State having an underdeveloped industry and struggling with a bitter poverty in every part of life won against the developed countries that was much more superior and had every kind of equipment.

With the present study, it was aimed to put the step-by-step walk to victory on the stage and to provide a theatrical gain and wealth in our country by dealing the events lived during Çanakkale Battle.

In the study, historical documents and anonymous stories that did not have any rational defects were used, written into texts and staged and finally a new play script was obtained. The study was performed with an epical style and demonstration method. Staging was based on chronological history. It was aimed that the attention and interest of the audience be maximized through exposition between stages with the help of a narrator.

A projector was used, the related visual materials (photographs, written materials and films) were projected on the screen behind the stage and thus visual effects were enriched.

A functional scene was created due to the high number of stage-intervals and rich episodes of the play.

With these methods, a documental narration and presentation of the Çanakkale Battle and Çanakkale Victory enabled us to try a different and interesting style in theatre art in our study.

(13)

1

GĠRĠġ

Çanakkale Zaferi milletimizin vatanı uğruna her türlü fedakârlığı yapacağını, bütün cefaları çekeceğini ve Türk milletinin özgürlüğü uğruna canını feda edebileceğinin bir göstergesidir.

Çanakkale Muharebeleri, dünya tarihinde ender rastlanan deniz ve kara savaĢlarından biridir. Siyasî açıdan, birçok emelin, ihtirasın, idealin düğümlendiği; askerî açıdan ise insan gücünün, azminin, inancının yanı sıra âlet, edevat ve teçhizatının yeterince denge kuramadığı bir yerdir.

Tarihimiz birçok zaferlerle doludur ancak Çanakkale zaferinin önemi ayrı bir yer tutmaktadır. Yokluklarla mücadele eden sanayisi geri kalmıĢ Osmanlı Devleti‟nin kendinden kat kat üstün olan devletlere karĢı kazandığı büyük zaferin adıdır Çanakkale. Dünya ve Türk tarihinde bu denli büyük bir öneme sahip olan böyle büyük zaferin gelecek nesillere aktarılması ve geçmiĢ, bugün ve gelecek arasında sağlam bağ oluĢturulmasını sağlayacak eserlerin bulunması büyük önem arz etmektedir.

Bu bağlamda mevcut çalıĢmanın amacı, Çanakkale zaferinin gelecek nesillere aktarılmasını ve gereken derslerin alınmasını sağlamaktır. Diğer bir ifade ile, bu çalıĢmada Çanakkale SavaĢı esnasında yaĢanılan olayları ele alınarak adım adım zafere nasıl yüründüğünün sahneye taĢınması, tiyatral bir ortamda incelenmesi ve değerlendirilmesi hedeflenmiĢtir. Tarihte Türk milletinin kültürünü, vatanını ve milli Ģuurunu ne büyük zorluklarla savunduğunun seyirciye anlatılması, çalıĢmanın ikincil amacını oluĢturmaktadır.

Bu çalıĢmanın, Çanakkale Zaferi ile ilgili tarihsel olayların somut olarak ortaya konulması sonucunda gelecek nesillerde kuvvetli bir tarihî bilinci ve ulusal benlik ile kutsal değerleri tanıma ve hatırlama sağlaması açısından önemli olduğu söylenebilir. Bu tiyatral çalıĢma ile Çanakkale Zaferi gibi unutulmaya yüz tutmuĢ tarihî değerlerin yeniden hak ettiği yeri bulacağı düĢünülmektedir.

ÇalıĢmada yöntemi, tarihi belgeler ve anlatımında mantıksal bir sakınca olmayan haber-i vahide (anonim hikâyelere) dayanmaktadır. Bu yöntemde, tarihi

(14)

2

belgeler mantıksal ve kronolojik yapıda ele alınarak yazılı bir metne dönüĢtürülmekte, sahneleĢtirilmesi yapılarak yeni bir oyun metni ortaya konulmaktadır. Diğer bir ifade ile, çalıĢma epik tarzda göstermeci üslupla ele alınmıĢtır. Sahnelerin oluĢturulmasında kronolojik tarih esas alınmıĢtır. Sahne aralarında anlatıcı yardımıyla sahnenin serimi yapılarak seyircinin dikkati üst seviyede tutulmaya çalıĢılmıĢtır.

Projeksiyon cihazı kullanılarak sahne arkasında bulunan perdeye ilgili fotoğraf, yazı, film vb. unsurlar yansıtılıp, görsel efektin zenginleĢtirilmesi sağlanmıĢtır. Oyunun epizot yoğunluğu ve sahne geçiĢlerinin fazla olması nedeniyle iĢlevsel bir dekor anlayıĢı üzerinde durulmuĢtur.

YaĢanmıĢ gerçek olayların anlatılması nedeniyle kostüm çalıĢması titizlikle yapılarak, tarihi kesite uygun olmasına dikkat edilmiĢ ve tedarikinde TRT kostüm depolarından yardım alınmıĢtır.

ÇalıĢma beĢ bölümde ele alınmıĢtır. Birinci bölümde, belgesel tiyatro kavramsal olarak incelenmiĢtir. Ġkinci bölümde, Birinci Dünya ve Çanakkale savaĢlarının kapsamlı olarak tarihsel incelemesi yapılmıĢtır. Üçüncü bölümde mevcut tiyatral esere yönelik metin oluĢturulmuĢtur. Dördüncü ve beĢinci bölümler tiyatral eserin uygulanmasına yöneliktir. Dördüncü bölümde, oyunun yorumlanması ele alınırken, beĢinci bölümde reji defteri ve oyunun sahneye konulmasına yönelik bilgiler verilmektedir.

Bu yöntemler dâhilinde Çanakkale savaĢları ve zaferinin belgesel bir anlatımı ile tiyatro sanatında farklı bir tarzı deneme Ģansı sağlanmıĢtır.

(15)

3

1. BELGESEL TĠYATRO

Proleter kültür hareketinden, uyarma ve propaganda etkinliklerinden, Piscator'un deneylerinden, Brecht'in öğretisel oyunlarından bu yana sayısız biçimler görmüĢ olan gerçekçi çağ, bugün ortak bir ad altında anılmak için siyasal tiyatro, belgesel tiyatro, protesto tiyatrosu, karĢıt tiyatro gibi değiĢik adlar almaktadır. Bu drama sanatının farklı anlatma biçimleri için bir sınıflama yapmanın zorluklarından çıkarak, burada gerçekçi çağın oyun türlerinden birini, bir konunun daha çok belgelenmesiyle uğraĢan, bu yüzden de belgesel tiyatro olarak adlandırılabilecek olanını almaya çalıĢacağız.

1.1 Belgesel Tiyatronun Niteliği

Belgesel tiyatro, seyircisine haber veren bir tiyatrodur. Belgesel tiyatronun malzemeleri olan; tutanaklar, dosyalar, mektuplar, istatistik çizelgeler, borsa açıklamaları, banka giriĢimlerinin ve sanayi ortaklıkların sonuç raporları, hükümet açıklamaları, konuĢmalar, söyleĢiler, tanınmıĢ kiĢiliklerin söyledikleri, gazete ve radyo söyleĢileri, fotoğraflar, belgesel filmler ve zamanın diğer tanıklıkları, oyunun temelini oluĢturur. Belgesel tiyatro, her türlü buluĢtan uzak durur, otantik malzemeyi alır ve içeriğine dokunmadan, biçimini iĢleyerek geriye verir. Her gün, her yönden üzerimize gelen haber malzemesinin düzensiz özelliğinden farklı olarak, sahnede belli bir Ģey üzerine, özellikle de toplumsal ve siyasal bir konu üzerine yoğunlaĢmıĢ bir seçki gösterilir. Böylece bu eleĢtirel seçim ve gerçeklik parçalarının eklemlenebileceği ilkesi, belgesel drama sanatının niteliğini ortaya koymuĢ olur.

