• Sonuç bulunamadı

B. KAPSAM VE YÖNTEM

VI. Çalışmanın Niteliği

4.1. Kitab-ı Mukaddeste Kadına Dair Olumsuz Anlatımlar

egemenliğinde olduğunun ve suçlu bir pozisyonda olduğunu görmekteyiz. Bu konuya yer vermemin temel nedeni ataerkillik söyleminin dini metinlere nasıl girdiğini ve aynı zamanda, Kutsal Metindeki kadın söyleminin daha sonra Müslüman düşüncesini de nasıl etkilediğini göstermeye çalışmaktır. Yaratmaya Adem’den başlayarak “Kadın olma”yı ikinci plana atan Kutsal Kitapta yaratılış sahnesi şu şekilde tasvir edilmiştir:

“Rab Tanrı Âdem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Âdem yaşayan bir varlık oldu. Rab Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Âdem’i oraya koydu. Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, “ama iyi ile kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün. Sonra, “Âdem’in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” Rab Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad verileceğini görmek için hepsini Âdem’e getirdi. Âdem her birine ne ad verdiyse, o canlı o ad ile anıldı. Âdem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için bir yardımcı bulunmadı.”

Rab Tanrı Âdem’e derin bir uyku verdi. Âdem uyurken, Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Âdem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Âdem’e getirdi.152

Tevrat’taki bu pasajdan da anlaşılacağı üzere asıl insan Âdem olarak değerlendirilmekte kadın ise ikinci varlık olarak ifade edilmektedir.

Kadına dair bu olumsuz başlangıç, Kutsal Kitabın diğer kısımlarında da kadın aleyhtarlığı biçiminde devam etmektedir. Bu pasajlara dair değerlendirme de Kutsal

151

Merlin Stone, Tanrılar Kadınken, s.254. 152

60

Kitabın anaerkillikten ataerkilliğe geçişte oynadığı rol üzerinde değerlendirilmeler yapılmakta, özellikle İbrani dinlerinin eril iktidarının yerleşmesi için kadına dair olumlu figürlerin toplumsal hafızadan silinmesi için, olumsuz bir misyon yüklenilerek ifade edildiği dile getirilmektedir.153

Pavlus’un Efeslilere mektubunda: “Ey kadınlar, Rab’be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.”154

Burada koca kendisini Tanrı ile o kadar özdeşleştirmiştir ki sözleri Yahve’nin sözleri olup çıkmıştır. Bu dince artık erkek egemenliği sadece kilise ile sınırlı kalmayıp özel yaşamın her alanına sirayet etmiştir.

Pavlus’tan Timoteos’a mektupta “kadın sükûnet ve tam bir uysallık içerisinde öğrensin. Kadının öğretmesine erkeğe egemen olmasına izin vermiyorum; sakin olsun. Çünkü önce Âdem sora Havva yaratıldı; aldatılan da Âdem değildi, kadın aldatılıp suç işledi.”155

Korintlilere mektupta “Erkeklerin başı İsa; kadının başı erkektir; Tanrı da İsa’nın başıdır. Erkek Tanrı’nın imgesi ve onuru olduğu için başını örtmemelidir- kadınsa erkeğin onurudur. Erkek kadından değil, kadın erkektendir. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratılmıştır.”156

Pavlus erkekliğin önce geldiğini bildirirken öylesine kesin kararlıydı ki, doğum ile ilgili olan dirimsel doğruyu bile göz ardı edip “çünkü erkek kadından değil, kadın erkektendir” diyordu. Acıyı çeken kadın, kazançlı çıkan ise erkektir.

153

Fatmagül Berktay, Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, s.53-60; Stone, Tanrılar Kadınken, s.53-61.; Stone Tanrılar Kadınken, s.239-241.

154

Kutsal Kitap, Efeslilere, 5/22-24. 155

Kutsal Kitap, Pavlus’tan Timoteosa’ya Mektup, 2/11-14. 156

61

Petrus: “Bunun gibi, ey kadınlar, siz de kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü geçmişte umudunu Tanrı’ya bağlamış olan kutsal kadınlar da kocalarına bağımlı olarak böyle süslenirlerdi”157

Kadına dair olumsuz düşünceleri besleyen Kutsal Kitabın etkisiyle birlikte din adamlarının ve düşünürlerin de olumsuz düşüncelerinin olduğunu görmemiz mümkündür.

Roma kilisesi papazı St. Clement –Tanrı adına- kadınları, hazzı, sağlığı ve güreşle koşu gibi bedensel sporların güçlendirici etkilerini yadsıyor, kadınların etkinliklerinin yün eğirme, dokuma, yemek yapma ile sınırlı kalmasının Kutsal Kitap’a daha uygun düşeceğini ifade ediyordu.158

Aynı Kutsal Kitap düşüncelerinden yola çıkan Martin Luther yazılarında kadınların erkeklere göre ikincil konumda bulunmasının doğal olduğunu söylüyordu. “Evlilik Yaşamının Savunusu’nda, kadından daha üstün ve daha iyi olduğu için, erkeğin kadınlar üzerindeki gücünü korumayı sürdürmesi gerektiğini “evinbaşı ve efendisi olarak egemenlik ve düzenin erkeğe düştüğünü” yazıyordu.159

Kadına dair bu olumsuz yaklaşımın, Kutsal Kitaba refere edilerek Hıristiyan inanışında temellendirildiği gibi, benzer yaklaşımın Müslüman kültürüne de tevarüs ettiğini görmek mümkündür. Kadim Yunan’dan başlamak üzere, tarihin bütün dönemlerinde kadına dair oluşturulan algı ve kabuller, doğal olarak birbiriyle etkileşimde bulunan diğer toplumlara da sirayet etmiştir. İslam’ın ilk muhataplarının Araplar olması dikkate alındığında, kadına dair yaklaşımların da bu toplumda mevcut kabullerin istikametinde gelişeceğini dikkate almak gerekir. Bu noktada iki temel yaklaşımla konunun değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Öncelikle Kur’an’ın nazil olduğu dönemin toplumsal ve tarihsel koşulları, ikincisi ise, Kur’an’ın bütün bir yaşamda olduğu gibi, kadın konusunda da gerçekleştirmek istediği radikal değişimlerdir. Konunun detaylarına girmeden ana hatlarıyla İslam düşüncesinde ve Müslüman kültüründe kadının durumunu değerlendirme ihtiyacı vardır.

157

I Petrus, 1-2,5. 158

Stone, Tanrılar Kadınken, s.248. 159

62

4.2. Geleneksel İslam Anlayışında Olumsuz Kadın Algısının