• Sonuç bulunamadı

3. K IRÂAT Ç EŞİTLERİ

1.4. Şemâili ve Ahlakı

Ebû Hayyân, uzun boylu, güzel yüzlü, hoş ve tatlı sesli, açık benizli, kırmızıya ça-lan bıyıkları, sık olmayan ancak gür görünen sakalları, beyaz ve uzun saçları oça-lan iyi bir fizikî görünüme sahipti.70

Ebû Hayyân’ın öğrencilerinden er-Ru’aynî, hocasının benzerine şahit olmadığı bir kişiliğe sahip olduğunu, neşeli, güler yüzlü, sıkıntıları dert etmeyen, çok dostu ve arkadaşı bulunan, fasih ve güzel konuşan bir kişi olduğunu söylemektedir. Diğer taraftan konuşma-sının fasih olmasına rağmen ق harfini ك harfine yakın bir sesle çıkardığını, fakat Kur’ân okurken bu harfi mahrecine uygun bir şekilde telaffuz ettiğini belirterek Mısır’a geldiğinde

“Bu memlekette ق harfini telaffuz eden yok” dediğini de ilave etmektedir.71

Ebû Hayyân, inancının kendisine yerine getirmesini emrettiği bütün işleri yapmaya çalışan dini bütün bir Müslümandı. Hayatı boyunca kötü alışkanlıklardan ve çirkin fiillerden kendisini korumuştur. O dönemde halk arasında yaygın olan haşhaş, tütün ve kenevir yaprağı gibi uyuşturucu maddelerden uzak durmuştur. İlim adamlarının bunların

67 es-Safedî, A’yânu’l-‘Asr, V, 521; el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 559-560.

68 el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 559-560; es-Safedî, el-Vâfî, V, 268; el-Hadisî, Ebû Hayyân en-Nahvî, 49-50.

69 İbn Hacer el- Askalânî, ed-Dureru’l-Kâmine, IV, 310; el-Hadisî, Ebû Hayyân en-Nahvî, 49

70 İbn Hacer Askalânî, ed-Dureru’l-Kâmine, IV, 307; Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 541; es-Safedî, el-Vâfî, V, 268; İbnü’l-‘İmâd, Şezerâtu’z-Zeheb, V, 146; es-Suyûtî, el-Buğye, I, 282.

71 el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 541,565; es-Safedî, el-Vâfî, V, 268; İbn Hacer el- Askalânî ed-Dureru’l-Kâmine, IV, 307; Hatice el-Hadisî, a.g.e., 51.

35 açık bir şekilde haram olduğunu söyleyememelerine karşın, o açıkça haram olduklarını belirtmiştir. Aynı şekilde tavla ve santranç gibi oyunların da insanları yalan söylemeye ve kavgaya sürükleyen boş işler olduğunu vurgulamıştır.72

O’nun, izzet-i nefis sahibi iffetli birisi olduğu, üç şey dışında hiçbir şeyde ta-mahkârlık göstermediği belirtilir. Bunlar Kur’ân tilaveti, iffetli bir nefis ve sâlih âmel. Bu konuya nazmettiği şu beyitleri de kaynaklık etmektedir:

ٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌُبِلاَطٌوُهٌ ْنَمِلٌ بوُلْطَمٌُةَياَغَلٌٌٌٌٌٌٌٌٌاهنإٌوًٌاثلاثٌاينُّدلاٌَنِمٌُديِرُأ ٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌُبِظاوُأٌاهْيَلَعٌ لامْعأٌُراَثْكإٌوٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌ ةَفيِفَعٌ سْفَنٌوٌٌ نآ ْرُقٌٌُةَوَلاِت

“Dünyada üç şey istiyorum. Bunlar talep eden kişinin isteyebileceği en yüce şey-lerdir. Kur’ân okumak, iffetli bir nefis ve sürekli yapacağım bol sâlih amel.”73

