• Sonuç bulunamadı

YUNANSTAN’IN KTSADÎ DURUMU

2) Dil Meselesi

C) YUNANSTAN’IN KTSADÎ DURUMU

Bu noktada, 1897 – 1909 yıllar arasında Yunanistan’daki iktisadî hayatın ana hatlarını çizmenin faydalı olacaı inancındayız. ktisadi geli melerin dier toplumsal ve siyasal yapılar üzerinde etkili olduu bilinmektedir. Örnein, sınıfsal yapı, devlet, mülkiyet ili kileri, hukuk gibi kurumların yapısı ve nitellii ekonominin geli mi lik düzeyiyle yakından ili kilidir. Böylece her ülkenin iç hayatında asayi in salanması ya da galeyanın zuhur etmesi maddi temellere balı olduu savunulabilir. Keza milletlerarası arenada her devletin mali durumu, dier devletlerle ili kisi açısından belirleyici bir öe olarak deerlendirilmektedir.

27 Ekim 1907’de yapılan nüfus sayımına göre Yunan Krallıı’nın nüfusu 2.631.952 ki i idi. Bunun % 50 ya da % 55’i tarımla ura ıp, geçiniyordu ki, bu da Yunan ekonomisinin büyük ölçüde tarıma dayalı olduunu göstermektedir52.

51

Rifat Uçarol, , Siyasi... s. 415.

52 Kostas Oikonomou, “Elliniki Koinonia kai Oikonomia stin Proti Dekaetia tou 20ou aiona” ( 20. asrin ilk on yıllık süresinde Yunan topluluu ve ekonomisi), storia tou Ellinikou Ethnous, Neoteros

Ellinismos 1881 – 1913, (Yunan Ulusun Tarihi, Modern Yunan Tarihi 1881 – 1913 ), C. 14,

34 Tesalya’nın Yunanistan’a katılmasından sonra 12.000.000 dönümünün tarıma elverili olduu tahmin edilmektedir. Fakat 5.000.000 dönümün büyük toprak sahiplerine (tsiflikades) ait olduu görülmektedir. Böyle 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl balarında küçük ve orta mülkiyetin yanı sıra büyük toprak mülkiyeti de söz konusuydu. Büyük toprak sahipleri, mülklerini köylü hanelerine kiralayarak iletmeyi tercih ediyorlardı. Ancak bu dönemde tımar sisteminin uygulanmasının rafa kaldırılması ve yeni kanunların tatbik edilmesi ‘’marabaları’’ geleneksel olarak sahip oldukları haklardan yoksun kıldı. Bunun zımnında onların durumu kukusuz kötületi. Örnein toprak sahibi, kira mukavelesinin müddeti tamamlanmadan önce köylüyü mülkiyetinden çıkararak uzaklatırabilir ya da sözlemeyi yenilemeyebilirdi. Öte taraftan çiftçi emlak sahibine karı dava açamazdı. Bu koullar bir yandan köylülerin büyük toprak sahipleri karısındaki direnme gücünü zayıflatmıken öte yandan onları sefalete doru sürükleyip götürmekteydi.

Aynı zamanda aalar üretimin inkiafında temel engeli oluturmaktaydı. Zira bu dönemde ihracata ve iç pazara yönelik tarımsal üretiminin yaygınlamasına gerekli özeni göstermemilerdir. Yatırımcıdan ziyade rantçı olarak düünerek topraın ekilmesinde yeni yöntemler kullanmaktan, hatta yeni tarım ürünleri yetitirmekten kaçındılar. Bununla birlikte tarlalarının büyük bir kısmını bo bırakıp göçebe hayvan besleyenlere kiralamayı tercih ediyorlardı. Bu yöntem ile küçük fakat sabit bir gelir salanmaktaydılar. Ama yukarıda da denildii gibi, bu artlar altında tarımsal üretiminin gelitirilmesi olanaksız kılınıyordu53. Ayrıca Yunan topluluunun bu muhafazakâr ve tutucu unsurları, sadece ekonomik deil siyasal olarak da nüfuz sahibi olduklarından kommatarhes ile yani yerel siyasal parti bakanlarıyla yakın ilikiler kurmular, seçimlerde köylülerin oylarını istedikleri partiye yöneltmiler ve dolaylı olarak hükümete baskı yaparak köylüler lehine yasa çıkarılmasına engel olmulardı54.

