• Sonuç bulunamadı

I- Tora/Tevrat

5. ERKEN DÖNEM HIRİSTİYANLIK

5.2. Erken Dönemdeki Teolojik Tartışmalar ve Kutsal Metinler

5.3.2. Yeni Ahit

Yeni Antlaşma ya da Yeni Ahit ise ihtiva ettiği 4 İncil yanında 21 mektup (Pavlus’a atfedilen 13 mektupla diğerleri), Luka tarafından yazılan Resullerin İşleri kitabı ve Yuhanna tarafından yazılan Vahiy kitabından oluşur. Toplam 27 kitaptan oluşan bu metinlerin derleniş ve Kanonik ya da sahih birer kaynak olarak kabul ediliş dönemleri uzun bir zaman diliminde gerçekleşmiştir.

Yeni Ahit metinlerinin kutsal kitabın bölümleri olarak algılanması Patristik döneme aittir; zira kaynaklara göre 180 civarında bu metinlerin derlenmesi tamamlanmıştır. İskenderiye

156 patriği Athanasius, yazılarında (yaklaşık 367’de) 27 kitaptan oluşan Yeni Ahit kanonundan bahsetmektedir. Dolayısıyla Hıristiyanlıkta bu metin, bu tarihten itibaren kanonik olarak addedilmektedir. Katolik Kilisesi, 1545-1563 yıllarına denk düşen Trent Konsilinde kutsal metnin kanonizasyonu konusunu yeniden gözden geçirmiştir.

Yeni Ahit'in ilk kısmını oluşturan İncil metinleri adeta İsa'nın hayat hikâyesini konu alan birer siyer kitabı görünümündedirler. Matta ve Luka İncilleri, İsa'nın doğumundan ölümüne ve ölüm sonrası yeniden dirilip ilahi âleme yükselmesine kadar İsa'nın hayatını konu edinir. Markus İncili ise İsa'nın doğum hikâyesini atlayarak onun Yahya döneminde ortaya çıkışından ölümü, dirilişi ve yükselişine kadar hayat hikâyesini anlatır. Diğer taraftan, yukarıda resmi Hıristiyan doktrininin İsa Mesih dogması konusuna değinirken, bu dogmayı en iyi yansıtan kaynak olarak İsa anlayışı hakkında özet bilgi verdiğimiz Yuhanna İncili, gerek tarihi gerekse muhtevası yönünden diğer üç İncilden ayrılmaktadır. Tamamıyla Hıristiyan imanının İsa'sını ön plana çıkaran bu İncil de temelde diğer üç İncilde bulunan malzemeyi kullanır; ancak diğerlerinden farklı olarak bu malzemeyi tamamıyla tanrısal bir varlık olarak kabul ettiği Oğul İsa Mesih anlayışı çerçevesinde yorumlayıp geliştirir.

Birbirine benzer nitelikleri nedeniyle Sinoptik İnciller şeklinde de adlandırılan Matta, Markus ve Luka İncilleri arasında Markus İncilinin tarihsel açıdan diğerlerinden önce olduğu konusunda bilim adamları arasında genel bir konsensüs bulunmaktadır. Markus İncili'nin yaklaşık olarak MS 65-70'de Roma civarında derlendiği tahmin edilmektedir. Diğer iki Sinoptik İncil'den Matta'nın 80 civarında Suriye'de, Luka'nın ise 80-90 yıllarında Antakya'da yazıldığı sanılmaktadır. Yuhanna İncilinin ise daha sonraki dönemlerde, muhtemelen 85-150 yılları arasındaki bir tarihte Efes'te derlenmiş olduğu ifade edilmektedir. Bu İncillerin derlenişinin bir nedeni, Yahudilerden ziyade Gentilelere hitap ederek mesajı onlara iletmektir. Ancak bunların derlenişindeki asıl önemli neden ise Pavlus ile İsa'nın gerçek Havarileri arasında ortaya çıkan çekişme ve karşıtlıkta Pavlusçu düşüncenin savunulması, tarihsel İsa'nın Pavlusçu öğretiler doğrultusunda okunmasıdır.

Irenaeus gibi çeşitli erken dönem Hıristiyan yazarlarını izleyen geleneksel Hıristiyan düşüncesi, bu dört İncil'den Matta ve Yuhanna İncillerinin yazarlarının Havarilerden Matta ve Yuhanna olduğunu kabul eder. Ancak gerek bu Havarilerle ilgili erken dönem Hıristiyan geleneği konusundaki araştırmalar gerekse İnciller üzerinde yapılan metin incelemeleri, aslında sonraki dönemlerde çeşitli Hıristiyan yazarlarca derlenen bu İncillerin adı geçen Havarilere atfedildiğini ortaya koymaktadır.

