• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TÜRK ÇEVİRİ YAZININDA YAYINCILIK FAALİYETLERİ,

2.2. Türkiye’de 1960-1980 Yılları Arasında İdeolojik Dalgalanmalar

2.4.1. Çeviri Yayıncılığı ve İdeolojisi

2.4.1.1. Yayınevi Sahipleri, Yayın Politikaları Ve İdeolojik Söylemleri

Yayınevi sahipleri ile yapılmış olan söyleşi ve röportajlara yer verilerek, yayınevi sahiplerinin yayın politikalarını ve ideolojik söylemlerini tespit etmek amaçlanmaktadır. Burada yer verilen yayınevleri27, sınırlı sayıdadır, fakat dönemin yayın politikası, güttükleri politikaların ideolojileri hakkında genel bilgi edinebilmek açısından yeterli veriyi sağlayacaktır. Amaç, yayıncılık hakkında genel kanı edinebilmek ve ideolojinin

27 Yayınevleri ile yapılan röportajlara, Ant dergisi vasıtasıyla ulaşılmıştır; fakat Ant dergisi de sol ideolojiye yakın yayınlar yapan bir dergi olduğu için, burada bahsedilen yayınevleri de genelde aynı görüşü paylaşan yayınevlerinden oluşmaktadır.

90

yayıncılık faaliyetlerini ne denli etkilediğini ortaya koymak olduğu için, ideolojik söylemlerin olduğu, ideolojik yayın yapan yayınevlerinin düşüncelerine yer verilmeye çalışılmıştır.

2.4.1.1.1. Payel Yayınevi ve Yayın Politikası

Payel Yayınevi, Ahmet Öztürk tarafından 1966 yılında kurulmuştur. Öztürk, yayın politikasını şöyle açıklar;

- . Sosyalist ya da Türk okurunun bu yönde bilinç kazanmasına yararlı olabilecek her çeşit kitabı yayınlıyoruz.

- Telif eserler ya da çeviri eserler yayınlamak gibi bir ayrım yapıyor musunuz? - Sadece çeviri eserler değil şüphesiz. Amacımıza uygun telif eserler de bulduğumuz zaman yayınlayabiliriz.

- Mutlaka okunması gerekli eserleriniz nelerdir?

- Yayınlarımızın tümünü amacına uygun yönde çıkardığımızı sanıyoruz. Bu nedenle hepsi kesinlikle izlenmelidir, diyebiliriz. Zaten kitaplarımız arasında Lenin(3), Plehanov(2),

Guevara(2), Marx, Engels, Mao, Lukacs v.b. yazarların eserleri var. YadaYeni Çin (2), Halk Demokrasileri, Sovyetler Birliği hakkında yazılmış eserlerle Hoş i Minh ve Che Guevara’nın hayatlarını veren biyografi kitapları var. Bunların hangileri kesinlikle

izlenmelidir diye biz size soralım.

- Yayında karşılaştığınız başlıca güçlükler nelerdir?

- Zorlukların en başında kitaplarımızın toplatılması geliyor. Şu anda maddi bakımdan daha güçlü olabilecekken – bu nedenle – zorluklar içerisindeyiz. Öyle ki, beşinci kitabımız toplatıldığı zaman toplam olarak 15 kitabımız vardı. Yani bu, üç kitabımızdan biri toplatılıyor, demektir. Düşünün şimdi bundan doğan zararları. Ayrıca toplatmaların fazla olması nedeniyle yeni kitaplarımızı çekemeyen, bizimle alışverişi kesen kitapçıların fazlalaştığını da hesaba katıverin. Sonuç ne olur bu durumda? Fakat biz gene dayanıyoruz. - Bu güçlüklere nasıl dayanabiliyorsunuz?

- Her işimizi kendimiz yaparak Paketlemeden düzeltmeye, eser seçiminden nakliyeye kadar bütün işler bir kişinin üzerindedir. Dayanmamızın başlıca nedeni bu olsa gerek.