1.2 Belgesel Tiyatro ÇalıĢmalarını Belirleyen Farklı Ölçütler ve Sorular

Belgesel tiyatro, kitle iletiĢim araçları yoluyla yakınımıza getirildiği gibi, kamu yaĢamının bir yapıtaĢıdır da. Bu yüzden, belgesel tiyatro çalıĢması farklı ölçülerdeki bir eleĢtiriyle belirlenir.

a) Kapalılığa eleĢtiri; Kitle iletiĢim araçlarına egemen olan grupların bakıĢ açılarıyla mı yönlendiriliyor? Bizden saklanan nedir? DıĢlamalar kime hizmet ediyor? Belirli

(16)

4

toplumsal görüntülerin hasıraltı edilmesi, değiĢtirilmesi ve idealleĢtirilmesi hangi çevrelerin iĢine yarıyor?

b) Gerçekliğin çarpıtılmasına eleĢtiri; Neden tarihsel bir kiĢilik, bir dönem, bir çağ bilinçlerden siliniyor? Tarihsel gerçeklerin safdıĢı bırakılmasıyla durumunun çarpıtılmasından kimler kazançlı çıkıyor? Toplumdaki hangi kesimler geçmiĢin gizlenmesinden çıkar sağlıyorlar? Yapılan çarpıtmalar kendini ne biçimde gösteriyor? Nasıl karĢılanıyorlar?

c) Yalanlara karĢı eleĢtiri; Tarihsel bir yolsuzluğun etkileri neler olmuĢtur? Günümüzde yalanlar üzerine kurulmuĢ olan bir durum, kendini nasıl belli ediyor? Gerçeğin ortaya çıkarılmasında hangi zorlukları hesaba katmak gerekir? Hangi etkili organlar, hangi iktidar çevreleri gerçekliğin bilinmesini engellemek için her Ģeyi göze alacaklardır?

1.3 Belgesel Tiyatronun ÇıkıĢ Noktaları

ĠletiĢim araçları büyük ölçüde bir yaygınlığa ulaĢtıkları halde, günümüzü ve geleceğimizi belirleyen en önemli olaylar bizlere, nedenleri ve bağlamları bakımından karanlıkta bırakılıyor. Bizler için olaylara açıklık kazandıracak sorumlu kiĢilerin belgeleri, bizden uzak tutulmakta. Örneğin, Lumumba'nın, Kennedy'nin, Che Guevara'nın öldürülüĢüyle, Endenozya'daki katliamla, Cenevre'deki Hindiçin görüĢmelerinde yapılan gizli sözleĢmelerle, Ortadoğu'daki son çeliĢkilerle ve BirleĢik Devletler yönetiminin Vietnam'daki savaĢa hazırlıklarıyla uğraĢmak isteyen belgesel tiyatro, egemen çevrelerin kendi manevraları ardında gizledikleri yapay bir karanlığın karĢısında bulunuyor.

Gizleme ve körleĢtirme politikasından çıkar sağlayan her türlü gruba, kitle iletiĢim araçlarının halkı uyuĢturan ve aptallaĢtıran bir boĢluk içinde tutma eğilimine karĢı yönelen belgesel tiyatro, devletin, kendi soruĢturmasını yapmak isteyen, ama eli kolu bağlı olan ve sonuçta elindeki tek geçerli yola, genel protestoya sarılan her vatandaĢıyla aynı çıkıĢ noktasındadır. AfiĢlerle, pankartlarla ve sloganlarla açık havada yapılan anında toplantılar gibi, belgesel tiyatro da güncel durumlara açıklık kazandırılması istemiyle, tepkisini dile getirir.

(17)

5

1.4 Gösterim ve Eylem Yerleri

Sokak ortasında yapılan bir miting, bildirilerin dağıtılması, sıralar halinde yürüyüĢ, bütün bunlar doğrudan etkisi olan toplumsal somut eylemlerdir. Buradaki doğaçlamada güçlü bir dramatik yan vardır, kendi içindeki geliĢimi kestirilemez, her an farklı boyutlara gebedir ve sonuçta toplumsal iliĢkilerde yatan dev çeliĢki, yeni bir nitelendirmeye uğrar. Gizli bir patlayıcı maddenin bileĢimini veren belgesel tiyatro, kendi anlatım biçimi içinde, güncelliği yakalamaya çalıĢır. Elbette, malzemenin kapalı bir gösteri için düzenlenmiĢ, belirli bir süre için oyuncu ve izleyicilerle sınırlı bir mekân içinde sabitleĢmiĢ olması, belgesel tiyatroya doğrudan siyasal bir eylem için geçerli olandan daha baĢka koĢullar sunar. Bu durumda, belgesel tiyatronun sahnesi, anlık gerçekliği değil, gerçekliğin bir parçasının verilmesini, yaĢayan süreklilikten kopartılmıĢ olanını gösterir.

P.Weiss‟e göre Belgesel tiyatro, sokak ortasındaki oyunculuk biçimini seçmediği sürece, sahici siyasal bir bildirimin gerçeklik derecesiyle boy ölçüĢemez. Kamuoyu sahnesinde yaĢanan dinamik açıklamalara hiçbir zaman ulaĢamaz. Tiyatro salonu içinde, devlete ve yönetimdeki otoriteye, dıĢarıdaki gibi aynı ölçüde meydan okuyamaz. Kendini sanatsal bir araç olarak sabitleĢtirilmiĢ kalıplardan kurtarmaya çalıĢsa da, estetik kategorilerden vazgeçse de, bitmiĢ bir Ģey değil de yalnızca tavır alıĢ ve savaĢım biçimi olmayı istese de, o an oluĢtuğu ve hiç hazırlanmadan davranıldığı izlenimi verse de, o hep bir sanat ürünüdür ve meĢru olmayı istiyorsa, sanat ürünü kalmak zorundadır.

Çünkü, ilk elde siyasal bir forum yerine geçmek isteyen ve sanatsal yetkinlikten vazgeçen bir belgesel tiyatro, kendi kendisiyle hesaplaĢır. Belgesel tiyatro, önce olayın derinine inen, sınayan, eleĢtiren etkinliğiyle, tarihle hesaplaĢmada tam bir geçerlilik kazanacaktır. Böyle bir sahnede dramatik yapıt, siyasal görüĢ üreten bir araca dönüĢebilir. Belgesel tiyatronun geleneksel sanat kavramlarından ayrılan anlatım biçimleri de ortaya konulmalıdır.

(18)

6

1.5 Belgesel Tiyatronun Gücü ve Ġçeriği

Belgesel tiyatronun gücü, parça parça gerçekliklerden ortaya konacak bir örneği, güncel olayların bir modelini oluĢturabilmesinde yatar. Belgesel tiyatro, kendini olayların merkezine koymaz; izleyici ve çözümleyici bir tavır alır. Kendine özgü kurgu tekniğiyle anlamlı ayrıntıları dıĢ gerçekliğin karmaĢalı malzemesi içinden öne çıkarır. KarĢıtlık oluĢturan ayrıntıların karĢı karĢıya getirilmesiyle var olan bir çeliĢkiye dikkat çeker; sonra o çeliĢkiyi toplanan belge aracılığıyla bir çözüm önerisine, bir mesaja ya da temelli bir soruya vardırır. Özgürce doğaçlamada, siyasal renk katılmıĢ dağınık bir gerilime, duygusal bir katılıma ve güncel olaylara bağlı olma yanılsamasına götüren Ģey, belgesel tiyatroda özenle ve bilinçle yansıtılarak ele alınır.

Belgesel tiyatro değerlendirilmek üzere olgular öne sürer. Olayların farklı türlerde kavranıĢlarını, farklı görüĢleri verir. KavrayıĢların hareket nedenlerini gösterir. Bir yan, bundan zarar görür. Taraflar karĢı karĢıya konumlanırlar. Ġki taraf arasındaki bağımlılıkla birlikte iliĢkileri aydınlatılır. Yitirilenler, kazananların yanında görünürler. Kazananlar, kendilerin savunur ve kendilerini düzeni sağlayan insanlar olarak ortaya koyarlar. Mülkiyetlerini nasıl yönettiklerini gösterirler. Yitirenler, onlara karĢıtlık oluĢtururlar. Yitirenlerin saflarında yükseliĢ umutları besleyen hainler bulunur. Daha çok yitirmeme uğraĢısı verirler, eĢitsizliklere bakıĢ açısı öyle bir biçimde somutlaĢtırılır ki, katlanılmaz olurlar. Adaletsizlikler öyle inandırıcıdır ki, anında müdahaleyi gerektirirler. Durumlar öylesine baĢtan çıkarıcıdırlar ki, yalnızca zor kullanarak değiĢtirilebilirler. Aynı konu üstüne karĢıt görüĢler dile getirilir. Öne sürülenler, gerçek durumlarla karĢılaĢtırılır. Edilen yeminleri, verilen sözleri, konuyla çeliĢki oluĢturan davranıĢlar izler. Gizli planlama merkezlerinde devreye sokulan davranıĢların sonuçları araĢtırılır. Bununla kimin konumu sağlamlaĢtı, kim zarar gördü? Katkıda bulunanların susmaları ve kaçmaları belgelenir. Kanıtlar ortaya konur. Bilinen bir örnekten sonuçlar çıkarılır. Belirli toplumsal çıkarların temsilcileri olarak gerçek kiĢiliklere iĢaret edilir. Bireysel çeliĢkiler değil, toplumsal ekonomik koĢullanmıĢ davranıĢ biçimleri gösterilir. Çabuk tüketilen dıĢsal durumlara karĢın, belgesel tiyatro için sözkonusu olan örnek

(19)

7

olgulardır; belgesel tiyatro, oyun kiĢileriyle ve çevre çizimleriyle değil, topluluklarla, güç odaklarıyla, eğilimlerle iĢ görür.