Küçük ve orta ölçekli toprak sahiplerinin konumunun ise daha iyi olmadıını vurgulamalıyız. Bu üreticiler aır vergilendirmeye tabi tutuldular; 1904 yılında

53

Kostas Oikonomou, “Elliniki Koinonia..., s. 195.

35 Yunan halkı gelirinin büyük bir bölümünü (23%) vergilerin ödenmesi için harcadı.55 Bu tabii ki i çi ve fakir köylü ailelere ekonomi açısından büyük bir darbe olarak algılanmaktadır. ‘’Tarla sürmede kullanılan hayvan vergisi’’nin konulması ise kaldırılamaz bir yük niteliindeydi. Çiftçilerin kooperatif kurmadaki zihniyet eksiklii de göz önünde bulundurulduunda anla ılıyor ki, bu üreticiler kendi ekimlerini finanse edemiyorlardı. Gerekli tahsisatı salamak amacıyla bankadan borç istemek yerine tefecilerin özel sermayelerine ba vurmaktan geri durmuyor ve bu suretle zamanla borç altına giriyorlardı56.

te 1890’larda ba layan ve 1910’a kadar devam eden, özellikle ABD’ye yönelik göç dalgasının altında yatan ba lıca neden Yunanistan’daki bu kötü ekonomik ko ullardı. 1890’da 1.108, 1910’da ise 39.135 Yunan Amerika’ya göç etmi ti57. Tahminen 1890 ve 1914 yılları arasında neredeyse tümü erkek olan ve bütün nüfusun yakla ık altıda birini olu turan 350.000 Yunan göç etti58. Göç edenler daha çok i çi veya fakir tarımsal üretici idi. Bunların ekseriyeti yurt dı ında birkaç yıl çalı ıp yeterli para biriktirdikten sonra Yunanistan’a geri dönme dü üncesiyle ülkesinden ayrılmı , fakat sonunda gittikleri yerden geri gelmemi lerdir.

Büyük göç dalgası esnasında Yunanistan tarım alanında mevcut olan iki önemli sorun yüzünden sarsılıyordu. Birisi ‘’Kuru Üzüm Meselesi’’, ikincisi ise ‘’Tesalya Sorunu’’ olarak bilinmektedir. öyle ki: 19. yüzyıl boyunca Yunanistan’ın en önemli ihraç edilen ürünlerinden biri kuru üzüm idi. 1861’de 42.800, 1878’de ise 100.700 ton kuru üzüm ihraç edildi.59 Aynı zamanda Fransa’daki baların asma biti yüzünden mahvolunmasıyla Yunan ürünü büyük rabet görmü , fakat 1890’larda dünya çapında meydana gelen ekonomik kriz ve Fransız balarının yeniden canlandırılması Yunan kuru üzüm ihracatına büyük bir darbe indirmi ti. Kuru üzüm fiyatlarını yüksek tutmaya çalı an hükümetlerin bütün çabalarına ramen ürünün fiyatı gittikçe dü tüünden, üreticiler büyük bir hayal kırıklıı ya adı ve sık sık ayaklandılar.

55 Victor Papacosmas, The Millitary..., s. 28.

56 Kostas Oikonomou, “Elliniki Koinonia..., s. 193.

57

Apostolos Vakalopoulos, Nea Elliniki storia 1204 – 1985 ( Modern Yunan Tarihi 1204 – 1985), Vanias yayınları , Selanik 2004, s. 336.

58 Richard Glogg, Modern Yunanistan Tarihi, (Çev: Dilek endil), leti im yayınları, stanbul 1997, s. 93.

59

Elias Terzopoulos, Greece, “The Failure to Create a Bourgeois State 1909 – 1932”, Kent State

36 1899’da Teotokis hükümeti tarafından ‘’Kuru Üzüm Bankası’’ kurulduysa da üreticilerin durumu iyile medi. Müteakip yıllarda sorunun devamlıı toplumsal ho nutsuzluklara neden olmu tu60.

