• Sonuç bulunamadı

Ayıp nedeniyle satıcının sorumlu olabilmesi için satılan maldaki ayıbın tüketici

tarafından bilinmemesi gerekir88. Buna ilişkin olarak, Tüketicinin Korunması Hakkında

Kanunun 10/2. maddesinde; “Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haber- dar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykı- rılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.” hükmü yer almaktadır. Yine Türk Borçlar Kanunu 222. maddesinde; “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değil- dir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da,

86 Bu durumda tüketici açısından seçimlik hakların tamamı kullanılabilir değildir. Zira örneğin, mal henüz teslim edilmediğinden tamir hakkının kullanılması söz konusu olmayacaktır. Zira aynı şekilde satılan ayıplı olmadığından, ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi de istenemeyecektir. Belki de en önemli hak, tüketicinin doğrudan sözleşmeden dönme hakkını kullanabilecek olmasıdır. Aynı görüş için bkz. GÜMÜŞ, Tüketicinin Korunması, s. 91.

87 Her ne kadar montaj hataları Kanun ile ayıp olarak tanımlanırken AB’nin 1999/44 sayılı Yönergesi esas alınmışsa da, sonuçları itibariyle, TKHK tüketici açısından AB Direktifine nazaran daha fazla ko- ruma getirmektedir. Zira AB Direktifinde satıcının sorumluluğunun ne olduğu açıkça belirtilmemesine rağmen, Kanunda montaj hataları da ayıp olarak sayıldığından, bu durumda da ayıptan sorumluluk hükümleri uygulanacaktır. Bkz. KUTOĞLU, s. 34.

ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır. Doğal olarak buradaki ayıp kavramı, hem taraflarca kararlaştırılan özellikle-

rin, hem de lüzumlu vasıfların bulunmamasından kaynaklanan ayıpları kapsamaktadır89.

Bu hükümlere göre tüketici, malı alırken ayıplı olduğunu görüyor, biliyor veya işin ola-

ğan akışına göre bilmesi gerekiyorsa ve bunu bile bile satın almışsa, artık ayıp nedeniy-

le satıcının sorumluluğu söz konusu olmayacaktır90. 4077 sayılı Kanundan farklı olarak,

ayıplı olduğu bilinerek alınan malın bir zarara sebep olması durumunda satıcı artık bu

zarardan da sorumlu olmayacaktır91. Bu düzenleme tüketicinin korunmasının kapsamını

4077 sayılı Kanuna oranla daraltmakla birlikte hakkaniyete daha uygundur. Zira bir malın ayıplı olduğu ve ayıbın ne olduğu biliniyorsa, bu ayıbın neden olacağı zararların da tahmin edilebilmesi hayatın normal akışına uygundur. Bununla birlikte tüketici tara- fından bilinen ayıp, hayatın normal koşullarına göre beklenmeyen bir zarara yol açacak

olursa, bu takdirde bu hükümler uygulanmayacaktır92.

Satıcının ayıp nedeniyle sorumluluktan kurtulabilmesi için sadece alıcının ayıbı bilmesi yeterli değildir. Bununla birlikte, alıcının söz konusu ayıbın ortaya çıkarabile-

ceği sonuçları da biliyor olması gerekir93. Böyle bir ayıbın somut olarak bilinmemesi

hâlinde birtakım varsayım ve kuşku uyandıran olgulardan yola çıkılarak, alıcının ayıbı bildiği ileri sürülemez. Örneğin satış bedelinin düşük olması, her zaman malın ayıplı

olduğu ve alıcının bunu bildiği anlamını taşımaz94. Aynı şekilde, satılanda birden fazla

ayıbın mevcut olması durumunda da, sadece alıcının bildiği ayıplar açısından satıcının sorumluluğu ortadan kalkacaktır. Alıcının bilmediği ayıplar için satıcının sorumluluğu

89 ARAL/AYRANCI, s.117; YAVUZ, C., Satıcının Sorumluluğu, s. 81.

90 Alıcının satış sözleşmesinin kurulduğu anda satılandaki ayıbı bilmesi bir kabul varsayımı oluşturur ve satıcının sorumluluğunu engeller. Bkz. GÜMÜŞ, Borçlar Hukuku, s. 76.