İnciller arasında yapılan metin incelemelerinden hareketle Markus İncilinin diğer iki İncilin yazılmasına kaynaklık ettiği belirlenmiştir. Araştırıcıları bu kanaate yönelten en önemli etken, diğer iki Sinoptik İncil'e nazaran Markus İncili'nin daha özlü ve yalın anlatımıdır. Gerek Luka gerekse Matta İncili, adeta Markus İncili'ni temel alan birer nüsha görünümündedirler.

1830'larda Karl Lachmann ve Christian Wilke, Matta ile Luka İncilleri üzerinde yaptıkları araştırmalarda, bu İncillerin Markus İncilini izledikleri durumlarda aralarında çarpıcı bir paralellik olduğunu, ancak Markus İncilinden ayrıldıkları noktalarda ise farklılıkların ortaya çıktığını, dolayısıyla Markus'un diğer İncil metinlerinin temel kaynağı olduğunu vurguladılar.

Bunun üzerine Christian Weisse ise 1838'de Matta ve Luka'nın muhtemel kaynakları

157 bağlamında "iki doküman hipotezini" ortaya attı. Buna göre bu kaynaklardan birisi Markus'tu;

diğeri ise İsa'nın deyişlerini ihtiva eden bir kaynaktı. Bu ikinci kaynak Q (Quelle=Kaynak) kısaltmasıyla ifade edildi.

Matta ile Luka'nın Markus'tan farklı olarak içerdikleri birbirine paralel malzemenin muhtemel kaynağı olarak kabul edilen Q, tamamıyla hipotetik bir kaynaktır; Tomas İncili gibi müstakil bir metin halinde elde mevcut değildir. Bununla birlikte Yeni Ahit uzmanları Matta ve Luka İncilleri üzerinde yaptıkları çalışmalarla Q'nun muhtemel bir metnini hazırlama girişimlerinde bulunmuşlardır. Örneğin Burton L. Mack, bu çerçevede "Q Kitabı" başlıklı yaklaşık 20 sayfalık bir metin hazırlamıştır. "Bunlar İsa'nın öğretileridir" cümlesiyle başlayan Q, tamamıyla İsa'nın mesajını ve vaazlarını konu edinmektedir.

Orijinal Yunanca nüshasının bazı fragmentleriyle Kıptice çevirisi günümüze kadar ulaşan Tomas İncili'nin ilk nüshasının MS 50’li yıllarda Kudüs cemaati lideri Yakub'un gözetiminde derlendiği, 62'de Yakub'un şehadeti sonrası metnin (ve muhtemelen metne sahip olan cemaatin) Urfa'ya göç ettiği ve burada 60'lı ve 70'li yıllarda bazı ilavelerle metnin geliştirildiği ifade edilmektedir. Tomas İncili'nin M.S. 30-60 yılları arasına tekabül ettiğini ileri sürdüğü ilk döneme, Mısırlılar İncili ve Markus İncili gibi metinlerin ikinci döneme (M.S. 60-80 arası), Luka ve Matta İncilleriyle Yuhanna İncilinin ilk versiyonunun ise M.S. 60-80-120'ye tekabül eden üçüncü döneme ait olduğu düşünülmektedir. Yuhanna İncilinin sonraki versiyonlarıyla Resullerin İşleri, Ebionitler İncili, Nazoranlar İncili ve Petrus İncili gibi metinler ise son döneme yani 120-150 yılları arasına denk düşmektedir.

İncil metinlerinin sahihliğiyle ilgili sorgulama oldukça erken dönemlerde başlamıştır.

Henüz M.S. ikinci yüzyılda Marcion, diğer Yeni Ahit metinlerine olduğu kadar İncillere de eleştirel bir yaklaşımda bulunmuş ve kendine göre İsa'yı ve mesajını iyi yansıtmayan metinleri reddetme yoluna gitmiştir. Nitekim o, günümüz Yeni Ahit'inin temelini oluşturan 4 İncil arasında yalnızca Luka İncili'ni kabul etmiş; ancak bu metni de olduğu gibi değil, yeniden gözden geçirerek ele almıştır. İsa Mesih'in mesajını izlemede Marcion'un kendisine kılavuz edindiği Pavlus, mektuplarında (Rom. 2:16) "yaydığı bir İncilden" bahsetmekteydi; bu ise Marcion'a göre bir tek İncil metninin bulunduğuna işaretti. İnciller konusundaki çalışmalarıyla Marcion, Pavlus'un İsa Mesih'ten almış olduğu bu orijinal İncili ortaya koymaya çalışıyordu.