1.6 Belgesel Tiyatroda Oyucu ve Seyirci ĠliĢkisi

Belgesel tiyatro, taraflı bir tiyatrodur. Konularının büyük bir çoğunluğu, yargılama dıĢında baĢka her yerlere vardırılamaz. Belgesel tiyatro bir mahkeme biçimini alabilir. Mahkeme salonlarının gerçekliğine yaklaĢmaya gerek duymasa da gerçek bir görüĢme salonunda dile gelebilecek soruları ve uygulama anlarını yeni bir söyleyiĢ biçimi içine sokabilir. KazanmıĢ olduğu çıkıĢ noktası yapılmıĢ olayda sona ermeyen çatıĢmayı, değiĢik bakıĢ açıları doğrultusunda sona erdirir. Sahneye çıkan kiĢiler, tarihsel bir bağlam içine sokulur. DavranıĢlarının açımlamasıyla, durumlarına neden olan geliĢim gösterilir, bunun henüz varlığını sürdüren sonuçlarına dikkat çekilir. Kendi etkinliklerine bağlı olarak gerçekliğin derinliklerine doğru uzanan mekanizma gösterilir. Bütün fazlalıklar, dolambaçlı yanlar, asıl sorunun konması yararına budanır. Bu arada, ĢaĢırtıcı anlar, çevre anlatımı, olay yaratan Ģeyler genel geçerlik kazanır. Belgesel tiyatro da izleyiciyi gerçek mahkeme salonundaki gibi olmasa da, duruĢmanın içine katabilir, izleyicileri davacılar ya da suçlularla eĢ tutabilir, onları bir soruĢturma komisyonunun üyelerine dönüĢtürebilir; izleyiciler burada karmaĢık bir konunun bilinmesine yardımcı olabilirler, ya da istemedikleri bir tutuma karĢı sonuna dek kıĢkırtılabilirler.

1.7 Belgesel Malzemenin Biçimsel Olarak ĠĢleniĢine ĠliĢkin BaĢka Örnekler

a.) Haberler ve haberlerden bölümler zamansal olarak tam tamına ölçülmüĢ aralıklarla ritmik olarak düzenlenir. Yalnızca bir olgudan, bir ünlemeden oluĢan kısa anlar, daha uzun ve karmaĢık birimlerle yer değiĢtirirler. Bir alıntının ardından bir durumun gösterilmesi gelir. Hızlı bir kesintiyle durum değiĢir ve baĢkasına, karĢıtına dönüĢür. Tek tek konuĢmacılar fazla sayıdaki konuĢmacılarla karĢı karĢıya gelirler. Düzenleme, birbiriyle karĢıtlık oluĢturan oyunlardan, benzer türdeki örnek dizilerinden, karĢıtlık oluĢturan biçimlerden, değiĢen oran iliĢkilerinden oluĢur; örneğin, bir konunun çeĢitlemeleri, bir sürecin yükseltilmesi, rahatsız edici etmenlerin eklenmesi, ses katkıĢımları,

(20)

8

b.) Olay malzemesi dilsel olarak iĢlenir. Alıntılarda tipik olan öne çıkarılır. Figürler karikatürleĢtirilir, durumlar gözle görünür bir biçimde sadeleĢtirilir. SunuĢlar, yorumlar, özetler,sesalıcılar aracılığıyla yapılır. Koro ve pandomim katılır. Olayın davranısal oynanıĢı, parodiler, maskelerin ve dekorasyon etmenlerinin kullanımı, müzik aletleriyle eĢlik, gürültü etmenleri yer alır.

c.) SöyleĢilerdeki kesintiler; bir dönüĢümün, içkonuĢmanın, bir rüyanın, geri dönüĢün, bir çeliĢkili davranıĢın araya katılması: Olay akıĢı içinde Ģok etkisinde tedirginlikler yaratan bu kopmalar, bir insanın ya da topluluğun olaylardan nasıl etkilenebileceklerini gösterir. Bir gerçeğin dıĢsal olaylara yanıt olarak anlatımı: KuĢkusuz bu denli hızlı kaydırmaların ĢaĢkınlık yaratmamaları, olayların çokyönlülüğüne dikkati çekmeleri gerekir; kullanılan araçlar, hiçbir zaman kullanılmıĢ olmaları için değil, kanıtlanabilen bir deneyim olmaları için var olmalıdırlar.

d.) Yapının kaldırılması: HesaplanmamıĢ bir ritm, iĢlenmemiĢ bir madde, yoğun ya da bağlantısız bir elektrik içinde, toplumsal savaĢların gösterilmesinde, devrimci bir durumun anlatılmasında, bir savaĢ meydanından haber verirken yer alabilir. ġiddetin, güçler çatıĢması içinde verilmesi konabilir. KuĢkusuz, burada da sahnedeki kargaĢa, korku ve heyecan anlatımı açıklanmadan çözümsüz bırakılamaz. Malzeme ne denli sıkıĢık olursa, bir bilgiye, bir bireĢime ulaĢmak da o denli ivedi olur.

Sonuç olarak Belgesel tiyatro, ancak sürekliliği olan, siyasal ve toplumbilimsel öğrenim görmüĢ bir çalıĢma topluluğu içinde bilimsel araĢtırmalara olanak sağlayan zengin bir arĢivin desteğinde olasıdır. Kararsızlık gösteren; bir olayın oluĢumunun nedenlerini ve onları ortadan kaldırmanın zorunluluğunu açığa çıkarmadan, yalnızca bir durumu ortaya koyan bir belgesel drama sanatı, ancak kendi kendini değersizleĢtirir. Bu yüzden, belgesel tiyatro, kendi umutsuzluğunu ve öfkesini ana konu yapan ve umarsız ve uyumsuz bir dünya anlayıĢına sarılan drama sanatına karĢı durur. Belgesel tiyatro, gerçekliğin kendisini ne denli tam gözler önüne sermese de, en küçük ayrıntılarına varıncaya dek açıklanabilirliği seçeneğini öne sürmelidir. Belgesel tiyatro kendi geleneksel araçlarını sürekli olarak sınamak ve yeni durumlara uyan yeni teknikler geliĢtirmek zorundadır.

(21)

9

1.8 20.Yüzyılda Belgesel Tiyatro AnlayıĢı Ve Örnekleri

Belleksiz bir toplum olmamız nedeniyle, belgesel oyunlar geçmiĢin bugünle diyalektik bağını kurması açısından önemlidir. Ġnsanın geçmiĢini merak etmesi ve kendisini dolayısıyla da geleceğini değerlendirebilmesi için, tarihsel belgesel oyunlar önemli bir zemin oluĢturur. Burada amaç ne geçmiĢe özen ne de o günü bugüne uydurma çabasıdır. Çünkü tarih idealize edilmemeli ve mutlak gerçeklik olarak toplumlara zorla kabul ettirmemelidir. Ama geçmiĢin izlerinden yararlanarak yeniyi bulama çabasına, tarihin önemi sonsuzdur. Tarih toplumsal geliĢimin getirdiği sonuçların bir demetidir ve ondan kaçmak da mümkün değildir. Amaç olan biteni algılatma çabası ya da Takiyettin MengüĢoğlu‟nun deyiĢiyle “Tarihi temize çekme” çabasıdır.

Tiyatro sanatı geçekleri yansıtmasından çok insanlık için gereken gerçeklerle ilgileniyor olması, belgesel oyunların ise olanı verme koĢulunun yanısıra olması gerekeni de iĢliyor olması tiyatro sanatının politik olduğu kadar etik bir sanat dalı oluĢundan kaynaklanır. Üstelik Lukacs‟ın da belirttiği gibi toplumların en bunalımlı dönemlerinde bu tip oyunların anlam kazandığını da unutmamak gerekir.

