• Sonuç bulunamadı

2.2. Ġlgili AraĢtırmalar

2.2.1. Yurt Ġçinde Yapılan AraĢtırmalar

Sosyal medya günümüzün en önemli fenomenlerinden biri olmuĢtur. Nitekim hayatımızda o kadar önemli bir yer edinmiĢ ki bunu Çam‟ın “Öğretmen Adaylarının Eğitsel ve Genel Amaçlı Facebook Kullanımları ve Facebook Bağımlılıkları” adlı yüksek lisans tez (2012) araĢtırmasında verilen bilgilerden görebiliriz. Buna göre Mısır‟da Gamal Ġbrahim isimli bir babanın yeni doğan kızına, devrimde oynadığı büyük role ithafta bulunarak Facebook adını koyması, Ġsrail‟de de Liorand Vardit Adler‟in çocuklarına Facebook‟un “Like” seçeneğini isim olarak vermesi, Tayvan‟da Claire Lin isimli kadının intiharını canlı olarak Facebook üzerinden yayınlaması ve kadının her tarafı kapatarak mangal kömürünün dumanıyla intihar ederken “Ģu an odaya dumanlar doluyor. Ölüyorum ama Facebook‟tan kopamıyorum” Ģeklinde ileti yazarak son anlarını geçirmesi, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde Taylor Sauer isimli üniversite öğrencisi ise ailesinin yanına giderken, bu 4 saatlik yolda, her 90 saniyeyi Facebook‟a bir mesaj yazarak geçirip, son mesajında ise “Araba kullanırken Facebook‟ta mesaj yazmak tehlikelidir. Ha ha ha!” olup, genç kızın 130 kilometre hızla kamyonun altına girerek can vermesi, Sırbistan‟da Facebook‟taki bir iletisine 20 dakika boyunca kimse ‟like” göndermediği için genç bir kızın bileklerini keserek intihar giriĢiminde bulunması sonucu Sırbistan‟ın Novi Sad kentinde sosyal paylaĢım sitesi Facebook‟un ‟like” (beğen) butonuna bağımlı olanlar için

rehabilitasyon kliniği açılması sosyal medyanın hayatımızda büyük risk unsurlarıyla yer edindiğini göstermektedir (Akt. Çam, 2012).

Siber zorbalık konusunda Arıcak ve arkadaĢlarının (2008) “Cyberbullying Among Turkish Adolescents” adlı çalıĢması önemli bulgular içermektedir. Söz konusu araĢtırmaya katılan öğrencilerin % 35.7‟si zorba davranıĢlarda bulunduğunu, % 23.8‟i hem zorba, hem de kurban olduklarını, % 5.9‟u ise sadece kurban olduklarını belirtmiĢlerdir. Elde edilen bulgulara göre erkek öğrencilerin zorba, kurban ve zorba-kurban olma durumlarının kız öğrencilere oranla daha yoğun görülmüĢtür. Diğer taraftan siber zorbalıkla karĢılaĢan ergenlerin % 25‟inin bunu akran ve ailelerine söylediği, % 30.6‟sı ise zorbayı engellemek gibi aktif çözümler buldukları anlaĢılmıĢtır.

ġiddet, cinsellik ya da nefret söylemi içeren potansiyel olarak saldırgan ve zararlı uygulamaları barındıran içerikle ilgili riskler irdelendiğinde sosyal medyada çocuk istismarı ve çocuk ponografisinin günümüzde önemli bir problem olarak karĢımıza çıkmaktadır. Buna dair Yıldız‟ın “Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali” adlı çalıĢmasında (2009) çocuk istismarı ve çocuk pornografisinin çocuklara yönelik suiistimalin vardığı en son nokta olduğu ve diğer suiistimallerden farkının mağdur çocuklar tarafından dile getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkarılmasında yaĢanan güçlükler Ģeklindedir.

