• Sonuç bulunamadı

Fiillerin Ma’lûm-Mechûl Yapılarında Okunması

3. F ERŞ Y ÖNÜNDEN K IRÂATLARDAKİ F ARKLILIKLAR

3.1. Sarf Yönünden Kırâat Farklılıkları

3.1.1. Fiillerin Ma’lûm-Mechûl Yapılarında Okunması

Bakara sûresi 58. âyette geçen ْرِفْغَن fiilini İbn Kesîr, Ebû Amr, Asım, Hamza, Kisâî bu şekilde137, Nâfi, mechûl olarak yâ (ي) harfi ile ْرَفْغُي şeklinde 138 ve İbn Amir de ْرَف ْغُت şeklinde okumuşlardır.139

ْرِفْغَن fiilini bu şekilde okuyanlar, kendisinden önce geçen انلُق ذإ و lafzına uygun ol-ması açısından bu şekildeki okuyuşu tercih etmişlerdir. Buna göre takdir: “ بابلا اولخدا انلُق ذإ و مكل ْرِفْغَن ادَّجُس (Kapıdan secde ederek girin ki günahlarınızı bağışlayalım dedik.” şeklinde gerçekleşir.140

Bu fiili ْرَفْغُي şeklinde okuyanların kırâatının açıklamasını Râzî’den rivâyetle Kaffal şu şekilde yapmıştır: Bu kırâatların hepsinde de anlam aynıdır. Zîrâ Allah hataları bağışladığı zaman, onlar da bağışlanmış olur. Kusurlar affedildiğinde de onları Allah bağışlamış olur.141

Bakara sûresi 210. âyette geçen ُعَج ْرُت fiilini Nâfi, İbn Kesîr, Ebû Amr ve Asım bu şekilde142; İbn Amir, Hamza ve Kisâî ُعِجْرَت şeklinde ma’lûm fiil kalıbıyla okumuştur.143 Söz konusu fiili ma’lûm fiil kalıbıyla okuyanların hücceti, ُروملأا ُري ِصَت ِالله يلإ لاأ (Şûrâ 53); َّيلإ مكُعِجْرَم (Âl-i İmrân 55) ve َنوُعِجار هيلإ انإ و (Bakara 156) âyetleridir.144 Kelimeyi mechûl fiil kalıbıyla okuyanların delili ise, َنورَش ْحُت هيلإ (Bakara 203); َنوبَلْقُت هيلإ و(Ankebût 21) âyetleri-dir.145 Netice itibariyle her iki kırâat da aynı anlama gelmektedir. Çünkü sonuçta bütün işler Allah’a ulaşır. Dolayısıyla iki sahîh kırâat arasında herhangi bir tezat söz konusu değildir. Zaten şimdiye kadar işlediğimiz kırâatlar arasında tenâkuzun olmayışı, bu kırâatların kaynağının tek olduğu sonucuna ulaştıran bir delil olarak zikredilebilir.

137 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 361. Ya’kûb ve Halef de bu şekilde okumuştur. İbn Mücahid, a.g.e., 157.

138 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 361. Ebû Ca’fer de bu şekilde okumuştur. Pâluvî, a.g.e., 67.

139 İbn Mücahid, a.g.e., 157; Ebû Hayyân, a.g.e., I, 361; Pâluvî, a.g.e., 67.

140 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 361-362.

141 Razî, a.g.e., III, 90.

142 Ebû Hayyân, a.g.e., II,346. Ebû Ca’fer de bu şekilde okumuştur. Dimyâtî, a.g.e., 187.

143 Ebû Hayyân, a.g.e., II,346. Halef ve Ya’kûb da bu şekilde okumuştur. Dimyâtî, a.g.e., 187.

144 el-Fârisî, a.g.e., II, 305; Ebû Zür’a, a.g.e., 130.

145 el-Fârisî, a.g.e., II, 304; Ebû Zür’a, a.g.e., 131.

