• Sonuç bulunamadı

2. K IRÂAT İ LMİNİN T ARİHİ

2.4. Kırâat Farklılıklarının Meydana Gelişi ve Gelişmesi

2.4.1. Yedi Harf Meselesi (Ahrufu’s-Seb’a)

Kur’ân’ın Yedi Harf üzere indirildiğini belirten rivâyetlerden,74 Hz. Peygamber (s.a.v.)döneminde Kur’ân-ı Kerim’in bazı âyetlerinin farklı şekillerde okunduğunu ve bu farklı okuyuşların, bizzat onun öğretim ve talimatıyla olduğunu görmekteyiz.75 Ancak konuyla ilgili dikkat çeken husus, yedi harfin ne demek olduğunun, Hz. Peygamber (s.a.v.)tarafından açıklanmamış olması veya açıklanmaya ihtiyaç duyulmamasıdır.76 Hadis kaynaklarında nakledilen rivayetlerin hiç birinde sahâbenin Hz. Peygamber’e bu konuda bir soru sorduğuna rastlanmamaktadır.

Yedi Harf konusunun doğru anlaşılabilmesi için hadislerde geçen “harf”, “bir harf”,

“iki harf”, “üç harf” ve “yedi harf” tabirleri üzerinde durmamız gerekmektedir. Rivâyetler-den anlaşıldığına göre, Cebrail’in başlangıçta Kur’ân’ı Hz. Peygamber’e bir harf üzere

72 Kıraat ilminin tedvini ile ilgili bk. Mekkî b. Ebî Tâlib, el-İbâne, 63; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/14-15;

Zerkânî, Menâhilü’l-İrfân, I/336-340; Abdurrahman Çetin, Kur’ân İlimleri ve Kur’ân-ı Kerim Tarihi, Dergah Yayınları, İstanbul 1982, 163-165.

73 Yedi Harf konusuyla ilgili geniş bilgi için bk. Abdurrahman Çetin, Kurân-ı Kerim’in İndirildiği Yedi Harf” İslamî Araştırmalar Dergisi, c.1, sayı:2, 309-317, Bursa 1987.

74 Buharî, “Feza’ilü’l-Kur’ân”, 5; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn,270; Ebû Dâvûd, Vitr, 22; Tirmizî, Kırâat, 11; Nesâî, İftitâh, 37. Abdurrahman Çetin yaptığı çalışmada, Yedi Harf ile ilgili, tekrarla-nanlar hariç olmak üzere 60 tane hadis tesbit etmiştir. (Abdurrahman Çetin; Kur’ân-ı Kerim’in İndirildiği Yedi Harf, 309-317.).

75 Ebû Şâme, el-Mürşidü’l-Veciz, 166.

76 Zerkeşî, Bedreddin Muhammed b. Abdullah, el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân (nşr.Yusuf Abdurrah-man Mar’aşlî v. Dğr), C.I, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut 1415/1994, 304.

19 öğrettiği77 ve bu şekilde okunmasını istediğini görmekteyiz. Sonra arttırılıp iki harf yapılmış, üçe çıkmış ve ardından da yedi olmuştur. Neden üçte durulmadığı veya sekiz olmadığı konusunda kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Demek ki bu yedi harfin bir anlamı olmalıdır. Ne var ki kaynaklarda mevcut olan kırka yakın görüş konuya açıklık getirmekten ziyade, konuyu daha da girift hale sokmaktadır. Bunun yanında bazı rivayetler vardır ki mantıklı açıklamaları içerisinde barındırmaktadır. Bunlardan birisi, hadislerdeki yedi harfle kastedilenin Arap kabilelerinin dili ve lehçesi olduğu şeklindeki rivayettir.

