• Sonuç bulunamadı

2. MANİHEİZM, ZERDÜŞTİLİK VE PARSİLİK

2.2. Zerdüştilik ve Parsilik

2.2.7. Rahiplik ve Mabed

Mecusilik’te çeşitli rahiplik sınıfları var olmuştur. Bunlardan en önemlisi Mecuş ya da Meci denilen rahip grubudur. İran imparatorlukları hakimiyeti altındaki Batı bölgelerinde yerleşik Mecusi kolonilerinde etkin olan Meciler eski Yunan gibi Batı dünyasında Mecusiliğin bu adla adeta özdeşleşmesine neden olmuşlardır. Bunlardan başka rahipler hiyerarşisi içinde Erbad (Herbad), Mobad (Magbad) ve Bagnapad gibi rahip grupları da dikkati çekmektedir.

Bunlardan Mobadların ateş tapınaklarındaki başrahipler oldukları bilinmektedir.

Mecusilik’te rahiplik babadan oğla geçen bir sistemle devam ettirilmektedir. Rahiplerin giysileri başa takılan külah benzeri bir başlık, bir elbise, ağzı kapatacak şekilde yüze takılan bir peçe ve bir kuşaktan oluşmaktadır. Bu giysiler beyaz olmak zorundadır; zira temizlik ve saflığı simgeleyen beyaz rahip rengi olarak bilinir. Rahipler cenaze ve evlenme törenleri, cemaate giriş ayinleri ve benzeri törenleri idare ederken bunun karşılığında belirli bir ücret alarak geçimlerini sağlarlar.

Erken dönem Mecusiliğinde tapınmak amacıyla kullanılan kutsal mekanlar ya da sunak yerleri fazla görülmemektedir. Ancak zamanla özellikle Mecusiliğin toplumda yaygın egemen bir din haline gelmesiyle tapınaklar ve sunak yerleri oluşturulmaya başlanmıştır. Ataşgede adı verilen ve içerisinde kutsal ateşin yakılı olduğu tapınaklar İran’ın dört bir tarafında inşa edilmiştir. Ateş tapınakları genellikle iki bölümden; kutsal ateşin yakılı tutulduğu bir özel kısım ile inananların dini ibadetlerini yerine getirdiği daha büyük bir kısımdan oluşmaktadır.

Sasanilerin yıkılışı sonrası ataşgedeler hızla yok olmuştur. Bugün İran, Azerbaycan ve Hindistan’da çeşitli Ataşgedelerin var olduğu bilinmektedir. Parsi tapınağı Dar ı Mihr ya da Agyari olarak adlandırılır. Tapınaklardaki ateşler, kutsiyet derecesine göre 3 grupta toplanır.

Bunlardan en kutsalı Ataş Bahram’dır. Bunlar, en yüce ateşler olarak değerlendirilir. Ataş Adaran olarak adlandırılan tapınak ateşi ise ikinci derecede kutsaldır. Ataş Bahram ve Ataş Adaran’a yalnızca rahipler dokunabilirler; sıradan halkın dokunması yasaktır. Son sıradaki ateş ise Ataş Dadgah olarak adlandırılır. Bu ateş, tapınaklar yanı sıra evlerde de tutulabilir Bu her üç ateşle Parsi olmayanların temas kurmalarına ise kesinlikle izin verilmez.

69

2.2.8. Parsilik

Henüz İslam öncesi dönemde bazı Zerdüştilerin Hindistan’ın batı bölgelerine yerleşmiş oldukları bilinse de Parsi geleneği Hindistan’a göçle ilgili bir tek olay üzerinde durur. 1600’de Parsi rahip Bahman tarafından yazılan Kıssa i Sancan’a göre, Müslümanların İran’ı fethi üzerine yaklaşık 100 yıl dağlarda saklanmış olan Zerdüştiler, daha sonra İran körfezini geçerek Hindistan’ın batı sahilinde bulunan Gujerat’a gelmiş ve buradaki yöneticilerin, dinsel inançlarını açıklamak, silah taşımamak, yerel Hint elbiseleri giymek ve evlilik törenlerini akşamları yapmak şartlarını kabul ederek yerleşmişlerdir.