Belgesel oyunlar tarihsel malzemeye dayanan oyunlardır. Bernard Shaw parodik bir yaklaĢımla “Tarihten hiçbir Ģey öğrenemeyeceğimizi yine tarihten öğreniriz”, der. Tüm bu yaklaĢımlara karĢın insanın acısını alan yine de insandır diyebiliriz ve tiyatro sanatının amacı karĢıtlıkları ele almada ve tarihi yorumlamada çevrenin insanı, insanın da çevrenin değiĢtireni olması gerçeğidir.

Belgesel oyunlarda düĢünsel boyut geniĢlemesine iĢlenirken, psikolojik boyut derinlemesine irdelenir. Yaratılan estetik uzaklık yoluyla da seyirci eylemi nesnel bir yolla değerlendirme Ģansı bulur. Tarihin güncelleĢtirilmesi sonucunda sağlıklı bir Ģimdi kavramına ulaĢılır. Croce “Her tarihi yargının altındaki pratik gerçekler bütün tarihe „çağdaĢ tarih‟ karakteri verir”, der. GeçmiĢi ele alma bugün adınadır ve böylece dram sanatı tarihten daha felsefi bir görünüm arz eder.

Tarihsel oyunlar tiyatroda bir döneme tanıklık etmemizi sağlarken belgesel oyunlar yalnızca tanıklıkla yetinmez, olaylara iliĢkin verilere dayanarak kanıtlamaya

(22)

10

çabalar. Tarihsel oyunlar için en uygun tanımlamayı Herbert Lindenberger, Historical Drama (Tarihsel Dram) adlı yapıtında yapmıĢtır. “Tarihsel Dramda, dram sözcüğü tarihin gerçekliğini soruĢtururken, tarih sözcüğü de dramın düĢselliğini sınırlar.” Belgesel tiyatro için bu tanıma Ģunu ekleyebiliriz: Belgesel tiyatro dram yoluyla gerçekleri sorgular, kanıtlamaya çalıĢır ve izleyenler tarafından yargıya ulaĢılmasını ister.

Belgesel tiyatro oyunları ister yarı belgesel ister tümüyle belgelere dayansın kimi zaman yanılsamaya baĢvurur kimi zaman da yabancılaĢtırma etmenlerinden yararlanır. Ama sonuçta belgesel oyunlar kurmacadan çok gerçekliğe önem verir.Yazar, Peter Weiss “Belgesel tiyatro buluĢ ve kurmacadan uzaktır”, dese de birer sanat yapıtı olma özelliği taĢır ama temel ereği politik özünde yatar. Bu da onun tarihsel gerçeğe yakın durma isteğinden kaynaklanır. Bu isteğin yansıması sonucunda, iki dünya savaĢı geçirmiĢ insanlığın politik tiyatroya yönelmesiyle, ülkelerin siyasi kültürünü zenginleĢtiren bir artıĢ gözlenmiĢtir.

Neden-sonuç iliĢkisi üzerine kurulu olan klasik tarzda yazılan metinlerde belli nedenlerin oluĢturduğu sonuçlar sergilenir.

Oysa tarihsel oyunlar, yargıya dayanan mahkeme oyunları ve belgesel oyunlarda sonucunu bildiğimiz olaylara neden olanlara belgelerin ıĢığında tanıklık ederiz. Kısacası belgesel oyunlar gerçek dünyanın anlatım araçları olarak hizmet verirler.

Bazen yazar, tarihsel oyun yazarken yöneldiği malzeme yoğunluk kazanınca belgesele yöneldiği olur. Örneğin Orhan Asena 70‟li yıllarda ġili olaylarından ve Pinochet darbesinden yola çıkarak ġili‟de Av ve Ölü Kentin Nabzı baĢlıklı oyunlarını kaleme almıĢ, o arada biriken malzemesi onun, Salvador Allende odaklı Bir BaĢkana Ağıt adlı belgesel oyunu yazmasına neden olmuĢtur.

Yargıya dayanan oyunlarda yargılanan insanlıktır; sonuç ise insanlığa olan inançla anlam kazanır. Yargıya dayanan oyunlar insanlığın ve yaratılan düzenin karmaĢıklığını reddetmekle iĢe baĢlar. Bu anlamda hem yargı oyunları hem de belgesel oyunlar gerçeğe olan bağımlılıkları ile dikkat çeker.

(23)

11

Belgesel oyun yazarları olaylara bilimsel, objektif bir biçimde yönelirken tarihte günümüzde belgesel tiyatro anlayıĢının önemi perdenin önünden çok arkasındaki kalabalığa dikkat çeker.

Yapıları gereği belgesel oyunlar belgelere dayandığı ve belgeleri kanıtlama, izleyiciye tanıtma yolunu seçtiği için mahkeme oyunlarına kayma eğilimi taĢırlar Bazen ilginçtir çeliĢki gibi gözükse de gerçekliğin yakalandığı noktada tanıklara duyulan gereksinim kendiliğinden ortadan kalkar; Max Frisch‟in Andorra oyunundaki gibi.

Oyunların sonuna doğru durumların kazandığı iki anlamlılık izleyenleri seçim yapmaya yöneltir.

Tarihsel belgesel oyunların bir baĢka yüzü de tarihin tiran yani zorba olan kiĢilerinin giderek nasıl martir yani kurban durumuna dönüĢebileceklerinin oyunlarıdır. Bu konuda sanatı konu alan Mephisto oyununun ana kiĢisi oyuncu, yönetici Henrik Höffgen‟in düĢtüğü durumu yansıtırken, George Tabori‟nin Kavgam oyununda Hitler gibi zorbaları karĢıtları mı yarattı sorusuna yanıt ararken aynı zamanda Hitler kiĢiliğinin fiziksel yokoluĢu kadar finalde koyduğu düĢ sahnesiyle zihinlerde de yok ediĢiyle ilginçtir.

60‟lı yıllarda yoğunluk kazanan yargıya dayalı belgesel oyunlar karmaĢık dünyayı reddeden, patlayıcı anlardan oluĢan, ĢaĢırtma yöntemlerini kullanan, bellekleri tazeleyen, kuĢkucu yanları vurgulayan yapılarıyla yaratıcılığın dünya görüĢüyle bütünleĢtiği yapıtlardır.Bu nedenle bazı oyunlarda olayın kendisi giderek konuyu belirleyen temaya dönüĢür. Örneğin, Ellerimin Arasındaki Hayat (idamı), Max Frisch‟in Andorra ve Yine BaĢladılar ġarkılarına (insanın insana karĢı acımasızlığını) Sigfreid Lenz‟in Suçlular Çağı Suçsuzlar Çağı (insanın değiĢen düzenler karĢısında suçlu durumuna dönüĢebileceğini) verir.. Bir diğer yanıylaBrecht‟in Arturo Ui. Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti ya da Ana oyunlarında olduğu gibi kamusal düzen fonu oluĢturur.

Belgesel oyun yazarı panoramik oyun uzunluğu yerine tarihsel bir süreci belgeler yoluyla sınırlar. Örneğin Atatürk‟ün Nutuk‟u kapsadığı süreci Söylev

(24)

12

baĢlığıyla Özdemir Nutku bir oyun süresine sığdırabilmiĢ, Ergin Orbey de aynı Ģekilde uzunca bir süreci I. KurtuluĢ‟tan baĢlığıyla oyun sınırları içinde vermiĢtir. Belgelerle KurtuluĢ SavaĢı ve Ataol Behramoğlu‟nun Lozan oyunu da bu anlamda örneklenebilir.

Günümüz tiyatrosunda tarihe ve belgelere incelemeci Carr‟ın “tarihten önce tarihçiyi tanıyın” önermesinde olduğu gibi tarihin gerçek mi yoksa görece mi olduğu kuĢkusu içinde yaklaĢan kimi yazarlarımız çıkıĢ noktalarını bu ironi üzerine kurmuĢtur.

Belgesel oyunların mimetik yani taklitçi olmaktan çok patlayıcı ve etkileyici olma özelliği vardır. Tarihte yaĢamıĢ kiĢileri ele almak yazara Ģeffaf bir ortam sağlar ama ele alınan süreç ya da kiĢiler yakın tarihimize ne kadar ıĢık tutarsa o kadar etkili olabilecektir.

