• Sonuç bulunamadı

İZMİR’İN İŞGALİ

İzmir’i işgal edecek Yunan Tümen’nine 15 Mayıs günü İzmir’e çıkacağı bildirilmişti221. 13 Mayıs’ta Albay Zafiriou Tümen’e hitaben günlük çıkardığı emirde esaret altında bulunan kardeşlerinin kurtarılmasına gidildiğinin unutmamasını hatırlatarak işgal edilecek yerdeki tüm halka iyi davranılmasını bildirmişti.222 Yunan Tümen’ini nakleden konvoy Amiral Calthorpe’un emriyle, 14 Mayıs 1919 günü Midilli’nin Yero limanına girerek geceyi burada geçirmişti. 14 Mayıs akşamı Calthorpe,

220 Tepekaya, a.g.m., s.45.

221Türk İstiklal Harbi II. Cilt Batı Cephesi I. Kısım, Gen. Kur.Basm., Ankara 1963, s.46. 222 Bayar, a.g.e., C.6, s.1792.

Albay Zafiriou ile Yunanlı Deniz Subayı Mavrudis’i kabul ettiğinde, son derece nazik olan durum karşısında daima ölçülü olunmasını tavsiye etmişti223.

Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı Zafiriou, 15 Mayıs sabahı dağıtılmak üzere bir bildiri hazırladı224. Bildiride Müttefiklerin izniyle İzmir ve çevresinin işgal edildiği, işgalden maksadın kanunların korunması ve halkın refahının sağlanması olduğu, mülki ve dini memurlar vazifelerini yerine getirme bakımından Yunan askeri kuvvetlerinden her zaman yardım alabilecekleri, herkesin dini, örfi adetlerine saygılı olunacağı, her türlü şikâyete açık olunduğunu ve herkesin işiyle gücüyle meşgul olması tavsiye edilmekte idi225. Ayrıca Albay Zafiriou birliklerine ise özetle şu emri verdi:

“Mukavemete imkân bırakmamak için İzmir şehrinin etrafı, süratle

abluka altına alınacaktır. Yabancı, unsurların şehir içinde kargaşa çıkarmalarına imkân bırakılmayacaktır. Şehir içinde vukua gelecek mukavemetleri kırmak için, Türk ve Rum mahalleri birbirinden tecrit edilecektir. Efzon Alayı, Karantina, Kadifekale (dahil) İzmir’i batıdan ve güneybatıdan çevirecek ve muhafaza altına alacaktır.

4. Piyade Alayı, yerli kılavuzların gösterecekleri sokakları işgal etmeye ve Rum mahalleleriyle Türk mahallelerini birbirini tecrit etmeye memurdur. 5. Piyade Alayı, şehrin kuzey ve kuzeydoğu bölgesini kuşatmaya memur edilmiştir226

İzmir gazinosundaki Türk kuvveti, 3.000 kişi olarak tahmin ediliyordu. Fakat muharip kıta olarak, İzmir’de bulunan 4. Piyade Taburu ile bir Süvari Bölüğü iskelet halinde idi. Bunların silahlı er toplamı ancak 200 kadardı. O tarihteki teşkilatlanmaya göre, İzmir’deki Kolordu Komutanı aynı zamanda İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı görevini de yapmaktaydı. İşgale hazırlanan 1. Yunan Tümeninin mevcudu ise 120.000 kadardı227. 17. Kolordu Komutanı Nadir Paşa Amiral Calthorpe’dan bir nota aldı. Notada mütarekenin 7. maddesi gereğince İzmir ve çevresinin işgali ve durumun Babıâli’ye bildirdiği yazıyordu. Nadir Paşa durumu Harbiye Nezaretine bildirdikten sonra, İtilaf Devletleri tarafından vuku bulacak işgal keyfiyetinin muvakkat bir mahiyete haiz olup, pek yakında Yunanlılara teslim edileceği havadisinden bahsetti.

223 Jaeschke, a.g.e., s.80.

224İHG, Der. Ömer Sami COŞAR, 16 Mayıs 1919, No:2. 225 Parlak, a.g.e., s.322.

226TİH, C.2, K.1, s.46. 227TİH, C.2, K.1, s.47.