91

Eski Kanun döneminde ise tüketici malın ayıplı olduğunu bilerek almış olsa bile, satıcının ayıplı malın meydana getirdiği zarardan dolayı ayıptan sorumluluğu aynen devam edeceği açıkça kanunda belirtil- diğinden, tüketici ayıplı malın zararından dolayı sayılan kişilerden (TKHK m. 4/2) tazminat iste- yebilecek, ancak seçimlik haklarını satıcıya karşı kullanamayacaktı. Bkz. ZEVKLİLER/AYDOĞDU, s. 115.

92 Örneğin topallayan atın bu durumunu bilmek yeterli değil, bunun iyileşmeyecek olduğu da bilinmeli- dir. Zira bu son durumun neden olacağı zarar daha farklıdır. Bkz. ASLAN, s. 134.

93 Doktrinde ve uygulamada hâkim olan görüşe göre, TBK. m. 222'deki ayıbın bilinmesi kavramı, "alı- cının ayıbın kapsamı ve önemi hakkında bilgi sahibi olması" şeklinde anlaşılmalıdır. Alıcının sadece ayıbın varlığından haberdar olması, satıcının sorumluluğunun ortadan kalkması için yeterli değildir. Bkz. ARAL/AYRANCI, s. 118.

devam edecektir95 (TKHK 10/2). Bunun gibi, alıcı şeydeki ayıbı bilmekle birlikte, bu ayıplarla ilgili olarak satıcı teminat vermişse, bu ayıplardan satıcının sorumluluğu yine devam edecektir. Aynı şekilde, Kanunda belirtilmemekle birlikte satıcının hile ile ayıbı

gizlemesi durumunda da aynı sonucun doğacağı doktrinde kabul edilmektedir96.

Temsilci aracılığı ile yapılan satış sözleşmelerinde de, sözleşmenin kuruluşu sıra- sında temsilcinin veya temsil olunan alıcının, yani bunlardan birinin ayıbı bilmesi satı-

cının sorumluluğunu ortadan kaldıracaktır97.

Satıcının sorumlu olabilmesi açısından ayıbın tüketici tarafından bilinmemesi ge- reğinin doğal bir sonucu olarak satılandaki ayıbın görünür olmaması gerekir. Doktrinde genellikle gizli ayıp – alelade (açık) ayıp ayrımı yapılarak satıcının ayıbın gizli olması hâlinde sorumlu tutulabileceği kabul edilmektedir. Gizli ayıplar, sözleşmenin oluşma- sında, alıcının bilmediği ve satılan şey üzerinde mutat dikkati sarf etse bile bilemeyece-

ği vasıf noksanları olarak; alelade ayıplar ise, gizli ayıp teşkil eden hâllerin dışında ka-

lan ve derin, etraflı bir gözden geçirmeye lüzum hissettirmeyen başka bir deyimle, ilk

bakışta bilinebilen, görülebilen vasıf noksanları olarak tanımlanmaktadır98.

Aşağıda ayrıntılı olarak inceleneceği üzere99, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine

göre alıcının satılanı genel olarak gözden geçirme yükümlülüğü vardır. Alıcı satılanı gereği gibi gözden geçirseydi görebileceği ayıplar nedeniyle satıcıya başvuramayacak- tır. Bu hükmün uygulanması alıcının sözleşmeden önce, satılanı gözden geçirmesi hâ- linde söz konusu olur. Bununla birlikte, sözleşmede veya örf ve adette özel bir hüküm olmadığı takdirde alıcının satıştan önce usûlüne uygun olarak gözden geçirme yükümlü-

lüğü bulunmamaktadır100. Yapılacak gözden geçirme normal bir kişinin yapabileceği bir

gözden geçirme, gösterilecek dikkat de ortalama bir insanın göstereceği dikkattir. Ale-

