• Sonuç bulunamadı

2. KUSURSUZ BİR YÖNETİM İÇİN HALKLA İLİŞKİLER

2.8. Edinilen Bilgilerin Üst Yönetimce Özümsenmesi

çalışmalarla elde edilmiş bilgilerin yönetim tarafından gereği gibi özümsenememesidir. Yöneticiler daha çok kendi bireysel ilişkileri kapsamında elde ettikleri bilgilere açık olabilmektedir. Yada ait olduğu siyasal grup içerisinde kendisine yakın olanların görüşlerini daha önemli olarak görebilmektedirler. Buna karşın bir çok belediyede halkla ilişkiler birimi kurulmuştur. Hatta, halka yakın olabilmek amacıyla çeşitli isimler altında belediye- halk iletişim birimleri bile oluşturulmuştur. Ancak bunlar da çoğu zaman popüler bir görüşün ürünü olarak ortaya çıkmış, elde ettiği bilgi ve dokümanların işlenmesinde ilgisizliğin üst düzeyde gerçekleşebildiği yapılar olarak kalmışlardır.

Bunların yanında, alt kademelerden üst yönetime ulaşan bilgilerde de tanıma ve kaliteli hizmet sunumu açısından sorunlar olabilmektedir. Çünkü halkla alt düzeyde gerçekleşen yüz-yüze temaslar sonucu elde edilen bilgiler, süzülerek ve genellikle yalnız olumlu yönleriyle üst kademelere yansımaktadır. Bu tür bilgi birikiminin halkın gereksinim, dilek ve yakınmaları ya da olumlu tepkilerini saptamaya yönelik tanıma etkinliği açısından istenenin tam tersi sonuçlar doğuracağı açıktır (Yalçındağ, 1987:81).

Halkın belediyesinin halka yakın olmaktan geçtiğinin kabul edilmesi gerekir. Bunun için halkla ilişkiler örgütlenmesi adı altında çeşitli birimler oluşturulabilir. Ancak daha da önemlisi bu

yapıların etkin kılınmalıdır. Kurumun hedeflerinde ve planlarında, çalışmalarıyla yön gösteren bir güç olabilmelidir.

Halkın kamu yönetiminden beklentilerine, görüş, dilek ve yakınmalarına ilişkin bilgiler ancak iyi işleyen bir halkla ilişkiler düzeni kurulmuşsa yönetime ulaşabilir. Ama asıl amaç salt iyi işleyen bir iletişim olgusu yaratmak değildir. Önemli olan bu bilgi akımının sonucunda yönetimin kendisine çeki düzen vermesidir (Yalçındağ,1987:79).

Halka danışmanın çok yararlı olacağı konusunda yöneticiler fikir birliği içindedir. Ama aynı yöneticiler danışma işleminin, yöneticilerin kararlarını hapsetmesine, yöneticilerin hareket serbestisini yok etmesine karşı olabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, yönetici, halkın istek ve düşüncelerini öğrenme konusunda çaba harcanmasından yanadır. Fakat, halkın etkisinin ve isteklerinin doğrudan doğruya yönetimin kararına girmesine karşı çıkabilmektedir. Yöneticiler, kamusal kararın oluşumunda halkın rolü olmalı, fakat yöneticinin inisiyatifi yok edilmemeli görüşünde birleşmektedirler. Bu yüzdendir ki; yöneticilerin çoğunluğu çevreyi etkileyecek bir karar almadan önce halka danışmayı yararlı bulmaktadır. Yani, bağlayıcı nitelikte olmamak koşuluyla yönetilenlerin görüşlerinin öğrenilmesinde yarar vardır. Buna karşılık kamu görevlisi elini, kolunu bağlayan, otoritesini paylaşma anlamına gelen katılma yönteminin uygulanmasına şiddetle karşı çıkmaktadır (Kazancı,1997:183).