113 Bakara sûresi 229. âyette geçen افاخَي fiilini Hamza yâ (ي) harfinin ötresi ile افاخُي şeklinde146, diğer imamlar ise, ma’lûm fiil kalıbıyla افاخَي şeklinde okumuşlardır.147 Söz konusu fiili mechûl fiil kalıbıyla okuyan, bundan sonra gelen متفِخ نإف (…Eğer korkarsanız.) ifadesiyle delillendirmiştir. Zîrâ Allah bu ifadeyi افاخ (ikisi korktu.) şeklinde buyurmamış ve dolayısıyla korkuyu karı ile kocadan başka kimselere de izafe etmiştir.148 Görüleceği üzere متفِخ نإف(Eğer siz …. korkarsanız.) ifadesi de bunu teyit etmektedir. Bu fiili ma’lûm fiil kalıbıyla okuyanlara göre, korku karı ve kocaya nispet edilmiştir. Çünkü kadın kendi nefsinden dolayı fitneden kaygı duyarak korkarken erkek de kadının kendisine itaat etmemesi söz konusu olduğunda, ona zulmedebileceğinden korkmaktadır.149

Âl-i İmran sûresi 161. âyette geçen َّلُغَي نأ lafzını İbn Kesir, Asım ve Ebû Amr, yâ (ي) harfinin fethası, ğayn (غ) harfinin dammesiyle okurlarken150, diğer kırâat imamları ise mechûl fiil kalıbında َّلَغُي نأ şeklinde okumuşlardır.151 Söz konusu lafzı ma’lûm fiil olarak نأ َّلُغَي şeklinde okuyanların hücceti, Peygamberimize isnad edilen bir kırâat olmasıdır. Başka bir ifadeyle Peygamberimize kadar dayanan bir senedle rivâyet edilmesidir. Buna göre anlam: Peygamberin emânete hıyânet etmesi mümkün olamaz.” şeklindedir. 152

Zemahşerî de bu kırâatı şu şekilde izah etmektedir: Bu kırâattan maksat, Peygam-berlik ile hâinliğin bir arada olamayacağı gerçeğidir. Zîrâ PeygamPeygam-berlik, hâinlik etmeye ters düşer.153 Yukarıda bahsi geçen fiilin mechûl kalıbıyla okunması halinde mâna Peygambere hâinlik edilmesi doğru bir davranış değildir.” şeklinde olur. Zemahşerî, fiilin mechûl olarak okunması halinde, bu kırâatın anlamının ma’lûm olarak okunan kırâatın anlamıyla paralellik ve yakınlık arzeden bir mahiyet taşıdığını zikretmektedir.154

Nisâ sûresi 10. âyette geçen َن ْوَل ْصَيَس و fiilini, İbn Âmir ve Ebû Bekir Şu’be yâ (ي) harfinin ötresi ile ve mechûl fiil kalıbında َنوَل ْصُيَسو şeklinde okurken155 diğer kırâat imamları ise, َنْوَل ْصَيَس و şeklinde okumuşlardır. Zikredilen ifadeyi َن ْوَل ْصَيَس و şeklinde

146 Ya’kûb ve Yezid b. Ka’kaa da bu şekilde okumuşlardır. Ebû Hayyân, a.g.e., II, 470; Ebû Ca’fer de bu imamlara muvafakat etmişlerdir. Pâluvî, a.g.e., 35.

147 Ebû Hayyân, a.g.e., II, 470.

148 Ebû Zür’a, a.g.e., 133.

149 Razî, a.g.e., VI, 102; Ebû Hayyân, a.g.e., II, 471-472.

150 Dânî, a.g.e., 91; İbnü’l-Cezerî, a.g.e., II,243. İbn Abbas da bu şekilde okumuştur. Ebû Hayyân, a.g.e.,III, 412. İbn Muhaysin ve el-Yezîdî de bu şekilde okumuştur. Dimyâtî, a.g.e., 187.

151 Nafi, İbn Âmir, Hamza, Kisâî, Ebû Ca’fer, Ya’kûb ve Halefü’l-Âşir bu şekilde okumuşlardır. Dânî, a.g.e., 91; İbnü’l-Cezerî, a.g.e., II,243.

152 el-Fârisî, a.g.e., III, 96; Ebû Hayyân, a.g.e., III, 412.

153 Zemahşerî, a.g.e., I, 381.

154 Zemahşerî, a.g.e., I, 381; Ebû Hayyân, a.g.e.,III, 412.

155 Ebû Hayyân, a.g.e.,III, 531. Hasan el-Basrî de bu şekilde okumuştur. Dimyâtî, a.g.e., 221.

114 okuyanların hücceti, َمويلا اهولصإ “Bugün oraya girin.”(Yasin 64) âyetidir. el-Fârisî’nin rivâyetine göre Ebû Zeyd bu kelimenin ُءلاِص و اهلاصَي َرانلا ُلجرلا َيلَص “Adam ateşe girdi, giriyor, girmek” ve ِرانلا ِلاص وهو o, ateşe giricidir.” şeklinde kullanıldığını belirtmiştir.

