• Sonuç bulunamadı

BÖLGENİN VE İRAN’IN KURTULUŞU SOSYALİZMDE

başbakanıydı. Ama halk bunu bahane olarak kullandı, baskı altında ezilen insanlar sokağa döküldü, “biz oyumu-zu geri istiyoruz” diye. Ancak bunlar tabi ki bastırıldı. Ne yazık ki bu sözde liderler, hiçbir harekette bulunmadı-lar, hep susun diye ağzımı kapattıbulunmadı-lar, sokaklara döküldüğümüzde. Barışçı bir tavır devlete karşı. Bu barışçı tavır en son kendilerini hapse götürdü ve bu hareketin başarısızlığa uğramasına neden oldu maalesef. Bu demokratik bir harekettir. Çünkü açıkça söyledi-ler, “Musevi veya Kerrubi, seçimlerde kaybedenler bahanedir. Biz rejimin kendisini direkt hedef alıyoruz” diyor-lardı. Ya da İslam Cumhuriyeti yerine

“biz İran Cumhuriyeti istiyoruz”. Bu hareket gittikçe radikalleşiyordu ama maalesef bastırıldı. Bunun da sebebi, lidersizlik ve örgütlenmenin olmama-sıdır.

Peki geçmişte gücü olan devrimci partilerin bu harekette bir gücü var mı?İran’da siyasi insanlar, ister örgüt-lü ister bağımsız olsun, daha çok yer altı çalışması yapıyorlar. Çünkü ya-kalanırsan idam. Önce işkence, sonra idam. Tabi birisi yakalanırsa, onlarca kişi yakalanacaktır. Bunun için bu ris-ki göze almıyorlar. Ama yeraltı çalış-maları sonucu sloganlarda gözüküyor.

Nasıl olur, “İslam Cumhuriyet istemi-yoruz, İran Cumhuriyeti istiyoruz”.

Bu büyük bir gelişmedir. Bu kimin ağzından atılıyor? Aydın ya da yasal örgüt mensupları tarafından. Bizdeki aydınlar ya da deşifre olmayan

insan-lar daha çok demokratik organizas-yonlarda çalışıyor. İnsan hakları der-neği, yazarlar derneği gibi. Tabi onlar da yakalanıp içeri atılıyor.

İran’ın işçi hareketi ne durum-da?Organize edilmiş bir hareket maa-lesef yok.

Sendikalar yasak mı?

Devlet sendikaları serbesttir, ama sendika müdahalesi vardır. Özellikle son yıllarda epey kurban vermiştir.

İdam mı ediliyorlar?

İdam, bizde iki türdür; bir hapis-haneye gidiyorsun idam alıyorsun, bir de dışarıda “kazayla” gidiyorsun.

Ya da çoğu hapishanelerde zehirle-niyorlar. Şu anda bağımsız işçi sen-dikaları kurmak istiyorlar. Daha çok Tahran’da otobüs işçileri ile başladı ve daha sonra yayıldı. Ama her gün fabrikalar önünde grevler vardı. Çün-kü işçiler, emekçiler, ücretli çalışanlar -ister müdür olsun, ister kapıcı- maa-şını alamıyor. 5-6 aylık maaşları var.

Onun için sokağa dökülüyor, Mecli-sin önüne ürüyor. Ama bunlar sert sal-dırılarla bastılıyor ve yakalanıyorlar.

Fabrikalar İslami vakıfların elin-de mi, özel mi?

Zaten Amerika’nın liberal sistemi bize de bulaşmış. IMF her şeyi allak bullak etmiş. Bizim bir çok milli şir-ketlerimiz, özelleştirildi. Ama bunları kimler aldı? Devlette, hükümette yer alan insanların kendi adına değil, ak-rabaları adına...

Tahran çarşısında kepenk indir-me eylemleri oldu? Bu eylem, Şah’ı

Marksist Teori 8 deviren eylemlere benzetiliyor? Bu

değerlendirmeye katılıyor musunuz?

O yine organize edilmiş bir hare-ket değil. Baskının daha fazla ezilen-lerin daha fazla ezilmesinin tepkisidir.

