• Sonuç bulunamadı

Bazı eyaletlerde tüketiciyi koruyucu kanunlar, tüketicilerin dava açabilmeleri için haksız ve aldatıcı ticarî uygulamalar nedeniyle bir zarara uğradıklarını veya belirli bir kayıpları olduğunu ispatlamasını gerektirmektedir. Eyalet savcılarının dava açabilmeleri

açısından310 ise herhangi bir tüketiciye yönelik gerçek zararı ispatlamalarına gerek ol-

mayıp, satıcının eylemlerinin kamuoyunu aldatmaya müsait olduğunu kanıtlaması yeter- li olmaktadır. Eğer bir tüketici ayıplı bir ürün hakkında genel bir ihtiyati tedbir davası açacaksa, özel bir savcı gibi, bu takdirde hem kendi zararını hem de kamuoyunun zarara

uğrama ihtimalini kanıtlaması gerekmektedir311.

Zararın belirlenebilir olmasından kasıt, tüketicinin uğradığı gerçek parasal zararlar olmayıp, satıcı tarafından beyan edilen sözleşmenin avantajlarından yararlanamaması- dır. Örneğin Hinchliffe v. American Motors Corp davasında Connecticut Yüksek Mah- kemesi, davacının piyasa fiyatına göre uygun bir fiyata almasına rağmen üreticinin kamyonetin dört çekerli sisteme sahip olduğunu beyan ederek sattığını, fakat tüketicinin

308 WHİTE/SUMMERS, s. 414-419. 309

WHİTE/SUMMERS, s. 453; ALDERMAN, The Lawyer’s Guide, s. 5.5.

310 Bazı eyalet DTPA’ları uyarınca eyalet savcılıkları tüketicilerin etkin korunabilmesi amacıyla davalar açabilmektedirler.

bu beklentisinin gerçekleşmemesi nedeniyle belirlenebilir kayıp şartının gerçekleştiğini

kabul etmiştir312.

Çoğu durumda belirlenebilir kayıp şartının ispatlanması, asgarî tazminat ona göre

belirleneceğinden son derece önemlidir313. Bununla birlikte basit bir şekilde söz verildi-

ği gibi performans göstermiyor demek, bu şartın yerine getirildiği anlamına gelmemek-

tedir. Örneğin Jackson v. Idaho davasında benzin istasyonu sahibi, akaryakıt dağıtıcı

şirketinin kendisine farklı marka bir akaryakıt verdiğini iddia etmiş, fakat mahkeme

benzin istasyonunun bu ürünü tekrar satabileceğini, bu nedenle de zarara uğramadığını

beyan etmiştir314.

E) AYIBIN ÖNEMLİ OLMASI

Ayıbın öneminin sözleşmeden dönmeye etkisini, ifanın reddi ve kabulün reddi du-

rumları açısından ayrı ayrı incelemek gerekmektedir315. Sözleşmeden dönmenin ilk şekli

olan ifanın reddi yoluyla sözleşmeden dönmek için, sözleşmeye aykırılığın niteliği önemli değildir. Herhangi bir şekilde sözleşmeye aykırılık olması ifanın reddi yoluyla

sözleşmeden dönmek için yeterlidir316.

Bununla birlikte kanunda yer almamasına rağmen mahkeme kararlarıyla oluşturu- lan “de minimis doktrini” uyarınca çok basit ve önemsiz eksiklikler sözleşmeye aykırı- lık olarak kabul edilmemekte ve böylece ifanın reddi için de bir sınır getirilmektedir. Fakat neyin çok basit ve önemsiz olduğuna ilişkin bu doktrinin kesin bir ölçüsü bulun-

mayıp, bu durum her somut olayda mahkemelerce değerlendirilmektedir317. Öte yandan

312 PRIDGEN/ALDERMAN, V. I, s. 366. 313

Scott v. Western Intern davasında davacı lehine 36 USD’ye aldığı bir çadır nedeniyle 200 USD tazmi- nata hükmedilmiştir. Zira mahkeme, çadırın etiketinde bahsedilen niteliklere sahip olmadığını ve bu nedenle de davacının gerçek zararını ispatlamak zorunda olmadığını, zira çadırın zımnî garantiye uy- gun olmadığını belirtmiştir. Bkz. PRIDGEN/ALDERMAN, V. I, s. 370.

314 PRIDGEN/ALDERMAN, V. I, s. 377.

315 Amerikan Hukukunda sözleşmeden dönmenin yöntemleri olan kabulün reddi ve ifanın reddi kavram- ları III. Bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir.

316 William HAWKLAND / Frederic MILLER / Linda RUSCH / Lary LAWRENCE, Hawkland UCC Series, Uniform Commercial Code Series Database updated December 2013, s. § 2- 606.1

317 Örneğin Atwood v. Best Buick, Inc., (1985) davasında araba iç döşemesindeki tüy oranının %100

yerine %99 olması çok basit bir eksiklik olarak kabul edilmiştir

alıcının ifanın reddi hakkını iyi niyet kurallarına göre kullanması gerekmektedir. Fakat

alıcının iyi niyetli olmadığını ispat külfeti satıcıya aittir318.