Belgesel oyunların tiyatromuza katkısı önemli bir yer tutmakla birlikte tarih idealize edilmez yaĢanır gerçeğini unutmamak gereklidir.

(25)

13

2. I.DÜNYA SAVAġI VE ÇANAKKALE MUHAREBESĠNĠN

KAPSAMLI TARĠHSEL ĠNCELEMĠ

Bu bölümde, tarihi belge ve bilgiler ıĢığında, I. Dünya savaĢının oluĢum nedenleri ve Osmanlı devletinin durumu ele alınarak Çanakkale savaĢının tarihsel süreçlerine değinilecektir.

2.1 SavaĢ Öncesi Avrupa’nın Durumu

Yirminci yüzyılın baĢlarında Avrupa sınırlarından taĢıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa‟yı ikiye bölüyor, Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekiĢmeler gerginliğe dönüĢüyordu.

2.1.1 Üçlü BağlaĢma (Ġttifak) ve Üçlü AnlaĢma (Ġtilaf)

Ġtalya ve Almanya'nın siyasal birliklerine kavuĢup, güçlü birer devlet haline

gelmeleri, Avrupa'da devletlerarası dengeyi temelinden sarsmıĢtı. Her iki devlet de birliklerini elde etmek için Avusturya'ya savaĢ açmıĢlardı. Fransa ise Almanya karĢısında büyük bir yenilgiye uğramıĢtı. Birliklerini sağlayan devletler, durumlarını ve üstünlüklerini sürdürmek amacıyla kendilerine destek arama gereğini duymuĢlardır. Yenilenler ve özellikle Fransa, kaybettiklerini yeniden elde edebilmek için bir " öç alma" siyaseti gütmeye baĢlamıĢtı. ĠĢte bu karĢıt eğilimler ve yeniden hızlanan sömürgecilik yarıĢı, çok geçmeden Avrupa'da devletlerin iki bloka ayrılması sonucunu doğurmuĢtu.

2.1.1.1 Üçlü BağlaĢma (Ġttifak)

BloklaĢmanın kökeninde Alman-Fransız anlaĢmazlığı yatmaktaydı. Alsace-Lorraine 'i geri almak amacını güden Fransa izleyeceği yolu öç alma diye adlandırmıĢtı. Özellikle 1886'da savaĢ bakanı olan General Boulanger buna yönelmiĢ ve Almanya'yı yenebilmek için müttefikler aramaya koyulmuĢtu. Öte yandan Alman BaĢbakanı Otto Von Bismarck Fransa'nın siyasetine karĢı Almanya ile iĢbirliği yapabilecek devletlere yönelmiĢti. Almanya'da siyasal birliğin sağlanmasında büyük etken olan Germenlik anlayıĢı ve ruhu ileride Almanların üstün ırk olduğu iddiasını doğurmuĢtu.

(26)

14

Fransız-Alman anlaĢmazlığına var olan korumanın ötesinde daha da geniĢlemek savaĢmak eğilimleri de eklenince devletler arasında birlikler ve bloklaĢmalar yeni bir döneme girmiĢ oluyordu. Bu konuda da ilk önce davranan Bismarck Almanyası oldu. Alman baĢbakanı Fransa'yı dize getirdiğinin hemen ertesinde, yenilenin öç almaya çalıĢacağını düĢündüğünden yeni imparatorluğa müttefikler aramaya koyulmuĢtu. O öngördüğü ittifakı 2 aĢamada gerçekleĢtirecektir. Önce Napoleon Bonaparte Fransa'sına karĢı savaĢan eski bağlaĢıkları yanına çekmeye çalıĢacak, bundan umduğu sonucu alamayınca Rusya'yı dıĢlayıp Ġtalya ile birleĢecektir. Böylece orta Avrupa'da güçlü bir birlik doğacaktır.

2.1.1.2 Üçlü AnlaĢma (Ġtilaf) Fransa - Ġngiltere - Rusya (1881 - 1907)

Üçlü bağlaĢmanın gerçekleĢtirilmesiyle Almanya'dan öç almak isteyen Fransa ittifak karĢısında tek baĢına kalmak tehlikesiyle karĢılaĢtı.Bundan kurtulmak için kendisine müttefikler bulabilmek çabasını yoğunlaĢtırmıĢtı. Ancak 1907'de son biçimini alan bu anlaĢma Üçlü AnlaĢma (Entente) adını aldı.

Fransa ile Ġngiltere, Avrupa'da olduğu gibi, sömürgecilik alanında da birbirleriyle çekiĢiyordu. Rusya ile de Akdeniz ve Osmanlı Ġmparatorluğu'na iliĢkin siyasette öteden beri bir anlaĢma sağlanamamıĢtı. Kırım SavaĢı'nda olduğu gibi 1877-78 savaĢı da Ġngiltere ve Fransa'yı Rusya ile karĢı karĢıya getirmiĢti. Ġngiltere ile Rusya arasında ise bir baĢka anlaĢmazlık alanı Asya idi. Hindistan'a egemen olan Ġngiltere, kuzeye Afganistan'a doğru çıkmaya çalıĢırken, Sibirya'yı ve Orta Asya'yı ele geçiren Rusya ise Afganistan üzerinden güneye, Hindistan'a inme siyasetini güdüyordu. Bütün bu nedenlerle Üçlü AnlaĢma çok güç ve geç gerçekleĢebildi.

2.2 SavaĢın Nedenleri

I.Dünya Harbi arifesinde Almanya'nın kudreti Ġngiltere'ninkine çok yaklaĢmıĢtı. MünakaĢasız bir biçimde dünyanın 1, kara kuvvetlerine sahip Almanya , Ġngiltere'ninkinden sonra gelen bir donanmaya, Ġngiltere'yi hafifçe geçmeye baĢlayan bir sanayiye sahipti. Almanya ile Ġngiltere ve Fransa arasındaki mesafe tehlikeli bir Ģekilde açılmıĢtı.

(27)

15

Milliyetçilik hareketleri, 19.yy. içinde etkili olduğu gibi 20.yy. ilk çeyreğinde de iliĢkilerin temelini teĢkil etmiĢtir. Ġtalya ve Alman milli birliklerinin kuruluĢu Avrupa dengesine yeni bir biçim vermekle birlikte Balkanlardaki milli duyguları kamçılamıĢ, Balkanlar 1870'den sonra Avrupa diplomasisinin baĢlıca müdahale alanı olmuĢtur. I. Dünya SavaĢı öncesinde Milliyetçilik, bütün dünyada milli toplumların yalnız cankurtaran simidi değil, ideallerinin gerçekleĢmesine de imkan veren bir akım olmuĢtur.

Fransa ihtilal inin bir diğer etkisi de, siyasi anlamda değerlendirilen özgürlük (liberalizm) hareketlerinin devlet sınırlarını da aĢarak milletler arası diplomatik iliĢkilere konu olması ile belirmiĢtir. SanayileĢmenin 19.yy. içinde kazanmıĢ olduğu yeni hız ve bunun sonucu olarak geliĢen ve geniĢleyen sömürgecilik, diplomatik münasebetlerin alanı,Avrupa'nın dar sınırlarından çıkarak yeni kıtalara,Afrika ve Uzakdoğu'ya yayılır. Ayrıca büyük devletlerin çıkar çatıĢmaları, karĢılıklı siyasi rekabete ve uyuĢmazlıklara sebep olmuĢtur. Büyük yangını baĢlatacak kıvılcım, 28 Haziran 1914‟te Avusturya-Macaristan Ġmparatorluğu Veliahdı ArĢidük Ferdinand‟ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi ile atılarak, bu gerginliğe son noktayı koydu.

Avusturya‟nın 28 Temmuz 1914‟te Sırbistan‟a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya SavaĢı resmen baĢlamıĢtı. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Ġtalya‟dan oluĢan üçlü Ġttifak Devletleri, bir yanda da Ġngiltere, Fransa ve Rusya‟dan oluĢan Üçlü Ġtilaf Devletleri sonunda Avrupa‟yı ikiye bölmüĢlerdi. SavaĢ ilanlarının ardından, 1904-1914 devresinde bloklar arasında çatıĢmalar sürdü. Ġtilaf devletleri, bu çatıĢmalar sırasında, Ġtalya'nın bu ittifaka zayıf bağlarla girmiĢ olduğunu fark ettiler ve savaĢa baĢladığında, çeĢitli vaatlerle bu devleti yanlarına çekmeyi baĢardılar. Ġtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra Ġtilaf Devletleri‟ne katıldı. Rusya boğazları ele geçirip sıcak denizlere inmeyi hedeflerken, Ġngiltere SüveyĢ Kanalı ve Hint yolunun güvenliği için Filistin‟i ele geçirmeyi tasarlıyor, Fransa; Lübnan, Suriye ve Kilikya‟nın kontrolünü düĢlüyor; Almanlar doğuya yayılma politikası güdüyor, Ġtalyanlar ise Antalya‟ya sahip olmayı istiyorlardı.

