• Sonuç bulunamadı

Belediyelerde halkla ilişkiler ve halkın yakınma yöntemleri: Karşılaştırmalı bir çalışma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Belediyelerde halkla ilişkiler ve halkın yakınma yöntemleri: Karşılaştırmalı bir çalışma"

Copied!
369
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

HALKLA İLİŞKİLER BİLİM DALI

BELEDİYELERDE HALKLA İLİŞKİLER VE HALKIN YAKINMA YÖNTEMLERİ: KARŞILAŞTIRMALI BİR

ÇALIŞMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç.Dr. Ahmet KALENDER

Hazırlayan Hasan GÜLLÜPUNAR

(2)
(3)

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ... 1

BÖLÜM 1 BELEDİYELERDE HALKLA İLİŞKİLER 1. MODERN BELEDİYECİLİĞİN OLUŞTURULMASI... 15

1.1. Modern Belediyeciliğin Temel Yaklaşımları... 15

1.1.1. Demokratik ve Katılımcı Belediye ... 18

1.1.2. Üretici Belediye ... 21

1.1.3. Kaynak Yaratıcı Belediye... 24

1.1.4. Yönlendirici Belediye ... 25

1.1.5. Düzenleyici Belediye... 28

1.1.6. Birlik ve Bütünlükçü Belediye ... 29

1.1.7. Planlayıcı ve Örgütleyici Belediye ... 32

1. 2. Hizmet Sunumu Açısından Modern Belediyeciliğin Temel Unsurları... 34

1.2.1. Verimli Belediyecilik Açısından Personel Sorunu ... 34

1.2.2. Hızlı Kentleşmenin Doğurduğu Sorunlar ... 37

1.2.3. Siyasallığın Ötesindeki Gerçek Belediyecilik ... 40

1.2.4. Hizmette Etkinlik ve Verimliliğin Sağlanması ... 43

1.2.5. Belediye Hizmet Kalite Sisteminin Oluşturulması ... 45

1.2.6. Performans Ölçütlerinin Belirlenmesi ... 47

1.2.7. Merkezin Yerel Halka Güven Duyması... 50

2. KUSURSUZ BİR YÖNETİM İÇİN HALKLA İLİŞKİLER.... 54

2.1.Halkla İlişkiler Biriminin Örgütsel Konumu... 54

2.2. Belediyelerde Halkla İlişkiler Biriminin Rolü... 60

2.3. Hizmetlerde Halkla İlişkileri Ölçüm Skalası Olarak Kullanma.65 2.4. Yansız Belediyeciliğin Oluşturulması... 69

2.5. Yönetsel ve Örgütsel Saydamlığın Gerçekleştirilmesi... 74

2.6. Belediyeden Yana Kamuoyunun Oluşturulması... 78

2.7. Proaktif Halka İlişkiler Çalışmaları... 84

2.8. Edinilen Bilgilerin Üst Yönetimce Özümsenmesi... 87

2.9. Halkla İlişkiler Planlama Kurulunun Oluşturulması... 92

2.10. Proje Halkla İlişkilerinin Gerçekleştirilmesi... 94 3. BELEDİYELERDE KARŞILAŞILAN GÜNCEL SORUNLAR97

(4)

3.1. Yöneticiler Tarafından Halkla İlişkilere Yanlış Anlamlar

Verilmesi... 97

3.2. Halkla İlişkilerin Yalnızca İletişim Olgusu Olarak Görülmesi.100 3.3. Basınla İlişkilerin Halkla İlişkilere Eşdeğer Sayılması... 104

3.4. Halkla İlişkilerin Yalnızca Protokol Konusu Gibi Görülmesi109 3.5. Halkla İlişkilerin Etkinlikler Düzenleme Birimi Olarak Görülmesi... 111

3.6. Halkla İlişkilerin Tek Yönlü İlişki Birimi Olarak Görülmesi113 3.7. Halkla İlişkilerin Siyasal Amaçlar İçin Kullanılması... 117

4. HALKLA İLİŞKİLERDE BAŞARININ GERÇEKLEŞTİRİLMESİ... 120

4.1. Belediye Odaklı Halkla İlişkiler Programı... 120

4.1.1. Mevcut Durumun Saptanması ... 121

4.1.2. Amaçların Saptanması ... 126

4.1.3. Hedef Kitlenin Belirlenmesi ... 132

4.1.4. Yararlanılacak İletişim Araçlarının Belirlenmesi ... 137

4.1.5. Programın Uygulanması ... 143

4.1.6. Değerlendirme ve Raporun Hazırlanması... 148

BÖLÜM 2 HALKIN YAKINMA YÖNTEMLERİ VE SON DÖNEMDE ÜÇ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDE ORTAYA ÇIKAN ÖREKLERİNİN İNCELENMESİ 1. KAMU YÖNETİMİNDE YAKINMA YÖNTEMLERİ ... 153

1.1. Aracı Kullanma... 154

1.2. İş Takibi... 158

1.3. Yönetici İle Tartışma... 160

1.4. Memurun Tutumundan Şikayetçi Olma... 163

1.5. Kitle İletişim Araçlarının Kullanımı... 165

1.6. Rüşvet Verme... 168

1.7. Örgütlü Halk Yakınmaları... 171

1.8. Hemşeri ve Halk Günleri Toplantıları Aracılığıyla Yapılan Yakınmalar... 173

(5)

2. SON DÖNEMDE BELEDİYELERDE GÖRÜLEN YAKINMA YÖNTEMLERİ ÖRNEĞİ OLARAK ÜÇ BÜYÜKŞEHİR

BELEDİYESİ YAKINMA BİRİMİ... 177

2.1. Açık Kapı... 179

2.1.1. Örgütsel Yapılanma ... 181

2.1.2. Teknik Donanım. ... 182

2.1.3. Amaç ve Çalışma İlkeleri ... 184

2.1.4. Diğer Kurumlar ve İlçe Belediyeleriyle Koordinasyonun Sağlanması... 186

2.1.5. Kazanımlar ve Eksiklikler ... 187

2.2. Beyaz Masa... 191

2.2.1. Örgütsel Yapılanma. ... 192

2.2.2. Teknik Donanım ... 195

2.2.3. Amaç ve Çalışma İlkeleri ... 196

2.2.4. Diğer İlçe Belediyeleri ve Kurumlarla Koordinasyonun Sağlanması... 200

2.2.5. Kazanımlar ve Eksiklikler ... 201

2.3. Mavi Masa... 203

2.3.1. Örgütsel Yapılanma. ... 204

2.3.2. Teknik Donanım. ... 206

2.3.3. Amaç ve Çalışma İlkeleri. ... 207

2.3.4. Diğer Kurum ve İlçe Belediyeleriyle Koordinasyonun Sağlanması... 210

2.3.5. Kazanımlar ve Eksiklikler ... 211

3. ÜÇ BİRİMİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve BU YÖNTEMLERDE ETKİNLİK ve VERİMLİLİĞİN SAĞLANMASI ... 213

3.1. Yakınma ve Talepte Bulunma Süreçleri... 213

3.1.1. Yakınma ve Taleplerin Alınması ... 217

3.1.1.1. Şahsen Yapılan Başvurular... 217

3.1.1.2. Telefonla Yapılan Başvurular... 219

3.1.1.3. İnternet Aracılığıyla Yapılan Başvurular ... 221

3.1.2. Çözümün Üretilmesi ... 223

3.1.3. Çözüm ve Önerilerin Vatandaşa İletilmesi ... 226

(6)

3.3. Süreç Denetçilerinin Belirlenmesi... 230

3.4. İstihdam Edilecek Personelin Seçimi... 232

3.5. Merkezi Bilgi Sistemi ve Personelin Yetkilendirilmesi... 234

3. 6 İdari Danışma Merkezlerinin Oluşturulması... 236

3.7. Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri Arasında Koordinasyonun Sağlanması... 240

3.8. AYKOME, UKOME ve İKOME gibi Kurullarda Etkin Kullanım... 243

3.9. Kriz Yönetiminde Etkin Kullanım... 246

BÖLÜM 3 AÇIK KAPI ÖRNEĞİNİN ETKİN KULLANIMI VE BELEDİYE YÖNETİMİNDEKİ ETKİSİNİN ARAŞTIRILMASI 1. METODOLOJİ... 251

2. ARAŞTIRMAYA KATILANLARIN SOSYO DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ... 256

3. BAŞVURU SÜRECİ... 259

3.1. Başvuru Sayısı... 259

3.2. Başvuru Sayısı ve Eğitimi Durumu... 261

3.3. Başvuru Sayısı ve Gelir Durumu... 263

3.4. Başvuru Sayısı ve Cinsiyet... 266

3.5. Başvuru Konusu ve Meslek İlişkisi... 268

3.6. Şahsen Başvuruda Birim Personelinin İmajı... 271

3.7. Telefonla Başvuruda Alo 181’in Kullanım Oranı... 273

4. AÇIK KAPI GERİBİLDİRİM SÜRECİ... 275

4.1 Kullanılan İletişim Aracı ve Cevap Süresi... 275

4.2. Başvuru Konusu ve Cevap Verme Süresi... 278

4.3.Cevap Verme Süresi ve Talebin Yerine Getirilmesi... 282

4.4. İsteğin Yerine Getirilmesini Sürece Bırakma... 285

4.5. Belediye Görev Alanı Dışındaki Başvurularda Yapılan İşlem .. 287

5. ETKİN BİR YAKINMA BİRİMİ OLARAK AÇIK KAPI .... 289

5.1. Başvuruların İstek Doğrultusunda Sonuçlandırılması... 289

5.2. Güvenilirliğin Sağlanması... 291

5.3. Geribildirim Süresi Açısından Memnuniyetin Gerçekleşmesi .. 295

(7)

5.5. Cevap Süresi ve Birimin Planlılığı Hakkındaki İnanç... 301

5.6. İsteğin Yerine Getirilmesine Bağlı Olarak Açık Kapı’nın Etkin Olma Durumu... 304

5.7. İsteğin Yerine Getirilmesi ve Birim Yetkisinin Artırılması İsteği... 306

5. 8. Belediyede Halkın Savunucusu Konumundaki Açık Kapı... 309 5.9. Etkin Hizmet Sunumunun Gerçekleştirilme-sinde Açık Kapı. . 311

5. 10. Açık Kapı Modelinin Yaygınlaştırılması... 314

5. 11. Sahip Olunan Yetki ve Bu Yetkinin Daha da Artırılması İsteği... 316 SONUÇ ... 319 KAYNAKÇA... 335

(8)

