• Sonuç bulunamadı

YENİ BİR AYAKLANMANIN KOŞULU VAR

somut olarak hareketin devam etmesi-nin tüm koşulları mevcut. Ve hareket ilerlemeye, güçlerini birleştirmeye devam ediyor.

Bu eylemlere halkın katılımı Tu-nus’taki kadar kalabalık oldu mu?

Bizim ülkemizdeki hareket Tu-nus’la karşılaştıracak kadar büyük değil. Bunun en büyük nedeni Kral’ın çabuk hareket etmesidir. Çünkü kısa süre sonra, 15 gün sonra, 9 Mart’ta yeni anayasa vaadinde bulundu, işsiz-lere iş vaadinde, diplomalı işsizlerden 4 binini işe aldı, gençlere okul ve iş vaadinde bulundu, yani umutsuzlara umut vaadinde bulunduğu için, hare-ket çok büyük boyutlara ulaşmadı ve kısa sürede sönmeye yüz tuttu. Ancak bugün anayasa tamamlanmış ve oy-lanmış olmasına rağmen, bu anayasa halkın büyük çoğunluğunun talep ve ihtiyaçlarına yanıt vermiyor. Yani yeni bir ayaklanmanın ortaya çıkması için bütün koşulları içinde barındırıyor.

Ayaklanmanın, demokratik ör-gütlenme hakkının kullanımında bir etkisi oldu mu?

20 Şubat Hareketi’nden sonra, Kral ve hükümetin vaatleri bazı iyi-leştirmelere yol açsa da, bunlar kısa sürede geri alındı. Yani böylece yine eski duruma döndük. Ekonomik açı-dan memurlara tanınan ücret artışla-rı kısa sürede yapılan zamlarla sıfıra indi. İşe alınan 4 bin gencin büyük çoğunluğu bütçe sıkıntısından dola-yı işten çıkarıldı. Ülkedeki kuraklık, ekonomik sıkıntılar ve kriz bahane edilerek her türlü muhalefet büyük bir

şiddetle bastırılıyor. Ama başkent ile diğer taşra kentleri arasında farklılık var. Ülkenin başkenti dünya kamuo-yunun gözü önünde olduğu için Kral-lık başkentte her şeyin güllük gülis-tanlık olduğunu göstermek amacıyla şiddet uygulamıyor. Ama ülkenin di-ğer bölgelerinde şiddet uygulanıyor.

Fas’ta işçiler, emekçi köylüler, gençlik arasında örgütlülüğünüz var mı? Ve Parlamentoya giriyor musu-nuz?

Biz sadece hükümeti karşımıza al-mış politik bir parti değiliz. Biz siste-min kendisine karşı mücadele ediyo-ruz. Parlamento ya da seçim sadece görünüşte demokrasinin bir unsuru olduğu için, biz bu tür girişimlere alet olmuyoruz, seçimleri boykot ediyo-ruz. Demokratik talepler içerisinde en önemlilerinden bir tanesi Sahra halkının kendi kaderini tayin hakkı.

Ve ülkedeki siyasi partiler içerisinde onların kendi kaderini tayin hakkını tanıyan tek siyasi parti biziz. Bundan dolayı da sistemin, Kral’ın polisi-nin şiddetine, takibine uğradık. Yıl-lar boyunca arkadaşYıl-larımız hayatını kaybetti. Bizim bundan önceki genel sekreterimiz 10 yıl hapiste yattı. Biz hükümetin kendisini demokratikmiş gibi göstermesine katılmıyoruz ve onun bir parçası haline gelmiyoruz.

İşçiler ve yoksul emekçiler ara-sında nasıl örgütleniyorsunuz? Pa-neldeki konuşmanızda parlamento katılımının yüzde 20 seviyesinde kal-dığını söylediniz. O zaman halk han-gi yolla mücadele ediyor?

Marksist Teori 8 20 Şubat ile birlikte ortaya çıkan

halk hareketi ülkemizde başlangıçta güçlü bir hareket olmasına rağmen, biraz önce de söylediğim gibi kısa sü-re sonra Kral’ın bazı noktalarda geri adım atması nedeniyle zayıflama eği-limi gösterdi ve 20 Şubat Platformu içerisinde yer alan İslamcı örgütler-den birinin Kral tarafından verilen-leri yeterli görüp geri çekilmesiyle zayıflama ve gerileme dönemi yaşadı.

Fakat yeni anayasanın tamamlanması, çatışma süreci içerisinde Kral’ın tanı-dığı vaatlerin kısa sürede eriyip gitmiş olması halkın yeniden mevcut sisteme karşı sokağa dökülmesi eğilimlerini güçlendirdiği andan itibaren biz de zaten mücadelenin içerisindeydik ve giderek yükselmesi için çaba harca-dık. Ama biliyoruz ki mücadele düz bir seyir çizgisi izlemez. Yükseldiği dönemler olduğu gibi geriye düştüğü dönemler de olacaktır. Şu anki hare-ket 20 Şubat’ın biraz geriye düşmüş olmasına rağmen, Kral’ın vaatlerinin kısa sürede erimiş olması, yeni ana-yasanın taleplere ve özlemlere cevap vermemiş olması halk kitleleri içeri-sinde nefret ve öfkenin içten içe bü-yümesine yol açıyor. Fas’ta her ay bir pazar günü eylem günü olarak belir-ledik ve halka sokağa çıkmaya, talep-lerine sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Ülkenin bütün şehirlerinde, hemen 50 noktada bu eylemleri yapıyoruz. Baş-kentteki gösteriye şimdilik 2-3 bin arasında insan katılıyor.