(28)

16

SavaĢ, sömürgeci devletler arasında çıkmıĢtı ama,sömürgeci bir güç olmayan,bilakis, emperyalizmin boy hedefi haline gelmiĢ olan Osmanlı Devleti de bu savaĢa sürüklendi.

2.3 1.Dünya SavaĢından Önce Osmanlı Ġmparatorluğunun Durumu

Osmanlı Ġmparatorluğu tarihin gördüğü en geniĢ sınırlara sahip olmuĢ, her çeĢit milleti ve inanıĢı içinde barındırmıĢ ve yaklaĢık 600 yıl süren saltanatını, 20. Yüzyılın baĢında kaybediyordu. DıĢta ve içte yaĢadığı mücadeleler Osmanlı Devleti‟ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp ve Balkan SavaĢları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dıĢında Avrupa‟daki bütün topraklarını kaybetmiĢ, saygınlığını ve gücünü yitirmiĢti. Artık Osmanlı Devleti‟nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaĢım planları hazırlanıyordu.

1913 Yılında gerçekleĢtirilen bir darbeyle yönetime el koyan Ġttihat ve Terakki Cemiyeti, hemen akabinde diğer siyasi partilerin faaliyetlerini engelledi ve en önemli siyasal rakibi olarak görünen Hürriyet ve Ġtilâf Fırkasının ileri gelenlerini Ġstanbul dıĢına göndererek ülkede fiilen bir “Tek Parti Yönetimi” oluĢturdu.

YaklaĢmakta olan bir Avrupa savaĢının farkında olan yönetim, bu hesaplaĢmada yalnız kalmamak için müttefik aramaya çaba harcamıĢtır. Osmanlı devleti geleneksel dostu saydığı Ġngiltere‟den ve Fransa‟dan bu giriĢimlerine olumlu cevap alamamıĢ, buna karĢılık Almanya, Osmanlı Devleti ile iliĢkilerini yoğunlaĢtırmaya ve geliĢtirmeye dönük ciddi çaba harcamıĢtır. Bu durumda Osmanlı yönetimi ise Almanya ile anlaĢmaya karar vererek ve yapılan görüĢmeler sonunda 2 Ağustos 1914‟de gizli olmak kaydıyla bir Türk-Alman Ġttifak AntlaĢması imzalanır. Osmanlı hükümeti adına imzalanan bu anlaĢma, askeri yönetimin liderleri tarafından kabul edilmiĢ ve baĢlangıçta hükümetten gizlenmiĢtir. Sadrazam Sait Halim PaĢa‟nın bile olaylardan geç haberdar olduğu bilinmektedir.

(29)

17

2.4 Osmanlı Hükümetinin SavaĢa Çekilmesi ve Boğazların Önemi

28 Haziran1914 te Avusturya veliahdına yapılan suikast 1, Dünya savaĢının baĢlamasına sebep olmuĢ, bununla birlikte Ġngilizler ellerinde bulundurdukları gemilerin teslimini geciktirmeye baĢlamıĢlar ve bir ay sonra savaĢın baĢlamasıyla gemilere el koyduklarını ve vermeyeceklerini açıklamıĢlardır. Yavuz ve Midilli deki alman askerlerinin parti parti Türk denizcileriyle değiĢtirilmekte olduğu söylenerek müttefik devletler oyalanırken bunlara hiç dokunulmuyor, inadına Alman denizcilerden bir irtibat subayı Türk savaĢ gemilerine görevlendiriliyordu.

Rusya ve Ġngiltere, Yavuz ve Midilli'nin boğazlar dıĢına çıkmasını kabul etmeyeceklerini ve bunları düĢman gemisi sayarak batıracaklarını resmen bildirmiĢlerdi. Yavuz ve Midilli‟nin geldiği günden sonra Karadeniz'de Ġstanbul boğazı açıklarında Rus donanması, Çanakkale boğazı açıklarında ise Ġngiliz ve Fransız savaĢ gemileri beklemeye baĢlamıĢlardı. Osmanlı donanması ise adeta Marmara denizine sıkıĢmıĢ durumdaydı. Böylelikle her iki boğaz karĢı taraf donanması tarafında ablukaya alınmıĢ gibiydi. Bu sıralarda Almanya ile Osmanlı hükümetinin gizli beraberlikleri ise daha da sabitleniyordu.

Saray Bosna suikastını izleyen günlerde bile Cemal paĢa aracılığıyla Fransa ile anlaĢmaya çalıĢan hükümet, bu giriĢimlerden bir sonuç alamayınca Almanya'ya karĢı olan eğilim daha güçlenmiĢ, BaĢta sadrazam ve dıĢiĢleri bakanı Sait Halim paĢa olmak üzere, Harbiye bakanı Enver, ĠçiĢleri bakanı Talat ve Mebuslar baĢkanı Halil MenteĢe ise Alman yanlısı olarak ün salmıĢlardı. Avusturya Sırbistan'a karĢı savaĢa hazırlanırken Osmanlı hükümetine üçlü bağlaĢmaya katılmasını önermiĢ, bunun üzerine Almanya ve Avusturya'ya baĢvurarak anlaĢmaya girmek istediğini bildirmiĢti. GörüĢmelere baĢlayabilmek için Sultan ReĢat'tan alınan 25 Temmuz yazısında " Rusya'nın olası bir saldırısına karĢı Almanya ile bir savunma iĢbirliğine gireceklerini” belirteterek, Osmanlı hükümetini Almanya ile ittifaka yönelten son etkenin Rus tehdidi olduğunu göstermektedir.

KarĢılıklı olan eğilimlerin etkisiyle de, Almanya'nın Rusya'ya savaĢ ilan etmesinden sonra, 2 Ağustos 1914 günü Ġstanbul daki Alman elçisi Baron Von Wangenheim ile Sadrazam Halim paĢa arasında gizli bir ittifak anlaĢması imzalanır.

(30)

18

Bu anlaĢmaya göre: Ġki devlet Avusturya ile Sırbistan arasında çıkan bir anlaĢmazlıkta tam bir tarafsızlık gösterecek. Rusya'nın aldığı askeri tedbirler sonucu Avusturya ile Rusya savaĢa giree ve Almanya'da Avusturya nın yardımına gitmek zorunda kalırsa, Osmanlı devleti de savaĢa katılacak. Osmanlı devleti tehdit altında kalırsa Almanya Osmanlı devletini silahla savunacak. Ġttifak 1918 yılı sonuna kadar devam edecek ve taraflardan biri feshetmezse 5 yıl için yeniden geçerli olacak ve SavaĢ Halinde Osmanlı kuvvetlerini alman askeri heyeti yönetecekti.

Osmanlı hükümeti 2 ağustos 1914 günü "silahlı Tarafsızlığını" ilan etti ve ertesi günü 3 Ağustos 'da seferberliğe baĢladı. Ġstanbul'daki yabancı elçilikler ve istihbarat kaynakları bazı kuĢkulara rağmen durumu anlayamamıĢlar ve bu anlaĢmayı öğrenememiĢlerdir.

DıĢarıda savaĢ tüm Ģiddetiyle sürerken, ekim ayı geldiğinde Ruslar ve Ġngilizler seferberliklerini tamamladıkları ve cepheye daha fazla kuvvet yığmaya baĢladıkları gözlenmekteydi. Yani savaĢın üçüncü ayında Almanların Fransa cephesinde büyük ümitlerle baĢladığı yıldırım taarruzu Paris yakınlarında tıkanıp kalmıĢ, doğu da ise sonuç vermeyen ileri gerili hareketlerle zafer ümidi dahi kaybolmuĢ gibiydi.

