• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ÇEVİRİDE İDEOLOJİ

1.2. Çeviri ve İdeoloji

1.2.6. Çeviri Kuramları ve İdeoloji İlişkisi

1.2.6.3. Kültürel Semboller ve İdeoloji

Susan Bassnett, Andre Lefevere ve H. J. Vermeer sayesinde çeviride gerçekleşen “kültürel dönüşüm” yaklaşımıyla kültüre dikkat çekilerek, erek kültür kapsamında kültürel bakış açıları geliştirilmiştir. Kültürel yaklaşım sayesinde çeviride dilbilim ve metinbilimin ötesine geçilmiş, böylelikle çevirinin alanı, işlevi kültür boyutuyla genişletilmiştir. Çağımızda ise artık kültürel dönüşümün daha da ötesine gidilerek, bu kavramın daha fazla içerisine girilmiş ve kültürel semboller kuramı oluşturulmuştur. İnsanın var oluşuna dayanan kültür, kendi içerisinde din, dil, anane, seramoni gibi benzer birçok sembol taşımaktadır.

Toplulumların yaşam tarzı, dini inanışlarından gündelik yaşam pratiklerini kapsayacak kadar çok geniş bir alanı içerir. Bu düzlemde kültür, kültürel bilginin aktarımını sağlarken bilişsel sistemin kişilerde oluşmasını da sağlamaktadır. “Toplumsal aktörler ile paylaşılan ve insanların zihninin içerisindeki semboller ve anlamlar” olarak ifade bulan kültür, zihnin düşünme yetisi ile gerçekleşen sistematik bir transfer niteliğini taşımaktadır (Geertz, 1973 aktaran Eğinli, Nazlı, 2018: 58). Arı (2016:1), kültürel sembolleri, yüz yıllar boyunca bir kültürün dinde, dilde, sanatta ve toplumun diğer alanlarındaki kazanımlarını yansıtan kültürel kara kutular olarak tanımlar. Kültürel kara kutular tanımı, kültürel sembollerin içeriğini derinlemesine anlamak açısından oldukça

62

bilgi verici bir tanım olmuştur. Kültürel semboller, din, dil, gelenekler, toplumsal değerler gibi basit tanımları içerse bile bu tanımların derinlemesine içine girmeyi, özelliklerini tespit edebilmeyi gerektirmektedir. Kültürün daha fazla ön plana çıkarılarak varlığına dikkat çekilmesi, dilsel öğelerin tefsir edilmesine, arka planına sosyolojik bir bakış geliştirerek yaklaşılmasına imkan sağlamaktadır. Arı, bu durumu dilsel göstergelerin toplumsal bağlamda yorumlanışına kadar birçok değişkenin beraber rol oynadığı yeni bir paradigmanın eşiğine gelinmiş olduğu yönünde yorumlar.

Çeviribilimde, Männtari’nin çeviri eylemi kuramı ile başlayan ve çevirinin anlamsal bir boyutunun var olduğunu göz ardı eden anlayışın aksine kültürel semboller kuramı, bir metindeki dilsel göstergelerin kültürel derinliği ile söz konusu metnin toplumsal boyutunun sembolik derinliğini ön plana çıkarmaktadır (Arı, 2016: 7). Kültürel semboller kuramı ile metnin dilsel göstergelerinin ardındaki toplumsal değerleri, sembolik oluşumları incelemenin, hermeneutik bir yaklaşım ile yorumlamanın önemi vurgulanır. Çeviribilim açısından kültürel sembollerin aktarımı, bir kültüre, bir topluma ait olan dinin, dilin, sanatın, örf adetlerin tüm inceliklerine ulaşabilmek ve bunların farklı bir kültürün dilsel ifadesinde aktarımını sağlayabilmektir. Böyle değerli bir kültürlerarası aktarım görevini üstlenmiş olan çevirmen için kültürel sembolleri bilmek, her sembolün ardındaki anlamı tespit edebilmek ve mevcut derinliği aktarabilmek oldukça önem arz eder.

Kültürel semboller sosyal yaşamda kendilerine özgü prototipler yaratırlar, kültürel sembollerin taşıyıcı görevini kültürel prototipler yüklenirler. Prototiplerde sembollerin izini görmek mümkündür vekültürel sembollerinanlaşılır olmasındaprototipler ve bu prototiplerin tespit edilmesinin ve söz konusu prototiplerin benzerlik taşıyandavranışlarının gözlemlenmesi önem taşımaktadır. Bubağlamda kültürel prototiplerdenbahsetmek, kültürel sembollerinvarlığından, canlı oluşundan söz etmek anlamınagelmektedir. Prototipler, kültürlere aittir; deneyime ve duruma koşutludur. Bireyde nasıl bir prototipingelişeceği, tamamen hayatına ve yaşadığı duruma özgüdür. Bir prototip, ya kişisel ve gerçeğe özgü ya da kültüre ve geleneğeözgü rastgele tasarlanır (Arı, 2016: 40-41). Prototipleri, tekleştiren, biricik yapan özellikbir kültüre özgü olmaları, bir topluma aidiyet taşımalarından kaynaklanır. Aidiyet ve özgünlük durumu da çeviri de ayrı bir bilinçle farkındalık içerisinde dikkate olanması gereken bir

63

konudur. Çevirmenin bilinçli ve farkında çeviri yapması, aktarım sürecini kolaylaştırmak açısından gereklidir.