KISALTMALAR TABLOSU

AYKOME Altyapı Koordinasyon Merkezi

A.Ü.B.Y.Y.O

Ankara Üniversitesi Basın Yayın

Yüksek Okulu

A.Ü.S.B.F.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi

İKOME

İmar Koordinasyon Merkezi

IULA-EMME

Dünya Yerel Yönetimler Birliği Doğu

Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı

KAYA

Kamu Yönetimi Araştırma

Projesi

TODAİE

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi

Enstitüsü

UKOME

Ulaşım Koordinasyon Merkezi

TÜSİAD

Türkiye Sanayici ve İş Adamları

Derneği

YYAEM

Yerel Yönetimler Araştırma Eğitimi

(9)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Açık Kapı Organizasyon Şeması...181

2002 Öncesi Beyaz Masa Organizasyon Şeması...192

2002 Sonrası Beyaz Masa Organizasyon Şeması...193

(10)

TABLOLAR LİSTESİ

1. Başvuru Sayısı ve Eğitim Durumu ... 261

2. Başvuru Sayısı ve Ailenin Aylık Gelir Durumu... 264

3. Başvuru Sayısı ve Cinsiyet... 267

4. Başvuru Sayısı ve Meslek ... 269

5. Şahsen Yapılan Başvuruda Birim Personelinden Memnun Kalma Düzeyi... 272

6. Telefonla Başvuruda Alo 181’in Kullanım Durumu... 274

7. Başvuruda Kullanılan İletişim Aracı ve Cevap Verme Süresi ... 276

8. Başvuru Konusu ve Cevap Süresi ... 279

9. Cevap Süresi ve İsteğin Yerine Getirilmesi ... 283

10. Diğer Kuruluşlarla İlgili Başvurularda Yapılan İşlem ... 288

11. Verilen Cevapların İstek Doğrultusunda Gerçekleşme Durumu... 290

12. Başvuru Konusuna Bağlı Olarak İsmin Gizli Tutulduğuna Olan İnanç ... 293

13. Cevap Süresi ve Bu Süreden Memnun Kalma Düzeyi... 296

14. İsteğin Karşılanması ve Cevap Süresinden Memnun Kalma Durumu ... 299

15. Cevap Süresi ve Açık Kapı’nın Planlılığı Hakkındaki İnanç ... 303

16. Olumlu Cevap ve Birimin Yeterli Yetkiye Sahip Olduğu İnancı ... 305

(11)

17. İsteğin Yerine Getirilmesi ve Açık Kapı Etkinliğinin

Daha da Artırılması İsteği ... 308 18. Olumlu Cevap ve Açık Kapıda Vatandaş Haklarının

Koruduğu İnancı... 309 19. İsteğin Karşılanması ve Açık Kapı’nın Etkin Hizmet

Sunumundaki Önemi ... 313 20. Açık Kapı’nın Diğer Kamu Kuruluşlarını da Kapsaması

Durumu... 315 21. Açık Kapı’nın Sahip Olduğu Yetki ve Bu Yetkinin

(12)
(13)

GİRİŞ

Dünya’da çok sayıda devlet, yönetim şeklini demokrasi olarak tanımlamaktadır. Her ülkenin kendi toplumsal kurallarına bağlı olarak demokrasi geleneğinde farklılıklar oluşabilmesine rağmen temel ilkelerde birliktelik vardır. Bu demokratik ilkelerden en önemlisi, halkın yönetime katılımının sağlanmasıdır. Katılım olgusunun değişik yöntemleri vardır. Bazen ülke yöneticisinin seçimini yapacak kişilerin belirlenmesi için oy kullanmak, bazen ülke yöneticisinin doğrudan seçimini gerçekleştirmek ve bazen de çeşitli sivil toplum kuruluşları ve yerel örgütlenmelerle yönetimi etkilemek olarak çeşitli yöntemlerden yararlanılabilmektedir.

Son yüzyılda daha demokratik olarak tanımlanan ülkelerde en önemli katılım yöntemi sivil toplum kuruluşları ve yerel örgütlenmelerdir. Halk, bu yapılanmalar aracılığıyla yönetimi etkileyebilmekte ve kendi özgürlüğünü sağlayarak geleceğini istekleri doğrultusunda gerçekleştirmeye çalışabilmektedir. Bu yüzden yerel yönetimler bu amaç için kullanılabilecek en önemli kurumlar olarak görülebilir. Çünkü yerel yönetimler, bir çok düşünür tarafından siyasal eğitim aracı ve demokrasinin temel öğesi olarak görülmektedir. Örneğin Tocqueville’ye göre halk önemsiz konulardaki özgürlüğünü yerel kurumlarda öğrenerek bunu önemli konularda etkili bir şekilde kullanabilmektedir (Tocqueville,1994:63). Yani, yerel yönetimler aracılığıyla halk,

(14)

küçük alanlarda özgürlüğünü nasıl kullanacağını öğrenerek daha büyük alanlarda özgürlüklerin kullanımı açısından önemli deneyimlere sahip olabilmektedir. Diğer bir ifadeyle yerel yönetimler her ülkenin kendi tarihsel koşullarına göre şekillenmiş ve eğitim işlevini üstlenmiştir. Demokratik rejimin yürürlükte olduğu toplumlarda, yerel yönetimlerin dayandığı tüm süreçlerin – katılma, temsil, denetim- demokrasi idealine uygun olarak düzenlenmesi ve uygulanması koşulunda yerel yönetimlerin eğitim işlevinin gerçekleşeceği söylenebilir (Çitci,1989:9). Bu yüzden halkın yönetime katılımının sağlanması öncelikle yerel düzeyde gerçekleştirilmelidir. Çünkü demokrasi, bir yandan bireylerin, grupların ve azınlıkların kendi yaşamlarını korumaya özel olarak yetkili olduklarına inanmaya, bir yandan da ötekilerin kendi varoluşlarını yaratıp denetleme hakkını tanımaya dayanır (Touraine,1997:218). Daha açık bir anlatımla, yerel değerler korunurken genel değerlerde de uzlaşı sağlanmaktadır. Bu durum toplumların yerel düzeydeki yönetim kademelerinde rekabetçi bir anlayışı ortaya çıkarır. Bu bağlamdaki rekabetçilik ise, hep ilerisi olan bir idealin yani demokrasinin en üst düzeyde temsiline kadar uzanan bir sürekliliği sağlayabilir. Çünkü bu yolla haklarını isteyebilen, seçim yapabilen, bir çok çatışmayla birlikte kendisini gerçekleştirme imkanı bulabilen bireyler toplumda temsil edilebilir.

(15)

Türkiye’de yerel yönetimler evriminin ve yönetsel sistem içindeki konumunun en temel özelliklerinden birisinin bağımlılık olduğu ileri sürülebilir. Türk Toplumunda yerel yönetimlerin ortaya çıkışı toplumsal ve siyasal bir oluşumunun ürünü olmamıştır (Çitci,1989:47).

Tarihinde demokrasi adına büyük toplumsal çatışmaların yaşanmadığı Türkiye’de, yerel yönetim kavramı, batıdaki gelişmelerle birlikte merkezi yönetimin dayatmalarıyla benimsetilmeye çalışılmıştır. Çünkü, merkezi yönetim güvenlik, birlik ve bütünlük gibi gerekçelerle yerel yönetime güvensizlik duymuş ve bu güvensizlik yerel yönetimlerin gerektiği gibi yetkilendirilememesine neden olmuştur. Bu da, yerel yönetimlerin günümüz koşullarının gerekli kıldığı teknik ve sosyolojik yeterliliklere ulaşabilmesine engel olmuştur.

Türkiye yerel yönetim örgütlenmesinde valilik, il özel idaresi ve belediye bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli bakanlıkların taşra teşkilatları da yerel alanda hizmet sunan kamu kuruluşlarındandır. Bu bakımdan demokratik yönetimin gerçekleştirilebilmesi için katılımcı yönetimin oluşturulmasında ayrı bir yeri olan belediyelerin daha etkin hale getirilmesi, halkın yönetimini oluşturmada önemli bir etken olabilir. Katılımcı bir belediye demokrasinin temsil edilme düzeyini de belirleyebilir. Üst düzey bir demokrasinin oluşturulması iki yönlü iletişim sistemine bağlı olarak şekillendirilebilir. Yani yönetimle halk arasında bir

(16)

etkileşim gerçekleşmelidir. Halkla ilişkiler kurumun amaçlarını, çalışmalarını, politikasını ve bir bütün olarak çalışma alanını belirler, bunları halka duyurur ve kuruluşla ilgili kamuların tutum ve davranışlarını da yönetime açıklar (Sezer,1998:146). Bu nedenle iki yönlülüğü ana ilkesi olarak kabul etmiş halkla ilişkilerin yönetimde etkin kılınması demokratik yönetim açısından sağlanacak önemli bir katkı olarak görülebilir. Bunun için yerel halka güvenmek ve ona kendisini gerçekleştirme imkanı vermek gerekir. Bu bakımdan, Altan’ın “Türk Toplumu aynaya yansıtılmalıdır. O kendisini aynada görebildiği takdirde gideceği doğru yolu bulacaktır” (Altan,1998:332) ifadesi, yerel yönetimler konusunda Türkiye’deki yönetim anlayışının önemli bir değişim yaşaması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Yerel yönetim tarihi bakımından merkezi yönetimin sınırlayıcı ve baskıcı tutumu halkın belediyesini oluşturmada önemli bir engel olarak görülebilir. Bununla birlikte yerel temsili gerçekleştiren yerel yöneticilerin de halkın belediyesini oluşturma konusunda isteksiz davrandığı söylenebilir. Hizmetlerin planlanmasından sunumuna kadar bir çok aşama, çoğu belediye tarafından gerekli araştırmalar yapılmadan uygulanabilmektedir.

Halkla ilişkilere bir çok belediyede ve özellikle belediye başkanları tarafından yanlış anlamlar yüklenmektedir. Diğer bir ifadeyle belediyelerde bazı istisnalar dışında halkla ilişkiler konusuna bilinçli, planlı, sistemli ve sürekli bir işlev olarak

(17)

yaklaşılmadığı söylenebilir(Yalçındağ, 1996:84). Halkla ilişkilerde temel ilkeleri gerçekleştirecek teknik, yetki ve personel imkanlarından yoksun birimler oluşturulmuş ve basınla ilişkiler, sünnet şölenleri gibi etkinlikler gerçekleştirilmektedir.