Dönemin dier büyük bir problemi ise ‘’Tesalya Sorunu’’dur. 20. asrın ba larına dek Yunanistan’da, yukarıda da açıklandıı gibi, büyük emlak sahipleri, özellikle Tesalya’da varlık gösterebilmi lerdir. Tesalya topraının % 75’i onların elinde idi. Cihan ekonomisi kapitalist sistemin yörüngesine girmi olmasına ramen bu aalar, pazara yönelik tarımsal üretimi desteklemediler. Ayrıca onların köylülere kar ı istibdatçı davranı ları, marabaların aalar için ezilmi olduklarını dü ündürmekteydi. Yunan halkının çou, hükümetlerin yaptırımlarının Osmanlılarınkinden daha az ezici olacaını umduysa da hayal kırıklıı ya adı. Devlet onları yatı tırma dü üncesiyle bazı giri imlerde bulundu, örnein 1907’de çıkardıı bir yasa ile köylülere kendi ektikleri tarlaya sahip olabilme hakkı tanıdı, ama halkın büyük mülkleri istimlâk istemesi gerçekle emedi. Bu suretle küçük toprak sahipliinin daha geni boyutlara ula ması, üretimin geli mesine katkıda bulunamadı61. Böylece Tesalya sorunu, bazen kanlı ayaklanmalara bile yol açan, büyük bir problem olarak görülmekteydi.

1893’de Yunanistan’ın iflas etmesi, 1897 Osmanlı – Yunan Harbi’nden dolayı Yunan iktisadinin kötüle mesi, hele 1898 Milletlerarası Mali Komisyon’un kurulması drahminin deerinin dü mesine sebep oldu. Fakat drahminin devalüasyonu ile 19. yüzyıl sonlarında Avrupa ekonomisinin yeniden canlanması, Yunan dı ticaret dengesinin dei mesine neden oldu. Yunanistan’da ilk sanayi i letmeleri dalgasının 1850 ve 1860’larda ba latılmı olduu görülmektedir. 1898’den itibaren Pire ba ta olmak üzere, Patra, Volos ve Kerkira’da yeni sanayiler meydana getirilmee ba lanmı tı62. Yunan hükümetleri, sanayinin güçlendirilmesi hedefi ile demiryollarının in asına büyük özen gösterdiler. 1901 – 1909 yıllar arasında mevcut raylara 600 kilometrelik bir demiryolu aı eklenmi tir63. imendifer

60

Tasos Vournas, storia tis Neoteris..., s. 566.

61 Douglas Dakın,  Enopoisi..., s. 377.

62 Apostolos Vakalopoulos, Nea Elliniki..., s. 337.

63

Eleftherios Papagiannakis, “Oi Ellinikoi Sidirodromoi: 1880 – 1910, Pilitikes, Oikonomikes, kai Koinonikes Diastaseis” (Yunan imendiferleri: Politik, ktisadı ve Toplumsal Boyutları), Themata

37 aının geli tirmesi için 1902, 1905 ve 1906’da Avrupa Devletlerinden borç alındı64. Yunan yöneticileri demiryolu yapımından çe itli yararlar beklemekteydiler. Bunların en önemlileri sava dönemlerinde Tesalya cephesine asker ve mühimmat sevk edilebilmesi, dı pazarlara yönelik tarımsal ve dier ürünlerin ula tırması geliyordu. Böylece sanayi de faydalanmı oluyordu.

Osmanlı uyruklu Rumlar, Yunan Krallıı içerisinde birçok yatırıma giri iyorlardı. Yunanca konu an Osmanlı Ortodoksların altın devri sayılan 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, 1908’e dek65 Rum cemaati Avrupa devletlerin ticaret i lerinde aracı konuma girerek, zenginle ti. Cemaat bir yandan Osmanlı mparatorluu içinde genellikle sarraf, tüccar ve sanayici olarak önem kazanırken66

, öte yandan Yunanistan’da youn faaliyetlerde bulunmaktaydı. Fakat bunlar, endüstrinin geli mesi için yatırım yapmak deil, borsaî ve spekülatif amillerle hareketlendirdiklerinden Yunan Krallıın sanayile mesinde etkili olamadılar67.

Endüstrile me ile e zamanlı ilk ehirle me belirtileri ortaya çıkmakta, fakir köylü hanelerinin erkek mensupları ta radan hem Yunanistan dı ına hem de içteki ehirlere göç etmeye ba lamaktaydı. Oralarda fabrika ya da küçük sanayi sektöründe i çi olarak istihdamları mümkün idi. Atina ve dier büyük kentlerin nüfusu gittikçe artmaktaydı. Bu sürecin doal sonucu, i çi ve küçük burjuva sınıfının te ekkül etmesiydi.

