• Sonuç bulunamadı

B. KAPSAM VE YÖNTEM

VI. Çalışmanın Niteliği

2.2. Yoksulluğun Kadınlaşması

Anlatılan yoksulluğun, bu yoksulluğu yaşayan bütün bireyleri etkilemekle birlikte birinci dereceden bundan etkilenen bireyin kadın olduğunu söylemek mümkün. Gününün tamamını neredeyse evde geçiren kadınları etkileyen yoksulluk, “kadın yoksulluğu ve yoksulluğun kadınlaşması” kavramını beraberinde getirmektedir. Her kadından dinlediğim hayatlarına dair manzaralar, yoksulluğu kendileri büyük oranda göğüslemeye çalışmakta ve en ağır şekilde kendileri hissetmektedir. Daha önce de değindiğim gibi kadınların birçoğunun kocası ya çalışmamakta, ya çalışmak için şehir dışında bulunmakta, ya da işlemiş olduğu suçtan dolayı hapiste bulunmaktadır. Elbette eşini ve çocuklarını bırakıp giden eşlerin varlığını da unutmamak gerekir.

Ayşegül hanım: “xocam, kocam çalışi güvenlik olarak. Ama aldığı parayi kendine harci. Ayda bana sadece ikiyüz lira veri ben o parayla evi geçindirmeye çalışiyam. Kendıme mewlıdlere gidiyem arbane çalıyam. Pazara gidiyem. En ucuz

323

Şenses, Küreselleşmenin Öteki Yüzü, s.166-167. 324

Şenses Küreselleşmenin Öteki Yüzü, s.171. 325

Şenses, Küreselleşmenin Öteki Yüzü, s.173. 326

159

sebze hangisi ise oni aliyam. Bir kilo patates aliyam üç yemek yapiyam. Çocıxlarıma hama de ben baxiyam. Hane ne yapabılırem başka.”

Yine Fatih Paşa Aile Destek Evinde çalışan Aliye hanım: “Sılho beni ve çocıxlarımı bıraxti. Başka bir karıya gitti. Ben ev temizlıxlarına gittım. Komşumuzun çöpünden ekmek topladım çocıxlarım için. Kızılaya gididım yemağ getıridım. Kur’an xocam makarna yemağtan o yemaxlari artıx görmax istemidım. Şimdi burada çalışiyam. Xocaların verdiği para ile evimi geçındırıyem. Yüzelli lira aliyam. İki yüz lira olsa daha iyi geçınacağam. Abemın pastaxanesi var, babamın meeşi var ama hane kim insana yardım edi. Çocıxlarıma baxmam gerekır. Allah baxi onlara ben baxiyam.”

Eşi tarafından terk edilmiş olan Hayriye hanım ise yoksulluğunu anlatırken dört kızıyla birlikte yaşamanın zorluklarını dile getirirken kendisinin çalışmak zorunda olduğunu ama çalışırken dul olması nedeniyle yaşadığı tacizleri dile getiriyordu.

“Ben çalışmax zorındayam. Bu gördığın eve ikiyüz elli kira veriyem. Kızların büyük olmiş onları evde bıraxınca korxiyam. Bu mahalle pislıx doli. Her yerde çalışiyam. Önceleri bir lokentede çalışidım. Usta başi beni taciz etti. Ha ne diyabılırem bağırsam herkes beni orıspi bilecağ. O erkektır onın başi diktır. Ben kadınam ne yapabılıram.”

Anlatımlar bu şekilde uzayıp gitmektedir. Yoksulluğun her anlamda bu kadınları etkilediğini söylemek gerekir. Kadın olmanın dezavantajlarını her açıdan yaşayan bu kadınlar, toplumsal cinsiyetin kendilerine yüklediği ağır yükün altında ezilmektedirler. Kadın olmanın, eksik olmakla nitelendirildiği bir bakış açısının hayatlarını her alanda yaşanmaz kıldığı gibi, yoksulluğun en ağır halini de yaşamalarını beraberinde getirmektedir. Bir yandan yoksulluğu en ağır şekilde yaşarken diğer taraftan çalışmalarının toplum ve ailenin diğer fertleri tarafından desteklenmeyen, genellikle düşük iş kalitesinin olduğu mekânlarda vasıfsız eleman olarak çalışmaları onları oldukça zorlamaktadır.