Yeni yerleşim bölgelerinde Fars kökenli olanlar anlamında Parsîler (Parsîk) olarak tanınan Zerdüştiler, zamanla yerel kültür ve geleneklerden etkilendiler. Bunlardan birisi Gujerati dilinin anadil olarak kullanılmaya başlanması, bir diğeri ise Hint giyim ve kuşamının adapte edilmesidir. Her ne kadar ibadetler esnasında hâlâ beyaz elbiseler kullanmayı sürdürseler de günlük yaşamda Hint elbiseleri giymeye başlamışlardır. Ayrıca Hindu geleneğinin bir etkisi olarak, sığır kurbanını terk etmişler; bunun yerine keçi kurbanı geleneğini sürdürmüşlerdir.

Bundan başka yine muhtemelen Hint geleneğinin etkisiyle kuzenlerin birbirleriyle evlenmelerine yasaklama getirilmiştir.

18. yüzyılda kaleme alınan Kıssa i Zarduştan i Hindustân’a göre, Gujerat Parsi toplumu zamanla farklı yerleşim merkezlerinde müstakil cemaatler halinde gelişmiş ve böylelikle her biri bir rahip grubunun idaresi altında olan 5 ana bölgeye ayrılmıştır: Sancaralar, Bhagaryanlar, Godavralar, Bharuchalar ve Khambattalar.

13. yüzyılda bölgede egemen olan Müslümanlar, Parsilere ehl-i zimmet statüsü tanıdılar ve Parsiler cizyeye bağlandı. 16. yüzyılda imparator Akbar döneminde, Akbar’ın genelde bütün dinlere yönelik olumlu tavrı nedeniyle Parsilerden de cizye kaldırıldı; ancak Akbar sonrası Parsiler yeniden cizye ödemek durumunda kaldılar. 13. ve 15. yüzyıllar arası yörede çeşitli Müslüman ve Hindu yöneticilerin güç mücadelesinden Parsilerin yaşadıkları yerleşim birimleri zaman zaman olumsuz etkilendi; şehirler yağmalandı ve halk zarar gördü.

İlerleyen zaman içerisinde bazı Parsi rahipler, başta Avesta olmak üzere çeşitli dinî metinleri Gujerati diline çevirme faaliyetlerine koyuldular.

Hindistan’ın İngilizler tarafından kontrol edildiği ve yönetildiği dönemlerde Parsiler, İngilizlerle olumlu ilişkiler kurdular ve bu dönemden itibaren başta Bombay olmak üzere önemli ticaret merkezlerine yerleşmeye başladılar. Hindistan’ın İngiltere’den bağımsızlığı sürecinde de bazı Parsi ileri gelenler aktif rol aldılar. Hindu-Müslüman ayrılığı sonrasında ise Hindistan ve Pakistan Parsileri yaşadıkları ülkelerin sosyal yapı ve yönetimlerine adapte oldular. Gerek Hindistan’da gerekse Pakistan’da Parsilerin, sosyo-ekonomik ve eğitsel açıdan toplumun geri kalanından hayli üst düzeyde oldukları dikkati çekmektedir.

20. yüzyılda önemli miktarda Parsi başta İngiltere ve Kanada olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmişlerdir. Günümüzde Parsi diasporası yaygın olarak Londra’da bulunmaktadır.

Bütün dünyadaki Parsilerin toplam sayısı ise 100.000 civarındadır.

70 17. yüzyıldan itibaren Parsiler arasında çeşitli görüş ayrılıklarının ve bazı mezhepleşme hareketlerinin ortaya çıktığı bilinmektedir. 15. yüzyıldan itibaren Parsi dinsel yaşamının merkezi olan Navsari’de, Sancana rahipleriyle Bhagaryan rahipleri arasında dinsel hizmetlerin yürütülmesi konusunda ayrılık oluştu. Bu ayrılıkta Bhagaryanlar tarafından yürütülen bazı dini ayin ve törenlere talip olan Sancanalar, bu istekleri kabul edilmeyince, tapınaktaki kutsal Ataş Bahram’ı da alarak Navsari’yi terk ettiler ve Sancan yakınlarında yeni bir dinsel merkez oluşturdular.