Halkla İlişkiler birimleri aracılığıyla belediyede bir nevi oto kontrol sisteminin gerçekleştirilmesi istenmesine rağmen, pratikte hizmetleri gerçekleştiren icra birimleri bu birimlerden daha üst bir yetkiye sahip olmuştur. Bu da astın üstü denetlemesi gibi bir sonucu doğurabileceği için uygulamada etkin bir denetimi zorlaştırabilecektir.

Çoğu belediyenin üst yönetimi halkla ilişkiler birimleri aracılığıyla elde edilen bilgileri belli bir değerlendirme sürecinden geçirmeden gereksiz bilgilermiş gibi kabul edebilmektedir. Oysa bu bilgiler, belediyenin farklı alanlardaki hizmetleri aracılığıyla ulaşmaya çalıştığı halkının istek ve yakınmalarıdır. Bu nedenle yürütülen hizmetlere ilişkin olarak, halkın beklentileri, görüş, dilek ve yakınmalarının hem tespiti hem de değerlendirilmesi açısından belediyenin bütün birimlerini kapsayan etkin bir hizmet sunum programı ortaya konabilmelidir.

Aynı zamanda halkla ilişkiler konusunda eksik olarak değerlendirilebilecek diğer yaklaşımlar da şu şekilde ifade edilebilir (Yalçındağ, 1996:31-37):

• Halkla ilişkiler yalnızca bir iletişim olgusu olarak görülmektedir.

(18)

• Medya ile ilişki kurmak halkla ilişkilere eşdeğer sayılmaktadır.

• Halkla ilişkilerin temelde protokol konusu olduğu düşünülmektedir.

• Halkla ilişkiler siyasal amaçlara ulaşmada bir araç olarak görülebilmektedir.

Halkla ilişkiler yalnızca bir iletişim olgusu gibi görülmektedir. Çoğu belediye yönetimi böyle bir birim oluşturduğunda, profesyonel elemanlar çalıştırdığında ve son teknolojinin hakim olduğu bir iletişim sistemi kurduğunda gerekli olanı yerine getirdiğini düşünmektedir. Bir belediyenin halk yararına hizmet, politika ve uygulamaları yoksa; bu belediye için, halkta olumlu görüntü ve sevgi yaratmaya, böylece güven ve destek sağlamaya yönelik taraftar bulabilme çalışmaları amacıyla en etkili iletişim teknikleri kullanılsa bile olumlu bir görüntü oluşturmak güçtür.

Medyayla ilişkiler halkla ilişkiler olarak algılanmaktadır. Günümüzde büyük şehirler de dahil birçok belediyede halkla ilişkiler birimi oluşturulmadan basın müdürlükleri kurulmuştur. Medya halkın belediyesini oluşturma yönünde yapılacak çalışmalarda önemli işlevleri yerine getirebilir. Ancak tek başına halkla ilişkilere eş değer bir konuma yerleştirilmemelidir. Bir çok kez basını iyi kullanabilen belediye başkanları, halkta kendisine yönelik olumlu bir imaj gerçekleştirmiştir. Bu, halkın belediyesini

(19)

oluşturmak olarak kabul edilmemelidir. Önemli olan, medya konusunun halkla ilişkiler yaklaşımının geniş perspektifi içerisinde ele alınmasıdır.

Halkla ilişkiler bir protokol konusu gibi algılanmaktadır. Protokol konusu bilimsel olarak ele alındığında belediye başkanlarının imaj çalışmasında önemli bir yere sahiptir. Ancak bu halkla ilişkiler çalışma alanı içinde küçük bir bölümü oluşturmaktadır. Böyle bir görevin halkla ilişkiler biriminin yegane vazifesiymiş gibi gösterilmesi eksik bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

Halkla ilişkiler siyasal amaçlar için kullanılmaktadır. Yapılan programlar belediyede iktidar olan partiye taraftar toplama gösterilerine kayabilmektedir. Hatta gerçekleştirilen programlara partinin değişik birimlerindeki üyeleri aktif olarak katılmakta ve siyasal beklenti ve çıkarlar programın bu birimin özüne ters eylemlerle yürütülmesine neden olabilmektedir. Gerçek amaçlarından saptırılmış popülist yaklaşımlar programlara egemen olmaktadır. Bu bağlamda gerçekleştirilecek halkla ilişkiler çalışmalarıyla da bir yanda halkın belediyesi, öte yandan belediyeden yana kent kamuoyunun oluşturulması amaçlanmaktadır. Ayrıca her seçim dönemi sonrasında belediyelerde sıklıkla görülen diğer önemli bir konu da personel atamalarıdır. Bu atamalarda özellikle halkla ilişkiler alanında çalışacaklar için seçim döneminde başkana yakın çalışılan

(20)

bireyler tercih edilmektedir. Bu durum bilinçli ve programlı faaliyetlerin yürütülmesine engel olabilmektedir.

Belediye ile halkı arasında güçlü bir etkileşim sağlama yönetenlerin temel hedefidir. Bu sebeple özellikle büyük kentlerde beyaz masa, mavi masa, açık kapı, halk danış, yıldırım servis, alo belediye gibi vatandaşın belediyesiyle arasında bir köprü işlevi görmesi amacıyla birimler kurulmuştur. Bu bürolar halkın belediyesini oluşturmada önemli fonksiyonlar üstlenmekte ve vatandaşın belediye faaliyetleri içersinde hangi konu olursa olsun muhatap bulabileceği bir yer konumundadır. Ancak bu birimler sistemli çalışmanın gereklerini yerine getirmede çoğu kez yetersiz kalmaktadır. Örneğin çalışmada ele alınan Mavi Masa, Beyaz Masa ve Açık Kapı örgütsel yetki bakımından halkla ilişkiler daire başkanlığına bağlanmıştır. Ancak bu daire başkanlığı da halkın yakınmada bulunduğu diğer daire başkanlıklarından yetki olarak bir üstünlüğe sahip değildir. Diğer bir ifadeyle denetlenmesi gereken diğer birimler yetki bakımından ya bu birime eşdeğerdir ya da daha üst seviyededir. Bu nedenle, asıl amaç olan halk ve belediye arasındaki köprü görevini yerine getirebilmek için gerekli bilgileri temin edebilme konusunda bu birimler etkin olamamaktadır. Elde edilen bilgiler çoğu zaman üst düzey kurullarca ele alınamamakta, diğer birimler ve ilçe belediyeleri arasında bir koordinasyon sağlanamamakta ve

(21)

kentsel hizmetlerin koordinasyonu için AYKOME, UKOME gibi kurullarda bu birimler etkin bir şekilde kullanılamamaktadır.

Sanayileşmenin hızla arttığı kentlerde yoğun bir nüfus artışı vardır. Günümüz koşullarında, insanoğlunun belirlemiş olduğu yaşam standartlarını gerçekleştirmede; elde bulunan kaynaklar yetersiz gelmektedir. Bu yüzden kaynaklar dengesiz bir şekilde paylaşılmaya başlanmıştır. Böyle bir süreçte güvensizlik ortamı hızla artmaktadır. Yönetim belli örgütlenmiş grupların veya talepte bulunabilen, bu hakkı kendinde bulabilenlerin etkisinde kalmaktadır. Böylece toplum çıkar çatışmalarının yaşandığı bir sürece girmiştir. Her geçen gün bireyselcilik daha ön plana çıkmış, toplumsal düşünce zedelenmiştir.

Böyle bir ortamda toplumun yönetimini oluşturmak oldukça zordur. Bu zorluğu aşabilecek anlayış, karşılıklı etkileşimlerle mümkün olabilir. Bu nedenle belediye ve halk arasında bir bağ olan halkla ilişkiler birimi, önceden tasarlanmış plan ve programlarla hareket eden sistemli faaliyetler bütününü uygulamalıdır.

Bu sebeplerle çalışma çerçevesinde, belediyelerdeki eksik halkla ilişkiler yaklaşımları incelenmiş, olması gereken yaklaşım ve sistem ortaya konmuştur. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde ilk olarak halkla ilişkiler kavramı açısından modern bir belediyeciliğin temel yaklaşımları ele alınmıştır. Burada, modern belediyeciliğin temeli olarak

(22)

belediye yönetimlerinde demokratik bakış açısının geliştirilmesi ve bu anlamda varolan kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasının yanın da yeni kaynakların oluşturulması üzerinde durulmuştur. Daha sonra çağdaş belediyeciliğin hizmetlerde etkinliğin sağlanmasıyla gerçekleştirilebileceği vurgulanarak bu konudaki çeşitli unsurlar incelenmiştir.

Birinci bölümün diğer başlıklarında ise belediye yönetimi açısından halkla ilişkilerin neden gerekli olduğu, halkla ilişkiler konusunda belediyelerde varolan eksik yaklaşımların neler olduğu ve başarılı bir halkla ilişkilerin nasıl ortaya konabileceği üzerinde durulmuştur.

Bu başlıklarda halkla ilişkilerin belediye örgütlenmesindeki yeri, halkla ilişkilerin belediye açısından üstlenebileceği roller ve başarılı bir halkla ilişkiler için yönetsel bakışın ne olması gerektiği ele alındıktan sonra uygulamada görülen ve halkla ilişkileri kendi içindeki bir faaliyet alanıyla sınırlandıran bakış açıları ortaya konmuştur. Ayrıca halkla ilişkilerin uygulamadaki örneklerin ötesinde, çok daha kapsamlı bir çalışmayı gerektirdiği ifade edilerek, teorik anlamda bir halkla ilişkiler çalışmasının nasıl tespit edileceği, planlanacağı, uygulanacağı ve değerlendirileceği konuları incelenmiştir.

Halkla ilişkiler sadece kendi bünyesinde faaliyetler gösteren birim olmadığı gibi belediyenin bütün birimlerinde ortaya konabilecek çalışmalara önemli katkılar sağlayabilir. Bu

(23)

bağlamda “halkla ilişkiler diğer birimler açısından etkisiz bir birimdir” şeklindeki düşüncelerin ortadan kaldırılabilmesi için çeşitli bakış açıları değerlendirilmiştir. Halkla ilişkiler birimlerinin yapmış olduğu çalışmalar sonucunda elde edilecek verilerin diğer birimlere, etkin hizmet sunumu açısından önemli faydalar sağlayacağı ifade edilmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın ikinci bölümünde kamu yönetiminde ortaya çıkan halk yakınma yöntemleri ele alındıktan sonra, son dönemde özellikle büyükşehir belediyelerinde ortaya çıkmış halk yakınma birimleri olan Konya Büyükşehir Belediyesi halk yakınma birimi Açık Kapı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi halk yakınma birimi Beyaz Masa ve Ankara Büyükşehir Belediyesi halk yakınma birimi Mavi Masa örnekleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

Kamu yönetiminde meydana gelen yakınma yöntemleri halk girişimleri ve belediye girişimleri sonucunda ortaya çıkmış türler olarak ele alınabilir. Kamu yönetimindeki bazı aksamalar nedeniyle işini gördüremeyen halk istediğini yaptırmak veya işlemin çabuklaştırılmasını sağlamak için bazı yöntemlere başvurabilmektedir. Bu yöntemler etik olmayan usulleri içerse de; yönetsel aksamalar nedeniyle halk düşüncesinde alışılagelmiş bir eyleme dönüşebilmektedir. Belediye yönetimleri kendi girişimleriyle halk yakınmalarını almak için çeşitli yöntemleri de kullanabilmiştir. Bunlar arasında halk günleri ve muhtarlarla toplantılar önemli halk yakınma yöntemlerindendir.

