• Sonuç bulunamadı

Yunanlıların Mezalim Siyaseti

B- YUNAN İŞGAL SİYASETİ

1- Yunanlıların Mezalim Siyaseti

Yunan işgal kuvvetleri halka ve İtilaf Devletlerine hoş görünmek amacıyla, işgal bölgelerinde çeşitli beyannameler yayınladılar. Fakat bu beyannamelerde yazılanlar hiç bir zaman uygulamaya geçirilemedi. 21 Haziran 1919’da halkın elinde bulunan silahların toplanması hakkındaki beş maddelik kararda; ahalinin harp tüfeklerinin teslimine davet olunacağı, yolda taşımamak ve yalnız hanede mahfuz tutmak şartıyla av tüfeği ve ufak çapta rovelver ve bıçakların ahalide kalabileceği, hane içinde arama yapılmayacağı bildirilmişti362. Buna karşılık Yunan askerleri silah arama bahanesiyle şehirde ve köylerde izinsiz hanelere girme, ölüm tehdidi altında kadınların namusuna

361 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Haz. Birol Emil, Melin Haser, Mehmet Ali Aydın, Kültür Bakanlığı

Yay., Ankara 1989, ss.25-27.

362 Beyannamenin devamı şöyledir: 3- Ruhsat karşılığında çobanların tüfek taşımasına müsaade

edilecektir. 4- Her ne kadar hanede silah için arama yapılmayacaksa da, harp tüfeğini teslim etmediği takdirde kanuni muameleye tabi tutulacaktır. 5- İstisnayı bir durumda hane arandığında, arama sırasında Osmanlı Polis Memuru ve İhtiyar Heyet-inden biri bulunacaktır. Bkz. Zekai Güner ve Orhan Kabataş,

Milli Mücadele Dönemi Beyannameler ve Basını, Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1990, s.153-

tecavüz etme ve son kuruşlarına kadar hanelerindeki paraları gasp etme gibi pek çok davranışta bulundular363. Manisa’ya giren Yunan kuvvetleri öncelikle giriş ve çıkış yollarını tutarak, hanelerden silah toplama yarışına başlamıştılar364.

Yunan Kuva-yı İşgaliye Komutanının Manisa halkına yayınladığı beyannamede mülkiye, adliye ve belediye memurlarının jandarma ve polisin vazifelerini ifa edebilecekleri, din ve mezhep ayırmadan umum ahalinin can, mal ve ırzının muhafaza altında olduğu ilan edilmişti. Fakat Yunanlılar burada kaldıkları süre zarfında müftü, eşraf ve umum ahaliyi feci muamelelere tabi tutmuşlardı. Hiç bir hak ve salahiyetleri olmadığı halde Yunan Divani Harpleri, umum ahaliyi hatta Osmanlı zabitanını muhakeme, idam ve mahkûm ederek, polis ve jandarmayı imhaya yönelik bir siyaset takip ettiler365.

Yunanlılar işgal ettikleri yerlerdeki pasif yöneticileri destekleyip yerinde bırakırken, Rumların faaliyetlerini takip eden, silahlı mücadeleyi telkin eden yerel idarecileri görevden almak suretiyle etkisiz bırakmaya çalıştılar. İzmir’de Rum çeteleri ile amansız mücadeleye giren Vali ve Komutan Nurettin Paşa’nın bölgeden uzaklaştırılması Yunan siyaseti ile alakalıydı366. Yunan İşgal Kuvvetlerini yollarda karşılayan Manisa Mutasarrıfı konumunu bu suretle muhafaza etmişti. Hatta Yunanlılara daha da şirin görünmek için işgali destekleyici bir beyanname yayınlayan Manisa Mutasarrıfı, ahalinin şehirden ayrılmasını gerektirecek bir durumun olmadığını can, mal ve namusun emniyette olduğunu, meydana gelen galeyanın İtilaf Devletlerine muhalefet olacağından, şehirden ayrılmaya izin verilmeyeceğini ilan etmişti367. Mutasarrıfın Yunan işgalcilerine karşı, Rum bir Mutasarrıf olsaydı ancak böyle davranırdı dedirtecek derecede ki tevazusu, tam İstanbul Hükümetinin istediği idareci şeklini bize göstermektedir.

İzmir Beynelmilel Tahkik Komisyonundan Osmanlı Murahhası Kaymakam Kadri Bey, 5 Aralık 1919’da Harbiye Nezareti’ne sunduğu raporunda, Aydın’da Müslüman ahaliden müftü, belediye reisi, eşraf namına hiç kimsenin kalmadığını belirterek, mülki idarenin de olmadığını bildirmiştir. Yunanlılar Giritli Şevki Efendi namında birini müftü tayin etmelerinde de asıl amacın kendileri lehine beyanatta

363TİH, C. II, K. 2, s.347. 364ATASE, K:343, G:143, B:1. 365TİH, C.II, K.2, s.374.