Sonraki dönemlerde Bhagaryanlar arasında da bazı ayrılıklar ortaya çıktı. Surat’taki cemaat Bhagaryanlardan ayrılarak Suratyalar grubunu oluşturdu. Bu yeni grup içerisinde de bazı konularda ciddi tartışmalar yapıldı. Örneğin ölüm sonrası cesede ağız örtüsü (padân) takıp takmama ve cesedin ayağının nasıl bırakılacağı (çapraz mı yoksa düz mü bırakılacağı) konularında görüş ayrılıkları oluştu. Bu tartışma konularında İran’dan din adamları çağrılarak onların hakemliğine müracaat edildi. Bundan başka takvim konusunda baş gösteren bir tartışmada, bir grup rahip İran takviminin daha eski/kadîm olduğunu, dolayısıyla bunun kullanılması gerektiğini savundular ve yüzyıllardır Parsilerce kullanılan geleneksel takvimi kullanmaktan vaz geçtiler. Bunlara Kadmîler adı verildi. Buna karşılık cemaatin çoğunluğu ise geleneksel takvimlerine bağlı kaldılar ve bunlara da Rasimîler ya da Şenşaîler (Şarşaî veya Şahinşahî) denildi. Kadimîler ve Şenşaîler arasındaki ayrılık öyle ciddi boyutlara ulaştı ki her iki topluluk kendi özel tapınaklarını kurdular. Kadmîlere kızgınlıkları nedeniyle Şenşailerin oluşturduğu çoğunluk, yüzyıllardır Parsiler arasında bir gelenek olan belirli konularda İran’daki din adamlarının görüşlerine müracaat etme âdetinden vazgeçti. Takvim konusundaki tartışmalar 20. yüzyılda da sürdü ve bu yüzyıl başlarında takvim konusunda yapılan bir diğer tartışmadan Faslîler denilen bir grup ortaya çıktı.

19. yüzyıl ve sonrasında gittikçe yoğunlaşan Hıristiyan misyonerliği ve oryantalistlerin çalışmaları Parsiler üzerinde etkili oldu ve bu nedenle Parsiler arasında “Genç Bombay Partisi”

ve “Zerdüştî Reform Cemiyeti” gibi bazı yeni anlayışlar ve modernist akımlar da ortaya çıktı.

Parsi toplumu din adamları ve sıradan cemaat üyeleri ya da laik halk (behdin) şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Din adamları da kendi içerisinde farklı gruplar oluştururlar. Ortaçağdan itibaren Parsi cemaati rahipler sınıfınca 5 ana bölgeye (panth) ayrılmıştı ve her panthak belirli bir rahip grubunun (panthaki) dinsel rehberliği altındaydı. Rahiplik hiyerarşisinde sıradan rahiplere Mobad, başrahiplere ise Dastûr adı verilir. En yüksek dereceli rahipler ise Dastûrân Dastûr olarak adlandırılır. Diğer taraftan Kadmîler grubu din adamları için Molla ismini kullanırlar.

Parsilikte rahiplik babadan oğula geçen bir sistemle sürdürülür. Rahip adayları olan çocuklar 7 yaşından itibaren sıkı bir eğitime tabi tutulurlar.

Parsilikte dinin soya dayalı olarak devam ettiği düşünülür; dolayısıyla dışarıdan ihtida olaylarına izin verilmez. Büyük ihtimalle bu, Hint toplumunda Parsilerin ayrı bir kast olarak görülmesiyle de yakından ilgilidir. Bununla birlikte zaman zaman görülen Parsilerin farklı din mensubu kişilerle evliliklerinden doğan çocukların da Parsi inisiyasyon törenine katılmalarına izin verilir.

71 Parsi tapınağı Dar ı Mihr ya da Agyari olarak adlandırılır. Tapınakta kutsal ateşin bulunduğu mekanı ifade eden adaran ile törenlerin yapıldığı izişngâh bulunur. Adaran’da bir metal kap içerisinde kutsal ateş yakılı tutulur. Tapınaktaki ateş kültü, Zerdüşti gelenekte var olan kalp ateşinin canlı tutulması inancının bir uzantısı görünümündedir. Tapınakta yürütülen en önemli ayin, ateşin sürekli olarak yakılı olmasını gözetmektir. Bu nedenle rahiplerce günde 5 vakit dualar eşliğinde ateş temizlenmiş odunla beslenir. Bu esnada rahipler, nefeslerinin ateşi kirletmemesi amacıyla ağızlarını bir örtü (padan) ile örtmek zorundadırlar. Tapınaklardaki ateşler, kutsiyet derecesine göre 3 grupta toplanır. Bunlardan en kutsalı Ataş Bahram’dır.