(24)

Bu bölümde ele alınan üç büyükşehir belediyesindeki halk yakınma birimleri örgütsel yapılanma, teknik imkanlar, amaç ve ilkeler, kent geneli koordinasyonunun sağlanmasında ortaya koyduğu yararlar, uygulamadaki eksiklikler ve bu fonksiyonlarıyla belediyeye sağladığı kazanımlar açısından değerlendirilmiştir. Bu üç Büyükşehir belediyesindeki birimler incelenirken bu belediyelerin halkla ilişkiler şube müdürleriyle, Açık Kapı, Beyaz Masa ve Mavi Masa sorumlularıyla yapılan mülakatlardan ve bu birimlerin kayıt ve raporlarından yararlanılmıştır. Birimlerden alınan raporlarda 2005 yılının ilk altı aylık döneminde elde edilen veriler esas alınmıştır.

Halkın belediyesini oluşturma açısından Açık Kapı, Beyaz Masa, Mavi Masa gibi yakınma ve talepte bulunma yöntemlerinin daha etkin bir şekilde kullanımı için yapılması gerekenler de bu bölümde dile getirilmeye çalışılmıştır. Bu birimlerin özellikle kriz durumlarında kullanılan kısa telefon hattı aracılığıyla vatandaş belediye iletişimini sağlamasının yanında belediyede oto-kontrol sistemini de gerçekleştirebileceği vurgulanmıştır.

Çalışmanın dördüncü ve son bölümünde Konya Büyükşehir Belediyesi Açık Kapı Biriminin etkinliğinin belirlenmesi açısından bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Diğer iki belediyedeki halk yakınma birimleri süre ve maliyet yetersizliği nedeniyle bu araştırmaya dahil edilememiştir.

(25)

Araştırmada anket yöntemi kullanılmıştır. 2005 yılının ilk altı ayında Açık Kapı’ya yapılan toplam 2639 başvuru sahibi araştırma evreni olarak ele alınmıştır. Bu sayının % 20’si olan 500 kişiye ulaşmak için toplam sayı 5’erli gruplara ayrılmış ve her gruptan kura yöntemi usulüyle bir kişiye ulaşılmıştır. Anket telefon kullanılarak gerçekleştirilmiştir. 2639 kişi 5’erli gruplara ayrıldığında toplam 528 grup oluşmuştur. 500 gruptan arta kalan 28 grup, telefon numarasının olmaması nedeniyle hiçbir üyesine ulaşılamayan 5’erli gruplara alternatif olarak kullanılmıştır.

2005 Eylül ve Kasım ayları arasında yapılan anket çalışmasının değerlendirilmesi ise, Açık Kapı’ya başvuru süreci, vatandaşa geribildirim süreci ve Açık Kapı hakkında halkın düşüncesinin ortaya konması olmak üzere üç bölümde gerçekleştirilmiştir.

(26)
(27)

BÖLÜM 1

BELEDİYELERDE HALKLA İLİŞKİLER 1. MODERN BELEDİYECİLİĞİN OLUŞTURULMASI 1.1. Modern Belediyeciliğin Temel Yaklaşımları.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında yoğun bir kentleşme süreci yaşayan Türkiye’de; özellikle kentlerde artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamakla görevli yerel yönetimlerin önemi artmıştır. Yerel yönetim birimler içerisinde, üst yönetiminin seçimle iş başına gelmesi nedeniyle belediyeler, halk gündeminde, atanmış yerel yönetimlerden daha üst konuma ulaşmıştır.

1980 sonrasında mali güç açısından geliştirilen belediyeler bir çok çalışma alanında başarılara imza atmıştır. Anayasada asli görev olarak tayin edilen vazifelerinin dışında toplumun bütün ihtiyaçlarıyla ilgilenmek zorunda kalmışlardır. Bu nedenle belediyecilik anlayışında ciddi yeniliklerin ve yeni açılımların yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Çok sesliliğin ve sivil toplum kuruluşlarının ön plana çıktığı günümüzde kamu hizmetinin halkın ayağına götürülebilmesi ve halkın yönetime katılabilmesi için yerel yönetimlerin daha da güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu güçlendirme akçal kaynaklarla birlikte yetkilendirme açısından da sağlanmalıdır. Ancak hangi

(28)

geliştirme sürecine girilirse girilsin açıklık ve şeffaflık ön planda olmalıdır.

Yerel yönetimlerin giderek önem kazanması şeklindeki düşünce merkezi yönetimce de kabul edilmekte ve bu konuda bir çok araştırma yapılmaktadır. Dinçer ve Yılmaz’ın 2003 yılında başbakanlık adına hazırlamış olduğu kamu yönetiminde yeniden yapılanma raporunda yerel yönetimlerin geliştirilmesi kapsamında şu yaklaşımlarda bulunulmuştur (T.C. Başbakanlık, 2003:150-151):

• Merkezi birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken; yerel yönetimin inisiyatif kullanma esnekliği vurgulanmalıdır.

• Değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken, bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliği de korunmalıdır.

• Etkinlik ve ekonomiklik konularından vazgeçmeden yerel ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edilmelidir.

Son yıllardaki toplumsal ve demokratik gelişmelere bağlı olarak yerel yönetimlerin görev ve fonksiyonları da farklılaşmaktadır. Özellikle değişen koşullara göre uygun karar ve stratejilerin belirlenmesinde bu yönetimlere bazı esnekliklerin

(29)

kazandırılması yerel kararların hizmeti kullanacak olanların istekleri doğrultusunda alınması adına oldukça önemlidir.

Belediyeler üstlendikleri bu yeni misyonda başarıya ulaşabilmeleri için demokratik, katılımcı ve şeffaf yönetimi oluşturmak zorundadır. Yani asfalt, su, kanalizasyon gibi hizmetlerden başlayıp yapılacak sosyal içerikli diğer faaliyetlere kadar bu zorunluluğu hissetmelidirler. Bu zorunluluk, asla kötünün savunucusu olamayan(Regester ve Larkin, 1997:222) halkla ilişkiler çalışmaları kapsamında gerçekleştirilebilir. Bütün çalışmalar bu kapsamda planlanmalı ve uygulanmalıdır. Böylece hem hizmetlerde başarı sağlanabilir hem de halkla ilişkiler etkinliğini artırabilir. Bu açıdan icra edilecek hizmetlerde halkla ilişkiler odaklı çalışabilmek için demokratik belediyecilik yaklaşımları olarak aşağıda ifade edilen (Göymen,1990:398):

• Demokratik ve Katılımcı • Üretici • Kaynak Yaratıcı • Yönlendirici • Düzenleyici • Birlikçi ve Bütünlükçü,

ilkeler üzerinde durmak, halkla ilişkiler odaklı bir belediye anlayışının oluşmasına katkı sağlayacaktır.

(30)

1.1.1. Demokratik ve Katılımcı Belediye

Yerel yönetimler halkın gereksinimlerinin yerinden çözülebilmesi için oluşturulmuş özerk kuruluşlardır. Bu nedenle demokrasinin bir toplumda hakim olmasında öncü roller üstlenmişlerdir. En demokratik yönetim, yönetilenin alınan kararlardaki etki derecesine bağlanabilir. Yerel yönetim ne kadar demokratik ise katılım da o derecede yüksek olabilecektir. Diğer bir anlatımla bir ülkede halkın yönetime ne ölçüde katıldığını gösteren en belirleyici unsur, o ülkede uygulanan yerel yönetim sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır (Zengin,1999:123).

Yönetime katılmanın istenilen düzeyde gerçekleşebilmesi için demokrasi sürecinin sorunsuz işletilebilmesi gerekmektedir. Bu noktada yerel yönetimler demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Demokrasi, halk eğilimleriyle örtüşen bir yönetimin gerçekleştirilmesi olarak kabul edilirse; doğrudan halkla muhatap olan yerel yönetimlerin bu süreçteki değeri yadsınamayacak düzeydedir. Yerel yönetimler topluma demokratik bakışın kazandırılması görevini üstlenmiştir. Tocqueville de, yerel yönetimleri siyasal eğitim aracı olarak görmüş ve demokrasinin temel öğesi saymıştır. Tocqueville merkeziyetçi yönetimlerin, statükocu olduğunu, toplumu ilerletme yeteneklerinin olmadığını ve bir çeşit uyuşukluk hali olduğunu belirterek; yerel yönetimlerin neden daha etkin ve gelişmeci bir yönetim türü olduğu konusu üzerinde durmuş ve yurttaşların,

(31)

özgürlüklerini ve bunların kullanımını yerel alanda öğrenerek genel ortak çıkarlarda bütünleşebildiklerini, buna bağlı olarak da ülkenin baskı rejiminden uzak kalabildiğini ifade etmiştir (Tocqueville,1994:63).

Tortop da yerel yönetimleri birer eğitim kuruluşları olarak görmektedir. Ona göre yerel yönetim sınırları içinde yaşayan vatandaşlar; demokratik anlayışı ve demokratik kurallara uygun siyasal yarışmayı burada öğrenmektedirler. Ülke düzeyindeki büyük siyasal yarışın, olgunluk, barış ve karşılıklı anlayış içinde yapılmasına burada alışırlar (Tortop,1999:189).

Bu bakımdan yerel yönetimlerin demokratik gerekleri yerine getirebilmesi için katılım olgusunun tam anlamıyla uygulanması gerekmektedir. Demokratik eğitim de bu katılımla gerçekleşebilir. Diğer bir anlatımla demokrasi ve katılım birbirinin tamamlayıcısı olan iki kavramdır denilebilir. Ne demokrasi olmadan katılım, ne de katılım olmadan demokrasi gerçekleşebilir. Katılım kontrol sürecini beraberinde getirerek hizmetlerin etkinliğini ve verimliliğini sağlayabileceği gibi buna bağlı olarak huzur ve güvenin geliştiği refah toplumu da gerçekleştirilebilir.