Normal kullanımıyla “harf” kelimesi “herhangi bir şeyin bir tarafı ve yüzü” ile ve-cih” ve tarz78 anlamlarında kullanılmaktadır. Bazı dilciler meşhur “yedi harf” hadislerinde geçen “ahruf” kelimesini lugat ve lehçe anlamında almışlardır.79 Kur’ân-ı Kerim’de bir yerde geçen “harf” ismi80 bu kökten tef’il babından gelen “tahrif” ile biraz uzaktan da olsa ortak manalar taşımaktadır. Zaten “h-r-f” kökünden tef’îl babından türeyen “tahrif”

kelimesi konuşmayla ilgili olursa sözü lafzî veya manevî olarak değiştirme, herhangi maddî bir şeyle ilgili olursa onun asliyetini bozma harap duruma getirme gibi anlamlar taşımaktadır. Ehl-i Kitap âlimlerinin kendi kitaplarıyla ilgili yaptıkları da lafzî ve manevî tahrif olarak değerlendirilmiştir.81 Yedi Harf hadislerinde de değiştirme ve başka lafzı asıl lafız yerine koyup kullanma vardır. Ama manayı değiştirmediğinden ya da vahiy kâtipleri tarafından yazılan metne zarar vermediğinden müsbet bir değiştirme olarak görülebilir.

Yedi Harf konusunun literatür içindeki yerine bakacak olursak harf kelimesinin İslâmî ilimlerde ıstılah anlamıyla iki yerde kullanıldığını görüyoruz. Bunlardan birincisi Arap dilinde olup, hem alfabenin her bir birimi için kullanılır; hem de dilbilgisinde kelime gruplarını ifâde ederken “isim, fiil, harf” sıralamasında yer alır. Harf kelimesinin ikinci kullanımı Kırâat ilminde olup genel olarak “okuyuş” anlamındadır. Kur’ân’ın okunduğu vecihlerden her birine “harf” denir. Mesela İbn Mes’ûd’un kırâatına “İbn-i Mes’ûd’un harfi” denir.82 Metinlerdeki “yedi” kelimesine gelince, kullanıldığı anlam ile ilgili bir

77 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,V/41; Ebû Şâme, a.g.e., 84.

78 Cevherî, es-Sıhah,”hrf” mad.; İbn Manzur,Lisânu’l-Arab, “hrf” mad; Mecdüddin Fîrûzâbâd, el-Kâmusu’l-Muhit, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 1413/1993, 1032; EBÛ’l-Feyz Murtaza Muhammed b. Muhammed ez-Zebidî, Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs (nşr. Ali eş-Şirî), C. VII, Dâru’l-fikr, Beyrut 1414/1994, 312.

79 İbn Manzur, a.g.e., “hrf” mad.; Fîrûzâbâdî, a.g.e., 1033.

80 El-Hac 22/11.

81 Bkz. El-Bakara 2/75; en-Nisâ 4/46, el-Mâide 5/13,41.

82 İbn Manzur, Lisânu’l-Arap, “hrf” mad.; Mekkî b. Ebû Talib, el-İbâne, 29-30.

20 kesinlik yoktur. Yedi ile gerçekten sayının mı kastedildiği yoksa Araplarda ve başka bir kısım milletlerde olduğu gibi çokluktan kinâye mi olduğu hususu tartışmalıdır. Ancak rivâyetlere dikkatlice bakıldığında belli bir sayıyı tutturmak gibi bir amaç güdülmediği, aksine ümmet için geniş bir okuma kolaylığının murad edildiği görülmektedir.83 Kur’ân’da ve Hadislerde geçen “yedi gök”, yedi başak”, “cennetin yedi tabakası”,”yedi kat sevap”

türünden ifadelerdeki “yedi” rakamı buradaki kullanıma benzemektedir. Bunların ortak yönü “yedi” sayısının belli bir miktarı değil de çokluğu ifâde etmesidir.84 Ancak, Kırâat İlmi ile ilgilenen âlimlerden azımsanamayacak bir kısmı, yedi lafzının mecâzî değil gerçek bir sayı tespit ettiğini söylemişlerdir.85 Yani hadislerde kastedilen şey, Kur’ân’ın yedi meşhur lehçeye göre okunmasıdır. Onları bu görüşe iten sebep, Kur’ân’ın, Hz. Osman’dan sonra aldığı şekil olsa gerektir. Zira bu dönemde Kur’ân, büyük oranda Kureyş lehçesine göre yazılmış ve kırâat farkları Hz. Peygamber’in hayatta olduğu Medine dönemine göre çok az bir seviyeye inmiştir. Böyle olunca sayının arttırılması önü alınmaz bir karmaşanın meydana gelmesini sağlar diye düşünülmüş olabilir. Bu fikre sahip olan bazı âlimler, yedi lehçenin hangi kabilelere ait olduğunu göstermeye çalışmış ve bu lügatların sahibi kabilelerin Kureyş, Hüzeyl, Sakîf, Tayy, Hevâzin, Yemen ve Temîm olduğunu söylemiş-lerse de başkaları da, farklı görüşlerde olmuşlardır. Konuyla ilgili fikir birliği yoktur. 86

