• Sonuç bulunamadı

2. U SÛL Y ÖNÜNDEN K IRÂATLARDAKİ F ARKLILIKLAR

2.1. Tahkîk- Teshîl ile Kırâat

Bakara sûresi 6. âyette geçen مهَت ْرَذْنأء kelimesini Âsım, Hamza, Kisâî ve İbn Zekvân bu şekilde; Verş, İbn Kesîr, Ebû Amr ve Hişâm birinci hemzeyi tahkikli, ikinci hemzeyi ise teshîl ile مهت ْرَذنَهأ şeklinde; Kâlûn, Ebû Amr, Ebû Ca’fer ve Hişâm birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi teshîl ile مهترذنهآ şeklinde; Hişâm birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi tahkîkle مهترذنءآ şeklinde; Verş, birinci hemzeyi tahkîkli, ikinci hemzeyi ise elife ibdâl ederek مهترذْنآ şeklinde medd-i lâzım yaparak okumuştur.76

Ebû Hayyân, iki hemzenin tahkîki ile okunan مهَت ْرَذْنأء kırâatını Temîm lehçesiyle ilişkilendirmiş ve adı geçen lehçede bu kullanımın olduğunu belirtmiştir. Müellif, Hişâm’ın birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi tahkîkle مهترذنءآ şeklinde okuduğu kırâatın aynı zamanda İbn Abbâs ve İbn Ebî İshâk’ın kırâatı olduğunu belirtmiştir.77

Ebû Hayyân’ın Verş’in birinci hemzeyi tahkîkli, ikinci hemzeyi ise elife ibdâl ede-rek مهترذْنآ şeklindeki kırâatı ile ilgili Zemahşerî’nin bu kırâatı inkâr etmesi üzerine yaptığı açıklamalar onun usûl yönünden de kırâatları mütevâtir kabul ettiğini ortaya koymaktadır.

Müellif, bu kırâatın sağlam senedlerle kendi dönemine ulaştığını, isnâd zincirinin ortada olduğunu; Arap dili kurallarına göre kırâatların mütevâtir olup olmadığının tespit

75 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 79.

76 Ebû Hayyân, a.g.e., I, 79.

77 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

105 edilemeyeceğini, belki de bu kırâatın unutulan Arapça’daki bir vechinin varlığının söz konusu olabileceğini belirtmiş ve asıl olanın sağlam sened olduğunu zikretmiştir.78

Âl-i İmrân sûresi 15. âyette geçen مكُئِّبَنؤأ kelimesini İbn Âmir, Âsım, Hamza ve Kisâî bu şekilde79; Ebû Amr ve Kâlûn, birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi teshil ile مكُئِّبَنُهآ şeklinde; İbn Kesîr birinci hemzeyi tahkîk, ikinci hemzeyi teshîl ile مكئبنُهَأ şeklinde80; Verş, bu kelimeden önce gelen ْلُق kelimesinin lâm (ل) harfinde nakil yaparak birinci hemzeyi hazfedip, ikinci hemzeyi teshîl ile مكُئِّبنُه َلُق şeklinde; İbn Âmir’in râvisi Hişâm ise, birinci hemzeyi tahkîk ile ve sonrasında elif getirip, ikinci hemzeyi de tahkîk ile مكئبنُءآ şeklinde okumuşlardır.81 Ebû Hayyân, bu âyetin izahında sadece birinci hemzenin istifhâm (soru) hemzesi olduğunu ve muzari hemzesine dâhil edildiğini zikretmiş; başka açıklama yapmamıştır.82

Âl-i İmrân sûresi 73. âyette geçen يتْئُي نأ kelimesini İbn Kesîr başına istifhâm hem-zesi getirip, ikinci hemzeyi teshîl ile يتْئُي نهأ şeklinde83; diğer imamlar ise, tahkîk ile tek hemzeli okumuşlardır.84 Ebû Hayyân, istifhâm hemzesinin getiriliş sebebinin, tevbîh (azarlama) ve kınamak için olduğunu belirtmiştir.85

En’âm sûresi 40. âyette geçen مكتيأرأ ifadesini ve متيأرأ ve َتيأرأ gibi muhatab te (ت)’si ve istifhâm hemzesi ile zikredilen bu kelimelerdeki ikinci hemzeleri Nâfi, teshîl ile (hemze ile elif arası) مكتيهرأ, تيهرأ, متيهرأ şeklinde86; Verş, ikinci hemzeyi elife ibdâl edip, iki sâkinden ötürü meddi, işba’ derecesine varıncaya kadar uzatarak مكتْيارأ şeklinde; Kisâî bu kelimedeki ve buna benzer kelimelerdeki ikinci hemzeyi hazfederek مكَتْيرأ şeklinde; diğer imamlar ise, tahkîk ile مكتيأرأ şeklinde okumuşlardır.87

78 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

79 Ebû Hayyân, imamların isimlerini zikretmemiş sadece bu vechi belirtmiştir. Dolayısıyla kırâat imamlarının isimleri kaynaklardan istifade edilerek belirlenmiştir. Ebû Hayyân, a.g.e., III, 55; Pâluvî, a.g.e., 40. Ravh ve Halef de bu şekilde okumuştur. Dimyâtî, a.g.e., 204.