Avrupa Çevrimiçi ÇalıĢma Grubu‟nun 25 ülkede 23 bin 440 çocukla gerçekleĢtirdiği araĢtırmadikkate değer bulgulara ulaĢmıĢtır. Buna göre her dört çocuktan birinin internette cinsel içerikli mesajlarla karĢılaĢtığı ve her 12 çocuktan biri internette görüĢtüğü kiĢi ile gerçek hayatta da görüĢtüğü belirlenmiĢtir. AraĢtırmada en az risk grubu Türkiye, Portekiz ve Ġtalya olarak tespit edilmiĢtir. Türkiye‟de çocuk pornografisinin yaygınlaĢmasının sebepleri arasında internet kafelerdeki kontrollerin yetersizliği, ebeveynlerin interneti kullanmayı bilmemeleri, çocuklarını denetleyememeleri gibi sebepler gösterilmiĢtir (Çağlar ve SavaĢer, 2010).

Nitekim çocuklara yönelik suiistimallerin engellenmesi için BirleĢmiĢ Milletler Çocuk Hakları SözleĢmesi‟nin çeĢitli maddeleri (19, 32, 34, 35, 36, 39) cinsel sömürüyü de kapsayacak biçimde her türlü istismar, saldırı, Ģiddet, kötü muamele ve ihmale yönelik taraf devletlerin tedbir alması gerektiğini öngörmektedir ki, bu antlaĢma Türkiye tarafından da onaylanmıĢtır (Çam, 2013). Ancak yapılan bu antlaĢma ve tedbirlerin yetersiz kaldığı bir gerçektir. Özellikle sosyal medya ortamında Çocukları suiistimal eden Pedofiller, çocuklarla internette sohbet ederek ve erotik fotoğraflar göndererek gerçek yaĢamda buluĢmayı teklif etme gibi davranıĢlar sergilemektedir. BirleĢmiĢ Milletler Çocuk Hakları SözleĢmesi‟ne göre çocuk pornografisi tümüyle yasaklanmıĢtır. Buna rağmen internetin

takip edilemez ve denetlenemez yapısı, ülkeler arasında konuya yaklaĢım farkı ve bir iĢ birliğine gidilememesi nedeniyle çocuk pornografisi tam olarak önlenememektedir (Çağlar ve SavaĢer, 2010). Ġnternetin ve sosyal medyanın bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımının çocukların psikolojik ve beden sağlıklarının olumsuz etkilediğine iliĢkin sonuçlar baĢka araĢtırmalarda da bulgulanmıĢtır.

Toprak ve arkadaĢları (2009) “Toplumsal PaylaĢım Ağı Facebook Görülüyorum Öyleyse Varım!” isimli çalıĢmada Facebook kullanımına ve Facebook ortamına iliĢkin iki farklı çerçeve çizmiĢtir. Facebook kullananların mahrem algısının değiĢmesi ile Facebook vb. toplumsal paylaĢım ağlarında geliĢen iki yeni olgu olan “TeĢhircilik” ve “muhbirlik” kavramlarının ön plana çıktığını bulmuĢlardır. AraĢtırmanın diğer bulgularına göre, Facebook‟un temel kullanım amaçları arkadaĢ bulmak, denetim ve gözetim, video-resim- müzik-fikir paylaĢımı, oyun oynamak ve örgütlenmektir. Facebook‟un en temel kullanım amacının ise arkadaĢ bulmak olduğunun vurgulandığı etnografik alan çalıĢmasında Facebook vb. toplumsal paylaĢım ağlarının mahrem olgumuzu değiĢtirdiğini, kendimizin de bizatihi her seferinde baĢkalarının profillerine, duvarlarına ve görsel paylaĢımlarına baktığımızda gözetim ediminde bulunduğumuzu, kendi profilimize bakılacağını kestirerek bu yüzden "Facebook sahnesi"nde bilerek ve isteyerek belli bir performans sergilediğimizi, görmekten ve göstermekten bir haz aldığımızın farkında olduğumuzu savunur. Bu farkındalığın bireye yeni medya ortamlarını kullanmayı tavsiye ettiği vurgulanmaktadır (Toprak vd., 2009).