ĠĢte gizli müttefik Osmanlı imparatorluğunu savaĢa sokacak zaman gelmiĢti. Ve böylece ekim 1914'te Almanların Osmanlı yönetimi üzerindeki baskıları arttı. Türkler verilen sözü yerine getirerek bir an önce savaĢa katılmalıydı. Osmanlının savaĢa girmesiyle yeni cepheler açılacak bu durumda da Almanlar rahat bir nefes alacaklardı. Müttefikler ise Osmanlı yönetiminin her geçen gün biraz daha Almanya safına kaydığını, iki Alman gemisinin geliĢinden sonra da bu kaymanın daha da hızlandığını görülüyorlardı.

27 Eylül 1914‟te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadeniz‟de Ruslar‟a ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca 1 Kasım 1914‟te Ruslar Kafkasya‟da sınırı geçerek fiilen savaĢ baĢlatmıĢ ve Osmanlı Devleti de sıcak savaĢın içine çekilmiĢ olur.Böylece Osmanlı devleti ekim 1914'te resmen savaĢa girmiĢtir.

(31)

19

Osmanlı Devleti‟nin elinde bulunan boğazlar, konumları nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taĢıyorlardı. Tarih boyunca uğurlarında nice savaĢlar verilen boğazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açıdan paha biçilmez değerdeydiler. Bugün bile bakıldığında değerlerini korumaya devam ettikleri açıktır. Ġtilaf Devletleri‟nin Boğazları açma nedenlerinin baĢında, elbette ki boğazların sahip olduğu bu stratejik önem yatıyordu. Rusya‟ya yardım edebilmek hedefiyle yapılanan bu düĢünce ; aynı zamanda Almanya‟dan yeterli yardım alamayacağı ve fazla direnemeyeceği düĢünülen Osmanlı‟yı tek baĢına ve planlanmıĢ bir barıĢa mahkum etmeyi planlıyordu. Ayrıca boğazları kazanmak demek, Ġstanbul‟u ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti. Tarafsız kalan pek çok ülke bu baĢarıya kayıtsız kalamayacak ve Ġtilaf Devletleri‟ne katıldıklarını açıklayacaklardı.

Bu Türk Alman planına karĢılık Ġngiltere, Osmanlı devletini hassas noktalardan vurmak için ilk önce güney ırak ve sonrada Çanakkale cephesi açıldı ve böylece Osmanlı devleti daha savaĢ baĢında 4 cephede birden savaĢmak zorunda bırakıldı.

2.5 Çanakkale SavaĢları

Ġtilaf Devletleri; Osmanlı Ġmparatorluğu'nun baĢkenti konumundaki Ġstanbul'u alarak Ġstanbul ve Çanakkale boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaĢ dıĢı bırakarak Ġttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na girmiĢlerdir. Ancak saldırıları baĢarısız olmuĢ ve geri çekilmek zorunda kalmıĢlardır. SavaĢ sonucundan iki taraf da çok ağır kayıplar vermiĢtir.

2.5.1 Deniz SavaĢları

Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.” düĢüncesiyle hareket eden Ġngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı. Bahriye Nazırı Churchill‟in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisher‟ın Ģüpheli gördüğü bu harekatın donanma

(32)

20

ile yapılmasına karar verildi. Tarihinde hiçbir yenilgi almamıĢ olan Ġngiliz donanmasının silah, teknoloji ve baĢarı açısından kendine güveni tamdı. Dünyanın yenilmez donanması, Fransa‟nın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluĢturuyordu. Bu donanmaya karĢı gelebilecek hiçbir güç düĢünülemezdi. Hele ki yıpranmıĢ, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baĢ edemezdi.

Ġtilaf Devletleri‟nin deniz harekatı 19 ġubat 1915‟te baĢladı. 13 Mart 1915‟e kadar düĢman gemileri tabyaları top ateĢine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı. Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düĢman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karĢılık almaları bu iĢin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atıĢının ardından çok da büyük bir geliĢme elde edilememiĢti.

18 Mart‟a kadar geçen bu dönemde boğazın giriĢinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edilmiĢti. Boğaza giriĢ kapıları aralanmıĢ ama hala ilerde olacaklar belirsizdi. Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karĢılaĢacağını bilmiyordu.

17 Mart 1915‟te Amiral Carden‟in yerine Amiral De Robeck‟in atanmasıyla 18 Mart da gerçekleĢecek plan uygulamaya konuluyordu.

Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluĢan düĢman filosu boğazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluĢan 1. Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu.

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluĢan 1. Tümen, saat 10:30‟da boğazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaĢ alanını tanıyorlardı. Planlanan noktaya ulaĢıldığında Queen Elizabeth‟in hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelson‟un hedefi Namazgah Tabyası, Ġnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi. “A SavaĢ Hattı” olarak adlandırılan bu plan 11.30‟da uygulanmaya baĢlandı ve 11.30‟da merkez tabyalarına ateĢ baĢladı.

(33)

21

Bu arada düĢman gemileri Kumkale‟den gelen tedirgin edici ateĢ hattına da girmiĢlerdi. Obüslerden üstlerine ateĢ yağıyordu. Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaĢ gemilerine karĢılık veremiyordu. Saat 12.00 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateĢ almıĢtı. B Hattı diye adlandırılan Amiral Guepratte komutasındaki 3. Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlı dört Fransız gemisiyle Triumph ve Prince George adlı iki Ġngiliz muharebe gemisinden oluĢuyordu. Plana göre bu tümen 1. Tümenin arkasından hareket geçti ve B hattı önündeki yerini aldı. YavaĢ yavaĢ yaklaĢan gemiler bu cesurane ilerleyiĢlerinde Türk bataryalarından düĢen mermi ateĢi altında B hattına vardılar. ġiddetli yapılan karĢılıklı çatıĢmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateĢe devam ediyorlardı. 900 yarda kadar içeri sokulduklarından Ģiddetli ateĢ bu gemilerin üzerine yağıyordu. 3. Tümene ait olan iki Ġngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattının kıç omuzluklarında yerlerini almıĢ Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemiĢlerdi.

Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateĢ altındaydı. Mermilerin çoğu tabyalar içine düĢmüĢ, telefon hatlarını bozmuĢ, yangınlar çıkarmıĢtı. Rumeli Mecidiye tabyası topçuların Ģehit olması ile devre dıĢı kalmıĢtı.

Planın ikinci aĢamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2. Tümen devreye girecekti. Ocean, Ġrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majestic‟ten oluĢan 2. Tümen, 3. Tümenin yerini alacak ve B Hattından son olarak yakın muharebe yapılarak Tabyalar içinde olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama iĢlemlerine baĢlanacaktı. Fakat 3. Tümenin yerini alacak 2. Tümen gelmeden önce beklenmedik bir Ģey oldu. Saat 14:00‟e doğru Suffren büyük bir hızla boğazı terk etmekte ve Bouvet‟de onu izlemekteydi. A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvet‟de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateĢ altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü. Derin bir ĢaĢkınlık yaĢanıyordu. Queen Elzabeth ve Agamemnon dıĢındaki bütün gemiler ateĢi kestiler. Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kiĢi kurtarılabilmiĢ, 603 kiĢi sulara gömülmüĢtü. Bu arada 12.30 sularında Goulois isabet almıĢ ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu. 15.30 sularında mayına çarpan

(34)

22

Inflexible‟ın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaada‟ya ulaĢtı. 2. Tümen Ġngiliz gemileri, 3. Tümenin yerini aldığında bu manzara ile karĢılaĢmıĢtı. Saat 14.30‟da ateĢe baĢlayarak 10 yardaya kadar yaklaĢtılar. Namazgah tabyasını bombardıman ediyordu. Saat 15.00‟te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaĢ dıĢına kalmıĢtı.

Anadolu Hamidiye tabyası hasar görmemiĢti ve Ġrrisistible‟a ateĢ ediyordu. Saat 15.14‟de Ġrrisistible‟ın yanında korkunç bir patlama duyuldu. Saat 16.15‟te tabyalarda uzaklaĢmak isterken bir mayına çarptı. Bu bölgede bir gece önce Nusret‟in döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu. Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2. Tümenin geri çekilmesi için emir verdi. 18.05‟te geri çekilirken Ocean da mayına çarpmıĢtı. Güçlü top ateĢine rağmen Ocean‟ın personeli muhripler tarafından boĢaltıldı.

18 Mart‟ta yaĢananlar ĢaĢkınlık yaratmıĢtı. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın baĢarıya ulaĢamayacağını söylayenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp Ġstanbul‟a çıkılabileceği düĢüncesi yeni hareket planları doğuruyordu.