Çoğu yazara göre yerel yönetimlerin demokratik nitelikleri taşıyabilmesi için, özgür, özerk ve kendi içinde demokratik bir yapılanmaya sahip olması gerektiğini vurgulanmaktadır. Bu bakımdan Türkiye açısından bir değerlendirme yapıldığında özgür ve özerk yönetim bir çok eksikliğine rağmen sağlanmıştır.

(32)

Ancak belediyenin kendi içinde demokrat olabilmesi kavramı üzerinde durulmalıdır. Bu olgunun demokratik ve katılımcı belediyenin oluşturulmasında ön belirleyicilerden biri olduğu kabul edilebilir. Bu amaçla bir belediyenin kendi içinde demokrat olabilmesinde gerekli olan ilkeler şu şekilde sıralanabilir (Coşkun,1999:104-108):

• Yerel yönetime halk katılımı, katılımcılık • Halk denetimi

• Etkinlik ve yönetimde yaratıcılık • Halkla ilişkiler ve kentlilik bilinci

Yerel düzeydeki bir katılım, halkın kendi ile ilgili hizmet kararları ve yapımına farklı girişimlerle dahil edilmesi fonksiyonudur. Katılım süreci, seçimlerle veya halkın belli bölümlerinin yönetime çeşitli vasıtalarla etki etmesi ve yönetimde görev almasıyla gerçekleşebilir. Demokratik bir belediye iki tür katılım süreciyle oluşturulabilir. İlki seçimlerdir. Ancak burada demokratik eğitim adına istenilen etkinliğin sağlanabilmesi güçtür. Çünkü belli yasal düzenlemelerle seçimlerin kesin çerçevesi belirlenmiştir. Burada yapılabilecek olan, halkın seçime karşı ilgisiz kalmamasını sağlamaktır. Bu nedenle ikinci süreçte ifade edilebilecek sivil toplum kuruluşları ve gerçekleştirilen halkla ilişkiler etkinlikleri çerçevesinde yapılacak katılımlar süreçlerin daha etkin olarak ele almak gerekir. Bu tür katılımla, hem yapılan hizmetlerde etkililik ve verimlilik sağlanarak halkın

(33)

bu hizmeti kabullenmesi daha kolay olabilecek hem de halkta yönetime katılma bilinci, dolayısıyla demokratik bilinç gelişebilecektir.

Kısaca ifade edildiğinde; özellikle Türkiye örgütlenmesi açısından belediyeler, demokratik ve katılımcı yerel yönetim konusunda üst yönetiminin seçim sistemiyle belirlenmesi nedeniyle daha ön plandadırlar. Dolayısıyla yerel olarak üretilen bütün hizmetlerde demokratik ve katılımcılık ilkesini temel almış bir belediye; merkeziyetçi ve yukarıdancı tıkanmaları önleme, ekonomik ve toplumsal gerçeklik ve adil bölüşüm sağlama, sürat sağlama, koordinasyon ve tasarruf sağlama, dinamizm getirme, siyasal eğitime ve siyasal toplumsallaşmaya katkıda bulunma, katılımı gerçekleştirme, ulusal birlik ve dayanışmaya katkıda bulunma, kaynak yaratma ve girişimciliği gerçekleştirme, çok renklilik, farklılık ve çeşitlilik sağlama görevleriyle birlikte, ulus devlet ve uluslar-üstü yapılanmalar önünde yerelliği sağlayarak yönetime insani boyut getirme fonksiyonunu üstlenecektir (Yıldırım,1990:10) .

1.1.2. Üretici Belediye

Belediyeler merkezi yönetimin kendilerine sağlamış olduğu kıt kaynaklarla hizmet etmek zorundadırlar. Bu nedenle sürekli üretken bir yapıyı oluşturmaları gerekir. Üretkenlik kavramı yalnızca kaynak oluşturmayla ilgili değildir. Kaynak

(34)

oluşturmanın da ötesinde, kent halkının etkin katılımıyla başarılacak üretken bir yerel yönetim olgusu; katılımcı bir model içerisinde belediye kaynaklarının yaratılması ve kullanılması konularında halkın kısmen de olsa söz sahibi olmasını gündeme getirir. Bu ise gerçek bir yöneten demokrasi örneğinin çok yönlü olarak yaratılabilmesi için önemli bir adımdır (Göymen,1990:398-399).

Üretici bir belediyenin gerçekleştirilebilmesi için, belediyelerde var olan ve tepki duyulan uygulamaları kaldırmaya ilişkin bir düzenlemeye ve iyi bir belediye düşüncesinden hareketle yeni bir düzenlemeye gitmek gerekir (Bulut, 1996:171). Yeni düzenleme ihtiyacı Türkiye’deki çeşitli koşullar gözününde bulundurularak ele alınmalıdır. Çünkü çoğunlukla siyasal kabuller Türk Yerel Yönetim sistemine demokratik ilkeler dışında oluşan algılamalarla yerleşmiştir. Bu, üreticiliğin önündeki önemli engellerden biri olarak görülebilecek nutuksal söylemleri etkin kılabilmektedir. Belediyeler ya merkezi yönetimin politik çizgisiyle şekillenip yerel ihtiyaçları unutmakta ya da merkezi iktidara ters düşerek dışlanmakta ve hizmetlerdeki etkinlik ilkesini unutmaktadır. Bu yüzden Türkiye’de oluşturulacak üretici bir belediye açısından siyasi görüş ve düşüncelerin belediye yönetimlerinden uzak tutulması, merkezi hükümet ile yerel yönetim farklı siyasal partilerde de olsa hizmet anlayışının esas alması gerekir (Bulut,1996:171).

(35)

Belediyeler yürüttükleri hizmetlerde adil dağıtımın sağlanması ve adalet duygusunun gelişmesi için bir takım kriterleri dikkate almalıdırlar. Göymen, toplumla bütünleşmenin, psikolojik-kültürel ve toplumsal-ekonomik olmak üzere iki boyutlu bir yaklaşımla sağlanabileceğini ifade etmiştir. Toplumla bütünleşmede yukarıda ifade edilen sakıncaları bertaraf edebilmek için, belediyeler sınırlı kaynaklarıyla hizmet sunarken ve yeni olanaklar yaratırken belirli ilkeler ve öncelikler doğrultusunda hareket edebilmelidirler. Bu ilkeleri üretici belediye açısından şu şekilde ele alınabilir (Göymen,1997:172-156):

• Kentsel yatırım önceliklerinin tespit edilmesi • Fiyatlama politikalarının ele alınması

• Kentsel standartların belirlenmesi

• Planlama ve finansman eksikliklerinin giderilmesi • Kent içi ulaşımın sağlanması

• Sosyal ve kültürel yapının değerlendirilmesi

Hizmetlerin sunumunda kentsel standartlar, yönetime yön vermelidir. Çünkü yeterli kaynak olmadan, olması gerekenin üstünde bir harcama yaparak hizmet sunmak daha sonraki süreçte sıkıntılara neden olacağı için en temel gerekler bile karşılanamayabilecektir. Türkiye’de bu durum özellikle siyasal amaçlarla sürekli olarak gözardı edilmektedir. Seçimlerin

(36)

yaklaştığı yıllardaki kaynak israfı bunun en önemli göstergesi olarak kabul edilebilir.

Bu nedenle, üretici bir belediyenin temelinde halk katılımının, çeşitliliğin ve bütünleşmenin sağlanması gereği yatmaktadır. Bunun için oluşabilecek sakıncalar ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, varolan kaynaklara bağlı hizmet sunum kriterleri çerçevesinde belirlenecek bir yaklaşımla üretici belediye sağlanabilir.

1.1.3. Kaynak Yaratıcı Belediye

Belediyeler çok geniş alanlarda hizmet vermelerine rağmen; yeterli kaynakları oluşturmada gerekli özerkliğe sahip değildir. Bu nedenle belediye yönetimlerinin ellerindeki kaynakları en iyi şekilde kullanması ve bu kısıtlı imkanlarla yeni kaynaklar oluşturması gerekir.

Belediyeler öz gelirleri olarak ilan ve reklam, eğlence, haberleşme, elektrik ve havagazı tüketim, yangın sigortası, emlak ve çevre temizlik vergileri, işgal, tatil günlerinde çalışma ruhsatı, kaynak suları, tellallık, hayvan kesimi muayene ve denetleme, ölçü ve tartı aletleri muayene, bina inşaatı ve diğer türdeki harçları; yol harcamalarına katılma payı, kanalizasyon harcamalarına katılma payı, su tesisleri harcamalarına katılma payı gibi ödenekleri kullanmaktadır (Keleş, 2000:320-334). Bununla birlikte ülkedeki ekonomik dengesizlikler, diğer bir

(37)

anlatımla kentler arasındaki ekonomik üretim farklılığı nedeniyle devletin belediyelere yardım yapması gerekli olabilmektedir. Ayrıca 2004 yılı sonunda kamu reformu projesiyle birlikte yeni kaynaklar belediyelere tahsis edilmiştir. Ancak genel anlamda verilen bu öz kaynaklar belde, ilçe ve büyükşehir örgütlenmeleri açısından bazı farklılıklar taşımaktadır.

Belediyeler bir çok kalemde gelire sahibolmasına rağmen hızlı artan nüfus ve göç gibi nedenlerle oluşan sorunlar beklentileri çoğaltmış ve bu kaynakları yetemez hale getirmiştir. Bu sebeple en iyi yaratıcılık elde bulunan kaynakların etkili ve verimli bir şekilde kullanılmasıyla gerçekleştirilebilecektir.

1.1.4. Yönlendirici Belediye

Belediye üst yönetimleri siyasal bir yapılanmanın temsilcileridirler. Ulusal düzeydeki siyasal oluşumların başarıya ulaşmasında etkin konuma sahiptirler. Son yıllarda da görüldüğü gibi dünyanın bir çok ülkesinde yerel yöneticiler ulusal düzeye taşınmıştır. Fransa’da, Türkiye’de ve bir çok demokratik ülkede bunun örnekleri yaşanmıştır.

Yerel yönetimler siyasal kimliklerinin yansıması olarak temsil ettikleri görüşler doğrultusunda oluşturacakları stratejilerle yönlendirici olmak durumundadırlar. Ancak burada nesnel olunabilmelidir. Yani yönlendirici belediyeciliğin oluşturulabilmesinde önemli bir araç olarak kentin gelişmesiyle

(38)

ilgili alınacak kararlara, bu yöndeki girişimlere bağlı kalınabilmeli ve bu fonksiyon üstlenilirken yönlendiriciliğin biçimi yasaklamalar yerine özendirici olarak şekillendirilebilmelidir (Göymen,1990:398).