Ġnternet ve sosyal medyanın aĢırı ve engellenemez bir biçimde kullanılmasının vardığı son nokta olan sosyal medya bağımlılığına değinen araĢtırmalar ilginç bulgulara değinmektedir. Örneğin IĢık‟ın (2007) Gazi Üniversitesinde 563 öğrenci üzerinde yaptığı bir araĢtırmada öğrencilerin en çok kullandıkları kitle iletiĢim aracı %41,2‟lik bir oranla internet olarak tespit edilmiĢtir. Medya bağımlılık teorisi bağlamında yürütülen bu çalıĢmadainternet kullanımı ile bağımlılık iliĢkileri araĢtırılmıĢ ve araĢtırma bulgularına göre öğrencilerin ülkesinde, dünyada olup bitenleri, kültürleri, olayları anlamak ve yorumlamak için internete yöneldikleri (“sosyal anlama”) tespit edilmiĢtir. “Sosyal anlama” dıĢında bağımlılık iliĢkilerine referans olan “oryantasyon” ve “oyun” faktörleri de öğrencilerin internet ile olan iliĢkilerine rehberlik etmiĢtir. AraĢtırma sonucunda internet süresindeki artıĢ ile bağımlılıktaki yoğunluk arasında anlamlı bir iliĢkinin olduğu tespit

edilmiĢtir. Ayrıca erkeklerin kızlardan daha yoğun bağımlılık iliĢkileri geliĢtirdikleri kayda değer baĢka bir husustur.

Ġnternet bağımlılığı konusunda bir baĢka dikkate değer çalıĢma Taylan ve IĢık‟ın 2015 yılında yapmıĢ oldukları “Sakarya‟da Ortaokul ve Lise Öğrencilerinde Ġnternet Bağımlılığı” baĢlıklı çalıĢmadır. ÇalıĢmada, ortaokul ve liselerde öğrenim gören öğrencilerin internet kullanım alıĢkanlıkları ve internet bağımlılık düzeyleri araĢtırılmıĢtır. Bu kapsamda Sakarya‟da 229 ortaokul ve 190 lisedeki toplam 419 kız ve erkek öğrenciye, yüz yüze görüĢme yoluyla Ġnternet Bağımlılığı Ölçeğini de içeren soru formu uygulanmıĢtır. Bulgulara göre öğrencilerin % 82‟sinin evinde internet bağlantısı vardır. Öğrenciler, çoğunlukla internete evden ve cep telefonlarından bağlanmaktadırlar. Öğrencilerin % 93,8‟inin interneti her gün kullandığı görülmüĢtür. % 69‟u günlük 1 ile 3 saat arası internete bağlanmaktadır. Sakarya‟da ortaokul ve lise öğrencilerinin üçte ikilik kısmı, normal internet kullanıcısıdır. Öğrencilerin üçte biri ise internet bağımlısı (%4,1) ve internet bağımlılık risk (%28,5) sınırındadır. AraĢtırmaya göre erkekler (%38,2), kızlara (%27,2) göre daha fazla internet bağımlılığı riski taĢımaktadır. Ortaokul öğrencileri (%36), lise (%28,5) öğrencilerinden hem daha fazla internet bağımlısıdır, hem de daha fazla internet bağımlılığı riski taĢımaktadır. Ġnternet bağımlılığını, internet kullanım süresi, çevrimiçi çevrimdıĢı interaktif oyun oynama süresi ve Facebook kullanımının etkilediği sonucu çıkmıĢtır.

Ġnternet bağımlılığı üzerine Balcı ve Gülnar‟ın (2009) araĢtırması ise Selçuk üniversitesinde öğrenim gören 953 öğrenciye uygulanmıĢtır. AraĢtırma sonucuna göre, öğrencilerin % 23,2‟sinin internet bağımlılığı belirtileri gösterdiği AnlaĢılmıĢtır. Ayrıca internet bağımlılarının internette daha uzun süre kaldıkları ve internete daha fazla güvendikleri bulgulamıĢtır.

Kılınç ve Doğan‟ın (2014) internet bağımlılığına yönelik Kayseri‟de 5 ortaokulda 7. ve 8. sınıflarında okuyan 352 ortaokul öğrencisi üzerinde yürüttüğü 2013 tarihli araĢtırmasında, ortaokul öğrencilerinin %10,7‟sinin internet bağımlısı; %11,7‟sinin internet bağımlılığı riski taĢıdığını ortaya koymuĢtur. Diğer araĢtırmalara benzer biçimde bu araĢtırmaya göre de erkek öğrenciler, kız öğrencilere göre daha fazla bağımlılık riski taĢımaktadırlar.