Tertullian'ın da ifade ettiği gibi (Adversus Marcionem, IV.1, v) birçok kişi, Luka İncili'nin Pavlus öğretileri doğrultusunda derlendiğini düşündüğünden, Marcion açısından Luka İncili, İncil metinleri arasında Pavlus tarafından öğretilen orijinal Mesih İncili'nin tek derlemesiydi.

Her ne kadar Marcion, Luka İncili'ni kabul etse de bu İncili günümüzde olduğu şekliyle kabul etmemiş, bunun üzerinde de bir takım metin tenkitlerinde bulunarak, kendine göre İsa Mesih'in mesajına uygun düşmeyen ya da yaratıcı Tanrı’nın ve Eski Ahit'in uzantısı durumunda olduğuna inandığı kısımları çıkarmıştır. Örneğin bu çerçevede o, İsa Mesih'in doğum hikâyesini konu edinen Luka İncili'nin ilk iki bölümünü kabul etmemiştir. Şüphesiz bu çalışmalarıyla Marcion, Yeni Ahit araştırmalarına en önemli katkıyı yapan kişilerden birisidir. Bu nedenle, bazı çağdaş araştırıcıların "Marcion olmaksızın ne Yeni Ahit'in ne de Pavlus mektuplarının olacağı" iddiasını abartılı bulmamak gerekir. Marcion'un, Eski Ahit yanı sıra Yeni Ahit metinlerine de yönelttiği eleştiriler, Hıristiyan kutsal metinlerinin İsa Mesih ve ilk cemaatin

158 öğretilerini ne kadar temsil ettikleri ve ne kadar güvenilir oldukları konusundaki tartışmaların, bu metinlerin derlendiği dönemin hemen sonrasında başladığını göstermesi bakımından da önemlidir.

Diğer taraftan İncillerin tarihsel gerçekliğine ilişkin sorgulamanın da oldukça erken dönemlerde başladığı bilinmektedir. Örneğin Origen, Celsus'a karşı olan polemiklerinde (Against Celsus, I, xlii) her ne kadar İncillerde İsa'nın yaşamına ilişkin anlatıların tarihsel kanıtlarla desteklenebileceğini savunsa da İncillerde dinsel açıdan gerçek olmakla birlikte tarihsel açıdan gerçek olmayan bir takım hususların olabileceği üzerinde de durmaktadır.

İncillerdeki anlatıların tarihsel gerçekliğine ilişkin şüphelerde inciller arasındaki farklılıklar her zaman önemli bir etken olmuştur. Aynı olaya ilişkin İnciller arasındaki farklı anlatımlar ve yer yer çelişkiler, yine erken dönemlerden itibaren gerek Celsus gibi Hıristiyanlık karşıtı paganist yazarların gerekse bunlara cevap vermeye çalışan Hıristiyan apolojistlerin dikkatini çekmiştir. Nitekim bu durum İnciller ve İsa üzerine çalışan çağdaş araştırıcıların da gözünden kaçmamaktadır. Örneğin İsa araştırıcısı J.D. Crossan, belirli bir konu üzerinde yoğunlaşarak İncil versiyonlarını karşılaştırmalı bir şekilde okumada, metinler arasındaki uyumdan ziyade uyumsuzluğun okuyucunun dikkatini çekeceğini vurgulamaktadır.

Yeni Ahit metinleri arasında yer alan Pavlus’un mektupları ise Yeni Ahit metinlerinin en eskileri olarak kabul edilir. Geleneksel olarak Pavlus’a atfedilen 13 mektuptan aslında yalnızca 7’sinin (hatta bazı araştırıcılara göre 4’ünün) gerçekte Pavlus’a ait olabileceği tartışılmaktadır. Bu mektupları bizzat Pavlus yazmamış, ancak bazı öğrencilerine dikte ettirmiştir. Bununla birlikte bazı mektupların sonunda "ben Pavlus, bu selamı kendi elimle yazıyorum” gibi vurgular da bulunmaktadır.