Ebû Hayyân, Allah korkusuyla dolu bir insandı. Kur’ân dinlerken ağlardı. Aynı zamanda gazel türü şiirleri dinlerken göz yaşlarına hakim olamayıp ağlardı. Aşk ve kahramanlık şiirlerinin kendisini duygulandırdığını, cömertlikle ilgili şiirlerin ise kendisine hiç tesir etmediğini belirtmektedir.74

İnsanlar cömertlikleriyle övünürken, Ebû Hayyân cimriliğiyle iftihar ederdi. Tala-belerine iktisat ile yaşamayı öğütlerdi. Bir gün öğrencisi es-Safedî’ye, “Paralarına sahip ol, insanların sana cimri demeleri, alçak kişilere muhtaç olmandan daha evlâdır.” der ve ardından şu beyitleri zikreder:

ٌَكُؤاَجِر ا ًسْلِفٌ

ٌِلِئاَبَحٌيِفٌاَدَغٌْدَقٌ ا ًصيِنَقٌٌٌٌ

ٌِمْقُعْلاٌَنِمٌِجاَتِ نِللٌ ءاَجَرٌ

ٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌ

ٌِهِلي ِص ْحَتٌيِفٌ ُبَعْتأٌأ

ٌُهُعِ ي َضُأٌوٌ ا ًضاَتْغُمٌ ُتْنُكٌْنَذإٌٌٌٌ

ٌِمْق ُّسلابٌِءْرُبْلاٌَنِمٌ

ٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌ

“Ağlarıma bir av gibi düşen parayı benden istemen kısır birinden çocuk beklemen gibidir. Parayı kazanmak için yorulayım da sonra onu zâyi mi edeyim? O zaman ben sağlıkla hastalığı değiştirmiş olurum.”75

Müellif, Mısır’da günde bir fakire dört kuruşun yeteceğini; iki kuruş ile bayat bir ekmek, birer kuruşla biraz kuru üzüm ve bir testi su alabileceğini, hatta ertesi gün bir

72 Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, IV, 358, 675-676.

73 el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 564.

74 İbn Hacer el- Askalânî ed-Dureru’l-Kâmine, IV, 309; el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 543.

75 es-Safedî, el-Vâfî, V, 275.

36 kuruşla limon alıp ekmekle yiyebileceğini belirtir. Kitap satın alanları kınar ve onlara şunu söylerdi: ”Allah sana akıl ihsân eylesin! Ben istediğim kitabı vakf kütüphanesinden ödünç alırım. Fakat bana ödünç para verecek birisini ararsam bulamam.” arkasından da şu beyitleri söylerdi:

ٌ عيِف َشِبٌيَتَأ

ٌ َسْيَلٌ

ٌُه دَرٌُنِكْمُيٌ

ٌٌٌ

ٌُمِهاَرَدٌ

ٌ ضيِبٌٌ

ٌِحوُرُجْلِلٌ

ٌُمِهاَرَمٌ

ٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌ

ٌُرِ ي َصُت

ٌَبْع َصٌ

ٌَرُيٌاَمٌَنَوْهأٌِرْمْلأاٌ ى

ٌٌٌٌ

ي ِضْقَتٌَوٌ

ٌِتاَناَبُلٌٌ

ٌَتَفْلاٌ ى

ٌُمئاَنٌَوُهَوٌ

ٌٌٌٌ

ٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌٌ

ٌٌٌٌٌٌ

“Reddedilmesi mümkün olmayan bir aracı ile, yaralara merhem beyaz dirhemlerle geldi. Onlar ki zor işleri mümkün olan en kolay şekilde çözerler ve gencin isteklerini uykuda iken giderirler.76

Talebesi es-Safedî, hocasının bu tutumuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

Onda şunları görüyorum: uzun bir hayat yaşadı ve ülkesinden ayrılıp gurbete çıktı. Birçok ülke gezdi ama servet toplamadı. Elde ettiği makamlara gelene kadar çok yoruldu.

