• Sonuç bulunamadı

Senedi Açısından Reddettiği Kırâatlar

2. ŞÂZZ KIRÂATLARI REDDETME SEBEPLERİ

2.5. Senedi Açısından Reddettiği Kırâatlar

Müellifin; senedinin sağlam olmaması nedeniyle kabul etmediği kırâatlar da mev-cuttur.

Örneğin, ٌِنوُعَمٌْساَفٌمُكِ بَرِبٌ ُتنمأٌينإ (Ben sizin Rabbinize iman ettim. Beni dinleyin.)54 âyetinde geçen ٌِنوُعَم ْساَف (beni dinleyin) ibaresini, İbn ‘Atiyye’nin, tefsirinde Cumhûrun

ٌَنوُعَم ْساَف şeklinde okuduklarını rivayet ettiğini belirtir. Fakat Cumhûrun böyle bir kırâatının olmadığını söyler. Bu hatanın tefsiri istinsah eden kişiden kaynaklanabileceğini ifade eder.

Çünkü kırâat imamlarının tamamının ٌِنوُعَم ْساَف şeklinde mecrûr okuduklarının sağlam senedlerle sabit olduğunu söyler.55

Ebû Hayyân, Ankebût sûresi 25. âyetindeki kırâatlardan bahsederken, Abdullah b.

Mes’ûd’dan rivâyet edilen bir kırâatı senedi sağlam olmadığı için zikretmediğini belirtir.56 Müellif, ٌنيهُملاٌ ِباذَعلاٌيفٌاوُثِبَلٌامٌ َبْيغلاٌنوُمَلْعَيٌاوناكٌ ْوَلٌنأٌ ُّنِجْلاٌ ِتَن يَبَتٌ رَخٌا مَلَف “ (Bu sûretle (kurdun yediği asâ kırılıp da, uzun müddet ona dayalı duran Süleyman’ın cesedi)57 yere yıkılınca anlaşıldı ki, cinler gaybı bilmiş olsalardı, o zilletli azabın içinde kalmazlardı.) âyetindeki kırâatları zikrederken, İbn Abbas, İbn Mes’ûd, Übeyy ve Dahhâk’tan rivâyet edilen bir kırâatın olduğunu bildirir.58 Fakat böyle bir rivâyetin hem Mushaf hattına aykırı olduğunu hem de böyle bir kırâatın olması halinde müfessirlerin bunu zikredeceğini, fakat

53 Ebû Hayyân, a.g.e., II, 704. Daha fazla örnek için bkz. Ebû Hayyân, a.g.e., I, 522; 587; II, 741;III, 716;

V,15; X , 183.

54 Yâsin 36/25.

55 Ebû Hayyân, a.g.e., IX, 57.

56 Ebû Hayyân, a.g.e., VIII, 352. Müellifin açıkça belirtmediği bu kırâatın “ مُكَنْيَب َةَّدَوَم امَّنإ “ şeklinde olduğunu belirtmekte fayda vardır. İbn Haleveyh, Muhtasaru Şevâzzi’l-Kur’ân, 116

57 Sebe 34/14.

58 Bu kırâatın َّنِجْلا ِتَنِّيُبُت َّرَخ اَّمَلَف şeklinde olduğunu belirtmeliyiz. İbn Haleveyh, Muhtasaru Şevâzzi’l-Kur’ân, 122.

185 müfessirlerin böyle bir rivâyetten bahsetmediğini, dolayısıyla İbn Abbâs’ın böyle bir rivâyet nakletmediğini belirtir.59

3. Ebû Hayyân’ın Sadece Zikretmekle Yetindiği Kırâatlar

Müellif; tefsirinde hakkında herhangi bir yorum yapmadığı birçok kırâat zikretmiş-tir. Tefsîrde bunların örnekleri çokça yer alır.