Çünkü bizde bir günde dolar üç mis-line çıktı. Bu ne demektir? Ekmeği, sütü üç misli almak. Eyleme katılan-lar Tahran pazarcıkatılan-ları, tüccarkatılan-lar. Çün-kü onlar da alışveriş yapamıyorlar, yüksek fiyata alıyorlar. Güç, belli bir kesimde toplanıyor. Tabi Tahran çar-şısındaki eylemi de bastırdılar.

İran’ın ezilen-sömürge ulusları-nın, Kürtlerin, Belucilerin ve Aze-rilerin, Arapların ulusal hareketle-rinin durumu nedir? Önderlik eden partilerin niteliği nasıl?

İran’da ezilen demeyelim de, çün-kü bütün halklar eziliyor. Bu ezenler başında da bütün o milliyetlerden var-dır. Buna biz milli sitem diyoruz. Biz orada çeşitli saydığımız halklar, aynı eşit haklara sahibiz. Ama yazıp oku-ma hakkımız yok. Kültürümüz geliş-tiremiyoruz. Bu Şah zamanında da aynıydı, şimdi de aynı. Emperyaliz-min Ortadoğu’da sürdürdüğü çirkin siyaset, duvarın yıkılmasından sonra, halkları bir bahane olarak kullanı-yor, ülkeleri elde etmek için ve ken-di çıkarları için kullanıyor. Şu anda İran’da Azeri ve Kürt halkı hemen he-men aynı seviyede baskı alında. Kürt-ler daha yoksul. Yatırım yapmıyorlar.

Güneydoğuda Belucistan dediğimiz yine öyle. Petrol bölgesi olan Buzis-tan zengin bir bölge. İran’ı o bölge geçindiriyor. Onlar da Arap soylular

orada. Savaştan sonra hiçbir gelişim olmadı, yerle bir olmuştu. Tabi ki bu-nun bir aksiyonu da olması lazım tüm hareketlerin. Ve bu maalesef yurt dı-şından yardım alıyor ve kör milliyet-çiliği kışkırtıyorlar. Ama bu şu anda kuvvetli değil. Ancak geçen İran distan’ında bir olay oldu, İran Kür-distan Demokrat Partisi ile KOMA-LE birleşti ve bir bildiri yayınladı.

Bu bildiriye bakarsanız, kendilerini İran’dan ayrı görüyorlar. Kendi gele-ceklerini diğer halklardan ayrı görü-yorlar ve Amerika ve Bat’nın gelip de kendilerini kurtarmasını bekliyorlar Kürtler. Böyle bir bildiri yayımladı-lar ve bütün siyasi grupyayımladı-lar tarafından reddedildi.

PJAK var?

Ben, PJAK’ın görüşünü bilmiyo-rum. Onlar federasyon istiyor ama soralım millete, Kürtistan’daki bizce bu da yanlış. O ülke geleceğine yeni bir ışık tutmadan bir bölge ayrılıp bir bölge federal olup bizde yararına de-ğil. Neden? Irak Kürdistan’ına baka-lım, orada otonom bir bölge yaratıldı.

Şimdi Irak anayasasına aykırı hareket ediyor, kendi başına Türkiye ile petrol anlaşması imzalıyor.

Bundan sonraki mücadelede na-sıl bir programınız var ve hareketin yakın zamanda gelişme imkanları nedir?

İran çok uluslu bir ülke. İran’ın, sadece İran’ın değil, tüm bölgenin kurtuluşu sosyalizmdir. İran’da sol veya demokrat bir durum ortaya çık-ması uzak bir ihtimal. Daha sürer.

Ama yakındaki faktörler ne yönde ge-lişir bilemeyiz.

İsrail, İran’a savaş açar mı?

Aslında bunlar birbirleri ile oyun oynuyor. Şimdi bence aslında sermaye sistemi, emperyalistler ambargonun etki etmesini bekliyor. Ama biz am-bargoya karşıyız. Faturayı millet ödü-yor. Amerika, Irak ve Afganistan’da kötü bir tecrübeye sahip oldu. Plan-ları istedikleri gibi gitmedi. Savaşa girmeleri kolay geldi. İran, Irak ya da Afganistan gibi değil. İran’da bir sa-vaş olursa Ortadoğu karışır, Türkiye dahi.

Emperyalistlere karşı çıkma ile Mollalara karşı çıkmayı birleştirebi-liyor musunuz?