366 Nuri Köstüklü, Milli Mücadelede Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları, AAM yay., Ankara 1999,

s.40.

bulundurmak olduğu belirtilmiştir368. 30 Mayıs 1919’da Aydın Merkez Hastanesi Baştabibi Yarbay İsmail Hakkı, 57. Fırka Komutanlığına gönderdiği telgrafta; Yunanlıların Aydın’a girmelerinin ikinci günü, Rum ahalinin alayı altında hastanenin alameti, Hilal-i Ahmer bayrağının çeşitli kaba küfürlerle ayaklar altına alındığını ve mukaddesa-tı Osmaniye’ye karşı sövüp saydıklarını bildirdi369. Aydın Merkez Komutanı Binbaşı Nuri, Yunanlıların Aydın katliamında ilk olarak Müslüman ahalinin elindeki tüm silahlar alınarak Rumları eli silah tutanların tamamının silahlandıklarını belirtir. Yapılacak katliamda gayrimüslimlerin telef olmaması için azınlık unsurlara bazı tembihlerde bulunmuştur. Ermeni, Rum ve Yahudilere şapka giymeleri, dükkânlardaki levhaların tamamının Rumca yazılı olmasını, Hristiyanlardan hiçbirinin İslam hanelerine girmemeleri bunlardan bazılarıdır370.

Bergama’nın birinci ve ikinci işgalinde Yunan vahşetini anlatan rapor, “Yunan

kıtaatının işgal ettikleri mıntıkalarda irtikâp ettikleri görülen ve rivayet edilen fecai o derecede çoktur ki, bunların zikir ve söylenmesi gayri kabul olup, ancak belgesellikleri bir ehemmiyete dayanmış olan vakayı aşağıya alınmıştır...” şeklinde başlayıp,

Yunanlıların katlettikleri insanlar, tecavüz ettikleri kadınlar, yaktıkları evler, hayvanlar, tarlalar hakkında oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir371. Bergama’yı ikinci defa işgal eden Yunan Kuvvetleri, şehirde ne var ne yoksa boşaltmışlar ve aldıkları malları kısmen Dikili’ye oradan da Midilli’ye nakletmişlerdir. Beynelmilel Tahkik Heyeti Eylül 1919 tarihinde Menemen’e gelmiş ve Yunan vahşetini yakından görmüştür. İslam ahalinin en küçük bir mukavemette bulunmadıkları halde, Yunanlılar tarafından koyun gibi boğazlandığını, kaza Kaymakamı Kemal Beyin’de dahil olduğu halde bu vakada Müslümanlardan bine yakın masumun katledildiğini öğrenmişlerdir372. Yörük Ali Efe Beynelmilel Tahkik Heyetinin kendisiyle görüşmesinde heyete, “Yunanlıların binlerce

Müslümanı katl ve birçoklarının ismetlerini ifna ve Müslümanlara ait her şeyi mahv ve ihrak ettiklerini gözleri ile gördüğü ve her lahza pek büyük işkencelerle katledilmiş olan Müslüman cesetlerinin üzerinden geçtiği halde, niçin ahali-i Hristiyanisini mukabele-i bi'lmisil olmak üzere katl-ü ifna etmeyip onların hayatlarını tahtı temine aldığını…”

söyleyerek heyete nihayet şu müthiş suali sormuştu: “Paşa Efendiler, Yunanlıların

ikinci defa Aydın’a gelmeleri üzerine tekmil ahali-i Müslime korkularından hicret

368 Turan, a.g.e., s.436.

369HTVD, Y.41, S.93, B.No:2369. 370HTVD, Y.41, S.93, B.No:2372. 371HTVD, Y.41, S.93, B.No:2378. 372TİH, C.2, K.2, s.374.

etmişlerdir. Yalnız 2.500 kadar Müslüman kaçmaya vakit bulamayarak, şehir dâhilinde kalmışlardır. Şimdi istiyorum ki Aydın içerisinde 375 kişi kalmıştır, acaba diğerleri ne olmuştur?373

Yunanlılar tayyarelerle günahsız İslam ahalinin üzerine bomba atarak halkta korku ve endişe yarattılar.374 Akhisar cephesinde düşman, taarruzdan önce köyleri bombardıman etmiş ve köyün üzerinde Yunan tayyareleri makineli tüfek ateşiyle masum birçok kadın, erkek ve çocuğu öldürmüşlerdir.375 7 Temmuz 1919’da Menderesin güneyine geçen Yunan işgal kuvvetleri, Baltaköy ve Eski çiftlik köylerini ve bu köylerdeki binlerce ağacı yakmışlar ve civar köylerle beraber mallarını ve hayvanları yağmalamışlardır376. Yunanlılar tarafından yakılan dört köyden birinde 600 nüfustan 150 kişi katledilmiş, malları tamamen yakılmıştır. Sinirteke’de 100 kişi katledilmiş malları yağmalanmış ve köy yakılmıştır.