Ülkenizde sendikal hareket ne durumda?

Ülkede sendikalaşma yasak değil.

İki tanesi büyük sendika konfederas-yonu olmak üzere 30 kadar irili ufaklı sendika var. Bu sendikalar hüküme-te yakın olduğu için biz fazla ilişki kurmuyoruz. Ama diğer iki konfe-derasyonun yönetiminde bizim yol-daşlarımız var, bu yönetimlerde söz sahibiyiz. Bu iki konfederasyonun süreç içerisinde birleşip tek bir kon-federasyon haline gelmesi için çaba harcıyoruz.

Ülkenizdeki ayaklanma kadın ha-reketini de etkiledi mi?

Fas’ta kadın hareketi özellikle son dönemde gelişti ve hala devam ediyor.

Kadın hareketi ikiye bölünmüş durum-da. Bir tarafta 20 Şubat Hareketi’nin de içerisinde bulunduğu ilerici güçle-rin etrafında toplanmış olan kadınlar var. Bu hareket son olarak başkent Rabad’da bir gösteri düzenlerken, aynı gün İslamcıların etkisi altında olan kadınlar da Kasablanka’da karşıt bir gösteri düzenledi. Ama İslamcı-ların gösterilerine katılanİslamcı-ların sayısı, Rabat’taki gösteriye katılanların an-cak yarısıydı. Kadınların mücadelesi yükseliyor. Yeni anayasada kadınlar için birkaç küçük ilerleme olmasına rağmen esas olarak durumlarında de-ğişikliğe yol açacak yeni bir durum ortaya çıkmadı.

İslamcıların halk kitleleri üzerin-de etkisi var mı?

İslamcı hareketleri bir blok olarak görmememiz lazım. Bir tarafta Kral ve Kral’ın politikalarının tamamına taraftar olan bir grup var. Diğer

ta-rafta Kral’ın diktatörlüğüne karşı yıl-lardır bizimle birlikte mücadele eden İslamcı bir gruplar var. Biz bu İslamcı gruplarla hala bazı durumlarda birlik-te hareket ediyoruz. O yüzden İslamcı grupları, tek bir grup olarak ele al-mak doğru olmaz. Fakat ilerici güçler arasında da ayrılık var. O da bir blok halinde değil. Her ne kadar ayrılık ol-sa da, ilerici güçler arasında İslamcı güçler kadar birbirinden kesin çizgi-lerle ayrılan bir ayrışma yok.

Marksistlerin, devrimcilerin, ile-rici güçlerin bir cephe birliği var mı?

Böyle bir birlikten bahsedemeyiz.

Bunun en temel sebebi de bizim ül-kemizde Marksist Leninist bir gele-neğin köklü ve gelişmiş olmayışıdır.

Biz, bu güçler içerisinde Marksizme en yakın güç olarak kendimizi görü-yoruz. Biz de elimizden geldiğince

burada düzenlenen konferanstan da faydalanarak, buranın deneyimlerin-den yararlanarak ülkemizde bir araya getirmeye ve birleştirmeye çalışıyo-ruz. Ülkemizde en büyük kitlesel güç olarak biz varız.

Berberi azınlığın mücadelesi var mı? Sizin Berberiler ile bir ittifakınız var mı?

“Berberi” bizim kabul ettiğimiz bir tanım değil. Bu, Emezi halkına Batılılar tarafından verilen aşağıla-yıcı bir tanımdır. Biz Emeziler di-yoruz. Emezi halkı, evet onların bir mücadelesi var. Bu mücadele iki öl-çekte devam ediyor. Birincisi; onla-rın kendi örgütleri ve kendi mücade-leleri. Bu, fazla büyük bir gücü teşkil etmiyor. İkincisi; Emezilerin ezici çoğunluğu bizim hareketimiz içeri-sinde bulunuyorlar.

Marksist Teori’nin Halkların Demokratik Kon-gresi’nin düzenlediği Ortadoğu Konferansı’na katılan İran Emek Partisi’nden Massoud Djalili’yle gerçekleş-tirdiği söyleşiyi yayınlıyoruz.

İki yıl önce İran’da öğrenci gençlik hareketi geliş-ti. Son günlerde yeniden eylemler görülmeye başlandı.

Bu eylemlerin gelişme dinamiği nedir?

O zaman cumhurbaşkanlığı seçimi oldu biliyorsu-nuz, 2,5-3 sene önce. Ve seçimlere büyük bir hile karıştı.

Orada Ahmedinejad’ı sandıktan çıkardılar. Buna kar-şı halk sokağa döküldü ve bu durumu protesto etti. Bu protestolar kendiliğinden bir hareketti. Zayıf noktası da örgütlü olmamasıdır bu hareketin. O zamanki sloganlara bakılırsa, şöyle diyorlardı, “Musevi ya da Kerrubi” -Mu-sevi de eski başbakanlardan Humeyni zamanında 8 sene başbakanlık yapmış ama onun da eli kana bulanmıştı- savaş bittikten sonra hapishaneleri iki dakikalık mah-kemelerle hepsini idam ettiler. Soruları da “Müslüman mısın, değil misin” idi. Değilsen, idam. “Müslümansan bizim düşüncelerimizi kabul ediyor musun, etmiyorsun”

diye soruldu. “Hayır” dersen, yine idam... Bu, o zamanın

BÖLGENİN VE İRAN’IN