Bütün bu geli melere ramen Avrupa kapitalist devletleriyle mukayese edildiinde Yunanistan’ın sanayile me çabalarının ba arısızlıkla sonuçlandıı görülmektedir. Bunun ba lıca sebepleri: büyük miktarda sermayenin yokluu, yatırımlarda aaların ‘’tereddütlü’’ davranı ı, Rumların spekülatif faaliyetleri, Krallıın daimî ekonomik zaafı, Batı devletlerinin Yunanistan içinde yatırım

Neoellinikis storias (Modern Yunan Tarihi Konuları), (Haz: G. Dertilis, K. Kostis), Sakkoula

yayınları, Atina – Gümülcine 1991, s. 390.

64 Victor Papacosmas, The Millitary... s. 27.

65 Herkül Millas, Geçmiten Bugüne..., s. 216.

66

Haris Exertzoglou, “The Development of a Greek Ottoman Bourgeoisie: Investment Patterns in the Ottoman Empire, 1850 – 1914”, Ottoman Greeks in the Age of Nationalism, (Haz: D. Gondikas, Ch. Issawi), The Darwin Press yayınları, Princeton, New Jersey 1999, s. 89 – 107.

67 Georgios Dertilis, Sigrisi kai Sheseis tis Ellinikis Oikonomias me ti D. Europi ( Batı Avrupa’ya Kıyasla Yunan Ekonomisi), Themata Neoellinikis Oikonomias ( Modern Yunan Tarihi Konuları), (Haz: G, Dertilis, K. Kostis), Sakkoula yayınları, Atina – Gümülcine 1991, s. 291.

38 yapmadaki isteksizlii ya da yatırılan yabancı sermayesinin sınırlı kalması, özel tefeciliin devam etmesi, vergi kaçakçılıı ve gelir vergisinin uygulanmaması idi.

1829 senesinde müstakil Yunan Krallıı’nın kurulmasından itibaren Yunan denizcilii tekâmül etmekten geri durmadı. Bir taraftan tarımsal ürünleri, ülkenin iç kesimlerinden sahillerde bulunan ehirlere, dier taraftan da ihraç mamulleri dı merkezlere Yunan gemileri aracılııyla ula tırılıyordu. Yunan nüfusunun önemli bir kısmı bu alanda faaliyet göstermekteydi. 1880’ler Yunan denizcilii için bir dönüm noktası olarak algılanmaktadır. Çünkü Yunan bandıralı ta ıyan gemilerin sayısı büyük bir artı göstermekteydi68. 1893 yılında Osmanlı Rumları ve ülke içindeki zengin unsurların sermayesiyle kurulmu olan ‘’Atina Bankası’’ armatörlere her çe it kolaylıı salayarak, bu evrime damgasını vuran bir etken olarak sayılabilir 69.

Aynı dönemde yava yava yelkenli gemilerim yerine buharlı gemiler kullanılmaa ba landı. Buharlı gemilerin sayısı gittikçe artmakta ve sürekli olarak Yunan ticarî filosu büyümekteydi. Örnein 1875’te 8.244, 1895’te 144.975 ve 1915’te 893.650 ton kapasitesinde Yunan bandıralı gemiler mevcut idi70. 20. yüzyılın ba larında beynelmilel arenada cereyan eden olaylar Yunan ticari denizciliinin geni lemesi için elveri li bir zemin hazırladı. 1899 – 1902 yıllar arasında Boers Sava ı, hatta 1911 Trablusgarp Harbi’nin ba göstermesi ku kusuz Yunan filosu için müsait bir konjonktür idi.

Kuru üzüm, tütün, zeytinyaı, pamuk gibi tarımsal ürünler 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın ba larında temel ihraç mallarını olu turuyordu. Bunun üzerine o devirde sadece ihracî deil ithalî ticaret de geli mekteydi diyebiliriz.