95 ARAL/AYRANCI, s. 117; ŞAHİNİZ, s. 59. 96 ARAL/AYRANCI, s. 119.

97 ARAL/AYRANCI, s. 117; ŞAHİNİZ, s. 59.

98 EDİS, s. 60; YAVUZ, C., Satıcının Sorumluluğu, s. 81; ASLAN, s. 134. 99 Bkz. II. TÜKETİCİNİN SORUMLULUKLARI.

100 BK 197. maddenin aslı olan İBK’nın 200. maddesi, mutat dikkatin harcanması halinde bilinmesi ge- reken bozukluklardan söz etmektedir. Bu hüküm BK'ya alınırken, kâfi derecede muayene etmiş ol- makla fark etmiş olacağı şeklinde girmiştir. Bu nedenle doktrinde İsviçre'de olduğu gibi özel bir an- laşma veya ticari teamül bulunmadıkça, teslimden önce satılanın muayene edilmesinin zorunlu olma- dığı kabul edilmektedir. Bkz. TUNÇOMAG, s. 125.

lade bir alıcıdan daha fazla detaylı bir gözden geçirme ve tacir basireti gibi daha fazla

dikkat beklenemez101.

Türk Borçlar Kanunu m. 222’de açıkça alıcı için bir gözden geçirme yükümlü- lüğü öngörülmüş olduğu hâlde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda tüketiciye böyle bir yükümlülük getirilmediğinden, tüketicinin gözden geçirme yüküm- lülüğü olmadığı, bununla birlikte alelade (açık) ayıplı olarak satılan bir ürün açısından ise tüketicinin genel gözden geçirme yükümlülüğünün devam etmekte olduğu genellikle

doktrinde kabul edilmekteydi102. 6502 sayılı Kanun’da ise, tüketicinin bildiği ayıpların

yanı sıra, işin mahiyetine göre bilmesinin kendisinden beklendiği ayıplar nedeniyle de sözleşmeye aykırılık oluşmayacağı belirtildiğinden, kanımızca burada Türk Borçlar Kanununda belirtilen “satılanın gözden geçirilmesi yükümlülüğü” tüketici açısından da getirilmiştir103.

Ayıplı olan malların satışa sunulması ise Kanunun 10/3. maddesinde düzenlen- miştir. Buna göre, satıcı, ithalatçı veya üretici tarafından ayıplı mal üzerine veya amba- lajına, alıcının kolayca okuyabileceği şekilde, malın ayıbına ilişkin bir etiket konulması zorunludur. Ayrıca bu durumda etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayı- cı bilginin de fatura veya fiş gibi satış belgesi üzerine de açıkça belirtilmesi gerekmek- tedir. 4077 sayılı Kanundaki “özürlüdür” ibaresinin etikete yapıştırılmasından ziyade, 6502 sayılı Kanunla getirilen ayıba ilişkin açıklayıcı bilgi, kuşkusuz tüketicinin bilgi- lendirilme hakkının yerine getirilmesi açısından daha isabetli bir tercihtir. Zira satılanın sadece ayıplı olduğunu belirtmekten ziyade, ayıbın niteliğinin belirtilmesi, hem söz ko- nusu nitelikteki ayıplı bir malı satın almanın makul olup olmadığını değerlendirmek açısından tüketiciye önemli bir fırsat verecek, hem de etikette belirtilmeyen nitelikteki ayıplar açısından satıcının sorumluluğunun devam edeceğini de açıkça ortaya koyacak-

101 ASLAN; s. 135.

102 ASLAN, s. 135. Bununla birlikte bunu sadece ayıplı olarak satılan ürünler şeklinde algılamak gerekir. Yoksa alelade (açık) ayıplı olarak satılan bir ürün açısından tüketicinin genel gözden geçirme yüküm- lülüğü devam etmektedir. Bu konu ayrıntılı olarak aşağıdaki “3 - Alelade Ayıplar” başlığı altında in- celenmiştir.

103 Madde metnindeki “tüketicinin haberdar olduğu ayıplar”, alıcının bildiği ayıpları, “tüketicinin haber- dar olması kendisinden beklenen ayıplar” ise alelade ayıpları kapsar. Bu nedenle de TBK m.222/2 kı- yasen tüketici işlemlerinde de uygulanmalıdır. Bkz. GÜMÜŞ, Tüketicinin Korunması, s. 100. AS- LAN’a göre ise, tüketicinin satın aldığı malın ayıplı olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği ancak eti- ketinde veya satış belgesinde açıkça yazılmak suretiyle kanıtlanabilecektir. TBK m. 222’nin tüketici işlemlerinde uygulanma imkânı yoktur. Bkz. ASLAN, s. 136.