Müellif, A’râf sûresi 46. âyette geçen ٌَنوعَمْطَي (arzu ediyorlar) kelimesini ٌَنوُعِماط (arzu ederek) şeklinde okuyan İbnu’n-Nahvî (ö. 513/1119)60 ve نوط ِخاس (kızarak) şeklinde okuyan İyad b. Lakît’in61 kırâatları hakkında herhangi bir görüş açıklamamıştır.62

Ebû Hayyân, ٌِرا نلاٌ ِباَح ْصأٌ َءاَقْلِتٌمُهُرا َصْبأٌ ْتَفِرٌُصٌاذإٌو ( ...gözleri cehennem ehli tarafına çevrildiği zaman da….)63 ifadesindeki ٌْتَفِر ُصٌاذإٌو (çevrildiği zaman…) ibaresini ٌْتَبِلُقٌاذإٌو şeklinde okuyan A’meş’in kırâatı hakkında herhangi bir hükümde bulunmamıştır.64

Müellif, ًٌاشارِفٌضرلااٌمكَلٌلعَجٌيذلا (O Rab ki yeryüzünü sizin için bir döşek yaptı.)65 âyetinde geçen ًٌاشارِف (döşek) kelimesini اًطاسِب (sergi) şeklinde okuyan Yezid eş-Şâmî ile اًداهم (döşek) şeklinde okuyan Talha’nın66 kırâatı hakkında da herhangi bir görüş beyan etmemiştir.67

59 Ebû Hayyân, a.g.e., VIII, 532. Başka örnekler için bkz. Ebû Hayyân, a.g.e., VI, 372-373; 386; VII,50;

X, 469.

60 EBÛ’l-Fadl Yûsuf b. Muhammed b. Yûsuf et-Tevzerî (ö. 513/1119)’dir. İbnu’n-Nahvî olarak bilinmektedir. Fıkıh ve kelam âlimidir. el-Kasîdetu’l-Münferice isimli bir kasidesi vardır. İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘Arifîn, II, 551; ez-Ziriklî, el-‘Alâm, IX, 325; Kehhâle, Mu’cemu’l-Müellifîn, XIII, 334.

61 İyâd b. Lakît es-Sedûsî el-Kûfî (ö. 120/738’den önce)’dir. Tabiîn devri hadîs âlimlerindendir. ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nebi, V, 244; İbn Hacer, Tehzibu’t-Tehzîb, I, 338.

62 Ebû Hayyân, a.g.e., V, 59.

63 A’râf 7/47.

64 Ebû Hayyân, a.g.e., V, 59.

65 Bakara 2/22.

66 Ebû Muhammed Talha b. Masrif b. Ka’b el-Hemedânî el-Kûfî (ö. 112/730)’dir. Kendi döneminde Kûfe ehlinin en büyük kırâat âlimidir. Seyyidü’l-Kurrâ olarak isimlendirilmiştir. Aynı zamanda sika muhad-dislerdendir. İbn Sa’d, Tabakâtu’l-Kubrâ, VI, 308; İbnu’n-Nedim, el-Fihrist, 46; ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nebi, V, 191; İbnu’l-Cezerî, Ğâyetü’n-Nihâye, I, 343; ez-Ziriklî, el-‘Alâm, III, 308.

67 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 158. Daha fazla örnek için bkz. Ebû Hayyân, a.g.e., V, 69; 356; 358; VIII, 140;

410; IX, 78; X, 346, 459, Vd.

186 4. Sûrelere Göre Kırâatları Değerlendirmesi

Bu kısımda müellifin temas ettiği şâzz kırâatlara sûreler bazında yer verilecektir.

Fakat bütün şazz kırâatlara yer vermek tezin hacmini genişleteceğinden dolayı, çalışmanın maksadını ifade edecek ölçüde şâzz kırâatlara yer verilecektir.