Bunlar, en yüce ateşler olarak değerlendirilir. Zira bunların kutsanma ayinleri çok uzun sürmekte ve oldukça ayrıntılı törenler yapılmaktadır. Gujerati’ye yerleşen Parsilerin 10.

yüzyılda Sancan’da yaptıkları tapınaktaki Ataş Bahram’ları yaklaşık 500 yıl tek tapınak ateşi olarak korunmuştur. Günümüzde ise Hindistan’da yalnızca 8 Ataş Bahram bulunmaktadır.

Bunlardan Udvada’daki Ataş Bahram’ın 1000 yıldır sürekli yakılı olduğuna inanılmaktadır.

Ataş Adaran olarak adlandırılan tapınak ateşi ise ikinci derecede kutsaldır. Bunların kutsanması da yine uzun törenlerle olur. Ataş Bahram ve Ataş Adaran’a yalnızca rahipler dokunabilirler;

sıradan halkın dokunması yasaktır. Son sıradaki ateş ise Ataş Dadgah olarak adlandırılır. Bu ateş, tapınaklar yanı sıra evlerde de tutulabilir; dolayısıyla bunlara sıradan halkın da dokunmasında beis görülmez. Bu her üç ateşle Parsi olmayanların temas kurmalarına ise kesinlikle izin verilmez.

Parsi inanç sistemi Zerdüşt’ün öğretilerine dayalıdır. Parsiler, Mazdayasna olarak adlandırdıkları yüce varlık Ahura Mazda’nın her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten tek rab olduğu inancına sahiptirler. Genelde hakim olan bu monoteizm yanı sıra, zaman zaman Parsi inanç sisteminde Mecusilikte olduğu gibi iyi-kötü düalizmine dayalı bir ortodoksiye de rastlanılır. Ayrıca Parsilikte ateş, toprak ve su gibi maddi varlıkların, ilahi gücün bir çeşit tezahürü olarak görülmesi, bir çeşit panteist inancın varlığı olarak da görülebilir. Parsiler Zerdüşt’ün peygamberliğine, vahye, ruhun ölümsüzlüğüne, haşre, hesaba ve öte dünya (cennet ve cehennem) yaşantısına da inanırlar.

Bir Parsinin yaşamında Aşoy (aşa) kavramı oldukça önemlidir. Bu kavram, hakikat ve doğruluk yanı sıra hem fiziksel hem de zihinsel temizliği ve iyiliği ifade eder. Bu doğrultuda Parsi ahlak sisteminin özünü Zerdüştilikte olduğu gibi “humuta, hukhta, huvarşta” (iyi düşünce, iyi söz, iyi davranış) ilkesi oluşturur.

Parsi ibadetleri arasında ateş kültü ön plandadır. Sanıldığının aksine Parsiler ateşe tapmazlar; ancak ateşi tanrısal gücün, saflığın, ve rahmetin varlığının bir sembolü olarak görür;

ona büyük saygı gösterirler. Tapınaklarda sürekli yakılı tutulan ateşin sönmesini büyük bela ve afet habercisi olarak değerlendirirler. Ateş, toprak ve suyun kirletilmemesine büyük özen gösterirler.

Çocuklar 7-9 yaş arası inisiyasyon törenine (navcot) tabi tutulurlar. Erkek ve kız çocukları için tapınakta düzenlenen bu törenlerde çocuklar önce banyo yaptırılır sonra da dini elbise (sudreh) ve kutsal kuşak (kusti) giydirilir. Ayrıca çocuklara bazı dini emir ve kurallar da öğretilir. İnisiyasyon töreni sonrası bu çocuklar sorumlu birer Parsi olarak görülürler.