Kabulün reddi yoluyla sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için temel

şart ise garantiye uyumsuzluğun, satılanın alıcıya sağlayacağı faydayı esaslı bir şekilde

etkilemesi gerekliliğidir. Buna göre öncelikle bir sözleşmeye uyumsuzluk olmalı ve bu uyumsuzluğun da satılanın alıcıya sağlayacağı faydayı önemli bir şekilde etkilemesi gerekmektedir. Sözleşmeye uyumsuzluk açık ve zımnî garanti hükümlerine göre belir- lenecektir. Dolayısıyla burada sorumluluğun sınırlandırılıp sınırlandırılmadığı veya tam garanti mi yoksa sınırlı garanti mi olduğunun belirlenmesi büyük önem arz etmekte- dir319.

Mahkeme içtihatlarına göre eğer satıcı, satılanın alıcıya sağlayacağı faydayı önemli şekilde etkileyen ayıbı tamire hazır olduğunu bildirirse ve tamir ederse, esastan etkisizlik ortadan kalkacaktır. Bununla birlikte ayıp seri üretilen bir malda söz konusu

ise satıcı tamir ederek sözleşmeden dönmeyi engelleyemeyecektir320. Diğer yandan alıcı

satış bedelinden indirim yapılmasını kabul ederse, bu takdirde satıcı sözleşmeden dön- meyi engelleyebilecektir.

Buradaki esastan etkileme, alıcıya yönelik olmalıdır. Dolayısıyla alıcının özel ih- tiyaçları da burada dikkate alınacaktır. Başka bir deyişle her ne kadar çelişkili gibi gö- rünse de, satılandaki ayıbın, alıcının ondan beklediği faydayı hem objektif olarak hem de sübjektif olarak esaslı bir şekilde etkilediğinin alıcı tarafından ispatlanması gerek-

mektedir321. Bu nedenle sadece şahsi memnuniyetsizlik kabulün reddi yani sözleşmeden

dönme imkânı sağlamayacaktır322.

318 HAWKLAND/MILLER/RUSCH/LAWRENCE, s. § 2-601:2. 319 WHİTE/SUMMERS, s. 428 - 429.

320 Bununla birlikte genellikle yeni ürünlerdeki ve seri şekildeki hataların tamir yoluyla düzeltilerek satı- lanın iadesinin engellenmesi kabul edilmektedir. Tamirin de bir katlanma noktası vardır şeklinde bir politika geliştirilmiştir. Satıcı alıcının güvenini sarsmışsa, tamir taahhüdü geçerli olmayacaktır. Zabriskie Chevrolet Inc. v. Smith, 1968, (WHİTE/SUMMERS, s. 429).

321

WHİTE/SUMMERS, s. 430.

322 Bununla birlikte müşteri memnuniyetinin açık garanti şeklinde garanti edildiği durumlar ise sözleş- meden dönme imkânı sağlayacaktır. Bkz. HAWKLAND/MILLER/RUSCH/LAWRENCE, s. § 2- 608:2.

F) TÜKETİCİNİN AYIBI BİLMEMESİ

Garanti hükümlerinin ihlâli nedeniyle satıcının sorumlu olabilmesi için, tüketici- nin satılanın ayıplı olduğunu bilmemesine ilişkin kural Amerikan Hukuku açısından da geçerlidir. Birçok mahkeme kararında belirtildiği gibi eğer alıcı makul bir inceleme yapmamış ve ayıbı tespit edememişse, sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacaktır. Fakat burada incelemenin makul olmasından kasıt, normal hayat koşullarına göre alıcı- nın genel bir gözden geçirmesidir. Yoksa gizli ayıplar veya satılanın niteliği gereği an- cak profesyonel kullanıcıların anlayabileceği eksikliklerin fark edilmemiş olması, ortaya çıkarılmasındaki güçlük olarak kabul edilmekte ve tüketicinin bu ayıpları bilmediği ka-

bul edilmektedir323.

Öte yandan ayıplı olduğu bilinerek alınan mallar açısından zaten herhangi bir ga- ranti söz konusu değildir. Amerikan uygulamasında bu husus genellikle garantilerin sınırlandırılması yoluyla yapılmaktadır. Şayet tüketici sınırlı garantili bir ürünü bilerek satın alıyorsa sonucuna da katlanacaktır. Zira satılan ürün tüketicinin sözleşmeden bek- lentisine uygun olmaktadır. Yine aynı şekilde Uniform Commercial Code 2.316 (c) fık- rasında belirtildiği gibi satılanın üzerine “görüldüğü gibi”, “bütün kusurlarıyla birlikte” gibi açıklamalar yazılarak veya satıcının dikkatini çekecek diğer bir şekilde satılanın üzerine işaret konularak garantiden feragat edilmiş ürünlerin satın alınması durumunda

da, ayıplı olduğu bilinerek alınmış olduğu kabul edilmektedir324.