80 Ebû Ca’fer ve Ya’kûb da bu şekilde okumuştur. Pâluvî, a.g.e., a.y.

81 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

82 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

83 Ebû Hayyân, a.g.e., III, 212.

84 İbn Mücâhid, a.g.e., 207; Dânî, a.g.e., 89.

85 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

86 Ebû Hayyân, a.g.e., IV, 508. Ebû Ca’fer de bu şekilde okumuştur. Pâluvî, a.g.e., 53.

87 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

106 Müellif, Verş’in مكتْيارأ şeklindeki kırâatı ile ilgili nahivcilerin bu şekildeki ibdâlin zayıf olduğu görüşünü taşıdıklarını; ancak Kutrub (ö. 210/825’ten sonra) 88 ve diğer nahivcilerin, bu şekilde hazifli kullanışların mevcut olduğunu zikretmelerinden sonra, bu görüşlerinden vazgeçtiklerini belirtmiştir.89 Ebû Hayyân, Kisâî’nin مكَت ْيرأ şeklindeki kırâatını izah ederken, bu çeşit kelimelerde ikinci hemzenin hazfedilmesi biçimindeki kullanımın Araplarda çokça var olduğunu zikretmiştir.

Kırâatların delillerinden bahseden kaynaklarda ise, bu kırâatlar şu şekilde açıklan-mıştır: Bu ifadedeki ikinci hemzeyi teshîl ile okuyanlar, fiil zamire bitişmesine rağmen, fiilde iki hemzenin yan yana bulunması okuyuşu zorlaştırdığı için ikinci hemzeyi teshîl ile okuyup bu zorluğu ortadan kaldırmaya çalışmışlar ve bunu kırâatlarının hücceti olarak sunmuşlardır. مكَتْيرأ şeklindeki kırâata, bu kullanımın şiirde çokça var olduğu, nedeninin de okuyuşu kolaylaştırmak olduğu, hüccet olarak gösterilmiş ve Ahmed b. Yahya’dan şu mısra nakledilmiştir: اعُق ْرُب ينوسبلاَف ْلتاقُأ مل نإ و (Eğer ben savaşmazsam, bana bir başörtüsü giydirin.” O, bu sözüyle hemzenin var olduğunu kastederekينوسِبلأَف demek istemiştir. İki hemzeyi de tahkîkli şekilde okuyanlar ise, ikinci hemze fiilin aslından olduğu için tahkîkli okumuşlardır.90

Ebû Hayyân, A’râf sûresi 81. âyette geçen مكنإ lafzını açıklarken, sadece Nâfi ve Âsım’ın râvisi Hafs’ın haber cümlesi olmak üzere bu şekilde okuduğunu belirtmiş; diğer kırâatlardan bahsetmemiştir.91

Tevbe sûresi 12. âyette geçen َةَّمِئأ kelimesini Nâfi,92 İbn Kesîr ve Ebû Amr ikinci hemzeyi yâ (ي) harfine ibdâl ederek َةَّمِيأşeklinde; aynı zamanda Nâfi birinci hemzeden sonra elif ziyade ederek, ikinci hemzeyi yâ (ي) harfine ibdâl ederek َةَّمِياء şeklinde; Hişâm

88 Tam adı; Ebû Ali Kutrub Muhammed b. el-Müstenîr el-Basrî’dir. Kutrub olarak meşhûr olmuştur.

Sîbeveyh’in talebelerinden olup lügat, nahiv ve edebiyat âlimidir. Kitabu’l-Ezmine, el-Muselles, Kitâbu’l-Ezdâd eserlerinden birkaçıdır. Bkz. ez-Zubeydî, Tabakâtu’n-Nahviyyîn, 106; İbnu’n-Nedîm, el-Fihrist, 78; İbnu’l-Enbârî, Nuzhetu’l-Elibbâ, 91; İbnu’l-Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, III, 219;

Ayrıca Kutrub hakkında geniş bilgi için bkz. Muharrem Çelebi, Kutrub Hayatı, Eserleri ve Kitâb al-Azmina, (Basılmamış Doçentlik Tezi), Erzurum 1981.

89 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

90 El-Fârisî, a.g.e., III, 306; Mekkî, a.g.e., I, 431; Ebû Zürâ, a.g.e., 250.

91 Ebû Hayyân, a.g.e., V, 100. İbn Kesîr, istifhâm hemzesi getirip, bunu uzatmadan tahkîkle, ikinciyi hemze ile yâ (ي) arası yani teshîl ile مكَّنِيأ şeklinde; Ebû Amr, istifhâm hemzesi ve bundan sonra bir elif getirerek, ikinci hemzeyi teshîl ile مكنياء şeklinde; Hişâm, ikinci vechinde isitfham hemzesi ve bundan sonra elif getirerek, ikinci hemzeyi tahkîkli olarak مكنئاء şeklinde; diğer imamlar ise; azarlama anlamında isitifhâm hemzesi getirip, ikinci hemzeyi de tahkîkli olarak مكنئأ şeklinde okumuşlardır. Dimyâtî, a.g.e., 268.

