• Sonuç bulunamadı

HATTIMIZDA İLERLİYORUZ

Marksist Teori 8 ve şerefini yaşadık. Bu halk

direnişi-ni gören İsrailliler, Beyrut’ta birkaç günden fazla kalma cüretini göste-remedi ve çekilmek zorunda kaldı.

Hatta Beyrut’taki İsrail askerleri “Biz gidiyoruz, çekiliyoruz, ateşi kesin”

diye bağırmaya başladı. Komünist Partisi’nin başlattığı bu hareket so-nucunda İsrail, Sayda’ya çekilmek zorunda kaldı. O zamana kadar hiçbir İslam hareketi mücadeleye başlama-mıştı. Komünist Partisi tek başına bu mücadeleyi başlattı ve zafer kazan-mış oldu. Bu harekette ilk günlerde sadece Lübnan Komünist Partisi’nin yanında Lübnan’daki sol partiler ve Filistin’deki sol hareketler yer aldı.

İslami hareketlerin İsrail’e karşı mü-cadelesi 1985’de başladı. O zamana kadar LKP’nin liderliğindeki müca-dele sonucu, İsrail, işgal ettiği toprak-ların yüzde 75’inden çıkmak zorunda kalmıştır. LKP liderliğindeki bu ha-reket, İsrail, Lübnan topraklarından çekilinceye kadar, yani 2000’li yıllara kadar devam etti. İsrail’in Lübnan’da hala işgal altında tuttuğu topraklar var. LKP, İsrail işgaline karşı verdiği mücadelede 187 şehit verdi, 2 bin 995 kişi yaralandı, 5 bin yoldaş da İsrail tarafından tutuklanıp, İsrail hapisha-nelerine kapatıldı.

İsrail’in 2006’daki Lübnan’a yap-tığı saldırıya gelince, yine öncü güç LKP oldu. LKP, Lübnan’ın kurtuluş hareketinde her zaman öncü güç ol-muştur. Lübnan Komünist Partisi ile Hizbullah ve diğer İslami örgütler arasında çelişkiler olmasına rağmen, 2006’da İsrail’in Lübnan’ı istila

etti-ği ilk gün bütün vatanseverlere “her-kes silahına sarılsın ve İsrail’e karşı mücadeleye katılsın” çağrısında bu-lunduk. İşgal süresince Hizbullah ile yan yana, omuz omuza dövüştük. Biz sahip olduğumuz olanaklarımızla mü-cadele ettik. Bizim olanaklarımızla Hizbullah’ın olanakları kıyaslanama-yacak kadar farklıdır. 2006 savaşında LKP 12 şehit verdi.

İktidara karşı nasıl mücadele edi-yorsunuz?

Lübnan’da iktidardaki partiler, kendi içinde bölünmüş durumda, 8 Mart ve 14 Mart hareketleri adı altında.

14 Mart hareketi daha çok Amerika’ya bağlı. ABD’nin direktifleri doğrultu-sunda hareket ediyor ve Arap Körfezi ülkeleri tarafından besleniyor, destek-leniyor. 14 Mart Hareketi’nin başını el-Mustakbel Partisi lideri Hariri çeki-yor. 14 Mart Hareketi’nde başka parti-ler de var ama bunların en etkin olanı Hariri. Bunların karşısında 8 Mart Ha-reketi var. Bunların başında Hizbullah ve Emel geliyor. Bunlar İran ve Suriye tarafından desteklenen hareketler. Biz Komünist Partisi olarak her iki tarafta da yer almıyoruz. Bu iki cephe, Ko-münist Partisi’ni kendi tarafına çek-mek için yoğun çaba gösteriyor. Biz bu cephelere yakın olmamak için ba-zen fatura da ödüyoruz. Uzak kalma-ya çalışıyoruz ve bunun faturasını da ödemekten çekinmiyoruz. Hükümetin ekonomik ve sosyal politikasına karşı, halka daha iyi hizmetler verilmesi için var gücümüzle mücadele ediyoruz.

8 Mart ve 15 Mart Hareketi, birbi-rine karşı olan iki hareket ama siyasi

olarak aynı. Bazı konularda araların-da anlaşmazlık olabilir ama ülke poli-tikası aynı. Her ikisi de reforma karşı.

