• Sonuç bulunamadı

Ayıbın satılan malda hangi anda bulunması gerektiği satıcının sorumluluğu açı-

sından son derece önemli bir konudur118. Bu konuda 4077 sayılı Kanunda açık bir hü-

küm bulunmamasına rağmen, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun

açıkça malın tüketiciye teslim anında ayıplı olması gerektiğini belirtmiştir119. Avrupa

Birliğinin 99/44 sayılı Yönergesinin 3. maddesi uyarınca da sözleşmeye aykırılığın ma-

114 GÜMÜŞ, Tüketicinin Korunması, s. 100. 115

GÜMÜŞ, Borçlar Hukuku, s. 75. 116 ASLAN, s. 135.

117 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda gizli ayıp durumunda ihbar süresine ilişkin açık hüküm, 4822 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler sırasında madde metninden çıkarılmıştır. Eski hüküm açık- ça, satılanın ayıplarının gizli olması halinde satıcı 15 gün içinde kendisine başvurulmadığını ileri sü- remez, demekte idi. Bu eksikliğin TBK hükümleri ile doldurulması halinde de yine aynı sonuca ulaşı- lacağı ileri sürülmekteydi. Bkz. ASLAN, s. 118.

118 Bilindiği üzere ayıplar, üretim aşamasında ortaya çıkmışsa "fabrikasyon veya imalat ayıpları" olarak bilinir. İmalat veya fabrikasyon ayıpları da, ürünün tasarımı aşamasında ortaya çıkmışsa "tasarım ayı- bı", üretim aşamasında ortaya çıkmışsa “üretim ayıbı”, üretimdeki denetim aşamasında ortaya çıkmış- sa "denetim ayıbı", kullanma talimatının yanlışlığı nedeniyle ortaya çıkmışsa da "uyarı ve kullanma talimat ayıbı" şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bkz. EDİS, 63-64; ZEVKLİLER/AYDOĞDU, s. 114. 119

Uluslararası Taşınır Malların Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Viyana Sözleşmesinde (m. 67) de hasarın teslim anında alıcıya geçmesi esası kabul edilmiş olup, yapılan bu değişiklik, Viyana Sözleş- mesiyle de uyumludur. Bkz. Mehmet DEMİR, Türk Borçlar Kanunu’nun Getirdiği Yenilikler, Ankara 2012, s. 48.

lın teslimi anında olması gerekmektedir120. Buna göre malın teslim edildiği anda söz- leşmede kararlaştırılmış olan özellikleri taşımaması veya taraflarca kararlaştırılmış ör- nek veya modele uygun olmaması hâlinde, ayıplı bir ifa söz konusu olacaktır. Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre (m. 208) satıcının ayıptan sorumlu olabilmesi için ise yarar ve hasarın alıcıya geçme zamanı olarak belirlenen zilyetliğin devri anında satıla-

nın ayıplı olması gerekmektedir121. Bu nedenle tüketici işlemlerinde, Kanunun açık

hükmü uyarınca zilyetliğin devri değil, malın teslimine kadar mevcut olan ayıplardan satıcı sorumlu olacaktır.

Buna göre tüketici işlemine konu mal taşınır ise teslim, konut amaçlı bir taşınmaz ise tapuda tescil işlemi tamamlanıncaya kadar mevcut olan ayıplardan satıcı sorumlu olacaktır. Başka bir ifade ile satıcının tüketiciye karşı sorumlu olabilmesi için ayıbın en geç satılanın teslimi veya tapu siciline tescil işlemi tamamlanana kadar mevcut olması gerekmektedir. Şarta bağlı sözleşmelerde de aynı hükümler geçerlidir. Aynı şekilde, tüketicinin isteği üzerine satış konusu malın ifa yerinden başka bir yere satıcı tarafından gönderilmesi durumunda, satılanın taşıyıcıya teslim edildiği an itibariyle mevcut olan ayıplardan satıcı, bu andan itibaren oluşacak ayıplardan ise tüketici sorumlu olacaktır.

Ayıp daha önce mevcut olmadığı hâlde, yarar ve hasarın tüketiciye geçişinden

sonra doğmuşsa, satıcı artık bundan sorumlu olmayacaktır122. Fakat bazen ayıp daha

sonra ortaya çıksa da, aslında yarar ve hasarın geçmesinden önceki bir nedenden kay- naklanabilir. Örneğin sipariş verilen bir malın yapımında çürük malzeme kullanılması, etkisini yarar ve zararın geçişinden sonra göstermeye başlayabilir. İşte ayıbın bu şekil- de, daha önceki bir nedenden kaynaklandığının kanıtlanabildiği hâllerde yine satıcının

ayıp hükümlerine göre, sorumlu tutulması mümkün olacaktır123.

Öte yandan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ayıbın malın tes- limi anında var olması kuralına 8/3. maddesi ile montaj hataları bakımından bir istisna

120 Bununla birlikte teslimin ne ifade ettiği Yönergede düzenlenmediğinden, bu konuda üye devletlere bir zorunluluk getirildiği de ileri sürülemez. Bkz. KUTOĞLU, s. 39.