Nadir Paşa, Amiral Calthorpe’dan aldığı bir diğer notaya göre de, İzmir’in Yunan kıtaatı askeriyesi tarafından 15 Mayıs saat 7’den itibaren işgal olunacağını, kararın Babıâli’ye bildirdiğinin notada yazdığını İstanbul’a bildirdi228. 17. Kolordu Komutanı ayrıca sabaha karşı emrindeki birliklere, Yunan birliklerinin şehre çıkacaklarını bildirerek, üzücü olayların meydana gelmemesi için bütün kıtaların bulundukları garnizonda kalmalarını bildirmiştir229.

Amiral Calthorpe 14 Mayıs 1919 akşamı valilik makamına İzmir’in İtilaf Devletleri tarafından işgal edileceğini bildirmesine karşılık, valinin imzasıyla Köylü gazetesinde yayınlanan haberde, işgal şayialarının kesinlikle gerçekle alakası olmadığı yazılmıştı230. Osmanlı resmi makamlarının halkı yanıltma çalışmalarına karşı, 15 Mayıs sabahı iki büyük, iki küçük dört Yunan vapuru, başlarında bir İngiliz torpidosu ve yanlarında da birkaç Yunan torpidosu olduğu halde limana girdiler231. Efzon Alayını taşıyan Patris ve Atronitos gemileri Pasaporta, 5. Piyade Alayını taşıyan Timistokles gemisi de Alsancak iskelesine yanaşarak 8.55’de çıkarmaya başladı. Alsancak bölgesine çıkarılan Alaylardan birisi, şehrin merkezine doğru ilerlemek, diğeri de dolaşarak Kadife kaleyi tutmak emrini almışlardı232.

On binlerce yerli Rum, ellerinde Yunan bayrakları ve çiçekler ile kordon boyunu kapladılar233. “Geliyorlar” nidalarıyla birlikte, “zito” naraları daha da gür çıkmaya başlamıştır. Mahşeri kalabalık sanki “Aziz yortusunun” getirdiği bir coşkunluğa kapılmış, yol boyunca sıralanan binaların duvarları, Yunan bayrak ve resimlerinden görünmez hale gelmiştir. Lloyd George’un büyük boy resmi İngiliz bayrağının üzerine, Wilson’un resmi palmiye ağaçlarının gövdesine, Clemenceau’nun resmi ise Fransız bayrağının renkleriyle çerçevelenmiştir. Venizelos’un resmi ise, bütün bunlardan çok daha büyüktü. On metre eninde, bir branda üzerine yedi ressam tarafından çizilen resim, binanın çatı saçaklarından yere kadar uzanıyordu. Altında ise “bu gün İzmir yarın

228Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Genel Kurmay ATASE Başkanlığı Yay., Y.50, S.112, Haziran 2001. 229İHG, Der. Ömer Sami COŞAR, 15 Mayıs 1919, No:1.

230 Halkta Milli bir hissin, Milli bir fiilin ortaya çıkmasından oldukça endişeli olan Vali İzzet Bey, son

dakikaya kadar durumdan halkı haberdar etmeyerek, halkı yanıltma halka yalan söyleme yolunu tutmuştur. Köylü gazetesinde 15 Mayıs sabahı Vali imzasıyla çıkan tekzip şöyledir: “Bazı bedbahtlar İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği tarzda şayialar çıkarmışlar, yalandır” Bkz. Rahmi Apak,

Garp Cephesi Nasıl Kuruldu? T.T.K. Bas., Ankara 1990, s.3.

231 Apak, a.g.e., s.3, Dokuzuncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın 20 Mayıs 1919 tarihinde

Başbakanlığa çektiği telgrafta İzmir’in işgalinin millet ve orduyu anlatılamayacak derecede yürekten vurduğunu belirterek, “Ne milliet ne de ordu kendine karşı yapılan bu haksız saldırıyı sindiremeyecektir” demiştir. Bkz. Atatürk Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, s.27.