Gaziköy, Emirli, Cevizalanı, Kavuncular gibi karyelerde de haneler basılmış, büyük bir kısmı yakılmıştı. Reisköy’de on beş İslam katledilmiş, köy yakılmıştı. Bazı köyler ise kâmilen yakılmış, fakat ahalisine ne olduğu anlaşılamamıştı377. 6.000 nüfuslu Germencik’te 150 Türk katledilmişti. Pek çok kadının namusu kirletilmiş, ahalinin malları gasp edilmişti. İncirlikler, zeytinlikler, bahçeler Yunan vahşileri tarafından yakılmıştı378. Kişisel olarak yazılan bir raporda Karacasulu Hacı Necipoğlu Ahmet Muharrem, “Aydın’a çok yakın mesafede bulunan bir köyde dört kızı, bohçaları

başuçlarında çıplak vaziyette ölü olarak gördüğümde, vicdanım kaldırmadı ve cenazelerin üstünü setrettim” demekte idi379.

Verdiğimiz örneklerde de görüldüğü gibi, Yunanistan sistemli bir şekilde etrafa korku salarak, Müslüman ahaliyi bölgeden göç ettirmeyi planlıyordu. Boşalan yerlere ise Yunanistan’dan, Adalardan getirdikleri Rumları iskân etmeyi amaçlıyordu.

373 Turan, a.g.e., s.440.

374ATASE Arş., K:37, D:130, B:1. 375ATASE Arş., K:289, G:163, B:1. 376ATASE Arş., K:94, G:2, B:1.

377ATASE Arş., K:461, G:117, B:1, Us durumdan şöyle bahseder: “Yunanlılar işgal ettikleri yerlerden,

Türk halkını göç ettirmek için her türlü vasıtaya tevessül etmişlerdir. Benzin ve bombalarla mücehhez olarak “Tahrip Taburları” teşkil edildi. Yangın postalarının önündeki süvariler göğüslerinde kırmızı bir işaret, başlarında siyah bir başlık, ellerinde boruya benzer sarı bir teneke ile fark edilirdi. Piyadelerde içi bomba ile dolu bir sepet ve benzin dolu tulumbalar taşırlardı. Evler, benzin dökülerek yakılmakta, bombalarla tahrip edilmekteydi. Sudan bahanelerle her şehir, kasaba, köyde Yunan askeri serbestçe hareket ederek, Türk halkını yok etmek planı uygulamaktaydı.” Bkz. Asım Us, Gördüklerim

Duyduklarım Duygularım, İstanbul 1964, ss.70-71. 378ATASE Arş., K:435, G:55, B:1, EK-9.

Yunanistan’ın genel politikasının önemli bir yönünü oluşturan göç politikası, 12 Nisan’da Vükela Meclisinde görüşülmüştü380. Yunanistan Balkan harbinden sonra müdahale edilen Rumlarla, askerlikten kaçmış olan Rumları ve adalardaki pek çok Yunanlıyı, kendilerine arazi ve çiftlik verileceği vaadiyle Anadolu’ya nakletmeye başladılar381. I. Dünya savaşı sonrası adalara kaçan Rumlar da, İngiliz ve Yunan elbiseleri giyerek kayıklarla köylere dönmeye başlamışlardı382.

Yunan işgal kuvvetleri tüm dünyanın gözü önünde Türk halkına yapmadığını bırakmıyordu. Azınlıkların burnu kanasa ayağa kalkan Avrupa, durumu gözleri ve kulakları kapalı halde izlemekteydi. İtilaf Devletleri nezdinde yapılan protestolar, şikâyetler hiçbir sonuç vermiyordu. Yunanistan mutlak surette yerleşmeyi planladığı Batı Anadolu’da, her türlü yolu meşru sayarak yaptığı cinayetlerle amacına ulaşacağını sanmaktaydı. Hâlbuki hiçbir Millet kendine yapılanları unutmadığı gibi Türk Milleti de yapılanları unutmayacaktı. Nitekim bir süre sonra, her bir zihne yer eden cinayetler, tecavüzler ve hakaretler Türk Milletinin harekete geçmesi için fazlası ile yeter şeyler olacaktı.