160

Hayriye hanımın lokantalarda bulaşık yıkaması, ev temizliğine gitmesi, yine Aliye hanımın ev temizliği ile birlikte, tanıdığı insanlara kışlık malzeme hazırlayarak ek gelir elde etmeye çalışması, yoksulluğu yaşamalarıyla birlikte kadın olmanın zorluklarını da yaşamalarına sebep olmaktadır. Bütün yaşadıkları zorlukların temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği olan bu kadınların sadece yoksulluğu yaşama biçimleri değil, bu yaşamın devamının olmasına da neden olabilmektedir. Daha önce de değindiğim gibi kendilerine dair algılarının olumsuzluğu, onların hayatına yansımalarının birer sahnesidir bundan sonra anlatacaklarım.

Yoksulluğun kadınlaşması, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine, neoliberal yeniden yapılanmanın toplumsal cinsiyete göre farklılaşan etkilerine, emeğin enformalleşmesine ve kadınlaşmasına, göç yoluyla akrabalığa dayanan ağların aşınması gibi etkilere bağlanmıştır. Bunlarla birlikte; kadının gittikçe artan hane reisliği olgusu da başat etkenlerdendir. Özellikle çalıştığım mekanlarda kocaları tarafından terk edilen kadınların evlerinin geçindirmede birinci dereceden sorumluluk aldığını yukarıda kendileri de dile getirmiştir. Bu olgu “Kadınların hane reisi olduğu hanelerin yoksulluğunun kadınlaşması, yoksulluğun kadınlaşmasının aynı anlamlı başka bir ifadesidir” diyecek kadar ileri gitmiştir. Dolayısıyla sıklıkla yalnız anneler, kadın reisli hanelerin en büyük gurubu olduğu için ve yoksullukları yalnızca kendilerini değil çocuklarının da etkilediği düşünüldüğü için, bazı çevrelerde, “yalnız annelik kültürü”nün, “Yeni Yoksulluk Paradigması” olarak tanımlanması sürpriz değildir.327

Kadınların hane reisi olduğu hanelerin yoksulun en yoksulu olduğuna dair açıklamalar sadece gelişmekte olan bölgelerde değil küresel ölçekte toplumsal cinsiyet çalışmalarında da arttı.

Kadınların hane reisi olduğu hanelerin ortalamadan fazla bir yoksulluk riskiyle karşı karşıya olduğu tezi kesinlikle temelsiz değildir. Gerçekten de; toplumsal cinsiyete ek olarak, eksik olduğu iddia edilen veya az kaynaklı hane halkı düzenlerinin neden dezavantajlı olmasını bekleyebileceğimize bizi ikna eden pek çok neden vardır. Bu özellikle kadın hane reisliğinin, iş göçü, eşin istikrarsızlığı ve/veya

327

Sylvia Chant,“: Olgular, Kurgular ve Gelecek Stratejileri”(34-89) , Abdullah Topçuoğlu (der.),

161

akraba guruplarının terk edilmiş kadınlar ve çocukların sorumluluğunu almaktaki yetersizliği sebebiyle oluşan ekonomik stres, yokluk ve güvencesizlik dönemlerinde artmaya eğilimli olduğu varsayımıyla ele alınır.328

Bu kadınlara gerek Belediye ve gerekse Devlet tarafından çalışma imkânlarının sağlandığını ya da, daha nitelikli işlerde çalışmalarını sağlayacak eğitimler noktasında yeterli olduklarını söylemek mümkün değil. Kadın istihdamının sağlanması noktasında bazı girişimler, özellikle Aile Destek Evleri bünyesinde Sosyal Riskleri Azaltma Programları (SRAP) kapsamında bazı çalışmalar yürütülmekle birlikte, kadınların katılımı yeteri düzeyde sağlanamadığı gibi programlar da yeterli gelmemektedir.

Sosyal Riski Artırma Projesi kapsamında (2001–2006) bazı kısmi programlar başlatılmışsa da, yoksul kadınlara “gidin çalışın” denmemiştir, denmemektedir. Aslında sosyal yardımlar kadınlara temel bir sosyal hak olmaktan çok, kadının aile refahını korumak amacıyla verilmektedir. Ülkemizde kadınların çoğu kez piyasada çalışmalarına izin verilmemekte, çalışsa bile, ya ücretsiz aile işçisi olarak üretime katılmaları, ya mevsimlik ya da kadınsı işlerde, ev eksenli islerde çalışabilmektedirler. Ataerkil geleneksel aile yapısı kadınların toplumsal konumunu evlilik ve esin statüsüne göre tanımladığından “kadının yerinin evi ve görevinin de annelik olduğu’na ilişkin kültürel değer ve mitlerle kadınlar, eğitim olanaklarına erişememekte ve iş gücü piyasalarına girememektedir.329

Kadınların yoksulluğunu düşürme veya daha yaşanabilir bir noktaya getirme konusunda da ciddi girişimlerden ziyade zaman zaman yardımlar yapılarak “pansuman” niteliğinde katkılar sağlanmaya çalışılmakta, bu da kadınların istihdamından ziyade, toplumsal cinsiyetin kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmesinin ve devamının sağlanması noktasında iş gördürmektedir. Çocuk parası, okul parası vb. yardımlar ile geçimlerini sağlamaya çalışan kadınların sayısı da epey yüksektir. Özellikle “okul parası” adı altında yapılan yardımlar onlar açısından epey bir iş görmektedir.