232 Gökbel, a.g.e., s.61.

İstanbul” yazmaktaydı234. Vapurlar, fabrikalar, durmadan düdük öttürüyor, Kilisenin çanları durmadan çalıyor, Rum delikanlıları “Anadolu’yu ele geçiren kutsal insanlar,

hoş geldiniz bizim kurtarıcımız” diye bağırarak orduyu selamlıyorlardı235.

Çıkarma birliği İzmir Metropoliti Hristostomas tarafından takdis edildikten sonra, Hristostomas güzel bir Rum kızının taşıdığı, altın tepsinin içinden aldığı tuz ve ekmeği komutana sunmuştu. Ardından Hristostomas Yunan askerine karşı yaptığı konuşmanın bir kısmında şunları söylemiştir:

“Asker evlatlarım, Elen çocukları, bu gün ecdat topraklarını yeniden

fethetmekle İsa’nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Bende bir bardak Türk kanı içmekle onlara karşı olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Haydi, buyurunuz bütün azizler sizin arkanızda olacak. Atalarımızın toprakları sizi bekliyor236.”

Efzon Alayı etrafını saran coşkun Rum kalabalıkla, Konak meydanına doğru yürüyüşe geçti. Birlik Konak meydanından Sarıkışla’nın önünden ilerleyip, Kemeraltı’nın köşesine vardığında, atılan bir ateş ile Efzon Taburunun önündeki bayrağı taşıyan askerin yere düştüğü görüldü. Efzon askerleri neye uğradığını şaşırmıştır. İlk şaşkınlığın geçmesinden sonra, Efzon askerleri siper alarak ateşe başladılar237. Yarım saat kadar kışlayı ateşe tuttuktan sonra, Yunan askerleri kışlayı

234 Parlak, a.g.e., ss.311-312. 235 Gökbel, a.g.e., s.62. 236 Tansel, a.g.e., s.196.

237 Umar, a.g.e, ss.120-160, İlk kurşunu kimin attığı konusunda farklı iddialar vardır. Kazım Özalp Milli

Mücadele adlı eserinde, “Backston” Romanya’da suikast teşebbüsünde bulunan Hasan Tahsin Recep Bey ve sair tanınmış bazı kimselerde nefislerini ve Milli şereflerini müdafaa ederken şehit olmuşlardır denilmektedir. Bkz. Kazım Özalp, Milli Mücadele (1919-1922), TTK Bas., Ankara 1998, s.11, Coşar, İHG’nin 16 Mayıs 1919 Cuma günkü 2 nolu sayısında Yunan Efzon Alayının Sancaktarı Revolver kurşunu ile yıktıktan sonra süngü darbeleri ile şehit edilen gazeteci Osman Nevres (Hasan Tahsin) şeklinde yer verir. Bkz. İHG, Der. Ömer Sami COŞAR, 16 Mayıs 1919 No:2, Türkmen Parlak, Yunan Ege’ye Nasıl Geldi? adlı eserinde ilk kurşunu atanın Hasan Tahsin olduğundan bahseder ve Hasan Tahsin’in uzunca biblografyasına yer verir. Bkz. Parlak, a.g.e., ss.341-344, Rahmi Apak, Garp Cephesi Nasıl Kuruldu? Adlı eserinde ilk kurşunu atanın Hasan Tahsin’in olduğunu belirtir ve ilave eder; Kendisine emniyet edilen bir zat, gözleriyle gördüğünü bana şöyle anlattı der: “Hapisten yeni kurtulup çıkmış olduğunu sandığım genç uzun, yağız delikanlı sokağın başına çömeldi, nişan aldı, Efzon Alayının sancağını taşıyan uzun boylu Yunan erini yere serdi.” Bkz. Apak, a.g.e., s.4-5, 17. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, Harbiye Nezaretine Gönderdiği raporunda bu kurşunun, olay çıkartmak amacıyla yerli Rumlar tarafından atıldığından bahseder. Bkz. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi No: 2364, Bayar ise bu konuya özellikle eğilir ve ilk kurşunu kimin attığına cevap ararken, Ali Nadir Paşa’nın raporuna değinir ve Jandarma Komutanlığının raporuna göre; “Nereden atıldığı henüz anlaşılamayan ve mezkur Müfreze etrafında Revolverli kimselerden birinin büyük bir ihtimalle beklide kendi ihtiyarı dışında olarak tabancasından hasıl olan sedaya müteakip…” şeklinde yer verildikten sonra, vaka yerinde halk arasında bulunan eski İttihat ve Terakki mektebi Müdür Yardımcısı ve Ahenk Gazetesi Başyazarı Şevki Bey’in

işgal ettiler238. Bütün maiyeti önünde elinde bir bez bayrak ile teslim olan Ali Nadir Paşa239 raporunda durumu şöyle anlattı:

“…

4- Nizamiye kapısına çıkıldığı andan itibaren, haysiyet ve şerefi, askerliğin namusunu ayaklar altına alan ve şimdiye kadar tarihin kaydetmediği cinayetler, büyük facia ve hakaretler başlamıştır. Bizzat bendenizde dâhil olduğum halde, en ağır muamelelere maruz kalınmış, subaylarımız süngü ve dipçik darbeleri altında üzerleri aranmış, kalpaklar alınarak yırtılmış, çiğnenmiş ve bir kısmı da süngülere takılmıştır. Bu arada üzerlerinde bulunan para, saat, yüzük, sigara tabakası ve mendil gibi her türlü eşya, tamamen gasp ve yağma edilmiş, en ağır küfürlerle aşağılanıp dövülmüşlerdir. Şekil ve kıyafetleri acayip, komiteci ve çeteci kimselerden oluşan kişiler tarafından çevrilerek, bütün kalabalık tahrik edilmiş, buna karşı Yunan subaylarının bu kötü hareketlere karşı tavrı ihmal ve seyirci kalarak değil, bilakis büyük bir hırsla etrafımızı saran bu rezil kalabalığı, teşvik ve kışkırtma mahiyetinde idi.

5- Bu esnada düşünülmesi bile mümkün olmayan ve en ilkel vahşilerin bile kabul edemeyeceği ve feci olaylar icra edilmiştir. Subaylar ve erlerin, yol boyunca iki yanına toplanmış olan Yunan İşgal Kuvvetleri, tamamen rovelverleri silahlı Rumlar tarafından, kafile üzerine mütemadiyen ateş edilmiş ve Rum halkı tarafından her türlü vasıtalarla, subaylar ve erler dövülmüş ve işkence edilmiş, en ağır küfürlerle hakaret edilmiştir. Rıhtım da bulunan her Yunan vapurunda ve rıhtımdaki bilumum apartman, mağaza ve evlerin balkonlarından, cadde üzerindeki toplanmış Yunan askeri ve Rum ahali, bu facialara her türlü cinayet vasıtalarıyla iştirak etmişlerdir. Türk subay kafilesi, elleri yukarıda olduğu halde “zito” diye bağırtılmıştır. Pek çok subay ve asker, merhametsizce caniyane bir şekilde bir kısmı yaralanmış, bir kısmı da şehit edilmiştir. Şehit ve yaralıların arasında, Kolordu Asker Alma

anlattıklarına atfen ilk kurşunu atan Aziz Efendi adında İzmirli vatandaşımız olduğunu belirterek, Şevki Bey’in ayrıntılı mektubuna yer verir. Bkz. Bayar, a.g.e., C.6, ss.1795-1796, Bkz.Turan Akkoyun, “İzmir’de Atılan İlk Kurşunun Sahibi Meselesine Dair Notlar”, Tarih ve Toplum, C.18, S.105. Eylül 1992.

238TİH, C.2 K. 1, s.56. 239 Bayar, a.g.e., C.6, s.1799.

Daire Başkanı Kurmay Albay Süleyman Fethi, Kurmay Albay Ali, Kolordu Başkâtibi Yarbay Şükrü ve Kurmay Başkanı Vekili Binbaşı Abdülhamit Bey’ler de bulunmaktadır.

6- Vapurda miktarı herhalde otuzu geçen, Yunanlılardan oluşan araştırma memurlarının icra ettikleri feci hareket, gasp ve dalga geçerek işkence ile dayak atmaları, subaylarla askerlerin cidden izzeti nefsini, haysiyet ve vakarlarını tamamen mahvetmiş ve kendilerini acınacak en sefil duruma düşürmüştür240.”