Cassirer’in kültürel semboller kuramına göre insan, dünyadaki kaosu aşmak ve dünyasına bir düzen getirebilmek için her şeyi adlandırmaya yani dilsel semboller oluşturmaya başlamıştır. Dilsel semboller daha sonra dinsel ve sanatsal sembolleri de kapsayacak kültürel semboller olacak şekilde geniş bir kapsam geliştirmiştir ve kültürel semboller de kültür içerisindeki iletişim kodlarının olduğunu, iletişim kodlarının taşıdığı sembollerin ise insani eylemlere dayandığını ortaya koymaktadır (Arı, 2016: 53). Sembollerin, ortak bir dilin, uzlaşmanın işareti olduğu söylenebilir. Sembollerin oluşmasında toplum içerisindeki bireyler arasında görünmez, bilinmez bir anlaşmanın olduğunukısacası ortak bir söylemin ve bu söylemin insan zihninde uyandırdığı ortak bir imgenin olduğunu belirtmek mümkündür. Dil, din, sanatın oluşturduğu semboller dünyası, zihinlerde aynı çağrışımı uyandıran toplum içerisinde ancak ortak bir dil, uzlaşma aracı olma görevini yüklenir. Bu sayede semboller, anlaşılır bir hal alır. Kültürün parçası olan sembollerin, birleştirici özelliği olduğu ve aynı dilin konuşulmasının, zihinde aynı imgenin uyanmasının kültür vasıtasıyla olduğunu belirtmek mümkündür.

Çeviride, kültürün ve sembollerin kapsamlı şekilde tartışılması oldukça önemlidir. Sembolik formların aktarımı ya da kültürel aktarım olarak çeviri sürecini betimleyen Arı, çeviriler vasıtasıyla bir kültürün yabancı sembolleriyle tanışılmasının, yabancı olanı anlamayı mümkün kılanve yabancı olanın yerli kültürünkendi vasıtasıyla dönüşümüne katkıda bulunan oldukça önemli sosyal sistemalanı rolü oynadığını belirtir. Çevirinin, bir kültür sistemi olduğu ve kültürsistemlerinin etkileşiminde edindiği rol, sistemkuramında, Luhmann tarafından merkeze yerleştirilen “iletişim” rolü ile aynıdır. Sosyal bir sistemin, kendini düzenlemesini (autopoietiklik)ve bir kültür sisteminin dinamizmini mümkün kılan iletişim, kültürlerarası alanda çeviriler vasıtasıyla vukubulmaktadır. Yüklendiği önemli rol vasıtasıyla çeviri, bir kültürel sistemin bütün sembolik alanlarına etki ederek, kültürleşmenin anahtar rolünüüstlenmektedir (Arı, 2016: 82).

Kültürel sembollerin, bir toplumun karakterinin özelliklerini taşıyıcı bir işlev yüklenmesi, sembollerin içerisine entegreolan ideolojik görüşlerin de oldukça belirleyici

64

olduğunu ortaya koymaktadır. Kültürel semboller olan dinin, dilin, sanatın içerisinde ideolojik sembollerin, kodlamaların oluştuğunu, böylelikle aynı ideolojik grubun üyelerinin zihninde benzer semboller kodlandığını belirtmek mümkündür. Kodlamalara ise her ideolojik görüşte farklı anlamlar yüklenir.Kültürel sembollerin alt birimlerinden birini de ideoloji oluşturur ve ideolojilerin de kendine özgü sembolleri olduğunu vurgulamak gerekir. Çünkü ancak ideolojik semboller sayesinde ideolojiler, anlaşılır kılınabilir. İdeolojik semboller zamanla ilgili kültürün sembollerine dönüşebilirler. Çeviride ideolojik sembolleri aktarmanın yükü, oldukça büyük aynı zamanda sansür ve otosansür olasılığından dolayı riskli kabul edilebilir. Bir metindeki ideolojik kodlamaları, aynı ideolojik kodlamaları zihninde taşıyan bir çevirmenin çözümlemesi mümkündür. Zaten ideolojik sembollerin olduğu metinler, aynı ideolojik grubun üyeleri ya da temsilcileri olan kişilere hitap ederler.