- Yayınevleri arasında alan bölüşümünü gerekli görüyor musunuz?

- Alan bölüşümü yayınevi yöneticilerinin dünya görüşüne göre zaten kendiliğinden oluyor. Her yayınevi kendince doğru bulduğu yönde kitap çıkartıyor. Bu bakımdan alan bölüşümünü yayınevleri kendi aralarında anlaşarak gerçekleştiremezler. Kendi görüşleri ve piyasa koşulları bunu belirliyor her şeyden önce. Fakat dağıtım sorununu çözebilmek için anlaşmak mümkün değildir. Çünkü dağıtım sorunu şu anda hepimizin içinde bulunduğu en önemli sorunlardan biridir, sanmıyorum (ANT, SAYI 166)”

2.4.1.1.1.2. Payel Yayınevinin Yayın Politikasıyla İlgili Söylem Çözümlemesi

Payel Yayınevi sahibi, yönlerinin sosyalist eserlere dönük olduğunu söylemiştir. Dünyanın gittiği yönün de burası olduğuna vurgu yapmaktadır. Söyleşide zaten açık bir şekilde yayınevinin politikasının ortaya koyulduğu söylemler kullanılmıştır.

91

Yayınevinin çeviri politikasının da aynı doğrultuda olduğu, Öztürk’ün “Amacımıza uygun telif eserler de bulduğumuz zaman yayınlayabiliriz” cümlesiyle, yoğunlukla çeviri eserler yayınladıklarını belirtir. Mutlaka okunması gereken eserler arasında Öztürk, Lenin, Plehanov, Guevera gibi devrimci isimleri vererek bunların okunması gerektiğine vurgu yapmıştır.

Yayınevinin ne tarz zorluklar yaşadığı yönünde sorulan soruya verilen yanıt ise yayınladıkları eserlerin toplatılmasından dolayı ekonomik anlamda zor durumda olmalarıdır. Bu da o dönemde yayıncılık üzerinde bir baskının mevcut olduğu anlamına gelir ve sol içerikli eserlerin toplatıldığı düşüncesini oluşturur. Yayıncı, her yaptıkları işi, paketleme, eser seçimi, nakliye vs. kendileri yaptıkları için piyasada kalmayı başarabildiklerini söylemiştir. Bu da yayıncının ekonomik yeterliğinin olmasının önemli olduğunu ortaya koyduğu gibi yayın sürecinde yalnız olduğunu da ortaya koymaktadır. Yani üretmek ve ortaya koymak için bireysel çaba sarf etmeleri gerekmektedir. Ayrıca Öztürk’ün alan bölüşümü ile ilgili yaptığı açıklamalar da, tezdeki iddialardan birisi olan “yayınevi ideolojisinin, çevrilecek eserin de ideolojisi olduğu” görüşünü kanıtlar niteliktedir. Yayınevi sahipleri kendi ideolojilerini yansıtacak, bu anlamda hizmet verecek eserler yayınlamayı tercih etmişlerdir. “Her yayınevi kendince doğru bulduğu yönde kitap çıkartıyor” ifadesi ise yukarıdaki söylemi desteklemektedir. Dikkatin çekildiği başka bir nokta ise kendi görüşlerinin ve piyasa koşullarının bunu belirlediğinin dile getirilmesidir. Piyasada belirleyici bir etkendir, yani arz-talep meselesini yayınevi yakalamak durumundadır.

2.4.1.1.2. Ser Yayınevi ve Yayın Politikası

Ser Yayınevi yönetmeni Bekir Harputoğlu, 1969 yılında da bir grup arkadaşıyla birlikte Ser Yayınevi’ni kurar. Yayınevinin ilk kitabı Lev Troçki’nin “Ekim Dersleri” adlı eseridir (ANT,166). Ser yayınevinin yayın politikasını, ideolojisini ortaya koyacak nitelikteki röportaja, Ant dergisinde yer verilmiştir. Röportajın içeriği şöyledir;

- “Yayınlarınızda size yardımcı olan kadronun yapısını ve yayın amacınızı açıklar

mısınız?