İkinci kıyam hükümet konağında başlamıştı. Bütün memurlar, Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı Zafiriou’nun beyannamesindeki teminata inanarak241, görevleri başında bulunuyorlardı. Yunanlı askerler, hükümet binasının tam karşısındaki askeri otelden üzerlerine ateş açtılar. Beyaz bir çarşaf teslim işareti olarak sokağa atıldıysa da ateş devam etmişti. Valinin odasına giren Yunan askerleri, Rumca ağır küfürlerle herkesi elleri kafasında aşağıya indirdiler. Binanın alt katındakiler sivil Rum halkında katılması ile dipçik ve odunla dövülmüş, jandarma subaylarının üniformaları sökülmüştü242. Öğleye doğru yirmi Efzon askeri mektebe girdiler. Masum öğrencilere esir muamelesi yapıldı. Hapsedilecekleri yere götürülen öğrenciler, Yunan askeri tarafından öldürülen ve parklarda serili yatan cesetlerin soyulduğunu, henüz can çekişmekte olanların süngülendiğini gördüler. Yağmurda sırılsıklam olmuş ve gördükleri manzaranın dehşetinden rengi uçmuş öğrenciler, arkadaşları üzerinde Yunanlıların dipçiklerinin şiddetini, tokat ve yumruklarının kuvvetlerini denediklerine, bir Yunan izcinin kendilerinden birine ansızın sustalı çakısını sapladığına, birkaç askerle sivil Rum’un denizde ölümle pençeleşen Müslümanlara ateş ederek eğlendiklerine şahit oldular243.

İşgalin ilk günü Yunanlılarla yerli Rumlar tarafından basılan birçok Türk evinde kızların, kadınların ırzına tecavüz edildi. Daha pek çok mahallede de, çeşitli şekillerde Türk ahali öldürüldü. İşgal sırasında çeşitli yerlerde ve şekillerde öldürülenlerden bazıları şunlardır; sanat okulu talebesi İhsan Ziraat Bankası önünde Efzonlar tarafından boğularak öldürülmüştür. Sütçü Ahmet Ağa Cedid mahallesinde öldürülmüştür. Urla Polis Komiseri Hüseyin Efendi Ziraat Bankası önünde öldürülmüştür. Polis

240HTVD, Y.41, S.93, B.No:2364.

241İHG, Der. Ömer Sami COŞAR, 16 Mayıs 1919, No:2. 242 Bayar, a.g.e., C.6, s.1801.

memurlarından Refik, Halil ve emekli polis memurlarından Ahmet Efendiler bıçaklanarak öldürülmüştür. Sağır Hasan ile Kavas Ahmet, İskona Marianti adında bir Rum tarafından vurularak öldürülmüştür. Tilki mahallesinde maliye tahsildarı Nuri Bey, Köylü matbaası önünde süngülenerek öldürülmüştür. Köylü gazetesinden iki mürettip öldürülmüştür. 16 Mayıs’ta Sadık ve Hüseyin adlı şahıslar öldürülmüşler ve kuyuya atılmışlardır. Palamutta Debba Ali, hüviyetleri tespit edilemeyen beş asker ile Hacı Mehmet Ağa ve Ali adların da iki işçi yerli Rumlar tarafından öldürülmüşlerdir. Giritli Emin ile oğlu Muharrem iple boğularak bir kuyuya atılmışlardır. Ayrıca hüviyetleri bulunamayan 14 kişinin cesedi bulunmuştur244.

Amerikalı Miralay House işgal günü ve ertesi günü 800 kadar Türk öldürüldüğünü245, M. L. Smith ise ilk gün Türklerin 300-400, Yunanlıların ise 100 kadar ölü ve yaralı verdiklerini belirttiler246. Yunan askerlerinin baskın felaketi, gümrük idaresinde de benzer şekilde gerçekleşti. Yunan askerlerinin yaptıklarına Başmüdür Agâh Bey’in raporunda şöyle yer verildi:

“Sokağa çıkınca hal ve tavırlar tamamen değişti. Orada bulunan diğer bir takım Yunan neferleri, üzerimize hücum ederek hemen feslerimizi alıp yırttılar ve ellerimizi havaya kaldırarak “zito Venizelos” diye bağırmamızı emrettiler. Ömrümde görmediğim derecede şiddetli bir yağmurun altında bizi sevk eden neferler, dar bir sokakta birer birer nemiz var nemiz yoksa hepsini aldılar. Hatta madeni tütün tabakalarına, benzin çakmaklarına varıncaya kadar tenezzül ettiler. Elbiselerimizi yırttılar. Hakkımızda icra edilen en şiddetli fenalıklar Punta iskelesinde oldu. Bahriye askerleri kemerlerini çıkartarak tokatlarıyla, subayların huzurunda hepimizi dövdüler. Başımıza atılan taş, kömür ile yaralanmayan kimse kalmadı247.”

244İHG, Der. Ömer Sami COŞAR, 17 Mayıs 1919, No:3, 22 Mayıs 1919 tarihinde Albay Bekir Sami

Bey, Genelkurmaya gönderdiği şifrede İzmir’in işgalinde 20 subay ve üstsubay şehit edildiğini belirtmektedir. Bkz. ATBD, Y.50, S.112, B.No:4130, Mustafa Kemal Paşa Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya İzmir’de Yunanlıların yaptıklarından bahsederek, gerekli siyasi teşebbüste bulunulmasını istemiştir. Bkz. Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev-Demeç, Yazışma ve Söyleşileri, Halkevi Atatürk Enstitüsü Araştırma Yayınları:2, Ankara 1980, ss.297-298.

245 Gökbel, a.g.e., s. 95. 246 Smith, a.g.e., s.103. 247 Türkmen, a.g.e., s.16-21.

İzmir Jandarma Alay Komutanı Yarbay Süreyya248, İzmir 4. Bölük Tayyarecisi Üsteğmen Nihat249, İzmir Tahkik Heyeti azasından Yarbay Arif Bey’de250, İzmir’in ve kışlanın işgalinde Yunan askerlerinin korkunç denilebilecek işkence, zulüm, gasp ve öldürme hareketlerini açık şekilde ortaya koydular.

Ünlü İngiliz gazetesi Dail Express 31 Mayıs 1919 tarihli sayısında, 15 Mayıs günkü olaylara geniş yer ayırarak, “İzmir’de Yunanlıların cinayetleri, silahsız Türkler’in

soyulduğu ve öldürüldüğü” şeklindeki başlıklarla olaylardan bahsetti. Yine İngiliz

gazetesi Morning Post ise 29 Mayıs günkü sayısında, “İzmir’de kanlı karışıklıklar” başlığı ile olayları okuyucularına duyurdu. Yunan yazar Dimitri Kitsikis Yunan propagandası adlı eserinde, “Yunan kuvvetleri Türklere karşı öyle cinayetler

işlemişlerdir ve bu cinayetler öylesine gerçekti ki, kimse inkâra cesaret edememiştir”

diyerek, Yunanlıların barbarlığını kabul etmek zorunda kalmıştır251.

Yunanlılar İzmir’e ilk ayak bastıkları günden itibaren, ne için geldiklerini ve halka ne şekilde davranacaklarını en açık şekilde göstermişlerdir. İşgalden en az kaygılananlar bile Yunan işgalinde yaşamanın imkânsız olduğunu görmüştür. Artık İzmir’de bir şeyler yapmanın imkânsız olduğunu anlayan vatanseverler, birer birer iç kısımlara çekilerek, Yunan askerlerinin yaptıklarını herkese anlatacaklardır. Ayrıca gittikleri yerlerde biran evvel mücadelenin başlatılması için gece gündüz çalışmalara başlayacaklardır.

İzmir’deki gelişmeler hakkında 57. Tümen Komutanı Albay M. Şefik, 15 Mayıs 1919 tarihli telgrafla Harbiye Nezaretini bilgilendirdi252. 19 Mayıs tarihinde ise Harbiye Nezareti önemli ve ivedidir yazılı bir tamimi 57. Tümen Komutanlığına gönderdi. Tamimde başlangıçta ilhak gibi görünen durumun, vali ve memurların görevlerine tekrar getirmeleriyle, işgal mahiyetine bürünür gibi olduğuna değinilerek üç tavsiyede bulunuldu:

“1- Mümkün olduğu kadar sükûnetin korunması.