Mamafih, dü ünüldüünün aksine durum göründüü gibi deildi. Zengin armatörler kazandıkları parayı ülke dı ına naklederek orada çe itli yatırımlara giri meyi tercih ediyorlardı. Tüccar ve armatörlerin bu yöntemi Yunan ekonomisini özel sermayeden mahrum kıldı ve devlet elveri li geli melerden yararlanamadı. Ayrıca küçük ve orta ehir katmanlarını olu turan ve ticarî denizcilikle ura an

68

V. Kardasis, “ Elliniki Emporiki Nautilia 1832 – 1914”( Yunan Ticari Denizcilii ), Themata

Neoellinikis storias ( Modern Yunan Tarihi Konuları ), (Haz: G. Dertilis, K. Kostis), Sakkoula

yayınları, Atina – Gümülcine 1991, s. 345.

69

V. Kardasis, a. e, s. 350.

39 tacirler, ihraç malları üreten lonca mensupları, hatta gemi tayfaları, liman mercilerinde çalıanlar, hamal ve bunlar gibi bir sürü insan, gözlemlenen ticarî denizciliin genilemesinden faydalanamadı. Bir yandan armatör ve zengin tüccarların kâr peinde koan zihniyeti, öbür yandan devlet tarafından uygulanan aır vergiler zikredilen kitlelerin ezilmesine yol açıyordu. Bundan baka liman tesislerinde tespit edilen sorunların halledilememesi ve Yunan sicil defterine kaydedilmi olan gemilerle nakledilen ihraç mallarının Avrupalı sigorta irketleri tarafından sigortalanması o dönem Yunan ticarî denizciliinin menfi taraflardandı. Bu sorunlar ‘’Hronos’’ gazetesinin sütunlarında öyle yorumlandı: “...Her zaman tüccar ve denizci bir mahiyet taıyan Yunanlar, denizle ilikili olan yatırımlara temayül etmektedir. Yunan ne çiftçi, ne sanayici, ne hayvan besleyicidir; belki ne de askerdir. Fakat kukusuz tüccardır... Yunanlılar yıllarca elverili olmayan artlara karı savaıp kazanmaya baardılar ve bugün 300 buharlı gemiden ibaret olan ticarî bir filoya sahiplerdir... Buna ramen, denizciliimizi büyük bir tehlike tehdit ediyor. Sigorta irketleri – maalesef denizciliimiz yabancı irketlere boyun eiyor – bir Yunan armatör irketine ait birçok geminin batırılması gerekçesiyle Yunan ihracat mallarını sigortalamak için dev bir zam uygulamak istiyor... Bugün denizciliimizde büyük bir kriz yaanıyor... Gerekli önemlerin alınması ciddi, hatta milli bir itir... Millî denizciliimize dair deniz hukuklarının yeniden düzeltilmesi… ve liman mercilerimizin yeniden tekilâtlandırılması olaanüstü bir konudur...” 71

Ana hatlarıyla 19. yüzyıl sonlarında, 20. yüzyıl balarına dek Yunanistan’daki mali durumu izah etmeye çalıtık. Görüldüü gibi, bütün alanlarda yüzeysel daha dorusu ölçülü bir gelime ortaya çıktıysa da nem devletin ne de halkın gelirinde aırtıcı bir deiiklik gözlemlenmemektedir. Böylece buhranın çıkması hep olanaklı görünüyordu. Fakat geçmii daha iyi anlayabilmek ve bu dönemin tarihi çerçevesini daha iyi kavrayabilmek için Yunanistan iç politikasındaki gelimeleri, toplumsal yapıyı, fikir akımlarını hatta dı politikayı gözden geçirmemiz gerektii kanaatindeyiz.

40

D) OSMANLI DEVLET’NDE II. MERUTYET’N

LANININ YUNANSTAN’DAK TESRLER

lk anayasanın Padi ah II. Abdülhamit tarafından rafa kaldırılması ve mutlakıyet yönetimin uygulanması geni ve örgütlenmi bir muhalefetin olu masına yol açtı. 1880’li ve 1890’lı yıllardan itibaren sansürün gittikçe artan iddeti üzerine Osmanlı aydınlarının en önemli bir kısmının yurtdı ında ve bilhassa Avrupa’da dergi ve gazete yayını yoluyla faaliyet göstermi , ülke içinde de ilk örgütlenmi muhalefet kümesi 1889’da kurulmu tur. Me rutiyet fikri Osmanlı Devleti içinde sivil, askerî, bahrî, tıbbî ve dier yüksek okul örencileri arasında taraftar kazanarak süratle büyüdü. 1908 yılında, Osmanlı mparatorluu’nun çe itli yörelerinde çıkan ayaklanmalar, dı müdahaleler, memur ve subay maa larının düzenli ödenemeyi i gibi faktörlerin yarattıı genel memnuniyetsizlik kabardı72.