- Ser yayınlarını birlikte yürüttüğümüz kadro, Türkiye’de son on yıllık devrimci mücadelede yer alan genç kuşak devrimcilerden meydana gelmiştir. Bu kadro belli bir

92

dünya görüşü etrafında birleşmiştir. Türkiye‘de nihai hedefi sosyalizm olan anti-emperyalist kavgada izleyecekleri yolda kesin kararlara sahiptir. Ser yayınları Marksist – Leninist öğretinin esaslarını içeren eserleri, sosyalizmin ve komünizmin öğrenilmesine kaynak olabilecek eserleri, dünyadaki sosyalist hareketler içerisinde yoğrulmuş, daha öz bir deyimle savaşan kişilerin eserlerini, yayınlamayı amaçlamıştır. Yayınevimizin amacının diğer bir yanı ise yayın yoluyla elde edeceğimiz maddi birikimi, Türkiye’deki sosyalist hareketin gelişmesinde kullanılmıştır.

- Yayında amacınıza ulaşma yolunda izlediğiniz çizgiyi örneklerle açıklar mısınız? - İlk yayınımız bildiğiniz gibi Troçki’nin Ekim dersleriydi. Bunu yayınlarken dünya sosyalist hareketinde hatalarıyla birlikte yer almış bir lideri ve Ekim devrim liderleri arasındaki çatışmayı anlatımından sunmayı amaçladık. Bulgar savaşçısı Dimitrov’un <<Faşizme Karşı Birleşik Cephe>>sini yayınlarken günümüzde tartışma konusu olan birleşik cephe (ittifaklar politikası) meselesine açıklık getirmeyi düşündük. Mao Tse-Tung’un <<Halk Savaşının Temel Taktikleri>> kitabıyla örgütlenme, ajitasyon, eğitim ve gerillada politik eylem konularına eğildik. İbarolla’nın <<Marksist Açıdan Ekonomi

Politik>>kitabı ile Lenin’in <<Kültür İhtilali Üzerine>> kitaplarıyla da ekonomi politik

ve proleter kültür konularının açılmasına yardımcılık etmeğe çalıştık. - Karşılaştığınız zorluklar nelerdir?

- Yayıncı alarak yetersizlikleri ispat edilmiş bir takım bilirkişilerle karşı karşıyayız. Her yeni kitabımızda Sahir Erman ve Sulhi Dönmezer gibi bilirkişilerin raporları aleyhte delil olarak önümüze sürülmekte. Bu tip bilirkişilerin raporlarına dayanarak alınan toplatma kararları, davalar, hapse girmeler karşılaştığımız olağan zorluklar biz devrimci olarak yayın konusunda ve diğer eylemlerimizde yüreklice karşı durmak kararındayız. Yayıncı arkadaşlar ne kadar çok davadan beraat ederse yayın hayatı o kadar güç kazanacaktır. - Bu yıl hangi kitapları yayınlamak istiyorsunuz?

- Önümüzdeki aylarda Mao’nun seçme eserlerinin bütününü 15 kitaplık bir dizi halinde yayınlama kararındayız. (ANT, sayı 166)

2.4.1.1.2.1. Ser Yayınevinin Yayın Politikasıyla İlgili Söylem Çözümlemesi

Ser Yayınevi yönetmeni Harputoğlu, kadro yapılarını ve yayın amaçlarını açıkladığı ifadelerde, yayın kadrolarının devrimci mücadelede bulunmuş olan genç kuşaklardan oluştuğunu belirtir. Bu kişilerin belli bir yaşam felsefelerinin olduğu dile getirilmekte, sosyalizmin ve komünizmin öğrenilmesine kaynak olacak eserleri yayınladıkları belirtilmektedir. İlginç olan başka bir söylem ise kazançlarını dahi bu sosyalist hareket uğruna harcamayı tercih etmeleridir. Bu durum, bir din uğruna herşeyini feda eden, maddi kazançlarını bu yolda harcamayı manevi bir görev sayan bir anlayışla paraleldir. Yayinevinin ideolojisi ve bu ideoloji adına yapılan çeviriler ve yayınlanan eserler bir mesleği icra ederek gelir elde etmekten çok, inandığı değerlerin yayılması uğruna işin aracı olarak kullanılmasıdır. Mevcut ifadeden anlaşılacağı üzere, yayınevi, bu ideolojiyi oldukça içselleştirmiş ve ideolojinin gelişmesi için gerekli ekonomik desteği sağlamaya da hazır bulundukları ifade edilmiştir.

