• Sonuç bulunamadı

Mustafa Reşit Pş. ile İmpatatoriçe Marie Louise

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mustafa Reşit Pş. ile İmpatatoriçe Marie Louise"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M u s t a fa R<*şit P ş . i t e î m p l r a î o n ç e M a r ie L ou is» ^ ^ çŞJfr

t

7 ) , a

OL-j f

^__Aw«.turya İmparatoru birinci F r a n ç o i s’ nın kızı ve büyük N a p o l e o n ’ un ikinci zevcesi olan M a r i e - L o u i s e, ko­ casının ilk sukutundan itibaren mukaddera­ tını onun mukadderatından ayırarak K orsi- kah’mn yüz gün süren ikinci saltanatı esna­

sında da Fransa’ ya dönmemiş, Viyana kon­ feransı® » kendisine kaydihayat şartıyle verilen küçücük Parma dukalığına büküm- dar sıfatıvle giderek Avusturya’ya avdetin-

TsrıdirTnc •' u »■ i İm i ;■ tek gözlü bir dik ^ re d >\> on daha Sentelen sürgün ve esir yaşarken kız erkek ünyaya getirmeğe başlamıştı. R evue motıdes’un 1 Şubat nüshasında, kendisinin Parma hükümdarı olarak geçen hayatına ait vesaik meyamnda ve 13 teş­ rinievvel 1838 tarihiyle gayri meşrû çocuk­ larından büyüyüp gelin olmuş kızma Vene- ik’ten yazmış olduğu bir mektubu da neş- ,vor kı, eski impfcratorice bu mektup - enedik kurbunda ermenilere ait meşhur hars müessesesinde henüz sadrâzam olma - yan M u s t a f a R e ş i t paşa ve o tarihte henüz çocuk bulunan büyük oğulları Cemil ve Celâl paşalara tesadüfünü hikâye etmek­ tedir. Sultan M a h m u t daha saltanat ma­ kamında bulunmakta ve M u s t a f a R e - ş i t Paşa büyük elçi olarak Ingiltere’ye glt-

ektedir-“ Öğleden sonra ermenileri görmeğe San Lazzaro’ya gittim. Kendileri çok zengin­ dirler. V e muhteşem bir müesseseye malik bulunuyorlar. Bugün Türkiye setır-i kebi­ riyle reis efendi H ariciye N azın bulunup fevkalâde çirkin fakat fıansızcayı pek gü - zel konuşur, aynı zamanda büyük bir zekâ ve irfana sahip bir adam olan Reşit Paşa’ya büyük bir ziyafet vermekteler. R e ş i t P a ş a sekiz ilâ on yaşında çirkin ve yara­ maz iki çocuk olan iki oğluyle beraber

Londra’ya gidiyor.

"‘ Çocukların büyüğü A lbert’den biraz da­ ha büyük, biraderi gibi iri karınlı, iri k e­ merli burnu ve büyük siyah gözlerinin et­ rafı yanaklarının yarısına kadar çürük gibi. Ö teki sarışın; parmaklarını burnuna sok­ maktan ve tırnaklarını yemekten başka bir şey bilmiyor. Bilâhare bizi Ferik Paşa ile S u l t a n M a h m u d’ un portreleri bulu­ nan bir salona götürdüler. Bu ikinci portre­ nin altındaki büyiik kanapede bütün Türk

(2)

cem iyeti oturmuş bulunuyor ve deniz tut­ ması gibi az kalısn üzerime fenalık g etire­ cek derecede duman husule getiren bir şe­ kilde çubuk içiyordu. Oul yağında pişirilmiş

bir ayva reçeli ile aynı dereced e berbat ve miistekreh olan bir başka konserve ikram ettiler. R iva yete göre fazla şarap içm işler ve bunun n eticesi R eis E fendi’y i hâlâ hasta bırakan müthiş bir hazımsızlık olmuş. R eis Efendinin hıristiyanlara karşı pek iyi hare­ ket ettiği ve bundan dolayı katoliklerin kendisine gayet ııevazişkâr muamelelerde bulundukları söylen iyor

M a r i t - L o i s e 'in bu satırları Os - manii tarihine ait hiçbir noktayı tenvir et - ınemekle beraber Tanzimat’ın babası o- lan Mustafa Reşit Paşa ile birincisi olduk­ ça mühim bir şahsiyet iktisap edecek olan oğullarının bu şekilde tarif ve tavsif ediliş­ leri onları bize daha yakın kılmaktadır. A y ­ nı mecmuanın aynı nüshasında çıkan Cons-

tans ile Abdülhamit zamanında T ürkiye’de serlevhalı ve P. - B. G h e u s i imzalı bir makalede Sultan H a m i t zamanının son seneleri tasvir ediliyor. Ancak hiç kimseyi sivil elbise ile kabul etmediği daima söy­ lenip yazılmış olan ikinci Abdüllıamid’i muharririn selâmlık resminden sonra İstan- bolin giymiş göstermesi ve bir mülâkat es­ nasında da bir başvekilin Fransa’daki ma­ aşını Divan-ı Hümayun tercümanı Münir Paşa vasıtasıyle sordurup nezdindeki Fran­ sa sefiri M. C o n s t a n s kendisinin baş­ vekilliğini kabul etse bunun on mislini ver­ meğe âmade bulunduğunu beyan etmesi G h e u s i ’nin hatıralarında kasdî veya gay­ ri ihtiyarî dağınıklar olduğunu gösteriyor. Sultan H a m i d’ in bu yazıda zem değil sena edildiğini de ilâve ettikten sonra şunu söylemek isterim ki, memlekette en çok b i­ linen Fransız lisamyle yazılmış eserlerde olsun bize ve mazimize ait çıkan tetkikler­ den ve hatırlardan haberdar olamayışımız

esefe cidden lâyik bir keyfiyettir. Tarih Kurumu ile Ankara Tarih Fakültesi’nde bü­ tün mühim garp neşriyatını bu bakımdan takip ve tetkik eden ve bununla mükellef ve muvazzaf bulunan zatlar olmalı ve bun­ ların takip ve tetkiklerinin mahsulleri B elleten d e muntazam ve metodik bir şe­ kilde neşredilmeli değil midir?

Referanslar

Benzer Belgeler

(1982) worte a book in Urdu, entitled, &#34;Sir Sayyid Aur Aligarh Tehrik (Sir Syed a n d Aligarh Movement)&#34;.^^ In this book, the common topics are, life a n d works of

% 36.9, fosfatlı gübreler için % 51.7 sl olacak- tı. Ancak bu sonucun tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediğine gene DPT rakamlarından yararlanarak biz göz atalım.

Yabancı sermayeye ilâç aktif maddeleri yapmaları hususundaki telkinler üzerine karşı tedbir o'arak yabancı fabrikalar (dışarıda ya- pıp memleketimize satmak istedikleri)

[r]

Bu büyük arsanın ilk zamanlarda, şehir içinde hususî ikametgâhlara mahsus bir mahalle teşkil edeceği düşünülerek, ilk bina ya- panlar, bunun gibi azamî üç katlı

İğilmeğe maruz kirişlerde aksi tesirlerin ta- yini en mühim olup kirişlerin maktalarmdaki kerilmeleriıı tayininde muhakkak surette aksi tesirlerin tayin edilmesi

Güzellik zorla yapılabilen lüzumsuz bir şey değildir.. O; bir icat

İtiraf edelim ki proje tanziminde bir takım sebepler t a h t ı n d a Avrupanmkine naza- ran daha iptidaî olan malzememizin ve işçiliği- mizin tesirinde kalıp onu bir az