tır. Öte yandan 4077 sayılı Kanundan farklı olarak uygulamada sıkça karşılaşılan ve mağazaların bir bölümünde yalnızca ayıplı ürünlerin satılması durumunda etiket veril- mesi zorunluluğunun bulunmamasına ilişkin ayrım, 6502 sayılı Kanunla isabetli olarak kaldırılmıştır. Her hâlükarda malın üzerine ayıba ilişkin etiket yapıştırılması gerekmek- tedir. 4077 sayılı Kanun sadece güvenli olmayan malların satışa arz edilmesini yasak- lamakta iken, 6502 sayılı Kanun ise kapsamı genişleterek teknik düzenlemesine aykırı olan malların piyasaya arz edilemeyeceğini belirtmiş ve teknik kurallara aykırılığı gü- vensizlik olarak kabul etmiştir.

Öte yandan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 9. maddesinde, "(1) Satı- cı, malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle yükümlüdür. (2) Satı- cı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar ol- madığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açık- lamanın içeriğinin satış sözleşmesinin akdi anında düzeltilmiş olduğunu veya satış söz- leşmesi kurulma kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladı-

ğı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz." hükmü yer almaktadır. Türk Borçlar Kanununda ise açıkça 4077 sayılı Kanuna paralel olarak “Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” şeklinde yer almaktadır.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, satıcının sözleşmeye uygun olarak tüketiciye malı teslim etme sorumluluğunu belirttikten sonra, bazı hâllerde satı- cıya sorumluluktan kurtulmak için kurtuluş beyyinesi getirmiştir. Buna rağmen, satıcı- nın ayıbı bilmemesi hâlinde dahi sorumlu olacağına ilişkin bir hüküm ise bulunmamak- tadır. Bu aslında çok büyük bir eksiklik de sayılmayacaktır. Zira buradaki boşluk genel hükümler niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu hükümleri ile doldurulacaktır. Buna göre satıcının satılanın ayıplarından sorumluluğu, bu ayıpların kendisi tarafından bilinmesine bağlı değildir. Hatta Yargıtay, bilmeme hâlini daha da genişleterek, "satıcının, ayıbın meydana gelmesinde kusuru bulunmasa bile, bundan sorumlu olacağına" karar vermiş- tir104.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile getirilen ve satıcı açısın- dan sorumluluktan kurtulma olanağı sağlayan hususlar reklam yoluyla yapılan tanıtım-

lara ilişkindir105. Buna ilişkin olarak madde gerekçesi şu şekildedir: “Reklam veya ilân yoluyla yapılan açıklamalara aykırı mal teslim edilmesi hâlinde bir ayıbın varlığının kabul edilmesinin nedeni, bu açıklamalarda yer alan taahhütlerin taraflarca bilindiği ve dolayısıyla bunların sözleşme içeriği olduğudur. Ancak nadiren de olsa, satıcının, mala ilişkin olarak örneğin üretici tarafından yapılan reklamlardan fiilen haberdar olmaması ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyecek olması ihtimali vardır. İşte bu hâllerde satıcının ilgili taahhütlerle bağlı tutulması uygun olmayacaktır. Kuşkusuz bu durumda ispat külfeti satıcıdadır. Satıcının reklam ve ilânlarda vaat edilenlerden sorum- lu tutulmaktan kurtulmak için başvurabileceği ikinci yol, gerçeği yansıtmayan reklam veya ilânın, satım sözleşmesinin kurulması anına kadar düzeltildiğini ispat etmesidir. Bu hâllerde sözleşme içeriği zaten yeni reklama göre belirlenir. Son olarak satıcı, ilgili reklam ve ilana rağmen, tüketicinin bunlardan etkilenmediğini, yani buradaki taahhütle- re bağlı olarak sözleşme kurma iradesinin oluşmadığını da ispat edebilir. Örneğin ilgili reklamın hiç ulaşmadığı bir bölgede kurulan bir satış sözleşmesi açısından bu imkân mevcuttur. Bu hâllerde yine reklamdaki taahhüdün sözleşme içeriği olmadığı kabul edi- lebilir.”