93

Yayıncılık faaliyetlerinde amaçlarına uylaşmak için neler yaptıkları sorusunda da yayınevi yönetmeni Harputoğlu, öncelikle hangi yazarları ve eserlerini çevirdiklerini örneklerle anlatmaktadır. Adı geçen yazarlar, sosyalist yazarladır ve eserleri de benzer şekilde sosyalizmi, sosyalist ekonomiyi anlatan eserlerdir. Bu eserlerin hepsi ise çevri yoluyla Türkçeye kazandırılmıştır. Harputoğlu, yayıncılık hayatlarında karşılaştıkları zorlukları ise eserlerinin toplatılması, hapse girmeler, davalar diye sıralamaktadır. Benzer yayın yapan yayınevlerinde görülen temel sorunun eserlerin yasaklanması, toplatılması, akabinde hapse girilmesi gibi benzer sorunlardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Fakat bütün yaşananlara karşı “yüreklice karşı durmalıyız” ifadesi, devrimci anlayışı çok fazla özümsediklerini ortaya koyan bir söylemlemdir. Son olarak ise yayınevinin planlı bir yayın politikası güttüğünün göstergesi, Mao’nun seçme eserlerinin bütününü 15 kitaplık bir dizi olarak yayınlayacaklarını dile getirdiği ifadelerdir. Bu ifade, sonraki aylarda yayınevinin hangi yayınları yapmayı çok önceden planladığını ve yayın politikasını benzer şekilde sürdüreceğini ortaya koyar. Röportajın bütününde dikkati çeken en önemli şey, ismi zikredilen yazar ve eserlerin yabancı olması ve bunların Rusçadan, Çince ’den çeviri vasıtasıyla Türkçeye aktarılmasıdır. Söylem çözümlemesinin sonucu olarak, yayınevinin ideolojik bir görüşü uğruna yayın faaliyetini sürdürdüğü, ticari bir amaç taşımadığı ve en önemlisi, tüm ideolojik görüşlerini topluma çeviriler yoluyla aktarmış olduğu ve aktarmayı planladığı söylenebilir.

2.4.1.1.3. Ekim Yayınları ve Yayın Politikası

Ekim Yayınları’nın yöneticileri, Akay Sayılır ve Ömer Zülfü Livanelioğluyla yapılan röportaj, yayınevinin amacı, politikası ortaya koymaktadır:

“Yöneticileri, Ekim yayınlarının amacını şöyle açıklıyorlar:

Ekim Yayınlarının amacı, emperyalist ve feodal kültüre karşı bir Marksist kültürü oluşturma çabasına katılmak ve bu yolla Marksist bir yayınevi olarak, demokratik devrim mücadelesinde yerini almaktadır. Bu genel çizgiler içinde, Marksizm’in çağdaş sorunlarına ışık tutan kitapları okurumuza sunmak ve Türkiye ile ilgili incelemeleri yayınlamak gibi yollar seçtik kendimize…

Yayınlarımızda bu yolları nasıl uyguluyorsunuz?

Bu uygulamayı vereceğimiz örneklerle açıklamak mümkün. Yayınlarımdan <<Gerilla Savaşı ve Marksizm>> ülkemizde çoğunlukla coşku ile ve kahramanlık açısından ele alınan gerilla konusunu, Marksist Leninist teori içinde yerine oturtan bir kitaptır. << Lenizm >> adlı kitabımız, sosyalizmin evrensel önderinin hayatını ve mücadelelerini anlatmaktır.