92 Nâfi’den bu kırâatla ilgili üç rivâyet mevcuttur. Ebû Hayyân üçünü de zikretmiştir. İbn Mücâhid, a.g.e., 312.

107 ise, birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi tahkîkli olarak َةَّمِئاء şeklinde; Nâfi ve diğer imamlar ise, tahkîkli olarak َةَّمِئأ şeklinde okumuşlardır.93

Ebû Hayyân, َةَّمِئأ kelimesinin مامإ kelimesinin çoğulu olduğunu zikrettikten sonra, bu kelimedeki birinci hemzenin çoğul hemzesi, ikincisinin ise, kelimenin aslından olduğunu ve َةَّمِئأ kelimesinin aslının َةممُأَأ şeklinde olduğunu belirtir. Müellif devamla kelimedeki iki mîm (م) harfi yan yana geldiğinden, birincinin kesresi hemzeye nakledilip, birinci mîm (م) ikinciye idğâm edildiği için, َةَّمِئأ şeklinde olduğunu belirtmiştir.94

Daha önce zikredilen Ebû Hayyân’ın mütevâtir kırâatlarla ilgili tavrının net olduğu şeklindeki tezin doğruluğu burada da ortaya çıkmaktadır. Zemahşerî, bu kelime ile ilgili şunları zikretmiştir: Bu kelimedeki ikinci hemzeyi, hemze ile yâ (ي) arası bir sesle okumak gerekir. Ancak her iki hemzeyi tahkîk ile okumak, Basralılarca kabul edilmese bile meşhûr bir kırâattır. İkinci hemzeyi açık bir yâ (ي) ile okumak ise meşhûr bir kırâat değildir. Zâten böyle bir kırâatın olması câiz değildir. Dolayısıyla bu kelimeyi açık yâ (ي) harfi ile okuyan kimse, hata etmiş ve lafzı bozmuştur.”95 Ebû Hayyân, Zemahşerî’nin te’dib edilmesi gerektiğini söyledikten sonra şunları zikretmiştir:” Basra nahivcilerinin reisi Ebû Amr, Mekke’nin İmamı İbn Kesîr ve Peygamberimizin şehri Medine kârisi Nâfi’nin kırâatında nasıl hata olabilir?” Kırâat imamlarının büyükleri olan bu kimselerin ancak ve ancak doğruyu aktaracaklarını üstüne bas basa belirtmiş ve mütevâtir kırâatlara karşı oldukça hassas davranmış ve eleştiren veya kabul etmeyenleri saygısızca davranmakla ithâm etmiştir. Ebû Hayyân’ın mütevâtir kırâatlar konusunda tavrının net olduğunu gösteren birçok örnek mevcuttur. Bunlar zaman zaman konularla bağlantılı olarak dile getirilmiştir.

Müellif; mütevâtir kırâatların sağlam senedlerle Peygamberimizden aktarıldığını her zaman savunmuş ve dile getirmiştir.

Yûsuf sûresi 90. âyette geçen كنإء lafzını İbn Kesîr, haber olmak üzere tek hemze ile كنإ şeklinde96; Verş’in rivâyetiyle Nâfi, birinci hemzeyi tahkîk ile, ikinci hemzeyi teshîl

93 Ebû Hayyân, a.g.e., V, 380. Ebû Hayyân, bu kelimenin klasik kırâat kaynaklarında mevcut olan bazı kırâat vecihlerini zikretmemiştir. Meselâ, Nâfi, İbn Kesîr ve Ebû Amr’ın َةَّمِهأ şeklindeki kırâat vecihle-rinden bahsetmemiştir. Dânî, a.g.e., 117. Ebû Ca’fer ve Ruveys de bu şekilde okumuşlardır. Pâluvî, a.g.e., 64. Ebû Ca’fer’in diğer bir vechi de birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi teshîl ile َةَّمِهاء şeklindedir. Pâluvî, a.g.e., a.y.

94 Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

95 Zemahşerî, a.g.e., II, 283; Ebû Hayyân, a.g.e., a.y.

96 Katâde ve İbn Muhaysin de bu şekilde okumuştur. Ebû Hayyân, a.g.e., VI, 320. Ebû Ca’fer de bu şekilde okumuştur. Pâluvî, a.g.e., 75

108 ile97 كنِيء şeklinde98; Kâlûn ve Ebû Amr birinci hemzeden sonra elif getirip, ikinci hemzeyi teshîl ile كنِياء şeklinde99; Hişâm, كنءاءşeklinde; diğer imamlar ise tahkîkli olarak كنإء şeklinde okumuşlardır.100 Burada geçen kırâat vecihleri, istifhâm anlamındadır.101