Her ikisi de yoksul Lübnan halkına karşı aynı politikayı uyguluyor. Her ikisi de yoksuldan yana politikalar uygulamıyor. Biz bu politikalara mu-halefet ettiğimiz için zaman zaman baskı görüyoruz.

Lübnan’da çok geniş bir halk ha-reketi var, isyan haha-reketi var. İşçi sını-fı ve yoksul halk kesimi, daha iyi bir ekonomi politikası için, önceki gün greve gitti ve hayatı felce uğrattı. Ko-münist Partisi, 31 Ekim ve 1 Kasım’da bütün işçileri ve devlet memurlarını kapsayan bir grev hareketi başlatacak.

Sendikalardan oluşan bir komite bu grevi organize ediyor. Biz de meydan-larda bu halk hareketlerini destekliyo-ruz, açıkça desteğimizi ilan ediyoruz.

Grevin talepleri nedir?

Grevin ilk amacı, Lübnan hükü-metinin ekonomi politikasını pro-testo etmek. İkinci olarak ise işçi ve memurların ücret artışı talebi var. Ve geniş halk kesiminin, yoksul halkın etkilendiği vergilerin kaldırılması.

Hükümet kendi ekonomik sıkıntısını çözmek için sürekli işçi ve memur-lardan vergi almaya çalışıyor. Zengin kesime, tüccarlara dokunmuyor. İşçi ve emekçiler grev ile buna karşı çıka-caklar.

Lübnan Komünist Partisi’nde kadın üyelerin durumu nedir?

Lübnan’da kadınların mücadelesi ne düzeyde?

Bütün Arap ülkelerinde olduğu gibi, yüksek diyemeyiz ama... İsra-il işgaline karşı ve sınıf hareketinde kadın şehitlerimiz vardır. Komünist Partisi’nin en önemli eylemlerini kız üyelerimiz gerçekleştirdi. Çok sayı-da kadın yolsayı-daşlar intihar eyleminde bulunup şehit oldular. Onlarla gurur duyuyoruz.

Suriye’deki durumu nasıl değer-lendiriyorsunuz?

Suriye, Amerika’nın Ortadoğu’da uygulamak istediği yeni politikasına karşı bir direniş gücünü oluşturuyor.

Ve Amerika’nın taleplerini yerine getirmeyi reddettiği için ona karşı böyle bir savaş başlatılmıştır. Ancak Suriye hükümetinin işlediği hatalar, Amerika’nın böyle bir hareketi baş-latmasına yardımcı oldu, yani eline koz verdi. Biz Lübnan Komünist Par-tisi olarak, üçüncü bir seçenek görü-yoruz. Kesin olarak dış müdahaleye karşıyız, dış müdahaleye çağrı yapan silahlı muhalefete de karşıyız. Buna paralel olarak, rejimin uygulamakta olduğu baskıyı da tasvip etmiyoruz.

Biz Suriye’deki sol ve demokratik hareketlere birleşme çağrısı yapıyo-ruz. Suriye’yi içinde bulunduğu bu kötü durumdan kurtaracak en etkin ve en doğru yolun bu olacağını dü-şünüyoruz.

Bilimin ve bildiğimiz evrenin sınırlarında dolaşmak

Kısa adı CERN olan Avrupa Nükleer Konseyi, Tem-muz ayı başında bir açıklama yaptı. İsviçre’nin Cenevre kentinde, yerin 100 metre altında bulunan dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarı olan CERN, yürü-tülen deneylerin sonucunda yeni bir parçacığın izinin bulunduğunu duyurdu. Bu parçacığın popüler olarak

“Tanrı Parçacığı” diye ünlenen Higgs parçacığı olma ihtimalinin çok yüksek olduğu ifade edildi.

CERN deneyleri, Büyük Hadron Çarpıştırıcı-sı (LHC)’nin çalıştırılmaya başlandığı KaÇarpıştırıcı-sım-Aralık 2009’dan bu yana çok konuşuluyor.

CERN, LHC’nin ilk çalıştırıldığı dönemde, “bir kara delik oluşacak ve dünyayı yutacak” tartışmaları ile kay-gı ve heyecan yaratmıştı. Eylül 2011’de “ışık hızı aşıldı”

açıklamaları ile bilim dünyası dalgalandı. Sonradan söz konusu deneyde bir hata olduğu açıklansa da bu durum

“bildiğimiz fiziğin sonuna mı geldik?” sorusunu sordur-maya yetti. Bilim insanları arasında fiziğin sınırlarında