Benzer Ģekilde Kuzu ve arkadaĢları (2008) da aĢırı bilgi ve iletiĢim teknolojilerinin kullanımına bağlı olarak en sık yaĢanan fizyolojik sorunların sırasıyla göz yorgunluğu/göz kızarıklığı, sırt/boyun ağrısı, baĢ ağrısı, eklem/kas ağrısı, yorgunluk ve uykusuzluk olduğunu belirtmektedir. Bu Ģikâyetlerin bireylerin Ġnternet kullanım süresi ve sıklığına

göre arttığı ya da azaldığı bulgulanmıĢtır. Uçak ve Çakmak (2010) Web 2.0 araçları ve sosyal ağların nasıl ve ne amaçla kullanıldığına yönelik yaptıkları araĢtırmaya katılan 232 lisans öğrencisinden anket yoluyla veri toplanmıĢ ve elde edilen sonuçlara göre; öğrencilerin %91,4‟ünün Web 2.0 araçlarından yararlandığı; bunlardan %82‟sinin bir yıldan fazla süredir bir sosyal ağa üye olduğu; sosyal ağlarla tanıĢma ve üye olmada çeĢitli faktörlerin etkili olduğu ve bu ağların en fazla güncel geliĢmeleri izlemek amacıyla tercih edildiği tespit edilmiĢtir. Öğrencilerin büyük çoğunluğu, Web 2.0 araçlarının ve sosyal ağların eğitimde kullanılmasını, öğretmenleri ve arkadaĢları ile iletiĢim ortamı yaratılması açısından önemli bulmuĢlardır. AraĢtırma sonucu, öğrencilerin Web 2.0 araçlarını ve sosyal ağları mesleklerinde nasıl uygulayacakları konusunda kısmen bilgi sahibi olduklarını göstermiĢtir. AraĢtırmada öğrencilerin mesleklerinde Web 2.0 araçlarını ve sosyal ağları eğitim uygulamalarında duyulan ihtiyaçların bir sonucu olarak kullandıklarını ortaya koymuĢtur.

Gülbahar, Kalelioğlu ve Madran (2010) sosyal ağların eğitimde kullanımlarına iliĢkin yapılan araĢtırmaları ele aldıkları çalıĢmasında, Facebook, Twitter ve Flickr‟ı incelemiĢlerdir. Sosyal ağların doğası gereği öğretmenlerin eğitim öğretim süreçlerini aktif, yaratıcı, iĢbirlikli öğrenme ile desteklemelerine imkân vereceğini, öğrenci-öğrenci, öğrenci-içerik ve öğretmen-öğrenci etkileĢimini artıracağını, öğrencilerin araĢtırma, sorgulama ve problem çözme becerilerini kullanmaları ve geliĢtirmeleri konusunda destek olacağını vurgulamıĢlardır. Vural ve Bat (2010) Yeni Bir ĠletiĢim Ortamı Olarak Sosyal Medya adlı çalıĢmasında, Ege Üniversitesi ĠletiĢim Fakültesinde öğrenim gören katılımcılarla çalıĢmıĢtır. AraĢtırmada Ġnternet kullanım sıklığı ile sosyal ağ kullanımı arasında anlamlı bir iliĢkinin bulunduğu belirlenmiĢtir. AraĢtırmada elde edilen bulgulara göre öğrencilerin, tamamı internet kullanmaktadır (%100). Bunların dörtte üçüne yakın bir kısmı sosyal medyayı bilmektedir (%73,0). Öğrencilerin dörtte üçünden fazlası sosyal ağları kullanmaktadır (%85,9), Facebook, bu ağlar içinde % 82, 4‟lük oranıyla en fazla kullanılan sosyal ağdır. Öğrencilerin yarısından biraz fazlası sosyal ağları her gün kullanmaktadır (%55,2). Sosyal ağlarda geçirilen süre ortalama 1–3 saat arasındadır (%41,1). Ayrıca sosyal ağların en fazla “zaman geçirmek” amacıyla kullanıldığı sonucuna varılmıĢtır.