Tabii. Bizim gündemdeki siyase-timiz mollalarla işbaşına gelip şu ana kadar verdiğimiz mücadele gerici re-jimi kaldırmaktır. Temel programımız bu. Ama tabii ki geçmiş bize bir şeyler öğretti. Şartlara göre tahlil yapmanız lazım. ABD, eğer yarın İran’a girerse, bu bizim milli hakimiyetimizin gasbı-dır. Milli hakimiyet, hükümetlerin de-ğildir, halklarındır. Öyle bir durumda İran rejimine karşı mücadelemiz ikinci plana düşer. İlk sırada işgale karşı olur.

İran’daki mücadelelerde kadın-ların katılımı nasıl, kadın hareketi-nin durumu ne aşamada ve talepleri neler?

Ben İranlı bir erkek olarak çoğu zaman kendimden utanıyorum. Çün-kü devrimde ve devrimden sonrası kadın hareketleri erkekleri utandırı-yor. Bu bizim için büyük bir

iftihar-dır, bize de güç katıyor. Biz de onların hareketlerini destekliyoruz. Çeşitli modellerde çeşitli tiplerde kadınlar mücadele ediyor. İster makyaj olsun, kadınlar gözlerini en güzel şeylerle boyuyorlar, şık güzel temiz elbiseler-le sokağa çıkıyorlar. En basiti budur.

Kadın hakları dernekleri var, kadın özgürlükleri, kadın yazarlar feminist örgütler vardır. Kadın demokratik ör-gütleri epey gelişmiş.

Onları da içeri atıyorlar mı?

Atıyorlar. Başkanlarını falan ama onlar sürdürüyorlar. Seçimden son-raki olaylarda en başta genç kadınlar geliyor.

Dünyadaki komünist hareketinin gelişmesi için önerileriniz ne?

Yalancı duvar yıkıldıktan sonra -ben şahsım adıma konuşuyorum- ben çok sevindim. Çoğu insan siyasi depresyona kapıldı, siyasi depresyo-na. Ama ustalar çok önceden söyle-mişti. Revizyonist sistemin 1990’lara gelmeden önce neler yaşayacaklarını belirtmişti. Onlara çok saygı duyu-yorum. O teorilerin doğru olduğuna inanıyorum. Bence bu, Marksizm-Leninizme de güç katmıştır, duvarın yıkılması. Tabi ki bu yolda mücadele edenlerin büyük bir kısmı hayal kırık-lığına uğradı.

Sol için ister Avrupa’da olsun ister başka yerlerde olsun bir kriz dönemi var. Ama bu böyle kalmayacak. Şimdi Almanya’da Marks’ın kitaplarını bula-mıyorsunuz kitapçılarda. Çünkü okun-ma orana çok arttı. Bu da o teorilerin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.

Mısır Komünist Partisi Merkez Yönetim Kurulu üyesi Bahıga Hussein, 25 Ocak 2011’de Tahrir ile baş-layan devrimi Marksist Teori’ye değerlendirdi.

Mısır halk devrimi şu an ne durumda?

Mısır halk devrimi ilk bakışta bir yol ayrımında. İlk başladığı günlerde Mısır devriminin sloganları; “adalet, ekmek ve iş” idi. O günlerde devrim doğru bir yolday-dı. Fakat belli bir zaman sonra bütün devrimler gibi bu devrim de özellikle Mısır askerleri ve devrimin içeri-sindeki İslami akımlar, yani Müslüman Kardeşler, bu devrimi başka bir yola soktu. Mısır devrimine uzaktan bakan sanki bu devrim Müslüman Kardeşler’in kucağına düşmüş kanaatine kapılabiliyor. Fakat bu hiç doğru değil.

Çünkü en önemli sebep; Mısır devrimi 25 Ocak 2011’de başlamadı. Bu devrim işçilerin çocuğudur. Bu devrimi, özellikle Mahalla El-Kubra’da başlayan grevler, işçi ha-reketlerinin başlattığı sürecin sonucu olarak görüyoruz.

Mahalla El-Kubra’da 26 bin işçi var. Devrim oradan baş-ladı ve 25 Ocak’a kadar geldi. En büyük grevler, 2006-2008 yıllarında yapıldı, 2011’e kadar geldi. Bu bir örnek-tir. İşçilerin talepleri ne 2006’da, ne 2008’de, ne de şimdi karşılandı. İstekleri hala kabul görmedi. Mesela Mısır’da

BU DEVRİM