Bu anlayış hemen-hemen bütün belediye yönetimleri için geçerli görülebilir. Çünkü her beş yılda bir halkın karşısına çıkılmakta ve halka yakın bir belediye sözü verilmektedir. Ancak her seçim sonrası süreçte, klasik yönetim anlayışına dönülerek aynı hatalara devam edilmektedir. Halkla ilişkilerin başarıya ulaşamamasının önemli bir göstergesi olarak bu sorunun kabul edilmesi gerekir. Her seferinde halk yeterli katılımı gösteremiyor, bilinç düzeyi düşük gibi bahanelerle açıklık ilkesini de hiçe sayarak kamu isteklerine göz yummak başarısızlığın temel sebeplerindendir. Bu nedenle belediyeler çeşitli türdeki katılım programları aracılığıyla elde edilen bilgilere ve halkın katılım yoluyla belediyenin kararlarını etkileme tepkilerine olumlu bir anlayışla yaklaşarak, kentlilerin katılım taleplerini yönetimin ve meclisin yetkilerine müdahale olarak değerlendirmemelidir (Yalçındağ, 1996:148).

Halkla ilişkiler birimlerinin elde ettiği bilgilere; yalnızca bir görev alanıdır, diğer birimlerden de bilgiler gelmektedir şeklindeki düşüncelerle bakmak doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmemelidir. Profesyonelce oluşturulmuş ve yeterli nitelikte elemanlara sahip bir birim, hedef kitlesiyle karşılıklı etkileşim ölçüsünde yönetime yalnızca bilgi aktarımı yapmayacaktır. Yani halkla ilişkilerin iki yönlülüğü, başvuruyu ilgili birime aktarma, ilgiliye yanıt verme, hatta bir şikayet konusunu şikayette bulunan kişi için ortadan kaldırma ile sınırlı değildir. Bunlar zaten

yapılması gereken şeylerdir. Halkla ilişkiler açısından önemli olan, örneğin şikayeti; konu, alan ve çeşitli özelliliklerine göre sınıflandırarak, analiz ederek, nedenlerini saptayarak ve bunların başkaları için de sorun olması olasılığı (Uysal, 1998:163) çerçevesinde değerlendirmede bulunarak gerekli düzenlemeyi yapmak ve yönetimi bu konuda bilgilendirerek yönlendirmektir. Bu noktadan hareketle halkla ilişkiler bilgi vermenin ötesinde daha geniş kapsamlı bir çalışmayla danışmanlık rolü de üstlenebilmelidir.

Özetle; belediyeler halkla birebir muhatap olan kurumlardır. Gün içerisinde yüzlerce-binlerce bilgiyi halktan çeşitli yollarla elde etmektedirler. Bunların üst yönetime gelinceye kadar bir süzgeçten geçmesi doğal karşılanabilir. Çünkü, karmaşık ilişkilerin yoğun olduğu günümüzde her olgunun peşinde üst yönetim koşmamalıdır. Ancak belediye örgütlenmesinde kurulacak etkin bir iletişim sistemiyle ve bu sistem içerisinde halkla ilişkiler birimine verilecek özel görevlerle, süzme sırasındaki olumsuzluklar ortadan kaldırılabilir. Daha önce de üzerinde durulduğu gibi halkla ilişkilere üst yönetim içerisinde yer verilirse, bu birim üst yönetimin dolayısıyla kurumun hedeflerine odaklanabilir ve hangi bilginin süzülmesi gerektiği, hangisinin gerekmediği konusunda bilgi sahibi olabilir. Bu açıdan belediye yönetimleri bütün projelerinin hayata geçirilmesinde halkla ilişkileri profesyonelce kullanmalı, onu yalnızca bilgi

aktarımı yapan bir birim olarak görmekten ziyade, sunduğu dokümanlarla yol gösteren bir birim olarak görmelidir.

2.9. Halkla İlişkiler Planlama Kurulunun Oluşturulması