94

<<Sosyalist Küba>> sosyalizmin çağdaş uygulama sorunlarına değinmekte, <<İkili anlaşmaların İçyüzü >> ise, Türkiye’de herkesin konuştuğu, fakat pek az kişinin aslını bildiği ikili anlaşmalar konusunda didik didik etmekte ve gördüğü ilgi oranında emperyalizme darbe indirmektedir.

Ekim yayınlarının bunda sonra izleyeceği yol nedir?

Ekim Yayınları çağdaş marksist kitapların yanı sıra, Türkiye üzerine ortalama yirmi kitaplık bir diziye girmektedir. İçinde, <<Marksist açıdan Türkiye Tarihi>>, <<Türkiye’de Feodalizmin gelişmesi>> , <<Türkiye’de sınıflar ve sınıf mücadeleleri>> vb. gibi kitaplar bulunan bu dizinin bütün Türk aydınlarının ilgisini çekeceğini ve araştırmacılara kaynaklık edeceğini sanıyoruz. Ayrıca iki büyük yabancı yazar, ekim Yayınları için bir roman dizisi hazırlamaktadır. Hazırlık dönemi bitince bu yazarların seçtiği romanları yayınlamaya başlayacağız. Bunlardan başka Asya-Afrika Yazarlar Birliği ile birlikte, üçüncü Dünya ülkelerinin yazarlarını, Türk okuruna tanıtacak bir çalışmaya giriyoruz.

Kısaca, çabalarımız devrimci Türk okuruna saygı duyarak devrimci eyleme yararlı kitaplar sunabilme çizgisinde gelişmektedir (ANT, Sayı 162)

2.4.1.1.3.1. Ekim Yayınevinin Yayın Politikasıyla İlgili Söylem Çözümlemesi

Ekim yayınlarının yöneticilerine, yayınevinin amacının ne olduğunu öğrenme amacıyla yöneltilen soruya verdikleri cevap, yayınevinin amaçlarının Marksist kültür oluşturmak ve demokratik devrim mücadelesinde yer alabilmek olduğu yönünde olmuştur. Bu ifadeler, diğer yayınevlerinde de görüldüğü üzere, politik ifadelerdir ve yayın politikasının da, siyasi bir zemin üzerine kurulmuş olduğunu kanıtlar.

Marksizmi, sosyalizmi anlatarak yayılmasını sağlayacak eserlerin yayınlanmasına özen gösterildiği, verilen eser isimlerinden anlaşılmaktadır. Bu eserler, devrimci kuşak için önem teşkil eden eserlerdir. Ekim yayınlarının sonraki yayın politikası sorulduğunda, Türkiye’yi de konu edinen fakat temelde Marksizmin, sınıf mücadelelerinin, feodalizmin olduğu eserler dizisi yayınlamayı planladıklarını dile getirmişlerdir. Zaten Türkiye’de yayın yapan, Ekim Yayınlarının odak noktasına Türkiye’yi alması ve buna dikkat çekmeye çalışması, bu eserleri okuyan Türk halkının kendinden bir şey bulmasını sağlayarak gerçekçiliğini artırmayı amaçlamak olarak yorumlanabilir. Ayrıca üçüncü dünya ülkelerinden çeviriler yapılacağına da işaret edilmektedir.

2.4.1.1.4. Gerçek Yayınevi ve Yayın Politikası

Gerçek Yayınevi’nin yönetmeni Fethi Naci, 1965’te Gerçek Yayınevini kurarak yayıncılığa başlamıştır. Kendisiyle yapılan röportaj şöyledir;

“Yayın Politikanız nedir?

1965’lerde yazar olarak beni en çok ilgilendiren, üzerine en çok çalıştığım konu “az gelişmişlik ”ti. Bu kendiliğinden yayın politikamı da tayin etti. Ve Gerçek Yayınevini kurunca az gelişmiş ülkelerin meselelerini inceleyen kitaplar yayınlamaya başladım.