121 Bununla birlikte Kanunun bu hükmünün, teslim etme borcu olarak yorumlanması gerektiği ileri sü- rülmüştür. Bkz. GÜMÜŞ, Borçlar Hukuku, s. 51.

122

YAVUZ, C., Borçlar Hukuku, s. 70; ZEVKLİLER/AYDOĞDU, s. 114.

123 Yargıtay da, maldaki ayıbın imalat hatasından olup olmadığının özellikle araştırılması gerektiğini, böylece normal kullanma veya tüketicinin hatasıyla meydana gelen ayıbın ayırt edilebileceğini belirt- miştir (ZEVKLİLER/AYDOĞDU, s. 115, dn. 63).

getirmiştir. Buna göre malın henüz monte edilmeden teslim edildiği, ancak montajının satıcı veya onun sorumluluğunda başkaları tarafından gerçekleştirildiği hâllerde teslim sonrasında, montaj aşamasında ortaya çıkan sorunlar da ayıp kavramı içinde değerlendi- rilmiştir. Aynı şekilde, montajın tüketici tarafından yapılmasının kararlaştırılmış olduğu hâllerde, yanlış montajın, satıcı tarafından sunulan montaj talimatnamesindeki yanlışlık veya eksikliğe dayanması durumunda oluşacak bu ayıp, malın ayıbı olarak değerlendiri- lecek ve teslimden sonra ortaya çıkmış olsa bile ayıptan sorumluluk hükümlerine tâbi olacaktır.

Satılanın ayıplı olduğunu ispat külfeti de sorumlunun belirlenmesi açısından son

derece önemli bir konudur124. Bu konuda genel hükümler olan Türk Borçlar Kanunu

hükümlerine göre kabul edilen çözüm yolu şu şekilde özetlenebilir. Eğer alıcı, satılanı ifa olarak kabul etmiş ise, artık satılanın teslim anında ayıplı olduğunu ispat külfeti alı- cıya ait olacaktır. Buna karşılık eğer alıcı satılanı ayıplı olduğu gerekçesiyle ifa olarak kabul etmekten kaçınmış ise, ifa olarak teklif ettiği şeyin ayıplı olmadığını yani sözleş-

meye uygun olduğunu ispat etmek yükümlülüğü satıcıya ait olacaktır125.

Bununla birlikte 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10. mad- desi ile 1999/44 sayılı Avrupa Birliği Yönergesinin 5 inci maddesinin üçüncü paragrafı- na uygun olarak, tüketici lehine bu konuda devrim niteliğinde ve tüketiciyi koruyan bir hüküm getirerek ispat hukuku alanında genel hükümlerden ayrılmıştır. Buna göre malın teslim tarihinden itibaren altı ay içinde çıkan ayıpların teslim tarihinde olduğu varsayı- lacak ve malın ayıplı olmadığı satıcı tarafından ispat edilecektir. Kuşkusuz bu hüküm malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmayan durumlarda uygulanmayacaktır.

Buna göre teslimden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim anında var olduğu kabul edilecektir. Sözleşmeye aykırı bir malın ifa edilip edilmediği teslim ânına göre saptandığından, tüketicinin ayıptan doğan haklarını kullanabilmesi, ayıbın o anda var olduğunu, malın açık veya gizli bir ayıbı o anda taşıdığını ispat etmesine bağ-

124

İspat külfeti hakkında ayrıntılı açıklama için bkz. AYAN /AYAN, Medeni Hukuk, s. 262 vd.. 125 TUNÇOMAĞ, s. 157; YAVUZ, C., Satıcının Sorumluluğu, s. 73; ŞAHİNİZ, s. 58.

lıdır. Fakat özellikle malın bu ayıp nedeniyle telef olduğu hâllerde ispat edilmesi güçtür.

Dolayısıyla Kanun, ilk altı ay için ispat külfetini yer değiştirmiştir126.

Öte yandan, bir malın altı ay boyunca sorunsuz çalışması, hayatın olağan akışına uygun olarak kabul edilmiş ve bu süre içinde mal yine de bozulmuşsa, kaynağında yani teslim anında var olan bir ayıbın yattığı sonucuna varılmıştır. Kuşkusuz satıcının bunun

aksini ispat etmesi imkânı her zaman vardır127. Bununla birlikte, bazı mallar açısından

tüketiciye bu tür bir ispat kolaylığı getirilmesinin satıcıyı mağdur edebilmesi söz konu- sudur. Örneğin doğası gereği çabuk bozulan, çürüyen veya yok olan mallar açısından bu tür bir karinenin kabulü, malın niteliği ile bağdaşmaz. Koltuk takımlarında sigara yanık- ları gibi, ayıbın tüketicinin kullanım hatasına dayanmasının çok daha muhtemel olduğu hâllerde de, satıcının ispat külfeti altında olması doğru olmaz. Bu açıdan hâkimin, ayı- bın ve malın niteliğini takdir ederek, ayıbın teslim anında var olduğu konusundaki ispat külfetinin yine tüketicide olduğuna karar vermesi mümkündür.