İlgili rivayetlerden yola çıkılarak yedi harfin haram-helal, emir-nehiy, muhkem-müteşâbih, mutlak-mukayyed, âmm-hâs, nâsih-mensûh gibi anlamlar ifade ettiği ileri sürülmüştür. Ancak hadis münekkitleri bunlardan bahseden rivâyetlerin zayıflığını ortaya koymuşlar ve bu tarz yorumların Kırâat ilmi içerisinde değerlendirilemeyeceğini dile getirmişlerdir. Zira sağlam ve yaygın rivâyetler, yedi harf ile ilgili tartışmanın, okuma (kıraat ve tilâvet) ile ilgili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.87

Hz. Osman’ın, Kur’ân’ı Kureyş lehçesi üzerine istinsâh ettirip çoğalttırmasından sonra yedi harfin varlığını devam ettirip ettirmediği konusu tartışmalıdır. Bir başka ifade ile çoğaltılıp çeşitli beldelere gönderilen Yedi Mushaf’ta yedi harf ruhsatı gereği ortaya çıkan okuyuşların var olup olmadığı konusu net değildir. Muhtelif ilim dallarına mensup

83 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/ 27-28.

84 Zerkeşî, el- Burhan, I/ 304; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/ 27-28.

85 Zerkeşî, el- Burhan, I, 304; Zerkânî, Menâhilü’l-İrfan, I/ 155.

86 Ebû Şâme, el-Mürşidü’l-Vecîz, 109; Zerkeşî, el-Burhân, I/ 311, 313, 318-319; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/26.

87 Ebû Şâme, a.g.e., 107-108; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/27;, Hasan Ziyaeddin Itr, el-Ahrufü’s-Seb’a ve Menziletü’l-Kırâat minhâ, Dâru’l-Beşâ’iri’l-İslâmiyye, Beyrut 1988, 122-147.

21 âlimlerden bir kısmı yedi harfin tamamının Hz. Osman Mushaflarında bulunduğu görüşündedirler.88 Hâris el-Muhâsibî (ö.243/857), İbn Cerir et-Taberî (ö. 310/924), Ebû Ca’fer et-Tahâvî (ö. 321/933), İbn Hibbân (ö.354/965), Mekkî b. Ebî Tâlib (ö.437/1045), Ebû Şâme el-Makdisî (ö.665/1267) ve İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429) gibi âlimlerin de içinde bulunduğu büyük bir çoğunluk ise, Hz. Osman Mushâfı’nın, yedi harften sadece birini içerdiği görüşündedirler.89 Zira Hz. Ebû Bekir Kur’ân’ın cemi esnasında nâzil olan ve son olarak arza-i ahirada şekillenen Kur’ân âyetlerini iki kapak arasına almak istemiş ve bu sebeple yedi harf ruhsatı gereği farklı yazımlardan bir kısmını da mushâfına taşımıştı.

Ancak Hz. Osman, kendisine intikal eden Mushâf’a dayalı olarak çoğaltma işini yaparken Kur’ân’ın nâzil olduğu Kureyş lehçesini esas almış ve diğer okuyuşları devre dışı bırakmıştır. Bununla birlikte Mushaf hattının müsaade ettiği Kureyş lehçesi dışında kalan bazı okuyuşlar Mushaf içinde korunmuştur. Bunların geçerli olması ise, ancak sahih kıraat şartlarını taşımaları durumunda mümkündür. Yukarıda da arz edildiği gibi sahâbenin büyük çoğunluğu, Kur’ân’ın Kureyş lehçesi üzere indiğini, yedi harfin bir ruhsat olduğu kanaatini taşımaktaydılar. Böyle olunca Kur’ân’ın üzerine eğilen ve Kur’ân tilâvetinde mahir olan kimseler, zaten Kur’ân’ı Kureyş lehçesine göre okumaktaydı; fakat farklı okuyuşların olabileceğini kabul etmekteydiler. Yedi Harf ruhsatının kaldırılışı da Müslümanların Kureyş Lehçesine alışması, Kur’ân’ın “son arza” da Kureyş Lehçesi üzere okunması ve en sonunda Hz. Osman’ın çoğalttığı Mushaflarda bu lehçenin esas alınması gibi gerekçelere dayanıyordu.90 Ayrıca birçok âlim yedi harf ruhsatının Hz. Peygamber’in sağlığında kaldırıldığını kabul etmektedir91 ki eğer bu gerçekleşmiş ise o taktirde Ebû Bekir Mushâfı’nın da tek bir lehçe üzere cem edildiğini söyleyebiliriz.92