Bireyleri özendirici bir yaklaşımla yönlendirmek, vatandaşların sosyal ve siyasal hayata ilgi duyma oranını artırabilir. Dolayısıyla, ilgili bireyler demokratik bir yapının oluşmasına katkı sağlayabileceği gibi yönetimi de bu konuda girişimde bulunması için zorlayabilir. Bu açıdan demokrasi, bütün haklarına ve özgürlüklerine kıskançça sahip çıkabilen, bulabildiği bütün siyasal katılım yöntemlerini kullanarak yönetime etkin bir şekilde katılabilen ve yönetimi denetleme yeteneğine sahip bireylerin varlığıyla yaşama imkanı bulabilir. Birey, kendisi için en can alıcı sorunlarla dahi uğraşmıyorsa, yönetime doğrudan katılmıyorsa, gereksinimlerini ve eleştirilerini yönetime aksettirmiyorsa, küçük sorunlarına çare bulmaktan acizse, çözümün içinde olmaktansa dışında kalmayı yeğliyorsa, özelde yerel yönetimin, genelde ise merkezi yönetimin demokratik kurallarına uygun davranmasını beklemek eksik bir yaklaşım olarak görülebilir. Yerel sınırlar içinde yaşayanların, yaşadıkları yere sorumluluk duymamaları; o yerde iktidarı elinde tutan yöneticilerin hem halktan uzaklaşmasına neden olmakta, hem de yöneticilerin halkı gözardı etmelerini kolaylaştırmaktadır. Bu da

(39)

bir yönüyle bütün sorunların esas nedenini teşkil etmektedir (Coşkun,1999:108).

İlgi duymayan bir bireyin yerel siyasal hayata katılması ve siyasal misyonun başarıya ulaşmasına katkıda bulunması güç bir olgudur. Bu sebeplerle, özendirici bir yönlendirmeyle yönetimler, kendilerinin denetlenmesini sağlayabilir ve halktan kopmalarına engel olabilirler. Halkın gündemini bilen ve onların etkisinin bilincinde olan bir yönetim hem siyasal misyonuna katkı sağlayabilir hem de toplumsal gelişime önayak olabilir. Etkinliği ve katılımı hedef alan yerel demokrasinin de temel prensiplerinden biri; kendi çıkar ve istemleri doğrultusunda temel siyasaları savunacak temsilci adayları arasından seçim yapacak bilinçli bir seçmen kitlesini oluşturmaktadır (Çitci, 1989:16).

Halkın doğrudan temsilcisi olarak gördüğü belediyeler özendirici bir yönlendirmeyle demokratik anlamda oluşabilecek bir çok engeli de ortadan kaldırabilir. Bu yönlendiricilik toplumun bütün kesimlerini hem siyasal alana hem de toplumsal alana çekmek şeklinde gerçekleşmelidir. Böylece temsilde oluşacak eşitsizliği ortadan kaldırmak amacıyla örgütlü katılım hareketleri yanında, örgütlü olmayan, kendiliğinden oluşmuş katılım olguları ile de daha sık karşılaşma olanağı sağlanabilecektir (Yalçındağ,1999:58). Bu durum özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan toplumlardaki örgütlenme yetersizliğine bakıldığında demokratik hayat için önemli bir katkı olarak görülebilir.

(40)

1.1.5. Düzenleyici Belediye

Son yıllarda, özellikle sanayileşmiş ve iş istihdamının yoğun olduğu kentler farklı kültürlerden insanları kendisine çekmektedir. Aynı zamanda bu insanlar, modern yaşamın olanaklarından yararlanmamış kırsal kültürü taşıyanlar olduğunda, kentsel kuralların yaşanması açısından büyük sorunlar meydana gelebilmektedir. Bu nedenle ilgili bireylerin kentte yaşamanın gerektirdiği kurallarla donatılabilmesi için, belediyeler kentlerde yeni bir üst kültür kurma yolunda en etkin güç olmak zorundadırlar (Göymen,1990:398).

Belediyeler, farklı kültürleri, ilgileri, ihtiyaçları temsil eden yeni kent toplumunu ortak bir hedef etrafında toplama amacında olmalıdır. Rahat ve huzurlu bir şehir ortamının oluşturulabilmesi için toplumsal davranış kalıbının bu insanlara kazandırılması gerekir. Toplumsal davranış kavramı, toplumsal sorunlarıyla ilgilenen, kamu yararına öncelik tanıyan, bireysel fayda teminlerinde ölçülü olan, başkasının hakkına saygı gösteren davranışlar süreci olarak tanımlanabilir (Öner,1997:194). Bireyler bu davranış biçimini kazanmayla şehirleşme olgusunda da önemli bir gelişimi sağlamış olmaktadır. Çünkü vatandaş, toplumsal yaşamın bazı gerekleri olduğunu ve bunları yerine getirmediğinde yeni üyesi olduğu kente ait olamayacağını anlayabilmektedir.

Kentlerde toplumsal davranış şekli, çevreden şehre gelenlerin kentlileştirilmesiyle oluşturulabilir. Türkiye’de 1960’lı yıllardan

(41)

günümüze kadar olan nüfus oranlarına bakıldığında kentsel nüfusun hızla arttığı görülmektedir. Bu oranlar doğumlardan ziyade kırdan kente göçlerle oluşmuştur. Bu da, özellikle ilk beş büyük kentte, kentleşme sorununu ortaya çıkarmıştır. Böylece kendilerini kırdan kente gelerek kentlileştiklerini zanneden bireyler, şehir yaşamı gereklerini kavrayamadan bazı sorunların doğmasına neden olabilmişlerdir.

Köyden kente göçenlerin kırsal kesimdeki düşünce, davranış ve yaşam biçimini kentte de sürdürmeleri, kentsel yaşama uyum sağlayamamaları, kentin sunduğu olanaklardan yararlanamamaları ve kentle bütünleşememeleri, kentsel yaşam kalitesinin yükselmesini engellemekte, hatta kötüleşmesine yol açabilmektedir.

Bu bakımdan belediyeler toplumsal yapıda düzenleyici bir fonksiyonu üstlenebilirler. Yani kentin sosyal ve fiziki çevresiyle ilgili olarak gerçekleştirdikleri proje ve uygulamalarla kente yeni gelen bireylerin ve daha önceki kent sakinlerinin sağlayabilir. Çünkü sosyal projelerler insanların düşünce olarak modern yaşama adapte edilmesi sağlanabileceği gibi fiziki çevreyle ilgili projelerle de yaşam tarzı değişimine de ortam hazırlanabilir.

1.1.6. Birlik ve Bütünlükçü Belediye

Türkiye’de özellikle büyük kentlerdeki Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında birlik ve bütünlüğün sağlanması bir çok sorunun da kolaylıkla ortadan kaldırılmasına imkan

(42)

verebilecektir. Bu nedenle hizmet sunumunda organizasyonun sağlanması gerekliliği önemlidir. Ayrıca kent belediyeleri yanında diğer kırsal belediyeleri de kapsayan belediye birlikleri işbirliğinin ve koordinasyonun sağlanması konusunda etkin belediyecilik açısından önemli avantajlar sağlayabilecektir. Bu açıdan birlik ve bütüncül belediye anlayışı yalnızca kent merkezlerindeki merkez ve ilçe belediyeleri açısından değil aynı zamanda belediye birlikleri açısından da ele alınabilir.

Türkiye’deki siyasal süreç dikkate alındığında, tam anlamıyla özerk, bütüncül ve demokratik belediye anlayışının yerleşmesi zaman alabilecektir. Bu nedenle büyükşehir belediye başkanları ve ilçe belediye başkanlarının karşılıklı anlayışa dayalı ortak bir çalışma havasında biraraya gelip bir taslak meydana getirme gayretinde bulunmaları gerekir (Aytaç,1996:39).

Metropol olan bir kentte anakent belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında kuruluş aşamasından başlayıp hizmet aşamasına kadar bir çok sorun ortaya çıkabilmektedir. Kuruluş aşamasındaki orunların çoğu tam olarak gerçekleşmese de, yasalarla çözülmüş ve bu gün uygulamada örnekleri olduğu için önemli bir sorun ortaya çıkmamaktadır. Ancak hizmet esnasında bazı sorunlar meydana gelebilmektedir.

Bu sorunlar şu şekilde ifade edilebilir (Aytaç,1996:32).

• Alan ve mekan olarak bir meydanda, bir caddede veya önceden mevcut veya yeniden ihdas edilecek bir “mücavir

(43)

alan” da görev yapacak ve yetki kullanacak belediyenin belirlenmesinde,

• Hangi konulara hangi belediye yönetimince bakılacağının tereddüt yarattığı hallerde,

• Büyükşehir belediyesine alt kademe belediyelerinin çeşitli karar ve işlemleri üzerinde tanınan vesayet yetkisinin derecesinde,

• İmar, zabıta, çevre gibi ... konular başta olmak üzere mutlaka işbirliği yapılması gereken konularda,

• Alt kademe belediyelerince büyükşehir belediyelerine aktarılması gereken payların ödenmesinde veya Büyükşehir belediyelerince diğer belediyelere yapılabilecek mali yardımların yapılmasında sorunlar ortaya çıkmaktadır

Bütüncül belediyecilik anlayışının ikinci önemli adımı da, ülke, bölge ve kent düzeyinde oluşturulan belediye birlikleridir. Bu birlikler ülkedeki demokrasinin gelişimine katkı sağladıkları gibi hizmetlerdeki etkililiği ve verimliliği de artırmaktadır. Aynı birliğe üye bir çok belediye, deneyimlerini ve imkanlarını ortak kullanmak amacıyla planlama gereksinmesi, gelir yetersizliği, kimi toplumsal ve ekonomik gereksinmelerin daha etkin karşılanması (Keleş,2000:383) gibi nedenlerle işbirliği yapma yoluna gidebilmektedirler. Kırsal alana hizmet götüren kamu kuruluşlarının çalışmalarındaki dağınıklığı gidermek ve eş güdümü sağlamak amacıyla veya yerel halkın kendi sorunlarını

(44)

tanıyarak ve çözümleme yollarını bulma alışkanlığını oluşturma ve geliştirme (Zengin,1994:70) amaçlarıyla oluşturulan bu birlikler toplumsal kalkınmanın da temel dinamiği olabilmektedir.