3. Kolordu mensubu ve ttihat ve Terakki Cemiyeti’ne balı olan Kolaası Niyazi, 3 Temmuz’da Manastır garnizonundaki subayların Cuma namazında olmalarından yararlanarak, adamlarıyla birlikte, gerekli silah, cephane ve parayı alarak daa çıktı. Daa çıkanlar 200 kadar er, bir o kadar ba ıbozuk ve sivildi73. Sonraki günlerde olaylar o kadar büyük bir hızla geli ti ki, Makedonya’daki durum tümüyle Saray’ın denetimi dı ına çıkmı tı ve 23 Temmuz’da ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin inisiyatifiyle Me rutiyet ilân edilmi ti. Ertesi gün Sadrazam, Hilmi Pa a’ya çektii telgrafta, Abdülhamit’in, halkın isteine uyarak me ruti idareyi geri getirmeyi karar verdiini bildiriliyordu. Sabah saat dokuzda Me rutiyet’in ilân edildiini açıklayan irade okundu ve haber 101 pare top atı ıyla kutlandı74.

Bu olay Osmanlı mparatorluu dâhilinde bütün unsurlar tarafından co ku ile kar ılandı. Avrupa Devletleri ise bir yandan devrime alakalı övücü yorumlar yapmak, öte yandan da Osmanlı mparatorluu’ndaki imtiyazlarının ve özellikle kapitülasyonların sürdürmesi hakkında endi elenmekteydi. Konu hakkında Yunanistan’ın gösterdii tepki hayli ilginçti. Yunanlılar, Padi ah . Abdülhamit’e kar ı örgütlenmi bir muhalefet akımının mevcut olduunu biliyorlardı. Paris’te 4-9

72 Ali hsan Gencer-Sabahattin Özel, Türk nkılâp..., s. 28.

73 Feroz Ahmad, ttihat ve Terakki 1908-1914, (Çev: Nuran Yavuz), Kaynak yayınları, stanbul 1995 (4. basım), s. 20.

41 ubat 1902 tarihleri arasında toplanan ilk “Osmanlı Liberalleri Kongresi”ne, Paris’teki Osmanlı sefirin itirazlarına ramen, 3 Yunan delege (Sathas, Adossidis ve Musuros) i tirak etti. Ayrıca, Avrupa, Mısır ve yurtdı ında çe itli yerlerde Genç Türkler tarafından sayıları gittikçe artan gazete, dergi ve risale yayınlanmaktaydı. Bunlar, sansürden dolayı Osmanlı Devleti’ne sokulamıyordu ve çou kez Yunanistan aracılııyla Osmanlı ba kentine sızmaktaydı75.

1908 yılında Jön Türk Devrimi ba göstermeden önce, ttihatçılar Makedonya’daki Rum cemaatlarına i birlii ve koalisyon tekliflerinde bulunmaktaydı. Fakat Rumlar, Jön Türklerin ciddi bir politik eyleme giri emeye muktedir olmadıklarını dü ündüklerinden, ihtiyatlı bir yanıt verdiler. Bu zeminde Manastır’daki Yunan sefirinin mü ahedeleri epey ilginçtir. Ona göre: “Osmanlı mparatorluu’ndaki bir siyasî dei iklik Yunan menfaatlerine aykırı dü ecek. Rumlar, Türk yönetimine kar ı derin bir kin beslemeli ve bu uruda uygun bir eitim görmeliler. Rumların, durumun iyile mesinin sadece kendi çabaları ya da dı müdahaleler vasıtasıyla mümkün olduuna inanmaları gerekiyor. Bu suretle sonsuza dek Türklere kar ı bir antipati duyacaklar” 76.

Görüldüü gibi Yunan Hükümeti Jön Türk hareketinden haberdar idi. Bununla birlikte 1908 Devrimi patladıında ne yapacaını a ırmı tı. Devrimi a kınlık, ihtiyat, umut ve korku ile kar ılamı tı. Ayrıca ba langıçta, Yunanlılar, Jön Türk rejiminde hangi fikir akımlarının hüküm edeceini bilmiyorlardı. Bu belirsizlik kaygı verici bir etkendi.