4.1. Bakara Sûresi

2. âyette geçen هيف َبير لا kelimesini Ebû Hayyân’ın belirttiğine göre Ebû’ş-Şa‘sâi, merfû‘ olarakهيف ٌبير لا şeklinde okumuştur. Müellif; bu kırâat vechinin uzun uzun i’râb açıklamalarını yaptıktan sonra bunun şâzz olduğunu zikretmiştir.68

7. âyetteki ٌةواَشِغ kelimesini Zeyd b. Ali ve Hasan el-Basrî ٌةواَشُغşeklinde; A’meş ٌةواشَغ şeklinde; Ebû Hayve ٌةَوْشِغ şeklinde okumuşlardır.69 Ebû Hayyân bu kırâat vecihleri-nin zayıf olduğunu belirtmiştir.70

15. âyette geçen مهُّدُمَي و fiilini İbn Muhaysin ve Şibl مهُّدِمُيو şeklinde okumuştur.71 21. âyette var olan مكقلَخ يذلا ifadesini Ebû’s-Sümeyfe’مكلْبَق ْنَم قلخ و şeklinde; Zeyd b. Ali ise; مكلْبَق ْنِم نيذلاو ifadesiniمكَلبق نم نيذلاو şeklinde okumuştur.72 Ebû Hayyân, Zeyd b.

Ali’nin kırâatını Zemahşerî’den alıntı yaparak izah etmiştir: Bu zorlama bir kırâattır. Bu şu şekilde açıklanabilir: Birinci قلخ fiili ile sılası arasına te’kîd için ikinci bir ism-i mevsûl getirmektir. Nitekim Şâir Cerîr: “ مكل ابأ لا َمْيَت ُمْيَت اي (Ey babası olmayan Adiyy’li Teym’ler) şiirinde ikinci Teyme’yi ilk Teyme ile, ilkinin muzafun ileyhi arasına getirmiştir.”

demiştir.73

23. âyetteki انِدْبَع يلع ifadesi Hz.Peygamber ve ümmeti kastedilerek اندابع يلع şek-linde okunmuştur.74

26. âyette geçen ةضوعَب ام kelimesini Dahhâk, İbrahim b. Able, Ru’be b. El-Accâc ve Kutrub merfû‘ olarak okumuşlardır.75 Müellif, bu kırâatı şu şekilde açıklamıştır: ام için iki vecih vardır. Birincisi; sılası cümle olan bir mevsûl olmasıdır ki; âyetin takdîri ٌةَضوعَب وه

68 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 62; Zemahşerî, a.g.e., I, 36; Râzî, a.g.e., II, 19. Züheyr el-Ferkubî de bu şekilde okumuştur. İbn Haleveyh, Muhtasaru Şevâzzi’l-Kur’ân, 10.

69 İbn Haleveyh, a.g.e., a.y.; Ebû Hayyân, a.g.e., I, 81-82.

70 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

71 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 116; İbn Halevyh sadece İbn Muhaysin’i zikretmiştir. İbn Haleveyh, a.g.e., a.y.

72 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 154.

73 Zemahşerî, a.g.e., I, 86; Râzî, a.g.e., II, 101; Ebû Hayyân, a.g.e., I, 154-155.

74 Zemahşerî, a.g.e., I, 92; Râzî, a.g.e., II, 117; Ebû Hayyân, a.g.e., I, 154-155.

75 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 198; İbn Halevyh, sadece Ru’be b. El-Accâc’ı zikretmiştir. İbn Haleveyh, a.g.e., 12

187 şeklindedir. İkincisi ام’nın istifhâm (soru edatı) olmasıdır. Çünkü Allah; نأ يحَتْسَي لا الله نإ لاثم َبِرْضَي (Allah misal getirmekten utanmaz) buyurunca sanki bundan sonra da mesel getirme konusunda sivrisinek ve ondan üstün olana ne gerek var? Allah dilerse ondan da küçük olanı mesel olarak verebilir. Nitekim ‘falanca ne verdiğine bakmaz; bir dinar iki dinar ne oluyor ki’ denilir. Bundan maksat ‘o bundan çoğunu hediye olarak verir.’