328

Chant, Kadın Hane Reisliği ve Yoksulluğun Kadınlaşması , s.38. 329

Songül Sallan Gül, Refah Devletinin Dönüşümünde Kadın Haklarında Çalışma ve Aile Sorumluluğuna Geçiş, İnsan Hakları Yıllığı, cilt/27, s.62.

162

Sosyal yardımlardan yararlanan kadınlardan genel beklenti ise, aile ve akrabalarına öncelikle başvurmaları, yardımlara zorunlu kalmadıkça yönelmemeleri ve eğer muhtaç ise, dul, yaşlı, terk edilmiş kadın olmaları, hak eden yararlanıcılar olarak yardımlardan yararlanabilecekleridir. Erkekler, ailelerin geçimini sağlama görevi ile görevlendirilmişler. Ataerkil bakış açısına göre ise, hangi yaş kategorisinde olursa olsun genellikle kadın yararlanıcıların çalışması beklenmemekte ve desteklenmemektedir. Bu anlayış ayrıca kadının aile içindeki görev ve sorumluluklarını belirlemekte onun evde kalarak küçük çocuklara bakıp evi çekip çevirme beklentisine girmektedir. Kadın istihdamı acısından avantajlı olan kentlerde, düzensiz ve düşük ücretler, sigortasız ve sağlıksız çalışma koşulları, uzun çalışma saatleri ve ataerkil aile yapılanması kadınların konumlarını iste ve evde güçlendirmelerine çok da elverişli bir ortam sunmamaktadır.330

Kadınları erkekten daha yoksul yapan üç temel neden belirlenmiştir. Bunlar ilk olarak, kadınların, yoksulluğu tetikleyen bir durum olarak yetkiler ve yetenekler itibariyle dezavantajlı olması, ikinci olarak; daha ağır iş yükleri ve daha az gelirinin olması, üçüncü olarak; kültürel, yasal ve iş gücü pazarı engelleri yüzünden sosyoekonomik hareketliliklerinin sınırlı olmasıdır.331

Yoksullaşmada kadının medeni durumu da önem kazanmaktadır. (Yukarıda anlatımlarına yer verdiğim Hayriye’nin dul olarak karşılaştığı zorluklara kısmen değindim.) Boşanmış, dul ve yaşlı yoksul kadınlar için yardımlar daha fazla önem taşımakta ve yoksulluğu kadınlaştıran nedenlerin başında gelmektedir. Yoksul kadınların ayrıldıkları eşlerinin ya da ölen kocalarının enformel sektör işlerde çalışmış olması ve dolayısıyla düzenli bir aile gelirlerinin olmaması yoksulluğun en önemli sebeplerinden biridir. Özünde ülkemizde yoksulluk ve enformelleşmenin birbirini beslemesi, yoksulluğun hem kadınlaşmasına, hem de kadınları yardıma yönelterek yardım alanlar içinde kadınların ezici bir çoğunlukla artmasına yol açmakta, diğer bir deyişle yardımları kadınlaştırmaktadır. Yoksul kadınlar, öncelikle aile ve akrabalarının kendilerine sahip çıkmaları beklentisi içine girmekte, bunun

330

Sallan Gül, Refah Devletinin Dönüşümünde Kadın Haklarında Çalışma ve Aile

Sorumluluğuna Geçiş, s.63-64.

331

Chant,“Kadın Hane Reisliği ve Yoksulluğun Kadınlaşması: Olgular, Kurgular ve Gelecek Stratejileri, Yoksulluk ve Kadın, ”(34-89) , s.39.

163

olmaması durumunda ise, kendisi ya da çocukları, çalışma imkanı aramaktadırlar. Kadınlar, çalışmaları durumunda ise eğitim seviyelerinin düşük ve iş tecrübelerinin yeterli olmaması gibi nedenlerle, enformel sektörde ya da marjinal sektörlerde iş bulabilmektedirler.332 Nitekim burada da evini geçindirmeye çalışan kadınların neredeyse hepsi, düşük ücretli düşük standartlı işlerde çalıştığını yukarıdaki örneklerle değinmeye çalıştım.