2- Her birlik bulunduğu bölgede kalarak, asayişi kendisine verilen mahallin asayişi ve emniyetini sonuna kadar korumak ve İtilaf

248HTVD, Y.41, S.93, B.No:2365. 249HTVD, Y.41, S.93, B.No:2367. 250 Türkmen, a.g.e., ss.22-30. 251 Parlak, a.g.e., s.350.

252 Şefik Bey telgrafında, İzmir’de Kolordu ve Tümen Komutanları ile Kurmay Heyetinin işgal günü

tutuklandıklarını, İzmir katliamından Yunanlı ve yerli Rumların mesul olduklarını, Valinin göreve başladığını ve Yunanlıların yayılmaya devam ettiğini bildirir. Bkz. ATBD, Y.50, S.112, B.No:4124.

Kuvvetlerinin zorlaması ve baskısı karşısında çekilmemek ve asla elindeki silah ve cephanesini teslim etmemek ve esarete razı olmamak. 3- Birlik çekilmeye mecbur olsa bile, askerlik şubeleri yerlerinde kalarak, göreve devam etmelidirler. Subayların askerlerini şimdiden sağa ve sola sevk etmeleri halkı heyecanlandıracağından, bundan vazgeçilerek bu gibi aileleri askerlik şubesi subayının ve her birlikten geçici olarak bırakılacak sivil bir iki subayın koruması altına vermek gereklidir253.”

Harbiye Nezareti’nin sükûnetin muhafazasını istemekle beraber, her birliğin bölgesinde kalarak asayişi muhafaza etme konusunda, İtilaf Devletleri’nin zorlamalarına boyun eğmemesini, silah ve cephanenin kesinlikle teslim edilmemesini, birlikler bir şekilde çekilmeye mecbur kalsa dahi askerlik şubelerinin görevlerine devam ederek halkı heyecana sevk edecek her türlü hareketten kaçınılmasını istemesi Harbiye Nezareti’nin de Yunan işgalini mutlak bir itaatle kabullenmeyeceğini göstermekte idi. Yine doğrudan Yunanlılar yerine İtilaf Devletleri’nin zorlamalarına boyun eğilmemesinin istenmesi de, İtilaf Devletlerine karşı duyulan güvensizliği ortaya koymaktadır.

Damat Ferit Paşa yeni hükümeti kurarken yayınladığı beyanatta, kendisinin İtilaf Devletleri siyasi temsilcilerine kutsal hukukumuzun korunması için bir nota verdiğini ve Osmanlı milletinin fehim bir ağır başlılık ve ciddiyetle gösterdiği metaneti devam ettirmesini isteyerek şöyle devam etti: “Bizim gibi geçmişi muazzam bir milletin,

hukukunun yok edilmesi olayı gerçekleşirse, bütün milletin katılımıyla Türklerin karakterine uygun bir karar alınması doğaldır. Kurtuluş ve saadet, hürriyetle, hürriyet ise cesaretle elde edilir254.” Türk Milleti hukukunun açık şekilde çiğnenmesi karşısında, Damat Ferit Paşa dahi“gerektiğinde Türklerin karakterlerine uygun karar alması

doğaldır” cümlesini kullanmak zorunda kalmıştır. Fakat ne yazık ki Damat Ferit

ilerleyen zamanda bu tavrını devam ettirememiştir.

İzmir’in işgali ile Türkiye’nin paylaşılmasına ait plan, doğrudan ortaya konmuştu255. 14 prensibi yayınlanan Amerika Başkanı Wilson’un, Yunanlıları adeta kollarından tutarak Anadolu’yu işgale getirmesi, bütün Anadolu’da büyük bir infial

253ATBD, Y.50, S.112, B.No:4125. 254ATBD, Y.50, S.112, B.No:4131. 255 Selek, a.g.e., s.226.

yarattı. Teslim mi olunacağı, yoksa mücadelemi edileceği hakkında her kafada bir soru işareti vardı. Hürriyet ve İtilaf Partisinin başında bulunanlar, bu Partiye dayanan kabine,