demektir.”76

48. âyetteki يز ْجَت لا fiilini İbnü’s-Simâk el-Adiyy, ُئِزْجُت لا şeklinde if‘âl bâbından olmak üzere okumuştur.77

49. âyetteki مكانيَّجَن ْذإ وifadesi İbrahim en-Nehaî مكُتْيَّجَن (Sizi kurtarmıştım.) şeklinde;

İbn Ebî Able ise; مكانْيَجْنأ و (Sizi kurtarmıştık)78 şeklinde okumuştur.79

50. âyette geçen انْقَرَف ْذإ و fiilini ez-Zührî, انْقَّرَف şeklinde tef’îl bâbından tefrîk etmek (ayırmak) anlamında okumuştur.80

58. âyette var olan ٌةَّطِح kelimesini İbrahim b. ‘Able aslı üzere mansûb okumuştur.81 60. âyetteki َةَرْشَع kelimesini Mücâhid, Talha, Yahya b. Vessâb, İbn Ebî Leylâ ve el-Yezîdî kesre ile ِةَرِشَع şeklinde; A’meş ise fethalı olarak َةَرَشَع şeklinde82 okumuştur.83

61. âyetteki اوُطِبْهإ fiilini Ebû Hayve, Şureyh ve Hasan el-Basrî bâ (ب) harfinin dammesiyle okumuştur.84 Müellif; bâ (ب) harfinin hem kesreli hem de ötreli şekilde okunuşun iki ayrı kullanış olduğunu; fakat fasîh olanın kesreli okuyuş olduğunu zikretmiş-tir.85

76 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 198-199.

77 Zemahşerî, a.g.e., I, 128. Ebû Hayyân, a.g.e., I, 307. Kaynaklarda bu kişinin adı Ebû’s-Simâl olarak geçmektedir. İbn Haleveyh, a.g.e., 13. Hatta Mu’cemu’l-Kırâat adlı eserin yazarı Abdullatif Hatîb, bu ismin tahrif edilerek el-Bahru’l-Muhît’de iki defa geçtiğini zikretmiştir. Abdullatif el-Hatîb, Mu’cemu’l-Kırâat, Dâru Sa’di-Dîn, Dimeşk-2000, I, 94. Râzi de bu kırâat, ُئِزْجُي لا şeklinde zikredil-miştir. Diğer kaynaklardan hareketle bunun sehven bu şekilde yazıldığı söylemek mümkündür. Râzî, a.g.e., III, 54.

78 Müellif, sadece kırâatı zikretmiş; sahibini zikretmemiştir. İbn Haleveyh, a.g.e., a.y.; Râzî, a.g.e., III, 67.

79 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 311.

80 İbn Cinnî, a.g.e., I, 82; İbn Haleveyh, a.g.e., a.y., Zemahşerî, a.g.e., I, 130; Râzî, a.g.e.,III, 70; Ebû Hayyân, a.g.e., I, 319.

81 İbn Haleveyh, a.g.e., a.y., Zemahşerî, a.g.e., I, 133; Râzî, a.g.e., III, 89; Ebû Hayyân, a.g.e., I, 359.

82 Ebû Hayyân; A’meş’in hem iskân hem de kesreli okuyuşununda olduğunu zikretmiştir. Ebû Hayyân, a.g.e., I, 370; İbn Haleveyh, a.g.e., a.y.

83 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 369-370.

84 Ebû Hayyân, bu kırâat vechini okuyan kişileri belirtmemiştir. Kırâat imamları kaynaklardan tespit edilerek yazılmıştır. Ebû Hayyân, a.g.e., I, 378; İbn Haleveyh, a.g.e., 14; Abdüllatif el-Hatîb, a.g.e., I, 113.

85 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.