Nitekim Allah Teâlâ da Kur’ân-ı Kerim’de ميحجلا لاص وه نم لاإ (Cehenneme girecek olan kişi müstesna) (Saffât 163) ve اَّيلص اهب يلوأ (Ona girip (yanmaya) daha layık olanlar) (Meryem 70) buyurmuştur.156 Fiili mechûl fiil kalıbıyla okumanın delili, ا ران مهيلصن فوس (Biz onları ateşe sokacağız) (Nisâ 56) âyetidir.157

En’âm sûresi 16. âyette geçen ْفَر ْصُي fiilini Ebû Bekir, Hamza ve Kisâî, ْفِرْصَي şek-linde ma’lûm fiil kalıbıyla okurken158 diğer imamlar mechûl fiil kalıbıyla okumuşlardır.159 Söz konusu fiili ma’lûm sîgayla okuyanların hücceti, kendinden sonra gelen ُهمِحَر ْدَقَف (Muhakkak Allah onu esirgemiştir.) ifadesidir ki fiil الله kelimesine dönen zamire isnad edilmiştir. Dolayısıyla fail olan zamire isnad edilirken, her iki fiilde de bir birliktelik meydana gelir ve buna göre, azabı çevirme işi Allah’a isnad edilmiş olur.160 Fiilin mechûl fiil kalıbıyla okunmasının delili, daha önce 15. âyette zikredilen ُباذعلا kelimesini Allah’ın مهنع افورصم سيل مهيتأي َموَي لاأ (Bilsinler ki azab onlara geleceği gün, kendilerinden geri döndürülecek değildir.)161 âyetinde olduğu gibi, nâib-i fâil olarak takdir edilip fiilin mechûl okunmasıdır. Ebû Hayyân da Taberî’nin, mechûl fiil kalıbıyla okunan kırâatta, daha az kapalılık var, diyerek bu kırâatı tercih ettiğini nakletmiştir.162 Mekkî de bu fikre sahip olduğunu belirtmektedir.163

Tevbe sûresi 66. âyette geçen ةفئاط ْبِّذَعُن .... ُفْعَن نإ.ifadesini Asım bu şekilde164, diğer imamlar ise ٌةفئاط ْبِّذَعُت ... َفْعُي نإ şeklinde okumuşlardır.165 Söz konusu ifadenin nûn (ن) ile okunması, fiillerin fâilinin Allah olduğunu göstermektedir. Bahsedilen ifadelerle Allah kendisinin gücünü kudretini ortaya koymakta ve günahkar kavim ve kabilelerin yaptıkları kötü iş ve davranışlardan dolayı onları cezalandıracak veya affedecek yegane varlığın

156 Razî, a.g.e., IX, 202; el-Fârisî, a.g.e., III, 136-137.

157 el-Fârisî, a.g.e., III, 137.

158 Ebû Hayyân, a.g.e., IV, 454. Ya’kûb, Halef, Hasan el-Basrî ve A’meş de bu imamlara muvafakat etmişlerdir. Dimyâtî, a.g.e., 245; Pâluvî, a.g.e., 53.

159 Nâfi, İbn Kesîr, Ebû Amr, İbn Âmir, Hafs, Ebû Ca’fer bu şekilde okumuştur. Pâluvî, a.g.e., 53.

160 el-Fârisî, a.g.e., III, 286-287; Razî, a.g.e., XII, 170; Ebû Hayyân, a.g.e., IV, 454.

161 Hûd 11/8.

162 Ebû Hayyân, a.g.e., IV, 454.

163 Mekkî, a.g.e., I, 425.

164 Zeyd b. Sabit, Ebû Abdurrahman, Zeyd b. Ali de bu şekilde okumuştur. Ebû Hayyân, a.g.e.,V, 454.

165 Nafi, İbn Kesîr, Ebû Amr, İbn Âmir, Hamza, Kisâî, Ebû Ca’fer, Ya’kûb ve Halef bu şekilde okumuştur.

Pâluvî, a.g.e., 65-66.