72 Parsilikte doğum, evlilik ve cenaze törenleri dini olaylar olarak değerlendirilir. Doğum sonrası bebek tapınağa götürülür ve rahip tarafından ağzına kutsal hom suyu verilir. Evlilik törenini de rahip yönetir. En dikkat çekici tören ise cenaze törenidir. Ölümle ruhun bedenden ayrıldığı düşünülür. Ceset ise kirli sayılır ve bir an önce cenaze töreninin tamamlanması yeğlenir. Ancak cenazenin gündüz vakti kaldırılması gerekir. Ceset önce yıkanıp beyaz elbise ile kefenlenir; daha sonra ceset taşıyıcıları (naseh-salar) onu bir sedye üzerinde bir çeşit mezarlık olan dakhmaya götürürler. Kirli sayılan cesede bu görevli kişiler dışındakilerin dokunmaları yasaktır. Silindirik taş duvarlı üstü açık bir yapı olan dakhma ya da Sessizlik Kulesi’nde ceset açık alanda taş bloklar üzerine yatırılır ve üzerindeki elbiseler tamamen çıkartılarak açığa bırakılır. Böylelikle akbabaların cesedi yiyip yok etmelerine imkan sağlanır.

Parsiler, kirli sayılan ölü bedenin toprağı kirleteceği gerekçesiyle gömülmesinin, ateşe ya da suya atılmasının doğru olmadığına inanırlar ve dünyadan ayrılırken de iyi şeyler yapmak amacıyla onları, tanrının bu iş için seçip yarattığı akbabaların yemesine bırakmanın en doğru şey olduğunu ileri sürerler. Bununla birlikte Hindistan’ın iç bölgelerinde yaşayan bazı Parsilerin cesetleri gömme adetini uyguladıkları da bilinmektedir. Cesedi dakhmaya bırakan görevliler, bu iş sonrası yıkanıp temizlenirler. Yaklaşık iki hafta sonra ise dakhmaya giderek kalan kemikleri toplar ve Dakhma içindeki özel bir havuza, çürüyüp toz olmak üzere bırakırlar.

Parsiler, bedenden ayrılan ruhun 4. gün sabahı öte dünyadaki Çinvat köprüsünden geçeceğine inanırlar. İyi ile kötünün ayırt edilmesi yeri olan bu köprüyü ancak iyiler geçebilir;

kötüler bunu geçemeyip aşağıdaki cehenneme düşerler. Çinvat köprüsünün karşısında ise 2 ilahi yargıç olan Raşnu ve Mithra oturur. Bunlar ruhların amellerini tartarlar.

Mecusilerce kutlanılan bayramlar Parsilerce de kutlanır. Parsiler dini ayinlerinde kullanılmak üzere kılları tamamıyla beyaz olan bir boğa (varaysa) beslerler. Bu boğa, kesilmek için değil, hom suyunu süzmeye yarayan eleğin yapımında kullanılan kuyruk kılları için beslenir. Parsiler domuz ve sığır eti yemezler ve tek evlilik yaparlar. Zorunlu olmadıkça boşanmayı uygun görmezler.

2 .2.9. Sonuç

Zerdüştilik uzun tarihi içerisinde farklı değişim ve dönüşümlere maruz kalmıştır. Bu bağlamda Zerdüşti teoloji yeknesak bir yapı arz etmemiştir. Buna karşın ahlaki durumlarla ilgili olarak geliştirilen iyi söz, iyi düşünce ve iyi eylemden oluşan üçlü etik prensipler sürekliliğini Zerdüşti tarihi boyunca sürdürmüştür. Günümüzde Parsiler ve Zerdüştiler olmak üzere iki büyük gruptan müteşekkil olan bu dini gelenek, fiili olarak milli bir dini yapılanma görüntüsü vermektedir. Cemaate dışarıdan bir giriş söz konusu değildir ve rahiplik babadan oğula geçerek devam etmektedir. Zerdüştiler kutsal metinleri Avesta’nın bir bölümü olan Gathalar’ın Zerdüşt’ün kendi ilahileri olduğunu kabul etmektedirler. Günlük ibadetlerini ve diğer törenlerini ateşin huzurunda gerçekleştiren Zerdüştiler için tek eşlilik esas kabul edilmiştir.

73 Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Yakın coğrafya içinde ortaya çıkmış olan Maniheizm de İslam öncesi dini geleneklerden birisini ifade etmektedir. Gnostik bir teoloji üzerine bina edilen Maniheizm İslam’ın ortaya çıkışından sonra müntesiplerini tamamen kaybetmiştir.