Yedi Harf ruhsatı doğal olarak Müslümanların din algılarını ve Kur’ân telakkilerini etkilemiştir. Özellikle İslâm’ın Arabistan’da toplum hayatına iyice girdiği bir dönem olan hicret sonrasında, Kur’ân’ın lafzını indiği şekilde korumaya yönelik tedbirler alınmakla birlikte, anlam merkezli bir okumaya özel bir önem verildiğini görmekteyiz. On âyeti ilim ve amel olarak hazmetmeden diğer on âyete geçilmemesi, Hz. Peygamber’in vefatından

88 Ebû Şâme, a.g.e., 107-108; Zerkeşî, a.g.e., I/ 316, İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/ 31; Zerkânî, Menâhilü’l-İrfan, I/ 142; Itr, a.g.e., 274-276.

89 Mekkî b. Ebî Tâlib, el-İbâne, 21-24; Zerkeşî, el-Burhân, I/304; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/31-32;

Zerkânî, a.g.e., I/142.

90 Zerkeşî, el-Burhân, I/ 304-305.

91 Sayrâfî, Nüketü’l-İntisâr li nakli’l-Kur’ân (nşr. Muhammed Zağlul Selam) , Münşeetü’l-Ma’arif, el-İskenderiye,t, 115-116.

92 Zerkeşî, a.g.e. , I/ 304.

22 önce, Kur’ân’ın o vakte kadar inen âyetlerin tamamını ezberleyenlerin sayısının az olması gibi nedenler de anlama merkezli okumanın bir sonucudur. Kur’ân’ın öğrenilmesini teşvik eden “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerdir.”93 Hadisi lafzî bir Kur’ân okumadan çok onu kavramayı, içselleştirmeyi ve anlayarak öğrenmeyi teşvik etmektedir.

Gerçi sahâbenin çoğu, dillerindeki fesâhat sebebiyle Kur’ân’ı okuduğunda zaten anlamak-taydı. Böyle olunca da okuma ve anlama birlikte devam etmekteydi. Medine’de bir arada bulunan sahâbenin zaman zaman birbirinin kırâatını yadırgaması, yedi harf ruhsatının çok geniş olarak uygulandığını ve anlam korunduğu taktirde benzer lafızların alternatifli olarak okunmasının önemsenmediğini göstermektedir. Şifâhî olarak varlığını sürdürüp yazıya geçmeyen yedi harf ruhsatının94 toplumun muhtelif kesimlerinde büyük bir ilgi uyandırdı-ğının en açık delili, bu konudaki rivayetler ve Hz. Peygamber’in farklı okuyuşları yadırgayanlara karşı aldığı sert tavırdır. Bir Habeşlinin bile Müslümanların başına geçip reis olabileceğini söyleyerek idari taassubu kıran Hz. Peygamber (s.a.v.) yedi harf ruhsatı ile de Kureyş’in dindeki yerini dengelemiş ve dini sahiplenme noktasında başka kabileleri de içeriye çekmiştir.

Netice olarak yedi harf ile ilgili şöyle bir değerlendirme yapmak mümkündür. Yedi Harf, hem Müslümanlara Kur’ân-ı Kerim’i okumada kolaylık ve genişlik sağlamak ve hem de Kur’ân-ı Kerim’in bir an önce benimsenip yayılabilmesini hızlandırmak olan “ruhsat, kolaylık, çokluk ve genişlik” ilkesine dayanan vecihler ve okuma kolaylıklarıdır.