Öte yandan eğer satıcı, satılandaki ayıbı biliyorsa ve dürüstlük kuralı (TMK m. 2) uyarınca bu ayıbın varlığından alıcıyı haberdar etmesi kendisinden beklendiği hâlde kasten susmuşsa, satıcının hilesine ilişkin kanun hükümleri uyarınca sorumlu tutulması

söz konusu olacaktır106. Sonuç olarak satıcı Kanunda belirtilen istisnalar haricinde ayı-

bın varlığını bilmese de tüketiciye karşı sorumlu olduğundan ayıbın varlığını bilmediği-

ni ispatlayarak sorumluluktan kurtulamayacaktır107.

Yukarıdaki açıklamalara göre tüketici işlemlerinde tüketicinin ayıbı bilmemesi ge- rektiğine ilişkin hükmü, ayıplı olarak satılan mallar, alelade ayıplar ve gizli ayıplar açı- sından ayrı ayrı incelemek gerekmektedir.

105

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda yer almayan bu istisnanın eleştirisi için bkz. ATAMER, s. 85.

106 ŞAHİNİZ, s. 61.

2 - Ayıplı Olarak Satılan Mallar

Üzerinde, malın ayıplı olduğuna dair etiket konulmuş olan mallar “görünür ayıplı” başka bir ifadeyle “açık ayıplı” mal niteliğindedir. Fakat bir malın görünür ayıplı olarak kabul edilmesi için, satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, itha- latçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgi içeren bir etiket konulması zorunludur. 6502 sayılı Kanunla bir- likte yalnızca ayıplı mal satılan veya bir kat ya da reyon gibi bir bölümü sürekli olarak ayıplı mal satışına, tüketicinin bilebileceği şekilde tahsis edilmiş yerlerde dahi bu etike- tin konulma zorunluluğu getirilmiştir. Böyle durumlarda etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üze- rinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Böylelikle, sözleşmenin yapılması anında tüketi- cinin maldaki ayıptan haberdar olması sağlanmış olacaktır ve tüketicinin, sözleşmenin akdi anında malın ayıbından haberdar olduğu hâller için bir sözleşmeye aykırılık söz konusu olmayacaktır.

Bu şekilde bir malın ayıplı olarak satın alınması durumunda, tüketicinin malın özürlü olduğunu bilerek ve kabul ederek aldığı kabul edilir ve malın ayıplı olmasından satıcının herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak etikette bildirilenden başka

ayıplar bakımından satıcının sorumluluğu doğal olarak devam edecektir108. Örneğin,

üzerinde çizik olduğu bilinerek ve etiketinde de açıkça belirtilerek satışa sunulan bir buzdolabının motorunun arızalanması durumunda, söz konusu arıza için tüketicinin dört seçimlik haktan faydalanma dolayısıyla da sözleşmeden dönme imkânı devam edecek- tir.

3 - Alelade Ayıplar

Alelade ayıplar, ciddi bir inceleme yapılmadan kolayca anlaşılabilecek ayıplar

olarak tanımlanmaktadır109. Türk Borçlar Kanunu 222. maddesi uyarınca alıcının satıla-

nı yeterince gözden geçirmekle110 görebileceği ayıplardan satıcı sorumlu olmayacak,

108 ASLAN, s. 136-137.

109

ZEVKLİLER/AYDOĞDU, s. 116; GÜMÜŞ, Borçlar Hukuku, s. 5.

110 Alıcı satılanı satış sözleşmesinin yapıldığı anda muayene ile külfetli değildir, ancak satılanı – bilirkişiye başvurma, ağır bir çaba veya sıkıntıya girme gerekliliği olmaksızın – özenli olarak seçmek ve incelemekle yükümlüdür. Alıcının muayene külfeti (TBK m. 223) ise satış sözleşmesinin kurulma-

ancak satıcı böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse, bu tür ayıplardan da sorumlu olacaktır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda ise tüketicinin sözleşmenin kurulduğu anda haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden bek- lendiği ayıplar nedeniyle sözleşmeye aykırılığın oluşmayacağı belirtilmiştir. Kanımızca burada kastedilen husus, Türk Borçlar Kanununda öngörülen yeterince gözden geçirme

yükümlülüğüdür111. Zira madde gerekçesinde belirtildiği gibi tüketicinin haberdar ol-

mamasının mümkün olmadığı ayıpların sözleşmeye aykırılık oluşturmamasıyla kastedi- len ayıp türü, yeterince gözden geçirmekle fark edilebilecek alelade ayıplardır. Tüketi- cinin Korunması Hakkında Kanunda alelade ayıplardan satıcının sorumlu olmayacağı konusunda herhangi bir hüküm bulunmamakla birlikte 83. maddesindeki genel yollama gereğince genel hükümler (TBK hükümleri) tüketici işlemlerinde de uygulanacaktır.