1.1.7. Planlayıcı ve Örgütleyici Belediye

Gelişmiş ve refah düzeyi yüksek bir toplumun oluşturulabilmesi için demokratik yaşamın avantajlarından yararlanılmalıdır. Kentsel bazda demokratik bir yapı, yönetimin çeşitli örgütlenme biçimleri ile etkilenmesi sonucunda oluşabilir. Yönetim üzerinde etkin bir kentli ise, kentte yaşamanın gereklerini kavrayan, çağdaş kentlilik düzeyine ulaşan bireylerdir. Bu süreçte, oluşturulabilecek sivil inisiyatifli örgütlenmeler yönlendirici olabilir. Çünkü bu örgütlenmeler toplumsal bütünleşmenin oluşmasını sağlamaktadır. Kent toplumunun örgütsel yapısı, işleyişi içinde bireylerin etkileşim biçimi ve bunlara anlam veren kültürü kentin hem toplumsal hem de uzamsal (mekansal) özelliklerini ortaya koymaktadır. Kent, bireylere örgütlü olarak kentsel yaşam içindeki yerini alıp rollerini yerine getirme konusunda gelişmiş olanaklar sağlamaktadır. Kenttaşlar, kent yönetimi üzerinde tek-tek birey olarak değil, örgütlü biçimde daha etkili olmakta, isteklerini benimsetme olanağı bulabilmektedir(Geray, 1998:328). Dolayısıyla kentsel yaşamın kalitesi artmaktadır. Türkiye’de

(45)

kente olan göçler yıllardır kentsel yaşam açısından olumsuzluklara neden olmuştur. Çünkü kentsel kültürden yoksun olan ve halen kır kültürüyle yaşayan bu insanlar örgütlenme açısından ilgisizliğe sahiptir. Bu nedenle sivil toplum örgütlerine üye insan sayısı oldukça azdır. Buna karşın gelişmiş batı ülkelerinde, örneğin Avrupa Topluluğunda faal nüfusun her beş kişiden biri, Fransa’da üç kişiden biri gönüllü kuruluşlarda kamu yararına çalışmaktadır (Zengin,1999:126).

Bu bakımdan belediyelerin kent merkezlerinde doğrudan kendisine bağlı olmayan ve toplum içerisinde kediliğinden oluşabilecek örgütlenmelere öncülük etmede atacağı en önemli adım kentlilik bilincine ulaşmış bir toplumu oluşturabilmektir. Bu bilince ulaşmış bireyler kendiliğinden çeşitli sivil toplum kuruluşlarına üye olabilirler. Ancak tam anlamıyla kentleşme süreci yaşamamış toplumlarda, örneğin Türkiye’de, doğrudan belediyeler tarafından da örgütlenme adımları atılmaktadır. Örgütlü bir katılım için talep halktan değil belediyelerden gelebilmektedir. Bu amaçlarla belediyeler, halk konseyi, kent kurultayı, kent halk meclisi, kent danışma dayanışma meclisi gibi adlarla hemşehri toplantıları, halk günleri, mahalle toplantıları ve muhtar toplantıları (Yalçındağ,1999:61-63) düzenleyebilmektedir.

(46)

1. 2. Hizmet Sunumu Açısından Modern Belediyeciliğin Temel Unsurları.

Çalışmanın başında belediyeler açısından başarılı bir hizmetin sunulmasında gözönünde bulundurulması gereken yaklaşımlar ele alındı. Başarılı bir hizmet halkın etkin olarak katılımıyla gerçekleşebilir. Burada demokrasinin eğitim merkezi olarak değerlendirilen yerel yönetimler gündeme geldiğinde ise, bu geçerlilik daha da önem kazanabilmektedir. Bu açıdan katılımı güçlendirici yaklaşım olarak hedef kitlenin varlığını önemseyen, onun talepleriyle üst düzeyde bir etkileşimi gerektiren halkla ilişkiler politikalarıyla hizmetlere yön verilmesi gerektiği konusu çalışmanın daha önceki bölümlerinde ele alınmıştır.

Çalışmanın bu bölümünde ise halkla ilişkilerde başarıya ulaşmanın temel şartı olarak kabul edilebilecek modern belediyecilikte etkin hizmet sunumu açısından dikkat edilmesi gereken unsurlar ele alınacaktır.

1.2.1. Verimli Belediyecilik Açısından Personel Sorunu Belediyeler kaliteli hizmet sunumunu gerçekleştirebilmek için çeşitli kitlelerle güçlü bir bağ oluşturmak zorundadır. Bu açıdan belediye kendisinden etkilenme durumunda olan ve belediyeyi etkileyebilecek tüm grupları, halkı oluşturan tüm kesimleri çok iyi tanımak zorundadır (Yalçındağ, 1996:20). Ele alınması gereken en önemli grup Yalçındağ’ın iç halk kavramının önemli bir

(47)

parçası olarak nitelendirdiği memurlar, işçiler ve diğer sözleşmeli çalışan personel bu kapsamdadır.

Türkiye’nin de imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında geçen, yerel yönetim personelinin hizmet şartları, yeterlilik ve ehliyet ilkeleri temelde üstün nitelikli eleman alımına imkan verecek durumda olmalıdır (Zengin,1994:200) ilkesine Türkiye’de genel itibariyle ulaşılmış değildir. Bu nedenle ülke kalkınmasının ve demokrasisinin temeli olarak görülebilecek belediyeler gerçek amaçlarını yerine getirememektedir. Yerel sorunların çözüm merkezi olması gereken belediyeler çözümsüzlük ve sorun üreten kurumlar haline gelebilmektedir.

Etkin hizmet planlamasında ilk aşama olarak hizmeti sunan personel ele alınmalıdır. Personelin istihdam edilme kriterlerinden başlayarak, motivasyonuna, çalışma koşullarına kadar ayrıntılı bir şekilde incelenmesi kurum etkinliği açısından çeşitli yararlar sağlayabilmektedir.

Başarılı bir personel sistemi her şeyden önce bireye iş bulma anlayışından kaçınan ve işe ustasını arayan bir bakış açısını gerekli kılar. Burada, önemli olan insanları en önemli yönetim kaynağı olarak görmek ve doğru insanı doğru yerde çalıştırabilmeyi başarmaktır (Öztemel, 2001:405). Bunu gerçekleştirebilmek için personel istihdam kriterlerinin açık ve net olması gerekir. Siyasal tercihlerle iş başına gelen belediye başkanlarının, iş gücünün yoğun olduğu Türkiye’de büyük

(48)

sorunlarla karşılaştıkları önemli bir gerçektir. Bu açıdan başarılı ekip ruhunun oluşturulabilmesi dolayısıyla belediye başkanının başarısı için başkan tarafından radikal kararların alınabilmesi gerekmektedir. Çünkü başkanın ait olduğu siyasal çevre baskısına direnmesi, siyasal sistemi tam oturmamış ülkelerde risk gerektiren bir durum olabilmektedir.

İstihdam kriterlerinin yanında çalışan personelin motive edilmesi de başarılı personel sisteminin oluşturulmasında ele alınabilir. Çünkü bilgili ve tecrübeli bir personel kurumsal yapı içerisinde yeterli unsurlarla karşılaşmadığı durumda verimli bir şekilde çalışamayabilir.

Bu bakımdan motive edici araçların dengeli bir şekilde kullanılması önemlidir. Bu araçlar ise şu şekilde ifade edilebilir. Ekonomik araçlar: ücret artışı, primli ücret, kara katılma, ekonomik ödül. Psiko-Sosyal araçlar: çalışmada bağımsızlık, sosyal katılma, değer ve statü, gelişme ve başarı, çevreye uyum, öneri sistemi, psikolojik güvence, sosyal uğraşlar. Örgütsel ve yönetsel araçlar: amaç birliği, yetki ve sorumluluk dengesi, eğitim ve yükselme, kararlara katılma, iletişim, iş genişletme, iş zenginleştirme, yarı otonom çalışma grupları, müzik eşliğinde çalışma, fiziksel koşulların iyileştirilmesi olarak üç ana başlık altında toplamıştır (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1996:107-130).

Demokratik ve gelişmeci bir belediyeciliğin oluşturulabilmesi için değişik görüşler ortaya atılabilir. Bunların başında ise, yerel

(49)

yönetimlere bazı vergileri koyabilme ve kaynaklarını serbestçe kullanabilme hakkının verilmesi kabul edilebilir. Ancak sorunlu bir personel sistemine sahip belediyeler açısından bu tür istekler gerçekleşse bile faydalı olamayabilir. Bu, elde edilen kaynakların yanlış kullanım riskini doğurabilir. Bu nedenle önce belediye örgütlenmelerini ele almak, örgütsel bir bütünlüğün sağlanmasını gerçekleştirmek, genelde personelle ilgili resmi işlemleri yapmakla yükümlü gibi görünen personel müdürlüklerinden başlayarak ayrıntılı bir personel gelişim sistemi kurmak başarılı hizmet sunabilmenin yollarını aramada önemli kazanımlar sağlayabilir.

1.2.2. Hızlı Kentleşmenin Doğurduğu Sorunlar

Dünya nüfusu hızla kentleşmektedir. Gelişmiş veya gelişmekte olan hangi ülke ele alınırsa alınsın hızlı bir kentleşme yaşanmaktadır. Son 25 yıldır kırsal kasabalar dünyasından kentlerin dünyasına bir geçiş yaşanmaktadır. 1965’te düşük ve orta gelirli ülkelerin nüfusunun çeyreğinden daha azı kentlerdeydi. 1990’larla birlikte bu rakam yarıya yükseldi. Kentleşme global bir fenomen oldu. Dünyanın çoğu bölgelerinde son çeyrek asırda dramatik bir artış meydana geldi. 2025 yılına varıldığında da gelişmiş ülkelerin nüfusunun 3/2’sinden daha

(50)

fazlasının şehirlerde olacağı tahmin edilmektedir (Dilinger,1995:5).

Türkiye ise 2. Dünya Savaşından sonra en hızlı kentlileşen ülkeler arasında yer almıştır. Kent merkezlerindeki nüfus artışı doğum oranının çok üstünde bir rakama ulaşmıştır. Bunda, ülke genelinde ele alınan yeni politik anlayışın da etkisi olmuştur. 1930’larda genç ülkenin, iç pazarını canlandırmak, köylerdeki tarımsal kalkınmayı gerçekleştirmek için giriştiği politika, bu dönemde değişime uğramıştır. Kırsal kalkınma projelerinden vazgeçilmiş, köy enstitüleri bir-bir kapatılmıştır. Kapitalist dünya ile bütünleşme, ticaret ve burjuvazisinin yükselmesini beraberinde getirmiş ve dış pazar ile bütünleşme olanakları en fazla olan büyük kentleri öne çıkarmıştır (Keskinok,2001:159).