95

“100 SORUDA” dizisini yayınlamak nereden aklınıza geldi?

Genel olarak az gelişmiş ülkelerin meselelerinden söz açan kitaplar olsun, marksizmin temel eserleri olsun, okurları belli bir düzeye getirmişti; ama Türkiye gerçeklerine eğilen eserler yok denecek kazar azdı. Zorunlu bir çeviri dönemine geçmiştik; ama artık telif eserler gerekliydi. Çünkü Türkiye’nin meselelerini ancak Türk yazarları, Türk bilim adamları inceleyip ortaya koyabilirlerdi. İşin en güç yanı belli konular için bu konuları yazabilecek en yetkili uzmanları bulmaktı. Bunda bunca yıllık dostluk, arkadaşlık ilişkilerinin büyük rolü oldu. Birde kitapların kolay okunur olmasını istiyordum; soru cevap şeklinde hazırlanmasının sebebi bu.

Yalnız telif eserler yayınlamaya başladıktan sonra “Telif eser satmıyor” iddiasına karşı ne diyorsunuz?

Satışlardan çok memnunum. “Ekonomi El Kitabı” nın 3. Baskısını yaptık. “Atatürk’ün Temel Görüşleri” ile “Türk Edebiyatı” tükendi, onların da 2. Baskılarını yapmak gerekecek.

Yayında karşılaştığınız zorluklar nelerdi?

En büyük mesele, dağıtım meselesi. Geniş okur yığınlarına kitap ulaştıramıyorum. Hala kitap gönderemediğim kitap merkezleri var. 500 ilçeden ancak 7-8’ine kitap gönderebiliyorum. Yayıncı arkadaşlarla işbirliği yapıp dağıtım meselelerini çözecek tedbirler almamız şart (ANT, 163).

2.4.1.1.4.1. Gerçek Yayınevinin Yayın Politikasıyla İlgili Söylem Çözümlemesi

Gerçek yayınevine, yayın politikalarının ne olduğu ile ilgili soru yöneltilmiştir. Yazar olan ve az gelişmiş ülkeler üzerine araştırmalar yapmış olan Fethi Naci, yayın politikalarının bu doğrultuda şekillendiğini dile getirmiştir.

Gerçek yayınevinin “100 Soruda” kitap dizisi hazırladığı sorulan sorudan anlaşılmaktadır. Yayınevinin bu kitap dizisini hazırlamasındaki neden olarak az gelişmiş ülkeler ve Marksizm ile ilgili eserlerin okurlara belli bir birikimi sağlaması ve bu eserlerin çeviriler vasıtasıyla aktarılmış olması gösterilmiştir. Kısacası artık ülkede telif eserlere ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapılmaktadır. Yayınevi sahibi, çevirilerin yoğun yapıldığı süreci “zorunlu bir çeviri dönemi” olarak adlandır. Bu ifade, çevirilerin yoğun yapılmasının mecburiyetten kaynaklandığını ortaya koyar. Bunun nedeni ise iki türlü yorumlanabilir; ilki, istenilen alanlarda telif yazılar bulmanın zorluğu, ikincisi ise dönemin insanlarının yaşadığı ideolojik açlığın ancak yabancı eserler ile giderilebilecek olmasıdır. Ayrıca “100 Soruda” dizisini oluştururken, Naci’nin ifadelerinden, belli konulara göre yazar tespiti yapma ve alanda uzman olabilecek kişilere yazdırmanın önemli bir durum olduğu anlaşılmaktadır. Kısaca, hangi konu üzerinde hangi yazarın yazacağını iyi bilmek gerekmektedir. Bunu da Naci’nin, ancak kişisel ilişkileri sayesinde gerçekleştirebildiği anlaşılmaktadır.