II. Me rutiyet’in ilân edilmesi Yunanlılar tarafından memnuniyetle kar ılanmı tı. Genç Türklerin Me rutiyet davası, Yunanlılar için bir fırsat gibi, emellerini gerçekle tirme urunda bir vasıta olarak görünüyordu. Bu konuda, on Dragumis’in dü ünceleri epeyce aydınlatıcıdır: “Padi ah tarafından Me rutiyet’in yürürlüe konması ile Türkiye’nin idarî sistem düzeltilecek ve Osmanlı mparatorluu’ndaki Rumlar hürriyet içinde ya ayabileceklerdi. Bundan dolayı, onlar Yunanistan’la belki birle mek istemeyecekler fakat yapılması gereken ey

75 A. J. Panayotopoulos, “Early Relations Between the Greeks and the Young Turks”, Balkan

Studies, C. 21, nr. 1, Selanik 1980, s. 87-88. 76 A. J. Panayotopoulos, a. m, s. 90.

42 udur: Dou Roma mparatorluu bir Bizans-Helen devletine dönü türüldüü gibi, keza Türk devleti, zamanla bir Yunan ülkesi yapılmalıdır” 77.

Bir Jön Türk’ün hatıraları bunu doruluyor. Ona göre: “Atina’ya uradıım zaman bütün Rumların yakalarında Türk sancaı ve Yunan bandırasını, birbirine can ve gönülden sarılı ını gösteren kokartlar gördüm. Sanki me rutiyet ve hürriyet Yunanlılara verilmi ti, onlar seviniyorlardı. Atina’da vapurumuzun durduu yirmi saatte gördüüm ve duyduum eyler, 1908 inkılâbının Yunanlılar tarafından aleyhimize kullanılmak istenildiini açık olarak gösteriyordu. Hareketleri gayet kurnazca idi. stanbul’un Rum unsuru inkılâbın getirdii hürriyet sayesinde daha geni ve serbest suretle Yunanlılıa çalı acaktı. Ve biz bunun içyüzünü anlamadan onlara dostça diye bakacaktık, nasıl ki 1908 Temmuz’undan sonra, bir sene müddetle böyle olmu tu” 78. Talat Pa a da, konu hakkında unları yazıyordu: “... Mecliste umumi askerî hizmete iddetle mukavemet eden Yunanlılar olmu tu. Tabiidir ki, e itlik ile hususi imtiyazların telifi kabil deildi. Osmanlılık fikri Helenizm için bir tehlike idi...79”.

Mamafih, Jön Türk Devrimi’ne kar ı ba tan beri olumsuz bir tavır alan unsurlar da olmu tu. Örnein Patrik II. Juvakim Efendi’nin “Patris” adlı Yunan gazetesine verdii bir söyle ide unları iddia etti: “...Yunan milleti için kritik bir andır. Atina’nın, Jön Türk iktidarına kar ı takındıı yüzeysel tutumundan dolayı a ırıp üzülmekteyim... Atina Hükümeti, Türklerin Avrupa fikirleri ve Avrupaî cilayı kendi üzerlerine sürdükleri için anayasal bir rejimi uygulamaya muktedir mi olduklarını dü ünüyor? Türkler, Me rutiyet’i, imparatorluunun gayr-i Müslüman ve gayr-i Türk halklarına kar ı zulüm aracı olarak kullanacaklardır... Atina’da anla ılmalı ki, Jön Türk Hareketi milliyetçi bir harekettir...80” . Girit’ten Venizelos benzeri bir tepki göstermekteydi: “Bugünkü “Hasta Adam” ıslah edilmi ve yeniden te kilâtlandırılmı olursa Yunan menfaatlerine aykırı dü ecek. Krallıın sınırları

77 Sia Anagnostopoulou, Mikra Asia, 19os aı. –1919. Oi Ellinorthodokses Koinotites, Apo to

Millet ton Romion sto Elliniko Ethnos ( Küçük Asya 19. yüzyıl-1919. Rum Ortodoks Yerel

Cemaatler, Rum Milleti’nden Yunan Milletine), Ellinika Grammata yayınları, Atina 1998 (2. baskı), s.