Görüldüğü gibi Türkiye’deki kentleşme aşamaları soruna çözüm üretmekten ziyade sorun içinde sorunları doğurmuştur. Yani ortaya atılan kuramların değişmesi, açıklamaya çalıştığı sorunun değişmesiyle olmuştur (Tekeli,1982:337). Yarım asırdan beri, bu şekilde oluşturulmuş yanlış şehirleşme politikalarıyla, kent sorunları sürekli yığılmış ve özellikle ülke ekonomisi açısından oldukça tehlikeli bir durum ortaya çıkmıştır. Çünkü bugün ölümlerin, hırsızlıkların, adam kaçırmaların, diğer bir deyişle güvensiz ortamların çoğu büyükşehirlerde meydana gelmektedir. Kentlileşemeyen beyinler yoksullukla karşılaşınca

(51)

tehlikeli olmaya başlamıştır. Beraberinde de özellikle belediye yönetimleri açısından bir çok sorunu doğurmuşlardır.

Bu açıdan bütün hızlı ve aşırı kentlileşen ülkelerde ortaya çıkan ve benzerlik gösteren sorunlar şunlardır:

• Kentleşmenin demografik bir süreç olarak sanayileşmiş ülkelere oranla, hızla artan, hiç olmazsa azalmayan bir yol izlemesi,

• Büyük ve çok büyük kentlerin, orta büyüklükteki küçük kentlere oranla daha hızlı büyümesi,

• Kentleşme hareketlerinin kimi coğrafi bölgelerdeki kentlere yönelmiş olması nedeniyle , kimi bölgelerin kentleşme düzeyinin düşük seviyede kalması,

• Kentleşen nüfusun kent ve kamu hizmetleri gereksinimlerinin karşılanmasında yetersizlikler başgöstermesi,

• Kentleşen nüfusun çalıştırılmasına olanak verecek temel sanayi yatırımlarının yapılamaması yüzünden, iş gücünün marjinal mesleklerde ve türlü hizmet dallarında yığılmasıdır (Keleş,2000:29).

Ayrıca direkt olarak belediye yönetimlerinin görev alanıyla ilgili de şu sorunlar ortaya atılabilir (Yalçındağ, 1996:217):

• Planlama, imar, kent toprağının kullanılmasında aksaklıklar ve bunların kontrolsüz ve palansız büyümesi,

(52)

• Konut ve arsa yetersizliği,

• Kentsel toprak rantı ve bunun paylaşımındaki yanlışlıklar, • Kent içi ulaşım yetersizliği,

• Yoğunluğu artan kent merkezi ile eklenen yerleşim yerlerinde altyapı ve öteki belediye hizmetlerinin istenen boyutta sağlanamaması,

• Kent kimliği sorunu,

• Toplumsal huzursuzluklar ve güvenlik sorunları,

• Bireylerin birbirlerine, sivil toplum örgütlerine ve kent yönetimine yabancılaşmaları,

• Çevre kirlenmesi.

1.2.3. Siyasallığın Ötesindeki Gerçek Belediyecilik

Belediyelerde secimler yaklaşırken sunulacak hizmetler popüler nitelikler taşıyabilmektedir. Türkiye’deki çeşitli kentlerde yapılan çalışmalar açısından belediyeler incelendiğinde her beş yılın son iki yılı içerisinde hizmet trafiği daha da artmaktadır. Bu nedenle olaylara sürekli kısa vadeli faydalarla bakan politikacıların, üst düzey bürokratlarını politik nedenlerle atamaları ve daha görevini bile tanıyamamış bürokratların yerlerini sık-sık değiştirmeleri nedeni ile uzun vadeli kararların verilmesi ortada kalmaktadır (Önder, 1997:131). Bu süreç etkisiz bir yönetimi doğurmakta ve asıl kentsel hizmetlerden uzak görüntüye dayalı hizmetler üretilmesine neden olabilmektedir.

(53)

Son zamanlardaki belediye faaliyet raporlarına bakıldığında kentin 10 yıl, 20 yıl sonraki sorunlarına dönük projelerden ziyade görüntüyü ortaya koyan yeşil alan, kaldırım ve cadde düzenleme çalışmaları daha öne çıkabilmektedir.

Bu bakımdan siyasallaşan bir belediye toplumsal alanda birçok olumsuzluğu da beraberinde getirebilmektedir. Örneğin Yalçındağ siyasallaşan bir belediyenin toplumu nasıl karanlığa sürüklediğini belirtmek için bazı tespitlerde bulunmuştur.

• Halkın bol-bol dedikodu yapmasının, ya da bireysel ve yakın çevresindeki yakınmaları nedeniyle örgütlenmiş, demokratik ve etkili tepkinin yetersizliği,

• Hemşehrilerin bireysel sorunları ve çıkarları dışında belediye işlerine karşı ilgisizliği,

• Kentlilerin bedavacılığı

• Kentteki yönetsel, toplumsal, kültürel ve ekonomik karmaşadan yararlanan kimi kesimlerin küçük ya da büyük avantacılığı (Yalçındağ,1996:71) şeklinde bu sorunlar ifade edilebilir.

Bu sebeplerle oluşan güvensizliğin ortadan kaldırılarak gerçek belediyeciliğin oluşturulması ülke demokrasinin temel dinamiklerini oluşturabilir. Seçim sisteminin de getirmiş olduğu nedenlerle çoğu kentimizde belediye yönetimi % 25-30 oy oranıyla iş başına gelmektedir. Bu, eğer yönetimde politik söylemler kullanılırsa % 70 halkı yok saymak anlamına

(54)

gelecaktir. Onun için siyasallıktan uzak gerçek bir belediye şu ilkelerle oluşturulabilir (Yalçındağ,1998:367-368):

• Gerçek belediye kentliyi ilgilendiren tüm hizmetlerde görevli, yetkili ve sorumlu olan bir kurumdur. Bir başka deyişle kent hizmetleri bakımından kentin tartışmasız tek patronu belediyedir.

• Gerçek belediyecilikte kent hizmetlerinin finansmanı, ilke olarak kent halkı tarafından sağlanmaktadır. Bu finansmanın yerel vergilerle, belde sınırları içinde merkez yönetimince toplanan vergilere belediyece belediye payı olarak yüzde eklenmesiyle, kimi hizmetlerin karşılığının doğrudan alınmasıyla ve belediye hizmetleri sonucunda ortaya çıkan rantların belediyeye kazandırılması yolları ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

• Kent yönetimine ve kentine sahip çıkan, sorumlu, duyarlı, sorgulayan belediyenin kararlarına ve uygulamalarına duruma göre olumlu, olumsuz tepki gösteren, kente karşı sorumluluklarının, yükümlülüklerinin ve aynı zamanda hak ve yetkilerinin bilincini taşıyan kısaca kent yönetimi üzerine ağırlığını koymuş kent halkı gerçek belediyenin en önemli öğelerindendir.

• Gerçek belediyecilik, merkezi yönetim ile ilişkilerinde ve merkezi yönetimin gerçek belediye kurumu için üstlendiği rol ve işlev ile ilgilidir. Gerçek belediye üstlendiği hizmette yürütülür

(55)

nitelikte kararlar almak ve bunları kendi oluşturacağı iç örgüt yapısıyla uygulamak bakımından yönetsel özerkliğe sahip olduğundan, merkez yönetimi, belediye üzerinde keyfi uygulamalara olanak sağlayan “yönetsel vesayet” yetkisine sahip değildir.

1.2.4. Hizmette Etkinlik ve Verimliliğin Sağlanması Klasik yönetim anlayışında etkinliğin verimlilik ile aynı anlamda olduğu düşünülmüştür. 1950’li yıllardan sonra örgüt kuramlarındaki gelişmelere paralel olarak özellikle kamu kuruluşlarında etkililik ilkesi üzerinde durulmaya başlanmıştır. Çünkü girdi ve çıktı arasındaki ilişkiyi anlamlandıran verimlilik, hizmet sunan kamu kuruluşlarında temel bir ölçüt olamamıştır. Kamu hizmetlerinin sunumunda girdi ve çıktının belirlenmesi kolay olamamaktadır. Kamu hizmetlerinde çıktıların parasal değerinin tespit edilmesi gerçekten çok zordur. Bu nedenle örgütsel verimliliğin belirlenmesinde önemli zorluklarla karşılaşmak mümkündür (Kılavuz,2000:146). Bu açıdan verimlilik ve etkililiğin neyi ifade ettiğini iyi anlamak gerekir.

Verimlilik esas anlamda daha çok teknik bir durumu ifade etmektedir. Genellikle daha az masraf ve ekipmanla, az yorularak, daha fazla üretim, çok kaliteli ürün veya seviyeli hizmet etmek, verimli çalışmak, randımanlı olmak, rantable olmak biçiminde ifade edilmektedir (Kılavuz,2000:146).

Referanslar

Benzer Belgeler

Supervised Learning is the algorithm which is used to learn the mapping function from input variables (X) and an output variable (Y).. The relation is given

Bununla beraber o dönemlerde bile, devlet yönetiminde görevleri olan ve hatta, din adamlar~~ veya kad~nlar gibi böyle bir görevleri bile bulunmayan baz~~ ki~ilerin, tek

Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Hüsamettin 1983 ’te Marmara Üniversitesi Güzel Sanat­ lar Fakültesi ’ne dönüşünce koleksiyon M.Ü.. Güzel Sanatlar Fakültesi

Belge iptal işlemleri 26 İşyeri kapatma işlemleri 77 Vergi Kimlik Numarası Verme 7 İşi bırakma birimi işlemleri 10 Haciz bildirisi işlemleri 18 Kesinti yoluyla ödenen

• Kriz döneminde ortaya çıkan uyarı sinyalleri, bu sinyallerin yok edilmesi için gerekli çalışmalar, kriz sürecinde ve. sonrasında yapılan çalışmalar gözden

1997 yılında Merkez Bankası ve Hazine arasında bir protokol imzalanmış ve 1998'den itibaren Hazinenin Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanmaması konusunda

İkinci titrasyon gecesinde santral apnelerin sadece uyku başlangıcında kısa bir süre ortaya çıktığı, sonrasında santral apne gelişmediği, 7 mBar CPAP basıncı ile

Türkiye hem görsel hem de bilimsel bir değere sahip jeolojik oluşumların çok bol bulunduğu bir bölge.. Türkiye Jeoloji tarihi boyunca birçok büyük okyanusun