115 kendisi olduğunu bildirmektedir.166 ٌةفئاط ْبِّذَعُت ... َفْعُي نإ şeklinde okuyanlar ise, (birinci fiili müsnedün ileyhi zarf olmasından dolayı yâ (ي) harfi ile; ikincisini müennes olan ٌةفئاط kelimesinden dolayı te (ت) harfi ile); mechûl fiil kalıbıyla okunan bu fiilleri, nâib-i fâil olan ٌةفئاط kelimesine isnad etmişlerdir.167

Nahl sûresi 37. âyette geçen يدْهَي fiilini Asım, Hamza ve Kisâî bu şekilde168 diğer imamlar ise, mechûl olarak يدْهُي şeklinde okumuşlardır.169

يدْهَي şeklindeki kırâata göre, fâil Allah’dır. Bu fiilden sonra gelen ْنَم kelimesi ise mef’ûldur.170 Dolayısıyla doğru yola iletecek olan da doğru yoldan saptıracak olan da Allah’tır. Fakat şu bir gerçektir ki insan, Allah’a yöneldiği müddetçe Allah’ın kendisini doğru yola ileteceğini; fakat küfürde ve şirkte direndiği sürece de kendisine hidayet nasib olmayacağını bilmelidir.

يدْهُي kırâatına göre ُّلِضُي نم ifadesi, ُهُّلِضُي ْنم takdirindedir. Zîrâ ism-i mevsûl olan ْنم kelimesine râci’ olarak zamir hazfedilmiştir.171 ُالله ِللْضُي نم هل يداه لاف (Allah’ın saptırdığı kimseyi doğru yola iletecek kimse yoktur.)172 ve الله دعَب نم هيدهي نمف ( …. Böyle bir kimseyi Allah’tan başka kim doğru yola iletebilir….)173 âyetlerinde de bunu görmek mümkün-dür.174 Bu kırâatı Übeyy’in ُالله َّلضأ نمل هل َيداه لاف (Allah, bir kulu doğru yoldan saptırmışsa, hiçkimse ona hidayet edemez.) şeklindeki kırâatı desteklemektedir.175

Muhammed sûresi 4. âyette geçen اولِتُق fiili176, اولتاق şeklinde okunmuştur.177

اولِتُق kırâatından ortaya çıkan anlam: ”Allah kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları-nı boşa çıkarmaz.” şeklindedir. اولتاق şeklindeki kırâattan ortaya çıkan mâna: ”Allah, kendi yolunda savaşanların yaptıklarını boşa çıkarmaz.” şeklindedir. Bu kırâatta anlam daha

166 Mekkî, a.g.e., I, 504; Ebû Zür’a, a.g.e., 320; Ebû Hayyân, a.g.e., V, 455.

167 Zemahşerî, a.g.e., II, 313; Ebû Hayyân, a.g.e.,V, 455.

168 İbn Mes’ûd ve İbn Müseyyeb de bu imamlara muvâfakat etmiştir. Ebû Hayyân, a.g.e.,VI, 529. Halef, Hasan el-Basrî ve A’meş de bu şekilde okumuştur. Dimyâtî, a.g.e., 334.

169 Nafi, İbn Kesîr, Ebû Amr, İbn Âmir, Ebû Ca’fer, Ya’kûb bu şekilde okumuştur. Pâluvî, a.g.e., 80.

170 Ebû Hayyân, a.g.e., VI, 529.

171 Ebû Hayyân, a.g.e., VI, a.y.

172 A’râf 9/186.

173 Câsiye 45/ 23.

174 Razî, a.g.e., XX, 30.

175 Mekkî, a.g.e., II, 37.

176 Ebû Amr, Hafs ve Ya’kûb bu şekilde okumuştur. İbn Mücahid, a.g.e., 600; Dânî, a.g.e., 200; İbn Cezerî, a.g.e., II, 374; Pâluvî, a.g.e., 126. Katade, A’rec ve A’meş de bu şekilde okumuştur. Ebû Hayyân, a.g.e., IX, 462.

177 Nafi’, İbn Kesîr, İbn Âmir, Ebû Bekir Şu’be, Hamza, Kisâî, Ca’fer ve Halef bu şekilde okumuştur. Ebû Hayyân, a.g.e., IX, 462; Dânî, a.g.e., 200; İbn Cezerî, a.g.e., II, 374; Pâluvî, a.g.e., 126.

116 kapsamlı bir durum arzetmektedir. Çünkü sadece şehid olanlar değil; şehidlerle birlikte savaşıp sağ kalan gaziler de müjdelenmektedir.