İnsanları sınadı, hayat tecrübesi arttı ve başından birçok olay geçti. Fakat o hep basiretli olup sağduyulu davrandı.”77

Mısır’a geldikten sonra Ebû Hayyân’ın ailesine yaptığı vasiyetini, onun hayata ba-kış açısını yansıtacağı ve ahlakına ışık tutacağını düşündüğümüz için aktarmak istiyoruz:

“Aklı başında olan kişi şu hususlara dikkat etmelidir:

1. Dış görünüş itibariyle herkese dostça tavır takınmalı, içten de, kötülüklerden sa-kınmak ve kendini müdafaa için düşmanmış gibi tedbir almalı. Bu konuda insan, düşma-nından çok dost bildiği kişilerden sakınmalıdır. Bir de şu çok iyi bilinmedir ki bir kişinin diğerine yaptığı iyilik ve gösterdiği muhabbet, iyilikte bulunduğu kişi için değil, ondan elde edeceği menfaat içindir.

2. Kişi şu altı husûsta konuşmayıp susmayı tercih etmelidir:

a- Allah’ın zâtı ile ilgili, b- Allah’ın sıfatları ile ilgili,

c- Bütün peygamberlerin(as) durumları ile ilgili,

76 el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 543.

77 es-Safedî, A’yânu’l-‘Asr, V, 334; el-Makkarî, Nefhu’t-Tîb, II, 543.

37 d- Sahabe arasında cereyan eden olaylara itiraz etme konusunda,

e- Mezhep imamlarına itiraz husûsunda,

f- Ümmetin sâlih kullarını karalama husûsunda,

3. Kendisini müdafaa dışında hiç kimseye eziyet etmemelidir.

4. İnsanların gösterdikleri gayret ve anlayışlarındaki farklılıkları hoş karşılamalı, onları küçümseyip hakîr görmemelidir. Gösterişten de uzak durmalıdır.

5. İnsan, inanç ve fikir yönünden anlaşabileceği kişilerle çalışmalarını sürdürmeli ve kendi görüşünde olmayanlara ve maksadını anlamayanlara sinirlenmemelidir.

6. Hiç kimseye hatalarından dolayı önyargılı davranmamalıdır.

7. Bir kişinin sözleri fesat ve bozgunculuk emareleri taşıyorsa onu iyiye yormalı ve bir çıkış yolu bulmaya çalışmalıdır.

8. Cahiliye dönemi bilgilerine dalmamalı, çalışmalarını dinî ilimler üzerine yoğun-laştırmalıdır.

9. Kişi, tarih kitaplarını çok okumalıdır. Çünkü bu kitaplar insanın ufkunu açar, yeni bilgiler ve tecrübeler kazanmasını sağlar.

10. Kişi, fakir insanlardan yüz çevirmemeli ve onlarla dâima ilgilenmelidir.

11. İnsanlara karşı mütevâzı olmalı, kendisinin âciz ve muhtaç bir kul olduğunu as-la unutmamalıdır. Hiç kimseye karşı büyüklenmemelidir.

12. Şaka yapmaktan, çok gülmekten ve kendisini ilgilendirmeyen işlerden uzak durmalıdır.

13. Allah’a karşı ma’siyet sayılmayan işlerde topluma ayak uydurmalıdır.

14. Halkın gözünde çirkin olan işlerden sakınmalı ve hiç kimseyi şikâyet etmemeli-dir.

15. İnsanlarla olan münasebetlerinde güler yüzlü ve tatlı dilli olmalıdır.

16. Allah’tan başka hiç kimseye bel bağlamamalıdır.

38 17. Ailesi ile ilgili konulardan arkadaş toplantılarında bahsetmemeli ve Allah rızası için yaptığı hayırlı işlerden başkalarının yanında konuşmamalıdır.”78

Ebû Hayyân’ın bu vasiyetinde bir babanın çocuklarına verdiği öğütlerden ziyade bir hocanın öğrencilerine, kültürlü ve bilgin bir kişinin toplumuna verdiği nasihatlardaki üslûbun ve içeriğin ön plana çıktığı görülmektedir. Aynı zamanda bu öğütler, onun engin tecrübe sahibi olduğunu ve yaşadığı uzun ömür sayesinde toplumun her kesimiyle birarada bulunma imkanı elde ettiğini göstermektedir.