2.5.2 Kara Muharebeleri

Çanakkale SavaĢları‟nda Deniz Harekâtı‟nın baĢarısızlığı umutları Kara Harekâtı‟na çevirmiĢti.Daha 1 Mart‟ta Yunanistan, Gelibolu yarımadasını iĢgal etmek, mümkün olduğu takdirde Ġstanbul üzerine yürümek üzere Ġngiltere‟ye üç tümenlik bir kuvvet önermiĢti. Ġngiliz ve Fransızlara kalsa öneri kabul edilebilirdi. Ancak Rus Çarı, Ġngiliz Büyükelçisi‟ne, hiçbir Ģart altında Yunan askerinin Ġstanbul‟a girmesine izin vermeyeceğini bildirerek bu tasarıyı önledi. Askeri durumu tetkik için Çanakkale‟ye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Mart‟ta Kitchener‟a gönderdiği raporda, Donanmanın tek baĢına Boğaz‟dan geçemeyeceğine inandığını, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayı desteklemesi gerektiğini bildiriyordu. Bu rapor Kitchener‟in bütün tereddütlerini giderdi. 10 Martda 29‟ncu Tümenin Ege‟ye gönderileceğini açıkladı. Ayrıca bir Tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransızları ikna edeceğini ilave ediyordu.

(35)

23

Böylece Mısır‟daki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kiĢilik bir kolordu bu iĢe ayrılmıĢ oluyordu. Birdwood‟un raporuna rağmen, hala donanmanın tek baĢına Boğazı geçebileceğini düĢünenler vardı. Bu karıĢıklık içinde Kara kuvveti hazır olana kadar Donanmanın harekatını geri bırakmasını, bu suretle Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müĢterek harekata baĢlamasının en iyisi olacağını hiç kimse aklına getiremiyordu.

O sıralarda Londra‟ya hakim olan bu kargaĢalık ve belirsizliği, ne yapacağı belli olmayan Sefer Kuvveti‟nin Komutanlığına yapılan atamadan anlamak mümkündür. Bu komutan, Kitchener‟in Güney Afrika savaĢlarından eski bir arkadaĢı General Sir Ian amilton‟du. Donanma asıl saldırısını yapana kadar, Hamilton‟un birlikleri iĢe karıĢmayacaktı. Eğer deneme baĢarıya ulaĢmazsa Hamilton Gelibolu yarımadasına çıkarma yapacak, baĢarıya ulaĢırsa yarımadaya zayıf bir kuvvet bırakıp doğrudan doğruya Ġstanbul üzerine yürüyecekti. Oradan Ġstanbul Boğazına çıkarılmıĢ bir Rus Birliği ile birleĢmesi umuluyordu. Türk tarafı ise, 18 Mart‟ta kazandığı zaferden dolayı kendisine olan güvenini tazelemiĢ, Çanakkale‟nin Boğazlar‟dan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermiĢti. Bu zaferin ardından, Müttefiklerin kaçınılmaz kara harekâtına karĢı Türk tarafı da son sürat hazırlıklara baĢlamıĢtı. Çanakkale „de 5. Ordu oluĢturulmuĢ baĢına da MareĢal Liman von Sanders getirilmiĢti. Kıyılara dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleĢtiriliyor, müttefiklerin her hareketi gözleniyordu. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir baĢka kiĢi ise 19. Ġhtiyat Tümeni‟nin baĢında bulunan yarbay Mustafa Kemal'di. Deniz harekâtının baĢarısızlığı ardından (18 Mart 1915) bir kara harekâtına giriĢileceği ve bu harekâtın Gelibolu Yarımadası‟nı hedef alacağını öngörüsü, mantık gereği olarak bile neredeyse kesinlik kazanmıĢtır. Kaldı ki 1915 yılının Nisan ayı baĢlarından itibaren Hamilton‟un kuvvetleri Mısır‟da toplanmaya baĢladığında bölgedeki Osmanlı istihbaratı, birliklerin mevcutları, komutanları, silah ve donanımları hakkında ayrıntılı bilgiler edinmeye baĢlamıĢtır.

14 Aralık 1914 tarihinde 42 kiĢilik bir subay gurubuyla Ġstanbul‟a gelen ve Enver PaĢa tarafından 1. Ordu Komutanlığı‟na atanmıĢ olan Alman DanıĢma Kurulu BaĢkanı MareĢal Liman Von Sanders, yeni teĢkil edilen ve bölgeyi savunmakla

(36)

24

görevli 5. Ordu komutanlığına 24 Mart 1915 tarihinde atanmıĢtır. Dolayısıyla bölgenin savunmasından sorumlu olan 3. Kolordu da MareĢalin emrine girmiĢtir. MareĢal Sanders‟in savunma planı, Hamilton‟un taarruz planıyla örtüĢmemektedir. MareĢal Sanders, çıkarmaların Saros Körfezi kıyılarına yapılacağını hesaplamaktadır ve 5. Ordu‟nun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamıĢtır. Saros Körfezi, Gelibolu Yarımadası‟nın en dar bölgesidir. Buradan yapılacak bir çıkarmanın, yarımadayı savunan Osmanlı birliklerinin geri çekilme ve kara ikmal hattını kesmesi olasıdır. Ayrıca MareĢal Sanders‟in savunma planı, elindeki kuvvetlerin önemli bir bölümünü geride, yedekte tutarak çıkarma kuvvetlerine ileri harekâtları sırasında taarruz etmeyi öngören, savunma ağırlıklı, temkinli bir plandır. Osmanlı komutanları ise, çıkarmadan sonra, çıkarma kuvvetlerinin sahillerde elde edecekleri köprübaĢlarıyla yoğun olarak takviye alacaklarını, gerekli tahkimatı yapacakları, dolayısıyla bu tahkimatlardan sökülüp atılmalarının çok güç olacağını düĢünmektedirler. Onlara göre etkin bir savunma, hemen sahilde, daha çıkarma harekâtı sırasında yapılmalı, karĢı tarafın kıyıda bir köprübaĢı oluĢturması önlenmelidir. 5. Ordu, üç tümenli 3. ve iki tümenli 15. kolordulardan oluĢmaktadır. Ayrıca ordu karargahına bağlı 19. Fırka, 1. Süvari Tugayı, bir piyade alayı ve dört Jandarma taburu bulunmaktadır. Toplam savaĢçı sayısı 84 bindir.

Bu kolorduların bünyesindeki tümenler ve komutanları Ģöyledir. 3.Kolordu: Komutanı Esat PaĢa

5.Fırka: Saros bölgesi. Komutanı Yarbay Hasan Basri Bey. 7.Fırka: Bolayır bölgesi. Komutanı Albay Halil Bey.

9.Fırka: Gelibolu Yarımadası‟nın güney bölümü. Seddülbahir ve Arıburnu Cepheleri. Komutanı Albay Halil Sami Bey.

15. Kolordu: Komutanı General Weber

3. Fırka: Kumkale bölgesi. Komutanı Albay Nicolai. 11. Fırka: BeĢige bölgesi. Komutanı Albay Refet Bey.

Referanslar

Benzer Belgeler

senaryolaştırılmış seri maceralarını anlatmaktaydı. Bu kızın Fındık adında kahverengi bir köpeği ve hiç de Türkiye şartlarıyla benzerlik taşımayan bir yaşam

Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, çok sesli ulusal müziğimiz adına devam eden pek çok gelişmenin ardından Ankara’da 1934 yılında ilk olarak yurt çapında önemli bir

Saf alüminyum yumuşak, işlenmesi kolay ve korozyona dayanıklı, ısıl ve elektiriksel iletkenliği yüksek, alaşımlandırma ile mukavemeti önemli ölçüde

Şüphesiz bu kimseler hususî çalı- şan meslekdaşlarmdan daha kabiliyetsiz ve işlerine daha az bağlı değildir; fakat bunlar için serbest ha- yat kurma fırsatlarının daha

’de kabulünün yıl dönümü olan bu günde (12 MART 1921) 100 yıl sonra gerek vatan ve milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy öz geçmişi hakkında, özellikle

96 Savaş öncesi dönemde içine düştüğü ekonomik, askerî ve siyasî bunalımlar nedeniyle ba- tılı büyük devletlerin yarı-sömürgesi haline gelmiş olan Osmanlı

Kısa Vade Belediyeler, Valilik, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,

Türkiye'deki en önemli diri (aktif) fayları bulunduran Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun ve Doğu Anadolu Fay Zonu'- nun ancak onda biri kadar bir bölümü- nün gerekli nitelikte