96

100 soruda dizisinin içeriğinin hangi eserlerden oluştuğuna dair kısa bir bilgi edinmek için, “100 Soruda 1980’lerden 1990’lara 'Dışa Açılan' Türkiye Kapitalizmi, 100 Soruda Atatürk’ün Görüşleri, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, 100 Soruda Basın Tarihi, 100 Soruda Bilim Felsefesi, 100 Soruda Ekim İhtilali, 100 Soruda Siyasi Partiler, 100 Soruda Sosyalist Devlet” başlıklarıyla kaleme alınan kitapları incelemek mümkündür. Mevcut eserlerden yayınevinin ılımlı ve her konuyu yayınlayan daha geniş bir yayın politikası güttüğü de varsayılabilir.

Telif eserlerin, çok satmadığı yönündeki görüşe cevaben ise yayıncı, satışlardan memnun olduğunu dile getirir. Aslında buradaki ifade yayınevlerini telif eser yayınlamak adına cesaretlendirecek, teşvik edecek bir söylemdir. Yayınevi yönetmeninin telif eserleri yayınlamaya bilhassa önem verdiği anlaşılmaktadır. Yayında karşılaştıkları en büyük sorunlarının ise diğer yayınevlerinde olduğu gibi eser toplatılması, hapse atılma gibi vakıalardan bahsetmez, aksine dağıtım üzerine sorun yaşadıklarını ve birçok ilçeye kitaplarını ulaştıramadığını, bu sorunu ise yayıncıların bir araya gelerek çözebileceği mesajı verilmektedir.

2.4.1.1.5. Habora Yayınevi ve Yayın Politikası

Habora yayınevinin yönetmeni, Bülent Habora, 1966 yılında yayıncılık hayatında başlar. Bülent Habora ile yapılan söyleşi şöyledir:

“Yayıncılığa nasıl başladınız, nasıl gelişti?

Yayıncılığa başladıktan sonraki ilk 18 ay tekdüze tatsız-tuzsuz geçti. Ve 1967’nin ilk kar’ı bazı yerlere yağarken, <<HERŞEYİ BİLİRİZ VEDE HİÇ YANILMAYIZ>> kafasında olan bazı adamlar, faşist kere faşist 141, 142. maddeleri ellerine ve Anayasa’nın kutsal maddelerini de ayaklarının altına alarak yayınlarım hakkında iyilikler düşünmeye başladılar. Ve ondan sonraki aylar içinde 7 kitabım toplatıldı. Ogün, bugündür de davaları devam ediyor. Bazıları iki yıldır hala bilirkişi safhasında, bazıları da… Yani kısacası ben yayınlıyorum, onlar da ellerine fırsat geçince topluyorlar. İşte kardeş kardeş geçinip gidiyoruz. Bu arada bilirkişilere de çok kızıyorum hani… Hem benim sayemde üç kuruş alıyorlar, hem de raporlarında akıl almaz <<şey>>ler yazıyorlar. Ama neyse ki sonunda, onlar paraları cebine atarken, mahkemeler de raporlarını reddediyor.

Kesinlikle izlenmesi gereken yayınlarınız hangileridir?

Tabii önce toplatılan kitapları salık veririm. Ama toplatıldıklarından dolayı kitapçılarda bulunmayabilir. Onun için Fransızca, İngilizce, Almanca bilenler, İstanbul’da ve Ankara’da yabancı yayın satan kitapevlerinden yabancı dilde basılan nüshalarını rahatça alabilirler. Türkiye’ye girişi, satışı, okunması, elden ele dolaşması serbesttir o kitapların. Sadece ve sadece bizler yayınlarsak <<komünizm propagandası>> olur. <<Büyük balık-küçük balık>> hikâyesi…

97

Bütün yayıncıların ortak sorunu, kitapların okuyucunun eline geçmemesidir. Bunun dışında benim, tek-özel bir derdim var: Şu kitap sevmeyen baylar <<Anayasa nedir>>, <<fikir özgürlüğü neye derler>> öğrenseler de kitaplar toplatılmasa artık…

Önceleri ilgiyle izliyordum. Bazı notlar da alıyordum. Çünkü ilerde çocuklarıma masal olarak anlatacaktım: <<Bir varmış bir yokmuş. Eskiden Türkiye’mizde bazı adamlar