Tarihsel olarak yaşadığı dönemle ilgili tartışmalar söz konusu olsa da Zerdüşt, Pers kültürünün önemli bir unsuru olan Zerdüştilik veya Mecusiliğin kurucusudur. Başlangıçta monoteizme meyyal bir tanrı anlayışına sahip olmasına karşın, Zerdüşt’ün öğretileri zaman içerisinde değişime uğramıştır. Bu süreçte monoteizmden düalist yapıya doğru bir yöneliş belirmiştir. İslam fetihleri öncesinde ve sırasında Zerdüştilerin bir kısmı İran topraklarından göç ederek Hindistan’nın Gujarat bölgesine yerleşmişlerdir. Ateş Zerdüştiler için saflığın ve hakikatin daha doğrusu Ahura Mazda’nın sembolüdür. Bu bağlamda Zerdüşti mabedlerine ateş evi anlamında Ateşgah, Dadgah veya Ateş Bahram isimleri kullanılmıştır. Ahura Mazda iyi ve bütün dünyadaki varlıkları yaratan bir tanrıdır. Angra Mainyu ise kötülüğün kaynağı olarak görülür.

74 Bölüm Soruları

1. Aşağıdaki terimlerden hangisi Maniheizm inancında ışık unsurlarıyla savaşan karanlık güçleri ifade etmektedir?

a) Pitahil b) Aeonlar c) Deccal d) Düşmüş ruh e) Arkonlar

2. Aşağıdakilerden hangisi Maniheizm inancının temelinde yer alan teolojik geleneği ifade eder?

a) Gnostisizm b) Sır dinleri c) Paganizm d) Helenizm e) Mitraizm

3. Mani hangi dönemde yaşamıştır?

a) M.Ö. 2. yüzyıl b) M.S. 2. yüzyıl c) M.S. 1. yüzyıl d) M.S. 3. Yüzyıl e) M.Ö. 1. yüzyıl

4. Maniheizm’in kurucusu Mani nasıl ölmüştür?

a) Savaşta yaralanarak b) Başı kesilerek c) Hapiste

d) Asılarak

e) Suikaste uğrayarak

5. Aşağıdakilerden hangisi Maniheist yazarlarca kaleme alınan kitaplardan değildir?

a) Avesta b) İlahi Kitabı c) Vaazlar

d) Hayat İncili Yorumu e) Mani’nin Mektupları

6. Maniheizmin “karanlık alemi” hakkında aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?

75 a) Karanlık alemi güneydedir.

b) Karanlık alemi dumanla kaplıdır.

c) Karanlık alemi sayısız dallarından her türlü kötülük fışkıran “ölüm ağacı” vardır.

d) Karanlık alemin başında bir yüce varlık olan karanlık kralı vardır.

e) Karanlık alemi dayanılmayacak derecede sıcaktır.

7. Aşağıdakilerden hangisi Maniheizmin beş emrinden biri değildir?

a) Zina etmemek b) Yalan söylememek, c) Et yememek,

d) Temizliğe dikkat etmek, e) Mala mülke önem vermemek

8. Aşağıdakilerden hangisi Zerdüşt hakkında anlatılanlardan değildir?

a) Annesi Zerdüşt’e mucizevi şekilde hamile kalmıştır.

b) Zerdüşt’ün doğumunda insan şeklinde serbestçe dolaşan şeytanlar yeraltına kaçmıştır.

c) Zerdüşt gizli hazineleri bulmuştur.

d) Zerdüşt gülerek doğmuştur.

e) Zerdüşt kutsal ateşi bulmuştur.

9. Aşağıdakilerden hangisi Şehristani’nin zikrettiği Mecusi gruplardan biri değildir?

a) Seneviye b) Keysaniye c) Zarâdaştiyye d) Keyûmartiyye e) Zurvaniyye

10. Aşağıdakilerden hangisi günümüz Parsi inançlarından değildir?

a) Ahura Mazda tek tanrıdır.

b) Zerdüşt bir peygamberdir.

c) Ruh ölümsüzdür.

d) Ölüm sonrası diriliş vardır.

e) Kader haktır.

Cevaplar:

1. e; 2. a; 3. d; 4. b; 5. a; 6. e;

7. a; 8. c; 9. b; 10. e

76