Satıcı kural olarak alelade ayıplardan, ayıptan sorumluluk hükümleri doğrultu- sunda sorumludur. Fakat alelade ayıplar bakımından satıcının sorumluluğu yoluna gidi- lebilmesi için, tüketicinin satılanı gözden geçirmesi ve seçimlik haklarını kullanması gerekmektedir. Zira 4077 sayılı Kanun ve Türk Borçlar Kanununun aksine, 6502 sayılı Kanunla birlikte tüketicinin bildirim yükümlülüğü kaldırılmıştır. Burada yapılması ge- reken gözden geçirme bir uzman gözden geçirmesi değil, ortalama bir insanın yapabile-

ceği bir gözden geçirmedir112. Esasen tüketicinin, ne teknik bilgisi, ne de tecrübeleri pek

çok malı gözden geçirme için yeterlidir113. Bu nedenle tüketicinin yapacağı gözden ge-

çirme, malı tahsis edildiği amaca uygun olarak kullanmaktan ibarettir. Fakat tüketici satış sözleşmesini yaparken, gerekli gözden geçirmeyi yapmamış ya da üstünkörü yap- mış, bu yüzden de satılandaki ayıbı fark edememiş ise, ayrıca bu gözden geçirme de işlerin olağan akışına göre makul olarak kendisinden bekleniyorsa işte satıcı o zaman bu açık ayıptan sorumlu olmaz. Ancak böyle bir durumda bile, satıcı, tüketiciye önceden böyle bir ayıbın mevcut olmadığı güvencesini vermişse, ayıp açık olmasına karşın Tü-

sı ile değil, satılanın alıcıya teslimi ile birlikte doğar. Geniş açıklama için bkz. GÜMÜŞ, Tüketicinin Korunması, s. 98-99.

111 Benzer görüş için bkz. GÜMÜŞ, Tüketicinin Korunması, s. 100.

112 Bu düzenleme TMK 3/2. maddesindeki iyi niyet kurallarına uygun olarak kaleme alınmıştır. Bkz. ARAL/AYRANCI, s. 118. Hakların kazanılmasında iyi niyetin korunması hakkında geniş açıklama için bkz. AYAN / AYAN, Medeni Hukuk, s. 177 vd.

113 Satılandaki ayıbın alelade ayıp mı, yoksa gizli ayıp mı olduğu hususunda tereddüt edildiği durumlarda bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirtmiştir. 13. HD. 17.04.2014, E.2014/11553, K.2014/12202 (yayımlanmamış karar).

keticinin Korunması Hakkında Kanunun 83. maddesi yollaması nedeniyle yine de so-

rumlu olacaktır (TBK m. 222)114.

4 - Gizli Ayıplar

Gizli ayıp, sözleşmenin oluşmasında, alıcının bilmediği ve satılan şey üzerinde mutat dikkati sarf etse bile bilemeyeceği vasıf ve taraflarca kararlaştırılan özelliklerdeki

eksikliklerdir115. Ciddi bir gözden geçirme ile veya malın belli bir süre kullanılmasından

sonra ortaya çıkabilecek veya fark edilecek ayıplar, gizli ayıp olarak tanımlanmakta-

dır116. Gizli ayıplardan da satıcı ayıptan sorumluluk hükümleri doğrultusunda sorumlu-

dur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun tüketici açısından ayıp nede- niyle bir bildirim yükümlülüğü öngörmediğinden, gizli ayıplar nedeniyle de herhangi

bir bildirimin yapılması gerekmemektedir117. Bu gibi durumlarda tüketici, ayıptan so-

rumluluk borcu nedeniyle satıcıya zamanaşımı süresi içinde başvurabilecektir.